deniz_kizi tarafından postalanan herşey
-
TRT'de oruçlu çizgi film
TRT'de oruçlu çizgi film TRT Çocuk kanalında sabah ve akşam yayın kuşağında yayımlanan "Arthur" adlı çizgi filmde, ilk kez oruç tutan ve açlığa dayanamayarak orucunu bozan çocuğun "yüz karası olduğu" mesajı verildi. Ankara- TRT Çocuk kanalında sabah ve akşam yayın kuşağında yayımlanan "Arthur" adlı çizgi filmde, orucunu bozan çocuğun "yüz karası" olduğu mesajı verilmesi dikkat çekti. "Oruç tutmak, yemek yemek kadar kolay" diyerek oruç tutmaya başlayan çocuk ilerleyen saatlerde açlığa dayanamayarak pizzayla orucunu bozunca gökyüzünde beliren kanatlı bir melek, "Artık küçük prensesim değilsin. Sana yüz karası diyeceğim" diyerek çocuğu azarladı. Siyasi tartışma programları başta olmak üzere pek çok yayını tartışmalara neden olan TRT’nin çocuk kanalı da bir skandala imza attı. Gündüz ve akşam yayın kuşağında yayımlanan "Arthur" adlı bir çizgi filmde önceki akşam çocukların oruç tutma gerekliliği ve ilk kez tuttuğu orucunu bozan çocuğun yaşadıkları, çocuk psikolojisine uzak bir dille anlatıldı. Çizgi filmde, Arthur adlı çocuğun arkadaşı "Oruç tutmak, yemek yemek kadar kolay" diyerek heyecanla oruç tutmaya başladı. Ancak bir süre sonra açlığa dayanmakta zorlanan çocuk, orucunu açması için kalan saatleri saymaya başladı. "12 saat kaldı. 8 saat 44 dakika kaldı" diyen çocuk, zaman geçirebilmek için televizyon izlemeye koyuldu. Ancak televizyonda yemekle ilgili reklamları izleyip iştahı kabarınca "Anlaşılan televizyon seyretmek kötüymüş. Kitap okuyacağım" diyerek, kitaplığa yöneldi. Baktığı kitapların da yemeklerle ilgili olması üzerine bundan da vazgeçti. Daha sonra arkadaşına elektronik mektup yazarak "Bizde bayram yaklaşıyor. Oruç tutuyorum. Bir önerin (zaman geçirmek için) var mı?" dedi. Arkadaşının önerisi üzerine çocuk, yakın arkadaşının evine gitti. Çocuk, arkadaşının evinin mutfağında pizzayı görünce dayanamayarak bir dilim yedi. O anda gökyüzünde kanatlı bir melek belirerek "Oruçlu iken nasıl yemek yedin? Artık küçük prensesim değilsin. Sana yüz karası diyeceğim" diyerek çocuğu azarladı. Hemen ardından da çocuğun arkadaşları ortaya çıkarak, "yapamayacağını biliyorduk" diyerek küçümsediler. Hem gökyüzünde beliren meleğin, hem de arkadaşlarının kendisine yönelik tavrı nedeniyle sıkıntı yaşayan çocuk, ailesiyle konuştu. Büyükannesi, çocuğa "yüz karası olmadığını, orucun amacının günahlardan arınmak olduğunu" anlatırken annesi de ilk orucunun sonunu kendisinin de getiremediğini söyledi. İlhan Taşcı Yok böyle birşey herşey bitti şimdide çocukların beynini en etkili şekilde yıkamaya geçildi.Çizgi filmde verilen mesaja da bir bakın!
-
Askeri yargı artık Gülen'e dokunamayacak
TSK içinde devam eden Işık Evleri soruşturmasında ilişkiler zincirinin Fethullah Gülen’e kadar uzanma olasılığı vardı. AKP'nin son düzenlemesi yasalaşırsa, Gülen’in askeri yargı tarafından soruşturulma ihtimali de ortadan kalkacak. Cumhuriyet (Ankara Bürosu) Ankara- AKP geçen hafta gece yarısı operasyonuyla Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 3. maddesine eklediği bir hükümle sivillerin her koşulda sivil yargıda yargılanmalarının yolunu açarak, Fethullah Gülen ve benzeri yapılanmaların askeri yargıdaki soruşturmalarına "sivil kalkan" oluşturdu. Gülen hakkında askeri yargıda yürütülecek olası soruşturma şöyle gelişmişti: Geçen mart ayında, Kayseri 2. Hava İkmal Bakım Merkezi ve Garnizon Komutanı Tümgeneral Rıdvan Ulugüler adına hazırlanmış sahte emirler komutanlığın elektronik sistemine sokulmuştu. Sahte emirlerle, komutanlığın Doküman Yayın Sistemi'ne (DYS) de girilmişti. Askeri savcılık yürüttüğü soruşturmanın ardından Kayseri Hava İkmal Komutanlığı’nda görevli astsubaylar Ali Balta, Orhan Güleç ve İsmail Dağ gözaltına alınmıştı. Balta ve Güleç tutuklanırken, astsubayların “Işık Evleri” mensubu oldukları ve lise çağlarında tarikatla ilişkiye geçtikleri anlaşılmıştı. Tutuklanan astsubay Balta, Işık Evlerinde kalmaya başlaması ve sonrasında askeri birliğine teslim olunca yaşadıklarını sorgusunda şöyle anlatmıştı: "Denizli’de lisedeyken 1 yıl kadar Işık Evlerine gitmiştim. Astsubay Meslek Yüksekokulu’na geldiğimizde kendi düşüncelerime yakın öğrencilerle arkadaşlık etmeye başladım. Okuldan mezun olurken şu anda ismini vermek istemediğim ve öğrenciliğim sırasında tanıdığım Işık Evlerinden bir ağabeyimiz bana Kayseri'ye gittiğimde orada Işık Evlerinden kişilerin bize ulaşacağını söyledi. Ben 15 Eylül 2006 tarihinde birliğime katıldım. Birkaç gün sonra Tarık isimli şahıs bana bir iki dakika beklememi söyledi. Şu andaki ev arkadaşlarım olan İ.D. ve O. G. astsubayları da alarak yanıma geldi. Bize kendisinin İzmir’den arkadaşları tarafından arandığını, bizlerin telefon numaralarının ve isimlerimizin verildiğini, burada bize kendisinin ağabeylik yapacağını, sorunlarımızı ona anlatmamızı, bizim ile bundan sonra kendilerinin ilgileneceğini söyledi." Hava Kuvvetleri Askeri Savcılığı'nca yürütülen ışık evleri soruşturması halen sürüyor. Soruşturmanın ilerleyen aşamalarında olayın Gülen’e kadar uzanabileceği de olasılıklar arasında yer alıyor. Yasa yürürlüğe girerse, Işık Evleri soruşturmasında Fethullah Gülen ismine somut olarak ulaşılsa bile hakkında askeri savcılık hiçbir işlem yapamayacak. Bu yolla Gülen’in olası askeri soruşturma ve yargılamadan kurtarıldığı değerlendirmesi yapılıyor. Düzenlemeyle yalnızca Gülen değil, askeri kişilerle birlikte anayasal düzene karşı suçlardan yolsuzluğa kadar pek çok suça karışan sivillerin de askeri yargıda hâkim karşısına çıkamayacağına dikkat çekiliyor. 1 Temmuz 2009 Cumhuriyet
-
Pantolan giyen kadınlara kırbaç cezası
Pantolan giyen kadınlara kırbaç cezası Sudan'ın başkenti Hartum'da, ''açık saçık'' giyinmekle suçlanan 13 kadın kırbaçlanarak cezalandırıldı. Ankara- BBC'nin haberine göre, 40 kırbaç cezasına çarptırılan gazeteci Lubna Ahmed El Hüseyin, kendisi gibi pantolon giyen 12 kadının Hartum'daki bir lokantada tutuklandıklarını belirterek, kadınlardan kimilerinin suçlamayı kabul ettiklerini ve derhal 10 kez kırbaçlandıklarını bildirdi. 20 ila 30 polisten oluşan bir ekibin tutukladığı El Hüseyin, ''Pantolon ve bluz giymiştim. Benim gibi giyinen 10 kız bu işin bir an önce bitmesi için suçu kabullendiler ve oracıkta 10 kez kırbaçlandılar. Ama ben ve diğerleri avukatlarımızla konuşma ve akıbetimizi beklemeyi tercih ettik'' diye konuştu. El Hüseyin, kırbaçlanan kadınların çoğunun Güney Sudan'ın Hıristiyan ve Animist bölgelerinden geldiklerini söyledi. Sudan'ın tanınmış gazetecilerinden El Hüseyin, aynı zamanda Sudan'daki Birleşmiş Milletler (BM) temsilciliğinde çalışıyor. Güney Sudan'ın tersine şeriatın uygulandığı Hartum'da, ''açık saçık'' giyinmenin cezası 40 kırbaç. 13 Temmuz 2009 Cumhuriyet 21.YY'da bu yaşananları okumak tüyler ürpertici.
-
DİPNOT'lar...
- Tüm Dünyada Olduğu Gibi 'DİN' güç kazanmak ve siyasi kazanç için kullanılmak üzere manipüle edilebiliyor...
Ne yazıkki Sayın Demirefe öyle büyük bir liderin kıymetini bilmeyecek aciz insanlara sahip bir toplumuz. Ama belki birkaç kişiyi aydınlatabiliriz umuduyla yazıyoruz. Ve sizin gibi değerli üyelerin yazılarını da görünce ayrıca mutlu oluyorum.- Tüm Dünyada Olduğu Gibi 'DİN' güç kazanmak ve siyasi kazanç için kullanılmak üzere manipüle edilebiliyor...
Çok güzel yazmışsınız Sayın Demirefe.- Iste buna matematik derler....
Usenmeyin ve mutlaka deneyin...! Ayakkabi numaranizi 5 ile carpin. Cikan sonuca 50 ekleyin. Cikan sonucu 20 ile carpin. Cikan sonuca 1008 ekleyin. Ve son olarak dogum yilinizi cikarin. ............. Dort haneli bir sonuc bulacaksiniz: Ilk iki rakam ayakkabi numaraniz, son iki rakam yasiniz.....- Türkiye ekonomisinde tarihi küçülme
Sanayide düşüş devam ediyor Sanayi üretimi Mayıs ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 17,4 azalış gösterirken, bir önceki aya göre yüzde 5 artış göstererek krizin yarattığı çöküşün ardından hareketlenme gösterdi. Ankara - Türkiye İstatistik Kurumu, 2005=100 temel yıllı Aylık Sanayi Üretim Endeksi Mayıs 2009 verilerini açıkladı. Buna göre aylık sanayi üretimi Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 17,4 azalarak 102,3 oldu. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, Mayıs ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre Madencilik ve Taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 12,9 azalarak 126,5'den 110,1'e, İmalat Sanayi sektörü endeksi yüzde 19 azalarak 124,2'den 100,6'ya; Elektrik, Gaz ve Su sektörü endeksi ise yüzde 5,5 azalarak 120,1'den 113,5'ye geriledi. Ana Sanayi Grupları Sınıflamasına göre, Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre en yüksek düşüş yüzde 35,8 ile Sermaye Malı İmalatında görüldü. Ana Sanayi Grupları Sınıflamasına göre diğer gruplar incelendiğinde, Aramalı İmalatının yüzde 19,5, Enerjinin yüzde 8,2, Dayanıksız Tüketim Malı İmalatının yüzde 8, Dayanıklı Tüketim Malı İmalatının yüzde 4 oranında düştüğü görüldü. Yıllık bazda en yüksek düşüş motorlu araçlarda İmalat Sanayi Alt Grupları incelendiğinde, en yüksek düşüş oranı Motorlu Kara Taşıtı, Römork ve Yarı Römork İmalatında gerçekleşti. İmalat Sanayi Üretim Endeksi alt gruplarının Mayıs ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde değişim oranları incelendiğinde, en yüksek düşüş oranının yüzde 41,9 ile Motorlu Kara Taşıtı, Römork ve Yarı Römork İmalatında gerçekleştiği görüldü. Bunu, yüzde 29,2'lik düşüş ile Makina ve Techizat Hariç Metal Ürünleri İmalatı ve yüzde 28,9'luk düşüş ile Bys. Elektrikli Makine ve Cihazların İmalatı izledi. 8 Temmuz 2009 Cumhuriyet.- Özgür kadın
Aynı umutlar içindeyim dipnot. Özgür kadınlarımızın çoğalması umuduyla muki- CEMAATLER/DİNCİLER, Türkiye Cumhuriyeti’ne kendi ülkesi değil de fethedilmesi gereken bir ülke gibi bakıyorlar.”
Malesef ki Dipnot her geçen cemaat üyelerinin sayısı hızla artmakta. Laikliğin üzerine her geçen gün gölge düşürmekteler- TSK'ya Asimetrik Psikolojik Harekat
Askerin halk üzerindekini imajını olmusuz etkileme çalışmalarında gayet başarılı oluyorlar. Halkın büyük bir çoğunluğu ki özelliikle daha çok eğitim düzeyi düşük kesimi, komutanlara biz güvenirdik neler yapıyorlarmış tarzında düşüncelere kapıldılar. O toprak altındaki silahlar nasıl ortaya atıldı birden nasıl da karalandı asker, sahte belge ergenekon cabası tabiki!- Sonunda Chat Bölümünü Foruma Bağladık
Deniz bana gelecek zaten :P- Sonunda Chat Bölümünü Foruma Bağladık
Bırakkkkkk----mmaaa Dipnot nerde ya hem sana küsüm ben- Sonunda Chat Bölümünü Foruma Bağladık
Sev---mmmii---yoo--rruuummm denizi dedim ya İznim yokk- Sonunda Chat Bölümünü Foruma Bağladık
Boğulursun Gİt hiç kıskanmadım ki aaa ben denizi sevmem ki- Sonunda Chat Bölümünü Foruma Bağladık
tşkler Filme gidicektik ya- İŞÇİ RESTİ GÖRDÜ
İLK UYARI! Barışa dinamit! AKP’nin hak isteyen işçiye gösterdiği “Vermiyorum, greve git!” yaklaşımı, çalışma barışını dinamitledi. Hükümetin tavrı karşısında eylem kararı alan Türk-İş, bugün ‘ilk uyarı’ olarak 81 ilde 1 saat iş bırakacak. Türk-İş’i, sendikal rakipleri Hak-İş, DİSK ve KESK de destekliyor. AKP’nin çelişkisi BAŞBAKAN Erdoğan’ın “İşçiyi enflasyona ezdirmeyiz” sözünden yola çıkan Türk-İş, 2008 enflasyonu olan yüzde 10.4 oranında zam istiyor. “İlk yıl için yüzde 3.5 öneren AKP Hükümeti kendisiyle çelişiyor” diyen Türk-İş, anlaşma sağlanmazsa 90 bin işçiyle greve çıkacak. Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu: Ülkeyi sıkıntıya sokmak değil, hakkımızı istiyoruz. Kıyamet kopacak! Başbakan’ın ‘Buyursunlar, greve çıksınlar’ yaklaşımı çalışma barışını dinamitledi. Türk-İş hükümete ihtar çekmek için bugün 1 saat iş bırakacak. Bu eylemden de sonuç vermezse 90 bin işçi grev için hazır İşçi ve Hükümet arasında gerilim tırmanıyor. Kamu kesimi toplu iş sözleşmeleri için Türk-İş ve Hükümet arasında devam eden görüşmeler Başbakan’ın “Buyursular greve çıksınlar” sözleriyle tıkanma noktasına geldi. Hükümete son bir uyarı vermek amacıyla Türk-İş bugün 81 ilde 1 saat iş bırakacak. Aralarında sendikal rekabetin bulunduğu Hak-İş, KESK ve DİSK de eylemlerde Türk-İş’in yanında olacak. Çağ dışı düzenleme Taraflar arasındaki gerilimin bir diğer nedeni de AKP hükümetinin, gece yarısı Türkiye İş Kurumu Kanunu’na eklediği ’özel istihdam büroları’ ile ilgili madde oldu. İşçilerin kiralanıp, satılabilmesinin önünü açacak düzenleme ekonomi çevrelerinde ’amele pazarına yasal kılıf’ olarak adlandırılıyor. Başta Türk-İş olmak üzere hiçbir sendikaya haber dahi verilmeden kanuna eklenen bu madde toplumsal barışın altında adeta dinamit koyuyor. Amele pazarına yasal kılıf Uzmanlara göre işçinin kiralanıp satılabilmesinin önünü açan Özel İstihdam Büroları, modern amele pazarını andırıyor Kiralık işçi dönemini başlatacak Özel İstihdam Bürolarını hayata geçiren yasanın AKP iktidarı tarafından alel acele meclisten geçirilmesiyle başlayan tartışmalar sürüyor. Hükümet, yeni sistemin kayıp dışı istihdamı ve işsizliği azaltacağını söylese de birçok uzman, düzenlemenin işçiye ’köle’muammelesi yapılmasının önünü açacağında hemfikir. ÖİB’lerin tıpkı İŞKUR gibi işçiye iş, işverene de işçi bulma görevini yerine getireceği iddia edilse de ekonomi uzmanları, sistemin sadece ’işverene işçi kiralama’olarak işleyeceğinin ayırdının yapılmasını istiyor. Uzmanlar yasadaki değişiklik sonrası ÖİB’ler işvererne işçi bulacak, bunun karşılığında da komisyon alacağını belirtti. Bazı uzmanlarda kanunda işçi kiralama üst sınırını yüzde 25 olarak belirlendiğini, ancak aşıldığı takdirde verilecek cezanın kanunda yer almadığını belirtti. Buna göre bir işveren tüm işçilerini çıkarıp, bütün işçilerini ÖİB’lerden sağladığı takdirde kanuna karşı gelmiş olacak, ancak hiçbir cezai yaptırıma maruz kalmayacak. Bu şekilde davranan işveren, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, yıllık izin ve parasını vermek zorunluluğundan kurtulabilecek. İşçiler birleşti: Doğru yoldayız Hükümetin çalışma barışını ortadan kaldıran tutumu karşısında, Türk-İş, Hak-İş, Kamu-Sen, KESK ve DİSK güç birliğine gitti. Türk-İş’in grev kararı almasının ardından tüm işçi sendikaları bir oldu. Memur-Sen’in Türk-İş’e yaptığı dünkü ziyaret sonrası basın açıklaması yapan Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ’Buyursunlar greve gitsinler’sözlerini hatırlatarak, “Bizim ilk çabamız işlerimizi masa başında bitirmektır” dedi. Hak-İş, Kamu-Sen, KESK, DİSK gibi kuruluşların yarın Türk-İş tarafından yapılacak eylemi desteklediklerini hatırlatan Kumlu, “Onlar bizi destekliyorlarsa, o zaman biz doğru yoldayız. Başbakan Erdoğan’ın ‘greve gitsinler’ sözlerine yanlış buluyoruz. Başbakan Erdoğan’dan vergiden ve enflasyondan kaynaklanan kayıplarımızın karşılanmasını istiyoruz. Bunlar hallolduğu sürece biz bütün işlerimizi öncelikle masa başında bitirme amacındayız. Yarın 1 saat iş bırakma eylemi yapacağız. İş bırakma eylemimizden sonra alacağımız kararla yolumuza devam edeceğiz” dedi. Dar gelirli düşünülsünMemur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu da, “Küresel krize karşı alınan önlem paketleri sadece büyük sermaye mensuplarını memnun ederken, çalışan kesim memnun etmiyor. İşçi maaşına yapılan 45 TL’lik zam vergi ile 50 TL olarak geri alınıyor. Kriz de sadece sermaye sahipleri değil dar gelirlilerde düşünülmeli. Memur-Sen olarak Türk-İş’bu haklı eyleminde destekliyoruz” Grevden önce hükümete ciddi ihtar Hükümetle kamu işyerlerinde çalışan 241 bin işçi adına sürdürdüğü toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlayamayan Türk İş, bu sabah üyesi bulunan işyerlerinde 1 saat süreli iş bırakma eylemi yapacak. İş bırakma eylemi de çözüm olmazsa 90 bin işçi temmuz sonuna kadar greve çıkacak. Yasaya tepkiler büyüyor ‘Haklarımız gidiyor’CHP Milletvekili ve eski sendikacı Bayram Meral, işsizliği önlemek için çıkartıldığı söylenen yasanın işsizliği önlemede hiçbir yararı olmayacağını belirterek, “Yasa köleliği getirmekte, sendikaları ortadan kaldırmaktadır. Hiçbir Avrupa ülkesinde de buna benzer bir sistem yok” ifadelerini kullandı. Hak İş Konfederasyonu Genel Başkanı Salim Uslu da, “Şirketlerde çalışacak işçilerin özel istihdam bürolarında istihdam edilerek bir diğer şirkete kiralık işçi olarak gönderilmesi amele pazarları geleneğine yasal bir kılıf hazırlanmıştır. İşçilerin hakları ellerinden gidiyor” dedi. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ise “Bu yasayla kayıt dışı ekonomi daha kuralsız hale gelecek, örgütlülüğü ortadan kaldıracaktır” dedi. Sendikacılar Köşk’e çıkıyor Cumhurbaşkanı Gül, Türk-İş Genel Başkanı Kumlu, Hak-İş Genel Başkanı Uslu ve DİSK Genel Başkanı Çelebi’yi Çankaya Köşk’üne davet etti. Edinilen bilgiye göre, bugün gerçekleşecek olan kabulün gündemini hükümetin işsizliğe karşı hayata geçireceği Özel İstihdam Bürolarına ilişkin yeni yasa oluşturacak. 06/07/2009 23:34- Sonunda Chat Bölümünü Foruma Bağladık
En çok beni tengerini sevmeyin suçlu zeten- Sonunda Chat Bölümünü Foruma Bağladık
Dipnot ben denize gidemiyorum denizsiz bir yaz olabilir mi :( Dİpnot tengeriin konusunu sana havale ettim- Sonunda Chat Bölümünü Foruma Bağladık
İnanmıyorumm sorduk mu tengeriin merak eden mi var pes ya Hiç kızmış bir halim var mı benim Dipnot sen de bir de sinemaya mı davet ettin Dövelim dipnot hak etti NE bodrummm yo yoo dayanamiyycimm nayırr tengerinn dövebilirim miyim- Sonunda Chat Bölümünü Foruma Bağladık
Ne zaman ?? Ben hazırım Film arası yok muu Kahvemi önce isterim dipnot- BUZ DEVRİ 3 : DİNOZORLARIN ŞAFAĞI
Haklısın tengeriin Sayın Dİpnot seslendirme türkçe değilse gelmiyorum ısrar etmeyin- BUZ DEVRİ 3 : DİNOZORLARIN ŞAFAĞI
Bir kenara yazıyorum sayın Dipnot- BUZ DEVRİ 3 : DİNOZORLARIN ŞAFAĞI
beniii dee götürr- Kemal Özer
YOLUN SONA ERDİĞİ YERDE YENİDEN YOLA ÇIKMAK Toplumun özlemlerini, eşitlik, özgürlük mücadelesini açık yüreklilikle verme cesaretini gösteren Kemal Özer, Türkiye’nin önde gelen toplumsal gerçekçi şairlerinden biriydi HANDE GÜLEN Yaşamın güç ve onurlu kavgasında omuz omuza olmak verimli bir ırmak gibidir, yeni tohumlar saçar geçtiği tarlalara, yürekleri yeni zaferlerle doldurur. Ve birlikte duyulacak yeni sevinçlere kadar o haziran akşamı mayalanır durur Kemal Özer geçtiğimiz Salı bir haziran günü aramızdan ayrıldı. Nâzım’dan biliyorduk, haziran da ölmek zordu... Zordu ama ardından ağıtlar yakmak olmazdı... Anlamak gerekirdi Kemal Özer’i. Neden ezilmişliğin sesi olmuştu şiirleriyle. Neden kendini bir bilinç işçisi olarak görüyordu… Yoksa hepimizin içini dolduran hürriyet aşkı mıydı onu toplumcu bir şair yapan... O da mırıldanmışmıydı sessizce Orhan Veli’nin şiirini: Heey Ne duruyorsun be, at kendini denize: Geride bekliyenin varmış, aldırma; Görmüyor musun, Her yanda hürriyet; Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol; Git gidebildiğin yere... 1935 doğumlu Kemal Özer, toplumun özlemlerini, eşitlik özgürlük mücadelesini şiirsel bir dille açık yüreklilikle verme cesaretini gösteren Türkiye’nin önde gelen toplumsal gerçekçi şairlerinden biriydi. Son elli yıllık edebiyat tarihinde verdiği eserlerini anlamak için şüphesiz, toplumsal gerçekçi gelenekteki yerini iyi kavramak ve tarihsellik içinde konumlandırmak gerekiyor. 1950'li yıllarda, henüz yirmili yaşlarında olan Kemal Özer şiir çevresine, soğuk savaş döneminin etkilerinin yoğun olarak hissedildiği, toplumcu bakış açısından yoksun bir sanat ortamının hakim olduğu bir dönemde, ikinci yeni akımının etkileri ile girdi. İkinci Yeni şiirsel akımda daha çok anlamı açık olmayan, anlatım yolunu imgelerle seçen biçime sahipti. 1956 yıllında İstanbul Üniversitesi çevresinden arkadaşları ile ‘A Dergisi’ni çıkardı. Edip Cansever, Yusuf Atılgan, Asım Bezirci gibi isimlerde daha sonra dergi çevresinde toplandı. Kemal Özer ‘Gül Yordamı’, ‘Ölü Bir Yaz’, ‘Tutsak Kan’ isimli şiir kitaplarını İkinci Yeni edebiyat çevresinde bulunduğu dönemde çıkardı. Daha çok biçimsel özelliği öne çıkan kitaplardı. Kemal Özer, sonradan tamamen vazgeçeceği yönelim olan İkinci Yeni döneminde bulunmasını o dönemde doğal olarak nitelendirmektedir. 12 Mart 1971 darbesinden sonra sola yönelik baskı, yıldırma, faili meçhul cinayetlerin olması toplumcu bir edebiyat anlayışının gelişmesine zemin hazırladı. Kemal Özer, Adnan Özyalçıner, Doğan Hızlan, Konur Ertop ile tamamen toplumsal kaygılarla şekillenen ‘Yeni A Dergisi’ni çıkarmaya başladılar. Marksist bir çizgide ilerleyen edebiyat-sanat dergisi olarak yerini almıstı dergi. Şair, ‘Yeni A Dergisi'nin yanısıra Ataol Behramoğlu ve Nihat Behram’ın çıkardığı ‘Militan’ dergisinde bir süre çalıştı. Türkiye İşçi Partisi'nin yayın organı ‘Yürüyüş’ dergisinde şiirleri yayımlandı. Kemal Özer 1973 yılında çıkardığı ‘Kavganın Yüreği’ adlı kitabıyla bir anlamda şiirsel devrimini gerçekleştiriyordu. Bu kitabıyla ikinci yeni sayfası Kemal Özer için kapanıyordu. KAVGAYA ÇAĞRI YAPAN ŞAİR Kemal Özer bir anlamda dönüşümünün habercisi niteliğindeki ‘Kavganın Yüreği’ kitabında, bir ozanın emekçi sınıfların mücadelesini ne kadar yalın, içten ve samimi yazabileceğini ve dönüşümün metinsel ve ideolojik ne kadar mümkün olduğunu gözler önüne serdi. 1975 yılında yayımlanan ‘Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya’ isimli kitabı yükselen emekçi sınıfların hareketini resmediyor ve ‘kavga’ya çağrıcılık görevi yapıyordu. Öyle bir yol ayrımındasın ki artık / mümkün değil tek başına savunman hiçbir şeyi / ya kalmana boyun eğeceksin ayaklar altında, ya alacaksın direnenlerin yanında yerini / sahip çıkmak için yaşamın aydınlığına! 12 Eylül karanlığının halkın etrafına kalın bir çember ördüğü yıllarda ‘Araya Giren Görüntüler’i kitaplaştırdı Kemal Özer. 81-82 yılları arasında arasında tüm ülkenin içine bulunduğu psikolojiyi en yalın haliyle okuyuca vermeyi amaçladı. Şair, ‘Araya Giren Görüntüler’de herkesin kendinde o dönemin psikolojik buhranıyla ilgili birseyler bulabileceğini; “Ev içlerinden sokaklara, deniz kıyılarından cami avlularına, tahta perdelerden gezginci pazarlara, yaya geçitlerinden parklara kadar her yerde karşımıza çıkan. Kırlangıçlardan budanmış ağaçlara, cenaze namazlarından lodos artıklarına, her türlü çağrışımla gündeme gelen. Anımsamalardan ikircimlere, umutlanmalardan karamsarlığa, belirsizliklerden umuda, dirençsizlikten utanca her türlü duyguyla yoğrulan. Denebilirse tek tek hepimizin yaşadığı ortak bir psikoloji” şeklinde ifade etmişti. ‘Oğulları Öldürülen Analar’da ise, suskunluğun, çaresizliğin, isyanın sesi olmuştu Kemal Özer. 1970'li yıllarda günde onlarcası katledilen devrimcilerin analarını konuşturmuştu sessizce kitabında. Biliyorum sizin için bir saksıda herhangi bir çiçek o / biliyorum sizin için birkaç yaprak gölgesi kuytu bir köşede / bense uykusuz her gecenin ardından dipdiri görür görmez onu/ soluk alıp veriyor anlıyorum bir daha bir daha her gündoğumu/ bunca yıldır ip altında bekleyen oğlum. Kemal Özer sayısız üretkenliğinin yanında, Cumhuriyet gazetesinde çalıştı. Varlık dergisinin yönetmenliğini yaptı. 12 Eylül karanlığının sesleri kıstığı bir ortamda Kemal Özer şiirleriyle konuşabilmek için 1989 yılından itibaren Yordam kitaplığında şiirlerini yayınlıyordu. Son dönemlerde Nâzım Hikmet Kültür Merkezi bünyesinde toplumcu sanatı anlatıyordu. İki haftada bir Pazar günleri sol haber portalında siyaset, sanat üzerine yazıları yayınlanıyordu. ‘Temmuz için Yaralı Semah’ kitabını arka kapağında yazdığı gibi “Yolun sona erdiği yerde yeniden yola çıkanları” barındırıyordu Kemal Özer’in şiirleri. Çok büyük bir tanıklıkla suçüstü yapar gibi… 13:00 05 Temmuz 2009 - Tüm Dünyada Olduğu Gibi 'DİN' güç kazanmak ve siyasi kazanç için kullanılmak üzere manipüle edilebiliyor...
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.