Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

karçiçeği_m

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.930
  • Katılım

  • Son Ziyaret

karçiçeği_m tarafından postalanan herşey

  1. Ailemize hoş geldin arkadaşım..... iyi paylaşımlar diliyorum....
  2. karçiçeği_m

    Sibelce

    HeR ŞeY SeN oLuYoRSuN Da, o KaDaR SeN, BiR BeN oLaMıYoRSuN.. Hüzün yıldızları parlıyor yine gecemde, ne tarafa çevirsem başımı, bir SEN bakıyor bana… Ne zaman kahretse yüreğim, ağlamaya susasa ve ne zaman iki damla belirse göz bebeklerimde, bir SEN akıyorsun, sessiz çığlıklarıyla şehri uyandıran kaldırımlara… ‘ Ne zaman seni düşünsem’ desem yalan olur… Hep aklımdasın ya! Her saniye bir SEN daha çakılıyor aklıma… Ellerimi her uzatışımda Mavi ye umut dilenmek için, SEN batıyorsun avuçlarıma SEN bakıyorsun bir çocuğun gözlerinde, bir bebeğin kokusunda SEN kokuyorsun, bir SEN seviliyorsun onca yüreğin arasından… Her şey SEN oluyorsun da, o kadar SEN, bir BEN olamıyorsun sevdiğim.. Bir benim gibi sevmeyi beceremiyorsun… Her tohum ekişimde toprağa, birkaç gün sonra SEN filiz veriyorsun. Gittiğinde bir asma ekmiştim evimin önüne, gün geçtikçe büyüdü, çardak yaptım kendi kendime.. Şimdi kapımın tam önüne düşen bir dalı var, sanırım onu kesmeliyim. Çünkü kapımdan dışarı her adım attığımda bir SEN çarpıyor yüzüme… Neden yağmurlara benzettim ki seni? Şimdi her yağmurda, SEN yağıyorsun bu koca kente… Sana güneşim demeseydim keşke… Her sabah yatağıma SEN vuruyorsun penceremden… Lanet olsun! Keşke Kalbim demeseydim sana… Şimdi her an SEN atıyorsun içimde… SEN den kurtulmanın bir yolu yok mu yar? SEN imkansızsın… BEN imkansızlıklar denizinde cılız kulaçlar atıyorum hayata dair, boğuluyorum arada bir… Yine de kıyamıyorum sana… Keşke, ‘Bu can seninle yaşıyor’ demeseydim sana. Şimdi her boğuluşumda SEN dirhem dirhem ölüyorsun, öldürüyorsun ! Yani her şey SEN oluyorsun da, o kadar SEN, bir BEN olamıyorsun sevgili… olamıyorsun! Yaşayabilmen için benden gitmen lazım… Yaşayabilmem için benle olman lazım…
  3. karçiçeği_m

    Sibelce

    AHHH AŞK Aşk iki kişi arasında asla eşitlenmeyendir...* Gözün başkalarını da görüyorsa sevdiğini sevmiyor musundur artık? Birini sevmek topyekûn kapattırır mı "dükkânı"? Kepenklerin inmeli midir, elenmiş un varsa elek asılmalı mıdır duvara? İnsan güzel adamları ve güzel kadınları "görüyorsa" hâlâ, hâlâ "bakıyorsa", aklından "Acaba?" diye geçiyorsa, aslında o kadar da dolu değil midir içi? Bir boşluk mu vardır aslında? Ondan mı yani mesela? Liseli bir meram gibi görünen bu bahis, derdi ömürlüktür esasında. Eğer bir tür "kalbî lobotomi" olabilseydi, birini sevince artık ömrünün sonuna kadar kafan karışmasaydı hiç, başka bir şeyi, başka kimseyi düşünemez hale getirilebilseydik kendimizi bir ameliyatla... Oh! Ne şahane olurdu. Konu kapanır, işimize bakabilirdik. Ne ki hayat bölünüyor ortasından bazen. Nar gibi çatlıyor kalp yumuşak karnından. Dağılıyoruz kırmızı kırmızı, toparlayamıyoruz tanelerimizi. Ama işte kalbimiz çırpıştı diye hata da yapmak istemiyoruz; hayatlarımız çok fena kıymetli. Tanıdığımız, sevdiğimiz, güvendiğimiz, alıştığımız hayatı bırakmak, bir güzele feda etmek elimizdekini de vicdani bir mesele. Bir vicdan ve korku terazisi çalışıyor hep içimizde. Ne kadar korkuyoruz kaybettiğimizin yerini dolduramamaktan? Kalbimiz buruşacak mı kapılmasak hiç o yeni rüzgâra? İhtiyarlamış gibi mi hissedeceğiz? Başlangıcın heyecanı mı daha büyük yoksa kaybetmenin korkusu mu? Bir yeni ile karşılaştığımızda içimizin karmaşık hesap makineleri başlıyor tam yol çalışmaya. *Günahın lezzeti* Yanımızdaki, hayatımızdaki meşru olandır hep. Kabul edilmiş olan, arkadaşlarımıza tanıştırılmış olan, bizimle birlikte hatırlanan, birlikte hatırlandığımız kişi. Birini bırakmıyorsun ki bıraktığında, kendinin onunla tanımlanmış halini de bırakıyorsun aslında. Kendinin o kabuğunu bırakmak kolay mı? Diğer yandan günah, her zaman daha lezzetlidir sevaptan. Ah günah! Bir nar gibi çatlar ve çatlatır insanı ortasından. Ne çok kırmızıymış için, görür ve hayret edersin kendine. Neler neler yapabilirmişsin meğerse! Yeni insan hayretleriyle gelince meclise, minderler kaldırılır, döşekler havalanır. Ah! O tatlı günaha yer mi bulunmaz! Ama ya eğer hayat güvenmek demekse? Ama ya hayat aslında bir hayretten uzun sürerse? Mesele budur ve hiç hakiki anlamda hesaplanamaz. Ama bilirsiniz siz de, nar bir kere çatlarsa kimse taneleri toparlayamaz. Çatlatmayayım desen nar kıpırdar kıpırdar, duramaz. Ve kimse böyle büyük kararları verecek gücü kendinde bulamaz. Kimse doğrunun ne olduğunu, benim diyen kimse, bilemez. *İşaret ver hayat!* Kimse sevilmemeyi göze alamaz. O yüzden kimse kimseyi terk etmek istemez, karşıdaki anlasın da gitsin isteriz hepimiz. Ya gitmezse? O zaman bu büyük ve tehlikeli ve günahlı kararlar bize kalmasın isteriz. Bir işaret versin hayat. Biz istemeden olsun, kalbimize hesap verirsen "Başka ne yapabilirdim ki?" demeyi dileriz. Öyle bir şey olsun ki kaçınılmaz olsun günah. Öyle bir şey olsun ki sen sorumluluğunu alma olanların. Öyle bir şey olsun ki, tufan gibi alsın götürsün seni. Sen seçmemiş ol başına geleni. Bedeli ödenmesin yani. Nar kendi kendine çatlasın. Sen dur öylece. Ellerin iki yana açık. "Ne yapabilirdim ki? Olacağı varmış" de. Çatlasın nar, saçılsın hayatın yerlere...
  4. Uzay'da HaYaT var mı? Onu bilemem ama senin burada olduğunu bilmek en güzel bi şey... Hep yanımda ol e mi kardeşim? :)

  5. banane ya bende yazcam sana.....hemde en sevdiğim şiirin en sevdiğim kısmını... ........................ Saçlarındı diye düşünüyorum ömrümüzü çözdükçe savrulan rüzgârdı saçların ve ikide bir aklıma düşüyor aynı soru -Aşkı bilmiyorsam nasıl değiştiririm kendimi, seni ve bütün dünyayı.. Sevgiler canımıniçi...özlüyorum seni
  6. karçiçeği_m

    Sibelce

    Bu İş BiTmiŞtiR Bi bitisin son sozlerini nerene sakliyosun gozlerinde…. Goster hadi bana , cesaretin varmi soylesene! Sende biliyorsun hayat oyle kolay bi yolculuk deil. Ciktigin yollarda hep bi engeller var ki , vardiginda hedefine tadina varabilesin die. Yoksa ne kiymeti kalir eline gecen , onun ugruna savas vermediysen? Ama sen yine , yine gitmeyi deniyosun. Kararli sozcukler cikariyosun dudaklarindan : Bu bi bitmistir diyosun surekli , tekrarlarinda kendine de inandirmak istercesine. Bu is bitmistir! Keske dilinden cikarttigin sozcugun kolayligi kadar ciksa yurekten de , keske yine ugrasmasak paramparca kalbi toparlamaya… keske… keskelerle olsaydi eger benim bu iliskide soyleyecek o kadar cok keskem vardi ki… Git! Inanki git , artik savasamiyorum seninle. Sabaha kadar yapilmis sinir harbinin ardindan hala uyumamis gozlerim ve artik uyusuk hissettigim vucudum su anda git diyebilecek kadar cesaretli sana. Bi uyusam , bi daha uyanmasam diyorum ( bi damla gozyasi dokuluyo) bi uyusam ,ve uyandigmda ohh kabusmus desem. Sen desenki ne gordun ruyanda kanter icindeydin gece , sarilsam sana , gecse icimdeki huzursuzluk! (icim aciyo) Git! Inanki git. Ben artik guclu de hissetmiyorum kendimi , agir geldi bu ask bana. Toparlayamadim kendimi senin hep kuskucu sevdan karsisinda. Kendimden suphe eder oldum sayende , yaparmiyim acaba oyle die sorular sorar oldum kendime , beni kendime bile yabancilastirdin sen. Sevdani yuregime koydum dedikce ben sana , sen hep baska seyler aradin dilimde , gozumde , aklimda , gecmiste hatta gelecekte. Git! Oyle kirici oluyosunki ofken sardiginda benligini. Sonradan ozur dilemeyi iyi beceriyo olsan ne farkederki , su an 2 gundur suren mide krampina sebepse sozlerin , ozrun ilac olacakmi? Ozrun affedilir ama silinecekmi sozlerin beynimden. (bi an allahim olsem de , su an surda varolmasam diyebilecek kadar acitmisken sen benim canimi , ne kiymeti var paylasilan guzel anlarin , olumun adini andirdiktan sonra sen bana) Bi gidisin son sozlerini nerde sakliyosun simdi? Suskunlugunun ardindan gelen deli firtinada vuruldum ben dun gece. Artik ne yapsan , ne desen daha fazla incinmez bu kalbim.( bi damla daha dustu) yazik bi veda kaldi bu sevdaya , sen yakistirdin , soylemek bana dustu! Icten gulusunun yerini gaddar , vurucu sozlerin aldi. Sicakliginin yerini bi soguk firtinada kaptirdim dun gece. Sabaha kadar iskenceye cekilmiscesine lime lime acittin her hucremi. Keske vursaydin da acisi gecseydi bi zaman sonra , simdi soylesene sozlerinin izlerini ne silerki yuregimden? Hep hatirasi kalsin die yaptin yaptin sen bence , oyle acimasizdin ki dun gece , artik ne dusunecegimi sasirdim ben! Hep sana isyan ettigime bakma , sozum sana die , sozcuklerim sana die hep sanaymis gibi gozukuyo. Inan kendime bi yazi yazsam , bu kadar ozenle secilmis kelimelerle suslemezdim onu. Sen cezayi kendine kestin hesapta , seviyorum ama git diyosun. Gidiyorum zaten , endiselenme. Kalmaya niyetim yok artik. Ama bana oyle bi ceza verdinki farkinda olmadan , kendimi nasi kendime getiririm die dusunuyom kara kara . kendimi nasil kendime getiririm yeniden ??? Aramakmis oysa sevmek , ozlemekmis oysa sevmek Bulup bulup yitirmekmis guzel bi oyuncagi! Yalanmis hepsi yalan… Sevmek diye bisey varmis , sevmek diye bisey yokmus… Hoscakal..
  7. O olmazsa yasayamam." demeyeceksin. Demeyeceksin iste. Yasarsin çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kirilirsin. Ve zaten genellikle O daha az sever seni, Senin O'nu sevdiginden. Çok sevmezsen, çok acimazsin. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsin hem. Çalistigin binayi, masani, telefonunu, kartvizitini... Hatta elini ayagini bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin degillermis gibi davranacaksin. Hem hiçbir seyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsin. Onlarsiz da yasayabilirmissin gibi davranacaksin. Çok esyan olmayacak mesela evinde. Paldir küldür yürüyebileceksin. Ille de bir seyleri sahipleneceksen, Çatilarin gökyüzüyle birlestigi yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Günesi, ayi, yildizlari... Mesela kuzey yildizi, senin yildizin olacak. "O benim." diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasini istiyorsan bir Seylerin... Mesela gökkusagi senin olacak. Ille de bir seye ait olacaksan, renklere ait olacaksin. Mesela turuncuya, yada pembeye. Ya da cennete ait olacaksin. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yasayacaksin. Hem her an avuçlarindan kayip gidecekmis gibi, Hem de hep senin kalacakmis gibi hayat. Ilisik yasayacaksin. Ucundan tutarak... Can Yücel
  8. karçiçeği_m

    Sibelce

    Gel boğuluyorum Boğulmayı hafife alma, uzun sürer bir çırpıda olan bir şey değildir. Düşünecek kadar zamanın vardır. Simyager bir tanrının armağanıdır boğulmak insanoğluna. Kolay değildir boğulmak, en az bir izdüşümlük vakti vardır insanın zamanın karşısında. (İZ! ini alayım düşÜM sende kalsın.) gel boğuluyorum Gel deliriyorum Delirmeyi hafife alma, maharet ister Arif olmadan yapılacak bir şey değildir. Anlayacak kadar zamanın yoktur her şeyi. Şakacı bir tanrının armağanıdır delirmek insanoğluna. Kolay değildir delirmek, katran kadar koyu, kolonya kadar uçucudur yitirilmiş zamanların asfaltında. Gel deliriyorum Sebebi sen misin bunların? İlacı sende mi zamanın? Gel öğreniyorum Öğrenmeyi hafife alma, her daim kendini yineler Kaçak(çılık) oynadığımız kelimeler olmadan yapılacak şey değildir. Kaltak bir tanrının armağanıdır öğrenmek insanoğluna. Kolay değildir öğrenmek, kaldıramaz çoğu yürek koca okyanusun büyüK balıklarına yem olmamayı. Haydi gel! Vakit kaç(A)mak vaktidir. Gel öğreniyorum Gel çoğalıyorum Çoğalmayı hafife alabilirsin, her saniye yeni bir ben biter durur yanı başımda. �Karasızlığım, onun çekingen kızı yalnızlığım, amca çocuğu hüznüm, coşku ve depresyon kan kardeşler.� Ah unuttum! Tanıştırayım �ömrümün törpüsü kaçak(çılık) arkadaşım�. �Bende nice ben vardır benden içeri. Kararsız bir tanrının cezasıdır çoğalmak insanoğluna. Kolaydır çoğalmak, ben her dakika biraz daha fazla gelirken kendi coğrafyama. Gel çoğalıyorum. Sen kuru gül yaprağı mısın ki beni taşırmadan dâhil olacaksın coğrafyama? Ömür törpüm ben yüzmesini bilmem, girdabından kaçarım. Dördüncü arıyorum yüreğime (ben, sen ve o şirket olup zamanı araya alacağız) Boğuldum. Delirdim. Öğrendim. Çoğaldım. Ey sevdasına gönlümü ateşe verdiğim, şimdi gel yanıma ve dola kollarını boynuma, ateşin yaksın tenimi gecenin kadifeden yatağında, tenin tenime değsin ben yok olayım dudağının ıslaklığında, damarlarıma kan yapayım yanaklarının kırmızılığını, ibadet edeyim Mecusi toprağındaki Zerdüşt misali bedeninin kıvrımlarında. Soluğum tıkanana kadar sarılayım, ruhunu ruhuma katayım, ey sevdasına yüreğimdeki gemileri yaktığım, gel, gel ki karışsın bedeninin suyu suyuma, tuzu tuzuma. Haydi gel! Vakit sevişmek vaktidir. Taşırmadan sızıver kuru gül yaprağı olup bardağıma. Can katalım gecenin bozkırlarında canımıza ............................. alıntı
  9. Sevgili Hayat...

    Neredesin güzel arkadaşım... Özledik seni... Üstelik birşeylere de canın sıkkın olduğunu belirttin... İşte biz dostları var ya ve en azından bir merhbana bile asret kaldık...

    En azından Hayata serin rüzgarlar estiren düşüncelerinden marum bırakma bizi olurmu?... Sevgiler... :)

  10. Tengeriin Boşig...sana ne desem bilmiyorumki..insan bu kadar şeker bu kadar içten ve bu kadarda dost canlısı olmazki..iyiki tanımışım seni iyiki sırdaşın olmuşum. Öğretmenim diliyorumki sana bunu söyleyen bir sürü öğrencin olsun...geleceğe umutla bakan aydın öğrenciler yetiştiresin.. Veee aşk hep sana yakın olsun..korkulardan uzak gerçek bi sevgi yaşaman dileğiyle sevgili kardeşim....
  11. karçiçeği_m

    Sibelce

    BiR YaNıMıM ÖLMeSi Mi GeReKiYoRDu... Bazı anlarda; gecenin karanlığı hiçbir şey anlatmaz, ay aydınlığı ağartmaz hiçbir şeyi. Bir dalga sesine bin anlam yüklemek böyle anların işi değildir. Böyle anlarda bir başına yürümek gerek, nereye kadar olursa... ... Vakti geldiğinde bir uçağı seferinden alıkoyabilirim. ama yazın daha başlarında; bir yaprağın dal ucunda erken gelen ayrılığa direnmesi, anlam sızısıdır... Her ayrılıkta yitip giden bir parçamız var. Her ayrılık yavaş yavaş öldüğümüzün habercisi, her ayrılık bir sonbahar... Neredeyse hergün geçtiğim bu yolda, daha dün, neden farketmemiştim ayaklarımın altındaki bu kadar çok ayrılmışları?.. Onlarla aramdaki yakınlığı hissedebilmem için gözlerimden yanaklarıma giden yolun kaldırımdan geçmesi mi gerekiyormuş?.. Her çekip giden bunlar gibi ayaklar altında mı kalıyor?.. Öyleyse neden ben başaramıyorum dalından erken ayrılan yaprakarı topuklarımın altında ezebilmeyi?.. Her dil; ayrılığı aynı kelimelerle mi anlatır ve her düşen yaprak dünyanın her yerinde bir ağıt mıdır?.. Eğildim ve bir tanesini alıp ellerim arasında sıkıca bastırdım göğsüme. Her sızıma batsın istiyordum, diken gibi... Olmuyordu; vakitsiz düşen yaprak bile, bir yürek sızısına batmak yerine, kendisini parçalıyordu unufak... Bir yaprak kadar olamamıştı işte aşk. Her zerreme işlemiş ve bir anda veda etmişti, bütün dünyamı ayaklar altına alarak. Hayır, bu olmamalı aşk. Aşk, zamanı gelmiş bir yaprak gibi kör bıçak kesip bütün geçmişi parçalayarak düşmemeli yere, kökünün oralarda kaldığına ağlayarak... Yollara düştüğümde ve beni sana kattığımda nereden bilirdim ölümün birgün gelip de senin gözlerin olacağını?.. gözlerin kanıyor. Bir yanımın ölmesi mi gerekiyordu, yaşamın sesini dinleyebilmem için alıntı
  12. karçiçeği_m

    Sibelce

    Diğerleri gibi buda O'na gitsin.... cok asigin var diyorlar yalan de, yeter bana bir sevda sozu fisilda hazirim inanmaya... gonul hirsizi diyorlar inkar et, yeter bana gozlerindeki cevaba korkuyorum bakmaya... geceler uzun ve yalniz yoksun sabaha kadar dusumde bile gunahkarsin bunu kim hayra yorar... ardimdan deli diyorlar belki de yalan degil yanimda bile uzaksin nasil dayansin gonul... cok ahlar aldı diyorlar inkar et, yeter bana gozlerindeki cevaba korkuyorum bakmaya... ............... Çok aşığın var diyorlar , hem de çok, bir ben eksikmişim. Sayısını bile bilemediğinden, sadece çok kelimesi yetiyormuş. Aşkının ölçüsü olmadığı gibi aşıklarının da sayısı belli değil. Yine de bilirim ki o kadar çokluğun içinde bana ayıracak bir gülümsemen bile yoktur. Payıma o bile düşmezmiş. Yalan de, aslında sevmedim onları de, ben bir tek seni sevdim de, oyalandım onlarla de, inan ki bu yeter bana, inanmayacak olsam da, inanmayacak olsan da, bu bana yeter. Sanki hiç mi yalan söylemedin yüzüme bakarak, yaşadıklarımız birbirimizi kandırmacadan başka nedir? Bir yalanın günahını çekmek sana koymaz, sırtımızda taşıdığımız o ahlaksız günahların yanında. Bir sevda sözü fısılda , usulca yaklaş yüzüme, ellerinle kapatarak kulağımı, sadece senin ve benim duyabileceğim kadar, yazın denizden esen meltemin çağrısı kadar gönlümü okşayan yumuşaklıkta, kalkmaya hazırlanan bir geminin siren sesi kadar heyecan uyandıran, okumayı sökmeye çalışan öğrencinin yaptığı gibi tane tane ve anlaşılır, ılgıt ılgıt esen yellerin alıp götüremeyeceği kadar ketum bir sevda sözü fısılda kulaklarıma. Haydi durma, neden bu nazın, korkma hazırım inanmaya söyleyeceğin her şeye. Nelere inanmadım ki... Bir sahte sevgiyi bile esirgeme, mecburum inanmaya, bak bana itiraz edecek halim mi var hiç? Gönül hırsızı diyorlar , suçluyorlar, iftira ediyorlar. Sen hiç bir zaman, hiç bir şey çalmadın ki. Ne gönlümü çaldın, ne de sana adanan boşa geçecek zamanımı, ne de benden bir parça. Hırsız olamazsın, sen doyumsuz değilsin, hele gönülden yana asla. Şimdi, yoksa başkalarından mı medet umuyorsun? Böylesine isterik tavırlarının ardında yatan, elde etme ve yok etme hırsı mı? Sen böyle değildin inkar et , yalan de, ben gönlünün hırsızıyım sadece de, gönlümde senin sevdandan başka sevdalara yer yok de, bu yeter bana , söyle... Yoksa ben mi yanılıyorum, gerçekten mi sevdin onları beni bile bu kadar sevmemişken, bana bile bu kadar katlanmamışken... Gözlerindeki cevaba , dudaklarındaki kıpırdamaya, ellerindeki titremeye, nefes alışverişindeki hızlanmaya hazırım. Hazırım kırılıp dökülmeye, yanıp yok olmaya. Ama korkuyorum bakmaya, anlık bile olsa da. Başımı kaldırıp seninle göz göze gelmeye, tüm metanetimi kaybedip ağlamaya ve sana sarılmaya korkuyorum. Bilirim gözlerine bakınca, inanırım, sanki bir ışık çakar ve nutkum tutulur o an, ne dersen de farketmez, düşünemem, inanırım, kanarım. Yok, bu kez bakmayacağım, rahat ol sarılmayacağım da ama ne olur cevabını söyle ve git.. Senin kadar dayanıklı olamayacağım için git.. Geceler uzun ve yalnız , sensiz, çaresiz. Zaten kaç gece yanınmda kaldın ki. Kaç gece ruhumu okşayıp güzel sözler söyledin ki. Kaç gece kadehime ortak olup içime soğukluk estiren bir buz parçası oldun ki. Bir kaç yorgun ve uykusuz günlerinde eşlik ettin ama hemen güneşle birlikte uykuya daldın ve sabah erkenden çekip gittin. Ben ise yanında yalnızdım, yanı başımda olmana rağmen çoğu gece.. Aslında yoksun sabaha kadar, tek başıma ama yanıbaşındayım. Paylaşmadan geçen geceler... Düşümde bile günahkarsın, günahına ortağım. Ben sana rüyalarımda bile alet oluyorum. Çıldırtan düşlerimden bile atamıyorum. Sen hep beni ateşe yapmaya yemin mi ettin. Kaç kere tövbemi bozdun düşlerimde, kaç kere yemin ettim bu gecemi ve düşümü paylaşmayacağım diye, kaç kere uyandım tam ortasında günahın, kaç sevap işledim ödeşmek için... Ama bunu kim hayra yorar, hangi tabirin affına sığdırabilirim. Cehennem ortakları bile olacağız böyle giderse. Sevdadan yandığım yetmiyormuş gibi, bir de orada yanacağım, sırf senin yüzünden, her zaman ki gibi.. Ardımdan deli diyorlar, beni bilenler, duyanlar ve görenler. Bilmem ne haldeyim ki bana yakıştırıyorlar. Bak şimdi sen, bunu da bana yakıştırmazsın. Bunu bile bana lütuf sayarsın. Övülmekten geçtim, yermeye bile katlanamazsın beni. Doğru ya senin için deli olmam bile bir hırs sebebi. Kim bilir belki de, kırmamdan korkarsın sarıp çevrelediğin zincirlerimi. Öyle ya deli kuvveti gelir de kollarıma ve dilime, sana zarar veririm. Belki de yalan değil ha, ne dersin. Belki de hakikaten deliyimdir, zır deliyimdir. Aşkından Ferhat olamadım, Mecnun olamadım ama kaderde deli olmak varmış. Delirmek de varmış... Yanımda bile uzaksın, bari git de alışayım sahici kimsesizliklere, alışığım güneşsiz günlerin karanlığına, akş., ıssızlığına. Ve dinleneyim, yorgunum karşında emrine hazır beklemekten. Ama zor, bilirim bana çok zor bu. Nasıl dayansın gönül buna? Bu acınası halime. Laf kâr etmez etmez, kesmez gönlümü, sen de bilirsin bir sana dayanamaz. Çok ahlar aldı diyorlar inkar et yeter bana Gözlerindeki cevaba korkuyorum bak bana Evet korkuyorum sana son bir kez bile olsa bakmaya
  13. Bol Şanslar Hayat...

    Umarım herşey istediğin gibi olur...

    Tümden unutma buraları olur mu?

  14. hayatın gel-gitleriyle boğuşuyorum....biraz canım sıkkın düşünmen beni mutlu etti tengeriin arkadaşım..kendimi toparlayınca tekrar gelcem.bu aralar yazmak gelmiyor içimden ya..benim için şans dileyin olur mu...

  15. Yok yaa; Hayat'ın eksikliği farkediliyor bu forumda gerçekten... Baksanıza kaç gündür yok ve ben merak ettim...

    Nerelerdesin Hayat?

    İnsan bir haber verir di mi ama?

  16. Sevgili dostum....

    Selamın hiçbirzaman karşılıksız kalmaz... Her zamanki güler yüzlü yüreğin yüzümüzde tebessüm oluyor... İyiki varsın...

    Sevgi ve saygılar...

    DİPNOT

  17. karçiçeği_m

    Sibelce

    Acıya Kurşun İşlemez Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır Çığlıklarla parçalanmış uykularda Buruşturulup atılmış aşklarda Ve çalınmış mutluluklardadır Ses ile yürek Büyük rüzgarların o yanık şarkısı Hala yükselir içimizden, dağılır Coşkunun doruklarında sürer yankısı İlk kurban adanırken bir nehire Korkunun ilk nisanında başlamıştır Gözyaşının ilk damlasından kalma Yaslı baharlarla gelmiştir bugüne Kanla yazılan yasalarla Açlığın otağ kurduğu sabahlarla Ve sonuçsuz kalan ahlarla gelmiştir Acıya kurşun işlemez artık Ölüm bile bu acıyı cellat bilmiştir Yok bundan böyle ter yarası Zincir tutsaklığı ve sabır Kırbaç yalvartması sessizliğin Can pazarı ve kahır yok Herşey yaşanan şu gün gibi gerçek Adımız halk olduğu günden beri Bir direnç olmuştur bizde sevinçler Şimdi acının her kuraklığında Onlar Yüreğimizin ovalarına çiselenirler Boşuna değil bu ölürcesine sevmek Ve ölürken bile yürümek Boşuna değil Hep yatağı olduk tarihin ırmağının Yenilgilerle durulmanın Zaferlerle köpürüp kabarmanın Ama hiç bir zaman Anası olamadık geçmişi doğurmanın Yıldızlar ve sular tanıktır Aç ve kavruk bir memeden Direnmeyi yudum yudum emen Bir çocuk gibi öğrendik Ve direndik Ordular kurduk türkü renklerinden Bütün ağıtları bir hücumda yendik Acıya kurşun işlemez artık Biz yaşamayı zulümsüz sevdik Adnan Yücel
  18. karçiçeği_m

    Sibelce

    AŞK ÜSTÜNE YANLIŞ BİLİNENLER Aşk üzerine binlerle, onbinlerce yazı yazılmıştır. Mutlaka haftada bir sohbetlerimize konu olmuştur aşk, herkesinden bu konuda söyleyecek sözü vardır... Ama ya gerçekler? Aşk hakkındaki hatalarımızı aşağıda okuyabilirsiniz. Eski sevgilimi unutamadım. Aşk üzerine yazılan her şeyi unutun, insanoğlu birçok kez aşık olabilir. Eğer eski sevgilinize karşı duygularınız depreşirse veya yeni birine ilgi duyar gibi olursanız, kendinizi hırpalamayın. Kötü bir sevgili olduğunuzu göstermez bu, ihanet ise hiç değildir. Hala bir şeyler hissediyor olmanız, hormonal sisteminizin bir açıdan düzgün çalıştığına işaret eder. Bu duygularla başa çıkmak ise başka bir yazının konusu tabii. Doğru insanı tanımak. Hepimiz bununla ilgili bir sürü hikaye duyduk. Yolda yürürken, bir anda kalabalığın içinde bir şey parlar ve “o”nu görürsünüz. İşte ruh eşiniz olduğunu düşündüğünüz kişi! Ama bu düşünce yakın zamanda ilişkinizi kötü etkiler çünkü onunla ilgili yeni şeyleri merak etmezsiniz! Nasıl olsa ruh eşiniz o... Sevgiliniz size çok benziyor. Evlilik uzmanları, çiftlerin karakter, sosyal yapı gibi benzerliklerinin, ilişkiyi sağlıklı hale getirdiğini söylüyor. Tabii ki gerçekler başka: Etnik kökeni farklı çiftlerin arasındaki boşanma oranı çok düşük. Bir ilişkiyi yürütmek için önemli olan ise; ortak amaçlar ve birbirlerini tamamlayan karakterler. Birlikte yaşamak. Çiftlerin çoğu artık evlenmeden önce birlikte oturuyor ama boşanma oranı düşmedi. Araştırmalar, evlenmeden birlikte yaşayan çiftlerin, hemen evlenen çiftlere göre boşanmaya daha meyilli olduğunu gösteriyor. Kıskançlık değer verdiğini gösterir. Kadınlar, bir erkek onu istiyorsa, sahiplenici davranması normaldir diye düşünür. Ama kıskançlık ve sahiplenmek aşktan değil, korkudan ve özgüven düşüklüğünden kaynaklanır. Olgun aşk güvenli aşktır. Delirmiş bir şekilde kıskançlık yapan biri kendine güvenmiyor demektir, bunun başka açıklaması yok. Doymuş kişilik. Geçmiş neyse, gelecek de onun üstüne kurulur. Ama nedense, hep görmüş geçirmiş, artık durulmuş insanların bizi mutlu edeceğini sanırız. Nasıl olsa yaşayacağını yaşamış ve bırakmıştır, artık gözü dışarıda olmayacaktır.. Çok emin olmayın! Unutmayın, huylu huyundan vazgeçmez. alıntıdır
  19. Gecelerin demindeyim yine.. Yıldızları almışım avucuma Umudumu ekmişim maviye Deniz mavisine..nehir mavisine.. Bir yalnızlık türküsü dilimde .. Dur diyenim yok.. Duramam da...
  20. karçiçeği_m

    Sibelce

    Aşk; yalnız bir operadır kış güneşinde dinlenen. Aşk; bazen bir zaman hatasıdır. Aşk; bazen kavuşamamak, adını karalamaktır kağıtlara. Uzun bir suskunluktur ya da durmadan ondan konuşmaktır. Aşk; bir filmin, bir karesinde takılıp kalmak... Bazen tuhaf bir cesaretle meydan okumaktır. Aşk; bazen nedenini bilmediğiniz bir duraksamadır. Aşk; bir harabenin ortasında birşey bulup da ne yapacağını bilemeyen iki savaş çocuğu gibi kalmaktır. Eylül'ün toparlanıp gitmesini izlemektir. Bir bakış bile anlatmaya yeterken herşeyi kalbinizi dolduran duyguların kalbinizde kalmasıdır. Aşk; canınızla beslemektir hüznün kuşlarını. Aşk; vazgeçmektir gözlerinden. Geceleri ansızın nedensiz uyanmaktır uykularından, usul usul ağlamaktır. Aşk; birgün anahtarın ters döneceğine inanıp ışığa kavuşmayı özlemektir. Aşk; buralardan öylece çekip gitmek ve sonunda kendine bir gül vermektir. Acını içine alıp, göz damlalarını tutup, güçlü olmaya çalışmaktır. ALINTI...
  21. Son sözümdü, bir alacakaranlık vakti söylenen. Dinlemedin, dinleyemedin! Sen de Ben de tükenmiştik... tıkamıştık kulaklarımızı, ne duyabilirdik ki? Hiç… koca bir hiç! Umutlar, umutlarımız vardı bizim. Onlar bir pencereden girip öbür pencereden kaçamak yapıyordu, yakalayamadık umutlarımızın cereyanını... Sen izin vermedin... Yalvarmıştım Sana, hatırlar mısın? Hadi hatırla ! Tut, tut onları, hadi sevgilim! Tutamadın! Bıraktın, üstelik tam da yakalamıştın ensesinden.. Uçtum! Uçurdun! Kanatlarım benden habersizdi, çırptı, çırpıldı.. Hem de kara kışı bile umursamadı. Öyle güçlüydü, öyle gururluydu ki ve bir o kadar üzgündü. En uzağa çırpındı durdu. Uçtum... Belki korku sinmişti, bilmiştin ama bilmezliğe gelmiştin. Bilinç altına yerleşmiş bir korkun var mıydı senin? Hani ben gidersem, gidebilirim, gittim işte. Bilemedim... Bilemedin... Bilemedik... Şaşkın, suskun öylece daldık derin sulara, deniz soğuktu... buz gibi. Üzerimizden kayıyordu dalgalar. Titriyordum, titriyorduk! Bütün duyguları saldık, hatırlar mısın ? Önce Sen bırakmıştın, sonra da Ben. Senin bırakmanı bekledim, sabırlıydım.... Belki de hala bir umut mu taşıyordum? Bırakır mı? Bıraktın! Sonra; Bende bıraktım! Tek başıma sensiz umudu ne yapabilirdim ki? Dağıldık koca denizin kollarına. Her bir duygumuzu aldı gizemli efsanelerin balıkları. Bir Seni yuttu bir Beni… Öncesi sonrası yoktu aslında bizi yutmalarının... Eşit davrandı bize, hakkını yeme denizin. Sırayla yuttu, bir Seni bir Beni... hem Seni hem Beni... Bir Senin duygunu bir Benim duygumu… Hem balıklar hem deniz, Aldı bizi… Sonra mı? Kesildik ölüme... Sözleştik o beklediğimiz an’a, bittik, bitirdik. Ama yine eleleydik Sonsuzduk, artık o bilinmeyen yerde. El ele... ... Umutlar, umutlarımız vardı bizim. Alıntı ..
  22. karçiçeği_m

    Sibelce

    Söylesene Senin İsmin Ne Renkti ... ...tüm ışıklarını söndürdüm gözlerimde şehrin! Siyahını çekmiştim üç-beş nöbetlerinin karşı kıyıya, hemen hemen her gece yaparım bunu. Günü teslim ettikçe düne, pembeleri solar çocukluğumun. Dibinde kırılganlıklarıyla birikir, yalnızlığımın cam askerleri. Asılı kalır gözlerim yıldızlara... kaydıkça bilirim ki, izinde yaldızlanıp dağılır bir çaresizin daha sessiz harfleri. Büyüdükçe, beyaz düşler bıraktı içimdeki çocuk. Açıldıkça saçlarının örgüsü, kör düğüm oldu heveslerim. Tüm inandıklarım soluksuz! Kalpten yağmur damlaları ve isminle gökkuşağını çizmiştim beyaz kağıtlara! Toprağa düştükçe ıslak renkleri, şiirler açardı yüreğimin arka bahçesinde.... rengarenk olurdu yaşam. Oysa şimdi ! Katili oldum papatyaların. Her yaprağında ayrılığın kan izleri kirletti mavi düş tarlamı. Sular çekildi gözlerimden. Sere serpe ölü çiçekler. Teninin ateşine daldırıp kirpiklerimi, resmini çizerdim kızıl dokunuşlarının. Sen mi yanardın bende, yoksa ben mi kül olurdum teninde bilmiyorum. Renkleri yoktu bedenlerin, duvardaki sevişmelerde. Öğrendim ki, renk körüymüş aşk! ne hayalleri beyaz, düşleri pembe.. ne umutları mavi, huzuru yeşil! arzuları da kırmızı değilmiş ki! beyazda başlayıp siyahta bitermiş aşk... belki de bu yüzdendir, anılardaki fotoğrafların çabuk solması... Babamın kucağında oturduğum zamanlar ne olduğunu bilmediğim her şeye – “baba mu ne? mu ne? mu? mu? ...” ve hangi rengi sorarlarsa sorsunlar, hepsine – “layvicert” derdim. layvicert saçlı kız, layvicert ayakkabı, layvicert elma şekeri... tadını aldıkça kızardı dilim, ayaklarım tozlandı, layvicert saçlarını boyadım bebeklerimin banyo dolabındaki çamaşır suyuyla ve... bakıyorum da bilmediğim ne kadar az şey kalmış yaşanmışlıklarda. Renkler, bana bakın! büyüyorum siz iç içe girdikçe... alacanızda yine de tutunuyorum hayata. Sezen’in sarı odalarında hüzün şarkılarını yakıyorum mum diplerinde... seni düşünüyorum, yine özledim!... yine, yine, yine! Sen ki sakıncalı sevdam, sen ki yasaklım. Büyümemin en ağır cezasısın belki de,... razıyım. Sus! Çocuk ol yanımda, çığlıklarım zaten senden de, benden de büyük. Haykırmayacağım adını. Dokuz boğum yutkunarak koklamalıyım tenindeki yasak çiçekleri ve uyumalıyım. ...uyumalıyım da, Kaçıncı uykusuzluğumdayım, bilmiyorum! Karanlık, eflatun şalını çıkarmaya başladı el ele dolaştığımız sahilde. Ardın sıra kırılan ışıkları topladı ellerim gümüş tepsiye. Yaldız yaldız yalnızlık, yıldız yıldızdı gece... ve bittim. Siyahla beyazın farkı olmadığı saatlerde, kırmızı kostümünü çıkarıp aşkın, efkarımı tütsülemek için yaktım karanlığı. Eski bir tangonun ritmiyle, dört duvarın dipsiz köşelerinde ağını örüyorum yalnızlığın... An ile anılar arasında, her defasında, bir öncekini unutup başka sözler yazıyorum bu müziklere.... aşk şarkılarım, şiirlerim ve suskun hayalin kaldı bende. Mülteci kampındaki ölümle özgürlük arası çizgide sıkışandan farkım yok aslında. Çizgiyi geçerse ölüm, geçersem sensizlik... kalırsa işkence, kalırsam da sensizlik. İkisi de ölüm be... yokluğun ölüm. ...uzak ülkelerde olmak isterdim şimdi, hiç bilmediğim insanlar arasında, avazım çıktığı kadar bağırmak seni sevdiğimi... kimsenin anlamadığı dilde. Sonra hırsız bir rüzgar yürütmeli sesimi, sabaha karşı pencerenden içeri bırakmalı... unuttuğun ninnileri mırıldanmalıyım sana güneşin sızlayan ışığında. Bugün göğsümde uyanır mısın? saçlarımdan toplar mısın yıldızları ? Ne çok şey sığdırdım ismine. Ne çok sevda, özlem ve onca kavga. Her şey sensin aslında. Ah bu şehir, bu sahil... her parmağının dokunuşu dipsiz kuyular açar da atar beni maviye. Saçlarımın dalgasında havalanır beyaz kelebekler. Tut, tut ki bahar sende kalsın, ben sende. Sabaha çıkıyorum düşlerin yorgun renkleriyle. Yine yarım kalmış şiirler var yarına, yine sen dolu yaprakları dökecek zaman. Birikeceksin bende. Karanlık gibi sarsam seni. Serilsem, sarılsam, sevişsem dizelerle, öyle bir şiir yazsam ki, hani o herkesin yazıp da yetmediği seni seviyorum’lar var ya, o bile şaşırsın. O kadar çok kullandık ki aslında, ondan mı yetmiyor sanki? Kirpik altındaki kimsesiz sahillere bırakıyorum yaşlarımı. Esen onca mavisin bende, onca umut. Ah! bir de çıkmaza gitmese yollar. Hani akan suların toplansa coğrafyamın bakir kuyularında... konuşamıyorum! Yorgunum! Tüm sesleri kesildi, sesini kulağımda hissettiğimde. Bak! bir geldin arapsaçına döndü düşlerim. Ben alışkın değilim ki -seni seviyorum- diyen adamların gerçekliğine! Sen gerçeğimsin! belki de burada yanıltıyor beni aşk. Hafıza kaydımda ne varsa sildim, kim varsa zaten kendini sildi gittiğinde. Şimdi kaydını tutuyorum öpüşlerinin ve fısıldadığın şiirlerin. Söndürdün şehrin tüm ışıklarını, göz kapaklarımda! ...İşte şimdi yanımdasın. Bak, çekilirken gece, portakal çiçekleri koktu güneş. Duyuyor musun? Renklerim, düşlerim yorgun Beyazdan çaldım gecemi Söylesene, senin ismin ne renkti?.. tüm ışıklarını söndürdüm gözlerimde şehrin! ...Karanlıktayım. alıntı...
  23. karçiçeği_m

    Ne Olur Bakma Öyle

    oynamak hayatın cilveleriyleriyle...yorgun düşen yürekler,kovalamaktan mı yorulur yoksa yakalayamamak mı yorar? Başalayan herşey dedik ya,belkide başlamamıştır bile kalp çarpıntıları...Kalp öyle bir şeydirki bir defa çarpmaya görsün,ıssız kumsallarda esen hırçın rüzgarlar gibidir... Ağaçların gövdelerini sarar,yapraklarından damlatır yaşlarını...Fırtınalar koparır bir damla kumsalda.Beyaz tanecikleri birbirine katar adeta.Sahilleri dövdürür kızgın dalgalara...Hani hep hayellerimizde olan beyaz kumsallar vardır ya.gözümüzü kapatırız ve ellerimizde yeşillin her tonunu okşuya okşuya ulaşmaya çalıştığımız kumsala...Ufkun kesiştiği noktada bizi bekleyen tuzlu su kokusu....Burun deliklerimizi yakıncaya kadar çektiğimiz koku...Sanki ucu bucağı olmayan bir sonsuzluk hemen önümüzde uzanıyordur boylu boyunca....Aslında aradığımız bumu ki?bizi bekleyenlerin olmasını istediğimiz yermi yoksa?Keşke,bir defa sarılmayı beklediğimiz düş bizi bekliyor olsaydı değil mi?Gönlümün takvimine şiir misali düşseydi deli mavin ..dağılmış sacların yüzümün eskı baharınna solgun yaprak misali konsaydı. Hep bir düş olarak kalıcaksın belkide baharın uğramadığı bu ıssız yüreğe...belki bir daha hiç görmiycek bu gözler derin mavileri...dalıp dalıp gidemiycek,kaybolamıycak boşluğunda..''ne olur bakma bana öyle''demiycek sevgi dolu ama umutsuz bir sesle...Ve ben ne zaman bir şarkı dinlesem hüzün dolu,ne zaman bir güneşin batışını izlesem,ne zaman tuzlu su kokusu yaksa içimi ve ne zaman sevgi dolu bakışları görsem başka yüzlerde yine sen geliceksin aklıma...senden kaçmak için çabalamıycam..sen rüyalarımdayken mümkün mü bu en iyi dost...İçimde hep bir yer senin için kanıycak,süzülücek süzülecek...Umrunda olmak,aklının bir köşesinde olmak ve beni sana hatırlatıcak bir yer olsaydı keşke...ama bir ses var ki beni benden alan sena getiren,işte ondan kaçamıycaksın.Yatağına girdiğin her gece,her gecenin sabahına uyandığında ve belkide başını yasladığın bir cam kenarında hep o sesi duyucaksın....Tam o anda gözlerinin önünde sana yine derin derin bakan ve ''ne olur bakam öle''diyemiyceğin anda ben orda olucam .....aklının tam ortasında.....kalbinin köşesinde....beni her zaman hatırlaman dileğimle....ben yanında olucam...aklının tam ortasında....kalbinin köşesinde...... Hayatın tüm yollarında tanıdığın mutluluk olsun,öp mutluluğu benim için..Sarıl doyasıya,sen yeter ki mutlu ol,ben giderim!
  24. karçiçeği_m

    Sibelce

    Bir gidişi yaz" dediler, "yazarım" dedim... gitmeleri öğrenmiştim. Susardı, susardım, susardık, suskularca..... Bilinir bilinmez bir şarkının içinde kaybolurduk. Biz en çok susmayı sevdik, sevmeyi sevemediğimiz kadar. Koptuk ve dağıldık her şeye. Giderken durduramadık birbirimizi. Durdurmaya elin, elim, ellerimiz yetmedi. Eğitemedim çocuk kalmış korkularını, yanılgılarını törpüleyemedim. Sana gerçekleri gösteremediğim gibi. Giderken durdurmalıydın beni, yapmalıydın, yapamadın. Durdurmaya gücün, gücüm, gücümüz yetmedi. Belki de yoktu, biz var sandık. İnsan isterse yolları aşıyor, sen kapının eşiğini aşıp gelemedin. Geldiğim gibi gidemedim, gittiğim gibi dönemedim yüzüne. Sen, bildiğim sen değilsin artık. Ben, bildiğin ben, değişemem. Değişmelere suskun dudaklarım. Şimdi acı, yolunu şaşırmış bir deniz kaplumbağası gibidir yüreğimde. Şaşkın ama inatçı. Şimdi sen, adı geçmişte saklı ince bir sızı. Şimdi biz, bir şarkıdan çalınmış iki nota gibiyiz. Eksiğiz ve yokuz. Dilsiz ama mutluyuz. Bir kapının eşiğinde kaldı her şey. Beni dışarıya göndermeyecektin, içerde tutacaktın, arkamdan gidişimi seyretmeyecektin, yollara yürümeyecektim, sesimi gidişlerde yitirmeyecektim. Sesimi geceye vermeyecektin. Şimdi, kaldır gözlerini ve geceye bak. Sesimi gör yukarıda, ortada bırakılmış tellerimi. Densiz ama dengeli satırlarımın anlamını kavra. Geceye bak, sesimi kaydırma. Kimsenin öğretmediği bir şeyi öğretmeni dilerdim, ayrılırken ama sen herkesin öğrettiğini yineledin.şimdi aşk, inançlarını yitiren bir ayyaştır köprü altlarımda.. Biz ki geceleri paylaştık, yastığı, şarkıları. Biz ki sözleri paylaştık, kelimeleri. Biz ki yüreği paylaşamadık, paylaşamadım galiba. Nedendir bilmem, eksik kaldık korkulara. Nutku tutulan gecelerin isimsiz sabahlarında, yanlış ve yangın kaldık. Geride kalan kırık ezgiler ve yorgun ruhların dansı. Sokağımın serseri gülüşü, gençliğimin asi sevgisi, isyanımın suskun gezgini. Gitmeye meyilli değildim, olduğum gibiydim, dinletemedim, dinletemedin, dinletemedik belki de. Şimdi sen, aksak bir hüzün, nerede coşacağını bilmeyen. Şimdi ben, değişemeyen bir şehir, nasıl sevileceğini bilen. Şimdi biz, olmayan bir şeyiz. Bir kapının eşiğinde kaldı her şey. Konuşmak anlamsız, susmak kalabalık, ayrılık bulaşıcı. Sevda, kör topal yürüyen bir dilenci gibidir artık. Seni sevdim ama gönderdin. Gönderilince dönemiyorum. Ben bir çiçeğim asi yanım, solunca aynı elde açamıyorum. Susuyorum, susuyorsun, susuyorlar, suskularca.... Bir gidişi yaz, dediler, yazarım dedim. Gitmeyi öğrenmiştim, kalmayı öğretemediğim kadar. Bir gidişi yaz, dediler, yazarım, dedim. Gitmeyi giyinmiştim, yakıştırılmıştım veda sözlerine, merhabalara alıştırılamadığım kadar. Bir gidişi yaz, dediler, yazarım, dedim. Çok gitmiştim, söz gitmiştim, uzun gitmiştim, sesimi duyuramayacak kadar. Bir gidişi yaz, dediler, yazmaya giderken kendimden geçmişim. Arkama dönüp baktım, sende beni gördüm, el salladım. Artık çok geç, sendeki ben için çoktan bitmişim !.... Alıntı
  25. karçiçeği_m

    Ela Gözlüm

    Hayat ile arama yokluğunu bırakıp gittin.. Bir tek adın kaldı dudaklarımda, Bir de gözlerimde hatıraların... Tabutum olacak, Gözbebeklerinden düşen küflü çığlıkların. Kefenim olacak ömür boyu susmaların… Ve bir gün, Sensiz ölmenin acısını bırakacağım satırlara.. Neden diye sorma.. Sadece yoksun. Yokluğun ile varlığın arasında Sadece ölüyorum; ötesi yok inan. Varlığının kepenklerini indirip Sensizliğinde yaşamaya gidiyorum yine. Ve uyandığımda, Değişen hiçbir şey olmayacak.. Sen hep bana uzak Ben hep sana yasak…. Hani dik duracaktık kanlı pusulara ? Hani aynı yürekle gülüp Aynı gözlerde ağlayacaktık mutluluğa ? Yağmurları bana emanet edip, Gittin sadece… Şimdi yalnızlığın ipi geçti boynuma. Yokluğun yükledi sırtıma... Gittin, Bir tek acıların kaldı senden bana.. Oysa ben yemin etmiştim, Acıların için sırtımı semer bileceğim diye. Söz vermiştim, Sensiz ölmeyeceğim diye... Şimdi sensizlik duruyor başucumda.. Şimdi ayazlar yüreğimi sorguluyor Ayrılığınla yüzüme vurduğun kapımda.. Söyle ne olur... Beni unuttuğunu söyle... Hiç sevmediğini haykır.. Yeminlerinin yalan olduğunu, Sevginin sahte olduğunu vur yüzüme... Yemin olsun ki; Bir damla gözyaşı düşmez artık.. Çünkü gittiğin gün, Ayak uçlarında " Sana " ölmüştüm sevgili. " Unutma ki; ölenler, hiçbir zaman yaşayanlar icin gözyaşı dökemezler..." belki bilmiyorsun ama bakışlarından öpüyorum seni, belki anlamıyorsun ama yalnızlığından öpüyorum seni :::...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.