ELiFLE tarafından postalanan herşey
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
yildizlar atesböcegi sanilmaktan korkmazlar... “düsünüyorum da, sanirim en büyük korkumuz oldugumuz gibi görünmek. yumusacik kalbimizin fark edilmesi, naif yönlerimizin kesfedilmesi, cesaretsizligimizin anlasilmasi, korkularimizin paylasilmasi sanki zarar görecegimizin en büyük isareti. kabuklarimizin altinda kendimizi saklamakta ne kadar da ustayiz. ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarimizin ardinda. hissedilmeden, el degmeden, sevgimizi göstermeden. istiridyeler, deniz minareleri, midyeler. kirpiler ve kaplumbagalar gibi. sahi koruyor mu bizi bu çatlamamis sert kabuk? kimse incitemiyor mu duygularimizi, inançlarimizi, benligimizi? yoksa zarar mi veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.? hissettiklerimizi gölgeliyor, yansitmiyor mu gerçek kimligimizi? duygularimizi bastiriyor, el ele tutusmamizi engelliyor mu? eger bir yildiz gibi isil isilsam ve bir yildiz kadar parlak. ne çikar atesböcegi sansalar beni.? belki en hoyrat yürek bile atesböceginin o uçucu, masum, sevimli çocuksuluguna el kaldirmaya kiyamaz? güçlü kapilarin arkasina kilitlemesem kendimi, korkakligimi, sevgi istegimi en insani yönlerimi kayitsizca sunabilsem bu sert kabugun agirligindan kurtulup bir kus gibi uçacagim özgürce. anlasilacagim ve bir ayna gibi yansiyacagim karsimdakine. o da çözülecek belki. samimi ve güvenliksiz, silahsiz biriyle göz göze gelince. oysa bir görebilsek bunu. kalmadi böyle insanlar demesek. güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak. kirilmaktan korkmasak. incinsek, yaralansak. ne olur bir darbe daha alsak. yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabugu. denesek. risk alsak. yanilsak. fark etmez. tekrar, tekrar bikmadan denesek. ve kucaklassak yeniden. tipki eskisi gibi. ne oldugunu anlayamadigimiz o onbes yildan öncesi gibi. o zaman fark edecegiz. ne kadar özledigimizi birbirimizi. neler biriktirdigimizi, kaybolan degerlerimizi ne kadar özledigimizi. beraber geldik beraber gidiyoruz oysa. vakit az, paylasmak, sarilmak için. yasadigimiz cografya zor, sartlari agir. yüregi daha fazla küstürmemek lazim. sirtimizda agir küfeler, her gün katlanan. ve kosullar bir türlü düzelmeyen. sevgiye çok ihtiyacimiz var. ufukta kara bir kis görünüyor. ancak birbirimize sokulursak atlatiriz o günleri. kirin o sert, o agir kabuklarinizi. kurtulun bu yükten. korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize. yalnizliga mahkum ediyor bizleri. hem hepimiz bir yildiziz. ne çikar atesböcegi sansalar bizi. " tagore
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
KARANLIĞIM Katıksız ayrılıktı,siyah geceler Gözler yangınlarda Yıldızlar ise ateş kusardı Karanlıklarda Her yağan yağmurda Umutlar biraz daha kırılır Günahlar dökülür sağnak sağnak Avuçlara Bir ihanet filiz verir de Ya mutlu yarınlar Teker teker kurşuna dizilir Sessiz çığlıklar yürekte Taşan volkan gibidir Ay solgun umutsuz Güneş yitik Firari saatlerde, mülteci kaçışlar gözlerde Esir... Yorgun bir savaşçıyım şimdi yollarda Sözde sonsuzluğa Gecenin karanlığına Gün gelir düşer omuzlarım Batık kurtarılmayı bekleyen bir gemi misali Dalgalar vurur,sert Karaya vurur duygularım Nefesim kesilircesine İnadına ağlarım yağmura İnadına boşalır yaşlar yağmura karışarak Sebepsiz soldu hayatın rengi Ağlamak geldi,durdum; Ve sadece güldüm Zamandan intikam alırcasına Uyandım düşlerden Kırılan dallara inat Ve yeşerttim umutları Karanlığa rağmen sessizce... 29.10.2009,ELİFCE
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
Yenilgi Yenilgi, yenilgim, yalnızlığım ve kimsesizliğim. Binlerce yengiden de bana değerli olan sen! Dünyadaki tüm parlak başarılardan sensin yüreğime yakın olan! Yenilgi, yenilgim, baskaldırım ve de benim kendimle tanışmam. Sayendedir ki, hala ben ayağı yere basan ve solmuş defneler peşinde koşmayan biri olduğumun bilincindeyim; ve sende, yalnızlığımı buldum ve de herkesten uzak, ve de gururlu olmayı. Yenilgi, yenilgim, benim parlak kılıcım ve de kalkanım. Gözlerinde okudum tahtı arayanın kendi kendisinin kuluna dönüştüğünü. Ve, bir kimsenin derinliklerindeki esasını anlayabilmemiz için onun gücünü söndürmemiz gerektiğini. Ve ancak böylesine olgunlaştıktan sonradır ki, bir meyvenin tadına varılabildiğini. Yenilgi, yenilgim, benim sözünü sakınmaz yol arkadaşım şarkımı, bağrışmalarımı, sessizliklerimi hep duyacaksın. Ve senden baska hiç kimse bana söz etmeyecek kanat çırpınmalarından ve deniz kabarmalarından ve de geceleri yanan dağlardan. Ve sen, tek başına ruhumun sarp ve kayalık yollarından tırmanacaksın. Yenilgi, yenilgim, benim ölmez cesaretim sen ve ben fırtınada birlikte güleceğiz; ve biz ikimiz, derin mezarlar kazacağız içimizde ölmekte olanlara; ve tutunacağız, tüm gücümüzle, güneşin karşısında; ve de tehlikeli olacağız. Halil Cibran
-
OĞUZKAN BÖLÜKBAŞI ŞİİRLERİ
*** bir kız oynayacak bahçede basma entarili bir kadın buram buram karışık kokularda çocuklar salya sümük eve geldin mi gelmedin mi bilen yok yürüyeceğim hayatı kurtulacağım büyüyeceğim pantalonum kemerli olacak saatim köstekli hayallerimi sıraya dizeceğim bir gün seninle birgün başkasıyla gezdireceğim yürüyeceğim hayatı kurtulacağım şarkıları ben çaldıracağım sabah olacak çiçekleri uyandıracağım mavi bir gömleğim olacak ne mavisi diye soracaklar benim adımın mavisi olacak ben maviye ad olacağım yürüyeceğim hayatı kurtulacağım anılar peşime takılacak her adımda anılar bir ordu gibi çoğalacak birileri gelecek anlatacağım anılarım öykü olacak öykü benim anılarım olacak yürüyeceğim hayatı kurtulacağım Oğuzkan Bölükbaşı
-
Felsefi sözler
Eğer ağzın yemekle doluysa nasıl şarkı söyleyebilirsin? Ve eğer elin altınla yüklüyse, şükretmek için nasıl kaldırabilirsin? Halil Cibran
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
Küçüğüm Karanlık yolların hep ışıksız olduğunu söylemediler bana ben küçükken söyleselerdi büyümezdim zaten! .. Ceyhun Yılmaz
-
OĞUZKAN BÖLÜKBAŞI ŞİİRLERİ
Bütün Uykularımı Bir Sabaha Boşalttım Bütün uykularımı bir sabah boşalttım Aklımı sebepsiz bir aşka sattım Edepsiz ve erkansız Uykusuz ve akılsız Geldim Divanına Aşkın efendisi Ben o aşk dediğin Bilinmezin kölesi olmak istiyorum Giydir bana çilenin esvabını Kanımı damlatınca evreni yakacak ateşler istiyorum Önce beni yak Küllerimden doğmak Yok olup yeniden olmak Denizlerde Yunus Gökyüzünde Kutup Yıldızı Yoluna düştüğüm tanımadığım Bir hırsızı kovalamaktır yaptığımız Işığın sofrasına kurulmak lazım Bir sarmaşığın üzerinde bulutlara çıkmak Dilek kuyularına atılmak gerek Dipsiz dilek kuyularına Umudun ıslattığı yağmurlar dinmesin Gizlen en kuytu köşelerde Kimseler bilmesin seni Bencilce Bölüşmeden Yalnızca bana ait Benimle müsait Esvaplara bürün En güzel halinle görün yıldızlar göz kırparken Ben bütün uykularımı bir sabaha boşalttım Uyumayacağım artık Çünkü ey tarifsiz lezzet Seni tattım Oğuzkan BÖLÜKBAŞI
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
************************* Çok teşekkür ederim,verdiğiniz bilgiler için. En kısa zamanda kitabı edineceğim,sonrası kitap yorumlarını paylaşacağım sizinle... Sevgiler,elifce
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
************* Umarım Türkiye'ye geldiğimde "YAŞAMA UĞRAŞI" kitabını bulurum. Ve mutlaka edineceğim bu kitabı. Aslında nettten PAVESE'nin biyografisi, bulabildiğim herşeyi okurken kitabında ismini duymuştum. Ve şimdi kendime kızıyorum,nasıl kitabı şimdiye kadar edinmedim diye... Ve değerli şair Ataol Behramoğlu ile "Karanlık Şeyler Söylüyorum" topiğine hoş ve iyi ki geldiniz. Sevgiler,elifce.
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
************************ Okuduğum şiirleri beni hep etkilemiştir.Keşke ölümü seçmeseydi bu kadar erken... Ve bende sevindim,ortak şiirlerde,şairlerde,yazılarda buluştuğum bir forumdaşım olduğuna. Hoşgeldiniz ve şiirlerle "Karanlık Şeyler Söylüyorum" sayfasına katılımınız bekliyorum. Sevgiler,elifce.
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
*** Bugün iki kez yağdı yağmur; iki kez eskidim sanki. İki ömrü kol kola yaşadım ben; biri nergis bahçesi, diğeri mahşer yeri. Hep iki şömine yandı yüreğimde; birinde ateşti, diğerinde kül. Ve iki kez âşık oldum; bundandır iki kez ölmüşlüğüm. Sonra bir serüvende ikiye böldüm ömrümü; şimdi sömestrdeyim. İlk iki kitabımdan sonra sıtmaya tutuldu coşkum; daha depremlerleyim. Ve iki kere iki, kitabımda benim, ya çok eder ya sıfır… Yılmaz Odabaşı
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
*** Düşünmeden, acımadan, utanmadan kocaman yüksek duvarlar ördüler dört yanıma. Ve şimdi oturuyorum böyle yoksun her umuttan. Beynimi kemiriyor bu yazgı, hep bu var aklımda; oysa yapacak bunca şey vardı dışarıda. Ah, önceden farketmedim örülürken duvarlar. Ama ne duvarcıların gürültüsü, ne başka ses. Sezdirmeden, beni dünyanın dışında bıraktılar. Konstantinos Kavafis
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
gülüşüne ... ____________ cebimde, yine aynı cevapsız soruları hayatın bir de bir paket sigara … aynalarda suretim toparlanmaya hazır hiç kimseye miras kalmayacak nasılsa … direncimde umut kirli beyaz bir sayfada yalnızca iki satır … gözlerimdeyse hüzün her daim o mutluluk gibi değil çaba istemeden hep beklentisizce benim … ve bir kaç parça eşya ki ağırlığı ne olacak, küçücük bir çanta kadar en fazla … bir de hep aynı inançsız çocuk yüreğimde benimle doğduğum günden beri neredeyse … şimdi, gözlerinde kirlenmeyen bir ışıkla bir kere daha bak ve söyle; gülüşüne kaç durak var bu şehirden ? ____ ^^ ŞAFAK
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
YÜZÜSTÜ KALAKALMIŞLAR Değil yalnız deniz, değil yalnız kıyı, köpük, güçleri boyuneğme nedir bilmeyen kuşlar, değil yalnız şurada buradaki kocaman gözler, değil yalnız yaslı gece ve gezegenleri, değil yalnız orman ve yüksek kalabalığı, acı da, evet, acı da ekmeğidir insanın. Ama neden? Ben o zamanlar ip gibi inceydim ve daha kara bir gece suları balığından,ve elimde değildi, elimde değildi dayanmak, dünyayı değiştirmek isterdim bir yumrukta. lsırdığımı sandım birden en acı otu, böldüğümü cinayetle kirlenmiş bir sessizliği. Ama yalnızlık içinde doğar ve ölür her şey, akıl durmadan büyür taşkınlığa dönmek için, güle ulaşamadan genişler taçyaprağı, yalnızlık işe yaramaz tozudur dünyanın, dönen tekerlektir insansız, topraksız, susuz. Ve böylece haykırdım da ben yitik ne oldu bu dizginsiz çığlık çocuklukta? Kim işitti? Hangi ağız karşılık verdi? Hangi yolu tuttum? Ne karşılık verdi duvarlar, başımı vurduğumda kendilerine? Yükselip geri gelir zayıf yalnızın sesi, döner, döner durmadan acımasız tekerleği felaketlerin. O çığlık yükselip geri geldi. Bilmedi kimse. Yüzüstü kalakalmışlar bile.
-
OĞUZKAN BÖLÜKBAŞI ŞİİRLERİ
Aşk, Işık, Şiir, Ölümsüzlük O şarkıyı dinliyorum Hayatımı senden sonraların dilimlerine bölüyorum Seninle ışık hızına ulaşmayı başarsaydım Zaman duracaktı Ölmek fiili yok olacaktı Işığa ölüm yok Şimdi ihtimamla dilimleri tüketiyorum Seninle anılarım ne çok Şarkılar da ölümsüzlük var mı Ölümsüzlük insanı yorar mı? Aşk ölünce Yaşamak kalsa ne olur Veya yaşamak varken Aşk yoksa Duygular ışık hızına çoktan ulaştı Ölümü nedendir o zaman Ölümü sendendir ey doyumsuz yüreklerin egemeni insan Ölümü senin ellerindendir aşkın Suçsuzum deme sakın Şarkı çalıyor durmaksızın Kapıyı çalan olsa Çalan sen olsan Sen bir ışık huzmesi gibi süzülsen en açılmaz kapı aralıklarından Tüm boşlukları doldursan Sonra konuşuruz sonsuz yaşamın sırlarını Akşamın bu güzel alacası ne olacak Işıkla dolarsa evren Her çelişkide bir ilişki tükeniyor Aynı anda iki olan ne var Bölünüp parçalanmadan Ölüm meleği Son insanı almadan önce iyi düşün Sonra Sen de yalnız kalacaksın Ve işsiz Aşk da şiirsiz……….. Oğuzkan BÖLÜKBAŞI
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
O KANATAN RÜYA Hatırladım seni bu büyük boşluğun içinde neden böyle çok sevildiğini... Sen hayatın önce içinde olduğun halde her şeyden ince bir tülle ayrılıyorsun, her şeyden çocuksu bir kanla eksik yaşanmış bir baharla ayrılıyorsun... Kim sevse seni, yitirdiğini seviyor o büyük eksik neyse onu... Kim sevse seni, yanlış yüzünü görüyor... Uzaklaşan bir tutkusun sen seni seven yitirmeyi öğrenmeli, Hayatsın...O kanatan rüya... Bölünmüş hayatları son kez aydınlatıyor adın... CEZMİ ERSÖZ
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
GİZDÜŞÜM Boşlukta kemiklerin kanattığı karanlık: Sürekli, geceye bölünen saatlerin asıldığı yer. Kıyı boyunca çalınan sabah: Esrik tin. Sehpada unuttum başımı, us yitik. Divansızların bembeyaz ayetleri gibi peşin hüküm giydik. Gözlerim deniziğnesi. Kırıl benliğimin benli gözenekleri İçinde, sürgünlerin gizli sessizliği. Alnıma dayarım güz görümlük ömrümü, seherin cılız eliyle. Uzaktaki vahşi güle hüzün kokarım. Ve ölüm ardıma leke düşer, gözlerimden çekilen sıcaklık korkuluk yüzümde soğur soğur, iki kaş arasında yenilir kendine uzun yol. Çiçek tüter düşler karanlığı kısıp pencerede gök uçurtma çeker yıldız çölüne Bir ışık örtüsü açılacak göğe, acılaşan gecede; suya ateş düşüp kirpiklerime gömülecek, yüzüme sıkışmış erguvan ölüleri. Dilenci kızlara serpinti yağmurun kırık sesi. Ay batışı gözlere iki ezgi gibi hüzün çökerim, tetikte yalnız kalan gölgemle. Sıkıntımın yıldız sefası, n'olur kapatma kollarını, sakalıma basma sabah. Denk cepheli çalışmalar ederi kadar başlık paramız, asmayın bizi. Güvencin uçuşu, alabildiğine rüzgâr; gez arpacık göz tetikte. Ölüm açmazda bekleyen kuş seslerine sağanak: Bakire umutlar. Görünmez viranlığım. Çiğ damlacıkları... Soluğunda sevişen fesleğenlerin, üç kulaç kurşuni sudan gözlerini saran kokusu; sendeleyen hoş bir yaşam, inanç yüklü gülüşlerde. Gecenin sararmış mühründe billurlaşan sessizliğe dolunay doğarım. Düş artık yakamdan güneş kırıklarına dadanan sevda. Kaan İnce
-
OĞUZKAN BÖLÜKBAŞI ŞİİRLERİ
Küçük avuçlarından içtiğim suyla kandım Yaktığın ateşlerde çıra misali yandım Ateşim sen, suyum sen, yürüdüğüm yol gülşen Uzaklarda değildim,ben hep sende saklandım Oğuzkan Bölükbaşı
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
KALDIRIMLAR Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında, Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa karışan noktasında Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler külrengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. Bu geceyarısında iki kişi uyanık: Biri benim, biri de uzayan kaldırımlar. İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler. Simsiyah camlarını üzerime dikiyor Gözleri çıkarılmış bir ama gibi evler. Kaldırımlar, ıstırap çekenlerin annesi, Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi, Kaldırımlar, içimde uzayan bir lisandır. Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta, Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum. Aman sabah olmasın bu karanlık sokakta, Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum. Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin; İki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; Yolumda bir tak olsun zulmetten taş kemerler. Ne ışıkta gezeyim, ne göze görüneyim; Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları. Islak bir yorgan gibi iyice bürüneyim, Örtün, üstüme örtün serin karanlıkları. Uzanıverse gövdem taşlara boydan boya; Alsa bu soğuk taşlar alnımdaki ateşi. Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya, Ölse kaldırımların karasevdalı eşi. .. Necip Fazıl Kısakürek
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
**** Şimdilik güvensiz denizlerde dolaşıyorum; raslantı okşuyor, kaypak dilli raslantı... Öne ve arkaya bakıyorum da sonumu göremiyorum. Geçmişim mezarlarını parçaladı diri diri gömülmüş ne ağrılar uyandı. Kefenler içine saklı uyuyorlardı sadece... Ey üstümdeki gök! Ey ışık uçurumu! Yüksekliğine salmak kendimi! Budur benim derinliğim... Friedrich Nietzsche
-
OĞUZKAN BÖLÜKBAŞI ŞİİRLERİ
Batan güne hükmün geçer mi? Geçmişten kim geliyorsa, bedeninde yorgunluk getiriyor. Sözünde bir umut hala…. Saçlarının beyazına olgunluk dese de kendisi, zaman nanik yapıyor yürek çırpıntılarında. Bir meraktır, ne olduğunu bilmek için bunca zaman sonra görmek istemek, kimlerle çıkmışsak yola. Yanımızda çağlayan ırmağa bakmamışsak zamanında, batan güne hükmümüz geçer mi bugün? Sevenler tutar umudun kanatlarını, indirmez yere. O yüzden bir ulaşılmazlık bahşedilir sevgililere. En güzel pişmanlığıdır hayatımızın yitirdiğimiz aşklar, sözün zamanı bitmiştir, bayraklar inmiştir. Yine de sesinde aradığın bir özlemin yumuşak tınısıdır, pişmanlığına pişmanlık katacak gecikmişliğin ayrıntısıdır. Ve demek lazımdır yeniden, Yanımızda çağlayan ırmağa bakmamışsak zamanında, batan güne hükmümüz geçer mi bugün? Kimsenin hayatının örneği olmuyor, al kendine de giydir diyebileceğin. Masaldır kitaplar dolusu yol göstermeler. Biçki dikiş kurslarından mutluluğun patronlarını çıkarmalar. Nedendir öyleyse inandığın yalanlar. Hatıralar ah hatıralar, o yüreğinde akkor halinde akan yanardağlar, değil midir bizi konuşturan. Yanımızda çağlayan ırmağa bakmamışsak zamanında, batan güne hükmümüz geçer mi bugün? Hayaldir be sevgilim bütün gördüğün. Bırak serinliğine ırmağın kendini, bırak akışına. Kim bilir, kaybettiklerin bir gün çıkar karşına. Yetişirsin geçmişine. Oğuzkan Bölükbaşı
-
Felsefi sözler
İçimdeki yaşamın sesi, senin içindeki yaşamın kulağına ulaşamaz. Yine de kendimizi yalnız hissetmemek için konuşalım HALİL CİBRAN
-
Felsefi sözler
Güneşe arkanı dönersen, ancak kendi gölgeni görürsün HALİL CİBRAN
-
Karanlık Şeyler Söylüyorum
Kar Yağsın Karanlığıma kanatlarını açtım bu defa tüm pencerelerin yok olduğum kentin uçurumlarına yok olsun genzime düğümlenen o ağır koku yoksulluğun başıboşluğu ve kestim tırnaklarımla şah damarını karanlığın ışık sızsın geceme çarpsın günün taze nefesi yerin ve göğün kudretine hadi kar yağsın karanlığıma bembeyaz ve soğuk apak ellerimde bir damla umut olsun sarsın kentimi soğuk aydınlık üşüyeyim bu gece bir avuç karın beyazında yeter ki aksın bedenime duvar dibinde titreyen dilberim o vakit ısınır tüm sokak köpeklerim. Suzan Şan
-
OĞUZKAN BÖLÜKBAŞI ŞİİRLERİ
Ağzına Biber Sürülen Çocuklar Türümün yalnızlığıdır aşk Biz Ağzına biber sürülen çocuklardık küfür edince O nedenledir ki aşkı tek başına yaşadık İki kişi olamadık O nedenledir ki anlaşılmaz cümleler kurarız Anlaşılmaz ifadeler Biz bile bakakalırız yazdıklarımızın ardından Anlamayız Çünkü yalnız Kalmış bir kalbin kendini ifadesi çok zordur Ağzına biber sürülen çocuklardan değilseniz Siz Bilemezsiniz bu yalnızlığın ne demek olduğunu Canınızın yangını biribirine karışmamıştır Diliniz mi Yüreğiniz mi yanıyor bilirsiniz Kelimeleriniz Anlaşılarak gezer Ama bizimkiler Bizi kurşuna dizer Türümün yalnızlığıdır aşk Yine ardından bakakalacağım Oğuzkan Bölükbaşı