Φ politika Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Kedi cigere erisemediginde mundardir dermis,simdi bizim bazilarimizda aynen öyledir,o bilgiye sahip olamadiklari,dedeleri dedelerinden dedelerinin dedeleride hacidan hocadan duyduklari ile torunlarina ögrettigi dinle büyümüsler kim bunun aksini söylerse ya sosyete hocasi oluyor yada fitne.Yani dinin esasini türbanla sakalla salvarla yani kisacasi arap geleneklerine uygun yasamakla bir tutanlar icin din prof.larinin dinle ilgileri yoktur.Onlar alismislar Fetulah Gülen gibi,Said Nursi gibi,Iskender Mir gibi dini saptiran dini bilgileri sadece insanlara parmak sallamaktan ibaret olan veya burnunu ceke ceke duygu sömürüsü yapan ne idügü belirsiz kisilerin anlattiklarini din sanmaya.Peygamberi Allahin önüne gecirecek kadar sirke batmis bu insanlar Islamin bugünkü acinacak halinden sorumludurlar.Bagnazlik ve gericilk denilen olay budur iste.Asla gercegin ne oldugunu arastirmamak arastirip söyleyenlere cephe almak ve onlari fitne ile adlandirmak.Insanlarin dinlerini tam olarak ögrenmelerine yardimci olmaya calisan kim varsa bu malum cevre tarafindan karalanmis hakarete ugramistir.Islamiyet modern bir dindir ama kendilerini müslüman olarak tanitan birileri tarafindan bir korku dini,kan dini,intikam dini olarak beyinlere yerlestirilmistir.Iste Taliban!kadinlara hayat hakki tanimamayi müslümanligin bir sarti olarak gören zihniyet,Iste Misir!Müslümanlik adına kadinlarin sünnet edilmesi,ve daha buna benzer nice nice batil inanclarla dolu müslümanlar bu malum cevrenin beyin yikama ameliyesinden gecmislerdir.Müslümanligin en özgürce ve en müslümanliga yakisir tarzda uygulandigi tek ülke Türkiyedir.Ama gel görki birakmiyorlar insanlari müslümanliklarini yasasinlar diye.Türban kavgasi yillardir yilan hikayesi gibi bu milletin hergün pisirilip önüne konmaktadir,müslümanligi sadece türbanda sananlar icin baska önemli olan hicbirsey yoktur. Hergün sehit verilmektedir,ülke pazarlanmaktadir,ülke bölünmek üzeredir,bunlar icin bunlarin hicbir degeri yoktur,olmamistirda,onlar icin türban ülkeden bagimsizliktan parcalanmaktan cok cok önemlidir,cünkü bu bir siyasi simgedir,LAIKLIGE KARSI kullanilan. Figgaro arkadasin söyledigine katilmamak elde degil,acaba Hz.Muhammed yasasaydi hala deve ilemi gezecekti?Bu malum cevre eminimki buna hemen bir kilif uydurup kendilerini siyirmaya calisacaklardir.Cünkü birakin Hz.Muhammedi,bugün bütün tarikat seyhlerinin altinda son model arabalar var.cünkü gelir var,Allah veriyor onlara!Bakin dini bütün gecinen müslümanlara hepsinin altinda gicir gicir yepyeni arabalar vardir,sorsaniz faiz haramdir derler ama banka kredisi ile araba almayi haramdan saymazlar.Bunlarin sadece Allah bir dediklerine inanacaksiniz. Simdi birde bunlarin bir taktikleri vardir,bunlara karsi yazan kim varsa bunlarin gözünde Islam karsitidir cünkü öyle söylemek onlarin isine daha cok gelmektedir, hemen yargilarlar bu Allahin ayetlerine karsi diye. dogruyu söyleyeni yedi köyden kovarlar derler ya,bu bir gercektir.Müslümanlik önce kalbte yasanir,kalbte yasanan müslümanlik gercek müslümanliktir,o görünüse göre müslüman olmaktan cok cok farklidir,bunu türban kavgasi verenler degil kalbleri ile müslüman olanlar daha iyi bilir. saygilarla Alıntı
Φ sinan... Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Sevgili Rua, hoşlarına giden şeyler söylemedimi bu adam... Hoşlarına giden şeyler söyleyenler Efendi hazretleri... Hazret buyurur saçının teli görünse bir kadının hem dahi kocası cayır cayır yanar hem kendisinin bizzat saçlarından yılanlar çıkar... Zat'ın ilahiyatçı olmasıda gerekmez babadan, dededen şeyhliği olsun kafidir... O ne derse duğrudur... Babalarından, annelerinden öğrendiklerinin üzerine bişey eklemeden gördüklerini uygulamaktan başka birşey değil... Zaten o zihniyetin genel parolası şudur: Biz bugüne kadar böyle gördük zaten doğru olan bugüne kadar gördüğümdür doğru olmasa atalarım uygulamazdı... Birileride çıkar bunların inandığının aksini söyler üstelik İlahiyat eğitimi almıştırlar hemde öğretim görevlisidir (yani hoca) ama inanılır şeyler söylememektedir... İster kafanı ört, ister bedenini örttüğün şey bez parçasıdır... Birinin diğerinden farklı yanı yok... Giyim kuşam işte ama öyle algılanmasını istemeyenler başına örttüğüne kutsaliyet yükleme çabasında... Bizde ona aramızda siyasi sembol diyoruz... bir kere daha yazmakta yarar görüyorum Kur-an'da Nur süresi 31. ayet: "Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut, kocalarının babalarından yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!" Gayet açık başka bir şey eklememi ister misiniz Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 bir kere daha yazmakta yarar görüyorum Kur-an'da Nur süresi 31. ayet: "Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut, kocalarının babalarından yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!" Gayet açık başka bir şey eklememi ister misiniz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!" Sayin sinan arkadasim bu kismini anlayamadim biraz acarmisin.! burda alman ,italyan kiz arkadaslarima bu kismi tercüme edemiyorum.. bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz yani tam anlami ne oluyor.. neyin kurtulusuna erecekler.. bir zahmet .. aciklarsan artik son noktaya yaklasacagiz.! belki ister inan ister inanma onlari müslüman yapmak üzereyim.. yani Türbani geciriyorum kafalarina. Saygilarimla yamyam frankfurt Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 bir kere daha yazmakta yarar görüyorum Kur-an'da Nur süresi 31. ayet: "Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut, kocalarının babalarından yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!" Gayet açık başka bir şey eklememi ister misiniz Bende size hatırlatıyorum... 4:89 - Onlar, küfür işledikleri gibi, sizin de küfür işleyip kendileriyle bir olmanızı arzu ettiler. Onun için, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün; Onlardan ne bir dost, ne de bir yardımcı edinmeyin. 4:91 - Diğer birtakım kimseleri de bulacaksınız ki; hem sizden emin olmak, hem de kavimlerinden emin olmak isterler. Fitne için her davet olunuşlarında onun içine başaşağı dalarlar. Eğer bunlar sizden çekinmezlerse, kendilerini bulduğunuz yerde yakalayın ve öldürün. İşte bunlar aleyhinde size açık bir ferman verdik. 9:5 - Şu haram aylar bir çıktı mı artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun. Eğer tevbe ederler ve namaz kılıp zekatı verirlerse onları serbest bırakın. Muhakkak ki, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 9:12 - Eğer verdikleri sözden sonra yeminlerini bozar ve dininize dil uzatırlarsa, o küfür öncülerini hemen öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Ola ki, vazgeçerler. 2:282 - Ey iman edenler! Belli bir vade ile karşılıklı borç alış verişinde bulunduğunuz vakit onu yazın. Hem aranızda doğruluğuyla tanınmış yazı bilen biri yazsın. Yazı bilen biri, Allah'ın, kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın. Bir de hak kendi üzerinde olan adam söyleyip yazdırsın ve herbiri yazarken Rabbi olan Allah'dan korksun da haktan birşey eksiltmesin. Şayet borçlu bir bunak veya küçük bir çocuk veya söyleyip yazdıramıyacak durumda biri ise velisi doğrusunu söyleyip yazdırsın. Erkeklerinizden hazırda olan iki kişiyi şahit de yapın. Şayet iki tane erkek hazırda yoksa, o zaman doğruluğuna güvendiğiniz şahitlerden bir erkekle iki kadın ki, birisi unutunca, öbürü hatırlatsın, şahitler de çağırıldıklarında kaçınmasınlar; siz yazanlar da az olmuş, çok olmuş, onu vadesine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun olduğu gibi; hem şahitlik için daha sağlam, hem şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Meğer ki, aranızda hemen devredeceğiniz bir ticaret olsun, o zaman bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alım satım yaptığınız vakit de yine şahit tutun. Ayrıca ne yazan, ne de şahitlik eden bir zarar görmesin. Eğer onlara zarar verirseniz, o işte mutlaka size dokunacak bir günah olur. Üstelik Allah'dan korkun. Allah size ayrıntılarıyla öğretiyor ve Allah her şeyi bilir. Bunları şu sebeple verdim uygulanması mümkünmü? Uygulamadığımızda ne oluyor düşündünüzmü? Din ve Kuran birer rehberdir eğer amaç haline getirilirse o zaman işin içinden çıkamayız... Ve yoruma açık konulardan sebep çok kan dökülür... Alıntı
Φ jhonywalker Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Peki Dökülmüyor mu??Dünyadan Bir habersiniz Galiba.. SaygıLar.. Alıntı
Φ sacma Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Bende size hatırlatıyorum... 4:89 - Onlar, küfür işledikleri gibi, sizin de küfür işleyip kendileriyle bir olmanızı arzu ettiler. Onun için, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün; Onlardan ne bir dost, ne de bir yardımcı edinmeyin. 4:91 - Diğer birtakım kimseleri de bulacaksınız ki; hem sizden emin olmak, hem de kavimlerinden emin olmak isterler. Fitne için her davet olunuşlarında onun içine başaşağı dalarlar. Eğer bunlar sizden çekinmezlerse, kendilerini bulduğunuz yerde yakalayın ve öldürün. İşte bunlar aleyhinde size açık bir ferman verdik. 9:5 - Şu haram aylar bir çıktı mı artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun. Eğer tevbe ederler ve namaz kılıp zekatı verirlerse onları serbest bırakın. Muhakkak ki, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 9:12 - Eğer verdikleri sözden sonra yeminlerini bozar ve dininize dil uzatırlarsa, o küfür öncülerini hemen öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Ola ki, vazgeçerler. 2:282 - Ey iman edenler! Belli bir vade ile karşılıklı borç alış verişinde bulunduğunuz vakit onu yazın. Hem aranızda doğruluğuyla tanınmış yazı bilen biri yazsın. Yazı bilen biri, Allah'ın, kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın. Bir de hak kendi üzerinde olan adam söyleyip yazdırsın ve herbiri yazarken Rabbi olan Allah'dan korksun da haktan birşey eksiltmesin. Şayet borçlu bir bunak veya küçük bir çocuk veya söyleyip yazdıramıyacak durumda biri ise velisi doğrusunu söyleyip yazdırsın. Erkeklerinizden hazırda olan iki kişiyi şahit de yapın. Şayet iki tane erkek hazırda yoksa, o zaman doğruluğuna güvendiğiniz şahitlerden bir erkekle iki kadın ki, birisi unutunca, öbürü hatırlatsın, şahitler de çağırıldıklarında kaçınmasınlar; siz yazanlar da az olmuş, çok olmuş, onu vadesine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun olduğu gibi; hem şahitlik için daha sağlam, hem şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Meğer ki, aranızda hemen devredeceğiniz bir ticaret olsun, o zaman bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alım satım yaptığınız vakit de yine şahit tutun. Ayrıca ne yazan, ne de şahitlik eden bir zarar görmesin. Eğer onlara zarar verirseniz, o işte mutlaka size dokunacak bir günah olur. Üstelik Allah'dan korkun. Allah size ayrıntılarıyla öğretiyor ve Allah her şeyi bilir. Bunları şu sebeple verdim uygulanması mümkünmü? Uygulamadığımızda ne oluyor düşündünüzmü? Din ve Kuran birer rehberdir eğer amaç haline getirilirse o zaman işin içinden çıkamayız... Ve yoruma açık konulardan sebep çok kan dökülür... Evet, kan dökülmesi de işin içinde var. Ama burada daha önemli mesele... Zamansız ve mekansız olan, hepsinin üstünde olan Allah'ı, belirli bir zaman ve mekana hapsetmek var. Hatta bu mantıktan yola çıkarsak, düpedüz geride kalmış bir tanrı ile başbaşa kalıyoruz. O zzaman tanrı tasavvurları arasındaki farka geliyoruz buradan. Geride kalmış bir tanrı, Kuran'ı indiren ve orada Kendisinden bahsedilen tanrı değildir. Kuran bir kün'dür. Yani içeriğine toptan iman etmeyi gerektirir. Durumdan dolayı uygulayamamak başka, uygulanabilirliğine karşı çıkmak başkadır. Birincisi meşrudur, ikincisi küfür'dür. .... İkinci nokta.. Aydınlanma yanılsaması... Özellikle aydıncılık oynayan sözde solcularda olan bu olguya ileride fena halde çomak sokmayı planlıyorum. Ama şimdi zamanı değil. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Evet, kan dökülmesi de işin içinde var. Ama burada daha önemli mesele... Zamansız ve mekansız olan, hepsinin üstünde olan Allah'ı, belirli bir zaman ve mekana hapsetmek var. Hatta bu mantıktan yola çıkarsak, düpedüz geride kalmış bir tanrı ile başbaşa kalıyoruz. O zzaman tanrı tasavvurları arasındaki farka geliyoruz buradan. Geride kalmış bir tanrı, Kuran'ı indiren ve orada Kendisinden bahsedilen tanrı değildir. Kuran bir kün'dür. Yani içeriğine toptan iman etmeyi gerektirir. Durumdan dolayı uygulayamamak başka, uygulanabilirliğine karşı çıkmak başkadır. Birincisi meşrudur, ikincisi küfür'dür. İkinci nokta.. Aydınlanma yanılsaması... Özellikle aydıncılık oynayan sözde solcularda olan bu olguya ileride fena halde çomak sokmayı planlıyorum. Ama şimdi zamanı değil. Kan dökülmesinden daha önemli mesele dediğiniz şey Allah'mı? Öyle ise siz ayetler arasında fark mı görüyorsunuz, ben bunları inkardan söz etmiyorum şartlardan ve uygulamalardan söz ediyorum... Başörtüsü meselesi Kuran'da geçen bir tavsiye iken yukarıda verdiğim ayetler ise birer emirdir... Hatta başörtüsü takmayan mümin kadınlara her hangi bir yaptırım getirmez Kuran... Ancak Allah'ın ayetlerini inkar edenlere cezai işlem uygulayacağını açıkça söyler... Günümüzde başörtüsünün paravan olarak kullanılması ve burada inançlı saf kadınların üzerinden siyaset yapılması dinle alakalı birşey değil... Ak parti gibi baş örtüsünü siyasi malzeme yapan adamlar iktidara gelinceye kadar batıya demediklerini bırakmazken şimdi Avrupa'nın uyum yasaları adı altında Türkiye'yi köşeye sıkıştırmanın yollarını arıyorlar... Ve bunların iktidarı döneminde Avrupa'da Hz. Muhammed hakkında türlü çirkin karikatürler yayınlandığı halde hiç bir kınama bildirisi yayınlayamayacak kadar Avrupalı olmuşlar... Bunun dinde yeri nedir açıklarmısınız? Benim peygamberimi alay konusu edinen ve dünya müslümanlarını sömüren onların kanıyla beslenen emperyalistler başörtüsü namusumuzdur diyenlerin eleştiremediği merciler... Bu demek oluyor ki başörtüsü peygamberden daha önemli... Biraz gerçekçi olalım... Dinde en büyük günahlardan biri yalan söylemektir... Gözümüzün içine baka baka yalan söyleyenlerin bana müslümanlık dersi vermeye bilgileri yetmez... Alıntı
Φ sacma Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Kan dökülmesinden daha önemli mesele dediğiniz şey Allah'mı? Öyle ise siz ayetler arasında fark mı görüyorsunuz, ben bunları inkardan söz etmiyorum şartlardan ve uygulamalardan söz ediyorum... Başörtüsü meselesi Kuran'da geçen bir tavsiye iken yukarıda verdiğim ayetler ise birer emirdir... Hatta başörtüsü takmayan mümin kadınlara her hangi bir yaptırım getirmez Kuran... Ancak Allah'ın ayetlerini inkar edenlere cezai işlem uygulayacağını açıkça söyler... Günümüzde başörtüsünün paravan olarak kullanılması ve burada inançlı saf kadınların üzerinden siyaset yapılması dinle alakalı birşey değil... Ak parti gibi baş örtüsünü siyasi malzeme yapan adamlar iktidara gelinceye kadar batıya demediklerini bırakmazken şimdi Avrupa'nın uyum yasaları adı altında Türkiye'yi köşeye sıkıştırmanın yollarını arıyorlar... Ve bunların iktidarı döneminde Avrupa'da Hz. Muhammed hakkında türlü çirkin karikatürler yayınlandığı halde hiç bir kınama bildirisi yayınlayamayacak kadar Avrupalı olmuşlar... Bunun dinde yeri nedir açıklarmısınız? Benim peygamberimi alay konusu edinen ve dünya müslümanlarını sömüren onların kanıyla beslenen emperyalistler başörtüsü namusumuzdur diyenlerin eleştiremediği merciler... Bu demek oluyor ki başörtüsü peygamberden daha önemli... Biraz gerçekçi olalım... Dinde en büyük günahlardan biri yalan söylemektir... Gözümüzün içine baka baka yalan söyleyenlerin bana müslümanlık dersi vermeye bilgileri yetmez... Öncelikle şu ayet: Bakara Suresi 85. "Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Böyle davrananların cezası bu dünyada ******, kıyamet gününde ise şiddetli azaba uğramaktır. Allah yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir. " Ayetlerin bir kısmını inkar etmek ağır bir sakatlık haliydi ve bunun önünde durduğunuz için sevindim. Ama yukarıda söylediğim gibi; ayetlerin uygulanabilirliğini sorgulamak, çağa göre dine bakmak ta, dinin evrenselliğini zedeler. Bu da, ilki kadar olmasa da, ağır bir sakatlık halidir. hukukta ağır sakatlık hali, bazen yokluğa yol açar. Yani artık o inanılan şey, başka bir şeydir; adı islam olabilir; ama özü Allah'ın önünde açıktır. Başörtüsü meselesi... İçeride kuvvetli bir muhalefet var. Bu muhalefet laisist muhalefettir. Avrupa, bir takım değerler yakalamıştır kendince ve onlarla çok ta çelişkiye girmek istememektedir. Nitekim bugün Yeşiller Grubundan bir yetkili şöyle dedei mealen: "Türkiye'de baskısı bir laiklik anlayışı var. bunu tasvip etmiyoruz. Ama laiklik şartı olmazsa olmazdır." Yani ılımlı laiklikten yana olduklarını açıkça söylüyorlar. Bununla demek istediğim şu: Bizim laisist tayfa hiç merak etmesin; bu laik rejimin teminatı yine batı'dır. Osmanlı'nın devamı güçlü bir türkiye'yi asla görmek istemezler. Önlerinde Kavalalı Mehmet Ali Paşa örneği vardır zaten. Kendilerini sömürüp, biti kanlanınca tekmeyi basacak bir Türkiye olsun elbet istemezler. Ama ayrıca, yukarıda söylediğim gibi yine, kendi değer yargıları önlerinde bir engeldir açık bir çifte standart sergilemeleri için. Keşke Avrupa'ya falan hiç ihtiyacımız kalmasa da, adam gibi oturup bütün reformları sadece kendimiz için yapsak! Keşke "bana yan baktığı için öldürdüm" diyecek yerde, yan bakılmasına da alışmanın gerekliliğini görebilsek. Bir sorunu hokus pokusla göz önünden kaldırarak onu yok etmiş olmazsınız. Bir sorunu görmezden gelerek te yok edemezsiniz. Bir sorunu baskı altına almakla da yok edemezsiniz. Maria Antolaitte'in "Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler" sözünü andırır bu inançlı yanılsama. Sonu ne oluyordu: Ekmek bulamayanların devrimi. toplumu ilgilendirir meselelerin çözüm alanı sivil olan siyaset alandır. Bütün sorun ve taleper orada siyasallaşır ve yönetimde yankı bulmayı bekler. Bu bakımdan, hele baskının olduğu yerde toplumun istek, talep ve şikayetlerinin siyasallaşmaması beklenemez. Siyasal partiler, politikacılar neci? Bürokratik devletin korkulukları mı? O halde, başörtüsü bir sorun olduğu müddetçe bunun siyaset alanındaki konumu da asla silinmeyecektir. Pardon.. sorun başörtüsü değil, başörtüsünden duyulan rahatsızlıktır. Türban, şu bu denilerek, kelime oyunları yapılarak hakikat örtbas edilmeye çalışılıyor; ama güneş balçıkla sıvanmaz. Ben de babam gibi kestirmiyorum saçlarımı; suçlu muyum şimdi? Sözde aydınlar, daha moderniteyi okuyamamış, daha ne anlatalım. Alıntı
Φ sacma Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Hayır, mesele görememek te değil. Görmek istememek. Diinden duyulan rahatsızlık. Yada Ömer Laçiner(İslamcı olmayan bir akademisyen) 'den alıntıyla: "Aslında din olgusundan rahatsızlığı yok seçkinlerin. O dinin İslam olarak görünmesinden duyuluyor asıl rahatsızlık." Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Bir ayeti diğerlerinin önüne geçirmek ve onu olmazsa olmaz yapmak din değil ancak saptırmacadır... Dinin gönderiliş nedenlerini irdelemek gerekir ve gönderiliş amacına rağmen gelinen noktalarıda sorgulamak lazım... Batının Türkiye'nin laikliğine teminat olacağına inanmamı bekleyemezsiniz... Türkiye'de uygulanan laik anlayış yeryüzünde çoğunluğu müslüman olduğu halde rejimi laik olan tek ülke Türkiye'dir... Ve laikliğin olmazsa olmazlığı bizim için gerekli... Bakın dünyaya bana bir tane ülke gösteremezsiniz dinle yönetildiği halde bu kadar özgür olunabilen... Ve laiklik bu ülkenin çimentolarından biridir... Çünkü laiklik sadece din özgürlüğü demek değildir aynı zamanda anlayış ve uygulayış özgürlüğüdür... olmadığı takdirde mezhepler arası kavganında önüne geçemezsiniz... Evet İslam tektir ama yorumları farklıdır... Afganistan müslümanları, Pakistan müslümanları, Hindistan müslümanları ve Türk müslümanları milletler farklılığı olduğu gibi kendi içlerinde mezhepler farklılığıda vardır... Eğer bu sistem uygulanmazsa bu ülkenin azınlıkları ve laikleri Şeriatı yönetim biçimi olarak getirmek isteyenlerin dini anlayış biçimlerine uymak zorundadır... Ben ve benim gibi müslümanlar inancımızın gereklerini imkanlarımız ölçüsünde uyguluyoruz bu birilerine göre azdır birilerine göre çok ve hiç kimse bu sebepten inancımı yargılayamaz hele uygulama şeklim hiç kimseyi alakadar etmez... O vakit nerede kalır kul ile Allah arasında olan gizlilik... Ve bağlılık... Dini çağa uydurmak zorundayız başka altarnatifimiz yok... 1400 yıl öncesinin şartları günümüzün gerçeklerine uymuyor... Bunda ısrar etmek daha çok islamcı olmak demek değil ancak dayatmacı olmak demektir... O noktadan itibaren din Allah'ın dini değil ancak dini uygulatıcıların dini olur ve ondaki samimiyet ortadan kalkar... Sizde bilirsiniz ameller niyetlere göredir denir... Ve Allah'ın insanların yapıp ettiklerini vicdanlarında olanla kıyaslayacağı kesin... Gerisi laf ebeliği ve kralcılıktır... Nerde kaldı özgürlük! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Batının Türkiye'nin laikliğine teminat olacağına inanmamı bekleyemezsiniz... Ve laikliğin olmazsa olmazlığı bizim için gerekli... 1400 yıl öncesinin şartları günümüzün gerçeklerine uymuyor... Sayın sardunyam; sizin belirttiğiniz görüşleriniz, özgürlükçü ve laik olmak için ateist olmak gerekmediğini, dini değerlerin toplumsal bir egemenlik kurmak amacı gütmeden gönüllerde yaşatılabileceğini, her ne kadar böyle düşününce "light müslüman" olarak adlandırılınırsa da, bunun önemli olmadığını ortaya koyuyor. 1400 sene öncesinin kuralları bana dayatılmak istenmese benim ne alıp veremediğim olacak bu kuralları koyan insan ile ki onun hakkında olumsuz değerlendirmede bulunayım? Determinist bir bakışla kendi koşulları içerisinde gelişmiş bir süreçtir derim. Hatta bu bakış açısıyla kendi çağının koşulları içerisinde bir dönüşüme öncülük ettiğini bile rahatlıkla ifade ederim. Fakat tüm bu olumlu değerlendirmelerde bulunmam için o koşulların bugüne dayatılmaması, bugün de aynen ve kıyamete kadar geçerli olduklarının iddia edilmemesi gerekiyor. Bunları söylerken kesinlikle ateistleri yargılıyor değilim. Bir insanın kendini herhangi bir şekilde tanımlaması gibi, ateist olarak tanımlaması da doğaldır. Nasıl din çeşitli mezhepler içeriyor, felsefe farklı ekoller barındırıyor, ekonomi ve siyaset farklı tezler üzerinden gidebiliyorsa, ateizm dendiğinde de farklı görüşler kastedilmiş olabilir. Bu görüşler açıkça ifade edilebilmeli ve tartışılabilmelidir. Ancak insanlara belli bir dini benimsetip başka dinlere mensup olmak yasaklanamayacağı gibi, ibadethaneleri kapatıp tanrıya inanmak ve ibadet etmek de yasaklanamaz. Yani devlet yapısı bir inanç biçimine göre yapılandırılamaz. Tanrıya inanmak kadar inanmamak da bir inanç biçimidir. Laiklik bundan ayrı bir şeydir, inançlar devlet yapısına sokulmazsa rahatlıkla laik ve inançlı olunabilir, kimse de bunu tartışma konusu yapmaz. Ayrıca laikliğin dünyada en gerekli olduğu ülke olduğumuz gerçeğini vurgulamanızı çok önemsiyorum, bunun nedenini de halkı müslüman olup laik demokrasiyi gerçekleştirmiş değil tam, ama o yolda yürüyen tek ülke olduğumuz gerçeği ile açıklamanız çok önemli ve yerinde. Bu yüzden kimse bize AB yemini gösterip akıl öğretmeye kalkmasın. Hariçten okunan gazeller bizi bağlamaz. Tuzu kuruların vereceği akıllar bize hayretmez. Onlar sistemi pekiştirmiş, dinin devlete karışmamasını garantiye almışlar. Bunu henüz başaramamış olan biz, evrensel değerlerle çelişmemek şartıyla kendi gerçeklerimize göre balans ayarlamalarımızı ancak kendimiz yapabiliriz... Alıntı
Misafir birce Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 belki ister inan ister inanma onlari müslüman yapmak üzereyim.. yani Türbani geciriyorum kafalarina. Saygilarimla yamyam frankfurt merakimi bagislayin Sayin Efendi Türkler, bu cümleye takildim ben bugün nedense.. burada siz ciddimisiniz, yoksa öylesine mi yazdiniz.. ayirt edemedim de ondan soruyorum Saygilar Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Bir ayeti diğerlerinin önüne geçirmek ve onu olmazsa olmaz yapmak din değil ancak saptırmacadır... Dinin gönderiliş nedenlerini irdelemek gerekir ve gönderiliş amacına rağmen gelinen noktalarıda sorgulamak lazım... Batının Türkiye'nin laikliğine teminat olacağına inanmamı bekleyemezsiniz... Türkiye'de uygulanan laik anlayış yeryüzünde çoğunluğu müslüman olduğu halde rejimi laik olan tek ülke Türkiye'dir... Ve laikliğin olmazsa olmazlığı bizim için gerekli... Bakın dünyaya bana bir tane ülke gösteremezsiniz dinle yönetildiği halde bu kadar özgür olunabilen... Ve laiklik bu ülkenin çimentolarından biridir... Çünkü laiklik sadece din özgürlüğü demek değildir aynı zamanda anlayış ve uygulayış özgürlüğüdür... olmadığı takdirde mezhepler arası kavganında önüne geçemezsiniz... Evet İslam tektir ama yorumları farklıdır... Afganistan müslümanları, Pakistan müslümanları, Hindistan müslümanları ve Türk müslümanları milletler farklılığı olduğu gibi kendi içlerinde mezhepler farklılığıda vardır... Eğer bu sistem uygulanmazsa bu ülkenin azınlıkları ve laikleri Şeriatı yönetim biçimi olarak getirmek isteyenlerin dini anlayış biçimlerine uymak zorundadır... Ben ve benim gibi müslümanlar inancımızın gereklerini imkanlarımız ölçüsünde uyguluyoruz bu birilerine göre azdır birilerine göre çok ve hiç kimse bu sebepten inancımı yargılayamaz hele uygulama şeklim hiç kimseyi alakadar etmez... O vakit nerede kalır kul ile Allah arasında olan gizlilik... Ve bağlılık... Dini çağa uydurmak zorundayız başka altarnatifimiz yok... 1400 yıl öncesinin şartları günümüzün gerçeklerine uymuyor... Bunda ısrar etmek daha çok islamcı olmak demek değil ancak dayatmacı olmak demektir... O noktadan itibaren din Allah'ın dini değil ancak dini uygulatıcıların dini olur ve ondaki samimiyet ortadan kalkar... Sizde bilirsiniz ameller niyetlere göredir denir... Ve Allah'ın insanların yapıp ettiklerini vicdanlarında olanla kıyaslayacağı kesin... Gerisi laf ebeliği ve kralcılıktır... Nerde kaldı özgürlük! Sayın sardunyam; sizin belirttiğiniz görüşleriniz, özgürlükçü ve laik olmak için ateist olmak gerekmediğini, dini değerlerin toplumsal bir egemenlik kurmak amacı gütmeden gönüllerde yaşatılabileceğini, bunun önemli olmadığını ortaya koyuyor. 1400 sene öncesinin kuralları bana dayatılmak istenmese benim ne alıp veremediğim olacak bu kuralları koyan insan ile ki onun hakkında olumsuz değerlendirmede bulunayım? Determinist bir bakışla kendi koşulları içerisinde gelişmiş bir süreçtir derim. Hatta bu bakış açısıyla kendi çağının koşulları içerisinde bir dönüşüme öncülük ettiğini bile rahatlıkla ifade ederim. Fakat tüm bu olumlu değerlendirmelerde bulunmam için o koşulların bugüne dayatılmaması, bugün de aynen ve kıyamete kadar geçerli olduklarının iddia edilmemesi gerekiyor. Bunları söylerken kesinlikle ateistleri yargılıyor değilim. Bir insanın kendini herhangi bir şekilde tanımlaması gibi, ateist olarak tanımlaması da doğaldır. Nasıl din çeşitli mezhepler içeriyor, felsefe farklı ekoller barındırıyor, ekonomi ve siyaset farklı tezler üzerinden gidebiliyorsa, ateizm dendiğinde de farklı görüşler kastedilmiş olabilir. Bu görüşler açıkça ifade edilebilmeli ve tartışılabilmelidir. Ancak insanlara belli bir dini benimsetip başka dinlere mensup olmak yasaklanamayacağı gibi, ibadethaneleri kapatıp tanrıya inanmak ve ibadet etmek de yasaklanamaz. Yani devlet yapısı bir inanç biçimine göre yapılandırılamaz. Tanrıya inanmak kadar inanmamak da bir inanç biçimidir. Laiklik bundan ayrı bir şeydir, inançlar devlet yapısına sokulmazsa rahatlıkla laik ve inançlı olunabilir, kimse de bunu tartışma konusu yapmaz. Ayrıca laikliğin dünyada en gerekli olduğu ülke olduğumuz gerçeğini vurgulamanızı çok önemsiyorum, bunun nedenini de halkı müslüman olup laik demokrasiyi gerçekleştirmiş değil tam, ama o yolda yürüyen tek ülke olduğumuz gerçeği ile açıklamanız çok önemli ve yerinde. Bu yüzden kimse bize AB yemini gösterip akıl öğretmeye kalkmasın. Hariçten okunan gazeller bizi bağlamaz.Tuzu kuruların vereceği akıllar bize hayretmez. Onlar sistemi pekiştirmiş, dinin devlete karışmamasını garantiye almışlar. Bunu henüz başaramamış olan biz, evrensel değerlerle çelişmemek şartıyla kendi gerçeklerimize göre balans ayarlamalarımızı ancak kendimiz yapabiliriz... Ne kadarda haklısınız... İkinizede aynen katılıyorum... Alıntı
Φ suheda Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Köyün birinde köylüler 4 vakit namaz kılarlarmış birgün toplanıp köydeki imama gitmişler demişler ki; İmam efendi bu 4 vakit namaz bizi yoruyor git müftüye söyle bunu 3 vakte indirsin Peki..demiş imam müftünün yanına gitmiş durumu izah etmiş,müftü sinirden kıpkırmızı; Siz benimle dalgamı geçiyorsunuz namazı 5 vakit kılacaksınız"demiş İmam köye dönmüş yol ağzında onu bekleyen kalabalık bağırmış "ne oldu imam efendi müftü indirdimi " İmam cevap vermiş.... Naaahhh indirdi bindirdi,bindirdi....... Şimdi herkes işine gelen fetvaya göre hareket etmek istiyor kişi müslüman ama başını örtmek istemiyor,ne yapıyor başörtüsünün farz olmadığını söyleyen ağızları kendine rehber ediniyor ve yerine getirmediği bu islam kuralını onların ağızlarından savunarak böyle birşey olmadığını söylüyor ve başını örterse laik olamıycağını demokrat olamıycağını düşünüyor ne komik değilmi? Hadi farz edelim ki Kuranı kerimde başörtüsü yok peki Peygamber eşlerinin başı açıkmıydı kapalımıydı?? Birde bu başörtüsü mevzusunu geçelim peki islamda namaz varmıdır? Müslüman olduğunu söyleyen kaç kişiden kaçı namazını kılıyor? Ve oruç ve zekat ve hac..... Peki içki içmek harammıdır?Ya zina? Hadi başörtüsüne bir mazeret buldunuz diyelim ki bana göre yok,diğerlerine mazeretiniz ne olacak?? Sakın bana "bu benimle Allah arasında"demeyin gülerim çünkü o zaman başörtüsü içinde konuşma hakkını kaybedersiniz o da kişi ile Allah arasında olan bir durum.. Bu ülkede Sütçü İmamlar vardı,bu insanların düşmana karşı başlattıkları ayaklanmaların ilk kıvılcımlarının başlama nedeninden habersizmisiniz? Baş örtüsüne siyasi bir etiket vurup bunu sadece belli bir kesime mal etmeye kalkarsanız çok ciddi bir hatanın içerisine düşmüş olursunuz? Daha önce olduğu gibi Alıntı
Φ sinan... Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Sayin sinan arkadasim bu kismini anlayamadim biraz acarmisin.! burda alman ,italyan kiz arkadaslarima bu kismi tercüme edemiyorum..bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz yani tam anlami ne oluyor.. neyin kurtulusuna erecekler.. bir zahmet .. aciklarsan artik son noktaya yaklasacagiz.! belki ister inan ister inanma onlari müslüman yapmak üzereyim.. yani Türbani geciriyorum kafalarina. Saygilarimla yamyam frankfurt kadınların mahrem yerlerinin henüz farkında olmayan çocuklardan başka kimsenin önünde açığa vurmasınlar; ve [yürürken] gizli görkem ve güzelliklerini belli edecek şekilde ayaklarını yere vurmasınlar. Ve siz, ey müminler, hepiniz topluca, günahkarca davranışlardan dönüp Allah'a yönelin ki kurtuluşa, esenliğe erişesiniz!(MUHAMMED ESED MEALİ) -------------------------------------- Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 o çok gördük dediğin isimlerin meslek olarak edindikleri şeye bir bak istersen kaplan.sosyete hocaları dediğin adamların senden çok daha fazla dini bilgisi olduğu kesin. ama hoşunuza gitmiyor değilmi? siz istersiniz ki kadını dövmekte dinen sakınca yok başını örtmekte en önemli dini vecibedir desinler. hatta kadının sesi bile erkeğe haramdır desinler onlar aydın ve hatta gerçek din adamı olurlar. işte inancınızı modern çağa uyduramadığınız için ülkemiz dün geçtikçe batağa sürükleniyor. bez parçasını ülkemizin başına çuval gibi geçirdiler önümüzü görmeden gidiyoruz. siz kalkmış burda televizyonda söylenen magazinel sözleri veriyorsunuz hemde siz ilahiyatçılardan daha iyi biliyorsunuz. siz yada sizin gibiler yanılıyor olamaz değilmi? ne kadar sabit fikirlilik. mantıkla düşünmek lazım peşin kabulle değil. Zekeriya Beyaz ne kadar doğru söylemiş eğer bir yeri örttüğü için kutsalsa en kutsal şey dondur. Tabi birileri bunu hakaret olarak ele alıyor başörtüsü ile don kıyaslanmaz değilmi evet çünkü biri siyasi sembol ağırlarına gidiyor. bir insanın en ayıp yerini örten şey kafasındaki kılı örtenden daha kutsaldır. aksini idda eden gülünç duruma düşer. Bakın sayın Blackcady olayı saptırmayın ben açık açık hocaların yalnış sözlerini söylüyorum, ben dayaktan falan bahs etmiyorum ben zekerya hocanın ,,oruçlu iken sevişilir ama ilişkiye girilmez,orucunu cinsel ilişki ile açar yorumunun yalnış olduğunu söylüyorum. hatta yalnış hatırlamıyorsam yine bunlardan biri idi tavukdan kurban olur diyenlerdendi.Nedense türkiyede yalnız iki ilahyatçı var gibi zekerya hoca ve y.nuri hoca ya medya özel ilgi gösteriyor . Benim aşağıda yazdıklarım yok dediklerini ayet göstererek kanıtladım o zaman sizde hocanın doğruluğunu kanıtlayın o zaman ZEKERYA BEYAZ: Orucu cinsel ilişkiye açabilirsiniz diyen,Oruç olmasına rağmen Öpüşülür Hem de dudaktan da öpüşür! Bunun öpüşmenin sınırı yoktur. Dudaktan da olur, yanaktan da diyen hocaya -Bu durum, bir zevke düşkünlük ya da Defte hakimiyelsizlik değil midir sorusuna ise Olsun. Zevk olsun. O günah değil, ayıp değil. Burada kesin karar "cinsel ilişkinin orucu bozduğu"dur. Cinsel ilişkinin anlamı iki şeydir DİYOR ve bunu aldığım terbiye gereği yazmamıyorum.. Bakara/187:Oruç gecesi kadınlarınıza cinsel yaklaşım size helal kılınmıştır. Onlar sizin için giysidir/eştir, siz de onlar için giysisiniz/eşsiniz. Allah sizin öz benliklerinize yazık etmekte olduğunuzu bilmiş, tövbelerinizi kabul edip sizi affetmiştir. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığı şeyi arayın. Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın. Mescitlerde itikâfta bulunduğunuz sırada zevcelerinizle cinsel temas kurmayın. İşte bunlar Allah'ın yasaklarıdır, bunlara yaklaşmayın. Allah, ayetlerini insanlara işte böyle açıklar ki korunabilsinler.(Bakara,2/187) YAŞAR NURİ ÖZTÜRK: -Kuran'da kurban kesmek ile ilgili bir ayet yoktur. Kurban kesmenin bayramlaştırılmasının da hiç bir mantığı yoktur ve hayvan kesmek diye ne bir ibadet ne de bir bayram vardır. kevser suresi/2. ''O Halde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes.'' Bu hocaya sormak gerekmezmi Hocam siz ilahyatı bitirdiniz bunca bilginiz var hiçmi kevser surasini okumadınız. Hoca okumadıysa siz okuyun bakın varmıymış.olayı saptırmayın lütfen Hac suresi/28. Gelsinler ki, kendilerine ait bir takım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah'ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin. -İmanın şartı 5'tir. Kadere iman, sonradan eklenmiştir. Nisa suresi/ 136 Ey inananlar! Allah’a, rasulüne, rasulüne indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba inanmakta sebat gösterin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitablarını, rasullerini ve ahiret gününü inkar ederse şüphesiz derin bir sapıklığa sapmıştır.” kamer suresi/49: Muhakkak ki, biz herşeyi bir kader-muayyen bir ölçü-ile yarattık Hoca kevser surasi ile kamer surasini okumayı untmuş galiba o nedenle yok diyor.... yine söylüyorum SABETAYLAR VARDI YİNE VARDIR bu tür hocalar belli bir kitleyi arkasına alıp yüz doğrunun içinde bir yalnışı zehir olarak enjekte etmektedirler. Buradan ben müslümanım diyen(geçinen)arkadşlarıma soruyorum Oruç lu iken sevişme olurmu,cinsellik olurmu (Bakara /187) imamın şartı kaçtır(Nisa suresi/ 136 VE kamer suresi/499)okuyup yorum yaparmısınız. Hoca efendiler döğru söylüyor diyorsanız bu konuda yazmayacağım. SAYGILAR. Alıntı
Φ sacma Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Sizler, dogmatik bir şekilde laisisit felsefeye iman etmişsiniz. Laisist felsefe, gerçekten tek başına doğru mudur? Biz, batı'nın kendi değer yargılarından müteşşekkil, altında pagan Grek ve Roma medeniyetlerinin olduğu (ki bunlar dünyevi ve hazcıdırlar), bunun da önceleri yanlış bir şekilde fazlasıyla uhrevi olan Hristiyanlığı biçtiği gerçeğini görmek zorundayız. Batı, kendi tarihsel sürecinin zorunlu sonucudur. alıp onu kendi kişiliğime ithal edersek, ters köşeye yatarız. Ama daha da mühim soruyu ben soruyorum: "Laiklik, evrensel bir hakikat midir?" Asla! bunu daha iyi anlamımız için hepimizin daha fazla bilim felsefesi okumaya ihtiyacı vardır. Ama şu kadarını söyleyeyim; laikliğe iman, apayrı bir dindir ve o zaman bizzat kendi içlerinde bir din çelişkisine düşürmektedir bireyi. «De ki: 'Biliyorsanız söyleyin, yer ve onda bulunanlar kimindir?' 'Allah'ındır' diyecekler. 'Öyleyse ders almaz mısınız?' de, 'Yedi göğün de Rabbi, yüce Arş'ın da Rabbi kimdir?' de. 'Allah'tır' diyecekler. 'Öyleyse O'na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?' de. 'Biliyorsanız söyleyin, her şeyin hükümranlığı elinde olan, barındıran fakat himayeye muhtaç olmayan kimdir?' de. 'Allah'tır' diyecekler; 'Öyleyse nasıl aldanıyorsunuz' de.» (Mü'minûn 84-89) Bu ayette görüldüğü üzere, Allah'ın tek ilahlığını tanımakla bitmiyor iş. Mesele aldanıp aldanmama meselesi. Yine mezumuza dönelim. Sanırım Althusser diyordu: "Kesin inançlılar". Kesin inançlılar, genelde belli bir ideolojiye katıksız inananlar için kullanılıyor. Bu durumda artık savunulan fikir, bağlı olunulan görüş, aşkınlaşmıştır ve iman konusu haline gelmiştir. İşte biz "laisistler" derken, laikliğin bir din olarak algılandığını ve onun savunucularının da, artık ona iman edenler olduğunu faş etmiş oluyoruz. Evet, din zaten kendisine inanılmasını ister; daha başka bir takım edim ve yasakalamalara sahiptir; ve diğer önemli ayağı da, muhakkak güzel ahlakı vaazetmesidir. ama onun en önemli niteliği iman konusu oluşudur. İman ise şeksiz şüphesiz'dir. Osmanlı bile tam teokratik devlet değilken, yanında söylediğiniz gibi kendi milli tarihimizden gelen örfi hukuk varken, kafada bir Taliban görüntüsü yaratmak ancak bir ******* göstergesi olabilir. Hem tarihe yabancılık, hem de felsefeden yoksunluk. Gördüğümüz üzere bırakın ılımlısını, laikliğin bükülmez bir iman nesnesi olduğunu siz söylemiş oluyorsunuz. Batı'ya güvensizliğiniz, sizlerin biz toplumun hakim çoğunluğu karşısında batı'dan destek görmeyeceğinize ilişkindir. Bu yüzden baskıyı savunuyorsunuz. Ama açıkça söyleyeyim; korktuğunuz hiç bir şey olmayacak. Karşınızda bir Taliban milisi olduğunu sanıyorsunuz, ama aldanıyorsunuz. Batılı değerler hepimizin içindedir. Kaldı ki, Türkiye'de ideolojilerin dönüştüğünü görmekten bile çooook uzaktasınız. Bırakın İslamcılığı, Muhafazakar'lığa bile tahamüllnüz yok. Ki muhafazakarlık, demokratik ülkelerde politik üçgenin bir ayağıdır. Demek ki demokratikleşmeye de tahammüllünüz yok. Baskı ve şiddet göreceğini düşünüp te diğerine baskı ve şiddet uygulanmasını meşru görenler, bir gün o meşruiyeti, güc yer değiştirince karşılarında bulurlar. Ama dediğim gibi; hiçbir şey korkularınızın sizlere gösterdiği kabuslar gibi değil. Nasıl ki sizler birey birey olarak farklıysanız, farklı halle durumlar düşünüşler içindeyseniz; sizin karşıtlık içinde gördükleriniz de aynen öyledir. Yoksa her zaman karşınızda sarıklı bir molla yok; veyahutta zorunlu cemaat üyesi bir ferd. Bununla beraber, özgür kişi, kimeye kendini beğendirmek zorunda değildir. Seçkin birisine kendisini beğendirmeye çalışmak kadar zaten daha berbat bir ********** olamaz. Batı'nın karşısındaki kendi seçkinlerimizin içine düştükleri durum gibi. Ama biz geliyoruz; ve bu *********** son vereceğiz. Süper Güç olma hayalini, toplumun fertlerine yeniden gösterteceğiz. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Sevgili Gecekuşu ve demirefe teşekkür ederim... Başörtüsü takmıyorum birilerine göre ben günah işliyorum bakın açıkça ifade ediyorlar bunlar Allahçılık oynayan şahsiyetlerdir... Allah'ın bazı ayetlerini diğer ayetlerinin önüne geçirirler sonra uyguladıkları ayeti kendilerine kalkan yaparlar... Başını örtüyorya tamamdır en önemli vazifeyi yerine getirmiş sayar kendini ve bu yüzdende taktir edilmeyi bekler... Çünkü o başını örtmüştür bu taktir edilecek bir davranıştır toplum taktirname vermelidir... Ancak nedense verdiğim ayetlere yanıt vermezler... Klasik yönteme başvururlar zaten bunun imanı zayıf baksana başınıda örtmüyor... İşine geldiği gibi yorumluyor... Evet arkadaşlar dürüst olalım hepimiz işimize geldiği gibi yorumluyoruz... Birileri kadının başını kapatmaktan daha önemli bir dini vecibe görmeyen düşünce biçimi... Diğerlerine saygı duymayı düşünce ve inanç özgürlüğüne saygı duymayı en önemlisi anlayış ve uygulayış biçimine saygı duymayı beceremezler... Tek doğru vardır oda onların bildikleri... Sonra başörtülerine saygı beklerler... Demokrasi yolcuları... Ben bu arkadaşların Kuran'ı Kerimi ilk ayetinden itibaren ele alarak tek tek yorumlarını almak isterim... Mesneviden bir hikayede ben anlatayım... Hz. İbrahim'in gecenin bir yarısı kapısı çalar... Yaşlı bir adam kapıda beklemektedir... Adam aç olduğunu ve kendisinin ona yiyecek bişeyler verip veremeyeceğini sorar, Hz. İbrahim adama kimlerdensin seni tanıyamadım der... Adam ben mecusiyim, filanca yerden, falanca yere gidiyorum der... Bunun üzerine Hz.İbrahim benim putperestlere verecek ekmeğim yok ancak sen benim Allah'ıma inandığını söylersen karnını doyururum der... Adam şaşırır ve çok bozulur Hz. İbrahim'e benim inancım satılık değil ve senin vereceğin kuru ekmek için inancımı satmayacağım istemem diyerek çekip gider... Adamın gitmesinden hemen sonra Allah-u Teala Hz. İbrahim'e buyurur... -- Ey İbrahim, kapına gönderdiğim kulumu niçin geri çevirdin... Ben 80 yıldır onun putperest olduğunu bildiğim halde rızkını kesmedim... Ona yiyecek gönderim... Bu kezde senin elinden rızıklandırmak istedim ama sen kulumu azarladın... Sana bu hakkı kim verdi ey İbrahim... Buyurur... Hz. İbrahim hem çok utanmış hem çok korkmuş olarak gecenin karanlığında kaybolan adamın peşinden gider ve ona yalvarır ne olur gel misafirim ol senin yüzünden Rabbim beni azarladı... Bizim anlayışımız budur biz bu ülkenin çoğun müslüman öyle ise geri kalanların düşünceleri önemli değil demiyoruz, ben yaratılışım gereği bir insanı ateist olsada öldüremem... Şimdi ben Allah'ın emrine karşı gelmişmi oluyorum... Ve bu emrin başörtüsünden daha az mıdır önemi? Başımıda bağlamıyorum demekki benim şansım hiç yok... Ama iyi bir insanımdır ben hemen hemen hiç yalan söylemem ikiyüzlü değilimdir, kul hakkı da yemem, elimden geldiğice ibadetimi kendi anlayışımla yerine getiririm... Bu konuda bir başkasına taviz vermem... doğaya ve çocuklara karşı çok duyarlıyımdır ama başımı örtmüyorum gerisinin ne önemi var... İşte ne hazindir ki birileri Allah adına hüküm verir ve size namaz sorar, oruç sorar, yapmıyorsanız yada yapıyorsanız taktiri onlara aittir... Çünkü kendileri desinler anlayışındadırlar... Alıntı
Φ sacma Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Bakın, öncelikle başörtüsünün dinen bir muamelat olduğunu görmekle işe başlayalım. Yani bir ibadettir; imanın şartı değildir. Hiçbir müslüman, başörtüsü takmayanın dinden çıktığını söyleyemez. Başörtüsü, kadınlar için şekil şartıdır; ancak bunu yerine getirmediğinde de müslüman olarak kalırsın. Amma velakin günahınını alırsın. Bir kıyasla: Namaz dinin direğidir. -Hadis_. Gerçekten de en önemli ibadettir. Ancak beş vakit namazını çok müslüman şu yada bu saikle kılamaz. Ama dinen sayılı meşru sebepler haricinde kılmazsa günahını alır. Bununla beraber yine imanlıdır. Sadece nefsine teslim olmuş, ödevlerini yerini getirmemiştir. Bunu, bazen günümü beynamaz (yani namazsız) geçiren kendim için de söylüyorum. Yani yapmadığım bir ödevi yerine getirmemekten dolayı sorumluluğumu kabül ediyorum. Bu yüzden günahkarım; kafir, imansız değil. Çünkü yasak ve emirleri tanımak kaydıyla, onlardaki aksaklığın seni günahkar yapar. Ama ben şunu demiş olsaydım: "Ya, bu namaz da neyin nesi! ne ilkel ibadet! 1400 yıl öncekiler yapmış diye ben de mi yapacağım. Hem buna zamanım yok. Hem elalem ne der bana? Diz çıkaran pantolonlarımın hesabını kime veririm?" gibisinden söylemlerle, namaz ibadetini yoksamaya çalışsaydım; çağa ve insanlara göre değerlendirmelerde bulunsaydım, o zaman ben küfürle flört içinde olurdum. Üstelik, namaz gibi Hz Adem'den bu yana var olan bir ibadeti, güya gelişmiş çağımızda gereksiz ve ilkel bulsaydım, üstelik Allah'ın bu emrini, Allah'a kafa tutmak pahasına eleştirseydim, hatta düpedüz savaş açsaydım; o zaman ben görünüşte müslüman, özümde ise münafık olurdum. Münafıklık ettiğini bilmeyecek derecede münafık hem de. Allah'a olan bir ibadet, sadece Allah için yapılır. Kimse şunu bunu desin diye değil. Gösteriş için yapanların cezasını yine Allah kesecektir. Bundan hiçkimsenin kuşkusu yok. Bir müslüman bile, diğerini gösteriş için suçlayamaz. Çünkü o zaman kendisi daha değerli bir müslüman olarak sunmuş olur topluma; o da gösterişe girer. Başörtüsü konusunda, açık hanımların temel savunma argünamınını serdetemiş oldunuz böylelikle. Ama bu kökünden sakattır. Hiç bir yanlışlık, size Allah'ın kesin bir emrini mantığınıza göre çekip çevirme hakkını vermez. Örtülüler kötüyse, siz iyi bir örtülü olmak zorundasınız. Kimse kimseye mihenk taşı değildir. Ölçüt, yalnızca Allah'ın bize bildirdiğidir. Birisinin namaz kılıp peşinden üçkağıtlıklar sergilemesi benim namaz ibadetimi bağlamaz. Her koyun kendi bacağından asılır. Allah'ın ayetlerinin birbirlerine üstünlüğü yoktur. Fakat burada sorunsallaştırılmış bir ibadetten bahsediyoruz. Başörtüsü serbest olsun da, hepimiz zekatı konuşuyor olalım. Ama yasaklayarak hiçbir şey yok edilmiş olamaz. bunu tekrar söylüyorum. İkincisi de, benim kızkardeşlerimden birisi açıktır. Bu toplumda her ailede açık ve kapalı yanyana yaşar; hem de özbeöz kardeş olarak. Artık bu namuslu sanılmadığınız yanılsamasını bırakın. Çünkü yanlış fikirlerinizin çoğusu bu temel yanılsamadan ileri geliyor. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Değerli kardeşim, arkadaşım... Bir şeyi inkar etmek başka, uygulamamak başkadır... Ben başı açık hanımların genel argümanlarını söylemedim nacizhane biraz latife ettim... Onlar yanlış yapıyorda demedim ben böyle böyleyim bunun hiç önemi yok çünkü başım açık dedim, siz ne dediniz örtülüler kötüyse siz iyi örtülü olun... Örtülüler kötü değildir arkadaşım böyle bir düşüncem yok insanlar dinle, örtünmeyle yada örtünmemeyle iyi yada kötü olmaz... İyilik ve kötülük kavramları vardır insanlar bunları uygular... Başörtüsü bu ülkenin en önemli meselesi değil dininde en olmazsa olmazı değil uygulayıp uygulamamak kişisel tercih... Ama bu türbanın siyasileştirildiği gerçeğini değiştirmez... Paravan yapılıp arkasından türlü kirli işler çevrildiği gerçeğinide değiştirmez... Ama benim ahlaki anlayışım ve bugüne kadar edindiğim tecrübe hiç kimseye şu sebepten ötürü sen günah işliyorsun, yada şu sebepten ötürü sevap işliyorsun diyemem... Allah'ın taktir edeceği ve değerlendireceği şeylerde insanlar üzerinde hüküm vermem... Hiç bir insan dört dörtlük bir dindar olamaz... Zaten bizden istenende bu değil... Yani istesekte elimizde değil... Namaz konusunda verdiğiniz örnek çok abes oldu kusura bakmayın... Ben zaten birşeyi inkar etmiyorum ancak görüyorum ki çok başka açılardan bakıyoruz... Dinler dibi görünmez kuyudur sayın arkadaşım bunu kendimize itiraf edemesekte hepimiz biliriz... Allah ayetinde buyurur bazılarının kalpleri mühürlüdür onlara anlatmayın ne söyleseniz sizi anlamazlar der... Bu durumda anlamayanların suçu ne sormadan edemiyor insan...? Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz sizi yok eder yerine günah işleyen bir toplum yaratırdım... Bu ayeti düşününcede insan zorlanıyor... Allah'ın bize emrettiği ve kesinlikle affetmeyeceğini söylediği şey Allah'ı inkar etmek ve ona ortak koşmaktır... Geri kalan bireysel günahların Allah ile kul arasında değerlendirileceğini düşünüyorum... Alıntı
Φ KIRMIZI Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Benim fikrimce Zekeriya Beyaz bu ülke için gerekli din adamlarından biri.Bu söz konusu röportajı ile beni çok güldürdü.Özelliklede iç çamaşırlarına itafen sözleriyle. Dini stand up çı. Alıntı
Φ sacma Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Sardunyam hanım. Yukarıdaki yazılarıma bir göz atın bir zahmet. Ben orada, toplumsal bir değerin baskı altına alındığında, sivil alan olan siyaset sahnesinde yer bulacağından bahsettim. (Okulda iken yoğun olarak siyaset bilimi dersleri aldığımız için kesmediğimize emin olabilirsiniz. Açın bir politika bilimi kitabını ve benim dediklerimin yüz katını görün.) Yani, mesela diyelim durum tersi olsa; biz kaba saba muhafazakarlar, her türlü iktidarı ele geçirmiş olsak, ve aynen şurdaki gibi demokrasicilik oynasak; siz açık olmayı hak olarak görenler, haklarınızı nerede savunacaksınız? Mitingleriniz de basılıyor üstelik; yaka paça götürülüyorsunuz? Biz de sürekli, Türkiye'de açılmama meselesi olmadığını söylüyoruz. Dağa mı çıkacaksınız bu durumda? Hayır. Mümkün mertebe demokrasi kanalları içinde, sizin haklarınıza, taleplerinize sahip çıkan parti yada partilere yöneleceksiniz. Çünkü sizin haklarınızı yönetime geldiğinde geri vermeyi planlıyor. İşte bu parti ve sizin ona yönelişiniz, sivil girişimdir ve başka alternatifi yoktur. Siyaset sahası da buna denir. Demek ki neymiş? Siyaset sahası= Sivil Alan. İkincisi.. Dini, kendi kaynkalarından öğrenmiyorsunuz da; kendi kafanızdan hüküm icat etmeye çalışıyorsunuz. Ömrünü Kuran'a, peygmaberimizin hayatı'na adamış din adamlarının açıklamalarını küçük görüyor, ama kendi çıkarsadıklarınızı hepsinden büyük görüyorsunuz. Din üç katlı binaya benzer. En temelinde İman, İkinci katında Ahlak, üçüncü katında ise İbadet bulunur. Bu kategori, bizzatihi Allah'ın vahiyleri indirmesinde açığa çıkmıştır. Yani İlahi amaç bellidir. Önce gönüllere İman nakşedilir. Sonraki ayetler ise güzel ahlaka ilişkindir; yalan söylememe, sözünü tutma, iyi olma, kötülük yapmama. En sonuncusu ise ibadete ilişkin hükümlere ilişkindir. Kuran'ın kronolojik olarak son ayetleridir bunlar. Namaz, oruç, zekat, hac gibi ibadetler. Ama ibadetlerin yalnız bununla yeterli olduğu çıkarılmasın. Dediğimiz gibi örtünme, bir şekil şartıdır ve ibadet hükmündedir. Siz yapmazsınız, orası dediğiniz gibi sizi bağlar. Ama yapanı engellemeyin; bir. İkincisi de, arkasında başkaca amaç aramayın. Yok siyasi emeller varmış falan. Eğer öyleyse, serbest bıraktır da, sömürülemesin bir daha. Esasında sizin bu siyasi art niyetler aramanız, bizzatihi siyasi bir görüştür ve kendiliğinden karşıtlığını doğurmaktadır. Eğer sorun sadece bu siyasal art niyet okumak ise. Ama dediğim gibi; sizler gitgide azalıyorsunuz. Bizler de yine de alçak gönüllülükle korkulacak bir şey olmadığını anlatmaya çalışıyor ve teskin ediyoruz. Ama size söyleyeyim: Bu havayı sürdürürseniz, bir dahaki seçimlerde yüzde 60 hayal olmaktan çıkar. Ama daha önemlisi... Boşverin... Tarih ilerliyor ve bu da küçük bir curcuna. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Ya inanın çok ama çok yüzeysel bakıyorsunuz klasik ilmihal anlayışı... Ne diyeyim size ben o anlayışın biraz üzerinde başka bir yerdeyim... Bu konuda da size hakkımda hüküm verme yetkisi vermiyorum... Kuranı anlayacak kadar aklım var Allah'a şükür... Sizin anlayışınız size benim anlayışım bana varsa bir eksiğim yada yanlışım ( ki sizin olmayabilir) onunda hesabı beni Yaratana... Hiç birşeyi kafamdan uydurmuyorum Kuran açık ve net değilmi ben size soruyorum siz beni itham ediyorsunuz... çok tanıdım bu zihniyeti... sizinle tartışmaya devam etmenin herhangi bir yarar getireceği kanaatinde değilim... Siz daha da ileri gider bide münafık dersiniz... Mazallah sizi günaha sokmayım... iyi akşamlar... Alıntı
Φ sacma Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Kuran büyük bir kitaptır. Herkes, zihni konumu itibariyle anlamlar çıkartır. Dolaysıyla bir çobanın anladığı da işe yarar; kendisini kurtarır; ama bir alim daha farklı bulgulara varabilecektir. Mesela o çoban proton-nötronlardan bahsedildiğini anlayamayacaktır; ama astronomi bilen bir alim bunu görebilecektir. Anlam dünyası buna benze.r Keşke ilmihaldeki kadar din bilgimiz olsa. O bile şu tartışmaları bitirmeye yeterdi. iyi akşamlar. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 5 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ekim , 2007 Hadi farz edelim ki Kuranı kerimde başörtüsü yok peki Peygamber eşlerinin başı açıkmıydı kapalımıydı?? arap kültürünü islamiyetin özüdür diye dayatmalıyız demek ki...? Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.