Zıplanacak içerik

haveran

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

haveran tarafından postalanan herşey

  1. Aslında size bazı konularda katılmamak elde değil. Bu ülkede bu kadar ******* varken daha çok AKP gibi partiler boy gösterir. Geleceğini bir torba erzağa satan , gelişmeye kapalı , kendi ilkel kültürlerini dayatmaya çalışan zihniyetler olduğu sürece de devamı gelecektir. Şimdi tabi cevap gelecektir hemen " o zaman kardeşim okumalarına neden izin vermiyorsun". Kardeşim bunların değişmeleri mümkün değil beyinleri 1400 sene evvel yazılmış masallarla yıkanmış ve bu masallara herkesin uyması isteniyor.Geçiniz efendim. Bir başlıkta yazmıştım yine tekrar etmek istiyorum."Demokrasi kim içindir "demişsiniz ya buraya da güzerl oturuyor. Size demokrasiyi yanlış öğretmişler arkadaşım. Demokrasi her görüşe aynı mesafede durabilme terbiyesidir. Demokrasiyi kullanarak demokrasiyi yok etmek anlamına gelmez. Çoğunluğun her yaptığı doğrudur , denetlenemez anlamına da gelmez. "Ben çoğunluğum ben ne dersem o " ,anlamına hiç gelmez. Sayın bilimselcinin dediği gibi ; Bizler emaneti Atatürk?ten aldık. Korumaya azimliyiz. Hem bakın , İrandan teklif gelmiş kapalılar gelsin burada okusun burs veriyoruz diye. Güle güle ne duruyorsunuz. Üstelik dininizi de istediğiniz gibi yaşarsınız madem burda yaşanmıyor sizi tutan yok.
  2. Bekir COŞKUN Bu karar yeni değil... ANAYASA Mahkemesi’nin kararı, aslında eski bir karardır. Tandoğan’da o kadın gözlerini silerek "Güzel günler göreceğiz çocuklar" diye ağladığı gün alınmıştı. Çağlayan’da milyonlar karar vermişti. İzmir’in aydınlık yüzlü insanlarının, o ikindi vakti meydandan yükselen sesi bu karardı işte: "Güzel günler göreceğiz çocuklar..." * Bu bir siyasi mücadele, bir toplumsal çekişme, bir din-iman meselesi değildir. Bu bir "çağdaş olup olmama" sorunudur. Sorun; Türkiye Cumhuriyeti, laik, demokratik, hukuk devleti olma yolunda mı kalacak?.. Yoksa ABD ve onun yerli strateji ortakları tarafından tezgáhlanan "Ilımlı İslam Devleti"ne mi dönüşecek?.. İşte; büyük ve sinsi bir gücün Türkiye’yi ele geçirip kendi karanlığına doğru sürüklemesine karşı duruyor vatan. Çırpınıyor... Çabalıyor... Direniyor... Saf ve iyi niyetli seçmen kitleleri, gözlerinin önünde olup bitenleri sorgulamasalar bile... Cumhuriyetin çağdaş okullarında yetişmiş kimi aydınları ona ihanet etseler de... Çıkarları yüzünden kimileri cumhuriyet devrimlerinin tekmelenmesine göz yumsalar dahi... Türkiye pes etmiyor... * Bu yeni bir karar değil. Anneler bebeklerini uyuttuklarında, çocuklarının yanağına günün son öpücüğünü kondurduklarında, onlara "çağdaş ve aydınlık bir gelecek" sözü verdiler. Babaların sofralardaki o dalgın endişeleri bu yüzdendi. Üniversitelerde öğrenciler, öğretmen odalarında öğretmenler, atölyelerde işçiler, kahvehanelerde mahalleliler, parktaki banklarda emekliler, sanayi çarşısındaki çorbacıda esnaf, sivil toplum örgütlerinin kongrelerinde delegeler, meydanlarda yürekli yurtseverler ve nihayet yüksek mahkemelerde yüce yürekli yargıçlar karar verdiler: "Güzel günler göreceğiz çocuklar..." Bu karar yeni değil... Anlayabilene.
  3. Anlaşıldı. Zinaya götürecek yollardan biri kadının parfüm sürmesidir.Bayan arkadaşlar sürmeyin kardeşim şu parfümleri erkekleri günaha sokuyorsunuz.
  4. Bana kalırsa arkadaş anlatmasını beceremiyor. Benim , söyledikleri üzerine yaptığım yorumun, resmi söylemle ya da anlamamakla alakası yok. Dedim ya hep aynı taktiği uyguluyor arkadaş. Hiç kimse nedense ne dediğini anlamıyor. ***********.
  5. Arkadaşım bir çok iletinizi okuyorum ve hep aynı taktik hiç kimse nedense anlayamıyor anlattıklarınızı. Çok ilginç bence demogoji yapıyorsunuz. Benim söylediğim ne, sizin kıvırmaya çalıştığınız ne. Aması maması yok kardeşim. İngilterede halkın seçtiği parti iktidara gelir. Ama iktidara gelen partilerin hiç birinin rejimle ilgili sorunu yoktur. Bu söylediğim gayet açık. Türkçe okuyup anlatabilme bilginizi geliştirmekte fayda olacağını düşünüyorum. Zira herkesi anlamamakla suçladığınıza göre sorun sizde.
  6. Evet ingiltere demokrasinin beşiği ve yukarıda söylenen çok doğru bir konu. Ancak şunu unutmamak ta fayda var.İngiltere de hangi görüşteki parti iktidara gelirse gelsin, hiç bir partinin kraliyet makamı ve rejimi ile bir sorunu yoktur. Fikirleri olan ve kabul edilen rejim çerçevesinde gelişir ve yükselir. Bizde ki gibi "ya kardeşim ne demek laiklik elden gidecek halk istiyorsa gider " ,"biz beş senedir dişimizi sıkıyoruz" vb benzeri söylemlerle ve bunların hayata geçirilmesi ile rejimi tehdit etmez . Bilmem anlayabildiniz mi?
  7. Evet bir de mesele ye şöyle bakalım AB üyesi 25 ülkenin devlet ve hükümet başkanları, 2009’da yürürlüğe girecek ve Avrupa’nın geleceğini şekillendirecek AB Anayasası’nı İtalya’da imzalamıştı. Conservatori Sarayı’nın Jül Sezar Salonu’nda Papa X. Innocenzıo’nun ayaklarının dibinde düzenlenen törende Türkiye adına Başbakan Tayyip Erdoğan ve dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de AB’ye teslimiyet imzası atmıştı. İmza töreninin, Türk ve Müslüman düşmanı Papa X. Innocenzio’nun heykelinin önünde yapılması, AB’nin Haçlı zihniyetini belgelemişti. Birisi ilkeli davranışlardan mı bahsediyor , yoksa kanlı ellerin önünde el pençe divan duruşlar unutuluyor mu ? Bu konuda verdikleri söylemlerde halen akıllarda , biraz araştırmak sanırım yeterli. Dini bütün islamcı partilerin yaptıkları ne çabuk unutuluyor . Laiklerin verdiği tepkilerden önce " %47 yi küçümsüyorsunuz demokrasi var bu memelekette " diyenlerin seçtikleri dini bütün partilerin yaptıklarına bakmak gerekiyor. Sanki bu memlekette hiç kimse ibadetini yapamıyor, her şey gizli saklı , zavallılar namaz kılacak bir cami bile bulamıyorlar . Yazıktır ya nerde bu devlet nerde , insan hakları değil mi? Üstelik sizin i neyi kabul edip neyi etmediğinizin ne önemi var. Bu imzalar , devlet olarak atılmış ve hepimizi bağlar. Sadece olayları saptırmayın yeterli. Bir de sadece avrupa değil, müslümanlar da kanlı ellerini temizlemeli.
  8. Ben de neden bu kadar uğraşmışlar cevap vermek için onu anlamadım. Zaten not ta " baltadan başka kesici alet yok" diye yazmışsınız .Yani baltası var.
  9. Doğrudur aynı tınıda ses veriyor.Erkek potansiyel ******** .Kadın da bu yüzden kapanmalıdır.
  10. Bu nasıl mantıktır ya. Avrupa insan hakları sözleşmesi 20 Mart 1950'de Roma'da imzalandı, 3 Eylül 1952'de yürürlüğe girdi. Türkiye, Sözleşmeyi 18 Mayıs 1954'de onayladı. (R.G. 19 Mart 1954-8662) Şimdi hem bu sözleşmeyi imzala ondan sonra da de ki; " işine geldiğiniz zaman karışsın işinize gelmediğiniz zaman karışmasın." Evrensel hakların kabulü ve bunun korunması için kurulan mahkemenin verdiği kararı tanımıyorum de. Sözleşme ve sözleşmeye ek protokoller şu hakları güvence altına alır: · Bireyin yaşama, özgürlük ve güvenlik hakkı; · Hukuk ve ceza işlerinde adil yargı hakkı; · Seçme ve seçilme hakkı; · Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü; · Medya dahil ifade özgürlüğü hakkı; · Mülkiyet hakkı. Neler Yasaklanmıştır? · İşkence ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezayı; · Ölüm cezasını; · Sözleşme'nin güvence altına aldığı hak ve özgürlüklerin kullanımında ayırımcılık yapılmasını; · Devletin kendi vatandaşını sınır dışı etmesini veya ülkeye girişinin engellemesini; · Yabancıların toplu halde sınır dışı edilmesini. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurabilmek için bazı hususların mutlaka yerine getirilmesi lazımdır. Bunların en önemlileri: - İç hukuk yollarının tüketilmesi. Bundan amaç şikayet olunan husus hakkında ilgili mahkemeye başvurmuş olmak ve temyiz süresinin tamamlanmış olmasıdır. - Konu hakkındaki dilekçe Türkçe olarak da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gönderilebilir. Ancak bu dilekçenin bir hukukçu tarafından yazılması tercih edilmelidir. - İnsan Hakları ihlalinin, mutlaka Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde belirtilen bireysel hak ve özgürlüklerden birinin veya birkaçının ihlali olması gerektiği unutulmamalıdır. Yani bazılarınızın dediği gibi adamların içişlerimize karıştığı falan yok.Olayı saptırmayınız. Bu , bu ülke de bir dava görülürken ,bazılarının gidip , ülkemizi avrupaya şikayet etmesi ve onların da gelip , hariçten gazel okumasıyla aynı şey değildir. Bilmem anlayabildiniz mi?
  11. haveran şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    Başsağlığı... "Seks kölesi"ni biliyordum da... "Seks kenesi"ni ilk kez duydum. * Karabük te kene ısırması sonucu hayatını kaybeden 75 yaşındaki talihsiz kadının cenaze namazını kıldıran imam açıkladı: "Fuhuştan oluyor..." * Fuhuş artınca bu tür şeyler olurmuş! * Geçenlerde de, Türkiye Büyük Millet Meclisi nde bir dergi dağıtıldı... İmam Hatip Liseleri Mezunları Derneğinin dergisi... Orada da yaz aylarında plajlarımızda sık sık görülen boğulma vakalarına bilimsel açıklama getirilmişti: "Herhangi bir kişi, denizde boğulmak üzereyken, samimi şekilde dua ederse, kurtulur." * Kanıt? Titanik... * Dergiye göre, "Titanikten kurtulanlar bu şekilde kurtuldu." * İstanbulda da Tıp Festivali başladı. Camide. Merkez Efendi Camisinde. Büyükşehir Belediye Başkanı -ki muhallebici mimardır- "şifa olsun" diyerek, "mesir macunu" dağıttı. * Netice itibarıyla... - Rahmetli TC yi nasıl bilirdiniz? - İyi bilirdik. - Hakkınızı helal edin. - Helal olsun. - Gömün. Yılmaz Özdil
  12. haveran şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    DÜN BUGÜNE NE KADAR BENZİYOR! NURCULAR MSP’den koptuktan sonra, "Sevabı ve Günahı ile MSP ve Camiamızın Umumi Manzarası" adlı çalışmaya imza attılar. Bu çalışmaya; 5 Temmuz 1978 tarihli bir rapor gönderen Nurcu milletvekili A. Tevfik Paksu, MSP’ye yönelik eleştirilerini şu başlıklar altında topladı: MSP eşittir islam görüşü: MSP dışındaki Müslümanlar, İslamiyet’i bilmemekle suçlanarak ****** oldukları veya ihanet içinde bulundukları her yerde yayılmaya çalışılmıştır. Teşkilat mensupları, diğer partilerde olan Müslümanlara düşman edilmiştir. "İslam yalnız bize aittir" görüşü ile diğer Müslümanlar gücendirilmiş ve birçok yerde MSP’lilerin yaptığı hata ve noksanlıklar (haşa) İslamiyet’e verilmiştir. Nefs muhasebesi: Başkasının kötülükleri ile uğraşılmış, aslında kendi fikirlerinin güzelliği ile milletin karşısına çıkılacağı yerde MSP’nin iyiliğine başkalarının kötülüğü hüccet gösterilmiştir. "Kendileri her işte haklı, muhalifler her yerde haksız" düsturundan hareket edilmiş, noksanlık, hata ve günahkár hiçbir zaman kabul edilmemiştir. Tevazu ve tekebbüre yerini mağrurluğa bırakmıştır. Şahıs diktatörlüğü: İslam esasına göre istişare ile yapılması lazım gelen hususlar bir genel başkanın arzusuna bağlanmıştır. Sınır tanımayan diktatörlük hevesi, bütün meselelerde devam etmiştir. Söz ve fiil ayrılığı: MSP idarecilerinin çok güzel sözler söyleyerek vaatlerde bulunmuş olmalarına rağmen, bunlar icraatta unutulur görünmüş hatta bazı yerlerde aksine hareket edilmiştir. Misal olarak; faize karşı çıkılmış, yüksek kademede birçok MSP’lilere faizle kredi temin edilmiştir. İsraftan bahsedilmiş; devletten bedava para alma, devlet kesesinden ziyafet, gösterişli törenler ve araba saltanatı MSP’nin hiç burkulmadan yaptığı hususlar olmuştur. Maddeye yöneliş: Başlangıçta sırf Allah rızası için partiye girmiş veya taraftar olmuş teşkilat mensupları, baştakilerin müsamahası ve hatta teşviki ile otomobil, kamyon, traktör sahibi olmak; kredi almak; hatta çalışmadan para kazanmak için idare meclisi azalıkları, murakıplık, müşavirlik ve torba kadrolardan memur olmak hevesine düşürülmüştür. Hele partiye gelir temini diye teşkilat mensuplarının, birçok insanın, işadamlarının önlerine düşerek iş götürmek için kılavuzluk etmesi ve bu hareketlerin baştakilerce benimsenmesi, telafisi mümkün olmayan rüşvet dedikodularına vesile olmuştur. Partizanlık ve tarafgirlik: MSP iktidarda bulunduğu devrelerde aşırı partizan ve tarafgir olarak icraat yapmıştır. İmam kadrolarından tohumluk buğday tevziine; dışarıdan ithal edilecek mallar için tahsis belgelerinden cami yardımına kadar ve daha birçok hususta MSP’li olmak veya MSP’lilerin önüne düşerek getirdiği adam olma vasfı aranmıştır yazının devamı için http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/906997...amp;hid=9070322
  13. Bekir COŞKUN [email protected] Muhtıra... "MUHTIRA" Arapça’dır. Sözlüklere göre anlamı: Bir işi hatırlatmak üzere ya da hatıra getirmek amacıyla sunulan yazı, ikaz, uyarı... Eskiler "muhtıra"nın çivi çakmak anlamına geldiğinden şüphelenip içine mıh (çivi) koyup "mıhtıra" demişlerse de, içinde çivi-mivi yoktur. Muhtıra’nın ilk hecesi "Muh"tur. "Muh" büyüklerin bize öğrettikleri ilk eylemin adıdır: "Hadi, amcaya muh yap..." Ki her "muh"tan sonra yorumlar başlar: "Nasıl da muh yaptı..." "Yani bu kadar güzel muh kimse yapamaz..." "Şimdi yine muh yapacak yengesi..." * İkinci hece "tır"dır. Kelimelerin sonuna geldiği zaman, ona daha derin anlamlar katan çok değerli bir hecedir tır: "Kaptır..." "Saptır..." "Hastır..." Kelimenin başına geldiğinde ise kazandığı anlam yanında, kişinin başına geldiğinde "tırlatmak" olur ki, "muhtıra"nın "tır"ını cümle içinde kullanacak olursak: "Beyefendi tırlattı" gibi... * "Muh" ve "tır"dan geriye "a" kalıyor. O her muhtıradan sonra en çok çıkartılan sesi oluşturur: "Aaa..." "A" sayısının çokluğu, daha çok muhtıranın şiddetine ve verenin kimliğine bağlıdır. Misal gece telefonla arayıp "Abdullah Bey, yargı muhtıra verdi" yerine "Abdullah Bey askerler muhtıra verdi" denilmesi "a"da artış sağlar: "Aaaaaaaaaaa..."* Her neyse... Yüksek yargıçların, hukuk devletini savunan bildirisine "muhtıra" diyenlerin ciddiyetine uygun bir yazıdır bu. Hukuk devleti çökertilirken, yüksek mahkemelerin endişelerini halk ile paylaşmalarını ve anayasayı savunmalarını "suç" sayanların zekalarına göredir... "Muh"un peşine "tır" koyup arkasından "a.." diyeceksiniz. O kadar...
  14. Kuvvetler ayrılığının ne demek olduğunu biliyor musunuz ? HİÇ SANMIYORUM. Yargı denetleme mekanizmasıdır.Yürütmenin ve yasamanın hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığını denetler. Bu kuvvetin pasifize edilmesi demek yürütmenin keyfi uygulamalarına fırsat verir. Yargı , "benim istediğim kadar yasama yapacaksın" demez. Yargı bugün olduğu gibi yürütmenin faaliyetlerinin ve diğer konuların meri hükümlere uygunluğunu denetler. Olayı saptırmayın .AKP yandaşlığı yapmayın . Çünkü ne tarafa dçnerlerse dönsünler kendilerini haklı çıkaracak bir durum söz konusu değil. Pislik örtmeye çalıştıklarından da büyük artık . Bu da çok açık görünüyor. Neler de biliyorsunuz öyle ve bu kadar işkembe-i kübradan atıyorsunuz. O davanın daha iddianamesi bile hazırlanmamış ve ne olduğu bile belli değil ken nasıl böyle bir yorum yapılabilir aklım almıyor. Üstelik iktidara kafa tutan adamların, birer birer suni iftiralarla ayağı kaydırılmaya uğraşılırken. Üstelik Çetecilik yapan varsa oda işçi partisi başkanıdır. Bu dava sonuçlanır eğer aslı varsa kişisel olarak cezası kesilir. Bir tarafta ülkenin rejimini yerle bir etmeye çalışan bir parti ve icraatlari diğer tarafta çetecilik yaptığını iddia ettiğiniz bir kişi e pes doğrusu. Size demokrasiyi yanlış öğretmişler arkadaşım. Demokrasi her görüşe aynı mesafede durabilme terbiyesidir. Demokrasiyi kullanarak demokrasiyi yok etmek anlamına gelmez. Çoğunluğun her yaptığı doğrudur , denetlenemez anlamına da gelmez. Ben çoğunluğum ben ne dersem o anlamına hiç gelmez. Etkileme konusunda isterseniz , bir de iktidarı elinde bulunduranların açıklamalarını bulun okuyun. Son 2 -3 aylık gazetelerin yazılarını bulup okumanız yeterli sanırım.
  15. İnsanlarına , her gelen allahtandır, allah istediğine verir istemediğine vermez , herkesin rızkı farklıdır zihniyeti aşılanan ülkelerde , din tekelini elinde bulunduranların böyle davranması normaldir ve böyle şeylerin normal karşılanması da.
  16. Bence bunun amacı, sadece biraz esrarengizlik katarak, inandırıcılığın artmasını sağlamak o kadar. İyi bir fikir olduğunu kabul etmekte yarar var, hakkını yemeyelim.
  17. Ateizm bir din değildir. Bilmiyorsanız yorum yapmayın .Burda yorum yapan ateist ve agnostik arkadaşlar, birçoklarınızdan daha iyi islamı biliyorlar ve ona göre yorum yapıyorlar.
  18. haveran şurada bir başlık gönderdi: Evlilik ve Kadın
    İngiliz çift evliliklerinin 80’inci yılını kutladı İngiltere’de dün evliliklerinin 80’inci yılını kutlayan Frank (100) ve Anita Milford (99) çifti, mutluluklarının sırrını, iyi geceler öpücüğü, bingo (tombala) turları ve sade İngiliz yemekleri olarak özetledi. İngiltere’nin en yaşlı çifti olan Milfordlar, Devon yakınlarında Plymouth’daki bir huzur evinde kalıyorlar. Emekli bir liman işçisi olan Bay Milford, "Bugünümüzle gurur duyuyoruz. Başlangıçta çok düşük ücret alıyorduk, çok çalıştık. Savaş yıllarında, evimize bomba bile düştü. Ama birbirimizi hiç yalnız bırakmadık" dedi. Evlilik yıldönümlerini arkadaşları ve akrabalarıyla kutlayan yaşlı çift, gençlere de uzun süreli evlilikler için şu önerilerde bulundu: Birbirinizi incitmeyin romantik jest yapın Huzurlu bir evlilik için mutlaka birbirinize vakit ayırın. Gerçek bir aşk yaşamak istiyorsanız asla saygıda kusur etmeyin. Her şeye sahip olmak isterken, birbirinizi incitmeyin. Zorlukların üstesinden beraber gelin. Eşinize veya sevgilinize romantik jestler yapmayı ihmal etmeyin.
  19. Bekir COŞKUN [email protected] Bay tersine... NE derse tersine... Diyelim ki Başbakan, "İşçi kardeşlerimizin 1 Mayıs’ı emek ve dayanışma günü kutlamaları için karar almış bulunuyoruz" dediği an, işçilerin 1 Mayıs’ta dayak yiyeceklerini anlamışımdır. Nitekim "Çiftçimizin artık yüzü gülecek" dedikten sonradır ki ana tarım ürünlerimizin ithali açıldı ve çiftçiler traktörlerini galericilerin önüne götürüp sattılar. "Şimdi sıra üniversitelerin iyi çalışmasında" dediğinde üniversiteler, "Şimdi de Merkez Bankamızın yerini düzeltiyoruz" dediği zaman Merkez Bankası karıştı. "Genel Sağlık Sigortası ile iş hayatında reform yapıyoruz" dediği an, insanlar 1.5 yaşındaki çocuklarının elinden tutup onu "frezeci ustası" yapmaya gittiler. "En az üç çocuk doğurun" demesi, Anadolu’dan İstanbul’a gelenlere, "Bu kadar çok kalabalık olmaz, vize uygulayalım" önerisinden hemen sonraya denk gelir. "Şimdi hep birlikte doğayı koruyacağız" dedikten hemen sonradır; ormanların kesilip yerine otel yapılmasına ilişkin yasanın yürürlüğe girmesi... * Ne derse tersine... "Şimdi bilin bakalım yapmamız gereken hakikaten önemli neye sıra gelmiştir..." "....?" "Hortumları kesmeye..." İşte; torbayla altın toplama düğünlerinin, 14.5 yaşında şirket sahibi olmanın, likit yumurta ve mısır gevreği işinin, gemiciliğin, damada ihalesiz ve kamu bankalarının parası ile gazete-TV kapatma sürecinin başlama tarihidir bu "hortumları kesme" sözü. * "Yargının bağımsızlığı için reform yapmaya sıra geldi" dedikten sonra ne çıktı?.. Yargı krizi... Çünkü yargıçlar; yargı bağımsızlığının, yargının AKP’lileştirilmesi olduğunu anladılar. Tıpkı, "Laik Cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda Anayasa’yı düzeltiyoruz" dedikten hemen sonra "Türban serbestisi getiren Anayasa düzeltmesi" yapıldığı... Ya da "Bu noktada düşünce özgürlüğünde sıra..." dedikten sonra yazarların sabaha karşı evlerinden toplatıldığı gibi... Ben bakarım: Ne dedi?.. Ne dediyse tersine...
  20. haveran şurada cevap verdi: LostsouL başlık Güncel Konular
    Sesini çıkaranlar da anti demokratik yollarla susturuluyorlar. İddianamesi hazırlanmış ve yasalara göre suç oluşturan konularda demokrasi ve insan hakları çığırtkanlığı yapanlar henüz neyle suçlandıkları bile belli olmayan , iddianamesi bile hazırlanmamış bir durumdan ötürü , aylardır hapiste olan ve hakim öüne çıkarılmayan kişiler için neden seslerini çıkarmazlar hiç anlamam.
  21. Dün yargının gücü ile ilgili Hasan Pulur'un köşe yazısını okudum . Orada Atatürk ile ilgili bir anekdot vardı. Onu buraya aktarmak iyi olur diye düşündüm. Konunun özüne ve son zamanlarda yapılan anlamsız açıklamalara da oldukça uygun düşüyor. Yıl 1935, Urfa milletvekili Ali Saip, Atatürk'e suikast iddasıyla yargılanır.Adalet bakanı Şükrü Saraçoğlu'dur; her duruşmadan sonra Cumhuriyet Başsavcısı Baha Arıkan'la birlikte Çankaya'ya çıkar, davanın gidişini ve duruşmayı anlatır. Atatürk her seferinde " meslek görevin neyi emrediyorsa onu yaparsın der". Bir gün Atatürk ,Başsavcı Baha Arıkan'ı çağırır ve doğrudan sorar: "Ali Saip davasının sonu ne olacak ? " Başsavcı ," Mahkemenin kararını beklemek gerek " der demez ,Atatürk sinirlenir,: "Mahkemenin kararı ne demek ? Mahkemeni de kapatırım, hakimleri de atarım ,seni de atarım !" Herkes gibi savcı da heyecanlanır ,Karşısında Atatürk vardır ,ama bilir ki "Gazi" karşısında doğru konuşulacaktır, doğrusu ne ise o söylenecektir, ayağa kalkar: "Mahkemeyi de kapatabilirsiniz, hakimleri de, beni de atarsınız ,ama adınız tarihe Mustafa Kemal olarak geçmez." Atatürk'ün gözleri yaşarmıştır: "Çocuk ,ben de senden bunun bekliyorumdum." Dava sonuçlanır Ali Saip beraat eder.
  22. Asıl anlayamadığım mantık şu: Ben allah olarak insanların yapacağı şeylere - size göre-borç- muhtaç mıyım? Yaşanılan yer dünya olduğuna göre ; bu dünya da iyi insan olabilmek zaten yaşadığın yeri güzelleştirecektir. Yani benim sana bir anlamda borcum ödenmiş olmuyor mu? İlla aç kalıp 1 ay ,günde beş vakit yatıp kalkmam mı gerekiyor? Allah bu kadar aciz mi ki böyle şeylere ihtiyacı var? Ben iyilik yapmayı allah bahşettiği için yapıyorsam, inançsız olmam da o istediği içindir. Hemen şimdi şöyle bir savunma getirirler tabi. "külli irade, cüzi irade" yani allah akıl vermiştir , doğru yolu göstermiştir, seçip seçmemek kendi iradenizdir. Hal böyle olunca denebilir ki; kuran yalan söylüyor ,herşey allahın elinde değil , allah herşeyi bilen yada gören değil. Yani her şey işinize geldiği gibi yorumlanıyor . Yok öyle değil de böyle her zaman uygun bir kılıf hazır.
  23. İyi de arkadaşım cezadan kurtulmanın yolu islamdır diyorsunuz.. Bırakın namaz kılmayı ben inanmıyorum dendiği için muştulanan şeylere bak . Hatta bir arkadaşımız da şöyle iddia etmişti. "Ne yaparsan yap solda sıfır allah inancın yoksa" İsterseniz bir de Hayyam dan okuyun islamı ele alış biçimini alın size iki dörtlük: Beni özene bezene yaratan kim? Sen! Ne yapacağımı da yazmışsın önceden Demek günah işleten de sensin bana: Öyleyse nedir o cennet cehennem? Var mı dünyada günah işlemeyen söyle: Yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle; Bana kötü deyip, kötülük edeceksen Yüce tanrı ,ne farkın kalır benden söyle.
  24. Bizzat RTE ; " 5 senedir dişimizi sıktık" dedi. Ne yani şimdi bu kıyafetlerden çok memnun olduklarını mı söyleyeceklerdi. Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi de. Sadece gören gözler için.
  25. Sanırım biraz da güçlü devlet olmak gerekiyor. Biri demokrasi getireceğim diyerek, ayaklarına gidip ülkeleri bölen bir devlet. Diğeri tüm protokolü ayaklar altına alarak, suud kralının ayağına giden bir devletin başkanı. Güç kimde acaba? Bırakın kurşunlamayı bunlar tuvalet kağıtlarının üstlerine kuran ayetleri basıp kullansalar. Aman ne iyi etmişsiniz derler.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.