Zıplanacak içerik

hoppa

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

hoppa tarafından postalanan herşey

  1. Dinler sürekli kan kaybediyor. Bunun önünü alabilmek için cehennemi vicdanen kabul edilebilir hale getirmek lazım. Danimarka'da rahipler, İncil'de cehennem ile ilgili bir açıklamanın yer almadığını belirterek, dinle ilgili yeni açıklamalarda bu konuya yer verip vermemeyi tartışıyor. Danimarka'da artan cehennem ile ilgili tartışmaların, Norveç'te bu konuyla ilgili olarak yapılan ve 2010 yılına kadar bitirilmesi planlanan yeni İncil çevirilerinden kaynaklandığı bildirildi. Danimarka'nın Aorhus kentinde bir kilisede görev papaz Jacob Holm, gazetelere yaptığı açıklamada, cehennemin insanların hayattayken içlerinde yaşadıkları bir hal olduğunu belirterek, "İnsanların sonsuza kadar cezalandırıldığı bir cehennem hayatı yok. İncil'de de böyle bir tarif bulunmuyor" dedi. Cehennem tanımının ilk kez Ortaçağ'da yapıldığını ve İncil'e bu dönemde girdiğini kaydeden papaz Jacob Holm, "Tanrı bize sonsuz sevgisini bağışladığı için cehenneme göndermez" dedi. "Cehennem yoksa, cennet de yok" Tartışmaya katılan papaz Anders Dalgaard ise her şeyin zıttı ile var olduğunu kaydederek, "Cehennem yoksa, cennet de yoktur" iddiasında bulundu. Danimarka'da cehennem ile ilgili yaşanan tartışmalara İsveç gazeteleri de yer verdi. Nüfusun büyük çoğunluğunun Protestan olduğu Danimarka'da bu tartışmaların İncil'in yeni çevirisi çerçevesinde yürütüldüğü ve cehennem kavramının bu çevirilerde yer almayacağı kaydedildi. İsveç gazetelerinde bu haber ile birlikte yer alan anket sorusuna yanıt veren okurların yüzde 80'i de cehennemin var olduğuna inanmadıklarını belirtti.
  2. Bende bu dünyadaki adaletsizliklerin hesabını sorarken allahın yüz ifadesini çok merak ediyorum.
  3. İRAN İSLAM DEVRİMİNİ YAŞAYAN İRAN'LI FELSEFE ÖĞRETMENİNİN KALEMİNDEN Sevgili Türkiyedeki dostlarım ve kardeşlerim, Devrim sırasında devrim muhafızları tarafından önce tecavüz edilip, daha sonrada ipe gönderilen çok sevgili kız kardeşim Mehtab'ın anısına... Bu mektubu sizlere yazmamdaki neden bizim 30 sene kadar önce yaşadığımız o talihsiz ve karanlık günün Türkiye için de yaklaşıyor olduğunu görmem ve bundan daha derin olarak kalbimde hissetmem oldu. Türban yasasının mecliste onaylandığı tarihin İran islam devriminin olduğu güne denk gelmesi kalbimde bunun ilahi bir güçten gelen uyarı fişeği olduğu hislerini uyandırdı ve bu mektubu kaleme almaya karar verdim. Biliyorum hepiniz kalbinizde karanlığın otoritesini hissettiniz. Karanlik otorite gelmeden hissettirdi yaklaştığını. İran İslam devriminden bir hafta kadar önce Türkiye'ye geçen, uzun bir sure burada yaşayan ve daha sonra Kanada'ya iltica eden ve halihazırda bu ülkede felsefe öğretmenliği yapan bir İranlıyım. Atatürk'ün aydınlık Türkiyesini çok seviyorum ve yüreğim kan ağlayarak İran'da ''O gün'' gelmeden önceki olayların sanki bir tekrarını sinemada izliyor gibi Türkiye'de görüyorum. Yobaz karanlığında hunharca katledilen kız kardeşim anısına sizlere yalvarıyorum ki, sakın olmaz demeyin! Sakın Türk Ordusu olduğu sürece olamaz demeyin. Çünkü aşağıda anlatacağım gibi o gün geldiğinde tümorduların eli kolu bağlanabilir. Bizim ailemiz İran'da laik, sol görüşlü ve aydın bir aile idi. Devrimden bir ay önce bize bile soyleseler idi, bir ay sonra durum bu olacak diye biz bile güler, geçerdik, ''delimisin?'' diye sorardık belki de. Belki de derdik ki ''Şah'ın bu güçlü ordusunu nasıl yenecekler de şeriat karanlığını getirecekler?'' Sizlere önce İran İslam devriminin nasıl geliştiğini kısaca anlatmak istiyorum. Çünkü Türkiye'deki gelişmelerle çok büyük benzerlikler mevcut. İRAN İSLAM DEVRİMİNİ BAŞARIYA GÖTÜREN AYAKLAR: 1-Büyük kesimi fakirleşen halk dincilerin pençesine düştü. Bu halk yiyecek, giyecek gibi ufak yardımlarla onların safına çekildi. Beyinleri yıkandı ve fakirliklerinin temelinde kirli ve dinsiz rejim olduğu benliklerine yazıldı. Açlıkla boğuşan halk bu cehaletin pencesine kolaylıkla düştü ve rejime düşmanlaştı. (ÇOK FAKİRLEŞEN TÜRK HALKINA DA AYNI ŞEYLER YAPILIYOR) 2-Hep demokrasi ve özgürlük dendi. Humeyni devrimi yapana kadar hep demokrasi ve özgürlük vaad etti. Bu şekilde bir çok sol görüşlü insanları da kendi saflarına çekti. Bu insanlar devrim akabinde ipe giden ilk insanlar oldu. (TÜRKİYE'DE HEP DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK DİYORLAR) 3-Emir komuta zincirinde yapılanmış olan din adamları halkı kontrol altına aldı. (BAŞI ABD'DE YASAYAN MALUM TARIKAT'IN YAPILANMA BİÇİMİ OLAN ''ABİ'' YAPILANMASI BU EMİR KOMUTA ŞEKLİDİR VE DEVRİMİN EN ÖNEMLI AYAKLARINDAN BİRİSİ BU EMİR KOMUTA YAPILANMASIDIR. BU EMİR KOMUTA YAPILANMASI DEVRİMİN HALK ORDUSUDUR VE DEVRİM SIRASINDA BU EMİR KOMUTA COK KISA ZAMANDA COK BÜYÜK KİTLELERE EGEMEN OLUR.) 4-Kargaşa ve kaos ortamında askeri kışlalar basıldı. Ellerinde Kur'an ile kışlalar ele gecirildi. (BU AYAĞA COK DİKKAT EDELIM. CÜNKÜ DEVRİM SIRASINDA TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİ ELE GEÇİRMENİN EN ANAHTAR AYAĞI BUDUR.) Türk silahlı kuvvetleri bildiğim kadari ile 600-800 bin kişiden oluşan bir kuvvettir. Yanlız unutulmaması gereken gerçek bu ordunun ancak %0.1(Binde Bir) lik bir bölümü rejimin muhafızıdır. Yani harb okullarında eğitim görmüş subaylar ancak bu kadardır. Geri kalan %99.99 er rejim muhafızı değildir. Onlar emirlere göre hareket eden vucut parçalarıdır. Beyin olan ise az sayıdaki subaylardır. İran devriminde kargasa ve kaos ortamında kışlaları basan yobazların ellerinde Kur'an ile erleri geçerek direnen subay ve komutanları katlettiler. Burada kilit nokta ellerinde Kur'an ile harekete geçen büyük halk kitlelerine karşı erlerin silah kullanmakta zorlanacağı gerçeğidir. Zaten kullansalar bile cahil ve beyni yıkanmiş halk öyle bir kudretle kışlalara saldırmıştir ki sonunda kışlalar teslim alınmıştır. O askerin açtığı ateş sonucu halktan cok ölen olmuştur ama sonuçta bir noktada erler silah bırakmak durumunda kalmışlardır. Erin kendi başına alacağı savas insiyatifi düşmana karşıdır. Ama büyük kitleler halinde ve ellerinde Kuranlarla üzerine gelen kendi halkına karşı bu kararlılığı göstermesi mümkün olamaz. Yani er buna bir noktadan sonra direnmez ya da direnemez. Çünkü o er karşısındakinin karanlık bir devrim yapacak olan insanlar olduğunu bilecek bilinçte de değildir, kaybedeceği aydınlığın ne oldugunu da. Bunu bilecek olan sadece subaylardir. Ve kanlarının son damlasına kadar savaşacak olanlar da bu konuda aydınlanmış Türk subaylarıdır. Ama yukarda bahsettiğim üzre onlar ordunun sadece ve sadece en fazla binde birini teşkil ederler. Yani devrimin asıl savunucusu Türk ordusunun tümü değildir, sadece subay kademesidir ve erlerin durduğu ve etkisizleştirildiği noktada o subay kademesinin yok edilmesi kolay olacaktır.İran'da ordu bu şekilde etkisiz hale getirilmiştir. ''Er düşman işgali durumunda durmaz ve etkisizleştirilemez, sonuna kadar da savaşır ama büyük bir kudretle gelen kendi halkı karşısında durabilir.'' Şu aşamada aldıkları bu büyük ivme ve arkalarındaki çok büyük güçler ile onları normal yollardan durdurmak çok zor olacaktır. Ve bunların durdurulmadan hareket edeceği her gün ivme ve güçlerini artıracak ve işi zorlaştıracaktır. Silahlı kuvvetler ne kadar erken hareket ederse o kadar iyi olur. Sonra geç olabilir. Silahlı kuvvetlerin şu veya bu neden ile eli kolu bağlı ise ki öyle görünüyor. Bu durumda silahlı kuvvetler 'O GÜN' geldiğinde kışlalarını nasıl muhafaza edeceğinin planını çok iyi yapmalıdır. Çünkü kilit bu noktadır. Silahlı kuvvetler etkisiz hale getirelemediği müddetçe devrim basarıya ulaşamaz. Bu nedenle her askeri kışlaya normal erlerin haricinde kışlaları kanının son damlasına kadar savunacak ''ÖZEL CUMHURİYET DEVRİM MUHAFIZLARI BİRLİKLERİ'' oluşturulmalı ve bunların böyle büyük bir halk hareketine karşı erlerden önce devreye girip, erlerşaşkınlıklarını üzerlerinden atana kadar catışmaya girmeleri sağlanmalı ve burada kazanılacak vakit ile gerideki subaylar erlerin dağılmasının önüne geçmelidir. Yani ordunun esas gücü ve gövdesi olan erlerin kontrolu kesinlikle kaybedilmemelidir. İran ordusunun böyle bir hazırlığı olmadığı için ****** avlandı. Oluşturulacak olan ''ÖZEL CUMHURİYET DEVRİM MUHAFIZLARI BİRLİKLERİ' yobazlar ile catışırken, erler de üzerlerindeki şaşkınlığı atacaklar ve subayların organizasyonu ile catışmalara destek vereceklerdir. Oluşturulacak ''ÖZEL CUMHURİYET DEVRİM MUHAFIZLARI BİRLİKLERİ'' çok özel eğitilmeli ve de Atatürk'e ve devrimlerine canı pahasına savunacak şekilde inanmış olmalıdırlar. Aksi halde başarısızlık kaçınılmazdır. Çünkü en son Lübnan'da gördüğümüz üzre davasına inanmış bir kaç yüz Hibullah militanı dünyanin en iyi ordularından birisi olan İsrail ordusunu ağır zaiyatlarla yenilgiye uğrattı. Sevgili dostlar ve kardeşler, Elimden geldiğince sizleri bilgilendirmeye çalıştım. Çünkü aydınlığı savunmak durumunda olan sizler İran'ın geçtiği bu karanlik tüneli anlamak durumundasınız. İran'ın bu acı tecrübesi sizlerin uyanık olması için bir şans olur umarım. Aşagıdaki birinci linkte İran'ın devrimin hemen öncesi görüntüleri ile hemen sonrası görüntülerini bulacaksınız. Orada göreceğiniz üzre İran devrim öncesi belki şu anki Türkiye'den bile daha modern. Yani olmaz, olmaz demeyin. İkinci linkte ise Devrim lideri Humeyni'ye kadınların şiir okuması. O linki vermemin nedeni ise o koltukta bir gün bu gün ABD'de ikamet eden malum cemaatin başı olan şahsın oturabileceği ihtimalidir. Acı ama sanki tarih tekerrür ediyor... -http://www.youtube.com/watch?v=Gj1rSmQ5kvg- -http://www.youtube.com/watch?v=rO2rf8KPacI- Benim çok sevgili kız kardeşim Mehtab anısına yapabileceğim bu kadar. Elimden geldiğince sizleri bilgilendirmeye calıştım. Ama sizin geride kalan, aydınlık yarınlar bekleyen kızlarınız, kardeşleriniz, çocuklarınız ve Mehtab'larınız için yapabileceğiniz çok şeyler var, karanlık ''O Gün'' çökmeden önce Atatürk Türkiyesine... Yapabileceğiniz ilk şey bu mektubu bildiğiniz, tanıdığınız insanlara ulaştırarak daha fazla insani uyandırmak olabilir. O acı çok büyük acı sevgili kardeşler, anlatmak istemiyorum, içinizi karartmamak için ama sevgili kardeşim Mehtab keşke bu dünyaya gelmemiş olsa idi de ''O gün'' o acı sonu yaşamamış olsa idi, o karanlık ve pis yobaz şehvetinin pençesinde. Allah sizleri ve Atatürk Türkiyesini korusun o yobaz karanlığının sevgili kardeşim Mehtab'a gösterdiği acı sondan. Anlatamıyorum onu yobazların nasıl katlettiğini, elim varmiyor yazmaya, dilim gitmiyor anlatmaya.... Mohsen Yazd
  4. Sayın tarafsız kuran böyle bir kitaptır işte.İnanırlarını sürekli ikilem içinde bırakır.Cehennemi olduğu gibi kabul etseler, itiraf etmeseler bile onlarında vicdanlarına ters geliyor.Yok eğer açıkça,tanrı böyle sadist işkenceler edemez deseler dinden çıkacaklar. En iyiisi topu taca atıp mecaz diye işin içinde sıyrılmak.
  5. hoppa şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    -http://www.youtube.com/watch?v=8GQdGiS4CIo-
  6. Soru cehennemin tarifi değil efendim Müddesir 6- Yaptığını çok görerek başa kakma Allah insanlara yaptığını çok görerek başa kakma diye öğüt veriyor ama insanlardan beklediği özveriyi kendisi gösteremiyor,kakmak ama ne kakmak, ebedi yakarak hemde Şimdi kim daha üstün ? Allah mı yoksa ben mi? Soru bu
  7. hoppa şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Bu gidişle yakında başımıza taş yağacak.Neden olacak evladım allah bizi imtihan ediyor. İsyanmı ediyorsun?
  8. Örtünme ve kemikler. Türban ve tesettür (örtülü giyinme) konusunda, bugüne kadar hukukçular, bilim adamları, eğitimciler, siyasetçiler, felsefeciler, gazeteciler, yazarlar, modacılar, sade vatandaşlar, hemen hemen herkes fikrini söyledi. Doktorların ve bilim adamlarının sesleri ise pek duyulmadı. Dünyanın her yerinde çocuk hekimlerinin ailelere, ücretsiz ve promosyonu olmayan 2 önemli tavsiyesi daima gündemdedir. Bunlar, anne sütüyle beslenme ve güneş banyosudur. Tanrı, derimizi sırf güzellik için yaratmadı. Derimizin altında da D-Vitamini öncü! maddeleri, aktif olmayan şekilde doğal olarak bulunmaktadır. Provitamin-D adı verilen bu maddeler güneş ışığı ile doğrudan temas ederse, aktif D-Vitamini haline gelmektedir. Aktif D-Vitamini, gıdalarla aldığımız ve sindirim sisteminden kana karışan, kalsiyumun kemiklere yığılmasını ve yerleşmesini sağlamak suretiyle, kemiklerin sağlamlığını ve sertleşmesini temin etmektedir. Yeterli sertliği sağlanamamış kemikleri olan çocuklarda, halk arasındaki adıyla "kemik zayıflığı", tıptaki adıyla "Rikets" ya da "Raşitizm" hastalığı gelişmektedir. Bu hastalığın erişkinlerdeki benzeri, "kemik erimesi" yada "Osteoporoz" denilen bulgularla seyreden "Osteomalazi" dir. Dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılan araştırmalar! örtülü giyinen kadınların kanlarında, aym koşullarda yaşayan ve örtülü giyinmeyen kadınlara-göre, aktif D vitamini düzeylerinin 7-8 misli düşük düzeyde olduğunu göstermiştir. Bu ne anlama gelir? Bu kadınların güneş ışığına temas etme süreleri çok az olduğu için, 35-45 yaş arasında kemik erimesi riskleri artacaktır, ayrıca doğurganlık çağlarında (20-35 yaş arası) emzirdikleri çocuklarında raşitizm hastalığı olasılığı da yükselecektir. Güneş ışığının deri altındaki inaktif D vitaminini aktifleştirme özelliği, sadece doğrudan Güneş ile temas edilirse sağlanabilmektedir. Camın arkasından güneşlenmek bile yararsızdır; pek çok araştırma ile bu kanıtlanmıştır. Güneş ışığının bu özelliğinin, bronzlaşma ile ilgisi yoktur. Bronzlaşma, derideki Melanin pigmenti ile ilgilidir. Hiç güneşe çıkmadan gölgede de bronzlaşmak mümkündür. Ülkemizde son yıllarda, özellikle örtülü giyinmeye başlama yaşı 10-15 yıl öncesine göre, daha genç yaşlara. ergenlik yaşı başlangıcı olan 13-14 yaşlanma kaymıştır. Örtülü giyinenler genelde sadece ev ortamlarında örtüden çıkmakta, dışarıda bol güneş altında örtülü ka1maktadırlar. İş, yorumcularda Bu noktada bilim; gözlem ve araştırmalarla bir sonuç elde etti!)ine göre sıra, din adamlarımız, Kur'an-ı Kerim tefsircilerimiz ve yorumcularımızdadır. İnsan yavrusunu rahminde besleyip büyüten, doğurma eylemiyle dünyaya yeni bir canlı getirmeye muktedir olan, onu emziren, bakımını yapan ve büyüten kadın denilen varlığa; Tanrı'nın, yaşamın kaynağı olan güneşten mahrum bırakacak şekilde örtünmesi gerektiği emrini verecek kadar haksızlık yapabileceğini düşünmek çok zordur. Üstelik hem onun, hem çocuğunun ciltlerinin doğal yapısını, başka hiçbir kaynakça aktive edilemeyecek D Vitamini ön maddeleriyle bezemişken. Kur'an-ı Kerim'i yorumlayanlar, örtünme ile ilgili ayetlerde ne demek istendiğine yeniden bakmalı, bilimin ışığından da yararlanmalı, o zamanın koşullarına göre söylenmiş ifadelerin yorumlarını tekrar değerlendirmelidirler. ilim Çin 'de bile olsa gidip onu bulunuz sözünü de unutmamalıdırlar. Hazırlayan: Dr. Burhan Topal -Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları -http://www.sagliklitoplum.com/genel-saglik/estetik-cilt-sagligi/ortunme-ve-cilt-sagligi.html-
  9. Tıpta, erkeklere erkek,kadınlara kadın doktor diye bir ayırım söz konusu değildir. İşte zaten bu ayırımcı zihniyetinizi bildiği için laik sistem başörtüsünü yasaklıyor. Vede çok iyi yapıyor.Sen kalkacaksın tıb dersi alacaksın ve tıb etiğine göre kadın erkek ayırırımı yapmadan her hastaya eşit davranacağına dair yemin edecksin sonrada iş başına geldimi yoooo benim inancıma aykırı diye insanların sağlığı ile oynayacaksın.Laik devlet sorumluluk isteyen bir iştir,birilerini inancı için insanların sağlığı ile oynanmasına müsade edemez. Madem o eğitim yuvalarına giriyorsun,inancın sadece aklında kalacak,icraate dökemezsin,burası arabistan değil.
  10. hoppa şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Arkadaşım,tek tanrıya tapmak,sıkıcı ve monoton oluyor onun için ben sürekli tanrı değiştiririm.Bir gün bir tanrıya başka bir gün başkasına. Hatta yeri gelir motoruma taparım.Sanada tavsiye ederim, böylesi hem daha demokratik hemde çok eğlenceli oluyor. Bazen moralim bozulur tüm tanrıları elimin tersiyle bir kenara atar ateist olurum.
  11. hoppa şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Kocaboğa yarattı.
  12. Müslümanlıkta bayanların erkeklerin cinsel organlarına bakması,dokunmasıda günahtır,dolayısıyla bayanlar doktor olamaz.Müslümanlar doktor olurmu hiç?
  13. Türbanlı doktor muhabire saldırdı İZMİR Milliyet Milliyet muhabiri Çalıkoğlu, Karşıyaka’da bir sağlık ocağında türbanlı olarak görev yapan doktor Kuray’ın fotoğrafını çekince saldırıya uğradı. Makinesine el konulan muhabirin parmağı incindi http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aT...2008&ver=25
  14. hoppa şurada cevap verdi: ekim nil başlık Dini Konular - Din - Dinler
    Eeee geldinmi yine benim söylediğim şeye?Cuma gününde neden oruç tutulmaz,çünkü müslümanların bayram günüdür.Kandil de bayram olduğu için bende tek günde tutulmaz dedim. Yaaaa.
  15. Yooo bırakamayız. Söz konusu olan ve tanrı sözü olduğu iddia edilen bir kitapta geçen terimlerden bahsediyoruz.İnsanlar işlerine geldiği gibi anlamları saptırabilir. Peki allah nasıl böyle bir şey yapar? Çocukla çocuk olma diye bir deyim vardır,bilmem duydunuzmu acaba?
  16. hoppa şurada cevap verdi: ekim nil başlık Dini Konular - Din - Dinler
    Madem biliyordun niye sordun ki kardeşim?
  17. İslami bir terim olan küfür,gerçeğin üstünü örtmek anlamındadır.Bu tür insanlarada kafir denilir.Gerçeğin üstünü örten. İslam eleştirmenlerine duyulan öfke ve hatta yeri geldiğinde ölümüne varan şiddet uygulanması,bizlerin ısrarla gerçeklerin üstündeki perdeyi kaldırmasından kaynaklanıyor. Bütün sorun burda yatıyor. Gerçeklerin gizli kalması.Eğer müslümanlar gibi onların kullandığı terimleri yani perdeleri kulllansak hiç bir sorun olmayacak. Yeryüzünde hiç bir toplum,dinini,kültürünü işgal olmaksızın bir anda terkedip topluca başka bir dini,kültürü güle oynaya kabul etmez. Bunun aksini iddia etmek gerçeklerin üstünü örtmek demektir,islami terimle küfürdür. Eğer islamın bu şekilde yayılmacı, baskıcı bir politikası olmasa idi arabistanda kalması ve günümüzdeki yüzlerce ülkenin islam olmaması gerkirdi. Şimdi islamın hangi terimlerle gerçeklerin üstünü örttüğüne bakalım İşgalin üstünü örtüp,fetih demek. İşgal sonucu başka milletlerin zenginliklerine el koymak talandır. Hırısızlığın üstünü örtüp,ganimet demek En yakın akrabaları öldürülmüş ve kendisi savaş esiri olarak alınmış hiç bir kadın düşmanın koynuna kendi rızası ile girmez.Böyle kadınlarla ilişkiye girmek ancak zorlama neticesinde mümkündür ki ırza tecavüz kapsamına girer.Irakta amerikalı askerlerin müslüman kadınlara yaptığı bundan başka bir şey değildir. Kuran bu tür savaş esiri kadınlarla ilişkiyi nisa 24 te legal saymaktadır.Oysaki modern hukuka göre değil esir bir kadın, kişinin evli eşiyle bile rızası dışında ilişkiye girmesi ırza tecavüz suçuna girer. Irza tecavüzün adını örtüp, cariye demek İgal edilen ülkelerde ki insanları öldürmek savaş filan değil,apaçık katliamdır. Çünkü işgalin hiç bir haklı gerekçesi yoktur,olamazda. Katliamın üstünü örtüp,cihad demek. Asimilasyonun üstünü örtüp,islamla şereflendi demek. Haraç,ın üstünü örtüp cizye demek Ve tüm bu haksızlıkları, Gayten haber aldığını iddia eden psikolojik hastaların üstünü örtüp,peygamber diyerek, Normal göstermek, gerçeklerin üstünü örtmek değilde nedir? Bu durumda,kimler kafir oluyor,müslümanlarmı,yoksa bu haksızlıklara karşı çıkan insanlarmı?
  18. Ama unutulmamalıdır ki,doğa,da koca boğa,nın üstüne durur.
  19. hoppa şurada cevap verdi: ekim nil başlık Dini Konular - Din - Dinler
    İslamda tek gün oruç tutmak mekruhtur kardeşim.Bir gün önce ve sonrada tutar üç güne tamamlarsan sünnete uymuş olursun. Allah kabul etsin.Miraç kandiliniz kutlu olsun.
  20. Keşke cezalandırma işini insanlara bıraksa idi. Adamcağız düşünmüş taşınmış,kendine göre bir değerlendirme yapmış ve sonunda aklına yatmamış ki kuran insan sözüdür demiş. Kaldıki burda cezalandırılacak bir şeyde yok Müddesir 18- Çünkü o bir düşündü, ölçtü, biçti. 19- Kahrolası nasıl da ölçtü, biçti. 20- Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti. 21- Sonra baktı. 22- Sonra kaşını çattı, surat astı. 23- Sonra arkasını döndü ve büyüklük tasladı. 24- "Bu, dedi, başka değil öğretilegelen bir sihirdir." 25- "Bu, sadece bir insan sözüdür." 26- Ben onu Sekar'a (cehenneme) sokacağım. 27- Bilir misin sen, nedir o sekar? 28- Ne geriye bir şey kor, ne bırakır. 29- Durmadan derileri kavurur. Bumudur yani ebedi cehenmede yakmanın gerekçesi? Ben bir insan olarak evlatlarımı yetiştiriken,onca özveride bulunurken,büyüsünlerde sabah akşam önümde yatıp kalksınlar,sürekli beni yüceltsinler diye düşünmüyorum,böyle bir şey beklemiyorum da. İnsan olduğum halde karşılıksız fedakarlık gösterebiliyorum. Şayet ileride evlatlarım beni tanımaz ve saygısızlık yaparsa üzülürüm ama, verdiğim emekler yüzünüze gözünüze dursun diye başlarına kakmayacağım gibi sobaya atıp cayır cayır yakmam da. Acaba ben nerde hata yaptım, çocuklarıma yeteri kadar sevgi veremedimmi diye kendimi hesaba çekerim. Müddesir 6- Yaptığını çok görerek başa kakma Allah insanlara yaptığını çok görerek başa kakma diye öğüt veriyor ama insanlardan beklediği özveriyi kendisi gösteremiyor,kakmak ama ne kakmak, ebedi yakarak hemde Şimdi kim daha üstün ? Allah mı yoksa ben mi?
  21. hoppa şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Bende derim ki,denizde boğulma tehlikesi ile karşı karşıya kalan, yılana sarılmak zorunda kalır,onun için yüzme öğrenin. Yılana sarılmaya gerek kalmaz.
  22. Müddesir 6- Yaptığını çok görerek başa kakma Gerçekten ayakta alkışlanabilecek bir söz. Bir kaç ayet ilerisine bakalım 11- Tek olarak yarattığım o kimseyi bana bırak. 12- Hem ona bol servet verdim. 13- Hem göz önünde oğullar verdim. 14- Hem ona büyük imkânlar sağladım. 15- Sonra da şiddetle arzu eder ki daha da artırayım. Ey yüce mevlam,hani yaptığını çok görerek başa kakılmayacaktı. Bizim burda meşhur bir atasözü vardır Millete verir talkını,kendi yutar salkımı.
  23. hoppa şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Olur niye olmasın ? Belki bizim DJ hakan tanrıdır.Tanrı öylde olur,böylede olur,şöylede olur,djde olur,****** de olur.
  24. Dayııcım, Benim rüyalar genelde karışık olur,ama eşimin gördüğü rüyaların ekserisi gördüğü gibi çıkmıştır.Acaba son peygamber omu diye düşünürüm çoğu zaman. Şaka değil, bundan 3 sene önce müslüman olduğum dönemde, eşim bir sabah telaşlı telaşlı uyandı ve bana ebu süfyan kim diye sordu.O zamana kadar ebu süfyan diye birini ne tanır nede kitaplarda okuşmuş biri eşim. Ebü süfyan islamın azılı bir düşmanı dedim. Eşim tuhaf tuhaf suratıma baktı,yaw meraktan çatlatma adamı anlatsana ne oldu dedim.Heyecan içinde seni rüyamda gördüm,etrafında bir sürü insan vardı. Onlardan biri bana yaklaştı ve dediki,bu adam geleceğin ebu süfyanı olacak dedi. Aman hatun sen ne diyorsun,ağzından yel alsın, inşallah öyle bir şey olmaz,allah muhafaza eylesin dedim. Ama gelin görün ki eşimin gördüğü rüya gerçeekleşti. Arasına beni iğneler, başımıza gavur oldun çıktın diye,bende hemen cevabı yapıştırırım. Ne yapayım benim suçum yok,sen beni rüyanda öyle gördün diye.
  25. Hizbullah,hizbutahrir,ibdace, taliban ve diğer bilumum gerçek müslüman örgütler insanları katlederken, işkence ederken,şeriat isterüz diye propaganda yaparken, sizin gibi üç beş tane tatlısu müslümana sormuyor danışmıyor değilmi?. Öyleyse sizlerin örneği ne olursa olsun koskocaman bi hiiiiiiiiiiiiç.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.