Yayamaz Kayımca tarafından postalanan herşey
-
YAYAMAZ KAYIMCA NIN YERI!
Nedemek zevkti................kahveye ne dersin??......
-
YAYAMAZ KAYIMCA NIN YERI!
Geldimmmmmmmmmmmmm......evet ama siz bana bakmayın ben hep böyleyim.......sen nerdesin acemi av....
-
-'...bursercan...'-
Oooooooooo baksana Bursercan ın keyfi yerinde aman hep iyi ol....sorunlu günlerimin ortagı.................
-
Mavi olmayan gökyüzü'ne...................
Canımmmmmmmmmmmmmmmm merabaaaa ben geldimmmmm mesajına birasdan yanıt verecegim....sabaha karşı hiçbiyimis yokus...özlemek nekadar güsel bir duygu yaa............... bu sana asim................ Biz Bebekler de Üşürüz silmeyin gökten yıldızları...kıymayın güneşe uçurtmasıdır...ayla körebe oynayıp dut dalında uyuyan çocuğun gök kuşağına binmiş...başında henüz heybesi dert dolu...bu düşü yoksul yolculuğun girmeyin düşlerine onlar anlar çocukları en çok...basmayın kaldırım taşlarına kırmayın sokak lambalarını...gözleridir sokak çocuklarının bez bebekler de üşür sıkı sıkı...kucaklanmaya ihtiyacı vardır gözyaşlarının ışık yasaklı kan kırmızı sokaklarda...yol göstermez ateşböcekleri güle kurşun sıkar...kadife sesli hoyrat eller koparır hıçkırıklar içinde gülücükten yoksun masum çiçekleri . bil ki...gül yetişmez bataklıkta ne zaman ürkek bir şiir...kırık bir mızrapla vurursa cama bir avuç mutluluk arayan iki yetimin...yürek çarpmasını düşür aklına .. düşür ki açılmasın her gün taptaze bir mezar çiğnenmiş yapraklar gibi...kar altında kalmasın güneşe kar topu atsın çocuklar ... //...beni çocuk hüzünlerine değil...gülücüklerine sarın biliyorum...! Dünya...çocuk gülücüklerinde yeşerecek yarın...// 1998 tahsin özmen,bez bebekler de üşür, Tahsin Özmen
-
Gloria
Gloria yokmu gene ben herkesi ösledimmmm
-
Birce
Sevgili Birce benim kitaplık buna bensiyo duyduguma göre seninki benden daha iyi degilmiş...neden senin kitap kuydu oldugunu düşünüyorum ve aynı öyle bir degil 3kedim var
-
nyx-fallen angel
Aaaa sen takma kafana sakın aldım gitti güselmi????
-
jön anı defteri
Aaaaaa sen hala askerdemisin Jön yaa kaç senedir devam ediyo bu askerlik veya daha kaç sene sürecek Unutmadan senin resmin geçti elime nekadar sefimlisin böyle tamam artıkın forumdaki tüm kızlar peşinde
-
GODZİLLA ve RUA Ortak Anı Defteri
Ben günlerce uyaşsamda bu daha keyifli idi çok sefiyorum ya simitle peyniri ve çayı:)sağolasın sevgili Godzi............ama ciddi bişey söylüyeyim ver adresini yakınsan sana ben yapar otobosla yolayım.... eneee ciddiye almıyormusun ama ben ciddiydim
-
Hırçın Karadenizli(sayın av katımız:).....
Epeydir yoksun acemi av kat ..bende yokum aslında asi de yok aman saglıklı olunda ceb den görüşelim msn neden görüşelim veya sadece habey alalım Umut Çocukları Özentili bir şehrin gölgesinde Umuda gebe çiçekler Bu çiçekler güneşsiz büyürler Sahte bir nem,Gerçek kederle Çoğu çiçekler ölür gölgelerde Akreplerin yaşadığı nem ininde Güneş değmedikçe gam,kedere Ölecektir çiçekler,Dar sokaklarda HERSEFERİNDE Dedeyasin.................. Acemi av. güsel yüreginle ol damamı
-
Mineu
Oyyyyyyyyyyyy o saglıklı mutlu olsunda ben ona GS alırım ne olucak canı sagolsun.....Bakk bunuda ben ördüm sana kışın giydirir annişin sana................Güselikler,huzur,saglık onunla olsun......
-
Abraham'ın doğum günü
Valla çok ayıp oldu ama gecikmeli kutlıyacagım nice saglık dolu yıllar diliyorum........
-
taşyürekli'nin doğum günü...
Nice yıllar diliyorum(biras rötaylı oldu ama kusura bakma )
-
wildrosenes, yasak_ask, yasak__ask, sheyymaa....
4 üye bugün doğum gününü kutluyor! wildrosenes(26), yasak_ask(19), yasak__ask(19), sheyymaa(21) nice yılar......................
-
Taylan Ağbi'ye.........
Valla benimde burada pek kabul gördüğüm söylenemez dostlarımın dışında,yakalıyabildigim kişiler dışında...ve dikkatimi çeken yeni birini kabulenmek zor oluyo gibi!!bende elimden geldigimce herzamanki gibi içten,samimi,sevecen,hümanist yaklaşımlarımı heryerde oldugu gibi buyadada sürdürüyorum az önce yazdıklarım birz ükelaca gelebilir başkalarına ama degil... bu bence kişinin kendini yeterince tanımasından kaynaklanıyo her nekadar ükela densede bencede siz hep oldugunuz gibi kalın,yenide olsa sizi tanımak isteyenler,yorumlarınızı zevkle okuyanlar v.s v.s çıkıcaktır..zaten yanlızda sayılmasınız yanınızdaki sandalyede bende oturuyorum!!!Hııı unutmadan niyetim asla ince olmak degil,sadece içimden geldigi gibi davranıyorum ,ifade ediyorum,yazıyorum......güzel birgün diliyorum.......
-
KIZIL GEZEGENDE SU BULUNDU; YAŞAM VAR ...
NASA"nın Mars"ta araştırmalarını sürdüren uzay aracı Phoenix, kızıl gezegende suyun mevcut olduğunu doğruladı. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA"dan yapılan açıklamada, Arizona Üniversitesi"nden bilim insanı William Boynton, Mars"ta su olduğunu söyledi. Boynton, daha önce de Mars Odyssey aracıyla elde edilen gözlemlerin ve geçen ay Phoenix tarafından gözlenen kaybolan kütlelerin buz olduğuna ilişkin kanıtlar verdiğini belirterek, “Ancak ilk kez Mars"ın suyuna dokunup tattık” ifadesiyle de elde edilen bulguların önemine vurgu yaptı. PHOENIX’IN KOLLARI ‘HAYATA’ DOKUNDU Bilim insanları, kimyasal testlerin Mars"ın kuzey kutbu yakınında buzun mevcut olduğunu doğruladı. Şimdiye kadar Mars"ta buz olduğuna ilişkin iddialar ikincil derecedendi. 25 Mayıs"ta Mars"a gönderilen Phoenix uzay aracı, gezegende su olup olmadığını saptayacak çalışmalar yürütüyor, numune topluyor, gezegenden aldığı görüntü ve verileri dünyaya gönderiyor. NASA, Phoenix"in Mars"taki görev süresini 2 ay daha uzattı. Mars"ta su bulunduğunu doğrulayan uzay aracı Phoenix, topraktan aldığı numuneyi ısıtarak buhar elde etti. NASA internet sitesinde yer alan açıklamasında, topraktan alınan numunenin, yaklaşık 5 santimetre derinlikteki bir çukurdan alındığı belirtildi. Phoenix"in robot kolunun aldığı toprak örneği bir haznenin içine konuldu, numunenin bu haznede ısıtılmasıyla buhar çıkışı belirlendi. Böylece, suya ilişkin ilk kanıt elde edilmiş oldu. Birgün..
-
SESSİZ TANIK: KAYAKÖY !
Kayaköy; çatısız, kapısız, penceresiz evleriyle adına mübadele denilen büyük dramın sessiz tanığı olarak gözümüzün önünde duruyor. İnşaat yasağı olduğu için de bir yandan güya korunurken, diğer yandan usul usul yıkılıyor… Bu hafta Fethiye yakınlarındaki terk edilmiş bir kasabaya; Kayaköy’e gidiyoruz. 20.yüzyıl başında Fethiye’de büyük bir kasaba olan Kayaköy, şimdi bomboş evleri ve sokaklarıyla mübadele acısının sessiz bir tanığı adeta. Halk arasında kasabanın 19. yüzyıl başında Fethiyeli Kör Kasap adında bir Rum tarafından kurulduğu anlatılır, ancak Kayaköy’ün tarihinin çok eskilere de dayandığı bilinir. Kasabanın antik çağda Karmylessos olarak bilinen ve Strabon’un sarp bir dağın yamacında, dar ve derin bir vadinin içinde diye anlattığı kentin kalıntıları üzerine kurulduğu kabul edilir. Kaya Çukuru olarak adlandırılan düzlüğün kenarında gelişen Kayaköy’ün, içindeki kayaya oyulmuş bir mezarla ve Gökçeburun mevkiinde bulunan lahitler Karmylessos’un burada olduğunun işareti gibidir. Kasabanın eski adı olan Levissi’ye ilk olarak 14.yüzyıl’da bölgeye gelen İtalyan gezgin Sanuda’nın anılarında rastlanır. Levissi’nin ilk olarak 7. ya da 8.yüzyıl’da Arap akınlarından kaçan Gemiler Adası sakinlerince kurulduğu sanılır. Rumlar yerleşimin önündeki düzlüğe yerleşmeyip, kayalık yamaçlara evlerini kurmuşlar, eğimli araziyle uyumlu, birbirinin manzarasını ve ışığını kesmeyen kutu gibi tek ya da iki odalı küçücük evler inşa etmişler. Su kaynakları kısıtlı olduğu için her eve yağmur sularını topladıkları sarnıçlar yapmışlar. 19.yüzyıl’ın sonunda kasaba kaza merkezi Fethiye’yi geçmiş; o yıllarda Kayaköy’de (Levissi) 3137 Rum yaşarken; Fethiye’de (Makri) 1500 kişi yaşıyormuş. Kayaköy Rumları çoğunlukla Rodos gibi Ege adalarından gelerek buraya yerleşmiş, geçimlerini daha çok marangozluk, demircilik, bakırcılık ve kalaycılık gibi sanatları icra ederek kazanıyorlarmış, birçoğu da çevredeki Türk köylerine işçi olarak çalışmaya gidermiş. 1923 yılındaki nüfus mübadelesinden sonra kasabanın Rumları Yunanistan’a gönderilmiş; Fethiye ve Kayaköy’den göç eden Rumlar, Atina’nın Nea Makri mahallesine yerleşmiş. Selanik civarında gelen Türkler ise Kayaköy’e yerleştirilmiş. Türkler; altında ahır, üstünde tek göz oda olan evlerde ve suyu olmayan kasabada yaşayamamış, birkaç aile dışında tamamı aldıkları evleri devlete geri verip başka yerlere göç etmiş. Bazı aileler ise ovada yeni bir köy kurmuş. İkinci kez boşalan evlere bir daha kimse yerleşmemiş, bu nedenle Kayaköy içinde kimsenin yaşamadığı hayalet bir kent durumuna gelmiş. MÜBADELE NEDİR? Mübadele; Anadolu’nun tarihi boyunca yaşadığı en büyük alt-üst oluşlardan biriydi. Zira o yıllarda Türkiye’nin nüfusu 14 milyondu ve aşağı yukarı her on kişiden biri doğduğu toprakları terk etmek zorunda kalmıştı. Türkiye ve Yunanistan Hükümetleri arasında 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan Türk ve Rum Nüfusların Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokole göre, Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklularla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Türk uyruklularının 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak zorunlu mübadelesi (değiş-tokuşu) gerçekleştirildi. Yalnızca İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada Rumlarıyla; Batı Trakya yaşayan Türkler mübadele dışı tutulmuştu. Bu dönemde 1-1,5 milyon arasında Anadolu Rum’unun Yunanistan’a gittiği, 600 bin civarında Türk’ün de Türkiye’ye geldiği sanılır. Mübadeleyle gönderilen Rum sayısı gerçekte 189.916 kişidir, çünkü Anadolu Rumlarının büyük bölümü 1922 yılında Türkiye’yi terk etmişti. MÜBADELE DENEN DRAM Kayaköy; çatısız, kapısız, penceresiz evleriyle adına mübadele denilen büyük dramın sessiz tanığı olarak gözümüzün önünde duruyor. Kayaköy’de Rumlardan kalma binden fazla taş ev, kız ve erkek okulu, çeşmeler, sarnıçlar, dükkânlar, eczane, 2 yel değirmeni, 14 şapel ve iki büyük kilisenin kalıntısı bulunuyor. Kayaköy’ün iki kilisesi de sağlam. Bunlardan Panagia Pirgiotissa Kilisesi, Kayaköy’ün aşağı mahallesinde; 1960’lı yıllara kadar cami olarak kullanılan kilisenin üst örtüsü de, ikonostasisi de sağlam. Kilisenin bahçesinde tekrar kullanılmak istenen mezarlardan çıkarılan kemiklerin toplanıldığı ve osteofilak olarak adlandırılan bir depo var. Buradaki kemikler hala yerinde duruyor. Eskiden bu topraklarda yaşayanlar verimli toprakları kaybetmemek için büyük çaba harcıyordu, asla ekip, biçtikleri arazilere ev yapmıyor, toprağa dolayısıyla doğaya büyük saygı gösteriyorlardı. Şimdiyse birinci sınıf tarım arazilerine siteler, yollar, fabrikalar yapılıyor, sonra da vatan sevgisi üzerine nutuklar atılıyor. Toprağına saygı duymayan insan vatanını nasıl sever anlamış değilim. Taksiyarhis Kilisesi ise Yukarı mahallede. Avlusundaki çakıl taşlarından yapılmış taban döşemesi sağlam. Diğer kiliseye göre daha kötü durumda olan yapının içinde süsleme görülmüyor. Çatısız, penceresiz ve ahşap kısımları yok olmuş taş evler koruma altına alınmış. Ancak evler doğanın acımasızlığına terk edilmiş durumda; yağmur, fırtına bir yana, içini saran incir ağaçlarının kökleri duvarları parçalıyor, inşaat yasağı olduğu için Kayaköy bir yandan güya korunurken, diğer yandan usul usul yıkılıyor. Evlerin yaklaşık 50 tanesi özel mülkiyet, kalanlar devletin malı. Kayaköy"ün içinde 40 kadar aile; ovada ise 2000 kişi yaşıyor. Türk-Yunan dostluk köyü ilan edilen Kayaköy’deki evlerin restore edilerek turizme kazandırılması amaçlanıyor. Köyde bir çok lokanta ve pansiyon bulunuyor. Kayaköy"ün otantik ortamı hem turistleri, hem de sanatçıları kendisine çekiyor. Yaz aylarında Kayaköy’de fotoğraf ve sanat atölyeleri düzenleniyor. Müzik öğrencileriyle, profesyonel müzisyenler burada düzenlenen atölyelerde bir araya geliyor. Kayaköy’de köyden toplanan objelerin sergilendiği küçük bir müzede var. AFKULE MANASTIRI Kayaköy’ün 3 km. kadar uzağında, denize bakan bir uçurumun kenarında halk arasında Afkule adıyla bilinen Hagios Elefterios Manastırının kalıntısı var. Patika bir yolla ulaşılabilen manastırın Elefterios adında bir keşiş tarafından kayalara oyularak inşa edildiği ve bu keşişin ömrünün sonuna kadar burada çile çektiği kabul edilir. Daha sonraki yıllarda da iki katlı manastır binası, şapel ve sarnıç gibi günümüze kalıntıları ulaşan manastır yapıları inşa edilmiş. Manastırın bulunduğu noktanın manzarası müthiş; buradan İblis Burnu, Kurdoğlu Burnu, hatta açık havada Rodos Adası bile görülebiliyor. Kayaköy çevresindeki denize girilebilecek ve yürüyerek ulaşılabilen birçok koy var, bunların çoğuna Fethiye’den tekne turları da düzenleniyor. GEMİLER ADASI Fethiye çevresindeki onlarca adadan biri de, Kayaköy’ünden batıya doğru devam eden yolun sonundaki küçük koyun karşısında yer alan Gemiler Adası. Üzerinde denizin içine kadar inen kalıntılar görülen adanın bir bölümünün 3.yüzyıl’da meydana gelen depremlerle su altında kaldığı anlaşılıyor. 5.yüzyıl’da önemli bir dini merkez durumuna gelen adanın 7.yüzyıl’da Araplarca yakılıp, yıkıldığı kabul edilir. Ortaçağ’da önemli bir yerleşim olduğu anlaşılan ada boydan boya surla çevrili; adada büyük ölçüde yıkılmış dört kiliseyle, bir çok şapel ve iki kilise arasında uzanan kısmen yıkılmış tünel kalıntısı da var. Şimdilerde yerli ve yabancı yatçıların uğrak yeri olan Gemiler Adası en yüksek noktasında yer alan bir kilise (Zirve Kilisesi) nedeniyle Ortaçağ’da Aya Nikola adası olarak adlandırılmıştı. Zirve Kilisesinde yapılan kazılarda geometrik desenlerle ve mitolojik olayların yer aldığı taban mozaikleri ortaya çıkarılmış ve büyük bir yangın sonucunda yıkıldığı anlaşılmış; bu da Arap akınlarının kanıtı olarak görülüyor. ERSOY SOYDAN
-
Tuzla'da Yine Ölüm
TUZLA'DA SORUN BİTMEZ!!! TERSANE ÖNÜNDE ÜCRET BEKLEYİŞİ Tuzla Tersaneleri"ndeki işçilerle ilgili sıkıntılar bitmek bilmiyor. Herkesi üzen ölüm haberleri ve işçilere yaşatılan sıkıntılar günlük haberler oldu. İşçiler bu kez de Selah Tersanesi"ne çalışan taşerondan ücretlerini alamadı. Uzun bir süredir ücret almadan çalışmak zorunda kalan Selah Tersanesi"ne iş yapan Afak taşeron firmasının patronuna karşı eylem başlattı. EYLEME ÜCRET ALAMAYAN 33 İŞÇİ KATILDI Selah Tersanesi"ne iş yapan Afak taşeron firmasında çalışan 33 tersane işçisi ödenmeyen ücretlerini almak için tersane önünde eyleme başladı. Mesai bitiminden sonra tersane önünde toplanan işçiler Afak taşeron firma patronu Ali Kılıç ile görüşmek istedi ancak taşeron, patronunu bulamadı. DİSK"e bağlı Limter-İş Sendikası"nın ana firma olan Selah tersanesi patronuyla görüşmesinden de sonuç çıkmaması sonucunda işçiler dün sabahtan itibaren eylem başlattı. İşçiler, ücret ve diğer haklarını alana kadar Selah Tersanesi önündeki direnişlerini sürdüreceklerini ifade etti. ‘ÜCRETLERİ ALANA KADAR BURADAYIZ’ Selah Tersanesi taşeronunun işçilerin ücretlerini ödememesiyle ilgili görüşüne başvurduğumuz Limter-İş Başkanı Cem Dinç şunları söyledi: Geçen aydan beri ücretlerini alamayan işçiler bize başvurdu. 33 işçi almaları gereken ücreti söyledi ve bu şekilde ücretlerin bir listesiyle birlikte dün sabah 7.30 civarında tersane önüne gittik. Tersane yetkililerine sorunun çözülmesini istediğimizi söyledik. Taşeron firmayla üç toplantı yapıldı. İlkinde, işçilere alacakları paranın yarısını, hatta yarısından azını teklif ettiler. Mesela, 2 milyar 200 milyon alacağı olan bir işçiye firma tarafından 900 milyon teklif edildi. 900 milyonu verip bu konunun burada kapanmasını istediler. İkinci toplantıda, 2 milyar 200 milyon yerine 1 milyar 200 milyon teklif ettiler. Üçüncü toplantıda ""işçi arkadaşların yevmiyelerinde sorun yok, tamamını vereceğiz"" dediler. Arkasından bazı işçi arkadaşların yevmiyesinde hata olduğunu, ücretleri fazla gösterdiklerini iddia ettiler. Ama işçilerin hiçbiri bunu kabul etmiyor, hiçbiri alacağını, olduğundan fazla göstermedi. Ücretlerini almak işçilerin hakkı. Bugün burdayız, işçilerin ücretleri verilinceye kadar da burdan ayrılmayacağız."
-
Konya Taşkent'te Göçük
17 KÜÇÜK CAN KONYA’DA SON YOLCULUKLARINA UĞURLANDI Konya"nın Taşkent İlçesi’ne bağlı Balcılar Beldesi’nde izinsiz Kur’an kursu olarak kullanılan kız öğrenci yurdu, önceki gün gaz kaçağının yol açtığı patlamada çöktü. Süleymancılar cemaati kuruluşu olan Balcılar Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği’ne bağlı 45 kişilik Boğaziçi Özel Öğrenci Yurdu’nda sabah namazı için uyanan kızlardan 17’si ile Kurs öğretmeni Semra Ünal göçük altında yaşamını yitirdi. 29 öğrenci ise tedavi altına alındı. CUMA İBADETİ YAŞAMLARINA MAL OLDU Okul dönemi boyunca yurdun hemen karşısında bulunan ilköğretim okuluna ve liseye yurttan gidip gelen öğrenciler, tatille birlikte Balcılar Beldesi ve çevre köylerdeki ailelerinin yanına gittikleri, ancak perşembe günü kızların büyük çoğunluğunun yurda çağrıldığı iddia edildi. Perşembeyi cumaya bağlayan geceyi ibadetle geçirme geleneğini benimseyen Süleymancılara bağlı yurdun yatakhane ışıkları yatsı namazının ardından söndü. Yurdun banyolarına sıcak su sağlayan mutfaktaki ısıtıcı binanın dışında bulunan LPG ile çalışıyordu. Ancak bu ısıtıcıya gaz akışı sağlayan LPG borusu belirlenemeyen bir nedenle yerinden çıktı. Öğrencilerle birlikte sabah namazı için uyanan ve gaz sızıntısının farkına varan bir yurt görevlisinin elektrik düğmesine basmasıyla birlikte yurtta büyük bir patlama meydana geldi ve bina çöktü. SON YOLCULUKLARINA UĞURLANDILAR Patlamada yaşamını yitirenlerden kurs öğretmeni Semra Uysal Karaman"da, Fadime Yazıcı, Fatmaana Toz, Hatice Doğru, Elif Beyz Tuğyan Meram İlçesi Kurtuluş Mezarlığı"nda, Cennet Karaalp, Teslime Duran, Şerife Göktaş, Leyla Semerci, Ummünur Gümüştekin, Zehra Güllü Balcılar Beldesi"nde, Sema Bayram ise Afşar Beldesi"nde, Teslime Gökdemir, Şerife Bağcı, Rukiye Sena Demirbaş, Huriye Durmuş, Hatice Özçömlekçi, göz yaşları içinde, toprağa verildi. ENKAZDAN ÇIKAN MEKTUP Enkazda öğrencilerin birçok eşyası bulunurken, eşyalar arasındaki bir mektup dikkat çekti. Bir öğrencinin yazdığı tahmin edilen, ""Kandiliniz mubarek olsun"" diye başlayan mektupta, esprili bir şekilde ölüm anlatılıyor. Mektupta Ahiret Havayolları ile seyahat edileceği, Ahiret Hava Yollarının genel Müdürünün Azrail olduğu yazıyor. *** İşte faciadan kurtulan çocukların anlattıkları... Facİadan yaralı kurtulan Merve Avcı, yaşanan olayı şöyle anlattı: “Sabah saatlerinde namaza kalktık. Abdest almak için aşağı indim. Zemin kattan kuvvetli bir hışırtı geliyordu. Yurttaki iki hocamızla birlikte mutfağa girdik. Hocalarımızdan biri, "mutfakta gaz hortumu çıkmış" dedi. Mutfağın kapısında duruyordum. Hocalarımız "kapıyı kapat" dedi. İkinci kata çıktım. Binada panik yoktu, hatta öğrenciler yataklarındaydı. Yukarı çıktıktan 5 dakika sonra aşağıdan yatakhanelere gaz kokusu gelmeye başladı ve hemen ardından çok şiddetli bir patlama meydana geldi. 5 arkadaşımla birlikte patlamadan sonra binanın ayakta kalan kısmındaydık. Zemin kattan yukarı doğru çıkan alevleri çok yakımızda hissettik. Kapıyı açtığımızda binanın yarısının yıkıldığını ve sadece bizim bulunduğumuz bölümün ayakta kaldığını gördük. Üzerime iki tahta parçası devrilmişti. Bağırarak yardım istedim. Yardıma gelenler beni kurtardı. Önemli bir sağlık sorunum olmadığı için hastaneye götürülmedim.” Okul tatile girdikten bir hafta sonra yurda yazıldığını anlatan Esranur Durmuş, “Birinci kattaki birinci yatakhanede ikinci ranzada kalıyordum. Olay sabahı her zamanki gibi saat 05.00 civarında namaz için Fatma Göktaş hocam kaldırdı ve hazırlanmaya başladım” dedi. Bu sırada, patlama sesi geldiğini söyleyen Durmuş, “Gözüme toz toprak kaçtı. Bir şey göremiyordum. Fatma hocamın nerede olduğunu bilmiyordum. Ranzayla çöken duvar arasına sıkışmıştım. Sonra bazı ablalarımızın hareketsiz yattıklarını gördüm. Bir süre sonra sivil savunma beni kurtardı. Hareketsiz duran ablalarımızın ölüp ölmediğini sorduğumda yaşadıklarını söylediler. Hastaneye geldim. Sol kolum iki yerden kırılmış. Sağ kolum da kırık. Bacaklarım da ezilmiş” dedi. Şerife Atayer ise, sabah namazına kalktıktan sonra birinci kattaki lavaboya giderek, abdest almaya başladığını söyledi. Lavaboda 10-15 öğrencinin olduğunu anlatan Şerife, “Bir anda ne olduğunu anlamadan patlama oldu ve üzerime duvarlar yıkıldı. Sıkışmıştım. Bağırarak yardım istedim. Yıkıntının dış tarafına yakındım. Beldeden amcalar beni çekerek çıkarttı. Sağ ayağım acıyor ama iyi sayılırım. Diğer arkadaşlarımın da kurtulduğunu söylediler” dedi.
-
Lütfen uzun süre gelmeyecekler buraya yazsınlar
Yayamaz Kayımca şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımTanıştıkmı??çıks....ama ben yorum ve yazılarınızı okuyan biri olarak sizin gibi birinin tabiki kendi istegi ile burada olması hoş...kararınıza saygı duyuyorum ama umarım fikir degiştirir, biras ara verir gene burada bizimle olursunuz!!!Mücadeleci yanınız hep sizinle olsun...
-
Taylan Ağbi'ye.........
İyi bir sabah dilesem.......ve bu defeteyi karalsam
-
ENGELİLER İÇİN VERGİ REHBERİ .....
Haklısınız Artropod...keşke bu konudaki hassasiyeti yerine getirebilsek!!ama sadece ifadelerimizde degil tüm gereksinimlerinde duyarlı olabilsek!!!ama neyazık ki olunmuyo!!ben teşekkür ederim....
-
Sevgili SANDS'e nice nice yıllar.....
Amanda bak sen benim bilgi küpüm ,zeki vatandaşım,uyusum yeri gelince pis bebe'nin dogum günü imiş ben gelmedim kaçgündür ve hasta oldugumdan dolayı atlamış gibi göründük........ama olmazzzzz kutlamdan asla seni bırakammm Evett bak bakalım pastalarına begenecekmisin buda kedilerin pasatsı sana .... bunlarda hediyelerinnnnnnnnnnnn.........................................herşey biryana iyiki seni tanımışım sevgili SANDS....ne diliyorsan yaşamının her anında karşına çıksın........Önce saglık,sevgi,huzur ve başarı seninle olsun.......komacan öptük..........
-
kaptansparow, menthol, ugur02081977.....
3 üye bugün doğum gününü kutluyor! kaptansparow(26), menthol(26), ugur02081977(31) nice yıllar................
-
1.Ödüllü Siir Yarısması
Gidersen yarım kalır devrimim.. Gidersen, Başlar içimdeki ülkede ayaklanmalar Yüreğim Özledikçe büyüyen aşkına örgütlenir Her şehrimde seni yaşar kurtarılmış bölgem Sokaklarıma taşır her gün adaletsiz bir düzene karşı yapılan eylemler Meydanlarım, anıtlarım zamana haykırır Kederim grev çadırları kurar Sana akmak isteyen sesim ölüm orucunda Şekerli suya konuşur sustuklarını yalnızca Gidersen Sana hediye ettiğim türküler izinsiz yürüyüşe geçer Şiirim her dizesine pankart açar Sazım tellerini boykot eder Savunmam yapılır konuşmalarda Dağıtılan bildirilerde Gizli adreslerde Bodrum katlarında yapılan toplantılarda Eleştiri üzerine eleştiri alır Özeleştirimi bir tek sana yaparım Gidersen Yaz, kış her mevsim sonbahar olur Hani hangi yaprak düşse içinin titrediği Hani dallar kırgın Gökyüzü içli mi içli Dokunsan ağlayacak Aylardan Eylül ya hani... Hüzün bulutları gözlerimde Sonra yağmurlar yağar yetim yüreğime Bir sabah Mitinglerde buluşur içimdeki binler Binler bir olur Bir ben, Ben sen Ansızın Gaz bombaları atılır içime Genzim yanar, kirpiklerimi yakar Avuçlarımdan nefes diye içime çekerim seni Çatışmalar başlar alanlarda Sol yanım çaresizce vuruşur sağımla Mantığım ruhumla Taşlar sopalar fırlar her yana... Saçından sürüklenir sevdam Dizleri kanar Kaşı patlar Sert yumruklar oturur yüzüne, Acımasız coplar kırılır belinde... Göğsüme Tam da senin olduğun yere Tazyikli suyu yerim olanca hızıyla Yığılır kalırım öylesine bir duvar kenarına Dilimde çiğliğini beklemekte olan sloganımla... Anlayacağın sevgili Gidersen içimdeki ülke olağanüstü hal durumda O gün Bir ilkbahar sabahı gibi önce ortalık sanki Sonra kus seslerinin, yaprak salınışlarının, güneş parıltısının Üzerinde ağır ve yorgun panzerler... Tanklar arka sokaklarımdan geçer Baslar akşamüstü caddelerde jandarmaların gece devriyesi... Bir cinayet olurum "faili meçhul" denilen Örtmeye çalışır koca bir kaldırım taşına tutuşturulan eski bir gazete sayfası Tenimdeki yalnızlığın kurşun izlerini Parçalanmış, delik deşik hayallerimi Kaskatı kesilirim gecenin ayazında Ay ışığında Gazete altında sıcacık kanım çekilir buz gibi asfalta Teşhis ettiklerinde cesedimi "Dudakları ve elleri morardı önce" diye geçer otopsi raporunda Şafağın ilk ışığıyla İlk olarak ulusal televizyonlardan bildirir Üç cuntacı donuk bir ifadeyle haberi Ya da radyodan çıkan o ürkütücü sesleri... Gidersen İçimdeki bu karanlık ülkeden Sana, sesine doğru uçarım usulca rengarenk kelebekler gibi... Sokağa çıkma yasağını delerim uğruna sevgili alışırım narin kanatlarıma taktiğim özlemimi Özledikçe büyüyen sevgimi Nerde olursan ol Ben yine de bulurum seni... Bir günlük ömrüm sana yetişmez Issiz caddelerde İki kırık kelebek kanadı olursa eğer Bil ki benim Kelebekler uzun yaşayamaz ki... Unutma Gidersen bir "Eylül" sabahıymış gibi darbe iner yüreğime Ve yarım kalır devrimim sevgili... Leyla Kaygun