Φ KIRMIZI Gönderi tarihi: 1 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 1 Ekim , 2007 Budala (bir veda yerine kaim) Dün gece O’ndan bir yanıt gelmeyince Dönüp, O’na yazdıklarıma baktım Zavallı maymun suratlı ucubeler Ucuca eklediğim Harfler heceler tümceler Çıkıp oturdum bir dağın üstüne Parkam, not defterim, cigaram Sırtım yollara dönük, yüzüm dağlara Ve son günümü sürerek namluya Bir kez daha O’nun resmine baktım Dünya bakışlıydı, dünya gülüşlü Ellerindeki patiska nakış beklemekte Ve güneş kadar büyük ayakları Heraklitos’la dalga geçmekte Ve gölgesini valizine koymuş Bir park duvarının üstüne öylece oturmuş Beyaz atlısını beklemekte Dün gece Hak verdim Ahmet Haşim’in “Güzel, yalanın çocuğudur,” demesine Ve hak verdim Cesare Pavese’in “Şiir, bir budalanın denize bakıp, ‘tıpkı yağ gibi’ demesiyle başlar” Benzetmesine Ve yine dün gece Son rakımı son içime dökerek Haddimi bilerek Uzaklarda Dağ gibi durdum (Şubat 2001) Nurol Banabak Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2007 AŞK BİTTİ F.E.S. ve öbürleri için Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da Uzun bir hastalık gibi Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi Bitti. Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da Yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi Sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır İhmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım Pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim Belki bir yağmur yağar akşama doğru Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım Aşk da bitti diyordu ya bir şair Aşk bitti işte tam da öyle AHMET TELLİ Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2007 950'DEN NOTLAR Yüce dağ başları dumanlı dumanlı Irmaklar yorgun ağır İnsanlar yapayalnız Nedir üstümüzdeki bu karanlık bulut Irgatın akşamlara kadar düşündüğü nedir Yabancı bandıralar bayraklar emirler Ne maviliklerde ferahlık ne toprakta güven yurda ölüm tüccarları kurulmuş Bu vatan bu millet bu bayrak Satılmaz diyenden hesap sorulmuş Yollar fabrikalar tarlalar Bir hançer altında amansız Dağ taş haber bekler hürriyetten Nedir bu toprakların bitmeyen çilesi Nedir nedir nedir Bu gün karanlıkta apansız Bir çığlık yükseldi memleketten Ben bayraksız hürriyettsiz neylerim dedi Kınalı keklikler uçtu düz ovalardan tabur tabur Yabancı bu memlekette işin ne Yerin altında damar damar madenlerimiz var Bizi bekler Götürüp top dökemezsin Dağlarımız ırmaklarımız bize göredir Tarlalarımız bize kadar Ekemezsin Bizim bu toprak için Bu topraklarda dökülecek kanlarımız var Elini kolunu sallayarak bu memlekette Giremezsin çıkamazsın Biliriz yağmaya geldin yabancı Senin bu memlekette işin ne Biliyorum bir gün karanlıkta Kesecekler yolumuzu Ya siz çocuklar Nasıl anlatmalı sizlere olup bitecekleri Çocuklar bizim dediğimiz Yüzümüze utanç duymadan bakmaktır Mal değil mülk değil istediğimiz Size namuslu bir dünya bırakmaktır Vedat TÜRKALİ Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 17 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 17 Ekim , 2007 Uzak Yaşamaların Şiiri nehirleri yüklesen saçlarıma ölümü de önüme katarım bir gün şu üç beş kelime için kaç kez atıldım bilsen sokaklarına uzak yaşamaların şiirine dök beni yüzünün yalımında otağ kurduran ney/i çağır içimdeki şiiri dirilten çağı evinden döner gibi eve giden gelini mercan susuşlarından geçir çün sana verdim bütün dolunayları saçlarında aradım kaybettiğim yolları geceye yorumladım zülüflerini senin eski ustalardan kalma bir âh ile gel Alıntı
Φ Fuşya Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2007 Baka kalırım giden geminin ardından; Atamam kendimi denize, dünya güzel; Serde erkeklik var, ağlayamam. ORHAN VELİ Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2007 Boşluğa salıver ellerimi Gözlerinde Kelebek misali bir ateş ile Ömrüne ekle ömrümü Kozadan çıkart yüreğini… Bütün yabanıl öykünmeler benim… benim yüzümden di attığın o siyah leke… artık uzat ellerini göğün yanağına… bensiz özgürce… Oysa… bu çatlak toprağın bağrına neler ekmiştim ben… savurmuştum bütün cömertliğimle sözlerimi… Lâl oldum… Pervane misali bu yanmalar, köze dönmeler, leylak renginde batan güneşin alnından öptüm ben , sen diye… ölümüne… Sensizken çekildi kanım , sen/sizken tırnaklarımı batırdım kalbime… var mıydı öyle çöllere vurmak kendini… koymak dikensi bakışlara… Kadim zamandan kalma iz gibiydi , ellerinle uçarı tebessümüme dokunman.. senden sonra ben hiç gülmedim… güllerin arasından hep kızıl olanını sevdim de, zikrini susturmadım … kıyamadım koparmak dalından , ayırmak bülbülden… Böyle mahsun ,böyle gurbet içinde kalışlarım … ve her dem ah edişlerim … üşütmelerim... Koy beni gün ortasında , zemheri rüzgarlarda… azıksız kalmışsam öylece , susturmuşsam bendeki Hızır geçişleri, vurmuşsam başımı Meryem’in duasına , eyleşme tabib,kes ömrümün bedelini… F.Nur Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2007 Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2007 MIRILDANDIKLARIM Kırdın mı incittin mi birilerini Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler? Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda? Yeniden düşünmeliyim Dostluklarımı, ilişkilerimi Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı Yitirdim mi yoksa masumiyetimi? Borçlarımı ödedim mi? Doğru seçtim mi soruların fiillerini? Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış, Giysilerim ütülü, odam düzenli mi? Geri verdim mi aldıklarımı: Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları, Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi? Yokladım mı duygularımı Hâlâ sevebiliyor muyum insanları? Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma Ovmalı umutları Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım Mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar Gece telefonları, ıssız konuşmalar Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey O kadar çok anlattım ki Kendime kaldım anlatmaktan... Bunaldım kendisiyle boğuşmasını Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan, Ofset duyarlılıklardan Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum 'İçtenliğin' ya da 'dünya görüşünün' kirletmediği Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları Vitrin camlarına yansıyan yüzlerde Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar Hâlâ bir umut var mıdır Çıkmaz bir sokağa benzeyen bu avare avunması vitrinlerde Ne çıkmaz sokaktayım ne de mutsuz Sadece rüzgârlardan daha güçlü olmak istiyorum o kadar Açık denizlerde nice yolculuklara yelken açarken Kış güneşinin mutlu ettiği bir kedi gibi mutlu, emin, tasasız Sere serpe ve keyifli olmak tek isteğim ve dileğim Senin ve benim , yani bizim için... Murathan MUNGAN Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2007 DÖNÜŞ KENDİNEDİR ... Son göçmen kuşları bekle; ..ki o vakit sabrın sınandığı vakittir, Bıçağın kemiğe dayandığı andır. Kalan yanar !.. Kalan ölür !.. Bir hicret anıdır artık yaşanan Vefa yoksunluğundan devşirilmiş Kelimeleri çıkar at heybenden Boşalt sana ait olmayan Ne varsa; Günahkar işveleriyle Gönlünü avutan geceleri Geleceğini satın alan Sahtekar vaatleri Bitir artık boşa dökülen Bedava göz yaşlarını Bir uzun yolculuğa hazır olsun gövden Ardına dönüp de bakma çıkarken evden Yanına tuz al, Ve bıçak Ve aynayı Unutma çıkarken son defa Çiçekleri sulamayı Sil bütün işaretleri Ve yırt haritaları Onlar ki; Bilinen coğrafyalar içindir Senin gidişinse yalnızca kendinedir, Bıçak; Sünnet-i seniyyeden dir Bir yanı ölüme bakar O yüzdendir ki ölülerin üstüne en son bıçak konur Bir yanı hayata bakar ; Göbek kordonu nu keserken En büyük ihtilallerin ilk basamağıdır bıçak Bir isyanın alfabesidir ..ve patrona halillerin Hamam kurnasına kazıdığı Yelkenlinin pruvasında Saplıdır ucundan kıpkızıl Bir ısyan damlayan bıçak Mertlik ölmeden önce Sarığın ucu bele uzandığında Tuğralar basıldığında fermanlara Sürüldüğünde savaş sancakları meydanlara ...ve köslere tokmaklar vurulduğunda İlkin bele bıçak sokulur !. Masmavi bir çelikte sınanır Yiğitlik;meydanlarda Töredir; Kefen üste zırh giyilmez Töredir; Sürgün bıçaksız olmaz Bir sürgünlük ki Kendinedir Zor iştir yani Kazansan da,kaybetsen de Yetim bir zaferdir elinde kalan İhanetlerin,yalan dolanların Riyakarlıkların merhemi olmaz Yarası kapanmaz Tuz ki; bu zamanlar içindir Dağlandığında yaraların bir, bir Acı parçan olur Acı taş olur Yoldaş olur Kardaş olur Gelip iki kaşının arasına oturur Ayna ki; Peygamber emanetidir Acının resmini görmene yarar Ve acziyeti Ve seni yalansız sana sunar Gördüğünde acıyı Taş gibi toprak gibi Nesneleştiğinde acı Dönüş vaktidir artık Gül akşamına denk gelsin dönüşün Gül mevsimini başlatsın gülüşün O zaman işte heybene Kadim bir imparatorluğun Talan edilmiş hıncını koy Vefa koy Sabır koy Erdem koy Muhannete ,namerde söylenecek bir çift söz koy Dünyayı ;elinin tersi ile itebilecek iman koy Vatan koy Ki; vatansız iman olmaz Dönüşünde seni kucaklayan çocuklarına Merhamet koy Gece karanlığı gözleriyle bakana Yalansız sevgi koy Ölümlerde sınanmış sadakat koy Dostun yüreğine serpilecek su koy ..ve yetimin ve mazlumun ahı ile ıslanan göz koy haksızlığa isyanı koy ..Ve hakk yolunda Gelen her belaya Her zulme Ve her zulmete Gel buradayım Diyebilen bir yürek koy .. Ki dönüş vaktidir ;zaman Oyalanmak olmaz Yol uzundur çetindir Artık, dönüş kendinedir . Ahmet Kırmızı Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 Gönderi tarihi: 7 Kasım , 2007 birseyler olacak yarin durusundan belli kirdaki atlarin bulutlarin kosusundan belli kazisindan köstebeklerin topragi karincalarin telasindan belli birseyler olacak yarin belki bir tomurcuk belki bir agacin düsen yapragi belkide bir cocuk pek o kadar göremesek de uzagi kuslarin ucusundan belli birseyler olacak yarin öbürgünden önemsiz bugünden önemli Bülent Ecevit Alıntı
Φ ErdalAktas Gönderi tarihi: 11 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 11 Mart , 2008 Gözyaşlarımı biriktiriyorum Gözyaşlarımı biriktiriyorum, ilerde kendime ait bir göl yapacağım. Kenarında küçük, ağaçtan bir ev olacak. İçine küçük çiviler çakıp, özenle sakladığım büyük özlemlerimin resmini asacağım. Şömine de yalnızlığımdan kestiğim kuru odunlar yanacak ve ısıtacak içerisini, içimi... Serseri ruhumun postunu önüne serip, üstünde, itinayla yaşadığım sevdalarımın yıllanmış şarabını içeceğim. Beni bulmak isteyenler,sessizliğimin içindeki sesi takip ederek kapımı çalabilecekler.. ki bu ses sadece duymak isteyenlere duyuracak kendini.... Kapımın önünü, filtresini çocukluğumun renkli düşlerinin ateşlediği bir gaz lambası aydınlatacak. Bahçemde umutlarımla sulayacağım ve her mevsim yüzünü gösterecek çiçekler açacak. Pencere kenarlarına, tutkularımı yoğurarak yaptığım saksıları yerleştireceğim. Güneş batımlarında, üstüme, yaklaşan karanlığın montunu alarak, kurduğum iskeleden göle olta atacağım. Her akşam masamda bir otuzbeşlik hüzün, bol zeytinyağlı gönül salatası,ve beyazlığını düşlerimden alan bir parça peynir olacak. Sigaramın dumanını alsın diye masanın bir köşesine de, cevapsız kalan sorularımdan yaptığım bir mum yakacağım. Şarkılar sırayla dudaklarımı ziyarete gelecek, hüznümün tuzlu göz yaşlarını melodilerimin içinde başıma taç yapacağım. Sıradan bir günün sıradan bir gecesinden geçerken, şarkılar gözlerimi uzaklara taşıyıp yakınlarıma getirecek. Özenle sakladığım bol köpüklü isyanlarımı yolluk namına içeceğim... sarhoşluğum sadece sadık yarim yalnızlığımdan gelecek. Başımı yalnızlığımın omzuna yaslayıp, ıslanan gözlerimi ellerimin yorgun parmaklarıyla sileceğim. Hiç belli olmaz, belki de gereksiz korkularımın tahtalarından yaptığım sallanan saldalyemde geceye dalacağım. Olur da sızmazsam eğer,içimde hep benimle beraber olan sevimli haylazlığıma sarılarak uyuyacağım. Vadesi çoktan dolmuş ve sabırla beklenilen sıcak kavuşmalar girecek düşlerime ve her sabah yüzümde bu düşlerin bıraktığı buruk gülümsemelerle uyanacağım. Evet... göz yaşlarımı biriktiriyorum.. İlerde kendime ait bir göl yapacağım... Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 29 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 29 Mart , 2008 Siz Aşktan N'anlarsınız Bayım? Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Alt katında uyumayı bir ranzanın Üst katında çocukluğum... Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı. Aşk diyorsunuz, Limanı olanın aşkı olmaz ki bayım! Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca Havı dökülmüş yerlerine yüzümün Büyük bir aşk yamadımhayır Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım... Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı. Aşk diyorsunuz ya Ben istemenin allahını bilirim bayım! Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Balkona yorgun çamaşırlar asmayı Ki uçlarından çile damlardı. Güneşte nane kurutmayı Ben acılarımın başınıevcimen telaşlarla okşadım bayım. Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum. İnsan kaybolmayı ister mi? Ben işte istedim bayım.uzaklara gittim Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım! Süt içtim acım hafiflesin diye Çikolata yedim bir köşeye çekilip Zehrimi alsın diye Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz İlahiler öğrendim. Siz zehir nedir bilmezsiniz Zehir aşkı bilir oysa bayım! Ben işte miraç gecelerinde Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım, Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım, Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin Bir şiir aradım. Geçen üç yıl boyunca Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım. Ülkem olmayan ülkemi Kayboluşumu aradım. Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm. Bir ters bir yüz kazaklar ördüm Haroşa bir hayat bırakmak için. Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm. Kimi gün öylesine yalnızdım Derdimi annemin fotoğrafına anlattım. Annem Ki beyaz bir kadındır. Ölüsünü şiirle yıkadım. Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım. Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Acının ortasında acısız olmayı, Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım. Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım. Aşk diyorsunuz ya, İşte orda durun bayım Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım Kendimin ucundaöyle ıslak, Öyle kötü kokan, Yırtık ve perişan. Siz aşkı ne bilirsiniz bayım Aşkı aşk bilir yalnız! Didem MADAK Alıntı
Φ Yayamaz Kayımca Gönderi tarihi: 31 Mart , 2008 Gönderi tarihi: 31 Mart , 2008 DÜNYAYI VERELİM ÇOCUKLARA Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında dünyayı çocuklara verelim kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi hiç değilse bir günlüğüne doysunlar dünyayı çocuklara verelim bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı çocuklar dünyayı alacak elimizden ölümsüz ağaçlar dikecekler 21 Mayıs 962, Moskova Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 1 Nisan , 2008 İnsan değil ağaç olsam dallarım arasından rüzgarlar esse yapraklarım, çieklerim, meyvelerim olsa! mevsimleri yaşasam köklerimle toprağın derinliklerine sarılsam kuşlar konsa dallarıma yuva bile yapsalar... böcekler ,karıncalar yollansalar içime çürütseler oralarımı ballarım, sakızlarım olsa gövdeme bir insan yaslanıp uyusa ben bunları hiç bilmesem sadece ağaç olsam.. Erkan Oğur Alıntı
Φ Yayamaz Kayımca Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 2 Nisan , 2008 ANAYASASI İNSANIN Ustamız Eluard’ın izinden Kan yasası bu insanın: Üzümden şarap yapacaksın Çakmak taşından ateş Ve öpücüklerden insan! Can yasası bu insanın: Savaşlara yoksulluklara Ve binbir belaya karşın İlle de yaşayacaksın! Us yasası bu insanın: Suyu şavka döndürüp Düşü gerçeğe çevirip Düşmanı dost kılacaksın! Anayasası bu insanın Emekleyen çocuktan Uzayda koşana dek Yürürlükte her zaman CAN YÜCEL................. Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2008 ANLADIM Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, Kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış Kendi yolumu çizdiğimde anladım.. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil.. Bildiklerini bana neden yaşattığını anladım.. Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.. Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden. Neden hiç ağlamadığını anladım.. Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkaha çevirdiğinde anladım.. Bir insanr herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş. Çok acıttığında anladım. . Fakat, hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını, Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiginde anladım.. Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini elime koyduğunda anladım.. ''Sana ihtiyacım var, gel! '' diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana ''git'' dediğimde anladım.. Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittiğimde anladım.. Sana sevgim şımarık bir çocukmuş, Her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan. Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.. Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak. Gerçekten pişman olduğumda anladım. . Ve gurur, kaybedenlerin, cılızların maskesiymiş Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış. Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.. Ölürcesine isteyen, beklemez, Sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi, Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.. Sevgi emekmiş emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş..... CAN YÜCEL Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2008 Öyle bir hayat yaşıyorum ki, Cenneti de gördüm, cehennemi de Öyle bir aşk yaşadım ki Tutkuyu da gördüm ,pes etmeyi de. Bazıları seyrederken hayatı en önden, Kendime bir sahne buldum oynadım. Öyle bir rol vermişler ki, Okudum okudum anlamadım. Kendi kendime konuştum bazen evimde, Hem kızdım hem güldüm halime, Sonra dedim ki "söz ver kendine" Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin, Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin, Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin. Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayati seyredersin. Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım Öyle çok değerliymiş ki zaman, Hep acele etmem bundan, anladım... Nietzsche Alıntı
Misafir 7 renk Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 6 Nisan , 2008 ANLADIM Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, Kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış Kendi yolumu çizdiğimde anladım.. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil.. .. .. CAN YÜCEL mest oldum...teşekkürler paylaştığınız için Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 7 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 7 Nisan , 2008 Öyle bir hayat yaşıyorum ki,Cenneti de gördüm, cehennemi de Öyle bir aşk yaşadım ki Tutkuyu da gördüm ,pes etmeyi de. Bazıları seyrederken hayatı en önden, Kendime bir sahne buldum oynadım. Öyle bir rol vermişler ki, Okudum okudum anlamadım. Kendi kendime konuştum bazen evimde, Hem kızdım hem güldüm halime, Sonra dedim ki "söz ver kendine" Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin, Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin, Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin. Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayati seyredersin. Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım Öyle çok değerliymiş ki zaman, Hep acele etmem bundan, anladım... Nietzsche Alıntı
Φ deniz_kizi Gönderi tarihi: 7 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 7 Nisan , 2008 BU ŞEHRE KAR YAĞIYOR Bu şehre kar yağıyor Bir fısıltı gibi Geçiyor ellerimden rüzgar Bu şehre kar yağıyor Benim gönlümde yağmur Ve gözlerimde umut Beklerken sabahın ayazını Bu şehre kar yağıyor Ve ben üşüyorum.. Üşürken şehrin caddelerinde Barınacak bir çatı arıyor yüreğim Şehrin çatılarına da Benim yüreğime de karlar yağıyor Kapı aralığından görünen Gelecek çalıyor hayallerimi Gözlerimde sensizliğin matemi Ve sessizliğin fırtınası Seyrederken denizdeki öfkeyi Bu şehre kar yağıyor Ve ben susuyorum.. Sessizliğime gömüyorum Tüm gidişlerini Ve tüm gelişlerini Susan sesimle haykırıyorum Bu şehre kar yağıyor Denizler ağlıyor ardından Üsküdar en acımasız türküsünü söylüyor Önümde türkülerdeki Kahramanın yalnızlığı Ve dudaklarımda Yalnızlığımın ölümü Seyrederken rıhtımdaki son gemiyi Bu şehre kar yağıyor Ve ben soluyorum.. Bu şehre kar yağıyor Gözyaşlarım Kalemimden akıyor Tükeniyor tüm sayfalarım Bu şehre kar yağıyor Benim gözlerimde yağmur Ellerim ceplerimde Ve omzumda Sevdanın sensiz yükü Yaşamla ölümü ayıran Kirpiklerinin ucunda beklerken Bu şehre kar yağıyor Ve ben gidiyorum.. MUGAN Alıntı
Φ Yayamaz Kayımca Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2008 SESİN YARGILANIŞI Savunmadan kendini, Başı dik Dinlemiştir duruşmayı, Susmacasına. Kim tutsaklaşa, Ne kadar tutuklansa Hep kaçmayı başarmıştır, Kurtulmamacasına. Hep egemen, özgür kalmış, Tutsak almıştır güzelliği...Aşkı sürgüne göndermiştir yataklara, Kamcılarcasına. Yaşlandıkça anlamlaşan, Anıları unutulmaktan koruyan Bir ulu bekçi, göze karsı, Uyumamacasına. Bir çiçek, hiç solmayan, Hiç koparılmayan, Hiç yalanı olmayan, Sonsuzcasına. ÖZDEMİR ASAF Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2008 ACIYA DOKUNUR GÖLGEM sisli cam ardında güneşim gölgem acıyla akar ırmakta uzun suskunluklar esaretimi çaldı kime sitem etsem ona mahkum kimden geçip gitsem onda kalan.... kendine aykırı ıssızlık kendi sesine aşina şölen içinden çıkamayınca dışında kalan içinde kalınca mekansız kalan benim diyeceğim tek şey hiçliğim bana ait olmayan tebessüm aksi ağlamak gerekli burada çocukça hesapsız / kuralsız / aynasız şöyle sert bir hareketle bakmak ve birazda gitmek sırtında sayıklama oysa olmaz bütün bu ışımalar orta yerinde hayatın bir oyun ortada bir oyun ortaoyun işte ilk sahnem. ... kim silerse gözyaşımı aynamı ona vereceğim oyunlarımı / acılarımı / ıssızlığımı beni kim anlarsa onunla gideceğim kimi anlarsam onunla öleceğim peki benim için ölmesini kimden isteyeceğim ... öyle çok işim var ki henüz gölgemin resmini çizemedim henüz sisli camdan güneşime değmedim ırmağını geçmedim acının unutarak yaşadım yapmam gerekenleri unutulmayı umarak geçtim başağrılarımı öyle çok işim var ki henüz başa dönemedim yetmişsekize dönemedim sıcağı göremedim kerpiç yazgımın gözlerinden öpemedim ağlamak gerek burada söz tüketen aynaya ne kalmışsa ikinci sahnem. ... kim benden bilirse acılarını uçurum çiçeğimi ona vereceğim görkemli endişelerimi felaketimi ışıklı tennuremi ona vereceğim son raksımı son yanışımı pencereden saydambakışımı ona vereceğim peki benim için yanmasını kimden isteyeceğim ... sisli cam ardında güneşim battı ırmağımı kuruttu temasım ağlayanı kovmak lazım buradan yetmez ki şiirime çöl olduğu... veda sahnem. ... kim gözyaşımı silerse ellerimi ona vereceğim son temasımı / gayretimi / ümidimi peki benim için ağlamasını kimden isteyeceğim ... Emrullah Emin Alıntı
Φ haveran Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2008 Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2008 Boşver be yaşı başı! gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?.. şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan, sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver? koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını, gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna. Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda, ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında, bırak aksın yollarına. yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın. sen inan yüreğine, hem ona geçmezse kime geçer sözün?.. büyü büyü... bak ellerin ayakların kocaman. aklın da maaşallah yerinde, e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye. akıllı ol, yüreğin gelir peşinden, boşver yaşı başı, aşk var mı aşk, sen ondan haber ver? takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere. o çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün, atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü, öl gitsin... parayı pulu savurup, bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin, savrul gitsin... Boş ver be yaşı başı, kim tutar seni kim, kendi yüreğinden başka kim?. Aklını al da öyle git, ister bir duvara, ister bir odaya, ister kıra bayıra vur da git. Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine. O biri de gelir gerçekten istediğin oysa, seveceksen ve öleceksen uğruna... yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa... yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş. sen mi biteceksin? çekeceksen bile bayrağı, yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin? Can Yücel Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2011 Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2011 bir kadını ortadan ikiye böl.. yarısı annedir, yarısı çocuk, yarası sevgili ...yarası aşk.. duyanlar bunu bilmez, görenler anlamaz bunu ! yarısı rivayettir, yarası gece. Cemal Süreya Alıntı
Misafir skydavar Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2011 Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2011 Sevebilirim, hem de nasıl, dile benden ne dilersen, canımı, gözlerimi Kızabilirim, ağzım köpürmez, ama devenin öfkesi haltetmiş benimkinin yanında, devenin öfkesi, kinciliği değil. Anlayabilirim çoğu kere burnumla, yani en karanlığın, en uzaktakinin bile kokusunu alarak ve döğüşebilirim, doğru bulduğum, haklı bulduğum, güzel bulduğum herşey için, herkes için, yaşım başım buna engel değil, ama gel gör ki çoktan unuttum şaşıp kalmayı. Şaşkınlık, alabildiğine yuvarlak açık ve alabildiğine genç gözleriyle bırakıp gitti beni. Yazık. 1963 Şubat, Tanganika Maranga oteli Nazım Hikmet Ran - Şaşıp Kalma Üstüne Alıntı
Φ Radya Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2011 Gönderi tarihi: 19 Ekim , 2011 Doğrudur yıldırımın düştüğü, yağdığı yağmurun, bulutların rüzgarla sökün ettiği. Ama savaş öyle değil, savaş rüzgarla gelmez; Onu bulup getiren insanlardır. Duman tüten topraktan bahar boyunca, dökülüp yükselir birden gökyüzü. Ama barış ağaç değil, ot değil ki yeşersin: Sen istersen olur barış, istersen çiçeklenir. Bertolt BRECHT - Çagrı (Çeviren : Attilla Tokatlı) Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.