haveran tarafından postalanan herşey
-
BURADA HER SORUYA CEVAP VERİLİR
Charles Robert Darwin (12 Şubat 1809 – 19 Nisan 1882), İngiliz doğabilimci. İnsan dahil tüm canlı türlerinin doğal seçilim yoluyla bir ya da birkaç ortak atadan evrildiğini öne sürmüş ve bu teoriyi destekleyen pek çok kanıt sunmuştur. Darwin'in fikirleri üzerine inşa edilen modern evrim teorisi, bugün biyoloji biliminin temeli ve birleştirici öğesidir. Darwin'in doğa tarihine duyduğu ilgi, önce Edinburgh Üniversitesi'nde tıp, sonra Cambridge Üniversitesi'nde teoloji okurken gelişti. Beagle gemisinde yaptığı beş senelik yolculuk sırasında, zamanın meşhur jeoloğu Charles Lyell'ın ortaya attığı, geçmişteki jeolojik süreçlerin bugünkülerle aynı olduğunu savunan teoriyi destekleyecek pek çok gözlem yaptı ve iyi bir jeolog olarak ünlendi Karl Heinrich Marx (okunuşu: Karl Haynrih Marks) (5 Mayıs 1818 Trier - 14 Mart 1883 Londra) 19.yy'da yaşamış filozof, politik ekonomist ve devrimci. Komünizmin kuramsal kurucusudur Sait nursi okuyup yazması olmayan bir adam.Nur risalelerinden "tiryak " adlı risalenin 68. sayfasında kendisi de bu hususu itiraf etmekte ve risalelerini yardımcılarına yazdırdığı bildirilmektedir. Dediğiniz gibi böyle uzayıp gider.
-
ÇOCUK YAŞTAKİLERLE EVLENMEK ARAP İŞİDİR.. Bugün, cumhuriyete karşı savaşanlar; medeni kanun yerine şeriat isteyen tiplerde görünür bunlar...
Eski Türk Medeni Kanununa göre; evlenebilmek için erkeklerin 17, kızların da 15 yaşını doldurmuş olması gerekiyordu. YTMK'nın 124. maddesi, kadın ve erkek için evlenme yaşında eşitlik getirmiştir. Kadın (genç kız) ve erkekler 17 yaşını doldurmadıkça evlenemezler Çünkü 15 yaşında evlenen kız çocuğu biyolojik gelişimini tamamlamamış oluyordu. Özel hallerde daha küçük yaşlarda evlenme ancak hakim kararı ile olabilir YTMK'da mahkeme kararıyla evlenme yaşı istisnai olarak, 16 yaşa indiriliyor. Kız ve erkek çocuklar 16 yaşlarını doldurduklarında hakim kararıyla evlenebilirler. EMK'da erkek çocuk 15, kız çocuk 14 yaşını doldurunca evlendirilebilirdi. Eğer Atatürk devrimlerinin büyüklüğünü buna endexlerseniz; biri de çıkar ,benim gibi bu kanun hükümlerini önünüze koyar ve şöyle sorar bu hükümlerde belirtilen yaşlar çok büyük yaşlar mıdır? Bundan şunun çıkarılmasını istemiyorum ben Atatürk karşıtı biri değilim ve üstelik ateistim. Bir şeyi tartışırken , etik kurallara riayet etmek gerekir. Kuran da erken yaştaki küçük çocuklarla evlenin diye bir kural yok ama bu geleneği ilga edecek başka bir kuralda yok.Terslik burdadır.
-
Anneler günüymüş bu gün..iyide..
Saymışsınız iyi güzel de birde sürekli anaya edilen küfürler olmasa Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun .Senede bir gün dahi hatırlanmak güzel olsa gerek.
-
ATATÜRK ve ANILAR
YENİLSEYDİK SORUMLU BEN OLACAKTIM Bir aralık konu İstiklâl Savaşı'na geldi. Dikkat ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, -bir gün önce olmuş gibi- hatırlıyordu. O savaş ki araç, gereç, personel kıtlığı bugün güç tasavvur edilirdi. Tümenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Fakat, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti. Var olmak ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı. 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi. Böyle bir dramı, hem yazarı, hem baş aktörünün ağzından dinlemek müstesna bir mutluluktu. O anılar Ata'yı coşturdukça coşturuyordu. Anlatmalarında abartma yoktu. Ama bu anlatış öylesine canlı, öylesine plastikti ki, hepimiz heyecandan heyecana sürükleniyorduk. Anlatışlarını şöyle bağladı: - İşte büyük zafer böyle ortak bir eserdir. Şerefler de ortaktır. Bu alçakgönüllülük şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk. Bu arada Atatürk bir duraklama yaptı. Sonra içine dönük, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti: - Ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı. Bu belagat karşısında gözyaşımı tutamadım. Tarihin, zaferleri kendine maleden, yenilgileri ise maiyetine yükleyen sahte kahramanlarını hatırladım. Ord. Prof. Sadi IRMAK Kaynak: Sadi Irmak, Ord Prof. - Atatürk'ten Anılar, 1978
-
ATATÜRK ve ANILAR
GENELGEYLE DEVRİM OLMAZ 1924 yılının ilkbaharıydı. Erzurum ve Pasinler'de depremde birçok köyün evleri yıkılmıştı. Zarar gören halkla görüşmek için Pasinler'e gelen Atatürk, halkın içinden ihtiyar bir köylüyü çağırdı: - Depremden çok zarar gördün mü, baba? diye sordu. Atatürk ihtiyarın şüphesini görünce, tekrar sordu: - Hükümet sana kaç lira verse, zararını karşılayabilirsin? İhtiyar, Kürt şivesiyle: - Valle Padişah bilir! dedi Atatürk gülümsedi. Yumuşak bir sesle: - Baba, Padişah yok; onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım zararın ne? İhtiyar tekrar etti: - Padişah bilir!... Bu cevap karşısında kaşları çatılan Atatürk, Kaymakam'a döndü: - Siz daha devrimi yaymamışsınız! dedi Bu sırada görevini başarmış insanlara özgü bir ağırbaşlılıkla ortaya atılan tahrirat katibi: - Köylere genelge yolladık Paşam, dedi. Atatürk'ün fırtınalı yüzü, daha çok karıştı: - Oğlum, dedi, genelgeyle devrim olamaz!..." Ahmet Hidayet Reel
-
ATATÜRK ve ANILAR
ABDÜLHAMİD 1937 yılında idi. Yaz aylarından biri. Doğrudan doğruya kendi kontrolündeki bir gazetede "Makedonya" adlı bir eserim tefrika ediliyordu. Bir akşam üstü Başyaver Celâl (Üner) Bey beni telefonla aradı. Dolmabahçe Sarayı'na davet edildim. Ve Saraya gidince de, hemen hiç bekletilmeden, üst kata çıkarıldım. Bir kapı açıldı, kendimi Büyük Adamın karşısında buldum. Saygılarımı bildirince, belli bir iki nezaket cümlesi ile beni okşadı. Sonra: - Yazını okuyorum, dedi. Hürriyetin ilân edildiği zaman küçük bir çocuk olman lâzım. Fakat kutlarım, o günleri iyi canlandırıyorsun. Yalnız Abdülhamid'i hiç sevmediğin belli. Biraz durdu. Elindeki bir renkli kalemi, önünde açık duran kalın ciltli bir Fransızca kitaba dikine vurarak düşünür gibi oldu. Ben susuyordum. Bu hal bir iki dakika devam etti. Sonra birdenbire şu sözler çıktı ağzından: - Sevme Abdülhamid'i! Yine de sevme! Fakat sakın anısına hakaret edeyim deme. Senin kuşağın biraz daha ölçülü kararlar vermeye alışmalı. Bak çocuk! Kişisel kanımı kısaca söyleyeyim: Tecrübe göstermiştir ki, toprakları üstünde yaşayan insanların çoğunun durumu kuşkulu ve sınırları yalnız düşmanlarla çevrili bir büyük devlette, Abdülhamid'in yönetimi büyük hoşgörüdür. Hele bu yönetim on dokuzuncu yüzyılın son yıllarında uygulanmış olursa... Bunun üzerine ayrılmama müsaade buyurmuşlardı. Saygılarımı tekrarlayarak huzurundan uzaklaştım. Nizamettin Nazif TEPEDELENLİOĞLU
-
GÜNÜN ŞİİRİ
Boşver be yaşı başı! gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?.. şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan, sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver? koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını, gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna. Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda, ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında, bırak aksın yollarına. yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın. sen inan yüreğine, hem ona geçmezse kime geçer sözün?.. büyü büyü... bak ellerin ayakların kocaman. aklın da maaşallah yerinde, e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye. akıllı ol, yüreğin gelir peşinden, boşver yaşı başı, aşk var mı aşk, sen ondan haber ver? takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere. o çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün, atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü, öl gitsin... parayı pulu savurup, bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin, savrul gitsin... Boş ver be yaşı başı, kim tutar seni kim, kendi yüreğinden başka kim?. Aklını al da öyle git, ister bir duvara, ister bir odaya, ister kıra bayıra vur da git. Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine. O biri de gelir gerçekten istediğin oysa, seveceksen ve öleceksen uğruna... yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa... yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş. sen mi biteceksin? çekeceksen bile bayrağı, yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin? Can Yücel
-
BURADA HER SORUYA CEVAP VERİLİR
Şimdi siz sait nursinin yazdıklarının bilimsel olduğunu mu idda ediyorsunuz ? Yok artık daha neler.
-
Dünyanın kanını donduran VICDANSIZ!
Birbirlerine olan benzerlikleri ne kadar ilginç değil mi?
-
Şampiyon CİMBOMMM
Yerli malı yurdun malı .Demek ki parayla ve yabancılarla saadet ve başarı gelmiyor.Galatasarayı canı gönülden kutlarım Bu işin ruhla yapılacağını bazılarına ispatlamış oldular böylece.
-
VAKIT YAZARI KÜCÜK KIZA TECAVÜZDEN GÖZALTINDA!
Nur (4) Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun. Artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin. İşte bunlar fâsık kimselerdir. Vakit gazetesinin bu sureden haberi yok herhalde. Burada yapılmak istenen nedir acaba? Zina yaptı diye suçlanan çocuk mu , yoksa tecavüze uğradı diye mi bir şikayet var? Hüseyin Üzmez'i kurtarma girişimleri mi , yoksa kılıfına uydurulmaya çalışılan öyle ise ; bu dört şahit hesabı tutmuyor kuran da ki surelere göre.