Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2008 AYKIRI SORU 1: Sıradan bir dolandırıcı ile “dindar gözüken” dolandırıcı arasındaki fark nedir? AYKIRI CEVAP: Sıradan dolandırıcı “Allah’ı suç ortağı olarak göstermeyecek” kadar iman sahibidir... (Akif Kökçe) AYKIRI SORU 2: Küçük bireysel hırsızlar ile büyük ve organize hırsızlar arasındaki farkı görüyorsunuz değil mi? AYKIRI CEVAP: Küçük hırsızlar soygunu el feneriyle yapıyor, büyük hırsızlar ise kocaman deniz feneriyle... (Yahya Karayel) Alıntı Milliyet. Alıntı
Φ SimalyildiziNet Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2008 AYKIRI SORU 2: Küçük bireysel hırsızlar ile büyük ve organize hırsızlar arasındaki farkı görüyorsunuz değil mi? AYKIRI CEVAP: Küçük hırsızlar soygunu el feneriyle yapıyor, büyük hırsızlar ise kocaman deniz feneriyle... (Yahya Karayel) Alıntı Milliyet. Ümmetçiliğin şiarı, herşeyini dindaşı ile paylaşmaktır... Aykırı soru : Onca "yeşil" parayı bizimle ne zaman paylaşacaklar? Biz aynı ümmetten değilmiyiz? olmasakta "dinler arası diyalog" damı yetmez? Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2008 ***SORU: "Türkiye'de karşı devrim oluyor farkında mısınız?.." AYKIRI SORU: İyide bu nedenle “Erdoğan’a kızmaya ne hakkımız var?..” *** *Ezanın Arapça okunması yasağı 16 Haziran 1950'de kaldırıldı. O zaman iktidarda Menderes vardı, Tayyip Erdoğan'ın doğmasına ise 4 sene... *Aynı Menderes "İstanbul'u ikinci bir Mekke, Eyüp Sultan Camii'ni de ikinci bir Kâbe yapacağız." dediğinde sene 1957'ydi.O zamana kadar ilk ve ortaokullara din dersi konmuş, Kuran kurslarının önü açılmış, köy enstitüleri kapatılmış, vekillere "Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz" denmişti. Tayyip Erdoğan o zaman daha 3 yaşındaydı. *Menderes liselere de seçmeli din dersini koyduğunda takvimler 1959'u gösteriyordu. İmam Hatip Okulları'nı bitirenlere ilkokul öğretmeni olma hakkı tanındığında sene 1965'ti. Tayyip Erdoğan o zaman sadece 11 yaşındaydı. *İmam Hatip Okulları'nı bitirenlere üniversitelere girme hakkı ondan iki yıl sonra tanındı. Yani Tayyip Erdoğan 13 yaşındayken... *Milli Selamet Partisi ile CHP koalisyon kurduğunda Tayyip Erdoğan 20 yaşındaydı. *23 yaşına gelinceye kadar Türkiye'de 100'ün üzerinde imam-hatip lisesi açıldı. O dönemlerde Başbakan Demirel’in derdi laiklik değil, Milliyetçi Cephe Hükümeti'ni yürütebilmekti. *Tayyip Erdoğan 25 yaşına geldiğinde Türkiye'de "Hafta tatili Cuma olsun, nikahları müftüler kıysın" önerisi seslendirildi.Başbakan Demirelin, iktidar ortakları Erbakan ve Türkeş'ti... Çok değil 2 yıl sonra, yani 1981'de askeri darbe lideri Kenan Evren Çanakkale'de "muhterem din adamlarının elini öpeceğini" söylüyordu. *Erdoğan 30'una gelmeden camii imamı olarak yetiştirilenlere öğretmen olma yolunun açıldığını gördü. *28 Aralık 1989'da üniversitelerde türban serbest bırakıldığında Özal'lı yılları yaşıyorduk. Tayyip Erdoğan o zaman 35 yaşındaydı... Demirel ise siyasetin dinin emrinde olduğundan söz ediyordu. Sonraki yıllarda en fazla imam-hatip lisesi açan lider olmakla övünen Demirel'i de gördük, tarikat liderlerinden destek almak için el öpen genel başkanları da... *** Ve… Sene 2008 oldu… "Türkiye'de karşı devrim oluyor farkında mısın?" diye sorulduğunda, “Aaa, Evet ” diyoruz… Ve..Türban meselesi de dahil ülkenin içine düşdüğü durumdan Başbakan Erdoğan'a herkes kızgın… Oysa..., *** Evet... Oysa; Menderes demokrasi kahramanı olarak anıt mezarında yatıyor, Hemen yakınındaki bir başka anıt mezarda Turgut Özal. Erbakan kayıp trilyon davasının sonuçlarıyla boğuşuyor, Demirel "bir bilen" olarak hala siyaset sahnesinde... *** Ve olan biteni bugüne kadar umarsız izlemekle yetinen bizler.. "Türkiye'de karşı devrim oluyor farkına yeni yeni varıyoruz"… Aslında "58 yıldır olandan farklı bir şey olmuyor" … *tna Ve o kadar ılgınckı Adnan Menderesı bırde Istıklal savasında cok büyük yararlılıklar gösterdı diye tanıtanlar bıle var,gercı Tayyip o zaman daha hayatta degılse bıle okumus esınlenmıstır. Adnan Menderes harbe katılmadıgı halde IstıklaL madalyası almıstır.Buda uzunca bür hikayedır. saygılarla Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 12 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2009 ***SORU: "Türkiye'de karşı devrim oluyor farkında mısınız?.." AYKIRI SORU: İyide bu nedenle “Erdoğan’a kızmaya ne hakkımız var?..” ..................... "Türkiye'de karşı devrim oluyor farkına yeni yeni varıyoruz"… Aslında "58 yıldır olandan farklı bir şey olmuyor" … *tna her cümlenize katılmasam da,farkında olduğunuz gerçeğe sonuna kadar katılıyorum. değişen sadece isimler,yıllardır uygulanan politikalar aynı.Bugün yaşananları sadece AKP ile açıklayacak olanlara hem kızıyor,hem de acıyorum. Alıntı
Misafir semAzen Gönderi tarihi: 15 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 15 Mart , 2009 ***SORU: "Türkiye'de karşı devrim oluyor farkında mısınız?.." AYKIRI SORU: İyide bu nedenle “Erdoğan’a kızmaya ne hakkımız var?..” *** Ve olan biteni bugüne kadar umarsız izlemekle yetinen bizler.. "Türkiye'de karşı devrim oluyor farkına yeni yeni varıyoruz"… Aslında "58 yıldır olandan farklı bir şey olmuyor" … *tna Tabiki Erdoğana kızmaya hakkımız yok. Erdoğan sadece 1950 lerde başlayan karşı devrimin son halkası. Bu aşamaya gelmek için o tarihten itibaren herkes üstüne düşeni fazlasıyla yaptı ne yazık ki. Umarım halk uyanır ve üstüne düşeni çok geç olmadan yapar. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 24 Mart , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 24 Mart , 2009 *** Melih Gökçek Uğur Dündar'a "Türkiye'yi ona dar edeceğim" demiş ... *** Haklı aslında. Türkiye Uğur Dündar'a dar edilmeli ki, Melih Gökçek gibilerine bol gelsin! *tna Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 24 Mart , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 24 Mart , 2009 Eğer siz eleştirilerinize ve muhalefetinize Mehmet Ali Erbil’i dayanak yaparsanız... Tayyip Erdoğan’a da müthiş bir pas vermiş olursunuz. O da alır pasını ve " O kadar meraklıysan Çarkıfelek’e, Televole’ye çık " diye harika bir gole çevirir. ... *** Dua edin ki Tayyip Erdoğan, henüz Çarkıfelek’te kalmış, "50 Sarışın" olayına vakıf olamamış... Eğer olsaydı, "Çok meraklıysan 50 Sarışın’a çık" derdi, kaldıramazdınız... *tna Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 24 Mart , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 24 Mart , 2009 BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, CNN’in internet sitesinde yayımlanan söyleşisinde ABD Başkanı Obama ile aralarında önemli bir benzerlik bulunduğunu söylemiş. Benzerlik için bulduğu "özellik" ise her ikisinin de çok mütevazı olmaları imiş. ... *** Belli ki Başbakan, mütevazı olmanın iyi bir şey olduğunun farkında... Tüm sözlükler "mütevazi" sözünün anlamını "alçakgönüllü, kibirsiz, gösterişsiz" diye tanımlıyor. Son meydan konuşmalarına, afra tafrasına,"küçük dağları ben yarattım" havasını bakınca ... Başbakan mütevazı olmanın iyi bir şey olduğunun farkında ve öyle görünmek istiyor ama... Ruh durumu buna izin vermiyor ne yazık ki... *tna Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 24 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 24 Mart , 2009 Ruh durumu buna izin vermiyor ne yazık ki... Sesinin bu kadar meydanlarda yüksek çıkması ruh halinin yanında biliyoruz ki suçluluk psikolojisindendir. Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 24 Mart , 2009 Gönderi tarihi: 24 Mart , 2009 Bana gelen bir e-mail. Buraya da aktarmak istedim. Başbakan il il dolaşıp hep aynı metni okuyor; “79 yıllık cumhuriyet” tarihinde yapılmayanları yapmakla övünüyor... Duble yollardan, konutlardan, üniversitelerden söz ediyor... *** Türkiye’de cumhuriyet 29 Ekim 1923’te ilan edilmedi mi? En son 29 Ekim 2008’de cumhuriyetin 85’inci yılını kutlamadık mı? O zaman nedir bu “79 yıllık cumhuriyet?” Basit: 2002 yılında iktidara geldiler ya, kendilerinden önceki dönemi kastediyor... Böylece, Atatürk’ün Cumhurbaşkanı olduğu yıllar da dahil, AKP’den önceki tüm iktidarlarla kendi dönemlerini kıyaslıyor. *** “79 yıllık cumhuriyet”i bilmem ama Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk 79 yılında yapılanları bilirim... Aslında sen de bilirsin Başbakan Erdoğan! Çünkü o 79 yılda yapılanları “sata sata” yaptın, yapacaklarını... Tıpkı mirasyedi evlat gibi! 2002’yi geçelim; sonuna doğru iktidar oldunuz... 2003’te Taksan’ı, Gerkonsan’ı, Taşucu Tersanesi’ni, Merinos Halı’yı komple, Sümer Holding’i, Seka’yı, THY’nin, TEKEL’in varlıklarını parça parça 188 milyon dolara... 2004’te Esgaz’ı, Eti Bakır’ı, DİV-HAN’ı, Bursagaz’ı, Amasya Şeker’i, Eti Gümüş’ü, Eti Krom’u, Çayeli Bakır’ı, Kütahya Şeker’i, Eti Elektrometalürji’yi tamamen, TEKEL’i, THY’yi, Sümer Holding’i arsa arsa 1.3 milyar dolara... 2005’te Ataköy Turizm’i, Ataköy Otelcilik’i, Ataköy Marina’yı, Eti Alüminyum’u, Kıbrıs Türk Hava Yolları’nı, Türk Telekom’u ve Adapazarı Şeker Fabrikası’nı 8.2 milyar dolara... 2006’da TÜPRAŞ’ı, ERDEMİR’i, Başak Sigorta’yı, Karadeniz Bakır’ı, TEKEL’in ve Sümerbank’ın taşınmazlarını, THY’nin hisselerinin önemli bir bölümünü 8.1 milyar dolara... 2007’de Halk Bankası’nın hisselerini, TEDAŞ’a, TEKEL’e, PETKİM’e ait taşınmazları 4.2 milyar dolara... 2008’de PETKİM’i, TEKEL SİGARA’yı, Türk Telekom’un elde kalan hisselerini, diğer kamu kuruluşlarının arsalarını, binalarını 6.2 milyar dolara... 2009’un ilk iki ayında Başkent ve Sakarya Elektrik’i 1.8 milyar dolara... SİZ SATMADINIZ MI? Yani 6 yıl 2 ayda tam 30 milyar dolarlıklık özelleştirmeyi, SİZ YAPMADINIZ MI? Sattığınız bunca ağır sanayi, sanayi ve hizmet kuruluşlarının tamamı, sizden önceki “79 yıllık cumhuriyet” döneminde kurulmadı mı? Hal böyleyken, “79 yılda ne yapıldı ki” demek, en hafif deyimiyle nankörlük olmuyor mu? *** Peki; 79 yılda yapılanları 6 yılda satarak ne yaptınız? Çukurlarla dolu duble yollar, üflesen uçacak toplu konutlar... Bir de “lale” diktiniz! Kendi deyiminizle işsizlik oranını 2 puancık artırarak, yüzde 12,3’e çıkardınız! Bu ülkeyi, açlıkla, yoksulluk intiharlarıyla tanıştırdınız! Eserinizle ne kadar övünseniz azdır! Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2009 "Karanlıktan korkan bir çocuğu hoş görebilirsiniz... ANCAK ; Yaşamdaki asıl trajedi ... YETİŞKİNLERİN AYDINLIKTAN KORKMASIDIR..." *** İnsanların çoğu; _ “Düşünmekten” korkuyor, sorumluluk getireceği için... _ “Konuşmaktan” korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için... *tna Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2010 Orgeneral Başbuğ'un dikkatli konuştuğu bilinir. Fakat başını sonunu hesaplamadan şunları ifade etti geçenlerde; "Bildiklerimizi halkla paylaşmaya başlayacağız. Bizim de elimizde pek çok bilgi var. Bunları açıklamak zorunda kalacağız. Biz de hukuk yoluna gideceğiz. Hakkımızı arayacağız." Öyle anlaşılıyor ki, yakın gelecekte Genelkurmay'ın bazı açıklamalarına ve "suç duyurularına" tanık olacağız. *** Tabii kamuoyu bunlara ne kadar itibar edecek? Yandaş medya mensupları bunları nasıl yorumlayacak? Bilmiyoruz... Ama göreceğiz... Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 3 Mart , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 3 Mart , 2010 On Yıl Sonra Türkiye Nerede Olur? *** HSYK'nın, yetki aşımı gerekçesiyle Erzurum savcısının özel savcı yetkilerini elinden almasından sonra, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan'ın AKP'nin hukuk kurmaylarıyla yaptığı toplantıdan sonra zehir zemberek bir açıklama yaptı: Bu konuşmasının bir yerinde "Bu ülkenin kutlu yürüyüşü asla ve asla durdurulamaz." dedi. Konuşmasını kendi demokrasi anlayışına dayandıran Arınç'ın kastettiği "kutlu yürüyüş" deyiminin anlamı açık: Deyim, her ne kadar konuşmanın tümü itibariyle demokrasiye doğru bir yürüyüş gibi kullanılmış izlenimi veriyorsa da, Dinsel bir hedefe doğru gidiş, kitlelerin dini duygularına hitap eden demagojik bir anlam taşıdığı açık. *** Arkadan AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan konuştu: "Türkiye'nin Ak Parti'ye 10 sene daha ihtiyacı var. Bu memlekette kimin kızının başı örtülü, hepsini fişlemişler. Kimin çocuğu İmam Hatip'e gidiyor hepsini fişlemişler. Kim muhafazakar, kim Ramazan'da oruç tutuyor hepsini fişlemişler. Eee şimdi biz onları fişliyoruz. 40 sene onlar bu halka yaptı, inşallah sıra bizde. Yapmaya çalıştığımız bu arkadaşlar" dedi. Öyle anlaşılıyor ki, AKP milletvekili vatandaşları "Biz" ve "Onlar" diye ikiye ayırıyor ve intikam peşinde koşuyor. Ayrıca bu işi bitirmek için de on yıl daha iktidarda kalmak istiyor. *** AKP bu "fişleme" işine sahip çıkmadı. Sözcü Çelik, Milletvekilinin sözlerini desteklemediklerini belirtti. Ama bu sözlerin genel bir yaklaşımı yansıttığı yadsınabilir mi? Şimdi bu iki konuşmanın ardından: AKP iktidarı "İnsanları fişleyerek, on yıl daha Kutlu Yürüyüşüne" devam ederse On yıl sonraki Türkiye ne olur, düşünebiliyor musunuz? *** Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 5 Mart , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 5 Mart , 2010 *** İşte zirve nokta... Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu'nun 27 Şubat tarihli köşe yazısının başlığı. Bir hafta gecikmeli de olsa okumak şerefine eriştim bu yazıyı. Yazısında “Şu tarihi sözler bir kenara yazılmalıdır" diye AKP Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan’dan bir alıntı yapmış. Bence not almalısınız bu yazdıklarını hafızanızın bir kenarına. Yazıyı okuyun ve hafızanıza kazıyın. Çünkü; Bugün balık olabilme çabasıyla tarihe not düşme çabası içerisinde olanların Gün gelip sular çekildiğinde, karıncaların saflarına katılabilme telaşıyla neler söylediklerini duyduğunuzda, O günlerle bu günleri anlamak için yapacağınız karşılaştırmada size çok yararı dokunacaktır. Türkiye'nin bugün geldiği nokta önemlidir... Körlüğü sürdürmek isteyen, yaşanan süreçteki kimi adli hataları hala asli unsur ilan etme gafleti içinde bulunanları bir kalemde geçiniz... Şüphe yok bunların birçoğu ne yaptıklarını, ne yazdıklarını, niye yazdıklarını biliyorlar. * ** *** Nedense kalemleri ve yürekleri hep bu otoritelerden askeri olanı korumaya, kollamaya gidiyor. Kimileri için bu bakış doğaldır, zira o asker yıllarca onları korudu ve var etti. Kimileri ise din, dindar, AK Parti, cemaat takıntısından, onlarla çeşitli nedenlerle giriştiği iktidar mücadelesinden zihnen kopamıyorlar. Buralı olmayanlar bile gördü, çıplak gerçeği. Le Monde, Economist ve diğerleri yaptıkları analizlerde değişim gerçeğini teslim ediyorlar. Değişimin devasa bir kavga içinde yaşandığı ve askeri denizin bittiğini görüyorlar: En önemlisi militarizmin son büyük kalesinin düşmekte olduğunu fark ediyorlar. Bu kale düşerken ortaya çıkan kimi düzensizlikleri, mahalle aralarında çıkan itiş kakışları, fırsattan istifade yaşanan kimi küçük hesaplaşmaları yerli yerine oturtuyor, ülkenin ana resmi haline getirmiyorlar. Önemli günlerden geçiyoruz... Tarih yazılıyor... Ve kimileri tarih dışı kalıyor... Sivilleşme sürecinin bu zirve noktasında olan şudur: Topyekün ve sisteme yönelik sorgu... * ** *** Tayyip Erdoğan sadece AK Parti'nin genel başkanı değil, Türkiye'nin başbakanı... Başbakan'ın şu günlerde söylediği sözler, bir resmi duruşun ifadesi olarak da okunmalıdır. Şu tarihi sözler bir kenara yazılmalıdır: "Türkiye'de hava puslanmayacak. Bunu böyle bilsinler. Sular artık tersine, yokuş yukarı akıtılamayacak. Bugün olan normalleşmedir..." "Hukuk işliyor, bağımsız yargı görevini yapıyor. Aksi ispat edilemediği müddetçe hiç kimse suçlu ilan edilemez. Ancak hiç kimse de hukukun üzerinde değildir. Hiç kimse imtiyazlı değildir. Hiç kimse hesap sorulamaz değildir. Bu, işte hukukun kuralıdır. Bunlar işin temelidir. Bütün soru işaretlerini, bütün tereddütleri, bütün ithamları ve iddiaları açıklığa kavuşturacak olan sadece bağımsız değil, bağımsız ve tarafsız yargıdır. " Önemli günler bunlar... Riskleri yok, mu var... İki gün üst üste yazdık, risk parazit seslerde ve ordu içi kırılmalarda... Ama bu riskleri de aşıyor ve aşar Türkiye... Hepinizin çok iyi tanıdığı duyarlı bir yurttaşımız yazılan bu köşe yazısına gerekli yanıtı vermiş. Onun ismini burada belirtmeden sadece söylediklerini alıntılamakla yetineceğim. Şöyle yanıtlamış Bayramoğlunu... "Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu da AKP Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan’dan bir alıntı yapmış: “Şu tarihi sözler bir kenara yazılmalıdır: “Türkiye’de hava puslanmayacak. Bunu böyle bilsinler. Sular artık tersine, yokuş yukarı akıtılamayacak. Bugün olan normalleşmedir… Hukuk işliyor, bağımsız yargı görevini yapıyor. Aksi ispat edilemediği müddetçe hiç kimse suçlu ilan edilemez. Ancak hiç kimse de hukukun üzerinde değildir. Hiç kimse imtiyazlı değildir. Hiç kimse hesap sorulamaz değildir. Bu, işte hukukun kuralıdır. Bunlar işin temelidir. Bütün soru işaretlerini, bütün tereddütleri, bütün ithamları ve iddiaları açıklığa kavuşturacak olan sadece bağımsız değil, bağımsız ve tarafsız yargıdır.” Evet bu sözler çok tarihi gelmiş Ali Bayramoğlu’na. Ben de uzun bir tümce yazsam tarihi olur mu bilemem, ama bu yazacaklarıma Bayramoğlu’nun imza atmayacağından adım gibi eminim: “Türkiye’de hava puslanmayacak. Bunu böyle bilsinler. Sular artık tersine, yokuş yukarı akıtılamayacak. Bugün olan normalleşmedir… Hukuk işliyor, bağımsız yargı görevini yapıyor. Artık dokunulmazlık kaldırıldı. Aksi ispat edilemediği müddetçe hiç kimse suçlu ilan edilemez. O yüzden hakkında 4-5 tane dava olan AKP Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan suçlu ilan edilemez. İspat edilene kadar kendisine kalpazan denilemez, evrakta sahtekarlık yapıyor denemez. Ancak hiç kimse de hukukun üzerinde değildir. Hiç kimse imtiyazlı değildir. Hiç kimse hesap sorulamaz değildir. Doğal olarak Recep Tayip Erdoğan da hukukun üzerinde ve dokunulamaz değildir. Bu, işte hukukun kuralıdır. Bunlar işin temelidir. Bütün soru işaretlerini, bütün tereddütleri, bütün ithamları ve iddiaları açıklığa kavuşturacak olan sadece bağımsız değil, bağımsız ve tarafsız yargıdır. Bir ülkenin başbakanı hakkında bu kadar dava olması hoş değildir, bağımsız ve tarafsız yargı kendisini ya aklamalıdır yada suçu neyse cezasını vermelidir. Başkaları için bu tümceleri söyleyen bir başbakan yargı reformu konusunda hiç, ama hiç inandırıcı olamaz.” Ali Bayramoğlu yazısında “Başbakan’ın şu günlerde söylediği sözler, bir resmi duruşun ifadesi olarak da okunmalıdır.” demiş. Ben de benzeri duruş sergiledim sanırım, ama resmi değil, umarım mahsuru yoktur Bayramoğlu, sanırım sen de hukukun eşit olduğunu savunanlardansın, beni anlarsın. Erdoğan’ın söylediklerini çok önemseyen Bayramoğlu, benim yazdıklarımı da önemser mi, yoksa ilerde bir gün yargılanacak Erdoğan için ceza alırsa... “Ben onun demokratlığına takıntılıydım, parasına değil…” mi diyecektir… BEN BÖYLE DÜŞÜNMÜYORUZ DA… Kırmızıyla belirginleştirmeye çalıştığım ifadeleri hafızanıza kazı-ma-lı-sı-nız... Kazıyın lütfen, bugün ahkam keserek tarihe not düşenlerin gelecekte söyleyeceklerine, bu söylediklerini hatırlatıp "Yok Canım, öyle mi.! " diyebilmek için. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 29 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 29 Mart , 2010 Herseyi neden basbakanda ariyoruz ki,sonucta o bir siyaset adami ve iktidardadir.Partisinin ve ideolojisinin gelecegi icin mümkün olan her yolu yönetemi deneyecektir.Bir siyasi iktidari hem YASAMA yani meclis hemde YARGI denetler.Demokrasinin üc ayagi bunlardir.YASAMA-YÜRÜTME-YARGI.YASAMA Yürütmenin engeli ile calisamaz durumda.Yargi simdiki durumda zaten bagimlidir ve yeni yapilacak olan degisiklikle daha bagimli olacaktir. Iktidarlari denetleyen diger unsurlardan biri HALKTIR,bu görevi halk adina yargi yerine getirir.Diger bir unsurda ülkedeki medyadir.son 8 yila kadar istisnalar disinda gercekten medya bu görevini yerine getirmis getirmeye calismistir.Günümüzde medya iktidarin avucuna düsmüstür ve o avuctan cikmayada niyetli görünmüyor. Merkel Türkiye'ye geldi.Basbakan Erdogan popülist bir söylemle Almanya'da neden Türk okulunun olmadigini halbuki Türkiye'de Alman okullarinin oldugunu söyledi.Merkel önce bu olmaz dedi ama Türkiye'ye gelince o da siyaseten Almanya'da Türk okulu olabilir dedi.Buraya kadar olanlar siyasi söylemlerdir. Türkiye NTV'si bu siyasi söylemlerden MUTABAKAT sonucunu cikardi.YANI OKUL KONUSUNDA ERDOGAN VE MERKEL ANLASTI sonucuna vardilar.Bekleyin görün birkac gün sonrada ayni kanala veya kanallar okul insasina baslandi diye haber vermezlerse kimse sasirmasin. Okul konusunda NTV'dan Banu Güven Almanyadan Türk Toplumu Baskani ile telefon görüsmesi yapti.Türk Toplumu Baskani aynen sunlari söyledi Banu Güven'e:"Merkel'in Almanya'da Türk okulu olabilir demesinin hicbir anlami yoktur.Cünkü Almanya'da "Eyalet Sistemi"vardir ve buna ancak eyaletler karar verebilir Merkel degil."diyerek neyin ne oldugunu ve Merkel'in söylemis oldugu "OLABILIR"sözünün sadece siyasi bir söylem oldugunu hicbir baglayiciligin olmadigini belirtti.Ayrica sunuda ilave etti:"Almanya'daki Türkler ayri okul istemiyorlar onlar Almanyada'ki egitim sistemi icinde Türkce'nin olmasini istiyorlar"dedi.Dolayisiyla ortaya cikan sonuctan gerek Basbakan Erdogan'in Almanya'daki Türklerin ne istediginden bihaber oldugu ve Merkel'inde sadece diplomatik bir tarzda olabilir dedigi anlasildi. Bir saat sonraki NTV haberlerinde Banu Güven aynen sunlari söylüyordu:"Almanya Basbakani Merkel ile Erdogan Almanyada Türk okulu konusunda MUTABIK kaldilar.Iste size Türkiye'den bir medya örnegi.Gercekleri halka duyurmakla görevli olmalari gereken medya maalesef halki iktidar lehinde manipüle etmektedir. saygilarla Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 29 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 29 Mart , 2010 Bir ülke bu kadar düşüş ve yozlaşma yaşayabilir mi, inanılır gibi görünmüyor. Çok yakın zamana kadar her haberi bir de NTV den duymak isterdim, inanmak için. Bütün kanallardan duysam bile bir de NTV den duymadan içim rahat etmezdi. Şu anda NTV ye duyduğum güven sıfır düzeyinde. Hiç bir haberini dikkate almıyorum. Ali Kırca... Onun verdiği haber ve yorumlara da hiç bir güven duymuyorum. Halbuki onun da yakın zamana kadar bir konuda ne dediğini merak eder ve dikkate alırdım. Bir süredir bir tek kelimesine kulak vermedim, hala haber okuyup okumadığını bile bilmiyorum. Uğur Dündar. En az şüphe duyarak izleyebileceğim haber olmasına rağmen tamamiyle güvenmem söz konusu değil. TV haberleri bitmiş durumda. Bir süredir TV haberi izlemeyi tümüyle bıraktım. Tüm haber kaynağım internet. Ona da bazı iyilikler düşünmüyorlarsa şaşarım. Bir diktatoryanın eşiğinde olduğumuz o kadar kesin ki, bu günleri mumla arayıp da bulamayabiliriz. Yokuş aşağı bırakılmış ve frenleri tutmayan bir otobüse benziyor ülke... Yolcuların yarısı uyuyor, diğer yarısının bir kısmı kendi aleminde, bir kısmı ise dua ettikçe bir şey olmayacağına inanıyor... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 29 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 29 Mart , 2010 Medyasi ve aydini ile saltanat yanlisi olan ülkelerin gelecekleri karanliktir.Osmanli aydini saltanatin memuru oldugu icin halk köle gibiydi.Halkin hakkini arayacak olan aydinlar mevcut degildi.Isgal dönemi aydinlarina ve gazetecilerine baktigimiz zaman "ILK KURSUN "disinda kalanlarin hemen hepsi isgal yanlisi gazetecilerdi veya aydinlardi.Hatta öyleleri vardi ki;Isgal güclerine karsi cikmayi eskiyalikla tanimliyorlardi.Isimleri edebiyat kitablarinda cok taninan bazilari MILLI oLAN HERSEYE KARSIYDILAR.Bunlardan birisi söyle diyordu"Simdi bir de MISAK-I MILLI CIKARDILAR BASIMIZA"Bunu diyen aydin kisi okullarimizdaki edebiyat kitaplarinda veya ktapcilarda büyük edebiyatcilar sinifinda yer almaktadir. Ben bugünkü haliyle medyayi ve de aydinlari aynen saltanat medyasi ve aydinlari gibi kabul ediyorum.Milleti,ülkeyi degil sadece saltanati savunarak bundan kendi cikarlarini saglamaktadirlar. saygilarla Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2010 Cumhurbaskani Gül hakkinda "YARGILANABILIR"dedigi icin yandas medya tarafindan topa tutulan Sincan Agir Ceza Mahkemesi Baskani Osman Kacmaz icin "ISGÜZAR"ifadesini kullanan iktidarlarin gazetecisi Nazli Ilicak 11 ay hapse mahkum edildi.cezasi ertelendi eger bir yil icinde yine bir suc islerse bu cezalar infaz edilecek. Basta NTV olmak üzere tüm yandas medya bu cezayi veren mahkemeye veryansin ediyorlar.Ama ayni medya,Osman Kacmaz hakkinda suc duyurusunda bulunuldugunda bayram etmisti,Ergenekon savci ve hakimlerini koruma altina almisti.Cumhurbaskani söz konusu olunca isler degisti."Bu yargi bizden degil"diyorlar simdi. Gülermisin aglarmisin bu komediye? saygilarla Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2010 Gecen yildi galiba.Askerlerimiz sehit edilmisti ve sorumlu olmasi gereken komutan saniyorum biryerde spor yapiyordu.Medya ve siyasetten malum cevreler,Komutana atisa baslamis ve "Sen nasil sehitler varken spor yaparsin"diye ver yansin etmislerdi.Subay haberi olmadigini söylemis yaptigi hatadan ötürü özür dilemis fakat ona satasmalar devam etmisti. Dün Kayseri,Elazig ve Kirikkale'de üc tane sehidimizin cenazesi vardi ve binlerce insan bu cenazelerde son görevlerini yerine getirmislerdi.Ama ayni saatlerde MECLISSPOR-STAR FUTBOLCULAR 11'i ile mac yapiyordu.Yapanlar milletvekiliydi.Akillarinda ne sehit vardi ne de mayin.Onlar kendi keyiflerince gülüp oyanyip eglendiler ve kimsede onlara ayip degilmi diyemedi. Ne kadar ayip degilmi? saygilarla Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 3 Nisan , 2010 Ben bu ülkede yolunda gitmeyen, normal dışı hiç bir şey olmuyormuş gibi yapılmasından hayretlere düşüyorum. Hukuk ayaklar altında, cuntalarda görülmeyen ceberut uygulamalar almış yürümüş, en temel insan hakları hiçe sayılıyor, ülke freni patlamış otobüs kadar hızla anormalleşiyor, birileri normalleşmeden, işlerin yolunda gittiğinden bahsedebiliyor! Yolunda giden tek şey, vahim sona doğru gidiş... Tek çare yolcuların uyanıp acil durum frenini çekip şoförü direksiyondan atmaları... Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 11 Ekim , 2010 Referandum Sınavını Geride Bırakan Türkiye, Şimdi Bu Sorunun Cevabını Arıyor: "Soru neydi?" Aylardır ülke gündemini meşgul eden anayasa değişikliği referandumu geride kalırken, oy kullanan 40 küsur milyon kişiden %58'i değişiklik için evet, %42'si de hayır oyu kullandı. Özellikle Doğu ve Güneydoğu'da milyonlarca seçmenin de boykot ettiği referandum sınavını başarıyla veren vatandaşlar, "Şimdi sıra bize tam olarak neyin sorulduğunu, neye evet, neye hayır dediğimizi ve neyi boykot ettiğimizi öğrenmeye geldi..." diyerek, demokrasi adına çalışmalarına kesintisiz bir şekilde devam edeceklerinin sinyallerini verdiler. "Sormaya çekindik" Bu seferki referanduma hazırlıksız yakalandıklarını belirten vatandaşlar "Açıkçası anayasa konusu bizi biraz aştı. Televizyonlardaki tartışmaları takip ederek bir şeyler anlamaya çalıştıysak da konuya tam hakim olmadığımız için bir süre sonra iyice kafamız karıştı. Utandığımızdan sormaya da çekindik." sözleriyle, sırf lütfedip böylesi önemli bir konuda kendilerinde danışan devlete karşı mahcup duruma düşmemek için, bu seferlik iyi kötü bir cevap verme yoluna gittiklerini kaydettiler. "Bu seferlik böyle oldu" "Sağolsunlar bize sordular ama bizim de eğitim seviyemiz, kültürümüz belli sonuçta. Yine de şimdi hiçbir şey demesek iyice ayıp olacaktı. Baktık olmuyor, bir kısmımız sırf Recep Tayyip Erdoğan'ı ve Fethullah Gülen'i sevdiğimiz için evet dedi. Bir kısmımız sırf bu iki isme kıl olduğundan hayır dedi. Geri kalanı da İmralı'dan gelen boykot çağrısına uyup oy kullanmadı. Şimdi oyu verdik, zamanla nasıl olsa öğrenir, tanırız. Böyledir bu işler, evlilikte de böyledir... Onun gibi... Bu referandum böyle oldu ama lütfen çok rica ediyoruz bir daha böyle karmaşık konular için bize gelinecekse en azından çalışmamız için biraz zaman verilsin." diyen vatandaşlar, devlete karşı bir kez daha mahcup duruma düşmek istemediklerinin altını çizdiler. "Eksiklerimizi gördük, üzerinde çalışacağız" 12 Eylül referandumunun en azından eksiklerini görmeleri adına faydalı bir tecrübe olduğunu da vurgulayan seçmenler, şu aşamada ilk olarak kendilerine ne sorulduğunu öğrenmek için yarından itibaren çalışmalara başlayacaklarının müjdesini verdiler. Başta Anayasa hukuku olmak üzere konuyla ilgili ne varsa akılları yettiğince okuyup, anlamak için ellerinden geleni yapacaklarının üzerinde duran başarılı halk, açıklamalarına "Siyasi partiler yasası, dernekler kanunu ve çeşitli tüzükler, yönetmelikler üzerinde de her birimiz kapsamlı fikir sahibi olmak için çalışıyoruz. Birçoğumuz işini gücünü tamamen bıraktı, bunlara odaklandık. Vatandaşlık görevi olarak öncelikli gördük." şeklinde devam ettiler. İyimserlik havası hakim Vatandaşlar, "Tabii düşününce şimdi bir avukatın bile yetişmesi için 4 yıl hukuk eğitimi görmesi gerekiyor. 4 yıl değilse de yani en azından şöyle kabaca bir fikir sahibi olmamız için bile nereden baksanız 6-7 ay lazım. Ancak ondan sonra neye evet, neye hayır dediğimizle ilgili iyi kötü bir fikir sahibi olacağımızı umuyoruz." diyerek, gelecekle ilgili iyimser mesajlar da verdiler. Son olarak, Anayasa konusuna yeterince vakıf olduklarında diğer maddelerini de inceleyeceklerini ifade eden vatandaşlar, "Zaten ondan sonra, bize sorulmasını beklemeden kendimiz değişmesi için başvuracağız. Her şeyi de devletten beklememek lazım. Bir sürü işi, gücü var adamların." sözleriyle, daha demokratik bir Türkiye için üzerlerine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirme isteklerini de ortaya koydular. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2011 Atatürk'ün ömründe yanıt veremediği an. Mustafa kemaL, Mersin gezisindeyken şehirde gördüğü büyük binaları sormuş. - Bu köşk kimin? - Kirkor'un - Ya şu koca bina kimin? -Yargo'nun - Ya şu? - Solomon'un Atatürk Sinirlenerek sormuş. ' Onlar bu binaları yaparken siz neredeydiniz !? Toplananların araSında bir köyLünün Sesi duyuLur; - Biz yemende tuna boylarında balkanlarda Arnavutluk dağlarında, kafkaslarda, Çanakkalede Savaşıyorduk paşam ! Atatürk bu hatırasını anlatırken; 'Hayatta yanıt veremediğim yegane insan bu aksakallı ihtiyar oLmuştur.' demiştir. *** Şimdi ise !? -bu şeker fabrikaSı kimin? -İsraiLin ! -Tekel kimin? - İsraiLin! -Sümerbank kimin? -İngilterenin ! - Seka kimin? -Yunanistanın! -Pektim kimin? - Amerikanın! - Peki ya tüpraş kimin? - Amerikanın! -Telekom? -Amerikanın! -Limanlar kimin? -Yunanistanın! Peki onlar bunları alırken biz neredeydik.. !? Hangi cephelerde savaşıyorduk da bunları kaybettik? Var mı aklı başında bir yanıtımız?.. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2011 Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2011 Ben sahsen,bugünkü Türkiye toplumuna baktigimda,verilmis olan Kurtulus Savasina degmeyen bir toplum oldugunu anliyorum. Hicbir toplum,degerlerine sirtini Türk toplumu kadar dönmemistir,hicbir toplum,ülkesinin bagimsizligini Türk toplumunun hice saydigi kadar hice saymamistir.Hicbir toplum benligini Türk toplumu kadar kaybetmemistir.Bu nedenle bu milletin bagimsizligi icin bir savasin verilmis olmasini bu milletin asla hak etmedigini iddia ediyorum.Bu millet bagimsizligini kaybetsede,ülkesi parcalansada,bayragi indirilsede bugünkü duygusuzluguna yine devam edecektir.Bundan kimsenin kuskusu olmasin. saygilarla Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2011 Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2011 Peki onlar bunları alırken biz neredeydik.. !? Hangi cephelerde savaşıyorduk da bunları kaybettik? Var mı aklı başında bir yanıtımız?.. Medya denen süper gücün karşısında savaşmaya çalışıyorduk. Alıntı
Φ raif bostan Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2011 Gönderi tarihi: 4 Ocak , 2011 insanlar emekleriyle varetmedikleri bu toprakları nasıl toprak sahipleniyorlardı.bildiğiniz gibi insan emeğiyle ortaya çıkardığını hakeder şayet emeğiyle yapmamışsa onun üzerinde hak talep edemez ama biz hiç bir emeğimiz olmadığı toprakları nasıl sahipleniyoruz anlatayım ilk önce bir kişi çıkıyor allahın bu toprakları benimdir diyor diğeri çıkıyor yok benimdir diyor ve kaqvga ediyorlar sonra biri diğerini öldürüyor ve orası onun oluyor bu sonra aileler sonra topluluklar arası kavgaya dönüşüyor ve hep birbirlerini öldürüyorlar ama hiç bir insan bu toprakların oluşumunda bir emeği yok sadece cinayet işleyerek sahipleniyorlar alın size aykırı soru ve cevabı evlilik nedir?evlilik beraber yaşamak ve yaşamda ortak olarak hareket etmek demektir peki evlilik sadece kadın ve erkek arasında olabilecek bişiymidir hayır evlilik beraber yaşama ve ortak olmak için anlaşmak demektir bu erkekle erkek arasında olabileceği gibi kadınla kadın yada gurup halinde bile olabilir alın size aykırı bir soru ve cavabı. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.