Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ELiFLE

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    319
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

ELiFLE tarafından postalanan herşey

  1. Keşke değişmedi diyemeyiz hiç bir şey diyemeyiz ne sen, ne de ben zamana mı yormalı bilmem, yoksa olmazlığına mı geleceğin öyle ya da böyle alışılıyor en derin acılara keşke diyebilseydim unutmadım hala keşke, keşke diyebilseydim yürekten ismini duymak bir şey ifade etmiyor anılar acıtmıyor artık yüreğimi keşke diyebilseydim seviyorum seni keşke, keşke diyebilseydim hem de eskisinden de çok Reşide Sarıkavak
  2. Gözler kendilerine, kulaklar başkalarına inanırlar. Alman Atasözü.
  3. Eskiden Ben Eskiden ben Henüz gözlerini görmemişken En güzelin göklere çatıldığını Veya toprağa atıldığını sanırdım Seni gördüğümde özür diledim Toprak rengi bal gözlerinden göklere açılan aydınlık için Eskiden ben Henüz ellerini tutmadan Sıcağın en güzelini fırınımızın ekmeklerinden bilirdim Beni tuttuğunda, pişman oldum Avuçlarımın soğukluğundan Üşüdün mü sen Eskiden ben Henüz tenini koklamadan Bahar ile denizi yarıştırırdım akşam üstleri Sana sarıldığımda Anladım ki sendendir tüm mutluluk kokuları Dünyaya yayılan Eskiden ben Ne cahilmişim sensiz Eskiden ben Eskiden ben Ama çok eskiden.. Oğuzkan BÖLÜKBAŞI
  4. Hüzzam Sözcükler nasıl da yağmıyor yağmur gözlerim sırılsıklam sahile vuran dalgalar kadar maviyim belki mavinin her tonu ellerimde maviler sırılsıklam köhne bir mekanda mı söylemiştik, tamburlu şarkıları..? kimin eli vurmuştu yüreğin hüzzamına..? sen arkadaş..! Nasıl da yıkılmıştın son notada uzak değil yakındı ama yorgundu yaşananlar bu kadeh de med-cezirlere deyip, masaya yığılan ve sürüklenerek bir köşeye yatırılan, sakallı sarhoş gibi yorgundu yaşananlar biz değil miydik, sen değil miydin isimsiz sabahlara sevdalar kazıyan..? tozlu fotoğraflardaki gülüşünü arama kayıp gençliğin değil şişelerde gördüğün günahı bile yeter dediğin o fahişe uğruna delirdiğin o kaltak dudaklarının hangi kıyısına demir atıyor şimdi..? biz değil miydik, sen değil miydin sevgiyi yürekte arayan..? çal ustam konuştur şu tamburun tellerini köhne de olsa mekan, sağlamdır bedenlerimiz körpe yalnızlıklara, körleşmiş bakışlara, bir şişe de ben devireceğim pardon..? bir şarkı mı istediniz..? hay hay, lafı mı olur yalnız hiç susmam başlarsam yüzsüzüm biraz beceremem naz yapmayı hadi çal ustam çal hadi sen değil miydin şarkılarla sevişmeyi, mısralarla oynaşmayı öğreten..? tüm şarkılar kadın tüm şarkılar erkek artık bakire bir mısra bile kalmadı avuçlarımızda nasıl da yağmıyor yağmur nasıl da dönmüyor başım gözlerim sırılsıklam.. Pelin Onay
  5. BİR YILIN SON GÜNLERİ III. kırdım mı incittim mi birilerin kimleri kazandım,yitirdiklerim kimler? kendimi yineledim mi yazdıklarımda? yeniden düşünmeliyim dostluklarımı,ilişkilerimi dağınık yatağım,mutsuz yatağım çoğalttın mı eksiklerimi gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı yitirdim mi yoksa masumiyetimi? borçlarımı ödedim mi? doğru seçtim mi soruların fiillerini? tırnaklarım kesilmiş,dişlerim fırçalanmış,saçlarım taranmış, giysilerim ütülü,odam düzenli mi? ödünç aldığım kitapları geri verdim mi? geri verdim mi aldıklarımı: aşkları,dostlukları,sevgileri,güvenleri,bağları kitaplara,sayfalara,satırlara borcumu ödedim mi? yokladım mı duygularımı hala sevebiliyor muyum insanları? ovmalı gümüşlerimi,bakırlarımı,cila geçmeli ahşaplarıma ovmalı umutları saklı tutumalı gelecek inancını,yarınları,eksik etmemeli ağzımızdan hançer kıvamındaki karamizah tadını şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım Yavuz'a sonra köşe başından bir demet çiçek alıp öyle başlamalıyım akşama yeni bir yıla ama nedense her şeyin tadı dağılıyor ağzımda bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta MURATHAN MUNGAN
  6. BİR YILIN SON GÜNLERİ II. bir yıl daha bitiyor düşlerim,tasarılarım,yarım kalmış onca şey her yıl biraz daha kısalıyor öncekinden bana mı öyle geliyor yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman insan yaşlanırken? MURATHAN MUNGAN
  7. BİR YILIN SON GÜNLERİ I. bir yıl daha bitiyor İşte bu kadar duru,bu kadar yalın bu kadar el değmemiş sıradan bir gerçeği daha kolları bağlı hayatımızın bir şiire nasıl dahil edilir bir yılın son günleri her sonda her başlangıçta ve her defasında alır gibi bir başkasını karşımıza perdeler çekip,ışıklar söndürüp oturup yatağın içine bir başımıza sorgulamak kendimizi öğrenmek ikizin anadilini,ikinci belleğimizi öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini bu aynaların dehlizlerinde gezinirken görürüz karanlık günlerimizin kenar süslerini biterken bir yılın son günleri biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini gençlik ikindilerini kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri MURATHAN MUNGAN
  8. CAN SOĞUK ... - birkaç kuru söz, hiçbir şeye engel olamayan güçsüzlüğümle birlikte- gecenin siyah örtüsünde saklı yaralar gibiydi kurşuni bulutlar can soğuk … pencerenin pervazında birkaç erkenci damla kirpiklerim üşür mü bakarken ? içimdeyse bir gitmek duygusu, kış günü yemyeşil oysa hüzün, ruhumda geçmeyen bir uçuk gibi hani kaç kere dokunsam, o kadar kanamaya hazır ve kırgınım hepinize, şimdi, ömrümün ilk sigarasını yakabilir miyim izninizle ? gece siyah, bütün renkler uykuda can soğuk … nereye konsun yıldızlar yorulunca gitmeleri, bu yüzden ve zaman, bir çirkin gerçeğe yenilmiş hayaller senesi artık, bitsin üstelik aşktan yana tek bir dikili taşım yok fırlatsam kalbimi boşluğuna gecenin birinizin önüne düşer miydi yarına ? tamam anladım, sessizliğinizi işittim ve keşke ilişmeseydiniz ben belki de sadece sigaradan ölmek isterdim ? ruhum, hırpalanmış bir nesne gibi, çarpa çarpa gövdemin içinde can soğuk … galiba bu şehrin duvarlarına benzeyecek bedenim benim de öğrenilen bir şey mi acaba katılık ? oysa kalmalarım hep pek iyiydi susmalarımsa, muntazam gitmelere çalışmalıyım galiba biraz, belki de artık çok geç olmadan ve söylemeliyim hiç değilse bir kere, hayat ya bu, bakarsın biri gelip alır elinden; “beni öyle sakla, öyle sakla ki yaşamın en güçlü dalgası bile tek bir şey dahi, eksiltemesin benden …” uyku, uyaksız şu son geceme can soğuk … ki yumsam, gözlerimi kapayıp akıp geçen ağaçlar çarpıyor yüzüme, bir otobüs camından ve açsam, dayanamayıp ufuk çizgisinde kırılmış bir dal ve bir renk, yaralı bir de, bir kadın çığlığı uzaklardan kıvrılıyorum, saçlarım bir gece ırmağı ve körpe umutlarım, tedirgin ki canlarınıza yakın akıtırken en kir tutmayan sularımı sırf kurumasındı isteğim, ekinleri yüreklerinizin ama, bitti ve çok erkendi … çok erken … şimdi siz, ve sizin gözlerimdeki korkuyu göremeyen gözleriniz bazı sabahlara eğer, yastığınızda bir ıslaklıkla uyanıyorsanız bu yüzden bu yüzden bu yüzden öldü çünkü gözlerimin bütün ateş böcekleri bir akşam vakti eve dönerken … ____ ^^ 08.12.2009,SAFAK
  9. Yüreğe Sürülen Şiir Mutlaka bir şeyler kalmalı Bir iz Bir anı Gizlice saklanmalı Sensiz günler için Dünya hali Her ihtimale karşı Her gün bir şiir sürüyorum Yüreğe Ya da bir yürek sürüyorum şiire Sıcak Nefis bir sevda kokusu mayalanmış Seni hayata katık ediyorum Hayatı ise sana feda Veda bende bilinmez bir kelime Vuslat ise imkansız , Öylece İnsansız aşkların ırmağındayım Savunmasız Şimdi vurulmak zamanı Durulmak imkansız Batan günün kızıllığında Hangi pınarın sesini duyacağım Ve duracağım Sen arkada kalan olmasan Veya gözden kaybolan Sularında yıkansam , Paklansam Unuttuğum bir şeyler kalmadan Seni anlatsam , Onlar anlamasalar Ben anlasam söylediklerimi Sen yüreğine damlatsan Yüreğini bana versen Ki Mutlaka bir şeyler kalmalı Bir iz Bir anı Gizlice saklanmalı Sensiz günler için Dünya hali Her ihtimale karşı Oğuzkan BÖLÜKBAŞI
  10. Bir Geceyi Çalsam Ne Olur Ömründen Nefesler karışmaz Tutunmak bir gül ağacına Narı ortadan bölmek gibidir binlerce tane Getirdiklerin öylesine Ellerime dikenler batmıyor Bir şehri boyuyorum bir uçtan bir uca Meramım sensin sonuçta Akıllara iğneler batırıyorum Bir güzel kızın dudaklarında uyanmacasına Şiirle ama aşksız Pencereleri açıyorum Rüzgarlar doluşuyor içeriye yerleşmek istercesine Karışığım derken seni düşünüyorum Karışıksın demek istiyorum Bir isim arıyorum sana Sözlükten değil gönlümden Birinci iyelik zamirinden bir ek sonuna Küçüğüm gibi Gülüm gibi Ömrüm gibi Üzüm zamanı Gözlerin mesela Bağbozumunda şaraplar taşıyor Yüreğim sarhoşken hala Konuştur beni Ya da tutuştur beni, ateş dansçılarına ışık yap bitmeyen bu gecede Ben yanarken raksedeyim Sabah olduğunda bu alemi tükenip terkedeyim Yüzyıl sonra kimse kalmayacak bugünden Bir geceyi çalsam ne olur ömründen Oğuzkan BÖLÜKBAŞI
  11. SEVDA UÇUŞAN BİR EŞARPTI RÜZGARDA... işte geldim kış ! gürültüsünde uzandığım kalabalıklardan ve yarısında uyanılan rüyalardan kalktım, uyandım … uyandırıldım … umut, cebimde bomboş bir kağıt parçası diyecek hiçbir şeyi kalmayan … * işte geldim kış açtım bütün pencerelerini ve havalandırdım içimin gecesini sokak lambaları tastamamdı dışarıda, saydım bakışlarım çiçeksiz vazoydu aynada, sustum kuytu parklarda aşktım, yaprak yaprak döküldüm ve sızı sürekti ülkemde yaraysa seyyah bedenimde ona bile alıştım ve geldim, hiçbir parçamı gömmedim hiçbir yere yalanım yok ne isem, bu kadarım ve ne kadarsam senin … * işte geldim kış, buz halindeyim, içime çarpa çarpa geçen günlerin ve hiçbir şey koydum adını, avucumda kalan bütün şeylerin dünden bir gün önce ve yarından yüz yıllar kadar uzak taradım en sevgilimin saçlarını, bir fotoğrafta gizlice severek özlem tüldü ellerimde, ürkek buğu sırdı nefesimde, tutsak sevda, rüzgarda uçuşan eşarptı, yolcu öptüm, kokladım, uğurladım ... ve ömrü bir kaya kadar eski bu ruhu sürükledim sonsuzdu, fikrimin kum tanesi yalnızlığı geldim, karşındayım yorgunsam da unutmadım neşesiz ellerle örülmüş taş bir duvarın oyuğunda hala altı yaşında, kırık oyuncağım lütfen, lütfen onu kimse bulmasın … * işte geldim kış kirpiklerim dalga kıran ve saksıda kalan son armağan sevdasıyla birlikte, kurumuş, manolya hanım ağladım meğer, beni bir kere daha terk eylemiş aşk, o gün son parçasını da benden alarak anladım ama anlatmadım kimseye anlatamam da sanırım nasıl yırtıldığını kalbimin söylediğim, sustuğum, her bir kelimeyle ve yazdığım ... oysa sır mı ? sır mı ! değil değil, hiç değil ! içinde kimsen olmasa bile giderken, her tren düdüğü ve kapanan bir kapının ardından adım adım yiten, ayak sesleri bir de büküle büküle uzaklara tüten sigara dumanı hüzün, hüzün, hep hüzün … * işte geldim kış … bak körpe karanlığım senin için yeşeriyor soğumuş külümde zaten çoktandır on ikiyi bile beklemiyor kül kedisi hayallerim, hepten erkenci gecelerimde üstelik sis çökmüş, sevgilerde görüş, sıfırın altına düşmüş ve küçücük içimden, kocaman yazlar baharlar geçmiş gitmiş şimdi bu yüzden işte bu yüzden ve yürek, dökülecek yer bile bulamayıp kendi içine kıvrılmış bir damla suyken ben, bir yaşama bir masal bir masala, bir aşk ve bir aşkın kalbinde, bir hayat ve anmak, unutuşlar dağ kadarken, hatırlamak istemiyorum, yazmıyorum artık eskisi kadar bir yaranın en az sızladığı mevsimin, bir yaranın en az sancıdığı iklimin, adını söylesin biri adını, söylesin biri ! bu bana yeter … * işte geldim, kış gürültüsünde uzandığım kalabalıklardan ve yarısında uyanılan rüyalardan kalktım, uyandım … uyandırıldım … umut, cebimde bomboş bir kağıt parçası ve aynalarda yüzümün altında beliren bir alt yazı; üşüdüm … üşüdüm … çok, üşüdüm … 01.12.2009,ŞAFAK
  12. Elif Dostum! Umarım öyle de diyebilirim şimdiden.

    O güzel gözlerindeki gülümsecikler hiç kaybolmasın. Hep öyle kal! Selamlar ve iyi bir hafta dileğiyle.

  13. ************** Herşeye rağmen, umudun yemyeşil ve hala olduğuna dair güzel dizelerdi...
  14. Bir koca kentte kaybolmak gibi gözlerin Bir limandan demir almak gibi Ufkunda kanat çırpan martıların Seslerine uyanmak gibi Şarkılar yazmak gibi gözlerin Bir notada takılı kalmak gibi Kalbinde sevda taşıyan nağmelerin Ritminde yürümek gibi Tek başına sevmek gibi gözlerin Yangına körükle gitmek gibi Bir gülüşünde kanatlanmak Mutlulukla ölüme gitmek gibi Ah o rengi sadece sana verilmiş gözlerin Oğuzkan Bölükbaşı
  15. "bir beyaz mendil gibi katlayıp" seni göğsümün üzerine koyacaktım kalbimin sesini duyacağın bir yere mendil düştü kirlendi oğuzkan bölükbaşı
  16. KIZIMA ÖĞÜT Bütün insanları dostun bil Kardeşin bil kızım Sevincin gülüdür insan Nefretin değil kızım Zulmün önünde dimdik tut onurunu Sevginin önünde eğil kızım Ataol Behramoğlu
  17. **** “Kim var orada, kim var orada” diye sorarım sanki gecenin Geç saatlerinde... birisi kapımı çalmış gibi Bir de baktım ki boşluğun ortasında rüzgardan başka bir şey yok Sulardan, ağaçlardan, gündüzleyin yaktığımız Ateşlerden sönmeye yüz tutmuş Sanki hiçbir şey yokmuş da Var olan herşey oradaymış gibi... Sanki yeryüzünün bütün toprakları kapımı tıklatıyormuş gibi Adsız, yaşam gibi belirsiz Filizlenen bitkiler ve çamur gibi bulanık Gözlerimi kapar kapamaz uyanırsın canevimde Ben toprağa uzanınca doğarsın uçuşan tozlar gibi Yatağını aşındıran nehir Birbirine dolanmış çıplak ağaç köklerini koruyarak büyürse Sen de onlar gibi büyürsün bende O nasıl karanlığıyla birlikteyse, sen de benimle birliktesin İşte kan ya da buğday toprak ya da ateş yaşarız burada bir tek bitki gibi Yapraklarının anlamını bilmeyen. Pablo NERUDA
  18. ********* Tek kelime ile Süper Ama yine biz vazgeçmeyelim değerlerimizden vazgeçmediğimiz gibi; aynalardanda... Sevgiler size
  19. ********** Şiiri gerçekten çok sevdim... İçtenliğinize ses olmuş bence Ve evet yaşanan her anın kıymeti bilmeli ve bilebilmeliyiz. Sevgiler benden size.
  20. ************************* Sevgili Birvarmışbiryokmuş, öncelikle hoşgeldiniz " Karanlık Şeyler Söylüyorum" sayfasına... Ve neden bu kadar geç kaldınız... Hemen hemen tüm sitede üyelere incelemeler yazarak rekor kırarken siz; acaba bu sayfayı ne zaman keşfedecek diye merak içindeydim doğrusu İncelemenizde saydığınız değerli üye arkadaşlarım dışında bu sayfaya;açıldığı günden beri bir çok üyenin klavyesi ve gözü değdi. Halada değmeye devam ediyor. Sırası gelmişken tüm şiir dostlarına buradan bir kez daha teşekkür ederim. Umarım karanlıkların içindeki ufak bir nokta; yolunuzu aydınlatan ışık olur... Sevgiler,elifce.
  21. ********************* Ne güzel bir şiir ve içten dilek böyle... Çok teşekkür ederim. Sevgiler,Elifce.
  22. Türkler paraya benzer. Işığa tut ve bak. Eğer içinde Atatürk yoksa, sahtedir!.. Hürriyet Gazetesi yazarı Ömür Gedik'in babası
  23. İade-i ziyaret edep ve erkan işidir...

    Bilge kişilerin bu güzel geleneği genç kuşaklara aktarmasında özellikle ''şiir''... muhteşem bir araçtır...

  24. Ben Seni Sevdim Mi? Ben seni sevdim mi? Sevdim, kime ne Tuttum, ta içime oturttum seni Aldım, okşadım saçlarını, öptüm İçtim yudum yudum güzelliğini Ben seni sevdim mi? Sevdim elbette Bendeydi özlemlerin en korkuncu Çıldırırdım sen ne kadar uzaksan, Aşk değil, hiç doymayan bir şeydi bu Ben seni sevdim mi? Sevdim doğrusu Sevdikçe tamamlandım, bütünlendim Biri vardı ağlayan; gecelerce Biri vardı sana tutkun; o bendim Ben seni sevdim mi? Sevdim, en büyük En solmayan güller açtı içimde Ömrümü değerli kılan bir şeydin Sen benim bozbulanık gençliğimde Ben seni sevdim mi? Sevdim, öyle ya Bir çizgiye vardım seninle beraber Ve bir gün orada yitirdim seni Ben seni sevdim mi? Sevdim, Ya sen beni? Ümit Yaşar Oğuzcan
  25. Göz ile kulak iki, ağız tek, çok görüp çok dinleyip, az söylemek gerek. (Alman Atasözü)
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.