Φ suheda Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2008 Turkiye Hukumetiyle, ordusuyla ve her kurumuyle Kurtlere ayrimcilik yapmissa ve bu sorunun varligini ve yapilan haksizligi inkar etmisse tabii ki "DEVLET TE SUCLU" derim. Artik su "Yuce Turkiye Cumhuriyeti" ya da "Yuce siyasetcilerimiz" kurtulun lutfen. Kotu yonetim kotudur, kotu adam kotudur. O kadar basit. Eger sayginiz olmasi gereken bir sey varsa o da Turkiye'ye, Turk halkina ve Kurt halkina olmalidir. Siyasi olusumlara ya da organlara degil zira Devlet organlarinin hemen hepsi yolsuzluk ve oyun odagi haline gelmistir. Ve evet kocaman harflerle yaziyorum yine, olan bitenlerden PKK'nin oldugu kadar DEVLET de sorumludur. Eger Semdinli de bomba patlatilip yapanlar serbest birakiliyorsa ve ordu himayesi altina alinabiliyorsa, 7 bin Kurt koyu devlet gucleri tarafindan yakilabiliyorsa ve milyonlarca insan buyuk sehirlerin varoslarina surulebiliyorsa, dil/kulturel haklar/egitim haklari denen sey devlet arafindan yasaklaniyorsa, nice insanimiz devlet tarafindan "faili mechul cinayetler" adi altinda yok edilebiliyorsa o zaman Devletimizin de hukumetinden tut ordusuna kadar tek tek yargilanmasi gerekmektedir. *********! Hiç bir siyasetçiye yüce demem ama Türkiye Cumhuriyeti benim için yücedir bu değişmez bir gerçek çünkü söz konusu olan vatan.. Şemdinlideki bomba olayına hiç değinmeyelim isterseniz,o olay başlı başına bir girift bilmece ama o bombanın kime atıldığı ortadadır malum kitapçının kim olduğunu ne olduğunu herkes bilir yoksa siz o bombalama eyleminide kürt halkına karşı yapılmış bir eylem olarakmı görüyorsunuz? Ve şu 7 bin kürt köyünü devletin yaktığı iddianızı neye dayanarak söylüyorsunuz lütfen ıspat edin. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2008 siyasette "kaçak güreşmek" hiç sevmediğim bir şeydir. Net olmak lazım. PKK'dan bahsederken hem "kürt halkı şunun için dağa çıkmıştır vs" diyip. Hemde "kürtlerle PKK yı aynı kefeye niye koyuyorsunuz" demek gibi. Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2008 Turkiye Hukumetiyle, ordusuyla ve her kurumuyle Kurtlere ayrimcilik yapmissa ve bu sorunun varligini ve yapilan haksizligi inkar etmisse tabii ki "DEVLET TE SUCLU" derim. Bu sizin kuruntunuz ve ayrılıkçı hareketin gerçekçi olmayan dayanağıdır. İletileriniz bile bunu ispatlamaktadır! Artik su "Yuce Turkiye Cumhuriyeti" ya da "Yuce siyasetcilerimiz" kurtulun lutfen. Kimse sana burada böyle bir şey yazmadı! Çarpıtma da yapmayın lütfen! Kotu yonetim kotudur, kotu adam kotudur. O kadar basit. Kötüye hiç bir zaman iyi dememişimdir, denilmemiştir!. Gerçekçi olalım lütfen! Eger sayginiz olmasi gereken bir sey varsa o da Turkiye'ye, Turk halkina ve Kurt halkina olmalidir. Hala ayrılıkçı konuşuyorsun. Elinde değil, gizleyemiyorsun. Türk halkı ve kürt halkı diye bir şey yoktur. kÜrt milleti vardır o da Türk halkının zaten içindedir! Nasıl çerkes milleti Türk halkının bir bileşeni ise... Siyasi olusumlara ya da organlara degil zira Devlet organlarinin hemen hepsi yolsuzluk ve oyun odagi haline gelmistir. Bunun sizin ayrılıkçı söylemlerinizle ne alakası var??? Sizi tekrar gerçekçi ve akılcı olmaya çağırıyorum. Bu başlı başına başka bir sorundur! Ve evet kocaman harflerle yaziyorum yine, olan bitenlerden PKK'nin oldugu kadar DEVLET de sorumludur. Sen bu mantıkla bunu da ha çoook söyleyeceksin ama altı hep boş kalacak! Çünkü dayandığın mantık yanlış. Hala anlatamadık yahu! Eger Semdinli de bomba patlatilip yapanlar serbest birakiliyorsa ve ordu himayesi altina alinabiliyorsa, 7 bin Kurt koyu devlet gucleri tarafindan yakilabiliyorsa Suheda cevabı vermiştir. ve milyonlarca insan buyuk sehirlerin varoslarina surulebiliyorsa, Bu bir hayaldir. İspatlayacaksın! Varoşları oluşturan o insanlardır. Sürülen değil! dil/kulturel haklar/egitim haklari denen sey devlet arafindan yasaklaniyorsa, Bu lafı tekrar etmeyin artık. Bİr anlamı kalmadı. Onlarca kez tartıştık! nice insanimiz devlet tarafindan "faili mechul cinayetler" adi altinda yok edilebiliyorsa Bunun sizin hareketinizle ne alakası var??? Bölücü olmayan ancak, sosyaldemokrat ve ilerivi bir çok insanımız faili meçhul cinayetlere kurban gitmiştir. o zaman Devletimizin de hukumetinden tut ordusuna kadar tek tek yargilanmasi gerekmektedir. *********! Bu lafının ardında kalanların hepsi çürüdü arkadaşım. Bunun sizin hareketinizle alakası yoktur! Bence yazma bir daha bunu. Altı boş kaldı! Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2008 Sayin Yersoy, Her dedigime yalan ya da soylemeyin demissiniz. Ufkunuz iste bo kadar dar. Isinize gelmeyen hersey yalan ve uydurmaca oluyor. Sizin sorununuz o iste. Ve dedigim gibi yalandir uydurmacadir diyip dediklerimi gecistirmeye calisiyorsunuz. O toprklarda ben yasadim. Benim dediklerim gerceklerdir cunku o topraklarda ben yasadim bu olaylarin hemen hepsini. Siz ise hic bir kere gitmemis ve o topraklarda yasamamis, aciyi paylasmamis biri olarak Turk medyasindan bildiklerinizle gelip burada siyaset yapiyorsunuz. Okuyanlar kendi kendine yorumlar kimin uydurmaca yapip kimin gercekleri soylediklerini. Sizlerin "Yapma", "Deme", "Yalandir" demenizle gercekler maalesef ortulemiyor. Ortulemedigi icin 2008 yilinda hala ayni sorunlarla ugrasiyoruz. Dedigim gibi, ben medya uydurmacasi fikirlerinizin hic bir anlami olmadigini dusunuyorum, ve hatta hatta cok tehlikeli oldugu kanisindayim! Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 20 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 20 Ocak , 2008 Ufkunuz iste bo kadar dar. Şimdi senin ufkunla ilgili bir yorum yapmayacağım. Polemiğe girmeyelim. Beni de zorlama... Ben ne yapıyorum? Teker teker cümlelerini eleştiriyorum. Sen cevap ver sadece... Veremeyeceksen bu gibi polemik yollara girip de tartışmanın kalitesini düşürme! medya uydurmacasi fikirlerinizin hic bir anlami olmadigini dusunuyorum Çoktan satıldığını düşündüğüm medyaya göre konuşmuyorum! Konuşmam da! Bunu diyorsan altını doldur da görelim... cok tehlikeli oldugu kanisindayim Tehlike nedir biliyormusun? Herşeyden bihaber olan ve sizin yazılarınızı okuyan insanların bu ülkede - ülkenin dört bir yanında - kürtlere sırf kürt oldukları için ikinci sınıf muamelesi yapıldığını sanmasıdır!!! Bana tutup da savaşın ortasında iki tarafın (!) birbirlerine yaptıklarını kalkıp "sivil kürtlere devlet böyle davranıyor" diye göstermeye çalışmayın" Yemezler arkadaşım!... Bu ülkede, vatandaşlık hakkını bilen ve vatandaşlık haklarına nankörlük etmeyen hiç kimse sırf milliyeti yüzünden haksızlığa uğramaz. Ancak bu demek değildir ki devletin tüm organları 4/4 lük çalışıyor... Evet düzeltilmesi gereken çok şey var ülkemde. Ama bunu yanlışları PKK gibi bir oluşumu meşrulaştırmak adına kullanıp milletin kafasını karıştırmayın!! Ne demek istediğimi bal gibi anladınız. O yüzden tartışmaya devam edecekseniz, bayatlamış söylemleri bir kenara bırakıp yeni fikirler sunun bizlere... Alıntı
Misafir Marcus Gönderi tarihi: 20 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 20 Ocak , 2008 Paylaşamadığınız ne? Ülkemi? Yoksa haklı çıkma çabasımı? Alıntı
Φ Turkish_army Gönderi tarihi: 21 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 21 Ocak , 2008 Kürt Sorunu Diye bir şey Yoktur . Kabul etmiyoruz Alıntı
Φ Senyour Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2008 Kürt Sorunu Diye bir şey Yoktur .Kabul etmiyoruz Evet haklısın yoktur cidden yok... Türk sorunu var Türklestirme sorunu var yoksa Kürtlerin bi sorunu yok.... bende kabul etmiyorum... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2008 Türkiyede ne Kürt sorunu vardir nede Türk sorunu,sorunu cikaranlar Kürt irkcilardir.Türklestirme denilen yalan Kürt irkcilarin halki bölme yöntemidir.Türkiyede hickimse Türklestirilmemistir.Türkiyenin üniter yapisina her dönemde sabotaj düzenleyenler Kürt Irkcilardir.Irak'tada ayni seyi yaptilar ve Irak'in parcalanmasinda rol oynadilar,ayni yöntemi Türkiye üzerinde uygulamaya calismalari sasirtici degildir.Kürt yurttaslarimiz Kürt irkcilarinin oyunlarina gelmemistir.Hicbir Kürt Kürtlügünü inkar etmemis etmesi icin baskiya ugramamistir,Kürtler Kürt olduklarini saklamadan Türk vatandasi olduklarini hep gururla ifade etmislerdir.Kürtlere baski var diye bozgunculuk yapanlar taseron olmaktan öte degillerdir. saygilarla Alıntı
Φ Yayamaz Kayımca Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2008 TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ BÖLÜNME Mİ? BİRLİK VE KARDEŞLİK Mİ? Son aylarda eline bayrak alan sokağa çıkıyor. Bunun için bazen istemediği birilerinin basın açıklaması yapması, bazen Kürtlerin bir eylemi, bazen bir asker cenazesi, bazen de "teröristler bayrak yırttı" filan gibi bir yalan yetiyor. Son 6 ay içinde yol kesmeye; yasal parti binalarını basıp tahrip etmeye, buralara "bayrak çekme"ye, insanları sokakta linç etmeye kadar varan girişimlere tanık olduk. Öyle bir noktaya gelindi ki; özellikle de Kürtlere karşı protesto, saldırıda bulunmak, eğer elinde bayrak varsa meşru görülür oldu. Şimdi de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın böyle bir amaç için kullanılacağını gösteren girişimler yapılıyor. Bazı il ve ilçelerde, "Bayrağa saygı yürüyüşü" yapmak için "ittifaklar" oluşturulduğu haberleri geliyor. Bir dönemdir tırmandırılan ırkçı, şoven dalgaya karşı, Türkiye'nin işçileri, emekçileri ve halkı bir kardeşlik barikatı oluşturamadığı takdirde, benzer girişimlerin her vesileyle gündeme getirileceği görülüyor. BAYRAK BİR ÜLKENİN BÜTÜNLÜK VE BİRLİK SEMBOLÜDÜR Bayrak hemen her ülkede; "kutsal sayılan", "dokunulmazlık" taşıyan bir sembol. Tek ulustan oluşan ülkelerde ulusun ve ülkenin sembolü. Birden çok ulusun etnik gurubun yaşadığı ülkelerde ise bayrak "ülkenin sembolü"dür. Bu yüzden de toplumda bayrağa yapılan bir hakaret, topluma, ülkeye yapılmış bir hakaret olarak görülürken; bir ülkenin bayrağına saygı da, o topluma, o ülkeye, onun değerlerine saygı anlamına gelmektedir. Onun içindir ki, bayrak toplumlar için "birlik" ve "bütünlüğün" sembolü olagelmiştir. Ama bayrak "politik amaca sahip güç odakları" tarafından kendi alametleri olarak kullanılmaya başlandığında; birleştirici değerlerin sembolü olma gücünü yitirir ve hızla, milliyetçi fanatik çevrelerin elinde bölücülüğün bir aracı haline gelir. Türkiye'nin bayrağı da, ülkenin bağımsızlık, özgürlük, emperyalizme karşı verilmiş bir kurtuluş savaşı gibi olumlu değerlerini ifade eden bir sembolüdür. Ne var ki, bayrak, son günlerde kendisini milliyetçi, herkesten fazla yurtsever, herkesten fazla Türkiye'yi düşündüğünü iddia eden çeşitli odaklar tarafından bütünlüğü sağlamaktan çıkarılıp hızla bölücülüğün simgesi haline getirilmeye çalışılıyor. Geçtiğimiz Mart ayında Mersin'de (Newroz günü) gerçekleştirilen "bayrak provokasyonu"ndan beri; "bayrak sallamak", "sokağa çıkıp bayrağa saygı" marşları söylemek, yalan ve iftiralarla insanları linç etmeye kalkmak, ırkçı şoven çevrelerin her tür taşkınlıkların üstünü örtme şalı gibi kullanıldı. Bugün de bu güçler bu tehlikeli oyunu sürdürüyorlar. İlk bakışta "bayrak sallayarak" politika yapanlar ülkücüler, MHP kökenli kimi "sivil"çevreler gibi görülse de; gerçek bundan ibaret değildir. Çünkü, bu ırkçı şoven çevreler, asker ve sivil güç odaklarından yapılan; "terörle mücadele sadece askerin, polisin işi değildir, siviller de bu mücadeleye katılmalıdır" çağrısından "görev çıkarmakta" cesaret almaktadırlar. Onların bu görev çıkarması, emniyet güçleri, savcılar tarafından da alenen teşvik edilmektedir. Ne yazık ki, teşvikçiler bunlarla da sınırlı değildir. Kürt vatandaşlara ait işyerlerini, yasal partileri basan, linç girişiminde bulunan saldırganlar; CHP'den başlayarak milliyetçi sağcı ve "solcu" çevreler tarafından da "duyarlı vatandaşlar" olarak ilan edilerek adeta payelendirilmektedir. Devletin en üst asker ve sivil yetkililerinden oluşan Terörle Mücadele Üst Kurulu'nda bile bayrak üstünden siyaset yapan çevreler övülmüş, onlara sahip çıkılması istenmiştir. BAYRAĞA SAYGISIZLIK EDEN KİMLERDİR? Peki her vesileyle gösteri yapanlar, bayrağın arkasına geçerek, kendi siyasi sloganlarını haykıranlar; "Haydi bayrağa saygı yürüyüşü yapalım", "Haydi bayarağı yırtanları, teröristleri protesto edelim" diyenler kime karşı "bayrak sallamakta"dırlar? Ondan da önce "bayrağa saygısızlık yapan birileri mi vardır? Hayır. Gerçekte bayrağa saygısızlık eden, bayrağa saygısızlık ederek politika yapan belirli bir siyasi çevre yoktur. Bu konuda hedefe konanların başında HEP-DEHAP-DTH çizgisinde politika yapan kesimler gelmektedir. Ancak, bu çizginin en önde gelenleri -DEHAP Genel Başkanı da dahil- yetkili kişiler; Newroz'da yapılan, "bayrak provakasyonu"ndan beri; "Bayrak bizim de bayrağımız ona saygısızlık edilmesine izin vermeyiz" diye açıklamalar yapmaktadırlar. Ama bunlar, "mâlum çevreler" tarafından duyulmazdan, görmezden gelinmektedir. Hatta tam tersine; her fırsatta toplanan kalabalıklar, DEHAP binalarını basıp, oralara bayrak asarak, gösteri hakkını kullanan Kürtler'e saldırarak, kolay politika yapmanın bir yolu olarak bayrak istismarcılığı yapmaya devam etmektedirler. Newroz'da "bayrak yırttığı" gerekçesiyle birkaç çocuk yaşta insan göz altına alındı. Ama, bu çocuklara bayrağı verdiği kameralarda tespit edilen kişinin sorgulanmadan bırakıldığını ve bir daha da adından sanından söz edilmediğini herkes biliyor. Bu durum bile tek başına, olan bitenin belirli güç odaklarınca tezgahlanan bir provakasyon olduğunu açıklamaya yeterlidir. İYİ NİYETLE DE OLSA BAYRAK SALLAMAK KİME HİZMET EDİYOR? Bugünkü politik ortam öyle şekillendirildi ki, bayrağı alıp sokağa çıkan, "bölücülük ve terörizm kahrolsun" diye haykıranlar; aslında Kürtlere karşı bu sloganları haykırmış oluyorlar. Hal böyleyken, bu türden eylemlere yakın duran kimi sendikal çevreler; "Biz aslında AB'ye, ABD'ye karşı bayrak sallıyoruz. Niye Kürtlere karşı olsun" diyorlar. Bu belki bir iyi niyet. Ama olup biteni seyredenler böyle algılamadığı gibi, bu tür gösterilerin en hararetli yandaşları da böyle algılanmaması için ellerinden geleni yapıyorlar. Eğer işçiler, emekçiler ve onların örgütleri AB'nin, ABD'nin emperyalist planlarına karşı mücadele edecekse bunun platformu "bayrağa saygı", "bölücülüğü protesto" mitingi, ya da linç gösterileri olmamalıdır. Hiç oraya buraya savrulmadan, ABD emperyalizmini, onun saldırganlığını protesto ettiğini açıkça ilan edip; "ittifakın" da bu esas üstünden geliştirilmesi gerekir. Aksi takdirde, niyet ne olursa olsun; bugün içinde "asker" ve "sivil" yetkililerin rol aldığı ve Kürt-Türk düşmanlığı üstünden Türkiye'yi bir savaşa, iç kargaşaya sürüklemek isteyen güçlerin oyununa gelinmiş olunur. Kuşkusuz ki; politik ortamın bu tarzda oluşturulmasına sadece yukarıda sözü edilen ırkçılar, Kürt-Türk çatışması üstünden siyasi rant sağlamak isteyenler değil hükümet de çanak tutmaktadır. TÜRKİYE'Yİ KİM YÖNETMEKTEDİR? Başbakan Erdoğan "Kürt sorunu vardır" diyeli beri; sanki ülkeyi başkası yönetiyormuş gibi, sorunun çözümü için başkalarından adım atmasını bekliyor. En başta da Amerika'nın sorunu çözmesini istiyor. Sorunu kolayca çözebilmek için Türkiye'nin Kürtleri'yle görüşmek yerine, ABD'nin askeri ve sivil yetkilileriyle görüşüp; PKK'nin Kuzey Irak'ta barındırılmasına izin vermemesini istiyor. Sanki Kürt sorunu PKK'nin Kuzey Irak'ta var olmasıyla ilgiliymiş gibi. Ya da PKK Kuzey Irak'ta olmasa Kürt sorunu çözülmüş olacakmış gibi. Oysa gerçek tam tersidir. Türkiye'de Kürt sorunu olduğu için PKK vardır ve bunun için de; Kürt sorunu çözülmeden ne Kuzey Irak'ta ne de Türkiye'nin içinde askeri harekatlarla bu sorun çözüme kavuşturulamaz. Son 25 yıldır olup bitenler bunun göstergesidir. Ama başbakan bundan hiç ders almamış görünmektedir. Onun içindir ki; "Her gün şehitlerimiz al bayrağa sarılırken; analar, çocuklar ağlarken kimse bizden daha fazla sabır beklemesin!" demektedir. Başbakan kime "bizden daha fazla sabır bekleme" demektedir? Tabii ki başbakan böyle derken; "Tamam ben PKK'yi halledeceğim ama biraz zaman lazım" diyen ABD'ye sitem etmektedir. Bu bile açıkça göstermektedir ki; hükümet, PKK'nin Kuzey Irak'ta barınmasının önlenmesini ABD'ye havale etmiştir. Şayet, ABD Kuzey Irak'ta PKK'ye karşı harekete geçerse, Türkiye'de de sorunlar bitecek, Kürt sorunu diye bir sorun kalmayacak havası yaymaktadır. Dahası Başbakan Erdoğan sitemkârlığıyla ABD'ye, "Eğer sen bu işi halletmezsen biz Kuzey Irak'a gireceğiz" demek istemektedir. Aslında başbakanın bu "çıkışı" Amerika'yı tehdit gibi görünse de gerçekte Amerika'nın eline bir koz daha vermektedir. Çünkü ABD, yıllardır Türkiye'nin Irak'taki bataklığa bir ucundan batmasını istemektedir. Başbakanın bu sözleri karşısında Amerika, "Hadi gel kuzey Irak'a gir de birlikte operasyonlar yapalım" derse bunun sonuçları ne olur? Elbette ABD bunu bu kadar açık söylemez. Ama ABD, Türkiye'yi yöneten güç odaklarının bazılarında böyle bir heves görürse, TSK'nın Kuzey Irak'a girmesi için elinden gelen teşviki yapmaz mı? Örneğin sınırda provokasyonlar yaparak, olmadık dolaplar çevirerek bunu teşvik etmez mi? Peki Türkiye Kuzel Irak'a gerçekten girebilir mi? Girmesine girebilir, bazı alanları da ele geçirebilir. Ama sorun şudur ki, Kuzey Irak'tan geri çıkabilir mi; yoksa ABD'nin Irak'ta battığından daha derin bir bataklığa batmış mı olur? Bizzat askeri yetkililerin, bölgede görev yapmış üst düzey görevlilerin, "Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmesi felaket olur" diyen raporları var! Eğer bütün bu gerçeklere rağmen kuzey Irak'a girilirse; bunun yakın vadedeki sonuçları, Türkiye'nin, İran ve Suriye ile de çatışmaya sokulmasını içerecek biçimde ABD'nin avcunun içine "çaresiz" bir biçimde düşmesi olacaktır. KÜRT SORUNUNU ÇÖZMEK HÜKÜMETİN VE MECLİSİN İŞİ DEĞİL Mİ? Son çeyrek yüzyılda görülmüştür ki; Türkiye için Kürt sorununun demokratik bir biçimde çözümü için bir tek yol vardır: O da Türkiye'nin kendi Kürtleriyle oturup sorunun çözümünün nasıl olacağını onlarla konuşmasıdır. Bu kimseyi küçültmez. İngiltere Kuzey İrlanda sorununu, İspanya BASK sorununu böyle çözüm yoluna soktular. Kimse de bu ülkelerin hükümetlerini, askeriyesi, polis güçlerini; "devlete karşı silah çekmiş güçlerle konuştu" diye aşağılamadı. Türkiye de ancak kendi Kürtleriyle oturup konuşursa; onların demokratik taleplerini karşılamak için bir çaba içinde olursa Kürt sorunu çözüm yoluna girmiş olacaktır. Böylece Türkiye, hem içerde Kürt sorununun çözümü konusunda adım attığı için demokratikleşme yolunda ilerleyecek, hem de ABD'nin Irak ve Ortadoğu konusundaki dayatmaları karşısında rahatlayacaktır. Bu, aynı zamanda Türkiye'nin komşularıyla iyi ilişkiler içine girmesinin başlangıcı da olacaktır. Hükümet, Meclis sorunu kendi sorunu, Türkiye'nin demokratikleşmesi sorunu olarak görüp; askeri operasyonların durdurulmasından başlayarak, Kürtlerin acil istemleri doğrultusunda adım atmaya başlamalıdır. Bu olmadan; Tayyip Erdoğan'ın "Kürt sorunu vardır, çözümü için çalışacağız" demesinin hiç bir kıymeti harbiyesi olmaz. Kürt sorunun çözümü için ABD'nin PKK'ye karşı girişeceği askeri harekâttan, AB'den gelecek öğütlerden fayda beklenirse, Türkiye'nin geleceği bugünden karanlık olur. KÜRT SORUNUNUN GERÇEK SAHİBİ İŞÇİ VE EMEKÇİLERDİR Hükümetin Kürt sorunu gerçeğini kabul ettiği halde, sorunun çözümü için adım atmaması, ABD'den, AB'den medet bekleyen bir pozisyonda olması; ırkçı, milliyetçi çevrelerin ekmeğine yağ sürmektedir. Sözde "duyarlılık", "duyarlı vatandaşlık" adına harekete geçen bu çevreler, sade vatandaşları; "Ya Kürtlerden, bölücülerden, teröristlerden ya da bizden yana olursunuz" zorlamasıyla kendilerinden taraf olmaya zorlayan bir siyasi hat geliştirmektedirler. Dahası bu ırkçı odakların görüşleri CHP gibi kendini demokrasiden yana tanımlayan parti ve çevreleri de giderek etkisi altına almaktadır. Sorarsanız; "Hayır biz PKK ile Kürtleri aynı görmüyoruz" diyeceklerdir. Ama, gelişmeler, Kürt sorunu ve onun talepleri üstünden şekillendiği için Kürt sorununun demokratik çözümünden yana olan Kürtler ve - elbette Türk kökenli de olsa- ilerici demokratik güçler hedefe konmaktadır. İşte bu yüzdendir ki, İnsan Hakları Derneği ve onun yöneticileri siyasi tavrına bakılmaksızın hedef ilan edilmiştir. Bingöl Savcılığı'nın; İHD'ye saldıranlar için dava açmaya gerek olmadığına karar vermesi ayırımcılığın nereye kadar vardığını gösteren bir ibret belgesidir. Son çeyrek yüzyıldır yaşananlar şunu açıkça göstermiştir ki; Türkiye'nin işçileri, emekçileri her milliyetten halkı, sendikalar başta olamak üzere her çeşit ve her kademeden emek örgütleri; Kürt sorununu Türkiye'nin bir sorunu olarak ele aldıkları ve çözümünün demokratik bir biçimde yapılması konusunda tavır geliştirdikleri ölçüde; Türk-Kürt kardeşliğinin temelini de atmış olacaklardır. Onun içindir ki; partimiz, sorunu ABD'nin, AB'nin gündeminden çıkarıp Türkiye'nin işçilerinin, halkının, emek örgütlerinin, sendikaların gündeme almasını savunmakta, bunun için çaba sarfetmektedir. Pek çokları sorunun böyle ele alınmasını bölücülük olarak görmektedir. Ama gerçek tam tersidir. Çünkü Kürt sorunu bugün ABD'den, AB'den alın da bölge ülkelerine, hükümetlerine ve Türkiye'nin bütün sermaye partilerinin ve sermaye örgütlerinin gündemindedir. Ve her biri bu sorunu istismar ederek Kürtleri kendi saflarına çekmeyi amaçlamaktadır. Oysa sorunun gerçek sahibi olan Türkiye'nin emekçilerine; "Siz bu işle uğraşmayın, bölücü olursunuz" denmektedir. Şu bir gerçek ki; Kürt-Türk bölünmesinden, Kürt sorununun çözülmemiş olmasından en çok işçi sınıfı ve sendikalar etkilenmektedir. Çünkü hemen bütün sendikaların üyelerinin önemli bir bölümünü Kürt kökenli işçiler oluşturmaktadır. Ne iyidir ki, bugüne kadar işçiler arasında bölünmeye varan çatışmalar çıkmamıştır. Ama ırkçı, şoven kışkırtmalar sürerse, en tepelerden "sözde vatandaş" açıklamalarına uygun tutumlar geliştirilirse bölünmenin nereye varacağını kimse kestiremez. KÜRT EMEKÇİLERİNİN BARIŞ VE KARDEŞLİK ELİ HAVADA KALMAMALIDIR Bırakalım enternasyonalizm, işçi sınınfının rolü gibi manevi ilkeleri sadece bu çıplak gerçekten dolayı bile sendikalar, Kürt sorununun kendi birliklerini esas alacak biçimde çözülmesini gündemlerinin ön sırasına almak zorundadırlar. Hükümete bu konuda talepler sunmak, işçilerin birliğini güçlendirmek için Kütlerin istemlerini gözeten tutumlar belirlemek, sorunun tartışıldığı platformlar açmak durumundadır. Aksi halde; sokaklarda "bayrak sallayıp" ülkenin yurttaşlarının bir bölümünü bölücü ilan etmek, ülkenin gerçekten bölünmesinden başka hiçbir şeye hizmet etmeyecektir. Bugün "bayrak" ırçkçıların, şovenlerin bir Kürt-Türk çatışmasından siyasi rant sağlayanların sembolü yapıldığı ölçüde birleştirici niteliğini kaybedecek ve ülkeyi bölmek isteyenlere hizmet eder duruma düşürülecektir. Türkiye'yi birleştirmenin yolu, keskin milliyetçilikten değil; her milliyetten halkı birleştirecek bir Türk-Kürt kardeşliğinin geliştirilmesinden; bayrağın birlik sembolü olarak şovenistlerin elinden alınmasından geçmektedir. Çünkü bugün en çok birlik-bütünlükten söz edenler en çok bölücülük yapar duruma düşmüşlerdir. Çünkü onların açtıkları yol Türkiye'yi gerçekten bölmek isteyen güçlere hizmet etmenin yoludur. Türk ve çeşitli milliyetlerden işçiler, emekçiler ve halk, Kürt işçi, emekçileri ve halkının bölünmek değil, tersine birlikte kardeşçe bu ülkede yaşamak istediklerine güven duymalıdırlar. Ama, tıpkı Türk kardeşleri gibi kendi dilini ve kültürünü kullanmak, geliştirmek gibi en temel demokratik hakları tanınarak... Bu gerçeği, geçtiğimiz günlerde Akyıl patronuna karşı direnerek haklarını kazanan Akyıl işçilerinden Ramazan Kalaycı'nın şu sözlerinden daha iyi ne anlatabilir: ".. Herşeyden önce Güneydoğu'da işçi olmak başlı başına bir sorun teşkil ediyor. Nedenine gelince; 82 yıldır gelen tüm hükümetlerin bölgemize üvey evlat gözüyle bakmaları ve buralara bir çivi bile çakmamaları ve barış ortamını yaratmayarak, işverenlere iş sahalarını açmayarak tüm halkımızı zor ve dar günlere düşürmeleridir... İnsanın aklına hemen şu soru geliyor. Acaba niye bizim bölgeye üvey evlat gözüyle bakılıyor? Akla da hemen şu cevap geliyor: Malumunuz Kürt sorunu... Herkese soruyoruz. Özellikle bizleri yönetenlere: Bizler üvey evlatlığı hak edecek ne yaptık? Biz Kürtler kurtuluş harbinde, Türklerle beraber düşmanları yurdumuzdan atmadık mı? Kore'ye beraber gönderilmedik mi? Beraber al bayrağı göklere çekmedik mi? Bizler Kürtler ve Türkler olarak aynı sıkıntıları çekip, aynı ekmeği yemedik mi? Tüm bunları yaptığımız biliniyor. Haksızlığa uğramamıza rağmen, çektiğimiz cefalara rağmen, gene de barış için çabalıyor ve elimizi her zaman barış için uzatıyor, uzatacağımızı herkesin bilmesini istiyoruz." Kürt emekçileri ve halkının uzattığı barış ve kardeşlik eli havada kalmamalıdır. Bu el Türk işçileri, emekçileri ve halkı tarafından sıkıca tutulduğunda şoven gerici çevrelerin provokasyonları boşa düşürülecek, kazanan Türküyle, Kürdüyle ülkemiz olacaktır. Partimiz Kürt sorununun her palatformda tatışılmasını; özelikle işçilerin emekçilerin bu tartımayı yaparak; Türk- Kürt kardeşliği temelinde, sorunun halkçı demokratik bir çözüme kavuşmasına zemin yaratmalarını savunmaktadır. Sorunu görmezden gelmek, ya da baskı ve şiddetle çözmeye kalkmak sadece Türkiye'yi bölünmeye sürükler. Kürt sorununun demokratik-halkçı çözümü için, Kürt-Türk kardeşliği için Kürt sorununun, ABD'nin, AB'nin tüm öteki gerici odaklarının elinde bir silah olmaması için partimiz tüm işçileri, emekçileri ve onların örgütlerinı görev başına çağırıyor. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 22 Ocak , 2008 TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ BÖLÜNME Mİ? BİRLİK VE KARDEŞLİK Mİ? . . . Kürt sorununun demokratik-halkçı çözümü için, Kürt-Türk kardeşliği için Kürt sorununun, ABD'nin, AB'nin tüm öteki gerici odaklarının elinde bir silah olmaması için partimiz tüm işçileri, emekçileri ve onların örgütlerinı görev başına çağırıyor. Türk -Kürt kardes degilmiydiki yukardaki kelime kalabaligindan öteye gecmeyen ve tamamen ülkesini seven insanlari suclayip milleti pasifize etmeye yönelik yazilarla propaganda yapilmaktadir.Türkiyede Kürt Türk ayirimini yapanlar Kürt irkcilar oldugu halde burada Türklerin suclanmasinin ardindaki asil gercek nedir. Kürtlerin hangi demokratik haklarindan sözedilmektedir.Kürtler secmen degilmidir,Kürtler para kazanamiyormu,Kürtler seyahat edemiyormu,Kürtleryemek yiyemiyormu,hangi demikratik haklardan sözetmektesinizki bir türlü agzinizdan düsüremiyorsunuz.Türkiyede Kürt sorunu vardir dedi diyemi EArdogana oy verdiniz.Hangi hesaplar pesindesiniz.Türkiye Cumhuriyeti üniter bir devlettir.Hicbir topluma hicbir zümreye özel haklar taninamaz.Türkiyede yasayan ve Türkiyeye vatandaslik bagi ile bagli olan herkez Türktür.Eger demokratik dediginiz hakkin altinda Kürtlerin Türk olmaktan cikarilip Kürt kimligi ile temsil edilmesi ise o zaman asil gercek fikrinizi aciklayin.Lazlaradami,Cerkezleredemi,Gürcüleredemi,özel haklar taninsin ve onlarada kimlikmi verilsin.Ozaman onlara özerklikde verilse daha demokratik olmazmi acaba.Ve acaba yukarda yazilanlarin bölücülük koktugu anlasilmiyormu,yoksa bölünelimmi diyorsunuz.Alintilarinizin hayraniyim. saygilarla Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 24 Ocak , 2008 Türk -Kürt kardes degilmiydiki yukardaki kelime kalabaligindan öteye gecmeyen ve tamamen ülkesini seven insanlari suclayip milleti pasifize etmeye yönelik yazilarla propaganda yapilmaktadir.Türkiyede Kürt Türk ayirimini yapanlar Kürt irkcilar oldugu halde burada Türklerin suclanmasinin ardindaki asil gercek nedir.Kürtlerin hangi demokratik haklarindan sözedilmektedir.Kürtler secmen degilmidir,Kürtler para kazanamiyormu,Kürtler seyahat edemiyormu,Kürtleryemek yiyemiyormu,hangi demikratik haklardan sözetmektesinizki bir türlü agzinizdan düsüremiyorsunuz.Türkiyede Kürt sorunu vardir dedi diyemi EArdogana oy verdiniz.Hangi hesaplar pesindesiniz.Türkiye Cumhuriyeti üniter bir devlettir.Hicbir topluma hicbir zümreye özel haklar taninamaz.Türkiyede yasayan ve Türkiyeye vatandaslik bagi ile bagli olan herkez Türktür.Eger demokratik dediginiz hakkin altinda Kürtlerin Türk olmaktan cikarilip Kürt kimligi ile temsil edilmesi ise o zaman asil gercek fikrinizi aciklayin.Lazlaradami,Cerkezleredemi,Gürcüleredemi,özel haklar taninsin ve onlarada kimlikmi verilsin.Ozaman onlara özerklikde verilse daha demokratik olmazmi acaba.Ve acaba yukarda yazilanlarin bölücülük koktugu anlasilmiyormu,yoksa bölünelimmi diyorsunuz.Alintilarinizin hayraniyim. saygilarla Daha demin diger bir yazinda "Kurtler Turkiye'nin ana unsur degildir, Turkler ana unsurdur Kurtler Turklere uymalidir" dediniz. Bir de kalkmis "Turkler ve Kurtler kardestir" diyorsunuz. Ben beni ana unsur saymayan hic bir Turkle ya da Arapla kardes degilim ve olamamda. Yani sayin politika lutfen kendinizi Kurt kardesi yapmayin. Benim kardesim olan Turkler bu ulkede yasayan her insani ana unsur sayan ve asiri irkci olmayan Turk arkadaslardir! AYIRIM YAPAN SIZSINIZ dediklerinizle. *********** Alıntı
Φ Yayamaz Kayımca Gönderi tarihi: 28 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 28 Ocak , 2008 " Türk ve Kürt etnik yapıya dayanan devlet anlayışının, yeni anayasaya da yansıması" isteniyor. Böylece anayasal bir dayanakla tıpkı Sovyetler'de ve Yugoslavya'da da görüldüğü gibi, zamanı geldiğinde ayrılmanın yasal dayanağının şimdiden oluşturulması amaçlanıyor. Federal Almanya Sol Parti Meclis grubundan küçük bir heyetle aralık ayı başında Belgrad ve Kosova'ya bir değerlendirme gezisi yaptık. Amacımız Kosova'nın bağımsızlık istemlerine ilişkin son durumu yerinde değerlendirmek ve parlamento grubumuza bu konuda bilgi vermekti. Uzun yıllardır ilgiyle izlediğim Yugoslavya modeli ve onun giderek çöküşünün son halkası olan Kosova olayını, Belgrad ve Kosova'da yetkili kişilerden dinleme olanağı buldum. Sırbistan hükümeti ve parlamentosu yetkilileri, Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek ve Makedonya`nın, Yugoslavya Anayasası'na dayanarak ayrıldıklarını açıkladılar. "Yugoslavya Federal Devleti"nin federe yapısında bu ayrılma hakkının bulunduğunu, oysa bunun Kosova için söz konusu olmadığını vurguladılar. Kosova'da en çarpıcı açıklamaları İbrahim Rugova döneminde Kosova Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunan Edita Tahiri yaptı. Kosova`nın, Hırvatistan ve Slovenya gibi eski Yugoslavya'nın federatif bir üyesi olduğunu ve daha farklı bir konumuna karşın yasal olarak bu federatif yapıdan ayrılma hakkı bulunduğunu önemle vurguladı. Tahiri bu görüşünü tarihi ve etik bir dizi argümanla da destekledi. Kaçınılmaz parçalanma Gerçekten de eski Yugoslavya Federe Devleti'nden ayrılarak veya savaşarak bağımsızlığına kavuşan beş ülke, Federal Devlet anayasasında var olan haklarına dayanarak ayrı devlet kurmayı başardılar. Belgrad ve Kosova'da edindiğim izlenim, benim için son derece önemliydi. Çünkü Kürt sorununa çözümde Türkiye için gündeme taşınmak istenen etnik temelli Federal Devlet yapısı, Türkiye'yi nasıl bir felakete taşıyabileceğinin çok çarpıcı bir örneğidir. Gerçekten de Türkiye'nin seçtiği "Üniter Devlet" sistemiyle, eski Sovyetler Birliği ve Yugoslavya Federal Devletinde gördüğümüz "Federal Devlet" anlayışlarını, tüm sonuçlarıyla karşılaştırmak gerektiği kanısındayım. Türkiye ile bu ülkeler arasında kuruluş aşamasındaki çok önemli farklılıklara karşın, varılan sonuç tartışma götürmez açıklıkla önümüzdedir. Kuruluşunda etnik öğelere dayanan federatif yapıdaki "Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği" ve "Yugoslavya Federal Devleti", yapılarının kaçınılmaz gereği olarak parçalanmak zorunda kalmışlardır. Dağılmadaki en belirgin neden, etnik kökene dayalı Federal Devlet anlayışı olmuştur. Etnik olmayan federalizm Türkiye`nin ve birçok diğer ülkenin seçtikleri Üniter Devlet sistemleri ise konumlarını korumaktadırlar. Bilindiği gibi "Almanya Federal Devleti"nin zaten tarihten gelen geleneğini sürdürerek seçtiği Federal Devlet yapısı, bu sistemin en belirgin örneklerinden biridir. Almanya'nın sözü geçen ülkelerden çok önemli farkı, buradaki federatif yapıda etnik öğelerin olmayışıdır. Yani zaten Alman olan Bavyera, ya da Hessen, ya da diğer eyaletler kalkarak ayrılma isteminde bulunmayacaklardır. Avrupa Birliği'nin başşehrinin bulunduğu Belçika'da ise yine etnik yapı ağırlık kazandığından, üç bölgeli devlet dağılma aşamasına gelmiştir. Flamanlar adım adım Walonlar'dan ayrılarak kendi etnik yapılarına dayanan devleti kurmaya çalışmaktadırlar. Bu sürtüşmeler nedeniyle Avrupa Birliği'nin merkezi sayılan Belçika'da hükümet altı ay süren tartışmalardan sonra şimdilik kurulabilmiştir. Flamanlar Belçika'da "konfederasyon devlet" biçimi isteyerek, bir anlamda dolaylı yoldan tamamen bağımsızlaşmayı amaçlamaktadırlar. Türkiye'de PKK, günümüz koşullarında terör yoluyla ayrı bir Kürt devletinin kurulma şansının olmadığını görmüştür. Öcalan başta olmak üzere PKK son dönemde özetle, "Biz ayrı devlet istemiyoruz, Türk ve Kürt federasyonundan oluşan bir devlet yapılanmasını istiyoruz" diyorlar. "Türk ve Kürt etnik yapıya dayanan devlet anlayışının, yeni anayasaya da yansımasını" istiyorlar. Böylece anayasal bir dayanakla tıpkı Sovyetler'de ve Yugoslavya'da da görüldüğü gibi, zamanı geldiğinde ayrılmanın yasal dayanağının şimdiden oluşturulması isteniyor. PKK yanlısı olmadığı halde, Kürt ve Türk k esimlerden, sonuçlarını bilerek veya bilmeyerek, bu görüşe destek geliyor. Bu öneriyle varılmak istenen hedef çok açıktır. Koşulları oluştuğunda ve zamanı geldiğinde, devletin ana unsurları olarak Türk ve Kürt etnisitesine dayandırılarak ve anayasaya da atıfta bulunularak, federatif yapıdaki devletten ayrılma projeleri şimdiden gündeme taşınıyor. Amacın bu olduğu çok açık ve nettir. PKK'nin şansı yok Ne var ki Türkiye'deki durum Sovyetler Birliği ve Yugoslavya'dakinden çok farklıdır. Vatandaşları arasında hiçbir etnik ayrım gözetmeyen ve uygulamayan Türkiye'deki üniter devlet yapısı, etnik öğeleri geri plana itmiştir. Öte yandan Kürt halkı Türkiye`nin her tarafında yerleşerek ve milyonlarca ortak evliliklerle Türk halkı ve diğer etnisiteler kaynaşmış, iç içe geçmiştir. Günümüzde Kürt kökenli vatandaşlarımızın yarıdan fazlası batı ve Ege bölgesinde yaşamaktadır. Bu nedenle Kürt halkını, uzun vadeli hedeflerle de olsa ayırma projeleri, başarısızlığa mahkûmdur. 24 yıldır süren PKK terörüne karşın, Türk ve Kürt komşuların, provoke edilen bazı istisnalar dışında, karşı karşıya gelmemesi bundandır. Bu, Türkiye için övünülecek bir gerçektir. Çözüm uniter yapı içinde Türkiye`nin hiç kuşkusuz bir Kürt sorunu vardır. Üniter devlet yapısından asla ödün vermeksizin, Kürt halkının kültürel kimliği tanınmalıdır. Resmi devlet ve okul dili Türkçenin yanı sıra Kürtçenin anadili dersi olarak okullarda öğrenilmesinin kanımca hiçbir sakıncası yoktur. Kuşkusuz sınıflarda Kürtçeyi anadili dersi olarak öğrenmek isteyen yeterli sayıda öğrencinin olması ve bu dersleri verecek eğitilmiş elemanların yetiştirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı bölümleri kurulabilir. Ayrıca Kürtçe radyo ve televizyon yayınlarının yapılması, yazılı basının olması da kültürel kimliğin gereğidir. Öte yandan doğu-batı arasındaki bölgeler arası kalkınmışlık farkının daha kararlı programlarla ivedi olarak azaltılması ve işsizlik sorununa özellikle doğu ve güneydoğuda çözüm bulunması, PKK terörüne karşı en kalıcı önlemlerdir. ---- Prof. Dr. Hakki Keskin, MdB EU- Erweiterungsbeauftragter der Fraktion DIE LINKE. Mitglied des Ausschusses für die Angelegenheiten der EU Platz der Republik 1 11011 Berlin Tel. 030/ 227 70 838 Fax 030/ 227 76 838 www.keskin.de www.linksfraktion.de Wahlkreisbüro Feurigstr. 68 10827 Berlin Tel. 70509707 Fax 70509709 Prof. Dr. Hakkı KESKİN -Federal Almanya Parlamentosu Milletvekili Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Sayin Yayamaz Kayimca, Hevesli oldugunuz acik ve yazdiklarinizi gonulden destekliyorum ama ardarda onlarca ileti gonderip okumamizi guclendiriyorsunuz! Lutfen bunu biraz goz onunde tutabilirmisiniz? Saygilar... Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Koskoca Türkiye Cumhuriyetini üç kuruş etmeyen eli kanlı bir kaç kişilik terör örgütü ile aynı kefeye koyup değerlendime yapmanız asıl niyetinizin göstergesidir diye düşünüyorum...Kimliğiniz ne olursa olsun sizin gibi düşünen insanlara bizim aramızda yer yok. Sayin Suheda, Benim gibi dusunen 20 milyon Kurt aranizda. Siz deseniz de demesenizde aranizdayiz. Alisin artik! ****************** Herkes kendi isine baksin kardesim. Sizler kalkip taaaa bilmem Turkiye'nin Batisinin ne ucundan benim Kurtlerimin yasadigi topraklar hakkinda siyaset yapamazsiniz. Kalkip taaa oralardan buralarda kimin ne dili konusmasi ve ne kimlige sahip olmasi gerektigini soyleyemezsiniz. ********** Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 siz ise taaaa bulunduğunuz yerden istediğiniz masalı anlatabilirsiniz..ve hatta üstüne bide ülkemiz hakkında dilediğinizi söyler sizi anlamamızı beklersiniz..boşlukta kalıncada masum düşünceleriniz .. pek bir sinirlenebilirsiniz.. hakkınız tabi.. oralar buralar karışmış iyice Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Kimliğiniz ne olursa olsun sizin gibi düşünen insanlara bizim aramızda yer yok. Sayın suheda, burada milliyetçi olmayan ve doğru bir tavırla, PKK gibi ırkçı terör örgütüne ve açık/örtülü destekçilerine tavrınızı koyuyorsunuz! Teşekkürler... Bakın size gelen cevap asıl amacının ne olduğunu nasıl da bir anda ortaya koyuyor: Benim gibi dusunen 20 milyon Kurt aranizda. Açık açık kürt milliyetçiliği yapıyorum diyor ve devam ediyor: Herkes kendi isine baksin kardesim. Diyerek tartışma uslubunu ortaya koymaktaaa, ve Sizler kalkip taaaa bilmem Turkiye'nin Batisinin ne ucundan benim Kurtlerimin yasadigi topraklar hakkinda siyaset yapamazsiniz. diyerek, bu ülkenin sınırları içinde kalan 1 karış toprağı dahi savunan insanlara karşı "burası bizim (!) siz karışamazsınız" diyerek kürt milliyetçiliğinin yanı sıra ayrılıkçı propagandasına da devam etmektedir! Ben ne diyorum peki? Maskeler düşsün bakalım! Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 ******** Sizler kalkipta benim Kurt kokenli Turkiyeli halkimi kendi istediginiz bicimde yamaya zorlayamazsiniz. Hele hele sistem sadece bize karsi calisiyorken. Birakin da millet kendisi karar versin nasil yasamayi istedigine. Nasil kalkip 20 milyon kurde "oyle degil soyle yapin" diyebiliyorsunuz zorla Alıntı
Φ Senyour Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 inadına bu vatanda yasayacaz inadına bu vatan altında tek olcaz inadına kurdum diip turkiyede bayragın altında yasicaz inadına istenilsede istenilmesede biz bu vatanın bi parçasıolcaz... hala aynı mevzuda kıvranıp duruluyor hala kurt milliyetcileri yok bölmeye calısıyo... brakın onları biz kurtler aramızda halledelim brakın biz o kurt milliyetcileri asimile edelim ama abi izin verilmiyor ki cunku butun kurtleri bir görülüyo anlamak istenilmiyor unce bize bi inanın... e tabi ulusalcıların hesabına gelmez niye gelsinki dusmanını yasatki yasayasın yeter artık ya asıl vatanı bu ulusalcılar parcalıyor kendi menfaatları icin gerektiginde kaos ortamı yaratmak icin pkk'le bile is birligi yapan onlar diilmi inanmayan biraz tv haber gazete okusun.... anlayana... Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 anlayana... Bu yazı da öyle... inadına bu vatanda yasayacaz inadına bu vatan altında tek olcaz inadına kurdum diip turkiyede bayragın altında yasicaz inadına istenilsede istenilmesede biz bu vatanın bi parçasıolcaz... Buna kim hayır diyebilir ki! Ben de çerkesim ve bu vatanda yaşıyorum Türk bayrağı altında... hala aynı mevzuda kıvranıp duruluyor hala kurt milliyetcileri yok bölmeye calısıyo... Mevzunun ne olduğunu takip ederseniz kimin ne için kıvrandığını da görürsünüz... Haftalardır Ne mutlu Türküm diyene dememek için çok kıvrananlar oldu... Ne o? Siz de mi aynı derttesiniz yoksa? brakın onları biz kurtler aramızda halledelim brakın biz o kurt milliyetcileri asimile edelim Haftalardır sözkonusu arkadaşlara ben de bunu diyorum. Çözüm sizde... ama abi izin verilmiyor ki cunku butun kurtleri bir görülüyo anlamak istenilmiyor unce bize bi inanın... Bunu eğer şahsıma söylüyorsan büyük bir yanılgı içindesin. Burada benimle hemfikir arkadaşların da böyle düşündüklerini hiç sanmyorum. Lütfen yazıları daha dikkatli okuyun. Neye ne için karşı çıkıldığını görebileceksiniz... e tabi ulusalcıların hesabına gelmez niye gelsinki dusmanını yasatki yasayasın yeter artık ya asıl vatanı bu ulusalcılar parcalıyor kendi menfaatları icin gerektiginde kaos ortamı yaratmak icin pkk'le bile is birligi yapan onlar diilmi inanmayan biraz tv haber gazete okusun.... Bu konuda sana hak veriyorum. Bu savaştan ve çatışmalardan büyük rant sağlayan ilişkiler mevcut. Hem de her iki, hatta üç taraftan da (dışarıyı da sayalım...). Tüm olay aslında buna hizmet eden bir aldatmaca, ama gel de annlat... anlayana! Saygılar... Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 neyin inadına yaşıyacaksınız sayın zedan..siz zaten bu ülkede yaşamıyormusunuz..bu ülkenin bir parçası bir vatandaşı değilmisiniz ki inadına yaşıyacaksınız.. kimi aranızda halledecekseniz buyrun yapın sizi tutan yok.. ama şu ulusalcılar lafını ağzınızda sakız yapmayın.. isteyen istediği kişiye istediği etiketi yapıştırır ama söze değil..işe bakılır.. bu ülke bizlerinse eğer..sinirlenip yeter naraları atılacağına..yorum yaptığımız arkadaşların yazılarına itirazlarınız varsa onu görseydik.. yok aynen katılıyorum diyorsanız..bu vatan altında kardeşçe yaşıyacağız demeyin bari.. tutarlı olmak lazım..tabi buda anlayana.. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Biz bu teröristlerin ve onları destekleyenlerin kim olduğunu biliyoruz da şu ulusalcılar kim onu bi öğrenseydik... ULUS kelimesi neyi ifade ediyorsa ulusalcı kelimesi onu ifade eder... Birileri bu sıfatın anlamını karalamak istiyor diye karalanmaz... Üç beş mafya bozuntusu kendisine ulusalcı ya da milliyetçi diyorsa bu bütün ulusalcıları mafya yapmaz... Ben bu ülkede inadına yaşayacağım derken kiminle neyin inadını yapacaklar anlamadık... "Dilimi konuşacağım, türbanımı inadına takacağım bu iş artık inada bindi sonuna kadar gideceğim..." neyin sonuna kadar, nereye kadar, ve neden? Alıntı
Φ Senyour Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 neyin inadına yaşıyacaksınız sayın zedan..siz zaten bu ülkede yaşamıyormusunuz..bu ülkenin bir parçası bir vatandaşı değilmisiniz ki inadına yaşıyacaksınız..kimi aranızda halledecekseniz buyrun yapın sizi tutan yok.. ama şu ulusalcılar lafını ağzınızda sakız yapmayın.. isteyen istediği kişiye istediği etiketi yapıştırır ama söze değil..işe bakılır.. bu ülke bizlerinse eğer..sinirlenip yeter naraları atılacağına..yorum yaptığımız arkadaşların yazılarına itirazlarınız varsa onu görseydik.. yok aynen katılıyorum diyorsanız..bu vatan altında kardeşçe yaşıyacağız demeyin bari.. tutarlı olmak lazım..tabi buda anlayana.. Yalan mı ''Kurt sorunu'' Kurtleri Turklestirmek ten dolayı cıkmadımı bende diyorum ki Kurt sorunu yok Turk sorunu var Turklestirmek sorunu var hic te anlamamıssın... yalanmı hesabınıza gelmiyor cunku ulusalcıların var olma sebebi bu kaos ortamları.. hayır ben sizin gibi demiyorum seriat gelcek ya da bölünecek bakın ulusalcılar ne yaptı bakın gazetelere Savcılıgın acıklamasına bakın yani sizin dedikleriniz hep teori komplo ama bakın benim dedigimi gazeteler tvler Savcılık bile dio sizde bana ispatlayın ne zaman bölündü bu ülke ne zaman şeriat geldi ne zaman laiklik elden gitti hadi..... buda ikinci defa anlayana............. Alıntı
Φ Senyour Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Biz bu teröristlerin ve onları destekleyenlerin kim olduğunu biliyoruz da şu ulusalcılar kim onu bi öğrenseydik... ULUS kelimesi neyi ifade ediyorsa ulusalcı kelimesi onu ifade eder... Birileri bu sıfatın anlamını karalamak istiyor diye karalanmaz... Üç beş mafya bozuntusu kendisine ulusalcı ya da milliyetçi diyorsa bu bütün ulusalcıları mafya yapmaz... Ben bu ülkede inadına yaşayacağım derken kiminle neyin inadını yapacaklar anlamadık... "Dilimi konuşacağım, türbanımı inadına takacağım bu iş artık inada bindi sonuna kadar gideceğim..." neyin sonuna kadar, nereye kadar, ve neden? ya carpıtmakta supersiniz benim hicbir yazımda öyle bisi yok.... Ulus kelimesine bukadar önem veriyorsanız neden Ataturkun Halkcılık inkilabına da sahip cıkmıyonuz diilmisiniz bu halk herseyi hakediyo die akkılı diil die nasıl akp ye oy verir die..ne bicim bu bu halkta Ataturkun döneminde yasıyanların torunları diilmi ya samimi olun ya... Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ocak , 2008 cunku ulusalcıların var olma sebebi bu kaos ortamları.. Gerçekten, şimdi ben de başka bir yönden bakınca kafama takıldı... Siz ulusalcı derken kimi/kimleri kastediyorsunuz? Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.