Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kurandaki Bilgilerin Kaynağı


Misafir yersoy

Önerilen İletiler

Dağlar, yeryüzü kabuğunu oluşturan çok büyük tabakaların hareketleri ve çarpışmaları sonucunda meydana gelir. Hareket eden iki tabaka çarpıştığı zaman daha dayanıklı olanı ötekinin altına girer. Üstte kalan tabaka kıvrılarak yükselir ve dağları meydana getirir.

Ve bu olay depremleri ortaya çıkarır.

 

buradan "DAĞLARIN" depremi azaltma etkisi olmadığı

ortaya çıkar. Zaten iki olay (dağlar ve deprem) aynı kökenden kaynaklandığı için birbirini engelleme diye bir olay olamaz. Hatta belki dağların ağırlıklarıyla yerkabuğuna baskı yaparak fay kırılmasını tetiklediklerinden bile bahsedilebilir..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 100
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Dünya'nın kendi ekseni çevresindeki dönüş hızı yüksek değildir. 24 saatte sadece bir tur. Bu son derece düşük bir dönüş hızıdır. Kaldı ki yüksek de olsa levha tektoniğine hiç bir etkisi olmazdı. Tabii aniden fren yapıp durmadıkça. Zaten böyle bir fren yapma durumu olsa, şimdiki çok düşük hız bile korkunç bir felakete yol açardı.

 

Bu bakımdan dünyanın dönüşü ile levha tektoniği ve dağlar arasında en küçük bir ilişki bile yoktur.

Vardır...

 

Çok uzun yazmak gerekeceğinden dolayısı ile İnsanların okumaması durumu hasıl olacağından gerek görmedim.

Sonra kişi iddiası için bir,iki "BİLİMSEL" veri sunar en azından "TEZ" yoksa,yokmu...

 

:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ALINTI(sarıgöl @ Dec 21 2007, 12:54 AM)

Dağlar, yeryüzü kabuğunu oluşturan çok büyük tabakaların hareketleri ve çarpışmaları sonucunda meydana gelir. Hareket eden iki tabaka çarpıştığı zaman daha dayanıklı olanı ötekinin altına girer. Üstte kalan tabaka kıvrılarak yükselir ve dağları meydana getirir.

 

Ve bu olay depremleri ortaya çıkarır.

 

 

ALINTI(sarıgöl @ Dec 21 2007, 12:54 AM)

buradan "DAĞLARIN" depremi azaltma etkisi olmadığı

 

ortaya çıkar. Zaten iki olay (dağlar ve deprem) aynı kökenden kaynaklandığı için birbirini engelleme diye bir olay olamaz. Hatta belki dağların ağırlıklarıyla yerkabuğuna baskı yaparak fay kırılmasını tetiklediklerinden bile bahsedilebilir..

 

Benden alıntıladığı yazının tamamını birde ben alıntılayayım.

 

Şimdi bana buradan "DAĞLARIN" depremi azaltma etkisi olmadığını bilimsel olarak kanıtlayabilirmisin yoksa zaten Dünya bir sanatımı icra ediyor kendiliğinden denilmeli...

sarıgöl.

 

Fark,farkedenlerce; anlaşılır.

 

Saygılarımı sunarım.

 

:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi bana buradan "DAĞLARIN" depremi azaltma etkisi olmadığını bilimsel olarak kanıtlayabilirmisin yoksa zaten Dünya bir sanatımı icra ediyor kendiliğinden denilmeli...

 

Sarıgöl, ne yazdığını (copy/paste yaptığnın) farkında değilmisin? Okumuyor musun buraya taşıdığın iletinin içeriğini? Bak aynı iletinin başında hangi cümleyi yapıştırmışsın:

 

Dağlar, yeryüzü kabuğunu oluşturan çok büyük tabakaların hareketleri ve çarpışmaları sonucunda meydana gelir. Hareket eden iki tabaka çarpıştığı zaman daha dayanıklı olanı ötekinin altına girer.

 

Bırak artık inat etmeyi lütfen, ben bu işin bilimiyle uğraşıyorum dostum. Neden bana kulak vermek yerine çelişkili ifadeler veren sitelerden alıp alıp yapıştırıyorsun? Ben son defa anlatayım da sen anlarsın ya da anlamazsın (anlamazdan gelirsin) bilemem.

 

Dağlar, senin de alıntıladığın (copy/paste) gibi, levhaların hareketleri sonucunda yükselirler. Buraya kadar bir sorun yok heralde. Şimdi sen diyorsun ki "dağlar depremin etkisini azaltır". Ben de diyorum ki, dağlar depremler sayesinde yükselen oluşuklar ise nasıl depremin etkisini azaltır? Levha hareketlerinin yıkıcı etkisine nasıl engel olur yahu?

 

Gelelim kök meselesine. Özellikle kıtasal levhaların çarpıştığı bölgelerde, kıtasal litosfer bindirme fayları ve kıvrımlanmalar boyunca yükselir ve kalınlaşır. Evet doğrudur, litosferin kökleri meydana gelir. Ama sen diyorsun ki bu kökler levhanın hareketini yani depremi engeller. Sarıgöl kardeşim, ne olur yapmayın eksik bilgiyle tartışmayın. Görüşünüüz söyleyin ama gerçekleri çarpıtmak için gözü kapalı davranmayın rica ediyorum... Yer kabuğundaki en yüksek dağ hangisidir? Kıtasal ortamda Himalaya dağlarndaki Everest tepesi. Okyanusal ortamda ise denizin tabanından yükselen ve toplam yüksekliği Evererst tepesinden daha büyük bir oluşuk var ki, o da Havaii'de. Havaii adaları sıcak nokta üzerinde yer alır. Daha doğrusu Havaii ada zinciri, okyanusal levhanın sıcak nokta üzerinde hareket etmesi ve bu sıcak noktadan yükselen volkanik malzeme sayesinde oluşmuştur. Bir kağıdı al ve mum alevi üzerinde bir taraftan diğer tarafa belli aralıklarla çek. Kağıdın her kararması volkanik aktiviteyi simgelesin. Kağıdı çektiğinde levhayı sürüklemiş olacaksın. Havaii adaların oluşumunu bu şekilde anlayabilirsin. Peki şimdi bu devasa dağlar sabit mi? Yoksa hareket mi ediyor? Bu bilimsel olrak GPS sayesinde ölçülmüş be kardeşim: yılda 8 cm hareket sözkonusu... Aynı şey Himalaya dağları için de geçerli: hepsi birlikte kuzeye hareket etmektedirler. Lütfen inadı bırakalım artık...

 

Vardır...

 

Çok uzun yazmak gerekeceğinden dolayısı ile İnsanların okumaması durumu hasıl olacağından gerek görmedim.

Sonra kişi iddiası için bir,iki "BİLİMSEL" veri sunar en azından "TEZ" yoksa,yokmu...

 

Gelelim dünya dönüşünün levha hareketlerine etkisine:

Aslında bunun cevabını sen alıntı (copy/paste) yaptığın yerde yine vermişsin ama ne anlatmak istediğini gözden kaçırmış olsan gerek. Levha hareketlerini sağlayan şey mantodaki konveksiyon akımlarıdır. Bu akımlar dünyanın dönüşü ile değil mantodaki radyoaktif elementlerin parçalanması ile ortaya çıkan ısı sonucu meydana gelirler. Demirefe bu konuda doğru söylemektedir. Aksini iddia ediyorsan uzun uzun yaz (copy/paste) yap tartışalım...

 

Son olarak Sayın Sarıgöl,

manto, litosfer, astenosfer, kabuk kavramları birbiri içine girmiş. Bunlarla ilgili doğru tanımlamaları yine bahsettiğim forumda bulabilirsin... Tekrar etmeyeyim burada...

 

Son olarak,

madem bu işin bilimini takip ediyorsun sana bir şey danışacağım:

Doğu Anadolu bölgemizi bilirsin. Türkiye'nin en yüksek coğrafyasına sahiptir. Oradaki dağlar da bilirsin. En yüksek dağlık araziyi oluşturur yani değil mi? Şimdi bu dağların kökleri var mı yok mu? Senin bu alıntı yaptığın sitelerin bakalım bundan haberi var mı yok mu? Bi zahmet araştırıver de, konu açıklığa kavuşsun. Dağlar yere çakılmış mı çakılmamış mı...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Manto

2 – 60 km arasındaki derinliklerde mantoya ulaşılır. Burası Mohorovicic süreksizliği adı verilen sınır bölgesiyle üstündeki kabuk katmanından ayrılır. Bu alandaki maddelerin yoğunluğu birden bire 2,9 gr/cm3’ten 3,3 gr/cm3’e çıkar. 700 km kadar derine inildiğinde ise yoğunluk 3,3 gr/cm3’ten 4,5 gr/cm3’e yükselir. 2.000 km derinlikte bu değer 5,7 gr/cm3 olur. Bu bölge yaklaşık 900 milyar km3’lük hacmiyle yerkürenin toplam hacminin yüzde 83’ünü oluşturur. Mantoda bulunan kayaçların daha az silisyum oksit içerdiği, buna karşılık daha ağır olan metal oksitlere, özellikle de magnezyim (% 37) ve demire (% 12) sahip olduğu bilinir; bu da onun renginin daha koyu olmasına yol açar. Kayaç yapılı meteorların kimyasal bileşimi bu mantonun yapısıyla uyuşur. Deprem dalgalarının yayılış biçimine bakılırsa burası sıvı değil katı, daha doğrusu plastik bir durumdadır. Sıcaklık kabuktaki kadar çok artmaz, en çok 2.500 dereceye çıkar.Kayaçların sıvıya dönüşmelerini engelleyen etken, üstlerindeki yüksek basınçtır.Yanlız tektonik tedirginlikler sonucu yerel sıvılaşmalar olabilir. Kabukta ortaya çıkan bütün hareketlerin nedeni mantonun astenosfer adı verilen üst katmanlardan kaynaklanır. Katmanlar arasındaki ısı farklarından dolayı plastik haldeki kayaçlar da durumları elverdiğince hareket ederler. Deprem bölgelerinin gösterdiğine göre 600 km derinliklerde kırılmalar olabilmektedir.

 

Sayın yersoy.

 

Mesleğiniz olması dolayısı ile (zannedersem siz yazdınız) size bir sorum olacak devamıda gelebilir yukarıda renkli olan yazıda ne denilmek isteniyor açıklarsanız memnun olurum teşekkür ederim.

 

Not.

Bu yazdıklarımda kopya hazır bulmuşken ilmini yapandan faydalanalım bari değilmi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kayaçların sıvıya dönüşmelerini engelleyen etken, üstlerindeki yüksek basınçtır.Yanlız tektonik tedirginlikler sonucu yerel sıvılaşmalar olabilir. Kabukta ortaya çıkan bütün hareketlerin nedeni mantonun astenosfer adı verilen üst katmanlardan kaynaklanır.

 

Demek istiyor ki,

O ortamdaki kayaların ergime sıcaklıkarı yaklaşık 1200-1400 derecedir. Oysa, o denli yüksek sıcaklıkta kayaların ergimesini engelleyen olay yüksek basınçtır. Bir kayayı ergitmek için üç yol vardır: (1) sıcaklığı yükseltmek, (2) üzerindeki basıncı azaltmak; (3) ortama su gibi uçucu bileşenler eklemek. Mantoda ergimeyi tetikleyen başlıca olay basınç azalmasıdır (decompressional melting). Bu da gerilmeli bölgelerde mümkündür. Litosferi gererseniz incelmesi nedeniyle basınç azalması meydana gelir ve ergime meydana gelir. Okyanus ortasındaki sırtlarda da ergime buşekilde meydana gelmektedir.

 

Sorularını cevaplandırırım sarıgöl, ancak sen de bi zahmet benim söylediklerimi biraz düşün ve cevaplamaya çalış...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler... (Neml Suresi, 88)

 

Yer kabuğu ve üst mantodan oluşan 100 km kalınlığındaki Dünya yüzeyi "tabaka" adı verilen parçalardan oluşmuştur. Dünya yüzeyini oluşturan altı büyük tabaka ve sayısız küçük tabaka vardır. "Tabaka tektoniği" adı verilen teoriye göre bu tabakalar kıtaları ve okyanus tabanını da beraberinde taşıyarak Dünya üzerinde hareket ederler... Kıtasal hareketin yılda 1 ile 5 cm civarında olduğu hesaplanmıştır. Tabakalar bu şekilde hareket ettikçe Dünya coğrafyasında değişiklikler meydana gelir. Örneğin, Atlantik Okyanusu her sene biraz daha genişlemektedir.

 

Burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta da şudur: Allah dağların hareketini ayette "sürüklenme" olarak bildirmiştir. Nitekim bilim adamlarının bugün bu hareket için kullandıkları İngilizce terim de "continental drift" yani "kıtasal sürüklenme"dir.

 

 

 

Alfred Wegener’in “kıtaların kayması” kuramının geliştirilmesi sonucu oluşmuştur.

Levha adı verilen bu parçalar, çok yavaş olarak sürekli biçimde birbirlerine göre hareket ederler. Bir levha, yanlızca okyanusal ya da kıtasal litosferden oluşabildiği gibi her iki litosfer türünü de içerebilir. Levhalar, levha sınırı ya da levha kenarı ile sonlanır. Depremlerin ve yanardağların çoğu bu bölgelerde görülür.

 

Yüzey şekillerinin jeolojik zaman boyutu içinde evrimi levha hareketleri çerçevesinde gerçekleşir. Yer kabuğu ve hemen altındaki manto katmanının birleşmesinden oluşan taş küre (litosfer), yavaş bir hareketle yer değiştiren 12 ayrı ‘levha’ halinde, değişken bir yap-boz tablosu oluşturur. Yarı akışkan astenosfer tabakası üzerinde yüzer durumda bulunan bu levhaların hareketi için gereken enerjiyi, astenosfer tabakasındaki konveksiyon akımları sağlar. Levhalar birbirleriyle sürekli temas halinde olduklarından, hareketlerinin yön ve şiddetini, yerin derinliklerinden gelen itici gücün özellikleri olduğu kadar levhaların birbiri ile olan ilişkileri de belirler. Böylece, kısa dönemde belirli bir düzen içinde süren levha hareketlerinin, zaman ölçeği büyütüldüğünde kaotik ve önceden belirlenemez bir biçimde gerçekleştiği gözlenir.

 

Nasıl bu kadar benzeşme var yoksa 1400 sene evvel "JEOLOJİ" ilmi bu kadar ilerlemişmi idi.

"Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık?" (78/ 6-7)

"Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık..." (21/ 31)

 

 

Yer yüzeyinin kabuğu, manto üzerinde, ‘izostazi’ adı verilen, bir ağacın su üzerinde yüzmesi ile karşılaştırılabilecek bir denge halinde dururlar. Mantonun kaldırma gücü, su ve ağaç örneğinde olduğu gibi kabuğun manto içine ‘batmış’ olan hacmi ile orantılıdır. Bu nedenle yükseltilerin fazla olduğu kıta bölgelerinde, artan kütle ile koşut olarak kabuğun manto derinliklerine uzanan kısmı da daha fazla olmalıdır. Yüksek dağ sıralarının derinlere dalan ‘kökleri’ yer kabuğunun böyle alanlarda 70 km. kadar kalın olmasına yol açar.

 

Şimdi buradan hareketle kıtaların kayması sonucu oluşan; levha hareketleri ile deprem ve dağlar oluşur ve dağların kökleri 70 km. kadar iner sormak istediğim eğer bu oluşumlar olmasa (KÖK) oluşan depremlerin etkisi (sarsıntısı) daha fazla olmazmı idi bana aksini ispat edebilirmi bir bilen.

Teşekkür ederim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi buradan hareketle kıtaların kayması sonucu oluşan; levha hareketleri ile deprem ve dağlar oluşur ve dağların kökleri 70 km. kadar iner sormak istediğim eğer bu oluşumlar olmasa (KÖK) oluşan depremlerin etkisi (sarsıntısı) daha fazla olmazmı idi bana aksini ispat edebilirmi bir bilen.

 

Sarıgöl, depremlerin büyüklüklerinin dağların kökleri ile alakası yoktur. Hatta litosfer köklerinin kalın olması demek rijit olan litosfer katmanın daha çok derinlere gitmesi demektir. Depremler faylar boyunca oluşur ve faylar da ancak ve ancak rijit davranan litosfer içinde gelişir. Bir depremin büyüklüğü litosfer içinde gelişen fay parçasının uzunluğu ile ilişkilidir. Litosfer istediği kadar ince istediği kadar kalın olsun. Ortamda tektonik bir faliyet varsa (levhalar hareketi ise) ve kayaların reolojisi de uzun bir fay oluşturmaya müsait şekilde kırılacak ve içlerinde biriken stresi bu yolla atacaksa depremin büyüklüğü artar.

 

Levhaların çarpıştıkları dağ oluşum yerlerinde (orojenik kuşaklar), litosferin kökü oldukça derine iner. Ancak bu sarsıntıyı önlemez, sarsıntıyla birlikte zaten gelişir bu olay. Ayrıca tüm dağ kuşağı senin sandığın gibi yere çivi şeklinde çakılıp levha hareketini de engellemez, engelleyemez. İnadı bırakmanı istiyorum artık. Zira aynı şeyleri yazmaktan bıktım. Yeni birşeyler yazarsan aç iletilerimi tekrar oku, bana tekrar ettirme.

 

Bu arada, sanırım ayetlerdeki çelişkiyi sen de sezdin. Bir ayette dağlar sabit diyor diğer ayette bulut gibi hareket ettiriyor.

 

 

Saygılar......

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sarıgöl, depremlerin büyüklüklerinin dağların kökleri ile alakası yoktur. Hatta litosfer köklerinin kalın olması demek rijit olan litosfer katmanın daha çok derinlere gitmesi demektir. Depremler faylar boyunca oluşur ve faylar da ancak ve ancak rijit davranan litosfer içinde gelişir. Bir depremin büyüklüğü litosfer içinde gelişen fay parçasının uzunluğu ile ilişkilidir. Litosfer istediği kadar ince istediği kadar kalın olsun. Ortamda tektonik bir faliyet varsa (levhalar hareketi ise) ve kayaların reolojisi de uzun bir fay oluşturmaya müsait şekilde kırılacak ve içlerinde biriken stresi bu yolla atacaksa depremin büyüklüğü artar.

 

Levhaların çarpıştıkları dağ oluşum yerlerinde (orojenik kuşaklar), litosferin kökü oldukça derine iner. Ancak bu sarsıntıyı önlemez, sarsıntıyla birlikte zaten gelişir bu olay. Ayrıca tüm dağ kuşağı senin sandığın gibi yere çivi şeklinde çakılıp levha hareketini de engellemez, engelleyemez. İnadı bırakmanı istiyorum artık. Zira aynı şeyleri yazmaktan bıktım. Yeni birşeyler yazarsan aç iletilerimi tekrar oku, bana tekrar ettirme.

 

Bu arada, sanırım ayetlerdeki çelişkiyi sen de sezdin. Bir ayette dağlar sabit diyor diğer ayette bulut gibi hareket ettiriyor.

 

 

Saygılar......

 

 

Aslında olayı anlamamazlığa veren ben değil, sizsiniz sebebide (Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler... (Neml Suresi, 88) bu Ayetin belirttiği Tabaka tektoniği"dir.

 

Dağların sabit oluşu ("Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık..." (21/ 31)

(Örneğin zirvesi yeryüzünden yaklaşık 9 km yukarıda olan Everest Dağı'nın 125 km'den fazla kökü vardır) Everst yerinde durur kıtaların hareketi ise (tektonik) komple bir faaliyettir yani Dağlar tektonik hareketler ile sürüklenen kıtalarla hareket eder kıtaların hareketi etmesi ise dağların (everest) in yerinden başka bir yere gitmesi değildir “everest” tektonik hareket ile (kıtaların) sürüklenmesi ile sürüklenir ama yerinde “SABİTTİR” anlaşılmıştır umarım.

 

Depremlerin büyüklükleri ile dağların köklerinin ilişkisi sizce olmayabilir ve depremlerin faylar boyunca uzanmasıda doğrudur bak sizin yazdığınız bir yazı (Levhaların çarpıştıkları dağ oluşum yerlerinde (orojenik kuşaklar), litosferin kökü oldukça derine iner. Ancak bu sarsıntıyı önlemez, sarsıntıyla birlikte zaten gelişir bu olay) Anlayamadığında bu Neml 88. belirttiği olay senin bilimsel olarak bahsettiğin “levha hareketi neticesidir ve deprem oluşur” tamam ama sonrası Bu özellikleri sayesinde dağlar, yeryüzü tabakalarının birleşim noktalarında yer üstüne ve yeraltına doğru uzanarak bu tabakaları birbirine perçinler. Bu şekilde, yerkabuğunu sabitleyerek mağma tabakası üzerinde ya da kendi tabakaları arasında kaymasını engeller. Kısacası dağları, tahtaları birarada tutan çivilere benzetebiliriz. Dağların bu perçinleme özelliği, son derece hareketli bir yapısı olan yerkabuğunu adeta sabitleyerek sarsıntıları büyük ölçüde engeller

Şimdi asıl inat sende niçin aslında aynı şeyleri değişik yazıyoruz Ayet diyor Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler... (Neml Suresi, 88) sen diyorsun tektonik levha hareketi biri dini, biri bilimsel ama aynı şey söyleniyor ve peşiden gelen senin yazın (Levhaların çarpıştıkları dağ oluşum yerlerinde (orojenik kuşaklar), litosferin kökü oldukça derine iner.) ve Ayet’in söylediği (Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık? " (Nebe Suresi, 6-7) dolayısı ile inadı bırak birazda benim yazdıklarım üzerine kafa yor nedenide 1400 küsur sene evvel jeoloji ilmi’mi vardıda “KUR’AN” da bunlar yazıyor anlaman umudu ile...

 

Saygılar...

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

dolayısı ile inadı bırak birazda benim yazdıklarım üzerine kafa yor nedenide 1400 küsur sene evvel jeoloji ilmi’mi vardıda “KUR’AN” da bunlar yazıyor anlaman umudu ile...

 

Sayın Sarıgöl, yazdıklarında kafa yorulacak bir durum yok ki oturup düşüneyim. Bazı yazılar vardır anlaşılması güçtür ve bu güçlük yazının anlamı ve içeriği ile ilgilidir. Senin yazıların da güç ama bu sadece dilbilgisiyle ilişkili bir şey. Kafa yorulması gereken şeylere yorarım ben kafamı merak etme...

 

Forumun başlığı da bu zaten. Kuran'a bu bilgiler nasıl geldi? Aç oku lütfen yerbilimleri hakkındaki tarihsel bilgi gelişimini (Yerbilimleri - İnsan - Din forumu).

 

Bana soru sormuş olamak için soru sormayı bırak ve öncelikle konuyu özümse... Vaktim kısıtlı olduğu için yazılarındaki çelişki yumağını buraya taşıyamayacağım...

 

Kolay gelsin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Sarıgöl, yazdıklarında kafa yorulacak bir durum yok ki oturup düşüneyim. Bazı yazılar vardır anlaşılması güçtür ve bu güçlük yazının anlamı ve içeriği ile ilgilidir. Senin yazıların da güç ama bu sadece dilbilgisiyle ilişkili bir şey. Kafa yorulması gereken şeylere yorarım ben kafamı merak etme...

 

Forumun başlığı da bu zaten. Kuran'a bu bilgiler nasıl geldi? Aç oku lütfen yerbilimleri hakkındaki tarihsel bilgi gelişimini (Yerbilimleri - İnsan - Din forumu).

 

Bana soru sormuş olamak için soru sormayı bırak ve öncelikle konuyu özümse... Vaktim kısıtlı olduğu için yazılarındaki çelişki yumağını buraya taşıyamayacağım...

 

Kolay gelsin...

 

Yahu çatır,çatır öbür yazılarıma cevap yazıyorsun işine gelmedimi "YERİM DAR" mı diyorsun neyse paşa gönlün bilir...

Çelişki yumağı imiş?... Yer bilimleri hakkında tarihsel bilgi gelişimini (bilimsel) olarak inceleyen siz yersoy olarak Dünyanın ve Kainatın oluşumunu açıklarmısınız.

Sonra siz yersoy'a soru sormak haddimizmi nede olsa bilim yanlız sizin tekelinizde ve siz istediğiniz an bizim yazdıklarımıza "çelişki yumağı" yaftasını yapıştırırsiniz değilmi neyse sağlık olsun...

Sağol...

 

B)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yılda 1-5 cm. (bilemedin 8 cm.) hız "bulutlar gibi sürüklenirler" diyebilmek için son derece düşük bir hız. Levha tektoniği ile bulutların hareketi arasında bir benzerlik kurulması akıl dışı bir zorlama olur.

 

Peki dağlar nasıl olur bulutlar gibi geçip gidebilir? bu neye dayanarak söylenmiş olabiir?

 

Ortaçağda muhtemelen yeryüzü devasa bir gemi olarak düşünülüyordu. Dağlar kazıktan çok bu geminin direkleri gibi düşünülüyordu. Kara parçaları sonsuz (veya kavranamayacak kadar çok büyük) bir okyanusta yüzüyordu ve dağlar kara parçalarını bastırarak suda sallanmasını önlüyorlardı. (Gemi ne kadar büyük olsa da çok büyük okyanus fırtınalarının sallaması gerekirdi.) Bir ayette güneşin çamurlu bir suda battığı söylenir. Dünya düzdü ve güneş batıda çamurlu suya batıp sönüyor, dünyanın altından geçip sabah sudan çıkınca tekrar alevleniyor ve parlıyordu. Rüzgarlar da bu dev gemiyi bulut gibi sürüklüyordu.

 

İşte bu tahayyül, büyük bir hikmetmiş gibi anlatılmış ki, o çağ için böyle algılanması normal. İnsanlar Cebelitarık kayalıklarını tanrının diktiğini ve okyanusa açılmamaları için bir uyarı olduklarını düşünürlerdi. İlerideki çağlarda bu tabu Ümit Burnu kayalıklarına kadar ötelenmişti. Bu kayalıkların arkasında deniz ejderhalarının beklediğine ve buranın dünyanın bittiği yer olduğuna inanılırdı. Bu efsane ta Kolomb'un okyanusa açılmasına kadar sürmüştür. Ki Amerika olmasa bu efsane sürecekti, çünkü bu kıta olmasa Kolomb asla iddia ettiği gibi dünyanın etrafını dolaşıp Hindistan'a ulaşamaz, erzak ve suyu bitip okyanusun ortasında ölür ve onu bir daha gören olmayacağı için efsane devam eder, dünyanın yuvarlak olduğu ve okyanusların küre yüzeyinin bir bölümü olduğu düşüncesinin uzun bir süre daha bir safsata olduğuna inanılırdı. Bu safsataya inanan Kolomb'un da tanrının ejderhaları tarafından okyanusta yutulduğu düşünülürdü.

 

Sonuç olarak bugünün biliminin ortaçağda öngörülmüş olması iddiasının en küçük geçerliliğinden söz edilemez.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ortaçağda muhtemelen yeryüzü devasa bir gemi olarak düşünülüyordu. Dağlar kazıktan çok bu geminin direkleri gibi düşünülüyordu. Kara parçaları sonsuz (veya kavranamayacak kadar çok büyük) bir okyanusta yüzüyordu ve dağlar kara parçalarını bastırarak suda sallanmasını önlüyorlardı. (Gemi ne kadar büyük olsa da çok büyük okyanus fırtınalarının sallaması gerekirdi.) Bir ayette güneşin çamurlu bir suda battığı söylenir. Dünya düzdü ve güneş batıda çamurlu suya batıp sönüyor, dünyanın altından geçip sabah sudan çıkınca tekrar alevleniyor ve parlıyordu. Rüzgarlar da bu dev gemiyi bulut gibi sürüklüyordu.

 

İnsan düşüncesi 21. yüzyılda ortaçağa ait böyle bir "***********" mantık üretmesi bayağı bir çabayı gerektirir bravo doğrusu neresini düzelteceksin ben vazgeçtim.

Yeryüzü devasa bir gemi?

Dağlar geminin direkleri ?

Kara parçaları sonsuz (veya kavranamayacak kadar (çok) büyük)?

ve okyanus fırtınalarında geminin (yeryüzü) bastırarak sallanmasını önleyen , direkleri (dağlar) gerçekten güzel bir kurgu ama ancak okumuş yazmış biri üretebilir bu senaryo'yu.

Sonra Güneşin çamurlu suda battığı; Dünyanın düz olduğu, tekraren Güneş "BATIDA" çamurlu suya batıp sönüp, Dünyanın altından geçiyor,"SABAH" sudan çıkıyor, tekrar alevlenip parlıyor, sonra "RÜZGAR" devreye giriyor ve gemiyi (YERYÜZÜ) bulut gibi sürüklüyordu.

Deveye sormuşlar neren eğri; deve'de demişki; nerem doğru...

:stuart:

 

Yılda 1-5 cm. (bilemedin 8 cm.) hız "bulutlar gibi sürüklenirler" diyebilmek için son derece düşük bir hız. Levha tektoniği ile bulutların hareketi arasında bir benzerlik kurulması akıl dışı bir zorlama olur.

 

21. yüzyılda okumuş,yazmış birinin levha tektoniği ile kurduğu bağlantı (ortaçağa atıf yaparak kurgu yapmış) yazık gerçekten yazık bir olaya karşı olmak demek illa çağlarıda karıştırıp abuk,sabuk yazı yazmakmıdır veyahut 1400 küsür sene evvel Nazil olmuş bir Ayet'in (NEML,88) levha tektoniği ile bu kadar bağlantısının nasıl olabileceğini merak etmesimidir pes doğrusu neyse olay bu ve malzeme bu...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yıldızlanan kelime asıl alıntılandığım kaynakta yıldızlanmamış ama, demek gözden kaçmış. Neyse, demem şuydu ki, ortaçağ anlayışının her tarafındaki eğrilikleri bizim bu forumda düzeltmemize gerek zaten yok. Bilim bunları düzeltmiş. Eğer antitez olarak bu yıldızlanan kelimeden öte bir kelime kullanmış olsanız, tartışırdık demek istemiştim. Yani bu yıldızlanan kelime benim kelimem değil, sayın Sarıgöl'ün yazısından alıntı, ona dikkat çekeyim. Ha, gözden kaçmış ben sarfetmişim sanılmış, olabilir, insanlık hali. Her zaman bir şeyler gözden kaçabilir, sorun yok.

çağlarıda karıştırıp abuk,sabuk yazı yazmakmıdır

Saygı karşılıklı Sarıgöl...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Doğu Anadolu bölgemizi bilirsin. Türkiye'nin en yüksek coğrafyasına sahiptir. Oradaki dağlar da bilirsin. En yüksek dağlık araziyi oluşturur yani değil mi? Şimdi bu dağların kökleri var mı yok mu? Senin bu alıntı yaptığın sitelerin bakalım bundan haberi var mı yok mu? Bi zahmet araştırıver de, konu açıklığa kavuşsun. Dağlar yere çakılmış mı çakılmamış mı...

 

Buna cevap gelemez tabi!

 

 

Dağları kazık gibi yere çakanlar kazığın ucunu kaçırmış olsa gerek... Ya da kazık işe yaramamış olsa gerek...

Çünkü, yeryüzünde bir çok çarpışma ortamında olduğu gibi Doğu Anadolu bölgemizde de litosfer kalın değil... Litosferin kökleri yok. Astenosfer içinde yitip gitmiş. Konunun ayrıntısını merak eden olursa anlatabilirim.

 

Ben şimdi şunu soruyorum: depremlerin etkisini azaltmak adına (!) dağları yere çakanlar (!) bu işi tam becerememiş mi? Çaktıkları kazık sağlammı değilmiş? Levha hareketine yenik mi düşmüş bu perçinler? Kusur nerede? Malzemede mi yoksa kullananda mı?

 

Saygılarımla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Malzemede mi yoksa kullananda mı?

Yersoy, görünüşe göre her zaman olduğu gibi müteahhit malzemeden çalmış... Tevekkeli değil, ben de bu müteahhitler niye hep böyle yapıyor diye kızıyordum. Suçu yok garibanların, büyük yerden örnek alıyorlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yersoy, görünüşe göre her zaman olduğu gibi müteahhit malzemeden çalmış... Tevekkeli değil, ben de bu müteahhitler niye hep böyle yapıyor diye kızıyordum. Suçu yok garibanların, büyük yerden örnek alıyorlar.

 

Aynen öyle demirefe...

 

E ama olmaz ki... Boşuna bağırıp durmuyoruz bilim yapın takip edin diye... Ondan sonra karşımıza çıkan manzaraya bak! Ayetleri bilime uyduracaz diye orasından çek burasını kıvır, odan sonra "al bak 1400 sene öncesinde bugünün biliminin yeni bulduğu zaten söylemiş" deyiver! Peki bilim kendisini yalanlayıp "yok yahu doğu Anadolu'da kabuk kalın değilmiş kökler yokmuş" deyince ve yeni bilgilere ulaşınca ayetler bakalım bu sefer nasıl kıvrılacak!

 

Bilimi ayetlere yamamaya çalışmayın kardeşim! İnanç meselesiyle bunları karıştırmayın.

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sarıgöl

 

Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler... (Neml Suresi, 88)

 

dağlar bulutlar gibi sürüklenmezler, olay ayette anlatıldığından farklıdır.

 

(Örneğin zirvesi yeryüzünden yaklaşık 9 km yukarıda olan Everest Dağı'nın 125 km'den fazla kökü vardır) Everst yerinde durur kıtaların hareketi ise (tektonik) komple bir faaliyettir yani Dağlar tektonik hareketler ile sürüklenen kıtalarla hareket eder kıtaların hareketi etmesi ise dağların (everest) in yerinden başka bir yere gitmesi değildir “everest” tektonik hareket ile (kıtaların) sürüklenmesi ile sürüklenir ama yerinde “SABİTTİR” anlaşılmıştır umarım.

 

demekki dağlar, bulutlar gibi sürüklenmezler ! ayet dağların bulutlar gibi sürüklendiğini anlatıyor !

 

 

Dağların sabit oluşu ("Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık..." (21/ 31)

 

dağlar hem sabit hemde sürükleniyor olamazlar, sürüklenen kıtadır, sabit olan ise dağlardır, demekki dağlar bulutlar gibi sürüklenmezler.

 

saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...
Sadece bu kadarcık mı?Kur'an'da başka şeylerde var.Üstelik bilimsel olarak ispatlanmış olan şeyler...Onlarıda getirin hadi tartışalım

 

Şimdi öncelikle şunu ortaya koyalım, ilahi bir kitap ise kusursuz olmalıdır; bir kusur bile yeter... Ama bırakın bir kusuru, bir sürü hata ve mantığa uymayan şeyler var. Bunlardan birisi de miras konusundadır. İlgilki forumlarda tartışmaları bulabilirsiniz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi öncelikle şunu ortaya koyalım, ilahi bir kitap ise kusursuz olmalıdır; bir kusur bile yeter... Ama bırakın bir kusuru, bir sürü hata ve mantığa uymayan şeyler var. Bunlardan birisi de miras konusundadır. İlgilki forumlarda tartışmaları bulabilirsiniz...

E tamam canım biz illa doğru demiyoruzki.Kur'an'da geçen daha fazla bilimsel yanlışı gösterin diyoruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

E tamam canım biz illa doğru demiyoruzki.Kur'an'da geçen daha fazla bilimsel yanlışı gösterin diyoruz.

 

Bu başlığın amacı, Kuran'daki bilgilerin aslında o döneme kadar elde edilen bilgi birikiminin bir derlemesi ve Muhammed'in yorumları (hayal gücü) sonucunda ortaya çıkıp çıkmadığını tartışmaktır. Yanlış olan, veya uydurma olan bilgilerin bir çoğunu forumun diğer başlıklarında da bulabilirsiniz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu başlığın amacı, Kuran'daki bilgilerin aslında o döneme kadar elde edilen bilgi birikiminin bir derlemesi ve Muhammed'in yorumları (hayal gücü) sonucunda ortaya çıkıp çıkmadığını tartışmaktır. Yanlış olan, veya uydurma olan bilgilerin bir çoğunu forumun diğer başlıklarında da bulabilirsiniz...

Bende aynı şeylerden bahsediyorum zaten.Muhammed'in uydurduğu şeylerden işte.Sadece dağları mı uydurmuş başka bir şey uyduramamış mı?23 yıl zamanı varmış daha ne?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.