Zıplanacak içerik

YARASA

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

YARASA tarafından postalanan herşey

  1. İmazmı atarım. Çok doğru. Zaten dikkat ederseniz ne çerkezlerde ne lazlarda ne gürcülerde böyle bir dert yok. Ne hikmetse kürt kökenli vatandaşlarımızın bitmez tükenmez dertleri arasındadır bu. Çerkez dili dışında dil bilmeyen bir çok yaşlı akrabalarım var. Hiç birisi kalkıp anadilimizde eğitim demiyor, Türkçeyi öğrenmek istiyor. İnsan bir durup düşünmeli!!!
  2. Öyle bir şey demedik ki? Dİyelim ki dedik. Haydi sınırlandırmayalım o zaman. Dinliyorum... Konumuz bunların hiçbirisi değil ki? Bize kendi görüşünüzü açıklayınız. Şöyle açıklamalar var, böyle açıklamalar var demeyiniz. Zira mümkün olduğunca hepsini okumaya öğrenmeye çalışıyoruz zaten... Eeee? Sorum hala havada kalmış durumda? Arkadaşım lafı dolandırmadan cevap verecekseniz verin. Sorumu tekrarlayım: Nerede nasıl öleceğin belli midir? İnanıp inanmayacağın belli midir? Bana bunu söyle öncelikle... Bu kadar net ve basit bir cevabı bu kadar uzatmak ne diyedir??? Sen o örneği neden verdiğimi anlamamışsın. Satrançta örneğin 5 hamle ötesini tahmin edebilen 2 hamle ötesini tahmin edene göre iyi oynar ve kazanır. Ben de biliyorum hayatın satran olmadığını. Ancak içinde bulunduğun koşulları ve olabilecekleri tahmin ederek, akıl yürüterek hayatta kalabilir ve başarılı olabilirsin. Oturup beklemezsin. Sİzin mantığınıza göre, iletinizde altını da çizdiğim gibi, ileri hamleleri düşünmek HADİMİZİ AŞMAK OLUYOR! Bu nasıl bir mantıktır??? Elbette herşeyi bilemeyiz ama ne kadar çok bilirsek o kadar iyi oynarız. Yahu bu kadar zor mu? Bence sen yine ilk baktığın gibi bak Yahu çok sağolasın... Sayende satrançtaki atın gerçek hayattaki at gibi düşünemediğini de öğrendim. Özür diliyorum çok yanlış bir örnek vermişim Lafı dolandırmanın son noktaları artık! Arkadaşım, soru çok basit tekrar edeyim ve cevap vereceksen ver, vermeyeceksen lafı dolandırma... Bize verilen A işini yapıp yapmayacağımızı işverenemiz baştan biliyor mu bilmiyor mu? BANA BUNU SÖYLE... Yani diyorsun ki, uğraşma böyle şeyleri ve teslim ol... Doğru yla gir sorgulama ama... İslam mantık ve akıl dinidir! Ben de akıl ve mantığımı kullanarak soruyorum. Benim ne olacağım baştan belli midir değil midir? Buna cevap verecekseniz verin! Artık sıkıldım! Sen bana hikaye anlatma. Sen benim soruma cevap vereceksen ver. Vermeyeceksen de hiç uğraştırma...
  3. Tekrar soruyorum. Yaşadıklarınız özgür irade mi? Özgür irade ise baştan bilinmesi mümkün mü? Baştan biliniyor ise iradenin anlamı var mı? Kendiniz bu sorunun cevabını nasıl variyoprsanıoz kendinize, bize de anlatın biz de öğrenelim... Çok şey istemiyorum
  4. Satranç öğrenmenizi tavsiye ederim
  5. Güzel yaklaşım... Bu yoruma iki cevap gelebilir: 1. Bunların tümü alınyazısıdır, Allah'ın dediği olur, haksızlığa uğrayanlar haklarını diğer tarafta alacaklarıdır. Öyleyse karıştırma bunların nedenini. Kaderde varsa ölmek neye yarar üzülmek? 2. Bunla toplum yaşamında tarihi, siyasal ve ekonomik getirilerdir. Bunların sebepleri vardır ve sonuçlar doğurur. "Bunları önlemenin yolları nedir"i tartışabiliriz. Nasıl bir çocuk suç işliyorsa içinde bulunduğu koşullarla değerlendirilmelidir, toplumları da tarihi, ekonomik ve siyasal çevreler içinde değerlendirmek gerekir... Bu iki yorum aslında kaderci ve kaderci olmayan iki görüşün özetidir. Haydi buyurun ve seçin bir tanesini...
  6. Arkadaşım bana alıntı dersleri vermekten vazgeç de, soruma cevabın varsa onu yaz. Laf kalabalığına gerek yok. Soru basit, cevabı da basit olsun. Tekrar söylüyorum, cevabın yoksa susma hakkın da vardır. Benim de merak ettiğim bir konudur ve soru sorduk. Fikri olan açıklasın. Yazı derslerine girmeye gerek yok!
  7. Arkadaşım senin ilk iletine verdiğim soru niteliğindeki cevabı okudun mu? Okumadıysan bi zahmet hemen bu sayfanın başındaki ilk iletiyi oku. Benim de ilk iletim olur kendisi bu başlıkta. İletinde anlamak istediğim noktayı belirtmişim. Daha ne kadar açık sorablirim ki? Ha verecek cevabın yoktur cevap vermemekte özgürsün, buna bişe diyemem. Ama hala soruyu anlatmamı bekliyorsan burda ya art niyet yada kaçamak beklerim. Herşey açık, iletide bulabilirsin.
  8. Dikkatinizi çekerim ben de ilk iletinize bir yanıt vererek soru sormuşum. Demek ki derdinizi anlamamışız. İyi takip edelim...
  9. Sorun da burada işte. Madem öyle, neden bilimsel gelişmeler bir anda dine açıklama şeklinde piyasaya sürülüyor? Çözüm Allah ve Peygamberde ise kaderi bilim nasıl ispatlıyor? Lütfen biraz konuya odaklanıp çelişkisiz cevaplar verin.
  10. Görüyoruz ki insanlar öyle dikkatli ki herşeyi sorguluyor. İnanışa göre bu beyin ne için verilmiş? Soru sormaması için olabilir mi? Sen yine de karışma, sorgulama ve kullanma o organını... Bu mudur? Demek ki BUDUR... Bak ne güzel açıklamış arkadaşımız Yahu zaten öleceksin ne diye kafa yoruyorsun??? Aaahh bu düşünce ne tehlikelidir! şu anda müslüman ülkelerin geride kalmasının tek sebebi budur kardeşim. Kafa yorma! Yorma o kafanı, çalıştırma! Bırak pas tutsun! E nasıl olsa öleceksin
  11. Benim için en önemlisi, insan neye inanırsa inansın veya inanmasın, herşeyi sorgulamasıdır. Sizin de sorgulamanızı görmek beni mutlu etti. Daha mantıklı olan açıklama sizin için neyse ona inanın. Ben buna hiç bir zaman aldırmam. Benim de sizin de mantığınız değişebilir ve bu inançlarımıza yansıyablir. Ben bu tarafı ile ilgilenmiyorum. Her yazımda sadece sorgulamayı ve sorgulatmayı hedef almaya çalışırım. Yoksa kimsenin benim inancımla işi olmayacağı gibi kimsenin inancıyla da işim yoktur. Evet bir gerçeklik var ortada. Ve bu gerçekliği açıklamaya çalışan sürüsüyle dünya görüşü var. Hangisi doğru? Bilinmeyen sonsuz şey varken herşeyi biliyor gibi konuşmak ne kadar mantıklı? konuşabileceğimiz tek şey bilgimizle sınırlı. Bilimin bize öğrettiği ile... Bildiklerimizle tartabilir sorgulayabiliriz sadece inançları. Adı üstünde işte: İNANÇ... Bilinse inanç olur mu? Henüz bilinmeyenler varken, benim için ya da sizin için doğru olan, benim ya da sizin mantığınızın aldığıdır sadece. Mantık ve sorgulamayla hareket edelim de, neye inandığımızın hiç bir önemi yoktur. Çünkü sadece o zaman ortada dayatma, riyakaralık ve benzeri olaylar gelişmez. Soru sormak ve sorgulamak, tartışmak. Bilgi birikimimiz böyle gelişmedi mi? Dünya 6 günde yaratıldı denilirdi. Bunu sorgulamasaydık hala 6 güne inanırdık. Ne zaman ki sorgulandı milyarlarca yıl bulundu hem de değişmeyecek sağlamlıkta. Diğer taraftan 6 gün, 6 farklı zaman şeklinde yorumlanmaya çalışıldı. Yorumlar değil şu anda eleştirdiğim. Sorgulamasaydık? Hala 6 güne inanıyor olacaktık. Ne demek istediğimi, Kuran'ın açıklamalarındaki değişkenliklere bakarak anlayabilirsiniz. Özelliklde bilimde elde edilen gelişmelere göre meydana gelen değişimler.
  12. Ancak sonuç olarak dine göre yalan olan bu dünya yaşantısı asıl olan diğer taraf için bir sınavdan ibarettir. Bu bir sınavdır demekte sakınca yok öyleyse. Diğer taraftan, şeytana mı yoksa Allah'ın hükümlerine mi uyacağımız ise sınavın ta kendisidir. Bu irade üzerine yapılacak seçimin sonucu, eğer Allah herşeyi biliyor temelinde düşünülürse -ki kuşkusuz böyle olmalı- zaten baştan bilinen bir sonuçtur. Bu durumda ya Allah herşeyi bilmemektedir, ya da biz irademizle hareket ettiğimizi sanırken sonumuz baştan bellidir. Bilmem yanlış mı yorumladım cümlenizi...
  13. Evet. Bu konuda ne Kuran'da ne de onun yorumlarında, ne de inananlarında doyurucu bir açıklama bulamazsınız. Hep derim. Kader konusu, özellikle İslami inanç sisteminin en zayıf halkalarından bir tanesi. Öncelikle bu içten ve sorgulayıcı yazınız için teşekkür ederim. Ben kendi adıma, kendi düşüncelerim doğrultusuda bir şeyler yazmaya çalışacağım. Bu sadece sizin bir sorununuz değil. Tüm inanç sisteminin bir sorunu. Verilecek en son cevap "bizim aklımız o kadarına yetmez" gibisinden klasik bir cevap. Halbuki sorulan soru aklımızın yetmeyeceği bir soru değil. Kafalarda yer alan soru işaretleri hiç de çözülmesi imkansız sorunlar değil. Ancak cevabı olmayınca "aklımız yetmez" kaçamağı hep bir bahane oluyor. Lütfen şimdi, hepimiz çok iyi biliyoruz ki, sorulan soruların bir çoğu geçmişte "karıştırma aklın ASLA yetmez; O bilir" cevabına sahipken ne oluyor da özellikle bilim sayesinde o "aklımızın ASLA yetmeyeceği şeyler bir anda cevaplanmış oluyor??? Bu noktada, aklımızın ASLA yetmeyeceği şeyler bilim sayesinde cevap buluyorsa neden ASLA idi? Bunların örneklendirilmesine bence şimdi gerek yok. ASLA bulunamayacak olan Kader'in cevabı bir bakmışız bilim sayesinde çözülüvermiş. Adaletli mi? İnanç sistemi açısından bana sorarsanız sorun yaratıcı bir durum. Ne o yani bir gün gelip TANRI kavramını bilim mi açıklayacak? Açıkladığı zaman onun gizemi, ulaşılmazlığı, ululuğu ve ASLA BİLİNMEZ'i nerede kalacak? Öyleyse bilim sayesinde öğrendiklerimizi dini inançlara yamamaktan vazgeçmeliyiz diye düşünüyorum. İlk iletilerde buna benzer kısa bir mesaj vermiştim. İşte bu yaklaşım bence çok doğru. İnsanın iradesi var demek yetmiyor. O iradenin oluşmasında insanın içinde büyüdüğü toplumun etkisi en büyük payı alıyor. Sonuçta insanı ve iradesini de içinde bulunduğu şartlara göre değerlendirmek gerekiyor. Bu değerlendirmeyi biz mi yapacağız? Hayır! Haşa! Bunun adaletini Allah bilir diye yine başka bir cevap gelir hemen karşımıza. Peki doyurucu mu? Kader'i sorgulamaya başlayınca hiç de yeterli değil. Ortaya büyük adaletsizlik görüntüsü çıkıyor. Veridiğiniz örnekler ve karşılaştırmalar da yerinde. Tercih meselesi çok karmaşık. Salt irade ile açıklanamaz. Aslında bu konuyu öyle karmaşık düşünmeye de gerek yok. En iyi açıklama en basit olanıdır. İş karmaşıklığa gelince bir çok açıklama bulunabilir. İşin en basit ele alınışı bence şudur. Ben inançlı olmayı kendim seçtiysem ve bu baştan bilniyorduysa sınavın anlamı var mıydı? Kendisi zaten ileride onu seçecek, ama yine de bir sınava tabi tutalım... Bakalım belki iradesi ile değişir. Bu mudur? Değişip değişmeyeceği inanç sistemine göre baştan bilinmiyor mu? Her şey bilinmekte ise sınavın anlamı mı olur? İleride yapacağı buluşlar baştan belli olan bir insanı "gönderelim de bir de gözümüzle görelim" mantığı mıdır? Hiç zannetmiyorum. Sınava tabi tutuluyorsa baştan bilinmiyordur. Baştan biliniyorsa sınav anlamsızdır. Olayın özü budur. Ha bir de, zamanın ötesinde değerlendirmekten bahsedilir. Ee hadi değerlendirin. İlerisinden ve geçmişten ayrı değerlendirilecek bir varlığı tartışmıyoruz. Bu varlığın benim yarınımı bilip bilmediğini tartışıyoruz. Kısacası kader ve kaza kavramları, bu inanışın en zayıf, iyi düşünülmemiş yanlarıdır. Paradoks yaratır. Bu paradoks ancak Allah tarafından bilinir diyorsanız bilemem. Madem ki bilgi çağında kaderi çözecek kadar bilgi sahibiyiz (hani bilim ispatlamışmış ya) bu paradoksun çoktan çözülmüş olması gerekir. Çözen varsa bana da anlatsın... Bu forumda bu konuyu çok tartıştım. "O kadarını karıştırma" klasiği dışında cevap gelmedi. Bu konuyu aydınlatacak bir açıklama gelirse ben de çok memnun olurum.
  14. Bu ilgimi çekti. Peki, zamanı aşkın düşünelim. Madem ki "böyle değil, şöyle düşünmeliyiz" diyebiliyorsunuz, bize "şöyle"yi anlatınız. İndirgemeden tartışma açalım öyleyse. İndirgenen durumları hemen yükseltelim.
  15. YARASA şurada cevap verdi: suheda başlık Televizyon ve Radyo
    Ohohooooo Ben yokken ardımdan baya bi atıp tutulmuş ya Yahu sevgili Boşig, Lostu izlemeyip vadiyi izledik diye filmin başından kalkmamazlık, bir saniyesini bile kaçırmazlık falan yapmadık hani Lost yerine vadiyi izlemenin şöyle bir avantajı oldu benim için: öncelikle sıkıldığın yerleri es geçebiliyorsun, vadi izlerken bir taraftan çalışabiliyorsun, her saniyesini takibe gerek yok, sabahlara kadar başından kalkamazlık edemiyorsun ; Peki lost da bunları yapabilir misin? Yaparsın de, onu da izleyim Yoksa yine söylüyorum, kendimi kaptıracağımı bildiğimden izlemeye başlamam şu sıra... Ayrıca, en azından şöhreti konusunda Lost neredeee Vadi nerede...
  16. Peki eleştiriler sizin neden zorunuza gitti? İftira mı atıldı? Hayır... Yalan mı söylendi? Hayır... Abartı mı var? Hayır... Çarpıtma? hayır... Söylenenler ve yazılanlar gerçek haberlerden ve yaşamış gözlemlerden aktarılma... Zorunuza giden ne ülkücüler eleştirildiğinde? Bugün ayrıca ne öğrendik? Bir insanın bazı konularda bilgi sahibi olup mantıklı çıkarımlarda bulunması bile, o insanın sempatisinin haklı eleştirilmesi durumunda takındığı tavra göre değerlendirilmelidir...
  17. Yabancısı değiliz. Ülkücü çetelerin, pardon vatan bekçilerimiz olan aslanlarımızın, kahramanlarımızın söylemleri...
  18. Zorumuza gidecek bir şey yok... Heveslenmeyelim! Suheda, Şimdi bu cümleyi söyledin ve yine aynı taktiği uyguladın. Burada polise askere sataşanları kahraman ilan eden kim? Bunları da yeri geldiğinde ne kadar sert biçimde eleştirdiğimi bilmiyormuş gibi yazıyorsun. Diğer bir başlıkta da aynı şeyi yapmıştın. "E o zaman siz diğerlerine bakın" ile olmuyor. Hepsinin sırası var, hepsini eleştiririz... Ortada bir gerçek var. Bu insanlar senin yazdığın gibi melake koruyucular, vatan bekçileri falan değiller... Vatanını sevmek yukarıda yazılanları yapmayı gerektirmez. Sen hem öyle yap hem de vatanımı seviyorum diye aklanmayı bekle... Olduu... Vatan sevgisi ülkücülükle olmaz. Ülkücüyüm diyen de vatanı seviyor anlamına gelmez. Konumuz vatan sevgisi değil. Ülkücülerin ve ocaklarının pozisyonları. Konu vatan sevgisi ve siyasi görüşlerin karşılaştırması değil. Eğer buysa, solda da sağda da, dini kesimde de hepsini eleştiririm. Ama kimse kalkıp bana, bunlar vatanını seviyorlar o yüzden de onlara saygı duyalım diyemez. Saygı duyulacak bir şeylerini göremedim henüz. Yurtdışında yaşamıyoruz. Görüyoruz, biliyoruz... Varsa siz söyleyin.
  19. Müslümanım deyip yeri geldiğinde Allah kitap sövenler, Kız kardeşleri söz konusu olduğunda namus bekçisi kesilen ama bayanlara sarkıntılıkta hiç de geri kalmayanlar, Mahalle aralarında içip içip kavga çıkaran mahalle sakinlerinin huzurunu bozanlar, İçki içmekle kalmayıp kimyasal madde bile kullanan hatta uyuşturucu kullananlar, Konuşmalarında iki cümlelerinin sonunda bir yerlere ******** duramayanlar, Haraç işlerine karışanlar, Can sıkıntılarını suçsuz insanlara saldırarak giderenler, İnsanların giyimleri yüzünden çete halinde gidip dövenler, Ramazanda oruç tutmuyo diye insanlara yapmadıklarını bırakmayanlar vs.vs.vs. Şimdi bu saydığım olayları bir ülkücü gençlik için bir de solcu gençlik için oranlayalım bakalım. Hangisinde bu oran yüksek???? Gerçek ortada... Ülkü ocaklarındaki insanlar öyle televizyon dizilerindeki gösterildiği gibi değildir... Öyle havadan konuşmakla olmuyor.
  20. Ağır olmalarının sebebi üzerinde taşıdıkları kesici metaller ve silahlar olmasın? İki koltuğunda karpuz taşıma vakurluğu??? Sivri ayakkabı, beyaz çorap, bağrı açık, dar paça kumaş pantolon??? Çeteciliğin, silahın, kavganın getirdiği delikanlılık olsa gerek ha? Zorba olmasınlar? Bunların davaları "höööt" davası galiba ha? Dava adamlarının davayı yürütme tarzına da bak sen Evet, silah bıçak nedir bilmeyen, kavgaya karışmamış zayıf ve çelimsiz insanların tepesine 10-15 kişi birden bindikleri için iyi biliyorlardır. Vaaaay beeee... Ne övünülecek bir dava ve ne övünülecek tiplermiş bunlar... Aslan kesilmek??? Kişi karşındakini kendi gibi, veya buradaki haliyle karşısındakini kendi davası ve tarzı gibi görür ya, bu da bunun göstergesi herlde. Kim burada "aslan" kesilmiş, "höööytttt" demiş, "keserim biçerim" demiş de aslan kesilmiş??? Bu ağır abiler ülkücülük nedir ne değildir bu konuda ne diyorlar??? Bırakın ya bu işleri! Savunduğunuz insan tiplemelerine bir bakın yahu! Davaymış! Ağır abilermiş! Hah Ülkenin bunlara ihtiyacı yok. Olmadı da. bu ülkeye zerrrrrre kadar katkıları da olmadı bu çetelerin. Varsa söyleyin de bilelim katkılarını! Adam dövmek, tehdit etmek, her türlü yasa dışı işlerde bulunmak... Katkılara bak seennn... Bu ülkenin, şiddeti kendine dava edinen bilinçsiz topluluklara ihtiyacı yok. Karnı da tok zaten. Bu ülkenin okuyan, sorgulayan, öğrenen, öğreten veeee üreten insanlara ihtiyacı var! Katkıda bulunmak isteyenler bunu yapsın! Birilerini alkışlamak isteyenler bunları alkışlasın! Örnek almak isteyenler bunları alsın!
  21. Selüloz, aynı zamanda duyma ve anlama özelliği olmayan bir maddedir...
  22. Hangi çağdaki halidir bu? Tarih verir misiniz? Ben bunu bildiğim için, dinlediğim için, gördüğüm için yazdım, araştırmadan bilmeden değil
  23. Bak bu konuyu çok iyi bilmiyorum işte...
  24. Bu ülkü ocakları bilincsiz insanların milliyetçi duygularının karşılığını bulabildikleri yerler. Yöntemleri şiddet. Kültür 0 denecek kadar düşük. Oturup konuştuğum ülkücü gençlerin çoğu buralara gitmekten vazgeçmişler hatta milliyetçi anlayışlarını bile sorgulamaya başlamışlardı. Bu arada kimse çıkıp demesin ki ülkü ocakları suç işlemez iyidir temizdir. Oraya gidenlerin bir çoğu çetecilik ile (gençlerin kendi aralarında çıkardığı mahalle kavgalarında) yandaş bulmak için giderlerdi. Yönetimdekiler ise bunu iyi bildiklerinden onlara her zaman destek çıkıp ülkücü sayılarını artırmaya uğraşır. Kendileri öyle bir nefret beslerler ki Türk olmayanlara, ellerine fırsat geçse "arı Türk" ırkını yaratmak için diğer milliyetleri kırıp geçerler. Özellikle de Kürt kökenli insanlarımızı. Tabii bunda şöyle bir durum da var: etki-tepki meselesi. Neden Çerkezlere Lazlara değil de Kürtlere ha? İnce konular...
  25. Otomatik savunma içgüdüsü olabilir mi acaba? Savunma derken, HÜ'i değil de, o çevreyi... Aşırı da olsa milliyetçi ve dinci kesimlerin yanlışları eleştirildiğinde "siz bir de şu çevreye bakın" savunmasının ürünleri. Sorularının cevaplarını ben de bekliyorum

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.