Efendi Türkler tarafından postalanan herşey
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
YÖK’ü böldü 26 Şubat 2008 YÖK’ü böldü YÖK Başkanı Prof. Özcan’ın "Türbanlı öğrencileri üniversitelere alın" bildirisi üzerine 9 YÖK üyesi karşı bir bildiri yayınlayıp, "Bu emre uymak suçtur" açıklamasında bulundular. Dün üniversitelerde kargaşa yaşanınca bir bildiri daha yayınlayan Prof. Özcan bu kez de "Cumhuriyetin nitelikleri özgürlükleri kısıtlamada kullanılamaz. Kapıları kapatmayın" dedi. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın, üniversitelere gönderdiği, ’Türbanla girilmesine izin verin’ yazısı üzerine 9 YÖK üyesi, "Bu talep yok hükmündedir" diyerek karşı bildiri yayınladı. Karşı bildiride, "Mahkeme kararlarına uymak Anayasal ve yasal bir zorunluluk olup, ’konusu suç teşkil eden emri hiçbir surette yerine getirmemek’ de Anayasa’nın 137. maddesinin amir hükmü gereğidir" denildi. Özcan, dün akşam saatlerinde bir bildiri daha yayınlayarak, cumhuriyetin niteliklerinin özgürlükleri kısıtlamak için kullanılamayacağını savundu. SUÇ DUYURUSU Özcan’ın, ’Türbanla girişe izin verin’ yazısının hukuka aykırı olduğunu savunan rektörler, savcılığa suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor. ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut, YÖK’ün yazısının yasalara aykırı bir yönlendirme içerdiğini belirterek, "Yazılı açıklama yaptıkları için kendilerini hukuki açıdan zor durumda bıraktılar. Başı açık öğrenciler, onların velileri ve rektörler, savcılığa suç duyurusunda bulunabilir. Bazı rektörlerimiz bunun hazırlığında" dedi. ANAYASA’NIN AMİR HÜKMÜ YÖK eski Başkanvekili Prof. Dr. İsa Eşme, Prof. Dr. Engin Ataç, Prof.Dr. Atilla Eriş, Prof. Dr. Mustafa İlhan, Prof. Dr. Tunçalp Özgen, Prof. Dr. Ali Ekrem Özkul, Bülent Serim, Prof. Dr. Fikret Şenses ve Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu’nun imzası bulunan karşı bildiride, YÖK Başkanı’nın açıklamasıyla Anayasa Mahkemesi’nin içtihatlarıyla oluşturulan hukuki durumun ortadan kaldırılmak istendiği savunuldu. Bildiride, şöyle denildi: KANUN ZORUNLUDUR YÖK Başkanlığı’nın yaptığı yorum, öncelikle bu değişiklikle Anayasa’nın 42. maddesine eklenen, ’Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanılmasının sınırları kanunla belirlenir’ amir hükmüne açıkça aykırı düşmektedir. Çünkü, bu hükümle kılık kıyafet dahil, yüksek öğrenim hakkını sınırlayan sebepleri belirleme yetkisi ’münhasıran kanun koyucuya’ tanınmıştır. Dolayısıyla, bu düzenlemenin de ’mutlaka kanun’ ile yapılması Anayasal bir zorunluluktur. HUKUKEN YOK HÜKMÜNDE 2596 sayılı ’Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun’un din adamları gibi bazı özel statüler için olduğu, bunun Anayasa’nın 42. maddesinin öngördüğü yasama organınca çıkarılması gereken yasa olmadığı açıktır. Yasama organı söz konusu yasayı çıkarmadan ne Yükseköğretim Kurulu’nun ne de üniversitelerin bu konuda düzenleme yapma yetkisi yoktur. ’Hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisini kullanamayacağı’ Anayasa’nın 6. maddesinin amir hükmü gereğidir. Bu nedenle, Anayasa’nın söz konusu hükümleri uyarınca YÖK Başkanlığı’nca yapılan bu açıklama yetki saptırılması niteliğinde olup hukuken yok hükmündedir."
-
TÜRKİYE İRAN'A BENZEMEZ DİYORLAR, YANILIYORLAR, "BU NEDENLE GELİN ÖNCE BİR TARİH YOLCULUĞU YAPALIM"...
Ayetullah Fethullah!.. Siyasal İslam ve Bölücü /Ayrılıkçı hareketten kaynaklanan bir büyük tehdit altında bulunan Türkiye'de, özgürlükçü (liberal) sağın ve halkçı (demokratik) solun kendi içlerinde bütünleşerek bir işbirliğine ya da birlikteliğe gitme arayışlarının yoğun hale geldiği; bu yolda umutların yeşerdiği bir dönemde; Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin ''Cumhuriyet Düşmanı'' bir kişi hakkında aldığı beraat kararı, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğinden kaygı duyan tüm yurttaşları endişeye sevk etmiştir!.. Mahkemelerine, yargıçlarına güvenen, yargı kararlarına büyük saygı gösteren Türk toplumu, bu kararın hukuksal gerekçelere uygun olduğundan kuşku duymasa da; yurttaşların birçoğu, bu kararla doğacak sonuçların ne gibi gelişmelere yol açacağını düşünmeye başlamıştır... Bir erken seçimin gündemde olduğu Türkiye'de, bu kararla bağlantılı olarak ortaya çıkacak gelişmelerin tüm siyasal dengeleri altüst etmesi olasılığı belirmiştir... Sürdürülen çabalar Geleceği göremedikleri için 2002 seçimlerinde kendi içlerinde bütünleşmeyi ve iki kanat arasında birlikteliği sağlayamayan ''özgürlükçü sağ'' ve ''halkçı sol'' için ortaya çıkan bu gelişme karşısında artık tek çıkar yol kalmıştır: ''Ulusal Bütünleşme İçin Birliktelik!..'' Türkiye'de ''sağ'' ın bütünleşme koşullarının giderek arttığı bir ortamda, ''sol'' un da bütünleşmeye gitmesi kaçınılmaz görünmektedir. Ne var ki, her iki kanadın birliktelik olasılığı, Türkiye'yi yörüngede tutmak isteyen bir küresel gücü önlem almaya yönlendirmiştir. Çünkü ulusal bütünleşmeyi gerçekleştirebilecek bir ''Özgürlükçü Sağ/Halkçı Sol Koalisyonu'' , ABD'nin ''Ilımlı İslam'' ve ''Büyük Ortadoğu'' planlarını bozacaktır. Böyle bir koalisyonun oluşturulma aşaması öncesinde atılacak tek adım; ABD'deki emin adamın, ''Cumhuriyet Düşmanı'' nın Türkiye'ye gönderilmesidir. Oyunun sondan bir önceki sahnesi bu olacaktır... Olurlar ve olmazlar İran'da 56 yıllık monarşiyi yıkan siyasal İslam, bugün Türkiye'de 83 yıllık Cumhuriyeti tehdit altında tutmaktadır. Şubat 1979'da İran'da gerçekleştirilen İslam Devrimi ile İran'ın 27 yılda geldiği nokta ortadadır. İran bugün çağdışı ''Siyasal İslam'' ın koyduğu kurallarla çizilmiş sınırlar içerisinde, karanlık bir yaşamla baş başadır. Türkiye'de yaşamakta olup da İran'a özlem duyanlar bile bu resimden korkar olmuşlardır... İran'da devrim çok süratli gelişmiştir. Yönetim ve Silahlı Kuvvetler ilk günlerde dağılmıştır. El ilanları ve duvarlara asılan pankartlarla ''Asker; Humeyni 'nin Emri ile Firar Et'' çağrılarıyla parçalanan Silahlı Kuvvetler, yetişmiş kadrolarını ve komuta kademesinin tümünü başlangıçta kaybetmiş, bir yıl sonra Irak'la girişilen savaş (1980- 1988) bu nedenle yönetilemez hale gelmiştir. Hapsedilen ve emekli edilenler hariç sadece kurşuna dizilerek öldürülen generallerin ve amirallerin sayısı 30'u bulmuştur. (Silahlı Kuvvetlerde, Emniyet Teşkilatında, Haber Alma Teşkilatında SAVAK'ta görevli general ve amirallerin, üst düzey yöneticilerin idam kararları, maiyetlerindeki görevliler tarafından infaz edilmiştir.) Bu arada ideolojik nedenlerle, ''özgürlük ve demokrasi'' sloganlarıyla monarşik yönetime karşı çıkarak mollalarla birlikte hareket eden ve ''İran İslam Cumhuriyeti'' özlemiyle mollalara destek veren, Halkın Fedaileri, Halkın Mücahitleri, Yasadışı Komünist Partisi/TUDEH gibi sol kanattaki bütün örgütler tasfiye edilmiş ve yandaşlarının tümü idam edilmiştir. Devrim sonrasında yönetim mollaların eline geçince ilk uygulama kadınların tesettüre (örtünmeye) sokulması olmuştur... Örtünmeyen kadınların yüzüne yollarda kezzap atılmış ya da yüzleri jiletle parçalanmıştır... Kız ve erkek çocukların okulları ilk günden ayrılmıştır... İçki satan yerler tümüyle tahrip edilmiş ve kapatılmıştır... Müzik ve eğlence programlarının tamamı yasaklanmıştır... Sahipsiz kalan taşınır ve taşınmaz malların hepsi yağmalanmıştır... Eğer ''Bunların hiçbiri Türkiye'de olmaz'' diye düşünenler varsa, geçmişin ve bugünün Türkiye'sinden fotoğrafları yan yana koyarak gelinmiş olan noktayı görmeli ve düşüncelerinin sağlamlığını irdelemelidirler... Tekrarlanan sahneler Air France'ın 1 Şubat 1979 tarihli Paris-Tahran seferiyle İran'a dönen Humeyni'yi örnek alarak, elinde Pan American'ın Washington- Ankara seferi için açık tarihli bilet bulunduran bir ''Cumhuriyet Düşmanı'' bugün yola çıkmak için sabırsızlanmaktadır. Onun gibi, onu karşılayacaklar da sabırsızlanmaya başlamıştır. Bu kişinin yetiştirmeleri onun yolunu gözlemektedirler. Küçük yaştan itibaren beyinleri şekillendirilerek yaratılmış bir neslin mensupları olarak, artık devleti ele geçirme zamanının geldiğini düşünmekte ve ''Cumhuriyet Düşmanı'' nın liderliğini beklemektedirler. Uçaktan iner inmez onun da ''Ben değiştim'' diyeceğini umut etmektedirler... ''Laik Türkiye Cumhuriyeti, İslam çizgisinden ve Osmanlı yolundan ayrılmıştır'' ,''Allah ve Peygamber emirleri yerine Türkiye'de Atatürk' ün emirleri geçerlidir'' diyen Humeyni'nin Türkiye'deki temsilcileri, bugün ondan daha da ileri gitmişler; işgal ettikleri makamları, bulundukları konumları unutmuş görünerek, başta ''Laiklik'' olmak üzere ''Türkiye Cumhuriyeti'' nin anayasal niteliklerini tartışmaya açacak kadar; devletin en yüce makamlarına, anayasal kurum ve kuruluşlarına saldıracak kadar derin bir ihanet çukuru içine düşmüşlerdir. Bu resim içinde Türkiye'de şeriat ve bölücülük tehlikesi olmadığını söyleyenler de boy göstermiştir. Onların bu kapsamdaki söylemleri belli bir maksada yöneliktir. Bu yolda alınabilecek önlemlerin başlangıçtan itibaren etkisiz kılınması için bir taktiktir. Amaç; tehdidi yok göstererek, şeriat ve bölücülüğe karşı alınabilecek önlemleri engellemek, oluşabilecek direnci önceden yok etmektir! ''Bu millet istedikten sonra laiklik tabii ki elden gidecek'' diyenlerin ve ona destek verenlerin başka türlü düşünmesi zaten mümkün değildir!.. Türkiye İran olabilir mi? ''Türkiye İran olmaz'' , ''olmayacak'' diyebilenler varsa; bugünden tezi yok ortaya çıkmalıdırlar!.. Ulus tümlüğü ve ülke bütünlüğünden yana olan; ''Laiklik'' başta olmak üzere, Cumhuriyetin anayasa ile belirlenmiş temel niteliklerinde hiçbir görüş ayrılığı bulunmayan, ''Atatürk İlke ve Devrimleri'' ni aynı biçimde algılayan, yalnızca isimleri farklı olan ''özgürlükçü sağ'' ın ve de ''halkçı sol'' un liderleri, parti örgütlerinin temsilcileri, her iki hareketin destekçileri, sivil toplum örgütleri ve tüm yurtseverler bir kutsal görev için hemen mücadeleye soyunmalı ve yola koyulmalıdırlar... Bugün Türkiye'de, ''Laik Cumhuriyet'' in ''İslam Cumhuriyeti'' ne dönüştürülmesi planı, İran arşivinden yararlanılarak oluşturulmaktadır... Bu arşivde yer alan yöntemler kullanılmaktadır... Bölücü ayrılıkçılarla, şeriatçılarla, ikinci cumhuriyetçilerle; özet olarak tüm Cumhuriyet karşıtları ile dayanışma içinde olan bir ''Cumhuriyet Düşmanı'' , şimdi Amerika'da kendisine tahsis edilmiş bir konutta, ''Humeyni'nin Tahran'a Dönüşü'' adlı bir filmi seyretmekte; Esenboğa'da kendisini uçağın merdivenlerinde karşılayan, dizi dibine diz çöküp el öpmeyi çok seven bir başka ''Cumhuriyet Düşmanı'' nın kolunda merdivenlerden aşağı doğru indiğini düşlemektedir... Bugün Türkiye'nin üzerinde dolaşan bir kara buluttur!.. Türkiye'nin geleceği tehlikelerle doludur!.. Kurtuluş için tek yol ''Ulusal Bütünleşme İçin Birliktelik'' yoludur. Bu yol Türkiye için son umuttur...O. Doğu SİLÂHÇIOĞLU 10 Mayıs 2006. .........................
-
TÜRKIYE BAL GIBI ŞERIAT DEVLETI OLUR
Kilise şeriat istedi! Kilise şeriat istedi! Dünya çapında 77 milyonu temsil eden Anglikan Başpiskoposu Rowan Williams'ın 'Müslümanların şeriatı uygulaması kaçınılmaz, sosyal uzlaşma için gerekli' çıkışı Britanya'yı karıştırdı. Başbakan Brown, medya ve sivil toplum örgütleri söz birliği ederek ılımlı din adamına cephe aldı. Bir tek Müslümanlar memnun Sivri dilli alim Cambridge'da teoloji eğitimi alan Oxford'da 36 gibi çok genç bir yaşta profesör olan Gal kökenli 57 yaşındaki Rowan Williams, ülkenin önde gelen aydınlarından. 2002'de Başpiskopos seçilen Williams, Irak savaşına keskin biçimde karşı çıkması, Kaidecilerin 'ahlâki hedefleri olduğunu' söylemesi, klasik 'terörist' tanımına itirazları ve homoseksüelliğe liberal bakışıyla sık sık tartışma yaratmıştı. Williams, 2004'te Sünni İslam'ın ünlü eğitim kurumu El Ezher'de Şeyh Tantavi'nin konuğu olup ders vermişti. LONDRA - Britanya'da Anglikan Kilisesi Başpiskoposu Dr. Rowan Williams'ın ülkede yaşayan Müslüman toplumunun şeriata uygun yaşamasının 'kaçınılmaz' olduğu ve toplumsal uyumun sağlanması için bunu desteklediğini açıklaması büyük tartışma kopardı. Dünyada 77 milyon üyesi bulunan Anglikan Kilisesi'nin başında bulunan ve ılımlı görüşleriyle tanınan Başpiskopos Williams, perşembe BBC Radyo 4'e verdiği özel demeçte, Müslümanların evlilik ve mali konular gibi sivil sorunlara dair uyuşmazlıklarını kendi şeriat mahkemelerinde çözme fırsatı verilmesi gerektiği görüşünü dile getirdi. "Mevcut hukuk sisteminin çok inançlı toplum talepleri için yeterli olup olmadığı tartışılmalı" diyen Başpiskopos, bazı vatandaşların kendilerini Britanya hukuk sistemine bağlı hissetmediği gerçeğiyle yüzleşilmesi gerektiğini kaydetti. 'Sadakat zorlanması' "Müslümanlar yaşadıkları ülkeye sadakat ile kendi kültürel değerlerine sadakat arasında sıkışıp kalmaya zorlanmamalı" vurgusu yapan Williams, Britanya'nın çok kültürlü toplum olabilmesi için bu tartışmanın yapılabilmesi gerektiğinin altını çizdi. Williams, şeriat yasalarının ceza davaları yahut kadın hakları gibi konularda Suudi Arabistan ve benzeri ülkelerdeki ağır ve kabul edilemez uygulamaların benimsenmesini önermediğini belirterek, dünyada 'açık görüşlülükle' bakılabilecek başka şeri uygulamaları bulunduğunu ekledi. Britanya'daki Ortodoks Yahudilerin kendi uzlaşmazlıklarını geleneksel yasaları uyarınca çözebildiğini de anımsatan Başpiskopos, Müslümanlara dair de 'yapıcı bir uzlaşma' aranması çağrısında bulundu. Bu görüşler Britanya'da yaşayan ve nüfusun yaklaşık yüzde 3'üne tekabül eden 1 milyon 800 bin Müslümanın, topluma uyumu için atılabilecek adımların sınırlarına dair tartışmayı alevlendirmekte gecikmedi. Ama 2005'teki Londra bombalamalarından beri Müslümanlara yönelik hassasiyetin yoğun olduğu ülkede basın da, siyasiler de sivil toplumun çoğunluğu da Başpiskopos'a sert çıkmayı seçti. Başbakan Gordon Brown'ın resmi sözcüsü Michael Ellam, "Bu ülkede Britanyalılık değerlerine dayanan Britanya yasaları uygulanmalı" açıklaması yaptı. Hükümetin zaten Müslümanlara yardımcı olmaya çalıştığını belirten sözcü, şeriat yasalarının sivil mahkemelerde uygulanamayacağını kaydetti. Kültür Bakanı Andy Burnham ise daha ileri giderekWilliams'ın 'hükümete haksızlık ettiğini' söyledi ve başpiskoposun görüşlerini 'sosyal kaos reçetesi' diye niteledi. Ana muhalefetteki Muhafazakar Parti, bu görüşlerin 'yardımcı olmadığı' değerlendirmesini yaparken, Liberal Parti lideri Nick Clegg, "Başpiskoposa muazzam saygımız var ama bu konuda aynı fikirde değiliz" dedi. 'Mayın tarlası gibi' Eşitlik ve İnsan Hakları Komisyonu'na başkanlık eden Trevor Philips bireylere dini inançlarına göre muamele edilmesinin 'bölücü' ve 'tehlikeli' etkiler yaratacağı vurgusu yaparken, Sarah Lawrance Kolleji'nden Ortadoğu uzmanı Fawaz Gerges, bir topluluğun kendi adalet anlayışını uygulamasına izin vermenin tehlikelerine dikkat çekip şu soruyu sordu: "Bu bir mayın tarlası. Nerede duracaksınız? Sınırı nerede çizeceksiniz?" Gerges, şeriatın bütün kurallarının uygulanmasının imkânsızlığına da dikkat çekip, "Müslüman din alimleri arasında bile 1400 yıldır süren tartışmalar var" diye ekledi. 'Sussun' Medya da Williams'a adeta ateş püskürdü. The Times gazetesi başyazısında Başpiskoposun 'ciddi bir hata' yaptığını, bir ülkede aynı yasaların herkes için geçerli olmasının demokrasinin temel şartı olduğunun altını çizdi. Başyazıda, Yahudiler, Hindular ve Sihlerin bulunduğu farklı inançların mensuplarının ülkeye yerleşirken kendileri için farklı hukuk sistemi talep etmedikleri de kaydedildi. Konuyu yine başyazısına çeken Daily Telegraph, Başpiskopos'un önerisinin uyum yaratmayacağını savunup kendisine, 'böyle hassas konularda susması' tavsiyesinde bulundu. Çok satan tabloid The Sun İngilizce 'Aman ne şaka' (What a joke) deyiminden hareketle 'Aman ne burka' (What a burkha) başlığını attı. Liberal sol çizgideki Independent gazetesi, Williams'ın tıpkı 16. Benediktus'un Papa seçildikten sonra Hz. Muhammed'in öğretisini 'şeytani ve insanlıkdışı' ilan ederek yaptığı hatanın bir benzerine düştüğü benzetmesini yaptı. Williams'a tek sahip çıkan kesim ise Müslümanlar. Ramazan Vakfı, Başpiskopos'un görüşlerini memnuniyetle karşılarken, başkanı Muhammed Şafik, "Şeriat uygulaması gerilimi azaltır. Bu Müslümanların Britanyalı olmaktan daha fazla gurur duymasını sağlar" diye konuştu. ...........................
-
TÜRKIYE BAL GIBI ŞERIAT DEVLETI OLUR
Türkiye'de ne zulmü var ha? hayir be arkadasim zulüm varsa oda bizlere !!!! daha anlayanmadinmi ... gülermisin aglarmisin hangi noktaya geldik bak.... sayin yarasa benim gördügüm kadariyla ülkemizde bu dün gelisen olay degil yillardir var olan seriat baskisi seriat zülmü bugün daha belirgin yumusak hale dönüstürmüslerdir vede bununda zulüm olmadigi bunun bizlerin bu sekilde yasamamiz gerektigi sekline sokmuslardir vede gerektigi vurgulanmakta bununla birlikte yasal hale getirilme cabasi baslamistir vede yasallasma yolunda basarili sekilde yol almaktadir yoksa seriatcilar bu ülkede seriatini seriatcilar her dönem laiklerden daha imtiyazli ve bir eli balda yasamistir? bunu bugünde her alanda görüyoruz görmedigim hic bir alan kalmadi varmi benim bilmedigim bir alan .. diyeceklerki bir üniversite var !!! olmasinin da bir anlami vardir!!! Efendi Türkler
-
TÜRKIYE BAL GIBI ŞERIAT DEVLETI OLUR
Harem-seramlık tiyatro Yalova'da sahneye konulan Ben Pişman Değilim adlı oyunu, kadın ve erkekler ayrı ayrı taraflarda oturarak izledi YALOVA DA Halk Eğitim Merkezi Konferans Salonu nda sahneye konulan tek perdelik dini içerikli Ben Pişman Değilim adlı oyunu, kadın ve erkekler ayrı ayrı taraflarda oturarak izledi. Yalova Sosyal Etkinlik Kültür ve Yardımlaşma Derneği nin organize ettiği oyun, Mostar Gönüllüleri Tiyatro Kulübü nce Halk Eğitim Merkezi Konferans Salonu nda sahnelendi. Cavit Çakır ın yazdığı, Bahattin Bayraktar ve Erdoğan Karakaş ın yönettiği, üniversite öğrencilerinin rol aldığı oyun, günahkarların pişman olup günahlarından arınmak için dine sarılmasını anlatıyordu.
-
TÜRKIYE BAL GIBI ŞERIAT DEVLETI OLUR
- TÜRKIYE BAL GIBI ŞERIAT DEVLETI OLUR
ahmethakan hakli Bal gibi Türkiye iran olur!- TÜRKIYE BAL GIBI ŞERIAT DEVLETI OLUR
bugünün sartlarina göre daha dört kariyla evlenebilirmiyiz yoksa 8.cikabilirmi? sonra günün sartlari bizimdi,, bakin oda elimizden gitmis- TÜRKIYE BAL GIBI ŞERIAT DEVLETI OLUR
Maalesef çok cemaati de olan bu hoca ve benzerlerinin yıllardır değişik Avrupa ülkelerinde sergiledikleri hezeyanlar, Diyanet'çe cevapsız ve devletçe de takipsiz kaldı. Sonuçta, saf gurbetçilerimiz, belli kesimin politikacıları, hoca ve şeyh *********** ile Cumhuriyet karşıtı dernekler ve bilinen holdingler eliyle çok yaman soyuldular, hem de camilerde, bin kere tövbe, Kuran ve hadisler, hırsızın kapıyı açtığı maymuncuk gibi kullanılarak... Sosyal bir kurum olma niteliği ve sosyolojik gerçekliği itibarıyla dindeki yozlaşmanın toplumsal yansımaları, aldığı mesafe bakımından toplumdaki dengeleri ve devletin yerleşik sistemini sallıyor ve sarsıyor. Türkiye'nin çok tehlikeli bir zemine doğru sürüklenmekte oluşunu herkesle birlikte siyasi partiler de seyrediyor; kimileri acz içinde, kimileri de teşvik ederek. Yazımızı, İslam Peygamberi'nin tam da bu din palyaçolarının mel'anetleri ile örtüşen iki hadisi ile bitirelim: ''Bizi aldatan bizden değildir / Allah'ın laneti ümmetimi aldatanların üzerinedir.'' (Keşfülhafa 2/266-67) ___________________________________ A. Gani AŞIK İlahiyatçı .................................... bir örnekte benden olsun- TÜRKIYE BAL GIBI ŞERIAT DEVLETI OLUR
cevirmezler ceviremezler ,,zekeriya beyaz diger hocalarimizida ondan sevmezler bakin bunlarin saygi duyun dedikleri hocalarin marifetleri Bir sözde din adamının, geçen yıl Münih'teki bir konuşmasında ''Peygamberin idrarını içerim, idrar da ne ki, ***** getirin, onu da yerim'' dediğini (nasıl olsa getirilemeyeceğini biliyor), çok satan bir gazetenin Almanya baskısı yazdı ama kimsenin kılı kıpırdamadı. Edep ve hayâ timsali olan Hz. Muhammet 'in yüce ruhu, bu terbiyesizlikten hiç kuşkusuz ki ciddi biçimde incinmiştir... eee saygi duyulmasi gereken bir hoca- TÜRKIYE BAL GIBI ŞERIAT DEVLETI OLUR
Arkadas Dini bölüme gidersen aradigin cevaplarinin hepsini orda bulabilirsin bu konular dün tartisildi !! yeterince ceviri var diyorsun birkac ceviriyide sizden görelim sizin cevirileriniz nasil! birde bir zahmet ne buyrulmus Mekkeye giderken ya yaya yada Devenin sirtinda ,,soruyorum ucakla neden gidilir cokmu konforlu ?- Tekel satıldı
Sayin YARASA gecenlerde bir mechul Akp li Medyada Belcikalilar yüzbin is gücü istiyor diye göbek dansi yapiyordu,, vede nasilda seviniyordu inanki o dans yaptikca bizler burda komaya giren bir gencle kahroluyorduk ,,bunlarda gurur kalmamis gururlu bir insan ya harakari yapardi yada o belcikali bakani makamindan kovardi! ne yazikki bunlar her sattiklari seyin yaninda birde hediye olarak gururu veriyorlar birde satisa cikardiklari malin cinsini görmeyecek kadar dalgin vede bayginlar- Şehitlerimizin anısına bir karanfilde siz bırakın
PKK hemen gözümüzün önünde, yanı başımızda, karşımızda, içimizde, oramızda, buramızda... Parlamentodaki geyik derisi koltuklarda otura otura Türkiye Cumhuriyeti’nden maaş alanların PKK’nın siyasi parçası olduğunu bilmeyen var mıdır? Ki gerektiğinde iktidar partisi onlarla el ele verip, işbirliği yapmıyor mu? ................................. Şehitlerimize Tanridan rahmet ve tüm geride kalanlara vede bu yurdu bu bayragi seven herkese bassagligi diliyorum.- İyi ama PKK orada değildi...
PKK hemen gözümüzün önünde, yanı başımızda, karşımızda, içimizde, oramızda, buramızda... Parlamentodaki geyik derisi koltuklarda otura otura Türkiye Cumhuriyeti’nden maaş alanların PKK’nın siyasi parçası olduğunu bilmeyen var mıdır? Ki gerektiğinde iktidar partisi onlarla el ele verip, işbirliği yapmıyor mu?- TÜRKIYE BAL GIBI ŞERIAT DEVLETI OLUR
Çok ucuz oldu Abdullah Bey 24 Şubat 2008 KABUL ediyorum... Eşiniz, kızınız yanıbaşınızda başlarındaki türbanlarıyla gözünüzün içine mağdur mağdur bakarken, sizin "türban yasası"nı veto etmeniz acayip zor bir işti... Kabul ediyorum... Yağan yağmurlarda beraber ıslandığınız Tayyip Erdoğan ile boğaz boğaza gelmeyi göze almanız hiç de kolay değildi... Kabul ediyorum... Ne "Milli Görüş" camiasının yüreğinde burukluk yaratmayı, ne de "O da Sezer gibi çıktı" şeklinde manşetlerle İslamcı medyanın hedefi olmayı tercih edebilirdiniz... Hepsini kabul ediyor ve anlıyorum... Ancak... Bu imza işini... "Herkes can derdinde / Onlar türban derdinde" yorumunu haklı kılacak bir zamanlamaya denk getirmenizi kabul edemiyorum... Çünkü... Bu hakikaten çok ucuz oldu Abdullah Bey... * * * Oysa... "Türban" gibi kutuplaşmayı keskinleştiren konular, arkadan dolanmaları, gürültüye getirmeleri, köylü kurnazlıklarını kaldırmaz... Tam tersine, mertlik dozu hayli yüksek bir yaklaşımı gerektirir... "Kara harekátı"nı "türban harekátı" için fırsata dönüştürmekten kaçınacak bir alicenaplık yapmanız gerekiyordu... Oysa siz tuttunuz, tam tersini yaptınız... "Kara harekátı"ndan bir "türban harekátı" çıkarma gayreti içine girdiniz... "Türban özgürlüğü"nü savunanlarda bile kekremsi bir duyguya yol açtınız... Düşünün: Başbakan Erdoğan çıkıp, "Gün birlik ve beraberlik günüdür" derken... Siz öyle ya da böyle toplumun ayrışmasının sembolü olmuş "türban yasası"nı imzalayıverdiniz... Sanki hiç kimse zamanlamadaki cinliği fark edemeyecekmiş gibi davrandınız... * * * Abdullah Bey, biliyor musunuz, Erbakan Hoca sizin karşınızda neden kaybetti? Söyleyeyim: Kulakları çınlasın Erbakan Hoca, kendisini evrensel çapta akıllı, kendisi dışındakileri de evrensel çapta aptal zannederdi... Mesela... Milli Güvenlik Kurulu?nda kendisini devirmeye ahdetmiş generalleri, yapacağı iki saatlik konuşmayla ikna edeceğine inanırdı Hoca... Buna samimiyetle inanırdı... Bu özgüven patlamasıdır Hoca?yı götüren... Her ne kadar Hoca?nın rahle-i tedrisinden geçseniz de... Sizin farklı bir yaklaşımınız olmalıydı... Mesela... Türban yasasını imzalarken, zamanlamadaki cinliğinizin ve kurnazlığınızın, herkesin dikkatini çekeceğini öngörebilmeliydiniz... En azından başkalarının da en sizin kadar akıllı olabileceklerini düşünmeliydiniz... * * * Madem "zamanlama cinliği" yapacaktınız... Madem bir kurnazlık peşindeydiniz... Keşke... Biraz daha bekleyip imzayı 28 Şubat?a denk getirseydiniz... Hiç olmazsa, "Bu bir rövanştır" imajı vererek, çok daha mert bir tutum almış olurdunuz... Tamam Ruhat dediğin gibi olsun BEN burada günlerdir "Türkiye, İran olmaz / Olmaz, olamaz" diye ter ter tepinirken... Başta Ruhat Mengi olmak üzere bir kısım laikçi mücahit ve mücahide kardeşimiz, "Olur olur, bal gibi olur" şarkısıyla tepemdeler... Ne yaptıysam, ne söylediysem dinletemedim... Ben bin türlü argümanı yedeğime alarak "Olmaz" diyorum, onlar argüman falan takmadan, en kestirmesinden "Olur"u basıyorlar... Yoruldum yahu! "Kesin inançlılar" ile mücadele edecek ne enerjim var, ne de çelikten bir irade sahibiyim... Bu yüzden pes ediyorum ve bütün iddialarımı terk ederek, "Olur olur, bal gibi olur" ırmağından ben de bir tas su içip rahatlıyorum... Ve artık ben de, Ruhat Mengi gibi okurlarımı korkutabilirim. * * * İşte benim "Öcü" masalım: Dikkat! Dikkat! Üç vakte kadar Türkiye, İran olacaktır... Tayyip Erdoğan, adını "Tayyipnecat" olarak değiştirecektir... Can Tanrıyar ve Bekir Hazar kardeşlerim, yeni döneme uyum sağlayıp, "Flaş... Flaş... Hacı Süleyman Efendi, cuma namazını Yeni Cami?de eda ederken kameralarımıza yakalandı" türünden haberlere imza atmaya başlayacaklardır... Abdüllatif Şener, İran İslam Devrimi?nin ilk ılımlı cumhurbaşkanıyken bir süre sonra soluğu Paris?te almak zorunda kalan Beni Sadr pozisyonuna düşecektir... Liberal kanadımız, Mehmet Altan ve Sinan Çetin önderliğinde "Halkın Mücahitleri" adı altında örgütlenip Kaz Dağları?na çıkacaklardır... Fethullah Gülen, adını Ayetullah Şeriatmedari olarak değiştirecektir... Nargile bizde de yasaklanacak, Tophane?ye ani baskınlar düzenlenecektir... Nazlı Ilıcak, "Hicap Polisleri" örgütünün başkanı olacaktır... İstanbul Darülfünunu?nun Reisi, "Okula başı açık gelen öğrencilerin notunu kırabiliriz" diye açıklama yapacaktır... Ruhat Mengi, "Persepolis"e nazire olsun diye "İstanbulopolis" adlı bir çizgi romanın yaratıcısı olacaktır... Sokakta tasmayla köpek gezdirmek yasaklanacak, Nişantaşı abluka altına tutulacaktır... Yeni rejime karşı ilk direniş Teşvikiye?de İzzet Çapa önderliğinde başlayacaktır... Ali Bulaç adını Ali Şeriati olarak değiştirecektir... ahmethakan .......................... *************** Efendi Türkler- Objektiflerin hıza yetişemediği anlar..
- Objektiflerin hıza yetişemediği anlar..
- Objektiflerin hıza yetişemediği anlar..
- GÜNAYDIN
Günaydın Türkiye- DİN VE ÖZGÜRLÜK.. [DİN ÜZERİNDEN ÖZGÜRLÜK YARATILAMAZ]; İnançlı olmak toplumsal yaşamın dayattığı zoraki bir tercihtir.. İNANÇ AKIL İLE AÇIKLANAMAZ...
Arkadasim sunu anlamakta yarar var birkere Avrupada hirisriyanlik kelimesi o kelimeyi ne halkin icinde ne medyada nede okullarda nede siniflarda nede dagda ne bayirda rastlayamazsin?kilisenin kapisinda degil icine girdigin an belki !!! cünkü buralarda Hiristiyanlarin Salikleri ve Sülükleri yoktur... en cok raslanan bu kelimenin rastlandigi yer Türkiye,herhalde birde müslüman ülkelerdir? tabi buda bir amac icin ! yani dini kullanma,kadini kullanma ona benzer... sonra yazinizin bir kösesinde dine tümüyle karsi olanlar !! yazmissin tabiki dünyanin her kösesinde dinle icli disli olmak istemeyen insanlar vardir bu gayet normal ,tümüyle karsi olanlara rastlayamadim eger sözü ateist lere getiriyorsan onlarinda bir inanclari vardir bu dünyada , bu dünyanin varligi hakkinda ,, ama kimseninde din istemiyorum diye sokaklara döküldügünü göremezsin.. onlarin bir taskinlik yaptigini göremezsin.. sonra Dini kullananlara karsi sokaga dökülse Dünya herhalde bu Dini kullananlar ne olurdu okyanus ta bir kum tanesi olurmuydu... bence olurdu onun icindirki o kisilerin icinden bazilari elestiri yapiyorsa dini konularda eee bunada kizmak olmaz daha mutluluk duymak gerekir!!! öyle degilmi,, sonra sözde dine karsi olmayipta dini kullananlar ne yapiyor herkesin arkasindan kosturup din etiketi yapistirmaya calismiyormu bence asil dinziz inancsiz bunlar yani inandigi seyin üzerine şarap dökmeye calismak!!! insanlar bu ülkede etiketsiz dini vecibelerini yerine getirmezmi okadarmi olanaklari kisitli? yoksa camilerin yolunu bulamiyacak kadar görsel özürlümü!! tabiki degiller ama o duruma getirmeye calisanlar var bu insanlari laiklikten koparmaya calisanlar var cuma namazlarindan sonra sokaga dökülenlerin safina sokmaya calisanlar var ,bunlarda Dinden nemalanan İslamın Salikleri ve Sülükleridir... Efendi Türkler- İyi ama PKK orada değildi...
İyi ama PKK orada değildi... "YABAN güvercinleri" sınırı geçtiler. İnsanın kulağına telsizlerden yayılan uğultular ve kayalardan seken kurşunların sesleri geliyor. Dağlar karlı. Hava soğuk. Kaç bin annenin korku ve evham içinde ekranlara baktığını ve çocukları için dua okuduklarını tahmin bile edemeyiz. İyi ama PKK orada değildi. * PKK kentlerde... PKK masa başlarında... PKK devlet koltuklarında... PKK belediyelerde... PKK parlamentoda... PKK işte orda parti binasında... PKK hemen gözümüzün önünde, yanı başımızda, karşımızda, içimizde, oramızda, buramızda... Parlamentodaki geyik derisi koltuklarda otura otura Türkiye Cumhuriyeti’nden maaş alanların PKK’nın siyasi parçası olduğunu bilmeyen var mıdır? Ki gerektiğinde iktidar partisi onlarla el ele verip, işbirliği yapmıyor mu? Tüm bu esrarengiz ilişkilerden cesaret alarak daha geçen hafta Türk bayrağını gönderden indirip üzerinde tepinerek parçaladılar. Devletin gözü önünde... * Daha beteri: İşte; askerimizin Kuzey Irak’a gireceğini YouTube’da, 48 saat önceden herkese duyurdular. Hem de kaynak olarak komutanlarımızın özel telefonlarının dinlendiği anlaşılıyor. O zaman sınırın hangi yanındadır düşman? * Bir bildiğim ya da istihbaratım yok; ancak gazetecilik içgüdüsü bana başımıza daha büyük bir çuval geçirilmekte olduğunu söylüyor. Hepimiz biliyoruz ki gizli ilişkilerin, bilmediğimiz pazarlıkların, sinsi tuzakların tam ortasındayız. Bu satırlar yazıldığı sıralarda "yaban güvercinleri" uzaktaki dağlarda yine canlarını vatanları için koymuşlardı ortaya. Dağlar karlı ve soğuktur. İçimdeki ses ise susmuyor: "İyi ama PKK orada değil..." Bekir COŞKUN- Objektiflerin hıza yetişemediği anlar..
- Unutturmayın...!
sonuc ne olmustu almanya cöktü hitlerin sayesinde ,,iste bu gidisle bu cökme benzerligi yüzde yüz olacak ,,bir örnek vereyim nasil olur bu benim analizim !! ilk önce türk kimliginin yani bu topraklarin bu topraklarda yasayan halklarin özü olan buna dikkat türk adinin kaybolmasi bunu dini kimlikle gerceklestirelicek!! ama öyle ama böyle .. ondan sonra dis güclerin insayatifine kalmis ister yugoslavya yaparlar ister irak ,,ondan sonra bazilarinin kulaklari cinlar ya din birligi bu ülkenin bütünlügünü saglayamadi... yani bugün bazilari cok atesli sekilde dine sarilanlarin o gün geldiginde onlarin neye sarildiklarinida sahit olurlar!! tabii birilerin umrunda hic olmayacak ,,ha o götürdügü cukkayi hirvatistanda yemis ha sirpistanda yemis ha bosnada ha kosovada? yani ikliminden uzak kalmadan yiyecek bir köse bulurlar!!! Efendi Türkler- KRAL DEGIL BAKAN GELIYOR!
Çankırı'da karşılama kuyruğu 23 Şubat 2008 Çankırı'da karşılama kuyruğu Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan Çankırı'da bugüne kadar görülmemiş bir karşılama töreni ile karşılandı. Soğuk havaya rağmen gösterilen ilgi bakanı şaşırttı. Çeşitli ziyaretler ve İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'na katılmak üzere Çankırı'ya gelen Bakan Çağlayan Vali Ali Haydar Öner'i makamında ziyaret etti. Vali Öner ziyaret sırasında, Bakan Çağlayan'a kısa brifing verdi. Ziyarette yaptığı konuşmada, Çankırı'ya yönelik çalışmalar hakkında bilgi veren Çağlayan, şunları kaydetti: “Çankırı 2008 yılından başlamak üzere nasıl bir yol izleyecek. Yeni yapılacak olan sanayi stratejisinde Çankırı'da hangi sanayileşme stratejisi izlenecek. Enerji yatırımından çimento ve gıdadan birçok sektöre kadar çok önemli noktalarda sanayileşme faaliyeti gösterecektir. Bunun yanı sıra Çankırı Türkiye'nin önemli hububat üslerinden biri. Bunları yan yana koyarak kültürüyle, doğasıyla ve alt yapısıyla beraber Çankırı'ya yeni bir kimlik kazandıracağız. Bakanlığımız Çankırı'nın MR'ı için gerekli bütün bilgileri ve çalışmaları yürütecek. Bu anlamda Cumhuriyet tarihinde bir ilk gerçekleşecek.”- Unutturmayın...!
sayin politika sirf bununla kalsa iyi ,, ülkemiz vede müslüman ülkeler kendi kimligini kaybedecek kadar acik halklara sahiptir ,zaten örnekleride boldur! bu örnekleri bazi cinler görüyorda.. eee malesef bizler göremiyoruz!!! Efendi Türkler - TÜRKIYE BAL GIBI ŞERIAT DEVLETI OLUR
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.
Account
Navigation
Configure browser push notifications
Chrome (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions → Notifications.
- Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Select Site settings.
- Find Notifications and adjust your preference.
Safari (iOS 16.4+)
- Ensure the site is installed via Add to Home Screen.
- Open Settings App → Notifications.
- Find your app name and adjust your preference.
Safari (macOS)
- Go to Safari → Preferences.
- Click the Websites tab.
- Select Notifications in the sidebar.
- Find this website and adjust your preference.
Edge (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions.
- Find Notifications and adjust your preference.
Edge (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Click Permissions for this site.
- Find Notifications and adjust your preference.
Firefox (Android)
- Go to Settings → Site permissions.
- Tap Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.
Firefox (Desktop)
- Open Firefox Settings.
- Search for Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.