Zıplanacak içerik

saklıgerçek

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

saklıgerçek tarafından postalanan herşey

  1. Ne kadar boş konularda yazıyorsunuz.Önce kafanızda allah yaratıyorsunuz ondan sonra kader şu yazgı bu. Allah yoktur.Allah inancı insanın kafasından uydurduğu bir olgudur.Kısacası insan çözemediği konuları bir yaratıcıya atfetmiş ve konu böyle gelip böyle gitmiştir.Allah insanı değil insan allahı yaratmıştır.Din denilen olgu da oda insanın kafasının ürünüdür.Allah olmadığı için de geleceğide görmesi imkansızdır.
  2. saklıgerçek şurada cevap verdi: haksöz başlık Dini Konular - Din - Dinler
    Klavyene sağlık kardeşim İnsanlar bu ayetleri görsün bilsin istiyoruz ama ne yazıkki bu ayetleri yazanın bir insan olabileceği akıllarına gelmiyor öylesine karanlık içinde yürüyorlarki İnsan üzülüyor.
  3. Gılgameş ***** ***** yaptığının farkındamısın Allah yoktur kendi kitabını koruyamadığı için kimseyi koruyamaz örneklerini savaş yaşayan müslümanlarda görmekteyiz.Adam (haccac) Kurana 1000 tane elif eklettim diye öğünmüş öğünmesinin nedeni ne biliyormusun Allahın dokunulmaz dediğine dokunmuş ve bişey olmadığını ispat etmiş delil getiremezsin demişsin tekrar yazıyorum. dört harfle yazılan (elif lam lamelif he) ALLAH اللاه lafzı yazılırken tuhaf bir biçimde üzerine ünsüzü ardarda iki kez okutan "şedde" adlı işaret kondu, böylece yazımda sözcük ALLLAH الله oldu. Konu hakkında Prof. Muhammed Hamidullah'ın eserlerine bakılabilir. Allah ismi arapça Elif, Lam, Lam ve He harfleriyle yazılır. Ebced teki sayı değeri 66 dır. ((Elif=1)+(Lam=30)+(Lam=30)+(He=5)=66).
  4. O haber bayatlayalı çok oldu vatandaş ben ateistlikten vazgeçtim demiş.Diyebilir bende Tüm dinleri çok iyi inceledikten sonra bukadar çelişkilerle dolu insan ayrımı yapan kan ve cinayet isteyen kitapların bir yaratıcıdan gelmediğine hükmettim ve ateist oldum çok da memnunum.Ayaklarım yere basıyor Allah kısmet ederse olur kavramını kafamdan attığım için başarmak istediğim konuyu başarabiliyorum en küçük hata gözüme takılıyor.Kapımı açık unuttuysam allah korur demiyorum gidip kitliyorum.Alkollü yola çıkarsam kaza yapma riskim yüksek ölebilirim deyip yola çıkmıyorum.Daha önceleri alnımıza yazılmış ömür ne zaman biterse önüne geçilmez diyip yola çıkıyordum.Cennet cehennemin hayal olduğunu gördüğüm için günümü iyi şekilde arkadaş ve dostlarımı kırmamaya çalışarak geçiriyorum.Umarım yeterli olmuştur.
  5. Sevgili gılgameş harekeler ayetlerin manalarını değiştirir tıpkı 3 L li allah yazısındaki gibi ben diyorumki allah sözünde duramamış kurana ilaveler yapılmış ama hereke ama eksiltme vs.vs allah kuranın bozulmayacağı onun koruyucusu olduğundaki ayete uyabilmişmi? sanamı kaldı allahı müdafa bir deve kavmi yokeden ganimetten pay isteyen muhammed ile zeynebin nikahını kıyan allah nerde şimdi aytlerini koruyamıyorda sizmi koruyacaksınız? Burda elim kolum bağlı yazdıklarım uçuyor siliniyor mod kontrolündeyim *********** ****************
  6. Ah be gılgameş bu yazıyı yazmakla düştüğünüz kaosun farkındamısın? 1-) Peygamber Kuran'ın yanlış okunamayacağını düşünmemiş. 2-) Dahada mühimi bu konu Allahın'da aklına gelmemiş 3-) Bir kelimesi bile değişmemiştir diye iddia ettiğiniz Kurana bir harfte olsaki bu çok daha fazladır sadece haccac bin tane elif koydurttuğundan bahseder. 4-) Hangi akla mantığa sığınıyorsunuz. Üç LLL li Allah yazısı Kuranda.Dileyen açıp kontrol etsin. 5-) Eğer tüm bunlara rağmen hala bahane üretiyorsanız benim sözüm yok.Dilediğinizi yapın ama iddia olarak ortaya çıkmaya gerek yok.Kendi şahsi fikrindir öyle kabul ediyorsunuz diye öyle olmak zorunda değil.
  7. Kuran değişmedi demek sadece komik bir iddia dır.Sayın evrensel ve haksöze katılıyorum.İlave olarak Neden olduğu bilinmemekle birlikte, Emeviler zamanında Kur'an'a ünsüzleri okutmak için ünlüler (hareke) eklenirken, kimi sesbilgisi özellikleri için de işaretler kondu ( şedde, cezim/cezzim...) dört harfle yazılan (elif lam lamelif he) ALLAH اللاه lafzı yazılırken tuhaf bir biçimde üzerine ünsüzü ardarda iki kez okutan "şedde" adlı işaret kondu, böylece yazımda sözcük ALLLAH الله oldu. Konu hakkında Prof. Muhammed Hamidullah'ın eserlerine bakılabilir. Allah ismi arapça Elif, Lam, Lam ve He harfleriyle yazılır. Ebced teki sayı değeri 66 dır. ((Elif=1)+(Lam=30)+(Lam=30)+(He=5)=66). Yani işin özü şu anki kuranda arapça Allah yazısının üstüne şedde konularak iki tane olması gereken üç tane L ye çıkarılmıştır.Hala daha aynı iddia da bulunursanız arapça bilen bir insan ile incelemenizi öneririm.
  8. saklıgerçek şurada cevap verdi: HİMYATA başlık Din Felsefesi
    Sayısız defa hergün elimde okadar okuyorumki, okuyup okuyup ********.Kuran kimseye ve hiçbirşeye uluhiyet yüklemez demeniz gereken la ilahe illallah.
  9. Sevgili sardunyam yazdığınızın tam aksine o yazı bugünkü yaşanan islamı çok güzel açıklamış. Hicr 9 Kur an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız. Orijinal Kuran Mervan tarafından yakılıyor Bu uzun ve yıkıcı savaştan sonraki barış döneminin ilk Halifesi Mervan b. Hakem'di (Ölümü: H 65/M 684). Yaptığı ilk işlerden biri orijinal Kuran'ı yok etmek oldu. Peygamberin kendi eliyle ve özenle yazdığı Kuran'ı "yeni tartışmalara neden olacağından korktuğu" için yaktı. (Nüzulünden Günümüze Kuran-ı Kerim Bilgileri, Osman Keskioğlu, Türkiye Diyanet Vakfı yayınları, 1987, sa:140; Dr. Suphi es-Salih, Mebahis fi Ulumil Kuran, sa:83 ve Kuran tarihiyle ilgili tüm kitaplara bakılabilir.) Akıl sahibi bir kişi burada şu soruyu sormalı: "Muhammed'in orijinal Kuran'ı o sırada elden ele dolaşan nüshalarla aynı idiyse Mervan b. Hakem onu niye yok etsin??!!!" Evet sardunyam yukardaki ayete rağmen allah kitabını korumamıştır.Çünki bu kitap Allahtan değildir. Mantık hatasını yapan kuranın yazarıdır.Din ******* yasaklamaz onlara kılıf bulur.İnsanı engelleyecek vicdani hislerinin gelişimini önler.Bence insanlar dini komple atıp sadece vicdanlarını geliştirseler çok daha iyi olur.Din uğruna adam öldüren biri kendisini suçlu görmez çünki onu allah emri olarak algılamış ve vicdanını törpülemiştir. Sizlere kutsal kitabınızdaki hatalar gösteriyorum ama o kadar dine ve dinin allahtan geldiğine odaklanmışsınızki sağlıklı düşünemiyorsunuz.
  10. Teşekkürler sayın Evrensel yazdıklarım hemen çıkmadığı için cevaplamakta gecikiyorum.Mod kontrolünde yazıyorum herhalde istemeden de olsa bazı arkadaşları kırmışım ki böyle bir uygulama ile karşılaştım.Modlarda yoğun olduklarından gecikmeler yaşıyorum.Nazik yazınız için kucak dolusu teşekkürler.Daha aydınlık yarınlara dileği ile.
  11. Sevgili kral din birtakım insanların çıkardığı kurallar zinciridir.Neden hala bu ısrarcılığınız anlamak zor okuduğunuz zaman içinde bukadar çelişki dolu ayetler olan kitabınızı nasıl olurda kafanızda soru işaretleri oluşmaz.Nasıl olurda böylesi hatalı bir kitabın allahtan geldiğini iddia ederseniz.Dinler isanların çıkarmış olduğu uydurmalardır.Lütfen artık gözünüzü açın aşşağıdaki öreneğide inceleyin. 99/7. Artık, kim bir zerre miktarı hayır üretmisse onu görür. 88/8. Ve kim bir zerre miktarı ser üretmisse onu görür. Üstteki zilzâl suresine göre Allah kim zerre miktarı hayır veya şer üretirse karşılığını görür demekte. Ama aşşağıdaki ayetlere baktığınız zaman Allah'ın amelleri sildiğini ve üstteki ayetin havada kaldığını görürüz.İşte bu nedenlerle kuran açıklamaya kalkan insanlar Allah'ın zannettikleri çelişkileri düzeltmek için böylesine uğraş verirler ama ne yapılan tefsirler nede mealler deki düzeltme çalışmaları fayda vermeyecek ve internetin yaygınlaşması ile bu konu tüm insanların gözünü açacaktır.Saygılarımla Muhammed/9 Bu böyledir; çünkü onlar Allah'ın indirdiğini tiksindirici bulmuşlardır, Allah da onların tüm amellerini boşa çıkarmıştır. Muhammed/32 Nankörlüğe sapıp Allah yolundan alıkoyanlar ve hidayet kendilerine tam bir şekilde belli olduktan sonra resule kafa tutanlar, Allah'a hiçbir şekilde zarar veremezler. O, onların amellerini işe yaramaz hale getirecektir. Kehf/105 Bunlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na ulaşmayı inkâr etmişler de bütün amelleri boşa çıkmıştır. Bu yüzden kıyamet günü onlar için hiçbir ölçü tutturmayız/onlara hiçbir değer vermeyiz. İbrahim/18 Rablerine nankörlük edenlerin amelleri, fırtınalı bir günde rüzgârın tarumar ettiği küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. İşte bu, dönüşü olmayan sapıklığı ta kendisidir. Maide/53 İman edenler derler ki: "Şunlar mıdır o tüm güçleriyle sizinle beraber olduklarına yemin edenler?" Bütün amelleri boşa çıkmıştır da hüsrana uğrayanlardan oluvermişlerdir. Evrensel klavyene sağlık güzel bir yazı.
  12. saklıgerçek şurada cevap verdi: mmustafa başlık Din Felsefesi
    Sevgili İhgg islamın kitabı bellidir.Anlamıda bellidir çelişkileride sizin benden fazla anladığınız bişeymi var anlatın bileyim.Kurandaki çelişkiler üzerine bu çelişkileri insanlara anlatmaya kendilerini vazifeli sayan kişiler mezhepler tarikatlar,tekke ve tasavvuf ocaklarını çıkarmış kendilerini üst makama Allah la en yakın makama koymuş ....... halkıda kandırmıştır.Daha sonra yazdıkları eserlerinde allah tan vahy aldıklarını söyleyecek kadar ileri gitmiş bu insanlar (buna peygamberler de dahil) Halkın cennet cehenneme zaafını kullanarak paşalar gibi yaşamışlardır.Bunun kalıntılarıda günümüze kadar ulaşmıştır ama fazla sürmez bitmesi çünki insanlar bilinçlenmeye başladılar. 7:73 - Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i (gönderdik): "Ey kavmim dedi, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil geldi. İşte şu, Allah'ın devesi, size bir mucizedir; bırakın onu Allah'ın yeryüzünde yesin (içsin), sakın ona bir kötülük etmeyin, yoksa sizi acı bir azap yakalar." 54:29 - Bunun üzerine arkadaşlarına bağırdılar. O da (bıçağı) çekerek (deveyi) kesti. 91:14 - Fakat onlar peygamberi yalanlayıp deveyi kestiler. Rableri de günahlarını başlarına geçiriverdi de orayı dümdüz etti. Bir deve için koca kavmi yokeden Allah ne hikmetse bir avuç yahudi 2 tane asker için lübnan'ı kan gölüne çevirirken ortada yok.Yani bu ölen müslümanların bir deve kadar kıymeti yokmu? Yoksa ne Allah ne din hikayemi?
  13. Evet Sevgili dostlar Kuran'ın zamanını doldurduğuna bir yanıt da mısırdan geldi ilginç bu konuda fikri olanlar yazsın demekki boşa değil mücadelem demekki hala din karanlığı ve çıkmazı konusunda aklını kullanabilen ilim adamları var. http://proje.hurriyet.com.tr/msnnews/?path...26.asp&y=41
  14. Allah ın olmadığı artık her haliyle bellidir.Var olsaydı şu anki kan gözyaşı ve düzen bozukluğu olmazdı.Allah var diye zamanında kendisini peygamber ilan eden muhammed o zamanki bilinmezlik olgusu ile kendi yarattığı Allaha çevresindekileri inandırmıştır.Ancak kendisine inanmayan cinli olarak görende muazzam bir topluluk vardır.Zaten islamın ilk dönemlerine bakarsanız çoğu para ile kalpleri ısındırılmışki bu aynen ayette de böyle geçer.Ganimet kazanmak uğruna ki buda ayette mevcuttur muhammedi destekleyen insanlar topluluğudur.Bu gurup zaman içinde güç kazanıp çevreyi cizyeye (başlık parası haraç) bağlayınca çok kişide vergi vermemek için islama girdi.Bunların çoğu ayet arap tarihi,hadislerle mevcuttur.Çağ islamın değil ilim ve bilimin devridir ki zaten bilim sayesinde internetin yayılmasıda islamın sonu olacaktır.Saygılarımla.
  15. Sevgili arkadaşlarım neden böyle yapıyorsunuz emin olun üzülüyorum.Bir konu hakkında bilgi sahibi olmadan savunmakta neyin nesi resmen kör döğüşü yapıyorsunuz.Kitabınız kurana göre allah harici birşeye uluhiyet yüklemek şirktir.Kitabı muhammed de yazmış olsa bu böyledir.Lütfen açıp okuyun ondan sonra tartışalım sizler şu an yaptığınızla islamiyetin kurallarını uygulamıyorsunuz önce kitabınızı iyice okuyun sonra tartışalım bana lütfen sağdan soldan değil kendi cevaplarınızı yollayın.Kafanıza takılan bişey varsa tartışalım. Bu yazdığın içinde biraz açıklama yazarsan memnun olurum.Ben yazılanlarla bir alakasını göremedim.
  16. Demekki durum sandığımdan kötü yüce Ata'nın bu laflarına kimse bişey yazmamış Halbuki diğer konuları Kopyalama ile dolduranlar burda yok ilginç.
  17. Bak güzel kardeşim kendi fikriniz yokmu neden sağdan soldan alınma yazıları yapıştırıyorsunuz İnandığınız dininizi neden gerçek kaynağı olan kurandan değil sağdan soldan kulaktan dolma bilgilerle öğrenmeye çalışıyorsunuz.Kuran açıktır kıl tüy hırka peygambere ve başka şahıslara tapmak putçuluktur.Allaha şirktir. Buda alıntı yaptığınız site ayet numaraları yok hangi ayet olduğu yok.Fikir beyan edecekseniz lütfen kendi fikriniz olsun.Kendi fikriniz olmadıktan sonra linki verseydiniz bakardım kopyala yapıştır için zahmet etmişsiniz. -http://www.zaferdergisi.com/article/?makale=1671- saygılar.
  18. Bak güzel kardeşim peygamber öldüğü zaman ömer delirmiş ve önüne çıkana kim peygamber öldü derse kafasını kopartırım diye saldırmaya başlamış.Ebubekir gelip de durumu görünce her kim peygambere tapıyorsa bilsinki peygember ölmüştür.Amma kim Allaha ve kurana tapıyorsa bilsinki Allah bakidir ve ölmez.Diyerek durumu sakinleştirmiştir. Şimdi gelelim kuran'a kuranda çok yerde peygamberin sadece elçi ve müjdeleyici olduğunu bildirir. Neml/92 "Ve Kur'an okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: 'Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu!" Ahzap/ 45 Ey Peygamber! Hiç kuşkusuz, biz seni bir tanık bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Fatır/Sen sadece bir uyarıcısın! Sad/65 De ki: "Ben, sadece bir uyarıcıyım. O Vâhid ve Kahhâr Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur." Sad/70 Bana, sadece açık bir uyarıcı olduğum vahyediliyor." Daha çok var yazmaya gerek görmüyorum.İnandığınız kitap ve o kitabın rabbi sizlere din konusunda Allahtan başka hiçbirşeye uluhiyet yüklememeniz konusunda uyarırken, 6/136 ONLAR, Allahın yarattığı tarlalar ile hayvanların mahsullerinden Ona bir pay ayırırlar ve "Bu Allaha aittir!" derler; yahut (haksız şekilde), "Ve bu (da), eminiz ki, Allahın uluhiyetinde pay sahibi olan varlıklar içindir!" diye iddia ederler. Ama zihinlerinde Allaha ortak saydıkları varlıklar için ayırdıkları şey, (onları) Allaha yakınlaştırmaz, Allah için ayırdıkları da (onları ancak) Allahın uluhiyetine ortak koştukları o varlıklara yakınlaştırır. Gerçekten de ne kötüdür onların yanılgıları! Bu yapılan hareketler kula tapınma,hırkaya tapınma peygambere uluhiyet yüklemedir. Nihayetinde peygamber bir insandır.Kuranı tebliğ etmiş (sizin inancınıza göre) ve görevi bitmiştir.
  19. saklıgerçek şurada cevap verdi: mmustafa başlık Din Felsefesi
    Sevgili arkadaşım islamla tasavvuf birbirine uymaz eğer kurana bakarsanız bunu anlamanız daha kolaylaşır saygılarımla.
  20. Sevgili enkas kimsenin kafası karışacak bişey yok yeterki tarafsız kaynaklardan okusunlar.Diğer türlü bu efsun sürer gider.
  21. Ben dinlere inanmam ama dinler hakkında o dinin mensubu olduğunu söyleyenlerden fazla bilgim vardır.İslamda kabir azabı diye bişey yoktur.Bazı hadislerde kabir azabı olduğunu yazsada kuranla çeliştiği için kabir azabı yoktur diyebiliriz. 36/52. Söyle diyecekler: "Vay basımıza gelene! Kim kaldırdı bizi mezarımızdan? Rahman'ın vaat ettigi iste bu! Peygamberler dogru söylemisler." 25/3. Böyleyken O'nun dısında bir takım ilahlar edindiler. Hiçbir sey yaratamaz bunlar. Kendileri yaratılmıslardır zaten... Kendi benlikleri için bile ne bir zarara güç yetirebilirler ne bir yarara. Ne bir ölüme güçleri yeter ne bir dirime ne de kabirden çıkarıp hesap sormaya. Bu ayetlere dayanarak söyleyebilirizki kabir azabı safsatadır.Ama insanlar kitaplarını okumadıkları için inanırlar.
  22. Değerli kardeşler özellikle son günlerde yaşadığımız din odaklı savaşları üzüntü ile izliyor ve dinlerin tamamının Allah değil menfaat amaçlı olduğunu görüyorum bunu Mustafa Kemal çok güzel açıklamış umarım faydası olur saygılarımla. "Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır." Mustafa Kemal Atatürk "Türkiye Cumhuriyetinde herkes Allah'a istediği gibi ibadet eder. Türkiye Cumhuriyetinin resmi dini yoktur. Türkiye'de bir kimsenin fikirlerini zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkışacak kimse yoktur ve buna müsaade edilemez." M.Kemal Atatürk "Taassupsuzluk o kimsede vardır ki, vatandaşının veya herhangi bir insanın vicdani inanışlarına karşı hiçbir kin duymaz, bilakis hürmet eder." M. Kemal Atatürk ( Yukardaki anlatımda dini inanışlar yerine vicdani inanışlar ifadesinin yer almasına dikkat edilmelidir. ) "Bizi yanlış yola sevkeden habisler, biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir." M. Kemal Atatürk Atatürk ve İslam Atatürk'ün İslam Dini hakkındaki gerçek düşüncelerine geçmeden önce bilmek gerekir ki, bugüne kalmış yüzlerce fotografı vardır ancak içlerinde namaz kılarken çekilmiş tek bir fotograf karesi yoktur ve öldüğünde cenaze namazı kılınmamış, kardeşinin son anda isteği üzerine kısa bir dua okunarak, Dolmabahçe Sarayı bahçesinde bir tören yapılmıştır..Cenazesi herhangi bir camiden kalkmamıştır.. Halk önünde yapılan konuşmalarında, İslam'a karşı bir görüş belirtmediği gibi, Atatürk, 7 Şubat 1923 tarihinde, Balıkesir'deki Paşa Camii'nde verdigi hutbede, Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmistir. şeklinde konuşmuştur.. Burada unutmamalıdır ki, Napolyon gibi bir imparator dahi, Mısır seferi sırasında, Mısırlılara kendisinin de bir Müslüman olduğunu söylemiştir.. Atatürk'de aynı şekilde, uygulamak istediği siyaset icabı, halk önünde İslam'a karşı bir konuşma yapmamayı uygun görmüştür. Ancak, kendi öz düşüncelerine baktığımızda, İslam hakkındaki görüşlerinin Müslümanlar tarafından pek kabul edilebilir nitelikte olmadığı açıkça görülür. Türkiye'nin geleceğine yönelik aldığı bütün kararlarda, dehası tartışılmaz olan ulu önderin ilkelerini savunan her Türk'ün, O'nun, İslam Dini hakkındaki gerçek düşüncelerini de çok dikkatli bir şekilde okuyup anlaması gerekir. Atatürk diyor ki, 1-) Muhammed’in peygamberlik vazifesinin nasıl başladığını izah etmek en nazik ve en müşkül meseledir. Muhammed’in bir melek ve Allah ile hakikaten konuşmuş olduğu kanaatinde bulunanlar olduğu gibi, Muhammed’in isteyerek böyle söylediğini ileri sürenler de olmuştur. Bu faraziyeleri bir tarafa bırakmak ve meseleyi ilmi ve mantık çerçevesi içinde mutalaa etmek daha doğru olur. 2-) Din birliğinin’de bir millet teşkilinde müessir olduğunu söyleyenler vardır. Fakat biz, bizim gözümüz önündeki Türk milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz. 3-) Türk’ler Arap'ların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve nede Mısırlıların vesairenin Türk'lerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir şekilde tesir etmedi.. Bilakis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti, milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. 4-) Bu pek tabii idi çünkü Muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir Arab milliyeti siyasetine muncer oluyordu. Bu Arab fikri, ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed’in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa, hayatlarını Allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasretmeğe mecburdurlar. Bununla beraber, Allah’a kendi milli lisanında değil, Allah’ın Arab kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe, Allah’a ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti bir çok asırlar ne yaptığını ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuran’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler.. 5-) Başlarına geçebilmiş olan haris serdarlar, Türk milletince karışık **** hocalar ağzıyla ateş ve azap ile müthiş bir muamma halinde kalan dini hırs ve siyasetlerine alet ittihaz ettiler. Bir taraftan Arapları zorla emirleri altına aldılar, bir taraftan Avrupa’da Allah kelimesinin ilası parulası altında, ve milliyetlerine ilişmeyi düşünmediler. Ne onları ümmet yaptılar, ne onlarla birleşerek bir kuvvetli millet yaptılar. Mısır’da belirsiz bir adamı halifedir diye yok ettiler, hırkasıdır diye bir palaspareyi hilafet alameti ve imtiyazı olarak altın sandıklara koydular, halife oldular. 6- Kah şarka, kah garba veya her tarafa birden saldıra saldıra Türk milletini topraklarını menfaatlerini benliğini unutturacak, Allah’a mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. Milli duyguyu boğan, fani dünyaya kıymet verdirmeyen, sefaletler, zaruretler, felaketler his olunmaya başlayınca, asıl hakiki saadete öldükten sonra ahirette kavuşacağını vaad ve temin eden dini akide ve dini his, millet uyandığı zaman onun şu acı hakikati görmesine mani olamadı. Bu feci manzara karşısında kalanlara, kendilerinden evvel ölenlerin, ahiretteki saadetlerini düşünerek veya bir an evvel ölüm niyaz ederek ahiret hayatina kavuşmak telkin eden din hissi, dünyanın acısı duyulan tokatıyla derhal Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. Türk vicdanı umumisi derhal yüzlerce asırlık kudret ve kusayısiyle büyük heyecanlarla çarpışıyordu.. Ne oldu..? Türk’ün milli hissi artık ocağında ateşlenmişti. Artık Türk cenneti değil, eski hakiki büyük cedlerinin mukaddes miraslarının son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk milliyetinde bıraktığı hatıra.. Gene Atatürk'le ilgili aşağıdaki kaynaklara baktığımızda, Atatürk'ün gerçekte İslam'ı hiç benimsemeyen yaklaşımlarını görebiliriz. 1- Atatürk'ün emriyle liselerde okutulan Tarih Kitabı (1931) II. cilt, "Kur'an ve Vahiy": "Muhammed'in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur'an denir..... İslam ananesinde bu ayetlerin Muhammed'e Cebrail adında bir melek vasıtasıyla Allah tarafından vahiy, yani ilham edildiği kabul olunur. Tarihi nokta-ı nazardan da mütalaa edildiği zaman görülüyor ki; Muhammed birdenbire Allah'ın Resulüyüm diyerek ortaya çıkmamıştır. O, Arapların ahlak ve adetlerinin pek fena ve iptidai ve islaha muhtaç olduğunu anlamış, bunları islah için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra kendisinde vahiy ve ilham fikri doğmuştur....." 2- Atatürk'ün El Yazmaları ( Medeni Bilgiler Afet İnan): "Gerçekte dinleri konusunda halkın hiçbir fikri yoktur; din dediği şey, bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka birşey değildir..... Tarih bize öğretir ki, bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla, utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur. ''Tüm dönemlerde toplumun kutsallaştırdığı boş düşüncelerden tehlikesizce sıyrılmak imkansızdır." 3- Kralların ve Padişahların istibdadına, dinler mesnet olmuştur. Medeni Bilgiler Syf. 30 4- Kuvvetinin ve selahiyetinin Allah'tan geldiğini ve yalnız ona karşı, ahırette, hesap verebileceğini farzeden ve devleti, memleketi mevrus bir malikane kabul eyliyen bir hükümdar, hertürlü kayıttan kendini verasete görür. Medeni Bilgiler Syf. 33 Radikal İslami Düşünce'nin Atatürk Hakkındaki Düşünceleri Türkiye'de özellikle tartışma konusu olan meselelerden birisi de M. Kemal'in kimliğidir. Çeşitli çevreler, bu konuda farklı düşünürler. Rejim de M. Kemal'in söylediği sözleri bir idare düstûru olarak kullanmaktadır. M. Kemal ve avanesi, belli zaman Müslüman görünmüşler ve Müslümanları avutmuşlardırsa da, zaman zaman dinsiz ilkelerini göstermişlerdir. İslam'a karşı savas açmada gecikmemişlerdir. Bu hususta Cafer Tayyar Paşa şunları söyler: "Bu adamlar, iktidarı ellerine geçirmisler ve diledikleri gibi herseyi yapma sevdasına düşmüşlerdi. Ne yapacaklarını da doğru dürüst bilmiyorlardı. Kimisi komünist olma, kimisi dindar olma peşinde, kimisi de bilmem ne. Sonunda tabii bu güçlü grup laiklik namı altında din düşmanlığına ve diktatörlüğe yürüdü." (1) Durum böyleydi. Ama asıl amaç dinsizlikti! Çünkü M. Kemal tam anlamıyla dinsiz, Kur'an'a ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'e Mekke müşriklerinin yaptıkları iftiraları atmaktan çekinmeyen bir kafirdi. Aşağıda bunların örneklerini göreceksiniz. 1- M. Kemal Allah'a inanmaz: M.Kemal, dünyayı ve insanları yaratanın Allah değil, tabiat olduğunu iddia eder ve der ki, Natür ( Tabiat ) insanları türetti, onları kendisine taptırdı da.. (2) M. Kemal yine bu fikrini pekiştirir ve materyalist batı felsefecileri gibi, "İnsanlar bu manada hürriyete hiç bir zaman sahip olmamışlardır ve olamazlar. Çünkü, malumdur ki, insan tabiatın mahlukudur." (3) "Tabiatın ve tarihin mahsulü olan bir milletin fertleri daima bu hakikatle karşı karşıya bulunur ve ona hürmet eder." (4) Allah korkusunu hiçe sayar ve bu konuda şöyle der: "Ibtidaî insan kümelerinde ata korkusu ve nihayet büyük kabile ve kavimlerde ata korkusu yerine kâim olan Allah korkusu insanların kafalarında ve hareketlerinde hesapsız memnular yaratmıştır!" Allah'ı değil de tabiatı büyük görür: "Tabiatın herşeyden büyük ve herşey olduğu anlaşıldıkça tabiatın çocuğu olan insan kendinin de büyüklüğünü ve haysiyetini anlamaya başladı." (5) Böylelikle M. Kemal Allah'ın yaratıcılığını inkâr etmekte ve ateistler gibi düşünmekte. İnsanı tabiatın yarattığını tereddüt etmeden söylemektedir. 2- Hz. Muhammed (s.a.v.) Hakkındaki Görüşleri: M. Kemal, Allah'ın yaratıcılığını kabul etmedikten sonra tabii ki, Hz. Peygamber'in peygamberliğini hiç kabul etmez. Hatta Mustafa Kemal Hz. Muhammed (s.a.v.)'ı yalancılıkla itham eder: "Muhammed, Mekke'de müşriklik muhitinde ve tesirinde büyümüş olmasına rağmen, dinî meseleler ve dinî düşünceler, pek derin bir surette, zihnini işgal ediyordu. Muhammed, 40 yaşına geldiği zaman, vatandaşlarını kendinin bulduğu ve doğru olduğuna inandığı yeni bir dine davete başladı. Muhammed'in davet ettiği bu dine, o zamanın Hanif'lerine imtisalen İbrahim Dini, yahud inkiyad manasina ifade eden "İslam" denilmiştir!" Mustafa Kemal aynı Mekke müşriklerinin dediğini diyerek Kur'an Muhammed'in sözüdür demiştir. Aynı müşrikler gibi Hz. Muhammed (s.a.v.)'ı cinli olarak gösteriyordu: "Tarihi nokta-ı nazardan da müteala edildiği zaman görülüyor ki, Muhammed, birden bire Allah'ın Resulü'yüm diyerek ortaya çıkmamıştır. O, Arap'larin ahlak ve adetlerinin pek fena ve pek ibtidaî ve islaha muhtaç olduğunu anlamış, bunların islahı için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra kendisine vahiy ve ilham fikri doğmuştur." Devamla Hz. Peygamber (s.a.v)'ı cinli olarak görür ve cinlerden ilham aldığını söyler: "Vahiy, ilham fikri Muhammed'den evvel de Arap'lar, şairlerin akıl erdiremedikleri kuvvetlerden ilham aldıklarına inanırlardı. Bu kuvvetler Arap'lar için cinlerdi. Cinlerin güya kahinlere gaibten haber vermek kudretini ilham etmek kudretini ilham ederlerdi. Bu nev'i itikadlar Arabistan'da her zaman o kadar canlı ve derin olmuştur ki, Muhammed dahil cinlerin vücuduna samimi olarak inanmışlardı. O hakikaten cinlerin şairlere şiir ilham ettiğine kâni idi. Arap'lar şairleri bir kahin gibi telakki ederlerdi. Muhammed'in Musa, İsa dinlerine dair öğrendikleri de kendisinde bu itikadi kuvvetlendirmiştir. Bu peygamberlerde melek telakkisi vardı. Dinler nazarında cinler kötü olduğundan peygamberler onlardan mülhem olamazlardı. Muhammed de diğer peygamberler gibi kendisine ilham eden kuvvetin insanları iğfal eden bir kuvvet olmayıp onları hayır ve saadete irşad eden ilahî bir kuvvet olduğuna samimi olarak inandı." (6) M. Kemal, ilk inen ayetler belli olduğu halde bunları inkâr etmektedir: "Muhammed'in peygamberliğinin başlangıcına dair birçok rivayetler vardir. Bunlara pek çok efsaneler karışmıştır. Hakikatte Peygamber'in ilk söylediği Kur'an ayetlerinin ne olduğu kati surette mâlum değildir. Muhammed, uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan ayetleri lüzum ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu. Bununla beraber kendisini tahrik eden kuvvetin tabiat fevkinde bir mevcudiyet olduğuna samimi surette kani idi. Muhammed'i harekete getiren ilk âmil, bu samimi heyecanlar olmuştur. Muhammed, bidayete irticalen dini hitabette bulunan bir vaiz oldu. Vaizlikten Nebi'liğe, Nebi'likten nihayet Allah'in Resulü haline geçti." (7) Bununla da kalmayıp Kur'an hükümlerinin geçici olduğunu iddia eder. Halbuki Kur'an ve hükümleri ebediyyen kalıcıdır ve geçerlidir. O bunu inkâr ederek, "Hukukî hükümler zaman ve mekân içinde içtimaî heyetlerin uğradıkları değişiklere göre değişegeldiğinden on dört asır evvelki zaman ve mekânın ihtiyacına göre lüzumlu ve kafi görülmüş olan esaslar yerine bugün birçok mütenevvi kanunlar ve usuller konulmak zarureti görülmüştür. Bunlar dahi ebedî olmayıp zamanla değişmeye mahkûmdurlar." (8) Mustafa Kemal İslam'ın ilme mani ve fene aykırı olduğunu söyler, bu fikri savunurdu: "Tarihe ait mâlumata gelince: Yeni fenler sayesinde meydana çıkarılan hakikatler en yakın tarih bilgilerini bile temellerinden sarsmaktadır." (9) Hz. Muhammed (s.a.v.)'ı sorumsuz, kendi kafasına göre hareket eden bir kimse olarak niteleyerek Yüce Peygamber'e iftira atar: "Muhammed, gerek dinî meselelerde, gerekse içtimaî hususlarda bir islah yapmak lazım geldiği zaman kendini hiçbirseyle bağlı görmemiştir." (10) 3- Sahabe Hakkındaki Görüşleri: M. Kemal, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ashabı hakkında da kötü konuşmaktan bir adım geri durmaz. Peygamber (s.a.v.), "Ashabım yıldızlar gibidir!" dediği halde M. Kemal onlari "alık", yani aptal olarak görür: "Muhammed'in ölümünden Ebu Bekir'in ölümüne kadar geçen kısa bir müddet zarfında bunlardan hiçbiri mevcudiyetini ihsas edemedi: Bunlar tamamen alıklaşmışlardı !" (11) Sahabe-i Kiram'ı menfaatçi ve hırs düşkünü olarak nitelendirir: "Ne kadar ibrete sayan bir vakiyettir ki, daha Muhammed'in öldüğü anda bütün eski nifaklar, ihtiraslar, hirîicaklar zincirden boşandılar. O derece ki, hakkında korku ve hürmet beslenen Peygamber'in ılık cesedi, son nefesini verdiği basit odada unutulmuş ve ihmal edilmişti." (12) Müseyleme'yi, yani peygamberlik iddiasında bulunan kişiyi haklı görür ve sahabenin onları yok ettiğini söyler: "Müseyleme, taraftarlarının şarap içmelerine müsaade gösterdi. Müseyleme'ye imtisal eden başka adaklar olmuştur. Müseyleme, başlangıçta muvaffak olur gibi oldu. Müseyleme, Muhammed'e gönderdiği mektupta, Arap'lar üzerinde hüküm ve nüfuzun paylaşılmasını teklif etti. Hakikatte Müseyleme de kıymetsiz sayılmayacak ahlakî ve dinî mezhep İslamiyyet seviyesinden pek aşağı değildi. Nihayet Müseyleme ve onun gibiler birer suretle bertaraf edilmişlerdir." (13) 4- Ahireti Kabul Etmez: M. Kemal, imanın şartlarından birisi olan ahirete, hesap çekilmeye inanmaz, "Millî duyguyu boğan, fani dünyaya kıymet verdirmeyen, sefaletler, zaruretler, felaketler his olunmaya başlayınca asıl hakiki saadete öldükten sonra ahirette kavuşacağını vaad ve temin eden dinî akide ve dinî his, millet uyandığı zaman onun şu acı gerçeği görmesine mani olamadı." Devamla: "Artık Türk, cenneti değil, eski hakiki, büyük Türk cedlerini mukaddes miraslarının son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. Türk milleti, millî hissi, dinî hisle değil, fakat insanî hisle yan yana düşünmekten zevk alır." (14) 5- Hafızlık Hususundaki Görüşü: Hafızlık için, yani Kur'an'ı ezberleyenleri deli olarak görür, "Kur'an'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler!" der. 6- Kaza Kader Hakkında: M. Kemal kaza ve kaderi kabul etmez. Bunları Arabî terimler olarak kabul eder: "Kaza ve kader, talih ve tesadüf tâbirleri Arapça'dır; Türk'leri âlakadar etmez." (16) 7- İmam Nikâhını Kabul Etmez: M. Kemal dinî nikâhı kabul etmez. Yani İslam'ın emri olan nikâhı kerih görür ve dinî nikâhın kıyılmasını kabul etmez. Bu sözü M. Kemal'in evleneceği Nazmiye Hanım söylemiştir. M. Kemal, "Ben prensiplere bağlı bir adamım. Nikâhimızı imam değil de sefir bey kıyacaktır!" dedi. (17) 8- Duaya İnanmaz: "Allahü Teala dua ediniz, ben de duanıza katılayım!" buyurduğu halde, M. Kemal duayı kabul etmez ve inanmaz. Ali Kılıç (bu adam meşhur Ali'lerden birisidir. İstiklâl Mahkeme'leri savcısıdır. Merhamet nedir bilmez) anlatıyor: "Meclise geldik. Bir de müezzin geldi. Müezzin ezan okudu. Meclis kapısından içeri girdiğimiz zaman Atatürk'ün önüne sırmalı elbiseler giyinmis bir imam dikildi. Atatürk ne istediğini sordu. İmam ellerini kaldırarak, "Dua etmeden girilmez!" dedi. Atatürk, "Bu yurt Mehmed'ciğin süngüsü ile kurtarıldı ve bu meclis onun gayretiyle kuruldu. Yoksa senin duanla degil! Çekil oradan!" dedi ve imamı eliyle iterek meclise girdi." (18) Aynı Atatürk yanına hocaları alıp dualarla meclisi açmıştı. Ama artık emeline ulaşmıştı. Kendisi tam bir dinsiz, faşist bir diktatördü. Bu durum ilkokul kitaplarına bile geçmistir. Ufacık yavrulara dinsizlik öğretilmektedir. Devletin dinsiz olduğu aşılanmaktadır. İlkokul kitaplarında "Atatürk, devletin dini olamaz ilkesini getirmiştir!" ibaresi yazılıdır. (19) Bu durum karşısında bu adama nasıl Müslüman denilir ve müslüman milleti kurtardı diye söylenebilir?!. 9- Kâbe Hakkındaki Görüşleri: M. Kemal Kâbe'nin ne zaman yapıldığı ve kimin yaptığı hususunda Kur'an'da ayetler var iken onları kabul etmez ve ne zaman yapıldığı ve kim tarafından yapıldığı belli değil der. Müşriklerin, batılıların, haçlı ordularının ve dünyada kimsenin söyliyemediği, yapmadığı veya yapamadığı hakareti yapmıştır. M. Kemal Kâbe hakında şunları söyler: "Kâbe, mikab, yani tavla zarı şeklinde demektir. Fil-hakika, Kâbe zar şeklinde, insan boyunda dört duvardan ibaretti; duvarlar harçsız, adi taştan yapılmıştı. Binanın çatısı da yoktu; dört köşesinde dört taş vardı; bunların en meşhuru Hacer-i Esved denilen bir kara taştı. Kâbe çok eskidir. Ne vakit ve kimler tarafından yapıldığı bilinmiyor. Arab ananesi, Kâbe'nin insanı İbrahim Peygamber'e atfetmektedir. Bu mukaddes kara taş ananesi, aynen Frik'lerde de vardı. Frik'ler mukaddes sayarak ihtiram ve ibadet ettikleri kara taş, bugünkü Afyonkarahisar şimalinde, kadim Pessinüs şehrinde bulunuyordu. Bunun kudsiyeti ananesi, bu şehrin Romalı'lar tarafından zabtına kadar devam etmişti. Demek ki, Kâbe'nin bir köşesindeki kara taşın kudsiyet almasından, ziyaret ve tavaf edilmesinden çok evvel, Frik'ler de kara taşın mâbed ve ziyaretgâh esası olması adeti teessüs eylemiş bulunuyordu. Kâbe, bidayette mahalli bir mâbed iken, Mekke ahalisi burasını bir millî mâbed derecesine yükseltmişlerdi. Mekke'liler, Arap'ları kendi mâbedlerine celp edebilmek için, Arap yarımadasının muhtelif yerlerinde mâbud tanılan 360 putu Kâbe'de yerleştirmişlerdi. Kâbe'nin kudsiyetini, Yahudi ananelerine de rabt etmişlerdi. Bu uydurmalara göre, İbrahim, karısı Hacer ile oğlu İsmail'i buraya getirmişti; Zemzem de onlar için fışkırmıştı; İbrahim, oğlu İsmail ile birlikte Kâbe'yi bina etmişlerdi. Cebrail kendilerine o zaman beyaz ve mücella olan Hacer-i Esved'i getirmişti; bu taş sonradan günahkârların ellerine sürmelerinden dolayı kararmıştı. Bunların hepsi bit-tabi sonradan uydurulmuş masallardır." Kur'an'da bu konu açıkça bellidir. Ama M. Kemal Kur'an'a inanmaz ki, kabul etsin!.. M. Kemal hacc için de ağza alınmayacak sözleri sarf etmekten çekinmez ve şöyle der: "(...) Mekke zabt olunduktan ve Kâbe'deki putları parçalandıktan sonra da yıllık haccın müşrikler tarafından da eski müşriklik âdetleri dairesinde yapılmasına müsaade olundu. Onun için, müslümanlarla müşrikler aynı zamanda hacc ve aynı şenliklere iştirak ederlerdi. Bundan anlıyoruz ki, o zaman hacc, dinî maksatla yapılan ve her yıl kurulan büyük bir ictimadan ziyade her yıl kurulan büyük bir panayırdı." Kaynaklar: (1) Teklif Dergisi, Sayı 6 (2) Atatürk'ten Düşünceler, Derleyen: Prof. Enver Ziya Karal (3) Prof. Afet Inan, Medenî Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün Elyazıları. (4) A.g.e. (5) A.g.e. (6) Tarih, c. 2, Orta Zamanlar, Devlet Matbaası, Ist., 1931 (7) A.g.e. (8) A.g.e. (9) A.g.e. (10) A.g.e. (11) A.g.e. (12) A.g.e. (13) A.g.e. (14) Prof. Afet Inan, Medenî Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün Elyazıları. (15) A.g.e. (16) Prof. İlhan Arsel, Teokratik Devlet Anlayışından Laik Devlet Anlayışına. (17) Hürriyet Gazetesi, Atatürk'ün Gönlündeki Kadın, 8 Mayıs 1988 (18) Kemal Arıburnu, Atatürk'ten Anekdotlar-Anılar (19) İlkokul 5. sınıf, Din Kültürü ve Ahlak Dersi, sf. 85 (20) Tarih, c. 2, Orta Zamanlar, Devlet Matbaası, İst. 1931
  23. Evet biraz önce tv de izledim peygamberin hırkasını sakalının etrafında dönen ve ağlaşan insanlar nereye gidiyoruz ne yapmaya çalışıyoruz belli değil. Ondan sonraki haberde amerikada 13 yaş gurubu çocuklara isa için ölmeyi öğütleyen fanatik lik kurumu hıristiyanlığı yayma çalışmaları yani.Sözlerimi Atatürk'le bitiriyorum "Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır." Mustafa Kemal Atatürk "Bizi yanlış yola sevkeden habisler, biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir." M. Kemal Atatürk
  24. Bravo haksöz son derece güzel değerlendirmişsin. Sevgili muta önce Allah ismini kelime manasına bakman lazım sana faydalı olacağını düşündüğüm bir yazı. Kökenbilimi (Etimoloji) [değiştir] Dilbilimciler, sözcüğün kökünün İlah'tan (el-ilah) ya da (el-laha) dan gelmiş olabileceğini söylerler. Sami dillerinde (En üst ilah) anlamına gelir demişlerdir. Arapça ile akraba olan dillerde de kelime benzer şekillerde seslendirilir. İbranice tanrı anlamına gelen Eloah אלה, Keldanice Alaha laha ya da Aramice Elāhā Süryanice Alāhā İbranca/İbranice Tevrat'taki Yahudiler'e göre anlamı "ilahlar" olan, "eloahim" "אלהמ" sözcüğü de Arapça Kur'an'daki "Allah'ım" anlamına gelen "allahümme" "اللاهم" sözcüğü de birdir, ama nedense Yahudiler bu sözcüğün bu anlamı ile "çoktanrılılık"tan demek olmasına rağmen, sözcüğün İbranca olmadığını kabul etmezler, böylece de Tevrat ile Kur'an'ın bu ortak sözcüğü belki de yanlış anlaşılmaktadır. Bir başka sava göre; Lat adlı tanrının adının artikel/harf-i tarif ile yazılışı Al-Lat sözcüğünün yazılışında sonundaki t ت harfinin Sami dilleri Semitic languages'ndeki h ه harfine dönüşen t ة harfi olarak yazılışı sanılmasıdır. Buna göre Al-Lat ile Al-Lah sözcüğü ayni sözcük olur. Öte yandan gene bu; h ه harfine dönüşen bu t ت harfi, Sami dilleri Semitic Languages'nde "dişilik eki"dir. Araplar'ın Kur'an'dan önce yazılı kaynakları bulunmadığından Allah sözcüğünün Kur'an'dan önceki Arapça yazılı metinlerde izini süremiyoruz.
  25. Sevgili Haksöz kimse çağrına cevap vermez boşa bekleme

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.