Zıplanacak içerik

hırçın karadenizli!

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

hırçın karadenizli! tarafından postalanan herşey

  1. Barış güvercinimizi Mavinin başladığı yerden,Diyarbakır'dan tüm dünyaya taşıyan özgür yüreklerle...YAŞASIN BARIŞ!
  2. Asi o kadar kişi yazmış burda,insan bir cevap yazar.Şimdi uyuyosundur sen yada çizgi film izliyorsundur kalk gel buraya.bak beni bu sefer Gümüşhaneye gönderdiler.Deprasyon mu neye gireyim(sen öyle yazıyorsun )verme cevabı,ben sana yine şiir armağan edeyim.Bu arada cidden yoksun artık nette?Hayırdır Asi? ŞAFAK TÜRKÜSÜ 1 Beni burada arama anne Kapıda adımı sorma Saçlarına yıldız düşmüş Koparma anne Ağlama Kaç zamandır yüzüm tıraşlı Gözlerim şafak bekledim Uzarken ellerim Kulağım kirişte Ölümü özledim anne Yaşamak isterken delice 2 Bugün görüş günü Günlerden salı Islak Sarı bir yağmur Ülkemin neresine bakarsa ay Orada yitik bir anne ağlıyor Sen aralıyorsun yağmuru Acıdan sırılsıklam alnına siper edip elini Sonra bir umut koşuyorsun Yüreğin avcunda ısırırken çırpıntı gözlerini (ah verebilseydim keşke yüreği avcunda koşan herbir anneye tepeden tırnağa oğula ve kıza kesmiş bir ülkeyi armağan koşma anne birdenbire batacak olan düş denizinde yarattığın umut sandalıdır oysa benim için gece ışık hızıyla koşan kısa ve soğuk bir zamandır bu yüzden boğuk seslerle geldiler bir şafak uykusuz yorgun ve korkak 3 sanırım baytardı yüreğimin depreminde rihter ölçeği çatlarken ölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor boşver hipokrat amca üzülme ne olur sen de anne sen de üzülme hücremin dört bir köşesinde el ayak izlerimi ciğerlerimde yırtılan bir çığlıkla hazır beklediğim ve korkunç bir sabırla birbirine eklediğim korkak kahraman gecelerimi düşlerimle sınırsız diretmişliğimle genç şaşkınlığımla çocuk devrederken sıradakine usulca açılıverdi yanağımda tomurcuk pir sultan'ı düşün anne şeyh bedrettin'i börklüce'yi torlak kemal'i düşün anne hala kanaması nedendir faşizmin göğsünde utangaçlığı bile vuramadan yanaklarına yasının onsekizinde ölümüne pervasız yürüyen ince bilekli çıplak ayaklı tanya'nın deniz'i düşün anne her mayıs şafağında uzun uzun döverken darağaçlarını ve o şafaktan doğma onbir yaşını çiğneyip yürüyen çocukları insanları düşün anne düşün ki yüreğin sallansın düşün ki o an güneşli güzel günlere inanan mutlu bir yusufçuk havalansın 4 sıcak omuzlar değerken omzuma buz üstünde yürüdüm yıllar boyu bayraklar ve türkülerle kopunca memelerinden o mükemmel yaşama kurşunlar sıktılar alnıma açık alanlarda ağır kartalların konup kalktığı yalçın kayalardan biriydim ölüp dirildim yeniden güneşli güneşsiz akşamlarda mutlu yarınlar adına özgürlük adına ekmek adına üstüne vardım kuyruğu kanlı itlerin dirilip dönmesin diye hiroşimalar tahtadan atların boynuna çıplak ölümlerle yatmasın diye çocuklar aç gözlerle bakmasın diye çocuklar kardeşlik adına havadaki kuş denizdeki balık adına yürüdüm yıllar boyu dönüp bakmadım arkama ıraktı gözlerim çok ırak izim kalır mı bilmem yürüdüğüm yolda kalsa da silinir gider yalnızca bir ağıt gibi çakılır ardımca gelenlere gözlerimi yaktığım yer 5 tören adımlarıyla ölmek ne garip şey anne kanlı karanlık bir oyunda baş oyuncuyum bütün gözler üstümde sürüyor gecenin karnında şafağa bakan oyun masa üstünde üşüyen bir sigara yanında küçücük bir cam bardak içinde rengi bu gecenin cılız titrek bir kibrit kağıt kalem sandalye geride flu yağlı büküm büküm bir ip ve çingene kuralına uygun değişmez dekoru mudur idam mahkumunun 6 kırılacak cammışım gibi davranıyorlar yüzlerinde zoraki çatılmış bir hüzün oysa birazdan boynumu kıracaklar pul pul dökülecek yaz siyasi eylül'ün ben ölümü asıl az ötede titreyen çingenenin kara killi ellerinde gördüm anladım ki küllenen sigaradır soğuyan bir bardak çaydır benim ömrüm yani benim güzel annem alacaşafağında ülkemin yıldız uçurmak varken oturup yıldızlar içinde kendi buruk kanımı içtim 7 ne garip duygu şu ölmek öptüğüm kızlar geliyor aklıma bir açıklaması vardır elbet giderken darağacına 8 geride masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem bağışla beni güzel annem oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana elleri değsin istemedim gözleri değsin istemedim ağlayıp koklayacaktın belki bir ömür taşıyacaktın koynunda usul adımlarla yürüdüm ömrümü karşımda kurum kurum-laşan darağacı (tarlakuşu korkmaz ki korkuluktan ökse de olsa dört bir yanı) birdenbire acıdı boynum gelecekler var birbiri ardınca genç yakışıklı ne olur işçi kadınım az yumuşak dik şu kefenin yakasını 9 yaşamak ağrısı asıldı boynuma oysa türkü tadında yaşamak isterdim çiçekleri kokmak ırmakları akmak yaz boyu çobanaldatanlara aldanmak su başlarında aylak sektirmek kavalımı sonra bir çocuğun afacan bacaklarında anavarca kayalıklarına tırmanmak isterdim o güzel günleri görenler arasında bir soluk ben de yaşamak isterdim bir de luvr müzesinde seyretmek gizliden öperken siya-u jakond'u tebessümünden işte o an saçlarından yakalamak dolunayı bir de yirmibeş kilometreden görebilmek nazım'ın gözleriyle pırıl pırıl moskova'yı ölmek ne garip şey anne bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı sedef kakmalı bir kutu içinde vermek isterdim çocukların ellerine sonra sonra benim güzel annem damdan düşer gibi vurulmak isterdim bir kıza 10 künyemi okudular suçumuz malum gecenin kıyısında durmuşum kefenin cebi yok koynuma yıldız doldurmuşum koşun çocuklar çocuklar koşun sabah üstüme üstüme geliyor yanlış mı duydum yoksa erkenci bir horoz mu ötüyor keskin bir acı bilenmiş gitgide yaklaşıyor sonum iri sözlerim yoktu söyleyecek usulca baktım yüzlerine bin yıllık iskeletleri çatırdayarak göçtü ayaklarının dibine korkutamadılar beni anne avlunun ortasında çatık bir kaş gibi duran darağacı bir zaman rüzgarda saçını tarayan telli kavak değil mi boynumdaki kemendi bir öğle sonu bükerken o kız sarı sıcak sevdasını düşünmedi mi söyle anne o çingene bir çiçek bahçesi kadar sıcak sokağımızdan bağıra çağıra geçen bohçacı kadını sevmedi mi çılgınca 11 kurulmuş tuzaklar yok artık yolumda işkenceler zindanlar hücreler savunmak yok mutlu tok bir yaşamı açlık grevlerinde beynimi bir sıçan gibi kemiren mideme karşı kısacası bir çiçeği düşünürken ürpermek yok gülmek umut etmek özlemek ya da mektup beklemek gözleri yatırıp ıraklara ölmek ne garip şey anne artık duvarları kanatırcasına tırnağımla şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım baba olamayacağım örneğin toprak olmak ne garip şey anne ceplerimde el yerine balyoz taşırken korkunç bir merakla beklerken kurtuluş haberlerini ve yüreğimin ırmakları taştı taşacakken ölmek ne garip şey anne uçurumlar ki sende büyür dağdır ki sende göçer ben yaprak derim çiçek derim çam diplerinde açmış kanatlarını kozalak derim gül yanaklı çocuğa benzer yine de oğlunu yitirmek kimbilir ne garip şey anne 12 beni burada arama anne kapıda adımı sorma saçlarına yıldız düşmüş koparma anne ağlama kırıldıysa düş evinin kapısı bütün kırık kapıların çağrılışıyım kızların yanaklarında çukurlaşan biten başlayan aşkların ortasındayım her kavgada ölen benim bayrak tutan çarpışan her kadın toprağı tırnaklayarak doğurur beni özlem benim kavga benim aşk benim bekle beni anne bir sabah çıkagelirim bir sabah anne bir sabah acını süpürmek için açtığında kapını umarım kurtuluş haberleriyle dönmüş olur çam ve kekik kokuları içinde acı yüzlü çocuklar o zaman nasıl indirilmişlerse şen şakrak öylece kalkar uykudan şalterler dişleyip tükürmeden sigaralarını türkü tadında giyinirken işçiler bir sabah anne bir sabah acını süpürmek için açtığında kapını adı başka sesi başka nice yaşıtım koynunda çiçekler çiçekler içinde bir ülke getirirler başlarını koymak için yorgun dizine sen hazır tut dizini anne o mükemmel güne Nevzat ÇELİK kırmızılı mısraları içine çeker gibi havayı oku.Sevgiler!
  3. Kardeşim bırak sen bu düşünen milli refleksleri.daima yanındayım,yanınızdayız.Siz burada barışı yazarken,inadına sizden savaşı bekleyen zihniyetler sorgulasın kendini.Çok basit düşünüyorlar.Olayı bu kadar da bulandırmanın ne anlamı var.
  4. senin yazdığım bir yazı vardı. Barışım demiştin,seni çok seviyorum;insan sevdiğine kızar,ona kırılır;hele sevmeyi gerçekten bilen biriyse.İşte barışın bu senin,onunla ve onsuzluğun aynı acıya dönüşmeside bundan Hülya.Sevgiyle...
  5. Kimlik nedir mi?Mesela ben Türk'üm,başka bir arkadaşım Kürt;yani benim,benim ifade biçimim.Bu kadar basit.
  6. Yayamaz Kayımca ve sen yok iken konularınıza şöyle bir döndüm,ama artık koğuşa gitmeliyim.Benden bu kadar Mavi,gelirsen selamını gönder.Erzurumdan selamlar.Sercan ve Yayamaz da buralardaysa sevgiler.
  7. Töre kurbanı kadının feryadı Diyarbakır'da, 10 yıl önce ailesi tarafından para karşılığı evlendirilen 4 çocuk annesi 28 yaşındaki A.K., eşinden sürekli dayak yediği için boşanmak isteyince, karşısına töre çıktı. Ne kendi ailesi, ne de eşinin ailesi töre gereği boşanmaya izin vermedi. Evden kaçarak, 2 yıldır gizlenerek yaşamaya çalışan A.K., “Ben diğer kadınlar gibi töre kurbanı olmak istemiyorum. Devletimizin sahip çıkmasını istiyorum” dedi. A.K., bir süre önce Konya'da Şefkat- Der Hayata Tutunma Evi'ne sığındı. Sefkat- Der yetkilileri tarafından gizli bir yerde tutulan A.K., eşinden sürekli şiddet gördüğünü ileri sürerek, şunları anlattı: “10 yıl önce, ailem beni para karşlığında evlendirdi. O zaman aileme benim için 2 bin mark verdiler. Aileme evlenmek istemidiğimi belirtmeme rağmen beni zorla evlendirdiler. Evlendiğimiz günden itibaren şiddetli geçimsizliğimiz başladı. Sürekli şiddet gördüm. Ayrılmak istedim ama ailem kabul etmedi. Babamın evine gittiğimde, beni kabul etmedi, ‘Çocuklarını al geri dön’ dedi. Daha sonra ailem beni affetti ve ailemin yanında kalmaya başladım. Ailemin affetmesinin sebebi de 2001 yılında erkek kardeşim Ankara'da öldürülmesi oldu. Bir can daha kaybetmemek için beni kabul ettiler. 4 çocuğumla birlikte ailemle yaşıyordum. Eşim önce iki çocuğumu kendi yanına aldı. Boşanmakta ısrarlı olcağımı düşününce sonra diğer iki çocuğumu daha yanına aldı. Töre gereği beni öldürmek istiyorlardı. Çünkü, bizde evlendikten sonra baba ocağına dönmek yoktur. Bunu üzerine babam, ‘Seni, bizim yanımızda bulurlar, kaç git’ dedi. Ben de evi terk ettim. Bir süre sokaklarda ve daha sonra kadın sığınma evlerinde kaldım. Sokakta tanıştığım bir kadının evinde kaldım. Beni erkeklere satmak istedi. Oradan da kaçtım. Herkes beni kullanmak istedi ama ben namusuma sahip çıktım.” ‘ÇOCUKLARIMI ÖZLEDİM’ En küçük kızından 1 yaşındayken ayrıldığını söyleyen A.K., “Çocuklarımı çok özledim. Eşim ve ailesi erkek çocuk dünyaya getirdiğimde kurbanlar kesip, bayram yaptı ama diğer çocuklarım kız olunca tepki gösterdiler. Ben cahil bir insan değilim. Lise 2'nci sınıftan terkim. Eşim ise ilkokul mezunu bile değil. Aramızdaki geçimsizliklerden biri de eğitim farkı. Liseyi bitirip okuluma devam etmek istedim. Ama eşim, açık öğretim formlarımı yırttı. Eğitimimi tamamlayıp GATA'da doktor olmak istiyordum” diye konuştu. ‘TÖREYE KURBAN GİTMEK İSTEMİYORUM’ Töreye kurban gitmek istemediğini söyleyen A.K., “Töre yüzünden akrabalarımdan öldürülenler oldu. Özellikle benim yaşadığım Güneydoğu'da yüzlerce kişi töreye kurban gitti. Ben diğer kadınlar gibi töre kurbanı olmak istemiyorum. Devletimizin sahip çıkmasını istiyorum. Kadın sığınma evlerinde barınma süresi 3 ay, en fazla 6 ay. İsteğim, tüm töre mağdurlarının kalıcı olarak bir yerlere yerleştirilmesi, hatta kimliklerininin değiştirilmesidir” dedi. 2 BİN KADINI ÇOĞU TÖRE MAĞDURU Şefkat- Der Başkanı Hayrettin Bulan ise Hayatta Tutunma Evi'nde kalmak için 2 binini üzerinde müracat olduğunu, bu müracaatlarının büyük bir bölümünün ise töre mağdurunlarından oluştuğunu söyledi. Bulan, “Töre mağdurları heran ölümle karşı karşıyalar. Başbakanlığın, valilik, kaymakamlık ve belediyelere gönderdiği genelgeler tam olarak yerine getirilmiyor. Hayata tutunma evlerinde kalan kişilerin barınma süreleri uzatılmalı veya kalıcı bir hale getirilmelidir. Özellikle töre mağdurlarının güvenliği için kimliklerini değiştirilmesi, hatta gerektiğinde estetik ameliyat yapılması gerekir. Kadın sığınma evlerinin sayının da artırılıp, bu yerlerin burada kalan töre mağdurlarının güvenliği sağlanmalıdır” dedi. Hürriyet İnternet / DHA Yayın Tarihi : 04 Şubat 2007 03:24
  8. Türkiye’ye de Gandhi Gerek Gandhi, dünya tarihinde sivil itaatsizlik ve pasif direnişin simge isimlerinden biri, hatta uygulamada en önemlisi kabul edilmektedir. Gandhi felsefesi Satyagraha yani hakikate tutunmak veya sevgi gücü olarak tanımlanır. Gerçeğe, barışa, demokrasi ve iyiye ulaşmak için rakibine karı şiddet kullanmadan, ona acı çektirmeden kendine acı çektirmek gerek. Aslında sivil itaatsizlik doktrinin düşünce babası David Thoreau’dur. Sivil itaasizliğin temel felsefesini özetleyen bazı düşünceler şöyledir: Kişinin kendini feda etmesi, diğer nefislerin feda edilmesinden daha erdemlidir. Vicdanımıza ters kanun ve politikalara itaat etmek insanlığa aykırıdır. Şiddete dayalı yöntemleri kökünden reddetmek gerek. En iyi yönetim en az yönetendir. Thoreau, vicdan süzgecine tabi tutmadan devletin yasa ve eylemlerine uymaya hevesli yurttaşları şöyle tarif eder: Onlar devlete kulluk ediyor, insan olarak değil tabii, makine olarak, gövdeleriyle! Bu insanlar kendilerini taş, toprak yerine koyuyorlar, odun yerine! Aynı amaca uygun tahtadan adamlar üretilebilir belki bir güzel, neden olmasın? Böylesi kullar saman dolu kuklalar kadar saygıya değer ancak. Bunlar makinelerin işlevleri nedeniyle taşıdıkları kadar değer taşır alt tarafı. Yine bunlar gibiler çoğu kez iyi yurttaş sayılır. Birçok aydın ve entelektüel de kafalarıyla kulluk ederler devlete, ahlaki tercihleri pek önemsemediğinden, farkında olmadan Tanrı yerine İblis’e hizmet etme ihtimalleri çok yüksektir. Gandhi’ye göre, yanlış araçla doğru bir hedefe gidilemez. Yani şiddet kullanılarak barışa ulaşılamaz. Barışa ulaşma yöntemi, bu nedenle önemlidir. “Zalime kullandığı yöntemle cevap verirsen, senin zalimden ne farkın kalır?” diye sormaktadır haklı olarak. Gerek G. Afrika ve gerekse Hindistan’da zalim, ırkçı ve ayrımcı yönetimlere karşı uyguladığı barışçıl direniş ve sivil itaatsizlik eylemleri ile bu iki bölgede de ciddi başarılar elde etmiştir. Sevgiye dayalı ve barışçıl yöntemler karşısında en zalim diktatörlerin bile güçsüz kaldığını gösteren bir eylem adamıdır Gandhi. G. Afrika’nın ırkçı rejimine karşı direnirken ona bir komutan şöyle der: “Sizden nefret ediyorum, ama size karşı çok güçsüzüm. Eğer silahla mücadele etseydin en kısa sürede kolayca senin hakkından gelirdim. Fakat sen yeri geldiğinde bize bile acıyor, yardım ediyor ve bize karşı nefret beslemiyorsun. Bu sevgi dolu yöntemlerine karşı kendimizi çok güçsüz hissediyor ve bir şey yapamıyoruz”. Evet bu tarihi bir itiraftır ve bundan sonra adil olmayan yönetimlere karşı uygulanması gereken yöntemin doğru bir teşhisidir. Fakat ne yazık ki inanlar hep kolayını seçiyor ve şiddete dayalı araçları tercih ediyorlar. Şiddete dayalı yöntemler beraberinde toplumda karşılıklı bir şiddet dilini doğurmaktadır. Şiddet dili de düşmanlığı, ayrımcılığı, nefreti ve “öteki”ni gayri insanileştirmeyi beraberinde getirir. Türkiye’de Kürt meselesinde olan da budur. Kürtler adına hareket edenler işin kolayını seçti ve silaha sarıldı, böylece barıştan ve demokrasiden değil, şiddetten beslenen anlayışa bir ab-ı hayat sunmuş oldu. Şiddetten beslenen anlayış ise “nasıl değil, kinim Türkiye’si” ilkelliğine dayalı olduğu için bu şiddetten beslendi, palazlandı ve bütün toplumu teslim aldı. PKK ile ilgili haklı ve doğru bir tespit yapılıp, terörü doğuran nedenler ortadan kaldırılmadıkça, bugün PKK yok edilse bile yarın bir başka PKK doğar. Pasif direnişin Türkiye okuması ise şudur: Bugün PKK kendini fesh etse ve barışçıl yöntemlere yönelse, şiddetten beslenen derin yapılar yarın yeni bir PKK kurar ve şiddeti devam ettirir. Çünkü şiddet, sadece karşı şiddeti doğurmuyor, aynı zamanda birçok zulüm ve haksızlığı da meşrulaştırıyor. Dolayısıyla derin güçler bu fırsatı elinden kaçırmak istemezler. Türkiye’de çeyrek asırdır süren bu anlamsız şiddete son verecek, onun yerine pasif direniş veya sivil itaatsizliğe başvuracak güçlü bir iradeye ihtiyaç vardır. Pasif yöntemler hem toplumda geniş destek bulacak, toplumun kesimleri arasında düşmanlığın yeşermesine zemin hazırlamayacak; hem de şiddetten beslenen derin yapıları yıkacaktır. Şiddetsiz mücadele basittir, fakat ayrımcı, dışlayıcı, gayri ahlaki ve gayri insani anlayış sahiplerine karşı silahtan daha etkili bir yöntemdir. İşte bu nedenle Kürtlere, daha doğrusu Türkiye’ye bir Gandhi gerek. Web Siteme Git
  9. hırçın karadenizli! şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    1996 YILI İNSAN HAKLARI İHLALLERİ BİLANÇOSU Faili Meçhul Cinayetler-Saldırılar 78 ölü/46 yaralı Yargısız Đnfaz, iskence Sonucu ve Gözaltında Ölümler 190 Çatısmalarda Ölenler 2859 Sivillere Yönelik Eylemler 119 ölü-133 yaralı Kayıp Savı 194 iskence Görenler ve iskence Savı 346 Gözaltına Alınanlar 20.434 Tutuklamalar 2071 Bosaltılan köy ve mezra 68 Çalısma Yasamına Yönelik ihlaller 9166 kisi isten çıkarıldı Bombalanan Yer 109 Kapatılan Dernek, Sendika, Yayın Organı 132 Basılan Dernek, Sendika, Yayın Organı ve Parti 134 Gözaltına Alınan Basın Emekçileri 421 Toplatılan Yayın 195 Đstenen Hapis ve Para Cezaları 1856 yıl 4 ay hapis, 4 milyar 125 milyon TL. para cezası Verilen Hapis ve Para Cezaları 173 yıl 10 ay hapis, 9 milyar 974 milyon 600 bin TL. para cezası Cezaevlerinde Bulunan "Düsünce Suçluları" 140 Bu rapor, iHD Genel Merkezi Basın-Yayın Dokümantasyon Birimi'nce, günlük ve haftalık basın, iHD sube raporları ve derneğe yapılan yazılı ve sözlü basvuru ve bilgilerden yararlanılarak hazırlanmıstır.
  10. hırçın karadenizli! şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    -------------------------------------------------------------------------------- 1995 YILI İNSAN HAKLARI İHLALLERİ BİLANÇOSU Faili Meçhul Cinayetler-Saldırılar 321 Yargısız Đnfaz, Đskence Sonucu ve Gözaltında Ölümler 122 Çatısmalarda Ölenler 3894 Sivillere Yönelik Eylemler 230 Kayıp Savı 220 Đskence Görenler ve Đskence Savı 1412 Gözaltına Alınanlar 14.473 Tutuklamalar 2101 Yakılan-Bosaltılan Köy ve Mezra 243 Çalısma Yasamına Yönelik Đhlaller 5326 kisi isten çıkarıldı Bombalanan Yer 184 Kapatılan Dernek, Sendika, Yayın Organı 100 Basılan Dernek, Sendika, Yayın Organı ve Parti 173 Toplatılan Yayın 304 Đstenen Hapis ve Para Cezaları 1712 yıl 7 ay 4 milyar 813 milyon TL. para cezası Verilen Hapis ve Para Cezaları 172 yıl 8 ay hapis 17 milyon 688 bin TL. para cezası Cezaevlerinde Bulunan "Düsünce Suçluları" 121 Bu rapor, iHD Genel Merkezi Basın-Yayın Dokümantasyon Birimi'nce, günlük ve haftalık basın, iHD sube raporları ve derneğe yapılan yazılı ve sözlü basvuru ve bilgilerden yararlanılarak hazırlanmıstır.
  11. Kürt lafı duydukları kişileri hemen bölücü yapan kişilerin kalkıp işkenceyi de doğru anlayacaklarını düşünme Hakan,onlar kendi kafalarında düşman kesilmişler.İşkence insanlık suçudur.
  12. Biliyorum bilgisayarı kapatıp çekip gittin,olur ya gelirsen canım arkadaşım.Bunları yazmak için,sadece bunun için buraya geldim.Diğer siteye de uğradım.Orda da yoksun.Arkadaşına anlatmıyorsun ama bu sözler sana iyi gelir benim arkadaşıma. eski duvar diplerinde karanlık sular ay vurmuş gölgelenmiş kuytular canım oğul güzel yiğit al gel kanlı gömleğini sana nasıl kıydılar. ben bu yürek yarasını bi gece elbistanda duymuştum; akşamlar bir karakuş gibi sağılıp inerdi tenha yollara, yıldızlar dut kokardı, iğdeler ay kokardı, öflaz ışıkları yol boylarında osmanlı karakolları, tilkiler üşüşünce akşam yıldızıyla bağlara kelepçemin karasına bir ak güvercin nazlı nazlı canım yiğit süzüm süzüm canım oğul gelip konardı. ben bu yürek yarasını bi gece elbistanda duymuştum; ekmek yedim su içtim ben nasıl yatsıyayım ya nasıl yatsıyayım o isatlı selvilerde ayışığını, ya bu kanlı gömleği ben kime giydireyim sen nezaman büyüdünde nezaman kaptırdın gönlünü o nurhaklara sen daha bebek bebek sen daha baba baba canım oğul o kıraç topraklarımın yaban gülü yiğidim sen nezaman büyüdünde düştün yollara yolunu mavi kargalardan toylardan sorar oldum hala duruyormu telefon tellerinde o mavi kargaları maraş topraklarının o karamuk çalıları o çoban döşekleri o müslüman kayalar beni sordunmu gözüm o kanlı toprakların menekşeli sabahlarından ıçkınımda kara zeytin bile yok kara alman kelepçesi bileklerimde, bileklerim canım oğul yeni yeni başladı sızlamaya sen büyüdünde demek düştün demek o damar damar kınalı topraklara tüketmişim yirmi yılı canım yiğit bir salkım üzüm gibi canım oğul güzel yiğit al gel kanlı gömleğini sana nasıl kıydılar. bunu sen bana göndermiştin.okurken insan olduğumu hatırlatıyor demiştin ya,benden sana.umutla asi kız!
  13. Benim tanıdığım Hülya,asla barışa olan inancını kaybetmez...şimdi canı sıkkın sadece. O da bilir ki barışa olan inancımız insana olan sevgimizdendir. Hülya biz kazanacağız.Sabret!(şimdi iyi değilsin biliyorum,en kısa zamanda iyi ol da gel buraya)
  14. Gerek yok asi Canını sıkma,emin ol ki her zorluğun üstesinden gelirsin.Şımarık değilsin,kırılgansın.Eleştirdim çünkü sen üzülmeyi hak etmiyorsun.Hem de hiç. Asi,küçük kızımız ben olanları daha anlamadım.Bedel ödemek için daha çok küçüksün.Yine de boşver.Özgürlüğün tadını çıkart,her an özgür kalarak.Çok sevdiğin Diyarbakırın nefesini içine çekerel yaşa o özgürlüğü. Şimdi arasam,konuş dersem yine susarsın.Yine ben anlamıyorum,neden dersin?Sırf bunları yazmak için burdayım.Çünkü senden dinlerken şaşırdım,utandım ve üzüldüm.Bende sustum. Ersala takılma o zaman,seni ağlatmasın.Ne olur canını sıkma.Bana söz ver;olmaz mı?Buralardaysan ses ver bana.
  15. Ne oldu Asi,sakın canını gereksiz olay ve kişilerle sıkma.Al çayını,otur balkonda,kendinle kal biraz.Kimbilir belki de yorgunsundur.İyileşmeden Malatyaya git,orada da uğraş. Asi sen arkadaşlarından,insanlardan uzaklaşmaya çabalarken hem onlardan hem de kendinden sıkılmaya başlamış olmayasın.Diyarbakır da başka yerlerde deçok iyi dostların var,onları dinle ve sakın yazdıklarımdan dolayı kızma bana.İnan ki asker olmasaydım,yanına uçardım. Arada nette ulaşabiliyorum bazen de telefonda.Şimdi ne zaman bunu okursun bilmiyorum ama ben Asime bıkkınlığı yakıştırmıyorum.bunları bir köşeye yazdım ayrıca.Ersal yok mu oralarda,aslında ersal adamı tam bıktırır ya.Asi aklım kaldı sende,kolay kolay bunları yazmazsın sen.en iyisi ben sana gerçek hayatta ulaşayım.Sevgiyle,umutla ve inanmasamda duayla.
  16. bence bu forumda özellikle büyük illerde toplanan kitaplar(üyeler tarafından) forum aracılığıyla kendilerine ulaştırılabilinir.eğitim için herkes burada olsun.
  17. Bak bence sen Diyarbakırdan ayrılacağın için üzülüyorsun.Tabi orada yaşadıklarını,tamamen geçmişte kalan yaşadıklarını bir tarafa bırakırsan;sen Diyarbakırı gerçekten çok seviyorsun. Yorum senin hastalığın,vazgeçtim deme Sercan ben olurum diyor sen bakma ona ben daha iyi para veririm Sercanada selam.
  18. Kaynak alayım Politika,hangi bilim?
  19. Mavi onlar yazdıklarıyla seni susturamayınca!Neyse bak tek yazıyorsun ama kendinle çok güçlüsün.Sevgiler! Bu arada Politika tamamen red ediyor kimlikleri,kimliksizlik daha cazip gelmiş olmalı kendisine.
  20. demek oluyor ki siz hala aynı mevzudasınız.
  21. işte kürt sorunu budur!kürt kardeşlerimizi yok saymak.
  22. birilerinin tarafını tutmak için mi sarfettim bu sözleri,hangi yetkiden bahsediyorum? bahis Mavi ise,ne derseniz deyin o benim tanıdığım biri,sonuna kadar Mavinin yanındayım,taraf tutmak için değil,Hamidiye alayı diye suçladığınız bir sistemin devamından ve onun yaptıklarından bahsediyorum,yetkiye gelince,silah taşımak dersem.
  23. bende uğrayayım kardeşimin sayfasına.tanımadığım olan yabancı,tanıdık olan dostluk.sözlerin çok iyi geldi;emin ol.Tek anlattığım ama iyi ki anlattığım Sercan;kardeşim benim!
  24. Mvi Malatyalarda mısın daha?bak seni az önce o kadar çok övdüm ki aklıma birden Grup Yorum geldi;hem de haykırarak söylediğim şarkısıyla. Beyaz Gelinlik Hayat damla damla berraklaşıyor kara tende Hayat ılgıt ılgıt akıp gidiyor işkencede Baskı mapus zulüm kan ile örülü Seti yıkıp aşıyor derya ırmaklar Hayat yeşilde yeşil yosunda Yosunlar boy veriyor kuytuluklarda Düşmesin kirpiklerinin gölgesinden başka gölge Doğacak yarının şafağı olan o gözlerine Sımsıkı yumruk misali sevdiğim Yarının sahibi o gözlerine O gözlerinde çizgilenecek Sevdamızın yarını alın yazısı (Bebeğimin yarını alın yazısı) Zincire vurulmuş sevdamızın incecik bileği Bekler sevda ve kin ile korlanmış gözlerini Gözünde çakan şafağın kızıllığında yunup Silah sesleriyle halaya durup Beyaz gelinlik giydireceğiz Kendi ellerimizle vefalı yare Cennet vatana Kızıl gelinlik giydireceğiz Kendi ellerimizle özgür vatana Mavi olmayan gökyüzü desende sonuna kadar tebessüm eden yüreğine!
  25. Dün bunun altına imza atan,bugünde burada olan Sevgili Mavi olmayan gökyüzü(nicki ilk kez tam kullandım);bana herşey eğitimle çözülecek,okuyacağız,anlayacağız,beraber mücadale edeceğiz;uslübümüz çok önemli,okullarda herşeyden önce iyi insan olmayı anlatacağız diyen Değerli öğretmenim;inatçılığınla,tatlığınla,haklılığınla ve saygınla!Genç bir sivil olarak yanındayım ve iyi ki yanımızdasın.(arkadaşımın üstüne çok geldiler,üstelik tek dediğini anlamadan)

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.