Ahmet AY tarafından postalanan herşey
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Muhterem bu haber 2006 tarihli, oysa ben 1997 tarihinde kudus gecesi sonrası tutuklanan süreçten söz ediyorum. Hem dünyanın hangi ülkei konsolosluk camı kırıldı diye böyle bir ceza verilsin. İlahi sayn-ın yazar... Not: Bir yanlışlık yapmıştım özür diliyorum, Nurettin ŞİRİN 12,5 değil 17,5 yıla mahkum oldu. Yanılmıyorsam 8 yılı aşkın süre yattıktan sonra eve dönüş yasasıyla çıktı.
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Soner YALÇIN'ın ettiklerni yargı gösterecek. O gazeteciliğin utanc yanıdır.
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
insaf! ŞİRİN Kudus gecesi düzenledi diye 12,5 yıla çarptırıldı. Cammış...
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Evet, ERBAKAN'ı da ekleyin.
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Evet yatan gazeteci vardı ve haberiniz yoktu. Çünkü sizi ilgilendirmiyordu, aftan yararlanıp çıktı; Nurettin ŞİRİN. Bakın bakalım suçu neymiş? Komisyonun kurulmasını en çok isteyenlerdenim ama Ak Parti döneminde hükümeti zorda bırakacak bir durum olmamakla beraber Derin devletin yaptiklari, cinayetleri çıksın isterim. Ama bu hakikat komisyonu için koşturanlar ECEVİT, DEMİREL, ÇİLLER, YILMAZ döneminde neden istemiyorlardı? Bunu hiç düşündünüz mü? Çandar, Birand A. Hakan gibi olunca mı sizi ilgilendirir? İşte bunu söylüyorum; Sizin gibi olmayınca sizi ilgilendirmiyor.
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Hafiza-i beşerin nisyan ile malüllüğünü yaşıyorsunuz. Bu ülkede yaşama özgürlüğü ellerinden alınan gazetecileri unutttunuz mu? Yurt dışına gitmek zorunda kalanları yok mu sayıyorsunuz? 28 Şubat ve sonrasında yaka paöa alınan ve 12 yılı aşkın hapis yatan gazetecileri nasıl hatırlamazsınız? Uğur MUMCU, Muammer AKSOY, andıçlanan, C. ÇANDAR, M. Ali BİRAND, İsmet İMSET, H. Hüseyin CEYLAN, Nurettin ŞİRİN, Yaşar KAYA, Metin GÖKTEPE. Yeni Şafak Gazetesi. Yoksa bunlar sizin için bir anlam ifade etmiyor muydu? Kastettiğim terör örgütleri; ETÖ, Devrimci Karagah adlı fason üretim vs.
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Bugün basın özgürlüğü yeterli olmamakla beraber tarihte hiç olmadığı kadar vardır. Ancak, "28 Şubat 1000 yıl sürecek" anlayışıyla hareket edip terör örgütleriyle işbirliği yapan gazetecilere özgürlük diye bir şey söz konusu olamaz.
-
GAZETECİ "BALYOZ" KULLANMAMALI
Bir kişinin imam olması onun yalancı, hırsız olmayacağı anlamına gelmeyeceği gibi bir doktorun da katil olmayacağının garantisi yoktur. İnsanoğlu her türlü iyi özelliklere, sağlam karakterlere sahip olabileceği gibi, oldukça kötü huylara, basit davranışlara da meyyal olabiliyor. Hiçbir “iyi” kişinin ebediyen iyi kişi kalacağı ve hiçbir “kötü” kişinin de ömrünün sonuna kadar kötülüklerle olacağına dair güvence yoktur. Bir gazetecinin, yazarın en verimli, en rahat bir şekilde çalışması toplumun yararınadır. Zira toplumu aydınlatma, toplumu enforme etme başta bu iki grubun işidir. Ama bu iki grubun; İşini kötü yap(a)mayacağının, İşini amacının dışında kullanmayacağının, İşini maske olarak kullanmayacağının, İşini insanlığın aleyhinde olacak emellere alet etmeyeceğinin, … İşi üzerinden yurdunu satmayacağının hiçbir zaman garantisi yoktur ve olamaz. Nice aydının, komutanın, yazarın, gazetecinin, bürokratın, siyasetçinin yabancı ülkelere hizmet ettiği tarihin kaydettiği gerçeklerdir. Bunu yabana atamayız. Anladığını gibi son tutuklamalara değineceğim. Hem askerler ve hem de ODATV yöneticilerine… Öncelikle daha önceleri de yazdığım gibi amacımız TSK’yı yıpratmak, orduyu zor durumda bırakmak, ne bileyim askeri küçük düşürmek değildir. Keza gazetecileri –sırf hükümete karşı tutum sergiliyorlar diye- karalama derdimiz asla bulunmamaktadır. Çünkü gayemiz üzüm yemektir, bizce bağcıyı dövmek ahlakla bağdaşır tarafı olmayan bir anlayıştır. Emekli ve muvazzaf askerlerin BALYOZ davsından tutuklanmaları son derece üzücüdür. 21. yy’da ülkelerin medenileşmede, demokratikleşmede oldukça önemli mesafeler katetmelerine karşın bizde hala ordu içinden birilerinin cuntacılık damarlarının kabarması oldukça üzüntü vericidir. Buna sivillerin de destek vermeleri anlaşılır gibi değil. Anlaşılması çok üç olan diğer bir konu BALYOZ tutuklularına dizilen methiyelerdir. Elbette ki yargı süreci bitmeden kimseyi suçlamamız doğru değildir. Ancak bugün özellikle Ak Parti iktidara geldikten sonra planlanan eylemler ve bu eylemler sonucunda ülkenin karşı karşıya kalacağı kaotik ortamı hedefleyenlerin 1 değil, 10 değil, yüzlerce belgeyle suçlanmalarını görmezden gelemeyiz. Keza bu zanlıların çok masum olduklarına da hiç inanmıyoruz? Neden inanalım ki? Bugüne kadar yapılan hangi darbe medya desteğini arkasına almadan yapabildi? Bugüne kadar yapılan darbelerde kaç babayiğit gazeteci esas duruşa geçmedi? “Ordu Göreve” sloganlarıyla yürüyen rektörlerin medh-u senasını gazeteciler-yazarlar yarışırcasına yapmadılar mı? Hal böyleyken ve bunca delil varken tutuklananların masumiyetine neden inanalım? Üstelik, Karanlık güçlerin hiçbir eylemi açığa çıkmamışken ve bunların üzerine gidilmelere izin verilmediğini de göz önünde bulundurduğumuzda ülkede gizli ellerin çok korkunç planları bizleri ne hale getirdiğini unutamayız. Son kırk yılı nasıl geçirdiğimizi yaşı müsait olanlar çok iyi bilirler. 12 Mart 1971 cuntasının antidemokratik, insanın kanını donduran planları hafızalarda taze ve canlıdır. Öğrenci hareketlerini “komünizm gelecekti” diye kanlı bir şekilde bastıranlarla 12 Eylül 1980 darbesinin söylemleri tıpatıp aynı değil mi? Uzatmayayım; Bugün tutuklanan Ergenekoncularla, BALYOZ’cular için kahramanlık methiyeleri dizenlerin en önemli gerekçeleri basın özgürlüğü. Peki, Bu basın özgürlüğü daha önceleri neredeydi? Yeni Şafak gazetesi basılırken, hiçbir suç unsuru bulunmazken neredeydiler? Suçsuzluklarına rağmen bu özgürlük havarileri neredeydi? Bugün gibi hatırlıyorum, Yeni Şafak o günlerde şöyle bir manşet atmıştı: “Bir gün hukuk herkese lazım olur”. Evet, bugün hukuktan, özgürlükten dem vuranlar o gün hukuksuzluk kol gezerken ne yapıyorlardı? (kesinlikle o gün hukukun yanında yer almadınız o zaman size hukuksuzluk gerek anlayışında değiliz ve bu anlayışı ahlaksızlık olarak görürüz) Gazetecilerin tutuklanmasını “basın özgürlüğüne vurulan darbe” olarak görenler ve bunu gerekçe kılarak “hükümet özgür basını susturuyor, muhalif gazeteciler susturuluyor” diyorlar. Eğer meslek ahlakınız varsa Cengiz ÇANDAR, M. Ali BİRAND gibi gazetecileri hain, satılık manşetleriyle BÇG ve andıçların malzemesi eyleyen basının kirli kalemlerine karşı ne yaptınız? Yoksa bu isimlerin katli vacip miydi? Nokta Dergisi linç edilmedi mi? Basın ahlakınız, sorumlu gazeteciliğiniz hangi tatil beldesindeydi? meslektaşlarınıza neden duymuyordunuz? Ahlaksızca fotomontaj hilesiyle “Ahmet KAYA APO’nun fotoğrafının altında konser vermiş” gibi gösterip VAY ****** diye manşetleyip kamuoyuna savcılara, faşizan kafalılara gammazlayanlar kimlerdi? İnanın inandırıcılığınızı tamamen kaybetmişsiniz. Siz ve başta Soner YALÇIN olmak üzere tutuklanan gazeteciler heronların tespit ettiği görüntülere “çoban sanmıştık” diyen komutanın, yüksek rütbeli bir subayın (galiba tuğgeneral idi) koyduğu mayınların, erinin eline pimi çekilmiş el bombasını veren subayın yaptıklarına dair bir cümle yazdınız mı? Sizin için özgürlük her şeye rağmen size mi has kılınmalı? Başkasının özgürlüğü nerenize düşer? Mesela Ceylan ÖNKOL’un yaşamına kastedenler kimler? Hiç merak ettiniz mi? yoksa sizi ilgilendirmiyor mu? İlgilendiriyor ise “özgürlükçü” basın mensuplarınız Ceylan’ın param parça olan cesedi ile ilgili bir tek satır yazdılar mı? Uğur KAYMAZ bu ülkenin vatandaşı değil miydi? 12 yaşındaki Uğur’a 13 kurşun sıkanlarla ilgili bir tek satır yazmayı mesleklerinin gereği görmeyenler neyin özgürlüğünü savunurlar? Tekrar ediyorum, onlar üzerlerine düşeni yapmadılar diye onlara hukuk dışı hiçbir muameleyi reva görmüyorum. Ama insanda birazcık utanma olur. Basın özgürlüğü, hukuk, adalet diye bağrışan bu koro insanlığın yerlerde süründüğü günlerde adeta el çırparak zalimlere destek oldular. Şimdi onlara hukuk dışı muamele edilmesin diye çırpınan bizleriz. Ne mutlu ki bütün sancı ve sızılarımıza rağmen adalet ve hukuk, özgürlük ve eşitlik herkes için diyoruz.
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Türkiye'nin gericilik diye bir sorunu yoktur. Türkiye'nin ilerlemeyen sözüm ona ilericilerin, statükocu Kemalist halkını beğenmeme sorunu vardır.
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Ulusalcı, Kemalist biraz faşist ülküücü soslular uzaydan göbeksiz ve tırnaksız halk bulup getirsinler. Başka yolu yok.
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
21 Şubat 2001'de bu ülkede sosyal demokrat-ulusalcı, ülkücü ve hiçbirşeyci üçlü koalisyon hükümetinin sebep olduğu bir krizi hatırlamıyorsanız google amcaya baş vurun. Ha, biliyor da bilmezden geliyorsanız... Türkiye tahrip edilmiyor. 80 yıldır tahrip ve komaya sokulan bir ülke şimdi dünyanın en saygın ülkelrden biri haline geliyor. Tahrip edilen hatta tar-u mar edilen bir şey var; Bu ülkeyi çiftlikleri sanan azınlık grubun baskıcı anlayışı yerle yeksan ediliyor, haklısınız.
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Bu ülke bütün yanlış ve eksikliklerine rağmen oturup kalkıyor Ak Parti'ye dua ediyor. Ülke uçurumun kenarından dönmedi mi? unutmayın bugün üçlü koalisyonlarınızın kriz makinasınca çıkarılan uyduruk krizin 10. yılı, ne çabuk unuttunuz?
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Size ne insanların ne giydiklerinden? Kot pantolon giyen Kolombiyalılar ilerici bizim şalvarlılar gerici mi? Fötr şapkalı DEMİREL'leriniz, Yalçın KÜÇÜK'leriniz ilerici de sarıklılar gerici mi? Tew lele... Mercimeğe gelince, Bu halkın kan emicileri halkın milli hasılasını vakkumlamışlarsa bu suç şalvarlıların, sarıklıların mı? daha 10 yıl önce bugün halkın onlarca katrilyonunu hortumlayanlar şalvarlılar mıydı? Sayın ECEVİT'iniz, BAHÇELİ'nizgiller değil miydi? İnsaf nerede?
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Sayın demirefe, Siz ne söylüyorsunuz Allah aşkına? Uyarıymış... Uyarıyı adamın adama muamelesi gibi yapmayı bilmiyorlar mı sizin aydınlarınız? Elbetteki bilmiyorlar; Zira dünya normlarının tam tersine bu ülkede adı aydına çıkmış bir grup önünü aydınlatamazken "aydın" oluvermişler. Nasıl olmuşlar? Kendi dinlerine, dllerine, geçmişlerine küfrederek. Aydınsa baksınlar çağlardan beri aydın nasıl olunurmuş? Göbeğini kaşıyor da sizin aydınınız ne yapıyor? Darbe olsun diye göbeğini çatlatıyor? Kaos olsun diye cinayetler planlıyor ve/ya planlayanlara destek çıkıyor. Aydınmış. Elbette ki toplum değişmeli, Statükoya hep karşıyımdır. Toplum çağın ötesine taşınmalıdır. Ama toplumunun bir kesimine (sadece ve yalnızcaTC.HP'ye oy vermedikleri) için aşağılayan(lar) bırakın aydın olması adam bile olamaz ve değldir.
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
"Türkiye'de irtica tehdidi var" diye bağıranların asıl niyeti geçen seçimlerden sonra anlaşılmıştı; "Göbeğini kaşıyan adamların oyları" ile iktidara gelinmemeliydi. Gelse ancak Kemalist, şöven, tektipçiler gelmeliydi, başkalarına caiz değildi! Halkın egemenliğini esas almak zorunda herkes. Halkın egemenliğine saygıda kusur edenler bizler için toplum nezdinde "küsur" olarak muameleyi isteyenlerdir. Ülke iyi yolda, kusurları da beraber gidereceğiz ve herkes artık nostalji girdabından çıkarak ülkenin daha özgürleşmesine katkı sunmalı.
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Bir zamanlar "irtica korosu"; Amaaaaaanıııınnnn Türkiye İran olacaaaaaaaaaaaaaaaak diye sahte gerilimlerle halkı korkutup bankaları boşaltıyorlardı. Sene-i devriyesini kutladığımız! anayasa kitapçığı fırlatmasıyla başlayan krizde bu ülkenin kaç milyar doları hortumculara gitti bilen var mı? Peki "demokrasi elden gidiyor" diyenler o yıllarda demokrasinin tank paletleri altında inim inim inlemelerine ne tepki gösterdiler? Bugün özgürlükçü diye ortalığı vuvuzela sesleriyle inletenlerler! ne yapıyorlardı?
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Ülke demkrasisi ve beraberinde hukuk devleti anlayışı antidemokratk girişimleriyle ünlü! kişi ve oluşumlara kâbus gibi çullandı. Alışık olmadıkları şey, şimdiye kadar demokratik hakların kendilerince belirlenmesi söz konusuyken şimdilerde kendilerinin anti demokratik ve darbesever uygulama ve kirli planlarıyla suç üstü yakalanmalarıdır. Kavga budur.
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
İnsan haklarının en az ihlal edildiği dönemdir bu dönem. ETÖ davasında çok az kişinin tutuksuz yargılanması söz konusu olabilirdi. Baskınların daha dikkatli yapılması mümkündü. Garanti hiçbir zaman hiçbir iktidarda kişilerin işi değil. CHP sabıkalı, doğrudur. Eğer sabıkasına uygun düşen demeçleri olmasaydı "potansiyel suçlu" tespitinizde haklı olabilirdiniz. Kaldı ki bütün CHP'lilerden değil partinin tüzel kişiliğinden söz ediyorum. Bu sebeple Kürtlerle özdeşleştirme girişiminiz batıl kıyasdır. İttahad Teraki ve darbe, İlköğretim düzeyindeki tarih bilgisine sahip olanın bulabileceği "kalas kalınlığında" harflerle yazılı yakın tarihimizde mevcut...
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Süheyl BATUM durup dururken söylese sizin gibi anlamamız mümkün olabilir ancak CHP darbe talepleri konusunda sabıkalıdır. Bu Süheyl BATUM'a has bir durum değil. Gelelim ETÖ sanıklarına Zanlıların/sanıkların tutuklu yargılanmalarını gerektiren her üç unsur da bulunmaktadır. Yani KUVVETLİ suç şüphesi, kaçma ve delilleri karartma ... kendimle çeliştiğim falan yok, siz çeliştirmek istiyorsunuz. ETÖ mutlaka ortaya dökülmeli. İttahad ve teraki anlayışıyla 21. yy da ülkelerin yönetilemeyeceğini (buna izin vermeyeceğimizi) herkes bilmelidir. Ak Parti yasal olmayan, insan haklarına mugayyir bir eylemde bulunursa ilk karşı koyanlardanım.
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Ne yapacaktı ordu? Kendi mensuplarına haksızlık yapılmışmış... Darbe planı yaptıklarına dair kanıtların varlığından dolayı "tutuklu yargılanmak üzere" cezaevine gönderilmişler. Şimdi bunun üzerine ordu; De get lo, mensuplarımı vermem mi deseydi? Gidin mahkemenizi buraya getirin, demesini mi bekliyordunuz? Böyle bir uygulama olabilir mi? Yapılan saldırılara kayıtsız kalmışmış. Bu memleketin istihbaratı var, olan biteni derlemiş, toplamış mahkeme doğru bulmazsa berat ederler. BATUM, basbayağı ordunun siyasete müdahalesini itemiş, karşılık olmayınca da orduyu böyle küçük düşürmüştür.
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Sayın GeceKuşu hemen merakınızı gidereyim; Çünkü Bülent ARINC'ın söylediklerine ben de katılıyorum. Zira darbe planıyla uğraşan o cuntacı grubla savaşa gidilmezdi. Zaten onlar Yunanistan ile savaş çıkarma, kendi uçağını düşürme planları yapıyorlardı. Şimdi bu cuntacıların olduğu bir dönemde savaş korkunç olurdu. Bu yönüyle Bülent ARINÇ haklı. Ama Süheyl BATUM bütün orduyu sadece darbe yapmadığı için tahkir etti. Fark ne kadar büyük... Saygılarımla.
-
KARTONDAN PROF. DARBECİ SÜHEYL BATUM
Süheyl BATUM; Bilim adamı, anayasa profesörü, siyasetçi… Süheyl BATUM 21. yüzyılın hukukçusu, hoca. Süheyl BATUM ATATÜRK’çü, İNÖNÜ’cü… Bu kadar titri, unvanı, sanı, şöhreti, sıfatı olan birisinden ne/yi duymak istemezsiniz? Elbette ki çağdışı bir anlayışı, çağdışı bir uygulamayı, talebi. Çağdaş olmayan bir yönetimi, çağdaş olmayan bir rejimi arzulamaını duymak istemezsiniz değil mi? Olmuyor ey halkım, olmuyor işte; Söz konusu CHP ise sizin istekleriniz olmuyor, para etmiyor, dikkate alınmıyor. Daha önceleri hiç olmadığı gibi yine olmuyor. Süheyl BATUM geride az biraz kalan CHP’yi batırmak için, tarihin çöplüğüne atmak için gelmemiş ise ne için geldiğini bilene, anlayana aşk olsun. Önce darbelerden darbe beğenmeyi öğretmeye kalktı, hani kendileri “hoca” ya. Sonra askerin ülke yönetimine ne kadar müdahale etmesi gerektiğini, sondan bir önce Ergenekon’cuları meclise nasıl taşıyacaklarını… Ama en son tek kelimeyle dehşet. BATUM, Zonguldak ADD’yi ziyaretinde; “Koca bir askeri yıktılar, meğer kağıttan kaplanmış, biz bunu asker zannedermişiz, meğer ABD içini oymuş oymuş, oymuş oymuş, oymuş oymuş. O koca ağacı hop diye yıktılar. Ancak CHP’yi yıkamadılar, diye konuştu.” Niye ola ki? Askeri böyle “tahkir etmek” (dolayısıyla tahrik etmek) nereden icab etti ki? Kahraman ordusunu böyle ti’ye almak için hangi içkiden zilzurna sarhoş olana dek içti de böyle pervasızlaştı. (Dikkat edin, “tıksırıncaya kadar” demedim) Aklı başında bir CHP üyesi dahi askere böyle “laf” söylemezdi. Peki, CHP’de bir Genel Başkan Yardımcısı olarak Suheyl BATUM nasıl böyle bir söz söyle(yebil)sin? Aslında Sayın BATUM’un CHP’de işi ne? Ne güzel Encümen-i Daniş onu genel başkan yapacaktı… Hem de dededen beri DP’ye. Öyle ya, Demokrat Partililiği kendi ifadesiydi. Peki, Suheyl BATUM neden böyle bir açıklama yapmış olabilir? Asker ne yapmadığı için S. BATUM böyle küplere binmiş? Asker askerlikle ilgili bir suistimalde mi bulundu? Ya da dış güvenlikle ilgili bir ihmalde mi bulunmuştur? Durup dururken askere böyle yüklenilmediğine göre askerin büyük bir kabahati! olmalı. Başka türlü böyle bir açıklamayı yapan birisine “kafayı yedi” muamelesi yapılır. En başta da CHP’liler tarafından. Evet, demek ki Sayın BATUM’a göre asker; Ya görevini yapmamıştır, Ya da görevini kötüye kullanmıştır, başkaca şık aklıma gelmiyor. Eğer asker görevini yapmamış ise nedir yapmadığı o görevi? Aslında yazının uzaması için Sayın BATUM’un amacını (sizin bildiğinizi bile bile) böyle iki bilinmeyen denklem gibi sunuyorum. Süheyl BATUM yetişmiş olduğu çevre, yerleşmiş olduğu siyasi gelenek icabı askerin yönetime müdahalesini mubah değil vacip, yok yok farz-ul ayn görüyor. CHP’nin yakın tarihine baktığımızda hep darbecilerin yanında olduklarını rahatlıkla görebiliriz. Kendilerini 12 Eylül darbesinin mağdurlarından saysalar da darbe bazen kendi yandaşlarını da ezebiliyor. Buna rağmen BATUM ve CHP darbe dışında bir çıkar yol bulamıyor. Bulamıyor, Çünkü, CHP olarak halkın oyuyla hiçbir zaman iktidara gelemeyeceklerini biliyorlar. Ancak darbelerden sonra geçici bir süre askeri rejimin hükümetini kurma ihtimalini sevdikleri için böyle feveranla askeri “göreve/darbeye” çağırıyorlar. Yani istisnalar hariç her CHP’linin isteği olan askerin iç siyasete müdahalesi son zamanlarda pek gerçekleşmemektedir. Askeri “kâğıttan kaplan” kılan da buymuş meğer… Eğer BATUM CHP’nin canına okumak için gelmemiş ise yukarıdaki tezimin arkasındayım, hem de sonuna kadar.
-
"GÜLER ZERE ÖLÜRSE TÜRKİYE EKSİK KALIR"
"Turkluk demek TURK MILLETI'nden gelmektir!" evet doğru Türklük demek Türk milletinden gelmektir. Biz Türk Milletinden değiliz, tıpkı sizin Kürt milletinden olmadığınız gibi. Diyarbakırlı arkadaş kendini öz be öz Türk veya ingiliz görebilir. Her milletten milletini inkar edenler çıkabileceği gibi o arkadaş da kendi milletini değil Türk milletinden olduğunu dşünüyor olabilir. İşte ben de bunu söylüyorum siz anlamak istemiyorsunuz:
-
KÜRTÇE BİLİNMEYEN BİR DİL Mİ?
En kısa zamanda sizin gibi düşünen halk bulup (nereden bulacaksak) ithal edelim!.. Hatta buna imkan yoksa sandıkları halktan uzak tutalım ya da halkı sandıklardan... Bu halk özgür düşündükçe yanılmamıştır. Yater ki militarizm olmasın, halk işini biliyor. Halkımı seviyorum, sizi de...
-
YÜKSEKOVADAN ÖĞRETMENİN HAZİN MEKTUBU
Size reva görüleni kınıyorum. Ama benim yegenim de Çanakkale köylerinde Kürt olduğu için gece araç vermedikleri için düşük yaptı, kendisi de kan kaybından ölümden döndü. Bizi bu hale getiren inkarcı, militarist ve Türk-Kürt şövenizmidir. Unutmayın ki o helikopterler onların dağda eli slahlı da olsa kardeşlerini öldürmek üzere havalanıyor, onları da anlayın. Birbirimizi anlamadan bugünleri de arar hale geliriz. Korkum bu... Tekrar bir Kürt olarak size reva görülen muameleyi kınıyorum.