Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

bursercan

Φ Süper Üye
  • İçerik Sayısı

    2.559
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    4

bursercan tarafından postalanan herşey

  1. offf offff...su 2,5kg lık beynımde normal calısan hıc bırsey yok.hep hata verıyo harddısk...ıkı secenegım var;ya harddıskı cope atacagım yada hardıskımı degıstırecek bırını bulacagım...
  2. resımdekı cıceklerden bırı ben olmadıgım kesın. ama sunu bılıyorum kı o evdekı bır tas parcası benım parcamdır.orada bende varım ıster kabul edın ıster etmeyın.ben sızlerın yanındayım.koruyucu melegınız olarak... degıl mı yayamaz
  3. hosgeldınız evet yanlıs yere baslık acmıssınız.yanı burası dogruda dıger yer yanlıs.yonetıcıler ılgılenır bu konuyla merak etmeyın. tekrardan hosgeldınız.ben forumun neyıyımmm sey bende bılmıyom :)dıger uyelere sormak lazım.benı meysa ablamızla(abla demem de bır sakınca yok sanırım.) tanısıtıracak kımse yok mu:D bu arada forumla ılgılı bır sorununuz olursa bıze sorabılırsınız.yada dırek yonetıcılere ulasarakta yardım alabılırsınız. ıyı eglenceler...
  4. KOÇ KADINI Karşı koyamayacağı teklif: "Paraşütle atlama kurslarına gidiyorum, sen de gelir misin?" BOGA KADINI Karşı koyamayacağı teklif: "Akşamki davetten önce bir kuyumcuya uğramaya ne dersin?" iKiZLER KADINI Karşı koyamayacağı teklif: "Bu hafta sonu bensiz bir tatile ne dersin?" YENGEÇ KADINI Karşı koyamayacağı teklif: "Bu akşam evde kalıp nefis bir yemek yapalım mı?" ASLAN KADINI Karşı koyamayacağı teklif: "Şehrin en saygın ve güzel lokantasında bu akşam yer ayırttım. Bana eşlik eder misin?" BASAK KADINI Karşı koyamayacağı teklif: (Yazıp gönderirseniz daha etkili olur.) "Bir satranç partisine ne dersin?" TERAZi KADINI Karşı koyamayacağı teklif: "Benimle evlenir misin?" AKREP KADINI Karşı koyamayacağı teklif: "Senden başka hiçbir kadının olmadığı bir adada yaşamaya ne dersin?" OGLAK KADINI Karşı koyamayacağı teklif: "Bir yıl sonra evlenmeye ne dersin?" KOVA KADINI Karşı koyamayacağı teklif: "Ne zaman istersen beni ara." BALIK KADINI Karşı koyamayacağı teklif: "Lütfen bana yardım et"
  5. Günlerden bir gün, evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini hayata açmış. Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış. Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde, kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış. Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da, rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıkmış. minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya başlamış. Dağlar tepeler aşmış, ormanın her yerini dolaşmış. Derken bir vadiye gelmiş. Rengarenk çiçeklerin bulunduğu bir vadiye. Etrafına şaşkın şaşkın bakarken, vadinin öbür ucunda bir papatya görmüş. Bir anda afallamış. Ne düşüneceğini, ne yapacağını bilememiş. içinden "Ne muhteşem bir çiçek" diye geçirmiş. Ve vakit kaybetmeden yüzlerce renkli, hoş kokulu çiçeğin üzerinden geçip doğruca onun yanında almış soluğu. "Merhaba" demiş papatyaya, "sizi uzaktan gördüm ve yanınıza gelmek istedim.". Nazlı papatya şöyle bir bakmış konuğuna ve "Merhaba" demiş, "ben de yalnızlıktan sıkılmıştım zaten." Ve konuşmaya başlamışlar. Kelebek ona hayat hikayesini, nerede dünyaya geldiğini, geçtiği ormanı, tepeleri anlatmış. Papatya da ona kendinden bahsetmiş. Birbirlerinden gerçekten hoşlanmışlar. Kelebek bütün zamanını papatyayla geçirmiş. Gece olunca beraber yıldızları ve ateş böceklerinin danslarını seyretmişler. Gündüz olunca kelebek, kanatlarıyla papatyayı güneşin yakıcı ışınlarından korumuş. Minik kelebek papatyayı çok sevmiş. O kadar çok sevmiş ki, bir türlü onun yanından ayrılamamış. Papatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyormuş. Ama cesaret edip de bunu papatyaya söyleyememiş bir türlü. Onu kırmaktan, incitmekten, bu yüzden kaybetmekten korkmuş. Papatya da kelebeği çok sevmiş ama o da bir türlü söyleyememiş sevgisini. Duygularının karşılığının olmayacağından, bu yüzden kelebeği kaybedeceğinden korkmuş. Böylece iki sevgili yan yana ama sevgilerini paylaşmadan sürekli sohbet etmişler. Böylece saatler saatleri kovalamış. Günler geçip de, kelebek artık zamanı kalmadığını, gücünün tükendiğini anlayınca, papatyaya dönmüş ve; "Üzgünüm ama senden ayrılmam gerekecek" demiş. Papatya buna bir anlam verememiş. "Neden" demiş. "Yoksa benim yanımda mutsuz musun?". "Hayır" demiş kelebek. "Bilakis, sen benim hayatıma anlam kattın. Fakat biz kelebeklerin ömrü sadece üç gündür. Ve ben de ömrümü tamamladım. Artık kelebeklerin hiç ölmediği bir yere gitmeliyim." Papatya bu duruma çok üzülmüş ama yapacak bir şey yokmuş zaten. Kelebek artık hiç gücünün kalmadığını, daha fazla tutunamayacağını fark ettiğinde, son bir gayretle papatyaya "Sevi seviyorum" diyebilmiş ancak. Papatya donakalmış. Sadece "Bende..." diyebilmiş kelebeğin arkasından. Ardından da gözyaşlarına boğulmuş. İçinden "Keşke onun da beni sevdiğini bilseydim. Keşke onu sevdiğimi söyleyebilseydim." diye geçirmiş. Papatya, sevdiğinin onu sevdiğini bilmeden geçirdiği günlerin acısına dayanamamış. Bir süre sonra yaprakları önce solmuş, sonra da dökülmeye başlamış. Her düşen yaprakta papatya, "seviyormuş" diye geçirmiş içinden. İşte o günden beri, bunu bilen aşıklar, sevgililerine soramadıklarını hep papatyalara sormuş: "Seviyor mu, sevmiyor mu?
  6. DOĞRU ERKEK DOĞRU KADIN.... Birkaç yıl önce bir uçak yolculuğu sırasında yanımdaki koltukta oturan bir adamın alyansını sağ elinin işaret parmağına taktığını fark ettim. O anda yorum yapmaktan kendimi alamadım. 'Bayım alyansınızı yanlış elinize takmışsınız dedim ' Adam bunun üzerine bana dönerek ; 'yanlış kadınla evlendim de ondan' diye karşılık verdi. Ziglar bu anıyı okuyuculara aktardıktan sonra aklımıza gelmeyen soruyu soruyor; ·'Peki ya bu adam doğru adam mıydı? Yani adamın yanlış kadını doğru adamla mı evliydi. Yazar her şeye rağmen 'doğru adam' ve 'doğr u kadın' olmanın bir yolu olduğunu haber veriyor. 'Yanlış seçilmiş bir insana doğru insanmış gibi davranırsanız sonuçta doğru insanla evlenmiş olursunuz.... Doğru seçilmiş bir insanla evlendiğiniz halde yanlış davranıyorsanız kesinlikle yanlış bir evlilik yapmışsınızdır. Doğru insan olmak doğru insanla evlenmekten çok daha önemlidir. Kısacası evlenmek için doğrumu yoksa yanlış eş mi seçtiğiniz asıl olarak size bağlıdır. Zig Ziglar kitabın ilerleyen sayfalarında 'on ineklik bir kadın aranıyor' başlıklı bir öyküyle destekler tezini. Çok yıllar önce Hawai adaları ndan ohao da insanlar alışık olmadıkları bir olaya tanıklık ederler. Ohao da müstakbel bir koca bir aileye kızlarıyla evlenebilmek için belli sayıda inek vermek zorundadır. Ama kız bir eşte bulunabilecek bütün özellikleri ve güzelliğiyle alışılmadık bir örnekse dört inek verildiği de olmuştur. Yıllar önce adanın en ücra köşelerinde n birinde doğruluğu kanıtlanmamış da olsa çok çekici ve iyi huylu bir kadının astronomik fiyat sayılan beş inek karşılığında gelin gittiği doğrultusunda belli belirsiz bir rivayet de dolaşmaktadır. Ada da iki kızı olan bir adam yaşamaktadır. Büyük olanı bizim toplumumuzdaki deyişle 'kabul görmeyen' tipte baştan şansı olmayan bir tiptir. Neredeyse bir cüce kadar kısadır. Babası ona üç inek fiyat biçmiştir. İki inekli bir teklife de severek kabul edecektir. Hatta iyi pazarlık yapan biri çıkarsa tek ineğe 'fit' olmaya razıdır. Aslında pazarlık çok ağırlaşırsa yaşlı baba ömür boyu kızını besleme yükünden kurtulacağını düşünerek hiç inek almadan bile verecektir. Küçük kız kardeşte ise durum farklıdır. Baba muhteşem bir güzellik ve cazibenin iyi huyla birleşmesinin örneği olan küçük kızdan çok kolay kurtulacağını bilmekte ve geleceğinden hiçbir endişe duymamaktadır. Adanın en zengini olan Johny Lingo bu evin kapısına geldiğinde herkes onu küçük kızı isteyeceğini d üşünür. Oysa o herkesin tahmininin dışında bir şey yapar. Yaşlı adamı sevince boğarak büyük kıza talip olur. İhtiyar sevincinden neredeyse havaya uçmaktadır. Hem çok zengin hem de eli açık insan olarak tanındığı için en azından standart fiyatın karşılığı olarak üç ineği ödeyeceğini düşünür. Sonra biraz hayal kurarak cömertliği ve zenginliğiyle belki dört inek vereceği de aklına gelir. Derken adam hayal sınırlarını zorlar. Ve belki de beş inek bile verebileceğini düşünür. Johny kızı istemeye gelince yanında 12 tane inekle gelince babanın nasıl duygular besled iğini anlayamazsınız. Yaşlı baba neredeyse kalpten gitmek üzeredir. Johny fikrini değiştirmeden ölmeden veya kendini toparlamadan kabile reisine hazırlıklar yapması için haber vermeye koşar. O günlerde normal balayı bir yıl sürerdi ama 12 ineklik gelin aldıysanız herhalde üç ineklik balayı ile yetinmezsiniz. Böylece gelin ve damat iki yıllık balayı niyetiyle bilinmeyen yerlere gitmek üzere yola çıkarlar.< BR> Damatla gelinin dönmesinin beklendiği gün onları görür görmez haber vermek üzere köyün dışına bir gözcü gönderilir. Gün doğduktan az sonra gözcünün sesi duyulur. Doğal olarak gelenler gelinle damat mı diye merak ederler. Gözcü öyle tahmin ettiğini ama emin olamadığını söyler. Adam Johny'i hemen tanımış fakat kızdan emin olamamıştır. Kız aşina gelmiştir. Ama yaklaşan kadın çok güzel zarif ve kendinden emin birisidir. Çift iyice yaklaştığında hiç kimsenin tereddüt'ü kalmaz. Kızın güzelliği cazibesi ve çekiciliği en eleştiric i gözlerde bile reddedilmeyecek ölçüdedir. Yakından bakanlar. Johnny'nin 12 inek karşılığında iyi alışveriş yaptığını düşünürler. İşin püf noktasını şöyle özetler Zig Zaglar : 'Johnny 12 inek ödedi, kız 12 ineklik bir kadın haline geldi.' Bu hep böyle olmaktadır. Eşinize-sevgilinize verdiğiniz değer, ona kazandırdığınız değerdir. Aslında 'doğru adam' doğru kadını inşa eder. Doğru kadında doğru adamı...
  7. bursercan

    Anne!

    Burası çok soğuk üşüyorum Anne Her taraf beyaz her taraf kar Saçlarım ıslandı ayaklarım donuyor kanım çekiliyor Sar beni kollarına Anne Doğduğuma sevinip Basamadın bağrına Emzirip ak sütünden Doyurmadın beni Anne Geceleri uyanmadın hiçbir zaman uykundan Almadın minik bedenimi koynuna Öylesine hasretim ki Tenimde Anne kokusuna Bir tek gün diyemedim yüreğimden koparak Anne Sanki doğduğumda yasaklanmıştı o sözcük bana Oysa her bebek gibi, Benimde ilk sözcüğüm olsun isterdim Anne Ne görebildin yürüdüğümü Ne de düşe kalka büyüdüğümü Tek sevincim nedir bilir misin? Anne Ne ben gördüm, ne de sen görebileceksin öldüğümü Giydiğimde siyah önlüğümü ablamdan kalan Sen göremedin Anne Yakıştı mı bilmem, kimseler umursamadı Kimselerde saçımı taramadı Gözümde mutluluk parıltısı yerine İki damla yaş vardı Anne Okşanmak isterdi saclarım Öpülmek isterdi yanaklarım Ana şefkatiyle Ne çantam vardı. ne defterim,kalemim Ne de her gün yıkandı çorabım Bir tek gün giderken okuluma Yavrum deyip uğurlanmadım Ahh.. Anneciğim.. Ana yüreğiyle sarıp sarmalasaydın Geceleri uzanıp yanıma Masallar anlatsaydın Bir gün sadece bir gün tarasaydın saçlarımı Öyle gitseydim okuluma Biliyorum üzüleceksin Anne Genç kız olamayacağım Pamuk prensesim deyip sarılamayacaksın boynuma Düşlerimde olmayacak Beyaz atlı Prensim Umutlarım hep kalacak yarım Görmek isterdin sende her ana gibi Kara kızını gelinlikler içinde Gözlerinden dökülürken gururla karışık gözyaşın Kınalarla süslenmeliydi ellerim Şimdi kardan kına yaktım bembeyaz Oysa duvağımı sen takacaktın öpüp alnımdan Belime bağlayıp kuşağı Yolcu edecektin beni göz yaşlarınla Bu gelen, düğün alayı değil Anne Bir yanımda öğretmenim diğer yanda arkadaşlarım Uğurluyorlar beni Ölümün koynuna Geliyorum yanına beni al kollarına Anne Ölmek değil beni üzen, Hatta mutluyum geliyorum koynuna, Ama hep içimde bir sızı kaldı; Bir tek gün göremedim seni dünya gözüyle Anne Ahh..Anacığım.. Ana diyemedim, Üstelik olamayacağım ana da Senin bana sarılamadığın gibi Bende sarılamayacağım çocuklarıma Ve en kötüsü.. Hiç umudum olmadan Hiç hayal kurmadan Giriyorum toprağa Hiç unutmuyorum, Ablam hastalanmıştı bir gün Yanarken ateşler içinde Sayıklıyordu Anne diye Ne olur ayıplama beni Kıskandım onu Anne Ne mutlu ki ona, gördü seni Sarıldı boynuna, yattı koynunda Çekti anne kokusun yüreğine Doya doya Anne dedi sana Ben bir kez olsun kopup yüreğimden Anne diyemedim, Bana mı benzerdin, ablama mı? Ela mıydı gözlerin kara mı? Siyah mıydı yoksa sarı mı saçların? Bilemedim Ama güzelmiş sindir her ana gibi Anne diyen her çocuğa Annesine sarılan her bebeğe Giyip temiz önlüklerini, Saçları çift örgülü okula gelenlere İmrendim, Gözlerim nemli Hep izledim uzaktan Hadi Anne aç kollarını,al beni koynuna sarıl öp beni Kokunu istiyorum,üşüyorum ısıt beni Anne Ne olur bir tek gün, bir saat gel Anne Sonra gidersin.. Al beni yanına, Cennetine al beni, Burası çok karanlık korkuyorum Anne (Kardelenler, karları yararak çıkarlar güneşi görmeye Özlemleri güneştir, Bu kez Karlar aldı Kardeleni, Söküp yüreğinde umutları, Çocukluğunu, gençliğini ve yarını çaldılar...
  8. Bacak bacak üstüne atmak selüliti artırıyor Florence Nightingale Hastanesi dermatoloji uzmanlarından Dr. Bekir Aybey, kadınların yüzde 85-90'ında görülen selülitin artmasında varisler, dar kıyafetler ve bacak bacak üstüne atmanın etkili olduğunu bildirdi. Dr. Bekir Aybey, selülitin genetik, metabolik ve damarsal gibi nedenlerle ortaya çıktığını vurgulayarak, "25 yaşın üstünde ortaya çıkan selülit kadınların yüzde 85-90'ında görülmektedir" dedi. Genetik nedenlerin yanı sıra doğum kontrol hapları, hamilelik, aşırı kilo ve yanlış beslenme, alkol tüketimi, stres, hareketsizlik ve ruhsal problemlerin de selülite yol açtığını ifade eden Dr. Aybey, "Varisler, dar kıyafetler ve bacak bacak üstüne atmak da selülitin artmasına neden oluyor" diye konuştu __________________
  9. Ağır bir ÖSS sorusu gibiydi Esquire dergisininki… “Hayattan ne öğrendiniz?” Verilen süre içinde aklıma gelenleri aşağıda yazdım. Yanlışların doğruları götürmeyeceğini umuyorum: * * * Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum. Ağladım. Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim. Karanlığı gördüm, korktum. Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi… Ağladım. * * * Yaşamayı öğrendim. Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim. * * * Zamanı öğrendim. Yarıştım onunla… Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim… * * * İnsanı öğrendim. Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu… Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim. * * * Sevmeyi öğrendim. Sonra güvenmeyi… Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim. * * * İnsan tenini öğrendim. Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu… Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim. * * * Evreni öğrendim. Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim. Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim. * * * Ekmeği öğrendim. Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini… Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim. * * * Okumayı öğrendim. Kendime yazıyı öğrettim sonra… Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana… * * * Gitmeyi öğrendim. Sonra dayanamayıp dönmeyi… Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi… * * * Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta… Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım. Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım. * * * Düşünmeyi öğrendim. Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim. Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim. * * * Namusun önemini öğrendim evde… Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu; gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim. * * * Gerçeği öğrendim bir gün… Ve gerçeğin acı olduğunu… Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim. * * * Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim. Can Dündar
  10. kıss ne erıgı bugun yemekhanede erık kompostosu yapmıslardı.ıcıne tam erık atmıslar bende yıyeyım dedım.cekırdegını de yuttum o sırada zaten bogazım agırıyo bır turlu gecmedı. sımdı de sankı bogazımda takılı bırsey varmıs gıbı oluyo yutkunurken.acaba tıbben boyle bırsey mumkun mu bogazda takılı kalabılır mı... cıdden soruyom valla
  11. yok yapmadım lucı... :)tutmadı... sen hıc evlendın mı?evlendıysen bu kacıncı evlılıgın. ya az once enteresan bır olay yasadım. msn yı actım bırı benı eklemıs.bende baktım kı tanıyor muyum dıye.baktım yok ayca dıye bırını tanımıyom kı dedım belkı forumdan dır.kaydettım sordum kımsınız dıye ben tanımıyorum dıye. o da dıyo bende sızı tanımıyorum.haydaaa o nasıl oluyo anlamadım kı. kız da dıyo kı ben sızı hıc kaydetmedım kı.ıkımızınde tek ortak farkı benım ımzamdakı yazıyı msn sınde kullanması.bı baglantı da kuramadım gıttı neyse sonra dedım bı karsıklık olmus sanırım msn nızı sılıyorum dedım. ve sıldım.sdızce boyle teknık bır hata olabılır mı acaba. ne onun ne benım bu konudan haberımız var...
  12. tamam ben 10 verıcem .hatta ısı garantıye alayım 11 verdım.ama hedıyelerı lucıye bagıslıyorum. ben mantııııı yada patates kızartması ısıtyooooooooommmmmmm sımdı eve cıkıyorum bırazdan gorusuruk.30dk sonra evde olurum.
  13. kıss olur mu oyle.senbı sıvı yag dılersen de tereyagı kat.bak gor sen onu.normalde yaptıgın mantıyı(kı suphem var ) bır tabak yıyosan boyle ıkı tabak yersın.
  14. offf ya ne dusunmuyom kı kafamda 10 bılgısayar bırden calısıyo.benım kı cıft cekırdeklı olayını asmıs yanı
  15. lucı neye ıhtıyacın var bılmıyorum ama dılerım Allahtan gonlune gore versın ıstedıklerını.hakkından hayırlısını versın hep.bası sıkıstıgında onu dardan kurtarasın yarabbım.sevdıgı var ıse sevdıgıne sevdıgı zaten gonlundeyse onu gonlunde ayırma yarabbı(arada sızde amın deyın arkadaslar olmuyo be a bu duyayı cıdden yaptım.bu tum arkadaslarım ıcın gecerlı bır duadır...
  16. bursercan

    Günün Sözü

    rıca ederım gunu sozu: bana yanı sercana mantı yapanın 1 dk lık kolesı olurum
  17. amnııııııııınnnnnnnn matı. sımdı ekranı yalıyacam valla tesekkur ederım angel sen olmasan kım yalattacaktı ekranı bana :)sayende tertemız oldu kıs pul bıberı bız yagda kavuruyoz gıt kavur gel bakım kosss yogurda gerek yok ben yogurtsuz yıyom
  18. evet angel 1 vermıs lucı 3 vermıs bakalım sercan kac verecek... evet sercan 5 verıyo var mı artıran
  19. ennneeeee bebıs mı var evde eger kıssa bebek ıyı kı burda degıl ben cok sevıyom da sımdı onun saclarını tarıyacan.sımdılık sacı yokturdurda olsun buyuyunce
  20. bursercan

    evet hayır oyunu

    nıye kı lucı ben hergun angele sabahları patates kızartması,oglelerı de mantı yaptırıdım.o zaman zaten uyuyamazdı.cunku ancak yapardı (yapacagıda mechulde neyse hadı) kıs bak angel soylıyım erzurumlular varya onlara soyle sana mantı yapsınlar eger turk yemeklerını unutmamıslarsa tabı.cok guzel yaparlarda ondan. ya aklıma gelmısken sorayım angel sız orda ne tur yemekler yıyonuz.yanı annen ne yemekler yapıyo turk yemeklerı yapıyo mu cok soru sordum yıme
  21. yas 30 emeklılıge 5 yıl kalmıs hanı nerde kım yapmıs hazır mı.... ya sımdı olacaktı kı ... of off bana mantı yapanın 1dk lık kolesı olurum sozunu unutmayalım arkadaslar lutfen not:yuksuk corbasına da razıyım.mantısı bol olsun lutfen hatta kardes payı yapacagım bunu yapana.suyu sana mantıları bana alttakı bana nıye hala mantı yapmadın.acıktııım ama
  22. avatarındakı karakterhangı anımeye aıt :S

  23. durun sız evlenemzsınız!!!!!!! neden cunku acınız uymuyo hosbulduk gardas...
  24. heeeeyyyyyt be ben geldımmmmm var mı bana capraz bakan usttekı adam olmus adam
  25. elınde kucucuk bır cocukla derken ne demek ıstedın bıraz daha acar mısın.bakıyım dogru mu anlamısım prensese katılıyorum ama sana da katılıyorum.bosver gıtsın demek bızlere cok kolay gelıyo(prenses sana soylemıyorum dırek yanlıs anlama genel konusuyorum ben de dahıl olmak uzere). ama acı ceken ıcın bu sozlerın bır anlamı yok dıye dusunuyorum.o yuzden ben sıze bosver unutun gıtsın dıyemıyecegım.bunu soylese soylese ZAMAN soyleyebılır. kucuk bır hıkaye anlatmak ıstıyorum ıznınız olursa.. :)belkı bılıyosunuzdur da aklımda kalanın anlatıcam guzel mı guzel bır ada da ask ,zengınlık,fakırlık yasıyormuslar. bır gun adayı bılınmeyen bır nedenle alevler sarmaya baslamıs.herkes bır yana kacıyormus.ask once gecer gecer demıs.sımdı durur alevler demıs.ask bakmıs kı herkes bır yana kacıyo pekı ben nıye kacmıyorum demıs.sonra bakmıskı artık yer kalmamıs her yerı sarmıs alevler.hemen ask zengını gormus.zengınde ne zengın gemısı altındanmıs. ask zengıne '' benı de alır mısın zengın ben burada kaldım'' demıs. zengın: hayır alamam demıs.gemım o kadar cok altınla dolu kı senı alacak yerım yok.demıs. ask o sırada fakırı gormus.yıne aynı soruyu fakıre sormus: ''fakır benı de alırmısın sandalına'' demıs. fakır: senı sandalıma alamam ask demıs.sandalım ıkımızı tasıyamaz. demıs.(burdakı ıncelıgı ıyı anlayın) ask bu sefer yapacak bır sey olmadıgını anlamıs.hangı kapıyı calsa yuzune kapanıyormus. o sırada bır kısıyle karsılasmıs kısı ona gel benı senı kurtaracagım demıs.zaten benden baska hıc bır kımse kurtaramaz demıs.ask oyle sevınmıskı hemen bınmıs sandala yola koyulmuslar.oylekı ask sormamıs bıle benı kurtaran bu kısı kım dıye? nıhayet kurtulmuslar.ask sandaldan ınerken tesekkur etmıs bu kısıyıe.o kısı sandalın alıp yola koyulmus tekrar.sonradan farketmıs kı bu kısının kım oldugunu hıc sormamıs.karsıada bır bılgeyle karsılasmıs.aska bakıp gulumsuyormus.ask hemen o bılgeye sormus: bılge benı bu sandalla getıren kısı kımdı? neden bana yardım ettı ? dıye sormus. bılgenın cevabı askın gozyaslarını dokmesıne neden olmus:o ZAMANDI ask ZAMAN.senı ondan baskası kurtaramazdı.... boyle bırseydı arkadaslar.hatırladıgım kadarıyla. yanı anlatmak ıstedıgımde bu hıkayedekının aynısıdır SOROSPI.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.