Φ abraham Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 "Allah her şeyden münezzehtir" cümlesi sizin için ne ifade ediyor bilmiyorum ama konuya yönelik kısmına bakarsak "Allah zamandan da münezzehtir." Yani Allah beklemez. Ol der oluverir. Allah için şu an her şey olmuş bitmiştir. Yani Onu geçmiş - şimdiki - gelecek zaman çerçevesine alırsanız bunu söyleyebilirsiniz ama Allahın zamandan münezzeh olduğu kavramı devreye girdiği zaman Onu bu zaman dilimleri arasına alarak zamandan münezzeh olduğu konusunu devre dışı bırakırsınız. Sizin Onun zamandan münezzeh olduğunu devre dışı bırakmanız Onun bu özelliğine leke sürmez fakat bu dediklerinizi size de kimse başka türlü izah etsede anlaşılmayacak. Bu dediğinizi akılda şüphe kalmadan halletmek için Onun zamandan münezzeh olduğu konusuna deyinmeniz gerekiyor mutlaka. sayın Muallim-i Âli zamandan münezzen nasıl oluyor o ezeli ve ebedi aynı zamanda zamandan münezzehdir biraz anormal bir durum değilmi? Araf 7:54. Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arşa istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allahtır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir! burdaki bu 6 gün neyi ifade ediyor? zamandan münezzeh diye birşey yoktur kardeşim. zamandan münezzeh olan zaten herşeyden münezzeh olmuşturki yaşamıyordur. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 "Allah zamandan da münezzehtir." Yani Allah beklemez. Ol der oluverir. Allah için şu an her şey olmuş bitmiştir. Yani Onu geçmiş - şimdiki - gelecek zaman çerçevesine alırsanız bunu söyleyebilirsiniz ama Allahın zamandan münezzeh olduğu kavramı devreye girdiği zaman Onu bu zaman dilimleri arasına alarak zamandan münezzeh olduğu konusunu devre dışı bırakırsınız. "OLMAK" fiilinin bile zaman kavramını içerdiğini anlamak zor mu? Bütün fiiller, Zaman kavramını yapılarında barındırırlar. Zaman yoksa, "OL" denemez. Zira OL denebilmesi için, OL demeden öncek,i ve sonraki durum vardır. Bu durum farkı bir SÜREÇ, yani ZAMAN göstergesidir. Bu nedenle "OL" diyebilen bir ilah için ZAMAN kavramı vardır. Ayrıca Kuran'ın bazı ayetlerinde de ilahın zamanı ve yeri hakkında çelişkili bilgiler mevcuttur. Saygılar, Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 İşin mantığı "Allahın zamandan münezzeh olduğunu" kavrayınca bitiyor sayın yersoy. Aslında çok basit kaderi kavramak tabi "Allahın zamandan münezzeh olduğu" ve "Allahın her şeyi bilmesinin senin ne yapacağına müdahele etmediği" konularını tamamen kavramak gerekiyor. Yoksa imtihan gerçekten çok saçma gelir bunu kavramadan kaderi anlamak isteyen biri için. Zaten öyle demezler mi : O her şeyi biliyorsa imtihan niye...dimi... Özet olarak diyorum ki kaderi (hiç şüpheye düşmeyecek şekilde) gerçekten kavramakisteyen kişi "Allahın zamandan münezzeh olduğu" ve "Allahın her şeyi bilmesinin kişinin ne yapacağına müdahele etmediği" konularını tamamen halletmesi gerekir. Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 sayın Muallim-i Âli zamandan münezzen nasıl oluyor o ezeli ve ebedi aynı zamanda zamandan münezzehdir biraz anormal bir durum değilmi? Araf 7:54. Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arşa istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allahtır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir! burdaki bu 6 gün neyi ifade ediyor? zamandan münezzeh diye birşey yoktur kardeşim. zamandan münezzeh olan zaten herşeyden münezzeh olmuşturki yaşamıyordur. Her şeyi Onun yarattığını kabul eden zamanı da Onun yarattığını kabul etmek zorunda değil midir ? Allahın Yaratıcı sıfatını nasıl anladığınıza bağlı olarak çözebilirsiniz sorunuzu. Zamanı yaratan zamandan münezzehtir vesselam. Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Yani, bizim bildiğimiz kadarıyla zaman ve mekan kavramları (Allahın boyutunda), tartışabileceğimiz, sorgulayabileceğimiz konuların ötesindedir öylemi? Bu nedenle de mantıklı açıklamalar getiremeyiz yani... Eğer böyleyse sayın Muallim-i Ali siz de kendinizi boşa yormayın mantıklı bir açıklama getirmek için... Bu işin zaten mantığı yok anlamı çıkıyor. Mantıksız ise nasıl mantıklıymış gibi yorumlanabiliyor? Zamandan münezzehmiş bilmem ne... Neden zaman yaratılmış o zaman? Diyelimki bildiğimiz zaman yok. O zaman, "zaman" bizi kandırmak için yaratılmış... Biz de bu aldatmacanın içinde bir oyuncak oluruz... Zaman kavramını ister işin içine katın ister hariç kılın varılacak nokta çok açıktır! Bu işin kaçamağı; aldatmacasıdır. Kaçışı yok görüyorsunuz işte... Ben mantıklı şeyler istedikçe siz işi daha karmaşık, içinden çıkılamaz hale sokmaktasınız... Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Banane ya sanki bana hesap sorulcak bundan. İster anla ister anlamamazlık yap kardeşim o kısmı beni ilgilendirmiyor. Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Banane ya sanki bana hesap sorulcak bundan. İster anla ister anlamamazlık yap kardeşim o kısmı beni ilgilendirmiyor. Kimse kimseyi zorlamadı sayın Muallim-i Ali yazı yazmak için. Buraya kendi iradesiyle yazan ve tartışan sizsiniz. İstediğiniz zaman da bırakabilirsiniz tartışmayı... Saygılar efendim.. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Muallim-i Ali Her şeyi Onun yarattığını kabul eden zamanı da Onun yarattığını kabul etmek zorunda değil midir ? Kabul etmek doğruyu göstermez ! öyle olsaydı, zamanı O'nun yarattmadığını kabul etmekte doğru olurdu. Zamanı yaratan zamandan münezzehtir vesselam. Zaman yaratılmaz, herhangi bir kanıtı ve karıncanın hücreleri kadar bile bir delili yoktur ! Özet olarak diyorum ki kaderi (hiç şüpheye düşmeyecek şekilde) gerçekten kavramakisteyen kişi "Allahın zamandan münezzeh olduğu" ve "Allahın her şeyi bilmesinin kişinin ne yapacağına müdahele etmediği" konularını tamamen halletmesi gerekir. Bir insan bile bile cehenneme atılmak için yaratılmaz, vurucu nokta burası ! Allah benim cehenneme gideceğimi bile bile beni yaratmışsa, benim herhangi bir suçum olamaz, o öyle karar vermişse imtihanmış, kadermiş, iradeymiş hepsi boşuna ! kavranacak birşey yok ! Kısaca şöyle söyleyelim Benim "cehennemde yanacağımı" yaratan O ! saygılar Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Bir insan bile bile cehenneme atılmak için yaratılmaz, vurucu nokta burası !Allah benim cehenneme gideceğimi bile bile beni yaratmışsa, benim herhangi bir suçum olamaz, o öyle karar vermişse imtihanmış, kadermiş, iradeymiş hepsi boşuna ! kavranacak birşey yok ! İnsan kendi isteğiyle gidiyor cehenneme. Yaptığı fiiller neticesiyle. Allahın ceheneme gitmeye sebep olan filleri söyleyipte bunları yapma demesine rağmen yapmak Ona karşı gelmektir. Ona karşı gelmenin sonucudur cehennem. Onun bilmesi Onun ilminin yüceliğini büyülüğünü gösterir. Senin ne yapacağını bilmesi Onun her şeyi bildiğini gösterir, Bunu şunu yap cehenneme gir demek ayrıdır, Bunu şunu yaparsan sonucu cehennemdir demek ayrıdır. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 İnsan kendi isteğiyle gidiyor cehenneme. Yaptığı fiiller neticesiyle. Allahın ceheneme gitmeye sebep olan filleri söyleyipte bunları yapma demesine rağmen yapmak Ona karşı gelmektir. Ona karşı gelmenin sonucudur cehennem. Diyelim ki siz ve eşiniz, ilerde doğacak çocuğunuzun, siz ne kadar doğru yol gösterirseniz gösterin, 100 kişinin katili, dağlardaki terörist, yaşadığınız ve doğduğunuz vatanın haini ve sizi annne ve babalıktan ret edeceğini bilseniz ! dünyaya getirir misiniz ? (daha yapmaya karar vermediniz, dolayısıyla herhangi bir suç işleyecek durumda değil, ama olunca işleyecek ve cezasınıda siz vereceksiniz, bunu kesin olarak biliyorsunuz) saygılar Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Diyelim ki siz ve eşiniz, ilerde doğacak çocuğunuzun, siz ne kadar doğru yol gösterirseniz gösterin, 100 kişinin katili, dağlardaki terörist, yaşadığınız ve doğduğunuz vatanın haini ve sizi annne ve babalıktan ret edeceğini bilseniz ! dünyaya getirir misiniz ? (daha yapmaya karar vermediniz, dolayısıyla herhangi bir suç işleyecek durumda değil, ama olunca işleyecek ve cezasınıda siz vereceksiniz, bunu kesin olarak biliyorsunuz) saygılar Sayın Muallim-i Ali yerne cevap verebilir miyim? Evet dünyya getirirdi. Ona yanlışları da gösterirdi. Çocuk yanlışı doğruyu görmüş olacak ama kendisi belirleyecekti (daha doğrusu belirlediğini sanacaktı) seçimin. Ama çocuk bunu yapacak olduğu için (kaderinde var zavallının ne yapsın) yine o terörist gruba katılacaktır. Bu durumda çocuk suçludur. Ama suçunun farkında değildir bile. Bana kalırsa Muallim-i Ali suçlu olur. Madem ne yapacağını biliyorsun neden dünyaya getiriyorsun? Sonra da çocuğu neden suçluyorsun? Saygılar... Alıntı
Φ Muallim-i Âli Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Diyelim ki siz ve eşiniz, ilerde doğacak çocuğunuzun, siz ne kadar doğru yol gösterirseniz gösterin, 100 kişinin katili, dağlardaki terörist, yaşadığınız ve doğduğunuz vatanın haini ve sizi annne ve babalıktan ret edeceğini bilseniz ! dünyaya getirir misiniz ? (daha yapmaya karar vermediniz, dolayısıyla herhangi bir suç işleyecek durumda değil, ama olunca işleyecek ve cezasınıda siz vereceksiniz, bunu kesin olarak biliyorsunuz) Kısa ve öz : Hz. Nuh'a eşi ve oğlu inanmamıştı. Hidayet Allah'tandır. Bana kalırsa Muallim-i Ali suçlu olur. Madem ne yapacağını biliyorsun neden dünyaya getiriyorsun? Sonra da çocuğu neden suçluyorsun? Ne yapacağını bilmesi için işleyeceği fiilleri / eylemleri bilmek gerek. Polis sokakta gezen herhangi suçsuz bir kişiyi hırsızlık yapacağı gerekçesiyle suçlayabilir mi ? Polis o kişinin ne yapıp yapmayacağını bilemediği için suçlayamaz ama Allah o kişinin suç işleyip işlemeyeceğini kesin olarak bilir. Aradaki fark bu. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Kısa ve öz : Hz. Nuh'a eşi ve oğlu inanmamıştı. Hidayet Allah'tandır. Alakasız yanıtlar almaya başladım senden Muallim-i Ali Gayet basit bir soru sormuştum saygılar Alıntı
Φ ftoyd Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 22 Kasım , 2007 Sorunun açıklaması şu:Benim kaderimde nezaman nerede nasıl öleceğim bellimi değilmi? Belliyse, ve ben intahar ediyorsam bundan nasıl sorumlu tutulurum? Sorumlu tutuluyorsam ve bu benim irademle gerçekleştiyse neden her daim Allah bilir, ölümün zamanı bellidir vb. cümleler kullanılıyor? Ya açık ve net bir biçimde cevap verin ya da "tamam biz de bu konuda çelişkiliyiz" deyip kabul edin. Bunu kabul etmek mi zor yoksa gerçekten mi anlamıyorsunuz ben anlamadım gitti! Bunun neresi ayıp yahu? Ya çelişkinizi kabul edin ya çelişkimizi yok edin... Saygılar... Herşey Allah tandır.. bir insanın kötü olması da iyi olması da Allah tandır.. bir insanın imanlı olması da olmaması da Allah tandır.Allah yaratır.. Allah dilediği gibi yaratır. Yarattıklarını dilediği gibi kullanır. Tüm dünyayı incele,tüm evreni göğü incele,bu kadar çeşite bakıp,yaratanın yaratmada ki çeşitliği karşısında acizliğini hissedemiyorsan,her sorununun cevabı elbet çelişki içinde kalır.. Allah , dilediği kulu seçer ve dilediği makama ya da yarattığı dilediği bir yere gönderir.. Allah dilediği kadarıyla düşünensin..Gelelim şimdi sınav ne olayına.. Kur'an bile Allah katında bir kitaptan indirilişiyle anlatılırken,Allah katından bu Kitabın içeriğinin bir tarih olduğunu düşünürsen,yaşanmış her tarihin ya da yaşanacak her tarihin açıklamalarını içeren bir Kitabın hazır ve nazır olarak ,Allah katından geldiğini düşünürsen,rollerimiz içindeki sınav kavramının,anlatılan ya da yaşatılan sistem içindeki mükemmel akıcılığın en mükemmel terimi olarak karşımıza çıktığını düşünmek gerek sanırım..yani yazılı olan yazılı oluşunun gereği doğrultusunda önce yaşanacak sonra yazılarak özüne uygun biçimde gönderilecekti.Yazılı olan Kutsallardaki her söz,yazılmış olması gereken öğütler anlamında önce yaşandırılacaktı ve yaşanmışlıklardan oluşan öğütler yazılıp yaşanmamışa sunulacaktı.Ama yaşanmayanın belli oluşu,o öğütleri sonsuza kadar mutlak olmasını gerektirmekteydi. Nitekimde Kutsal Kitaplar sonsuza kadar Allah ın sözü olarak geçerli olacak olanlardı..Bir süreğenlik,bir devamlılık ve özünde bir sonsuzluk .. Sonsuz Olanın yaratmadaki çeşitliliği ve yaratmada devamlılığı herşeyin özü belki. Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Herşey Allah tandır.. bir insanın kötü olması da iyi olması da Allah tandır.. bir insanın imanlı olması da olmaması da Allah tandır.Allah yaratır.. Allah dilediği gibi yaratır. Yarattıklarını dilediği gibi kullanır. Tüm dünyayı incele,tüm evreni göğü incele,bu kadar çeşite bakıp,yaratanın yaratmada ki çeşitliği karşısında acizliğini hissedemiyorsan,her sorununun cevabı elbet çelişki içinde kalır.. Allah , dilediği kulu seçer ve dilediği makama ya da yarattığı dilediği bir yere gönderir.. Allah dilediği kadarıyla düşünensin..Gelelim şimdi sınav ne olayına.. Kur'an bile Allah katında bir kitaptan indirilişiyle anlatılırken,Allah katından bu Kitabın içeriğinin bir tarih olduğunu düşünürsen,yaşanmış her tarihin ya da yaşanacak her tarihin açıklamalarını içeren bir Kitabın hazır ve nazır olarak ,Allah katından geldiğini düşünürsen,rollerimiz içindeki sınav kavramının,anlatılan ya da yaşatılan sistem içindeki mükemmel akıcılığın en mükemmel terimi olarak karşımıza çıktığını düşünmek gerek sanırım..yani yazılı olan yazılı oluşunun gereği doğrultusunda önce yaşanacak sonra yazılarak özüne uygun biçimde gönderilecekti.Yazılı olan Kutsallardaki her söz,yazılmış olması gereken öğütler anlamında önce yaşandırılacaktı ve yaşanmışlıklardan oluşan öğütler yazılıp yaşanmamışa sunulacaktı.Ama yaşanmayanın belli oluşu,o öğütleri sonsuza kadar mutlak olmasını gerektirmekteydi. Nitekimde Kutsal Kitaplar sonsuza kadar Allah ın sözü olarak geçerli olacak olanlardı..Bir süreğenlik,bir devamlılık ve özünde bir sonsuzluk .. Sonsuz Olanın yaratmadaki çeşitliliği ve yaratmada devamlılığı herşeyin özü belki. Sayın fft yazınızı okurken "hah bu sefer oldu" diye umut ediyordum ama yazınızın sonuna doğru hayal kırıklığına uğradım... Boşverin tamam. Ben soruyu ne kadar basitleştirirsem, somutlaştırırsam siz de cevabını bir o kadar soyut ve karmaşık hale getiriyorsunuz. Nedendir acaba... Yok işte beceremiyorsunuz. Açıklayamıyorsunuz. İkna edemiyorsunuz... Ve bu sizi dinleyenin değil, sizin (bu konuda yazanların) eksikliğiniz... Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Doğru her İnsanın Kaderi bellidir (yapacağı eyleme göre iradesi ile) şeçenekler (tercihi) önünde malum insanın “AKLI” var ve şeçebilir ve şeçtiğinden’de mesuldür. Sonra İnsan dünyaya getireceği “ÇOCUĞUNUN” yapacaklarını bilse imiş gibi hayali argümanlar sürerek yorum yapması elinde değilki bundan dolayı ileri sürülen mantık “İNSAN İÇİN GEÇERLİ DEĞİL” . Nasılki bilgisayar başına oturup kendi “İRADESİ” ile istediğini yazıyor insan google vasıtası ilede istediği bilgiyede ulaşıyor ve karar veriyor aynen bunun gibi bilgisayarın icat edileceği bilinmiyormu idi “HAK KATINDA” aynen onun gibi “ALLAH” Kitaplar, Peygamberler göndermiş (her devirde) ikaz etmiş “AKIL” vermiş irade ile donatmış yani İnsan kendi ister “ALLAH” yaratır ve her şeyi “ALLAH” bilir sebebide YARATAN “O” DONATAN “O” KARAR VEREN “O” “ALLAH” sinelerde olanı bilir ve sinelerde olanda “AN’DA” bilinir. ALLAHU ALEM EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Doğru her İnsanın Kaderi bellidir (yapacağı eyleme göre iradesi ile) şeçenekler (tercihi) önünde malum insanın ?AKLI? var ve şeçebilir ve şeçtiğinden?de mesuldür. Sonra İnsan dünyaya getireceği ?ÇOCUĞUNUN? yapacaklarını bilse imiş gibi hayali argümanlar sürerek yorum yapması elinde değilki bundan dolayı ileri sürülen mantık ?İNSAN İÇİN GEÇERLİ DEĞİL? . Nasılki bilgisayar başına oturup kendi ?İRADESİ? ile istediğini yazıyor insan google vasıtası ilede istediği bilgiyede ulaşıyor ve karar veriyor aynen bunun gibi bilgisayarın icat edileceği bilinmiyormu idi ?HAK KATINDA? aynen onun gibi ?ALLAH? Kitaplar, Peygamberler göndermiş (her devirde) ikaz etmiş ?AKIL? vermiş irade ile donatmış yani İnsan kendi ister ?ALLAH? yaratır ve her şeyi ?ALLAH? bilir sebebide YARATAN ?O? DONATAN ?O? KARAR VEREN ?O? ?ALLAH? sinelerde olanı bilir ve sinelerde olanda ?AN?DA? bilinir. ALLAHU ALEM EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Şöyle mi yani: İnsanın aklı var ve bu akılla, zaten Allah tarafından düzenlenen ve bilinen seçenekler içinden bir seçeneği seçiyor. Diyelim ki; iki seçenek hazırlamış Allah. İkisini de o hazırladığına göre ikisini de biliyor. Fakat siz, daha sonradan size uygun olmayanını seçtiğinizi anlıyorsunuz. Bu durumda Allah, ne yapayım kulum, bundan ben sorumlu değilim mi diyor? Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Şöyle mi yani: İnsanın aklı var ve bu akılla, zaten Allah tarafından düzenlenen ve bilinen seçenekler içinden bir seçeneği seçiyor. Diyelim ki; iki seçenek hazırlamış Allah. İkisini de o hazırladığına göre ikisini de biliyor. Fakat siz, daha sonradan size uygun olmayanını seçtiğinizi anlıyorsunuz. Bu durumda Allah, ne yapayım kulum, bundan ben sorumlu değilim mi diyor? muki, her zamanki gibi bu tür sorulara mantıklı cevaplar verilemeyecek (hiç verildiğini görmedim bunca zamandır), öyle ki, sorulan sorularıda pas geçince (öyle yapmak zorundalar mecburen) dahada karmaşık bir hale geliyor konu. Tarafımızdan o kadar basit sorular soruluyorki, durumun karmaşıklığı bu basit soruların bile cevaplanmasını engelliyor. saygılar Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Şöyle mi yani: İnsanın aklı var ve bu akılla, zaten Allah tarafından düzenlenen ve bilinen seçenekler içinden bir seçeneği seçiyor. Diyelim ki; iki seçenek hazırlamış Allah. İkisini de o hazırladığına göre ikisini de biliyor. Fakat siz, daha sonradan size uygun olmayanını seçtiğinizi anlıyorsunuz. Bu durumda Allah, ne yapayım kulum, bundan ben sorumlu değilim mi diyor? Sayın muki. Şimdi siz bilgisayarın başında klavyenizle "AKIL VE İRADENİZLE" istediğinizi yazıp istediğiniz tercihi yapıyorsunuz ve "DİN" diye bir olgunun var olduğunu biliyorsunuz (ister kabul edersiniz ister etmezsiniz) şimdi ne yapılması gerektiğinide klavye ile sizmi belirlemek istiyorsunuz yoksa "DİN'İN" kuralları var uyulması gereken "YARATANMI" belirleyecek İnsanın şeçeneğine göre siz karar verin değilmi "İRADENİZLE ŞEÇENEĞİNİZE GÖRE VE KATLANIN" ama nasılsa siz inanmıyorsunuz sorun yokta diyebilir ve istediğiniz gibi davranabilirsiniz "HÜR İRADE İLE ŞEÇEREK" sonunda görülecek... Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Sayın muki. Şimdi siz bilgisayarın başında klavyenizle "AKIL VE İRADENİZLE" istediğinizi yazıp istediğiniz tercihi yapıyorsunuz ve "DİN" diye bir olgunun var olduğunu biliyorsunuz (ister kabul edersiniz ister etmezsiniz) şimdi ne yapılması gerektiğinide klavye ile sizmi belirlemek istiyorsunuz yoksa "DİN'İN" kuralları var uyulması gereken "YARATANMI" belirleyecek İnsanın şeçeneğine göre siz karar verin değilmi "İRADENİZLE ŞEÇENEĞİNİZE GÖRE VE KATLANIN" ama nasılsa siz inanmıyorsunuz sorun yokta diyebilir ve istediğiniz gibi davranabilirsiniz "HÜR İRADE İLE ŞEÇEREK" sonunda görülecek... Yok ben kabul ettim anlatamıyoruz Son kez deneyeceğim: Bilgisayar başında oturuyorum ve "AKIL ve İRADEMLE" istediğim tercihi yapıyorum... tamam Din ve kader diye bir olgunun da varlığından haberim var tamam Ne yapılmasına ben karar verdim tamam Ama şimdi bak kaderimde bu tuşa basmak vardı ki ben o tuşa bastım TAMAM? Şimdi sen şunu söyle: Allah önceden bu tuşa bassacağımı biliyor muydu bilmiyor muydu??? Cevap 1. Biliyor... Eğer biliyorsa benim atacağım her adımı ve dolayısıyla cennete mi yoksa cehenneme mi gideceğimi baştan biliyordu ve şimdi sadece izliyor. Bu durumda özgür iradeden bahsedemezsin! Eğlenceliğiz yani... Yani özgür irade diye bir şey yok... Cevap 2. Bilmiyor... Eğer bilmiyorsa bu benim hür irademdir ve kader yoktur. Anı gelince seçimimi yapar kaderimi (GEÇMİŞİMİ) yaratırım. Yani kader diye bir şey yok... Şimdi ya cevap 1'i seçin ya da cevap 2'yi seçin... Varsa alternatif bir cevabınız (bu durumda yok; birşey ya vardır ya yok!) onu söyleyin... Saygılar... Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Yok ben kabul ettim anlatamıyoruz Son kez deneyeceğim: Bilgisayar başında oturuyorum ve "AKIL ve İRADEMLE" istediğim tercihi yapıyorum... tamam Din ve kader diye bir olgunun da varlığından haberim var tamam Ne yapılmasına ben karar verdim tamam Ama şimdi bak kaderimde bu tuşa basmak vardı ki ben o tuşa bastım TAMAM? Şimdi sen şunu söyle: Allah önceden bu tuşa bassacağımı biliyor muydu bilmiyor muydu??? Cevap 1. Biliyor... Eğer biliyorsa benim atacağım her adımı ve dolayısıyla cennete mi yoksa cehenneme mi gideceğimi baştan biliyordu ve şimdi sadece izliyor. Bu durumda özgür iradeden bahsedemezsin! Eğlenceliğiz yani... Yani özgür irade diye bir şey yok... Cevap 2. Bilmiyor... Eğer bilmiyorsa bu benim hür irademdir ve kader yoktur. Anı gelince seçimimi yapar kaderimi (GEÇMİŞİMİ) yaratırım. Yani kader diye bir şey yok... Şimdi ya cevap 1'i seçin ya da cevap 2'yi seçin... Varsa alternatif bir cevabınız (bu durumda yok; birşey ya vardır ya yok!) onu söyleyin... Saygılar... Sayın yersoy, daha kolay anlatılamaz, sorulamaz ve cevaplanamazdı. İki cevaptan birini seçeceklerine, binbir dereden su getirmek niye ki, anlamış değilim. Alıntı
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Sayın yersoy, daha kolay anlatılamaz, sorulamaz ve cevaplanamazdı. İki cevaptan birini seçeceklerine, binbir dereden su getirmek niye ki, anlamış değilim. Sayın Muki, Soruyu sorduk yetmedi (karmaşıklaştırdılar), basitleştirdik yetmedi (karmaşıklaştırdılar), cevapları sunduk yetmedi (karmaşıklaştırdılar); şimdi bir de onların yerine mi cevap vereyim? Gerçi verdik ya işte Eminim yine binbir dereden su gelecek bak! Saygılar Alıntı
Φ abraham Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Her şeyi Onun yarattığını kabul eden zamanı da Onun yarattığını kabul etmek zorunda değil midir ? Allahın Yaratıcı sıfatını nasıl anladığınıza bağlı olarak çözebilirsiniz sorunuzu. Zamanı yaratan zamandan münezzehtir vesselam. zaman yaratmak zaman ister, düşünmesi bile bir zamandır, eğer zamandan haberi yoksa nasıl geçtiğini bilmiyorsa buda onun sorunu. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Şimdi sen şunu söyle:Allah önceden bu tuşa bassacağımı biliyor muydu bilmiyor muydu??? Cevap 1. Biliyor... Eğer biliyorsa benim atacağım her adımı ve dolayısıyla cennete mi yoksa cehenneme mi gideceğimi baştan biliyordu ve şimdi sadece izliyor. Bu durumda özgür iradeden bahsedemezsin! Eğlenceliğiz yani... Yani özgür irade diye bir şey yok... Cevap 2. Bilmiyor... Eğer bilmiyorsa bu benim hür irademdir ve kader yoktur. Anı gelince seçimimi yapar kaderimi (GEÇMİŞİMİ) yaratırım. Yani kader diye bir şey yok... Şimdi ya cevap 1'i seçin ya da cevap 2'yi seçin... Varsa alternatif bir cevabınız (bu durumda yok; birşey ya vardır ya yok!) onu söyleyin... Sevgili yersoy, bundan daha basit nasıl anlatılabilir ki? Kader kavramı ile imtihan kavramı birbirine 180% zıttır. Kader varsa, imtihan (özgür irade) yoktur. İmtihan varsa, kader olabilemez. Saygılar. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 23 Kasım , 2007 Bu konunun açıldığı çok iyi olmuş. Ben konuya bir açılım getirmek istiyorum: Bilgisayar başında hangi tuşa basacağımıza karar verme konusunda, düşünce yapımıza göre farklı varsayımlar üretiyoruz. Fakat basit gibi görünen bu olayın ardındaki nedensellik karmaşasının aslında hepimiz farkındayız. Ancak bu karmaşayı çözümleme çabasına girmemek için ikiye ayrılıyoruz: Bir kısmımız bu nedenselliği gözardı ediyor ve bunu basit bir seçim olayına indirgiyoruz. Böylece karmaşadan kurtuluyoruz. Diğer bir kısmımız ise karmaşayı daha da tırmandırıyor ve daha üst bir karmaşaya havale ederek işin içinden çıkıyoruz. Sonuçta her iki kesimin yaptığı da karmaşadan kurtulmak ve zihni rahat ettirmek. Çünkü yapacak işlerimiz var. Öğrenciysek dersimiz, sınavımız, tezimiz, çalışansak işimiz, ödenecek taksitlerimiz, çoluk çocuk, hoca, arkadaş, patron, şef... Hepsi zihnimizi fazlasıyla meşgul ediyor. Kıskançlık, magazin, haberler, dedikodu, diziler de cabası... Uzatmayayım: Daha parmağımızı klavyeye uzatmadan, beynimizin içinde akıl almaz bir karmaşa, hangi tuşa basacağımızla ilgili bir karar üretme aşamasındadır. Bu kararı vermemizle ilgili etkenler akıl almaz derecede karmaşıktır. Bir anda oluverdiğine bakmayın. Beyin nöronları arasında karmaşık bir sinyal trafiği, son derece karmaşık bir aksonlar ağı içerisinde o sinapstan buna, akıp durmaktadır. Sonunda karar oluşur. Parmağın harekete geçmesi, sinyal karmaşasını daha da artırır. Kol ve parmak kasları, gözden gelen sinyaller beyin ile müthiş bir sinyal iletişimi içindedirler. Bana kesinlikle inanın, yaptığımız seçim kesinlikle tesadüfi değildir, akıl almaz karmaşıklıkta bir nedenselliği vardır. Bunu rasgele bir seçim olarak algılamamızın tek nedeni, ardındaki karmaşayı bilmiyor oluşumuzdur. Ya da üst bir karmaşaya havale etmemiz de aynı gerekçeye dayanır. Bitmedi... Bilgisayarın Y tuşuna basınca niye y yazdığı ve bilgisayarın bunu niye yes olarak algıladığı, N tuşuna basınca niye n yazdığı ve bilgisayarın bunu no olarak algıladığı konusuna girmek, bunun nedenselliğini sonuna kadar açıklamak, insan yapısı olduğu ve görece çok çok kısa sürede evrilen bir teknolojik yapı olduğu halde bir parçasını bile açıklamak herkesin harcı değildir. Basit lojik elektronik ilkeler, böylesi bir karmaşaya kadar gelmiştir. Üstelik onun da ardındaki kuantum fiziksel nedenselliği henüz açıklamış değiliz bile. Bu şuna benzer: Taşları dizilmiş bir satranç ilk hamlesi yapıldığı anda analiz edilebilirdir. Hangi olasılıklarla gelişebileceği hesaplanabilirdir. Bunu bilgisayarlar yapabiliyorlar. Ama bitmiş ve mat durumuna gelmiş bir satrancın bu duruma hangi hamlelerden geçerek geldiğini analiz edebilecek bilgisayar yoktur. Oyunun hangi başlangıç hamlesiyle başladığı tam olarak bilinemezdir. Bu sadece 64 kareli bir düzlem üzerinde 6 ayrı türü olan 32 elemanlı bir oyun. Nedenselliğin ne etken eleman sayısını, ne mekanının sınırlarını kimse biliyor. En kestirme çözüm, bir satranççı veya satranççılar varsaymak ki insanlar böyle yapmışlar. Dönem dönem çoğul veya tekil olarak bunu kabul etmişler. Bu, karmaşayı daha üst ve aklın hiç ulaşması imkanı bırakılmayan karmaşaya havale etmek. Böylece gözümüz önündeki karmaşadan kurtulmuş oluruz. Bilim bugün tüm nedenselliği açıklamasının imkansızlığını kabul etmiştir. Bu, bir anlamda determinizmin karmaşa karşısında pes etmesi olarak algılanmıştı. Ancak bilim determinist felsefesini şöyle güncelledi: Örnekleme ilkesine göre, bir çorbanın tuzuna bakmak için tüm çorbayı içmek gerekmez. Bir kaşık çorbanın tadına bakmak yeterlidir. Zaman ve mekanın içinde bulnduğumuz parçasında nedensellik hüküm sürdüğüne ve erişebildiğimiz tüm boyutlarda determinist ilkeyi ihlal eden bir duruma raslanılmadığına göre, evrene nedensellik hakimdir, o halde olgular gerekirci bir işleyişe, (nedenlerin gerektirdiği kaçınılmaz sonuca gitme) sahiptir ve bu işleyiş açıklanabildiği ölçüde olgular öngörülebilirdir. Ne kadar köfte, o kadar ekmek. Açıklayabildiğimiz kadar öngörürüz. Evet, hâlen bilgisayar başında oturan insanın parmağının hangi tuşa gideceğini kestiremiyoruz. Ya da atılan paranın yazı mı tura mı geleceği bizce hâla tesadüfe bağlı. Ama çok hızlı görüntü alan ve bu görüntülari çok hızlı analiz eden bir bilgisayar sistemi için para atıldıktan çok kısa süre sonra olasılık kestirimi başlar ve paranın her dönüşünde olasılık hızla artarak henüz bir kaç kez döndüğünde sonuç kesinleşirdi. Determinist düşüncenin temelini Demokritos atmıştı. Ardından gelen Roma dönemi filozofu Petronius "Raslantının nedenleri vardır" sözüyle bunu taçlandırdı fakat binlerce yıl bu sözün kaderden bahsettiği sanıldı. Ta Laplace'ye kadar. Hadamard ve Duhem adlarını anmak zorunlu olmakla birlikte, bence modern determinizmin babası olan Poincare, bu düşünümün ilkelerini 1908'de açıkladığında kimse ne dediğini anlamamıştı. Ta kaos teorisi ortaya atılana kadar. Halbuki Laplace ile çağdaştılar. Yani yeni determinizm, tam olarak 20. yüzyılın ürünüdür. Eski determinizm eşzamanlı olarak Laplace ile biter, Poincare ile başlar. 21. yüzyıl, nedensellik, gerekircilik ve belirlenimcilik sacayağı ile yürüyen determinizme, 2K kanatlarını takıp onu uçurmaya hazırlanıyor: Kaos ve kuantum. Kimisi bu uçuşun determinizmin sonunu getireceğini iddia ediyor. Bu iddianın somut seslendirilişi "what the bleep do we know?" filmi ile oldu. Determinizmin sonu yeni bir bilim çağı açarsa bu bilime ancak kıvanç verir. Kimse de determinizmin ardından ağlamaz. Kimse Newton mekaniğinin ardından da ağlamamıştı. Aslında determinizmin Newton mekaniği ile birlikte tarihe karıştığı da iddia edilmişti. Gördüğünüz gibi kendi tarafındaki hasımları, karşı taraftakilerden çok daha çetin. Determinizm çağın en büyük iddiasıdır, çürütülmek istendikçe güçleniyor. Bakalım işin sonu nereye varacak? Keşke bin yıl sonra bu işin nereye geldiğini öğrenme şansım olsaydı... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.