Zıplanacak içerik

saklıgerçek

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

saklıgerçek tarafından postalanan herşey

  1. Sevgili sessiz gece çığ gibi büyüyen bilinçli müslüman kesim lafınıza katılmıyorum.Müslümanlık varoş semt ve fakir ülkelerde yaygın olan fakir fukaranın kötü idarecilerden hesap sormasını önleyen kafasını çalıştırmadan kaderciliğine razı olmasından kaynaklanan bir sistemdir.Bu insanlar bu dünyada rahat edemedik ama yaradanımızın isteği ile yaşadık cennette özlediğimiz herşeye kavuşuruz'un hayaliyle yaşarlar bu hayali onların elinden aldığınızda çok büyük sosyal çöküntü ve patlama yaşanır.İşte ülkemizdeki ve diğer ülkelerdeki din bezirganlarının yaptığı budur boş hayellerin dogmaların üzerine inşaat.Müslüman harici olanlar kitaplarını kendi dilleri ile okudukları için içeriğini bilirler onlarda boş dogma bize göre daha azdır yaptıkları reformlarla dini kiliseye hapsetmişlerdir. Şimdi gelelim konunun özüne diyenet işleri denilen kurum.Milli eğitimden daha fazla bütçe alır bu bütçe senin benim cebimden alınan vergilerden oluşur.Yani ateist bir adam bile kendisinden kesilen vergisinin metazori şekilde diyanete aktarılmasına karşı çıkamaz şimdi şu konuyu merak ediyorum acaba bu iş gönüle bırakılsa yani hakikaten müslümanlığın yayılmasını isteyen insanlardan kesilse bu vergiye acaba kaç kişi razı olur. Sessizgece defalarca yazdım ama hala anlamıyorsun buda bende kuranı okumadığın bilmediğin yönünde kesin intibalar oluşturuyor.Kuranın içinde akılda kalan kolay anlaşılır olduğunu söyleyen dolu ayet var bu bir.Kuranı kerini anlamak için meal,ayet,fıkıh,tefsir bilgisi gerekir demişşinki buda zuhruf/44 Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız. Bu ayetle çelişir.Allah sizi sadece kuran dan imtihan edeceğim diyor.Yoksa meal,hadis,ayet,fıkıh bilgisinide bilmen lazım demiyor.Herhalde siz allahtan daha iyi hüküm koydunuzki böyle bir yazı yazdınız. Herhalde burdada sevgili bilimselciye laf çarpmışsınızda keşke hepimiz bilimselci gibi olabilsek.
  2. Sn.Emre sizi 19 org da dahil olmak üzere çok yerde takip ettim yazılarınızı okudum ama sadece içerikten yoksun boş laflar gördüm sayın emre.Siz islamı bilmiyorsunuz öğrenmek gibi bir çabanızda yok.Anlaşılan hayal mahsülü cennet ve müslümanlara vaad edilen sebi sübyan sizin de kafanızı çelmiş.Gerçek müslümansanız sn emre din allahın olana kadar cihada çıkacaksınız.Oda burda laf yetiştirmekle olmuyor.Yada İnanmayanlarla kendi elleri ile cizye verene savaşacaksınız.İslam sizden görev bekliyor emre laf değil.
  3. Sevgili Kral sana tüm iyiniyetimle yardımcı olmaya çalışıyorum ama anlaşılan kafan HY öğretileriyle dolu.Böyle olmasıda doğal ne yazarsan yaz adamın siteleri peş peşe diziliyor yüzlerce sitesi var çünki safsata bitince ortada kalacaklar bu yüzden kilisenin yardımlarıyla tıpkı fetullah gülen gibi ilime ket vurmaya çalışıyorlar ama artık çok geç kral maalesef mum meşaleye dönüştü. Yine Sevgili Anibalden. genel yaklaşım olarak, evrim mutasyonlardan değilde, varyasyonlardan ortaya çıkıyor görüşü yaygın. Ama, işin içinde olmayanlar, bazı şeyleri kolayca yanlış anlamaya adeta kendilerini zorluyorlar. Bir mutasyon olmuş, göz çıkmış. Bir mutasyon olmuş, insanın beyni kocaman olmuş gibi anlamak istiyorlar. Ama, bunlar doğal seleksiyonun sileceği işlerdir. Evrimin genel yaklaşımı gradient yönünde. Eee, hiç sıçrama yok mu? Var, temelde, pozitif geri beslemenin sebep olduğu bir takım noktasal sıçramalar mevcut. Zürafaların boyu, Hindi veya tavusun kuyruğu gibi. Kısaca, özetlemek gerekirse, doğada canlılar gelişir, değişir, yeni türler çıkar, birileri sahneyi terkeder, soyu tükenir. Bu sürece evrim denir. Bu süreçteki öğeler pek çok şey olabilir. O kadar ki, herhangi bir tür, bir noktada çok ilginç bir evrime uğrayabilir. Bu durumun başka bir canlıda, başka bir zamanda görülmeside imkansız olabilir. Fakat, bu etmen dahi, ancak gene bilinen temel mekanizmaların içinde kalır. Örneğin, memeliler, bir göktaşının (veya başka bir doğal afet) dinozorları silmesi sayesinde bugüne ulaşabilmiştir. Moleküler biyoloji gibi konular, bence bu gibi forumlar için zor konular. Daha tuzruhuna çinko atınca neden hidrojen çıkar sorusuna cevap verebilen biri çıkmadı (elbette soru anti-evrim tarafına yönelikti). Şimdi bu insanlara nasıl jeokimyadan biyokimya geçişteki süreçleri izah ederiz, hiç aklım basmıyor. Daha şu anda tartışmalarda hiç bir şey yok, palolife.. Yakında resmen paleontolojiye tecavüz edecekler, elifi görse mertek sanacak tipler sana antropoloji öğretmeye çıkacak. Biz çok yaşadık. Tartışmalar öyle noktalara gelecek ki, bunu söylemiş adama ben neyi nasıl anlatayım diyeceksin. Sabırlı olmak lazım. Ama olamıyoruz çoğu zaman. Evrim tarafına bak. Giriş cümlesi: Büyük bir mantık çöküntüsü içindeki anti evrimcilerin iddiasına göre; bilinçsiz, kör, akılsız, bilgisi ve iradesi olmayan atomlar, tesadüfler sonucunda biraraya gelmişlerdir. Ve tesadüfler birbirini izlemiş, bu şuursuz atomlar, milyarlarca yıl sonra kendi kendilerini elektron mikroskobu ile inceleyen atom mühendislerini, biyoloji profesörlerini, beyin cerrahlarını, avukatları, üniversite öğrencilerini, genetik mühendislerini oluşturmuşlardır. Bunu söyleyen birine neyi nasıl izah edebilirsin? Kimsin sen? Hangi biyokimyasal süreci labç.da denedin de böyle bir laf edebiliyorsun? Adamın kimya vs. bilgisi simyadan başka bir şey değilken, böyle gelecek ahkam kesecek. Alışmak lazım. Eğer birisi bir mum yakmazsa, bu karanlık asla aydınlığa dönmez. Türler pat diye ortaya çıkmaz. Bir tür, başka bir türe dönüşür. Yani, popülasyon tümüyle yeni türe doğru gider. Yeni tür denecek kadar evrim ilerlemişse, artık ortada eski türden bir şey kalmaz. Bu evrimin anlaşılamayan hususlarından biridir. Bir sebeple türün bireyleri diğerlerinden ayrılır. Yeni bölgedeki bireyler, o bölgenin şartları gereği bir evrimsel sürece tabi olur ve bir süre sonra başka bir türe dönüşürler. Diğer tarafta kalanlarsa, belki daha başka bir türe dönüşür, belki de aynen kalırlar. Havaii'de, ormanlık alan lav akıntıları tarafından oluşturulan alanlar tarafından küçük adacıklara ayrılır. 100 yıl kadar öne adaya insanlar tarafından götürülen meyve sinekleri önceleri bir bütün olan ormanda tek tür iken, volkanik faaliyetler bu adacıkları oluşturmuş, her adacıkta kalan meyve sinekleri farklı bir ırka dönüşmüştür. Bu gidilip görülebilen bariz evrim örneklerinden biridir. Mevcut türler şu anda ancak uzman birisinin aynı tür ve bir meyve sineği olarak tanımlayabileceği kadar farklılık göstermektedirler.
  4. Sevgili kral yazdığımı anlamıyorsunuz veya hesabınıza gelmiyor Sn.Anibal diyorki parayı ver dilediğini yapayım siz hala açıklama yapılamadı diyorsunuz evrimin çeşit çeşit teorileri vardır Mesela bu yazı sn Anibalden alıntıdır. Birincisi, kaç defa yazdığımı hatırlamıyorum. Evrmi teorisi, bizzat darwin'in özgün teorisi, gradient geçişler öngörür. Be demektir ki, sizin araform dediğiniz türden canlıların asla olmayacağı anlamına gelir. Yarı kuş, yarı sürüngen, sizin bahsettiğiniz gibi bir tür bulunması demek, darwinin teorisinin bilakis çürütülmesi demektir. İkincisi, evrim teorisinin gösterdiği değişimler için fosiller bir delil değildir. Bu deliller yaşayan canlılar üzerindedir. Darwin'in zamanında bir kaç fosilin varlığı biliniyordu. Fakat, bu fosillerin yaşları ile ilgili bir yöntem olmadığı için delil olarak kullanılması imkanı yoktu. Ve darwin tüm teorisini yaşayan canlılara dayandırır. Ki, bugünde aynı şekilde, yaşayan canlılar evrimin yeterli kanıtını oluştururlar. İşte, o yüzden aratürler ile ilgili asla bilimsel ve doğrulanmış bir makaleye ulaşamazsınız. Kaldı ki, bu son yazdıklarınızdan, bilimsel çalışmanın yöntemleri hakkında da pek fikir sahibi olmadığınızı kestiriyorum.. Bilimde önce "teoriler" ortaya atılıp sonra buna dayanak aranmaz. Önce bulgular toplanır. Veriler elde edilir. Bunlar, dileyen her ilgilinin görüp tekrar edebileceği veriler olmak zorundadır. Yani "Fırtına ile bilinmeyen bir adaya düştük. Orada şöyle bir araform gördük, aha resmi. Ama adanın yerini bilmiyoruz" vs. gibi bir delil asla delil olamaz. O bulguyu bulduğunuz yeri vs. tam olarak söyleyeceksiniz, ilgili olan gidecek, kendi gözlemini yapacak. Herneyse, bu şekilde toplanan verilerden sonra ortaya teori konur. İşte Darwin, Beagle ile yaptığı gezide topladığı örnekler ve "tekrarlanabilir" gözlemleri üzerine, zaten o günlerde varlığı bilinen ama açıklaması yapılamadığı için muallakta kalan evrimin izahını yapmıştır. Yani, yaşayan türlerdeki uyum, sınıflandırma vs. gayretleri bu türlerin birbirinden türemiş olduğunu bariz şekilde göstermekteyken, nasıl olurda olur sorusunun cevabıdır evrim teorisi. Örneğin, eş zamanlı olarak şarlatan haeckel, daha öncesinde Lamarck gibi farklı görüşler sunanlar olduğu gibi, Wallace gibi aynı zamanda aynı teoriyi ortaya koyanlarda oldu. Darwin günler farkıyla teorisini erken yayınladığı için teori onun namına kayıtlıdır, ama bugün bile doğal seleksiyon tabanlı bu teoriye "Darwin-Wallace teorisi" diyenler çoktur. Evet, Evrim teorisi eldeki bulguların bir değerlendirmesidir. O nedenle kanıt aramaya gitmek aslında boştur. 19. YY imkanları ile bile toplanan kanıtlar teoriyi desteklemektedir. Ama tabi, bilimsel yöntemden uzak ve doğrusu evrim teorisinden bihaber olanların böyle sizler gibi tepkiler vermesi doğaldır. Fakat, doğru değildir. Öncelikle, gidiniz, bu bulguları araştırınız. Bilimsel yöntem derki, masa başında bilim yapılmaz. Çıkacaksınız doğaya, bulguları toplayıp değerlendireceksiniz. Ondan sonra kendi teorinizi ortaya koyacaksınız. Bunu yapamıyorsanız, ortaya konan bu teoriyi kabul edeceksiniz..
  5. Sevgili kral o tür siteleri ezberledim diyorsunda aslında haberin yok.Çünki haberin olsa tesadüf diye birşeyden bahsetmediklerini bilirdin.Tesadüf diyen sizsiniz evrime göre herşeyin sebebi var.Nelerden ne çıkmış adamlar tek,tek incelemişler ama sizin kafanız hala 1800 lerin ara geçiş formlarında yeni teoriler gelişti sayın kral sıçramalı evrim diye birşey duymadığınız belli lütfen verdiğim linkleri kontrol edin sonra devam edelim.Burada yazan anibal dediğimiz öğretim üyesinin ciddi yazıları var evrim karşıtları hücreden bahsederken adam verin parayı size deve kadar eukaryot yapayım diyor veya istediğiniz başka bir canlı türü yapalım demekte varmı daha bunun ötesi kral paran varsa dilediğini yapttırtalım.Saygılar
  6. Değerli rüzgar gülü hoşgeldiniz öncelikle.Yazdığınız yazıda İşaretlediğim noktaya güzel değinmişsiniz.Dini savunan kişiler daha büyük hırsızlıktadalar.Halbuki bunun tam tersi olması lazım dinci diye gözüken kesimin daha dürüst olması lazım diyoruz ama değil.Ancak bunun sebebi belli.Vatandaşlar kafasına göre darül harp olayına sokup laik devletten ve kendileri gibi düşünmeyenlerden çalmayı kendilerince mübahlaştırıyorlar.Kuranın da bu yönde onayı var sadece enfal suresi bile en büyük örneğidir bunun.Ganimetten pay isteyen bir allah modeli. Değerli rüzgar gülü iyice araştırın eğer beyninizi gerçeklere göre şartlandırmadıysanız neyin ne olduğunu göreceksiniz.Yeterki sorgulayın. Ben kendi payıma çok sorguladım dinlerin ve onlarda geçen allah inançlarının hep safsata olduğunu gördüm.Belki evrende hareketi başlatan bir güç bir enerji bişey olabilir buna ne benim nede kimsenin itirazı yok.Ancak bu güç,enerji veya herneyse onunda şimdiki allahla ve dinlerle alakası yok.Sevgiler.
  7. Sn.Gılgamış çok pişkinsiniz su damlası düşşe yarabbi şükür diyorsunuz.Yarım kalan tabletlerden orjinal metinden okuduğunuzdan bahsetmişsiniz destanda nuh yazdığına dair hazırlayın bilimsel bir makale ortalık karışsın biraz orada nuh ne arasın.Nuh un bu destanda olduğunu savunan tarihçiye millet kafayı yemiş gözüyle bakar okadar çok tanrının olduğu yerde tek tanrılı sistemin elçisi olduğunu savunduğunuz nuh ne arasın.Nuh ta efsanelerin masallarından biri ve yeri de bu destan ayrıca ismide uyarlandığı üzre nuh değil utnapiştim sn.gılgamış yazacaklarımızı iyice düşünüp öyle yazalım.Bir önceki metinde yazdıkların belli işte aşşağıda. Şu anda verdiğin cevap ise oda bu yazının altında İkisi birbirinden nekadar farklı değilmi Sn.Gılgamış artık bi karar verin ve yazacaklarınızın arkasında durun yoksa garip kavram karmaşası çıkıyor ortaya yazdıklarınızıda iyice okuyun herşeye cevap yetiştirme telaşesinden de vazgeçin Yoksa böyle ters duruma düşünce insan suratına balyoz yemiş gibi olur.Saygılar
  8. Sevgili Kral nasılsa her yazdığım ayete bir kulp buluyorsunuz yo o öyle,yok onu kızgınlık anında söyledi vs.vs.Bütün evren allahın diyorsun ben allahı göremiyorum.Göremiyorum derken bu ciddi manada ben allah veya adı herneyse olan bir ilahi kudreti kabul etmiyorum (Tabi bu kutsal kitaplardaki insanların yarattığı tanrı ) Başka başlangıcı başlatan bizleri evrime göre kodlayan bi güç olabilirmi? Olabilir,olmayabilirde ancak olmaması daha mantığa yakın.Şimdi gelelim dinlerdeki yaratıcı islamdaki allah inancına. vakıa/75 Hayır, yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim. hakka/38 Hayır; gördüklerinize yemin ederim, mearic/40 Artık, doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim; Biz gerçekten güç yetireniz; tekvir/15 Artık hayır; yemin ederim (gündüz) sinip (gece) dönen (gezegen)lere, inşikak/16 Yoo, şafak-vaktine yemin ederim, beled/1 Hayır; bu şehre yemin ederim, Bak gördünmü kendi yeminine inansınlar diye nasıl yeminler ediyor.Ama burda allahın suçu yok suç onun ağzından konuşan hevasının tutsağı peygamberde. Şimdi şu ayetede bir bak. 68/10 Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık, 68/11 Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen, söz getirip götüren (gizlilik içinde söz ve haber taşıyan), 68/12 Hayrı engelleyip sürdüren, saldırgan, olabildiğince günahkar, Birde şu olayı anlamadım dünya,biz herşey peygamber var diyemi var.Eğer öyle düşünüyorsan yazık işte dogma bu,beynini esir etme bu. Ben sana şunu söyleyeyim allah peygamberin yarattığı bir hayaldi.Peygamber sağken nikah memurluğu yaptı,savaş danışmanlığı yaptı,melek ordularıyla yardıma koştu,müminlere cennet ve küçük kızları vaad etti vs.vs. Ancak peygamberin ölümüyle allahta ölmüştür.O günden beri kendisinden haber alınamamaktadır.Saygılar sevgiler.
  9. İşte bir büyük saptırtma örneği daha Sn.Gılgamış bilmiyorsun ama maksat yeşillik olsun diye yazıyorsun. Buyur gılgamışın özeti nuh nebin nerede bir bul bakalım sapttırtmanın böylesi ilginç. ÖLÜMSÜZLÜĞÜN ARANDIĞI BİR DESTAN: GILGAMIŞ DESTANI Gılgamış destanı Nuh Tufanı'nın anlatıldığı ilk yazılı eserdir. Uruk kentinin kralı Gılgamış'ın yaşamını anlatan destan, kimilerine göre kutsal kitapların da kaynağıdır. Çoğu tarihçi, tarihin, çivi yazısını bulan Sümerlilerle başladığını söyler. M.Ö. 4 bininci yılın ikinci yarısında Aşağı Mezopotomya'da yaşayan; Ur, Uruk, Kiş, Eridu, Lagaş ve Nippu gibi önemli kentler kuran Sümerlerden geriye, o dönemi yansıtan pek çok eser kalmıştır. Bunlardan belki de en önemlisi, içinde Nuh Tufanı'nın da anlatıldığı Gılgamış Destanı'dır. Sümer diliyle "Sha Nagba İmuru" yani "Her şeyi görmüş olan" Gılgamış, bugün Gaziantep'in Suriye'ye sınır ilçesi Karkamış'ın o dönemki adıyla, Uruk kentinin kralıdır. İlk yazılış tarihi M.Ö. 2500-3000 yılları arasında olduğu tahmin edilen destan, Sümerce 12 tane kil tablete yazılmıştır. İlk yazılımın dışında destan, daha sonra Babil döneminde iki kez daha yazılmıştır. Toplam 2 bin 900 satır olduğu tahmin edilen destanın en önemli bölümleri eksiktir. Sadece yüzde 60'ı tam olarak bulunan şiir formatında yazılmış destanın bazı dizelerinin başı ve sonu yoktur. Destanın Sümerce yazımının anlaşılması oldukça zordur. M.Ö. 1800 yıllarında Babil kralı Hamurabi zamanında tekrar yazılan Gılgamış Destanı'nın üç tableti bulunamamıştır. Destanın son yazılım tarihi tam olarak bilinemese de, son ozanının, Kassitler çağında yaşamış Sin Lekke Unnini adında bir sanatçı olduğu kabul edilmektedir. Destanın kahramanı Uruk Kralı Gılgamış, dörttü üçü tanrı, dörtte biri insan olan bir varlıktır. Gılgamış halk tarafından çok sevilir ama, kral aynı zamanda sert, güçlü ve mağrurdur. Halk bu öfkeli kralın burnu biraz sürtülsün düşüncesiyle tanrılardan yardım ister. Dualar boşa gitmez ve tanrıça Aruru, yarı vahşi bir yaratık olan Enkidu'yu yeryüzüne gönderir. Enkidu destanın ikinci önemli karakteridir. Fakat Enkidu'nun kırlarda yaptığı kıyımlar Gılgamış'tan çok dilekte bulunan Uruk halkının başına bela olur. Gılgamış, Enkidu'yu yola getirmek için güzel bir fahişe yollar ve ehlileşmesini sağlar. Kadının peşinden kente gelen Enkidu krallar gibi ağırlanır, güzel kokularla yıkanır, kentlilere özgün elbiseler giyer, oturup kalkma dersleri alır. Tanrının isteğinin aksine Gılgamış'la Enkidu çok iyi arkadaş olurlar. Güçlerini sınamak için yola koyulan ikili, kendilerine hasım olarak, korkunç sesiyle bile insanları öldürebilen Sedir ormanının korucusu dev Huvava'yı seçer. Ancak devin gürleyişi karşısında Enkidu korkudan dona kalır. Gılgamış ise etkilenmez ve devi öldürür. Bunu gören tanrıça İştar, Gılgamış'a aşık olur. Fakat Gılgamış tanrıça İştar'ı, fahişe gibi davranıp her önüne gelenle hatta hayvanlarla bile birlikte olduğu için aşağılar ve reddeder. Tanrıçanın intikam almak için Uruk kentine yaptığı saldırılar ise iki kahraman tarafından bertaraf edilir. Günün birinde Enkidu ölüme yenik düşer. Dostunu yitirdiği için çılgına dönen Gılgamış, kendisinin de bir gün öleceği gerçeği ile karşılaştığından paniğe kapılır. Ölümsüzlüğün sırrını öğrenmek için "tufan"ı yaşamış ve ölümsüzlüğe ermiş olan Utnapiştim'i görmeye gider. Utnapiştim, binbir zorlukla Mutlular Adası'ndaki evine gelen Gılgamış'ı geri çevirmez ve ona tufanı anlatır. Tanrılar bir tufan ile insanları yok etme kararı alırlar. Ancak Utnapiştim, tanrı Ea'nın uyarısı üzerine ailesini, çeşitli zenaat erbabını, hayvan ve bitki türlerini içine alacak yedi bölümden oluşan bir gemi inşa eder. Yedi gün, yedi gece süren ve yeryüzünün sularla kaplandığı tufan sonunda Utnapiştim'in gemisi Nisir Dağı'nın tepesinde karaya oturur. Utnapiştim, Gılgamış'tan, genç kalmanın sırrının, denizin diplerinde bulunan bir bitkide olduğunu saklamaz. Kral sevinçle denizin diplerine dalar ve otu bulur. Ancak Gılgamış'ın yorgunluktan uykuya dalmasından yararlanan bir yılan, otu yutuverir. Destan, yılanların her bahar deri değiştirmesini bu olaya bağlamıştır. Ebediyen varolma şansını yitiren Gılgamış deliye döner. Çaresiz bir biçimde geldiği Uruk'ta artık Enkidu'nun ruhuyla kurduğu ilişkiden başka avuntusu kalmamıştır. Gılgamış, Enkidu'ya ölümden sonraki hayata dair yönelttiği sorularla biraz olsun teselli bulurken bilgeliğin dünyanın nimetlerinden yararlanmak anlamına geldiğini kavrar ve destan da sona erer. Gelelim İslamda Kadına İslam zaten kadını insan yerine koymaz bunu her ayette görebilirsin.Kadın erkeğin şehevi amacından başka bişeye yaramaz.Şahitliği iki kadın bir erkek ayarındadır, miras payı erkeğin yarısıdır,muta nikahı denen uydurmayla kiralanır,Hüllede ceza kadınadır başka birisiyle ilişkide bulunmadan eski kocasına dönemez (boşayan erkek olduğu halde) Kadının hali islam ülkelerinde bellidir başını kapama eve kapatma hep islamın emridir.Uyanın kadınlar laiklikten başka kurtuluşunuz yok.
  10. Sn.Kral Diyanetin meali varmı daha ötesi kaynak diyanetin daha hala iddia ediyorsunuz.Bu kadar araştırmadan bir dogmanın esiri olmak çok ilginç.Ayette geçende aynı bir yönden başka bir yöne döndürülmeleri ama klasik çarpıtmacılık burdada devrede. Yaşar nuri öztürk 2/144. Biz senin, yüzünün habire göge dogru çevrildigini elbette görüyoruz. Hoslanacagın bir kıbleye seni elbette döndürecegiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler,onun, Rablerinden bir gerçek oldugunu çok iyi bilirler. Allah onların yapıp ettiklerinden habersiz degildir. 2/115. Dogu da batı da yalnız Allah'ındır. O halde nereye dönerseniz orada Allah'ın yüzü vardır. Allah Vâsi'dir, varlıgı sürekli genisletip büyütür; Alîm'dir, her seyi en iyi biçimde bilir. Sn Kral sizce bu iki ayettede çelişki yoktur.Biri her yön allahın derken diğeri mescidi harama dön der.Muhammet arada karıştırmış.Yada ibrahimi allahın akıl hocası yapan aşşağıdaki ayette de çelişki yoktur yazılı miraçtada biliyorsun musa allahın akıl hocası. 2/129. "Rabbimiz! İçlerinden onlara, senin ayetlerini okuyacak, kendilerine Kitap'ı ve hikmeti ögretecek, onları temizleyip arındıracak bir resul gönder. Sen, evet sen, Azîz'sin, tüm ululuk ve onurun sahibisin; Hakîm'sin, tüm hikmetlerin kaynagısın." 2/151. Nitekim size aranızdan bir resul göndermisiz; size ayetlerimizi okuyor, sizi temizleyip arıtıyor, size Kitap'ı ve hikmeti ögretiyor,size, daha önce bilmediklerinizi belletiyor.
  11. Kadın ve Ganimet -------------------------------------------------------------------------------- Ganimet kelimesinin manasını hepimiz biliriz.. Sözlük anlamına baktığımız zaman, Savaşta düşmandan alınan mal şeklinde olduğu görülür.. Cariye ise kadın köle demektir. Peki, insandan ganimet olurmu..? Kadın da bir insansa, kadından ganimet olur mu ? Ahzab 50, İslam'ın, kadınlar hakkında belli bir kafa yapısı ve anlayışını yansıtması açısından çok önemlidir.. Bu nedenle bu ayet tek başına incelenmelidir.. Bu ayet, “Allah’ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri..” ifadesiyle başlar.. Bu tanıma göre, Kuran'daki Allah, gece baskınlarında elde edilen kızları bile bir mal olarak görmekte ve ganimet olarak nitelemektedir.. Buna benzer bir ifade biraz daha farklı olmakla birlikte Tevrat'da vardır. Tesniye 21/ 10-14 Esirler içinde güzel bir kadın görür, onu arzu edip evlenmek istersen, onu evine getirip saçlarını ve tırnaklarını kestirecek, senin evinde oturacaktır. Savaşta ölmüş babasına, anasına tam bir ay ağlayacaktır ve ondan sonra ona yaklaşacaksın, kocası olacaksın, şayet hoşlanmazsan o zaman canı nasıl isterse salıvereceksin. Tevrat'da görüldüğü gibi düşmanların karılarını almak İslam öncesinde de vardır. Burada savaşta kocası ölen kadının ortada kalmaması için, böyle bir uygulamaya gidildiği düşünülebilir. Ancak, dikkatli okunacak olursa ayet, savaşta kocaları ölen kadınlara sahip çık, dememektedir, erkek savaşta kocası ölen kadından hoşlanmazsa o kadını bırakabilir. Kuran'da ise, ganimet olarak elde edilen kadınların, o kadını esir edenler tarafından istenildiği gibi kullanılmaları Allah tarafından onaylanmaktadır. Allah yücedir, Allah kullarını esirger, korur... Allah merhametlidir.. Kuran bu ifadelerle doludur.. Ancak, o masum kızlar Allah’ın kulları değilmidir ki Allah bu hiç suçu olmayan masum kızları mal gibi ona buna verir ve helal eder..? Bazı İslam inanırları gene her zaman olduğu gibi burada bir meal hatası olduğunu zannedecekleri için, Ahzab 50 ayetin tamamı, Mealler ve Ayetler bölümünde farklı meallerden alınarak verilmiştir. Burada da görüleceği gibi bütün meallerde ifadeler aynıdır.. Kadın bir ganimet olarak görülmekte ve cariye yapılmaktadır.. Bu masum kızların hiçbir suçu yokken, sırf gece baskınlarında veya savaşlarda ele geçirildikleri için ganimet olarak tanımlanmalarını hangi vicdan onaylayabilir..? Hele böyle bir onayın Tanrı tarafından gelmesi mümkünmüdür ? Bir an düşünün ki, bir gece baskınında, yakınlarınız İslami birlikler tarafından ganimet olarak alınıyor, İslam Peygamberi ve yandaşlarına cariye oluyor.. İnsanların neler hissedebileceğini sormaya gerek yoktur. İslam inanırlarının, herşeyden önce vicdanlarını dinleyerek bu sorulara samimi olarak cevap vermeleri gerekir.. Her ne kadar bazı İslami düşünceler kabul etmek istemeseler de, bize okullarda gösterilmeyen, Türklerin 8. Yüzyılda Müslümanlaştırılmaları ile ilgili tarihimize bakıldığında da, nice masum Türk kızının müslüman Araplar tarafından ganimet olarak alınarak cariye yapıldığını görürüz.. Onların, kendi hayatlarını kendi hür iradeleri ile kurmaya hakları yokmuydu sorusuna, İslami zihniyet, yoktu, çünkü İslam'ın yayılması için Allah onları ganimet olarak verdim diyecektir..? Sanki, koyun veriyorsunuz.. Bu yükümlülük Allah için doğrumudur? Kuran cennetlerinde erkeklerin cinsel ihtiyaçları için ikram edilen kadın, dünyada da, pek farklı olmayan bir şekilde erkeklere ikram edilmektedir.Her ne kadar din adamları, bu tür ayetler için akla hayale gelmeyen kılıflar bulmaya çalışsalarda, yukarda çeşitli meallerden örnekleri verilen Ahzab 50 ayet, çok açık bir ifadeyle bir defa daha belirtir ki, kadın erkeğe verilen bir ganimet, bir maldır.. Ancak, ne garip ve acıdır ki, 3. Millenium'a giren dünyamızda, ülkemiz dahil, bütün İslam ülkeleri bu ayetlerin Allah kelamı olduğunu zanneden ve böylece kabul eden milyonlarca İslam inanırı kadınla doludur..
  12. Yazı alıntıdır. Kıble'nin Değiştirilmesi -------------------------------------------------------------------------------- İslam dini, çıkış yeri olan Mekke’de yayılmaya başlayınca, Müslümanların da adet yerini bulması için kendilerine bir kıble tayin etmeleri gerekir. İslam öncesi dinsel tapınmalarda da kullanılan Kabe bu iş için en uygun mekan olarak görülür ve kıble olarak tayin edilir. Daha sonra, Müslümanlar Medine’ye göç edince yeni bir kıble belirlemek gerekir. Medine’de Yahudiler yaşamaktadır ve kıbleleri, Beyt-i Makdis, yani Kudüs’tür. Muhammed’de aynı şekilde, kendisine kıble olarak Yahudilerin kıblesini seçer. Bazı tarih yazarlarına göre Muhammed’in Kudüs’ü kıble olarak seçmesi, Yahudiler’den kendisine saf bulmak amacıyla onlara hoş görünmek içindir. İki seneye yakın bir zaman Müslümanlar ibadetlerini Kudüs’e yönelik olarak yaparlar. Ancak, zaman içinde Muhammed’in, Medine’de kendi dinini yayma siyasetini uygulamaya koyması karşısında, bu durumdan rahatsız olmaya başlayan Yahudiler, ‘Müslümanlar, dinimize uymuyor ama Kıblemize yöneliyorlar’ şeklinde alaycı sözler söylemeye başlarlar. Yahudilerin bu sözleri Muhammed’i kızdırır ve kıblesini Yahudilerin kıblesi Kudüs’ten alarak tekrar önceki kıbleleri olan Kabe yönüne çevirir. Bunun için gereken ayetler yazılır. Bakara / 143. İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûl'ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık. Senin (arzulayıp da şu anda) yönelmediğin kıbleyi (Kâbe'yi) biz ancak Peygamber'e uyanı, ökçeleri üzerinde geri dönenden ayırdetmemiz için kıble yaptık. Bu, Allah'ın hidayet verdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir. Zira Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir. Bakara / 144. (Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu (yücelerden haber beklediğini) görüyoruz. İşte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. (Ey müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Şüphe yok ki, ehl-i kitap, onun Rablerinden gelen gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapmakta olduklarından habersiz değildir. Herşeyi önceden gören ve düşünen Allah, nedense burada Müslümanların kıblesini önceden düşünmeyerek, onları Yahudiler karşısında zorda bırakmıştır. Muhammed’de bu çelişkinin farkındadır ve Kıble’nin neden değiştirildiği konusunda kendisine Yahudiler’den soru geleceğini bildiği için buna cevaben aşağıdaki ayet yazılır ve ayetin sonuna, O dilediğini doğru yola iletir ifadelerini koyarak, bu çelişkiyi kapatmaya çalışır. Bakara / 142. İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kıblelerinden onları çeviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir. İslamilerin bu çelişkiye verecekleri cevap basittir. Allah, önceleri Müslümanlarla Yahudilerin kıblelerinin aynı olmalarını istemiştir ama Yahudilerin alaycı davranışları karşısında Müslümaları bu alaydan kurtarmak için kıblenin yönünü değiştirmek zorunda kalmış ve yeminler ederek aşağıdaki ayeti göndermiştir peygamberine. 145. Yemin olsun ki (habibim ! ) sen ehl-i kitaba her türlü âyeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kıblene dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen hakkı çiğneyenlerden olursun. Ayette sözü geçen ilim kelimesi de Kuran’ı ifade etmektedir. Konuyla ilgili olarak Diyanetin açıklaması aşağıdaki gibidir. Diyanet Vakfı Meali s.21 Resulullah (s.a.) Medini’ye geldikten sonra müslümanlar on altı on yedi ay kadar Kudüs’e yönelerek namaz kıldılar. Bu durum Yahudilerin şımarmalarına, “Muhammed ve ashabı kıblelerinin neresi olduğunu bimiyorlardı, biz onlara yol gösterdik” gibi laflar etmelerine ve bunu etrafa yaymalarına sebep olmuştu. Resulullah, Allah’tan İslam’a kendi kıblesinin verilmesini niyaz etti. İşte bundan sonra Kudüs’ten Kabe’ye dönülmesi emri geldi. Bunun üzerine Yahudiler ve münafıklar tekrar ileri geri konuşmaya başladılar.
  13. Sn.Gılgamış yazıyorsun ama boş.Hz ayşe hakkındaki iftiralarda gerçektir.Allah ayşeyi temize çıkarmak için nur suresini indirmiş yapabildiği bu çünki başka birşey elinden gelmez.Tıpkı kehf suresinde kendinden yardım isteyen insanları uyutmaktan başka birşey elinden gelmediği gibi.İslam boş dogmalar dinidir.Hangi ilimden bahsediyorsun dogmayla ilim bir arada olurmu? Recm yok diyenlere karşı bir örnek vermişsin verdiğin örnek doğrudur.Koskoca peygamber recm haricinde birşey bulamamışmı bu verdiğin örnek bile peygamberin allah adını kullanarak diğer kitaplar,sabilik,haniflik ve arap örfüyle bir din ortaya çıkardığnı göstermektedir. Gencecik ****** ****** hatun recm edilirmi gılgamış ayet indirmek daha mantıklı muhammet de mantıklı olanı yapmış son derece zekice. Gılgamış yine garip,gurip örnekler veriyorsun herhalde alıntı yaptığın yerler tükendi beyinde dogmaya esir olunca işte ortaya çıkan sonuç. İşte yine tipik müslüman çarpıtması tıpkı bulunan hertürlü ilmi bilgiyi kurana yamama çalışmaları gibi.İnsanları din için savaşa teşvik eden muhammet müminlerin herbirinin 10 kişiyi alt edebilecek güçte olduğunu söylemesine rağmen adamlar karşılarındaki ordudan dehşete düşünce allah,peygamber demeden tırsmışlar sonra pat enfal 66 ile bu durum 1 e 2 şeklinde düzenlenmeye çalışılmış tıpkı.Alttaki enfal 1 ve 41 gibi Bak allah kendini ne hale düşürmüş (aslına bakarsan allahın kabahati yok kabahat allah adını kullanan muhammet de) 8/1. Sana harp ganimetlerini sorarlar. De ki: "Onlar Allah ve Resul içindir. O halde Allah'tan korkun ve aranızda barıs ve esenligi kurun. Ve eger müminler iseniz Allah'a ve O'nun Resulü'ne itaat edin!" 8/41. Dogru ile yanlısın ayrılıs günü, iki toplulugun karsılastıgı gün, kulumuza indirmis oldugumuza inanıyorsanız sunu bilin:Ganimet/kazanç olarak elde ettiginiz seylerin beste biri Allah'a, resule, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmısa aittir. Allah herseye kadirdir. Evet peygamber islam denilen kendi çıkarttığı dogmayı kendi ve sahabelerinin keyfi için kullanmıştır ayeti olan şeye hala iftira demekten usanmayacaksınız bende yazmaktan usanmayacağımki ensest ilişkinin kralını insanlar görsün. 33/37. Hani sen Allah'ın nimetlendirdigi, senin de lütufta bulundugun kisiye "Esini yanında tut, Allah'tan kork!" diyordun ama, Allah'ın açıklayacagı bir seyi de içinde saklıyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layıktır. Zeyd o kadından ilisigini kesince onu sana nikâhladık ki, evlatlıkları esleriyle iliskilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Zaten Allah'ın emri yerine getirilmistir. Zeyd burda peygamberin evlatlığı zeynepte hala kızı bilmeyenler için bidaha yazayım. 33/50. Ey Peygamber! Biz sana su hanımları helal kıldık: Mehirlerini verdigin eslerin, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunanlar, amcalarının, halalarının, dayılarının, teyzelerinin kızlarından seninle birlikte hicret edenler. Peygamber kendisiyle evlenmek istediginde, kendisini Peygamber'e hibe eden mümin bir kadını da öteki müminlere degil, yalnız sana özgü olmak üzere helal kıldık. Onlara esleri ve elleri altındakiler hakkında neler farz kıldıgımızı biz biliriz. Sana bir zorluk olmasın diyedir bu... Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. Peygamberine zorluk olmasın diye onun hevasını düşünen bir allah sizce normalmi bu?
  14. Muhteşemsin Brain Slapper bu arada sizde benim bir tezimi haklı çıkardınız.Ben İslam dininin arap örfü ve ******** oluştuğunu Tanrı kelamı ile alakası olmadığını söyleyip kendimce birtakım araştırma sonuçlarımı yazmaya başladığımda bir takım arkadaşlar bizleri (bu konuları araştırıp cesurca yazanları) cehaletle ve siz dini konularda alimmisiniz ki fetva verir gibi yazıyorsunuzla suçlamışlardı.Bende cehaleti bırakın bu tip konuları açıklayan insanların en az bir ilahiyatçı kadar,hatta ondanda fazla bilgiye sahip olduğunu belirtmiştim.Hatta bilgi eksiği olan arkadaşlarında bu eksiklerini kısa sürede tamamlayacaklarını tamamlamaya mecbur olduklarını yeterki beyinlerini özgür bırakmalarını dogmalara esir olmamalarını belirtmiştim.İşte bu muhteşem yazınla açtığın konuyla verdiğin cevaplarla,bilgi kapasitenle bunları birkez daha gösterdin.İyiki varsın Brain Slapper daha aydınlığa doğru bir mum da sen yaktığın için binlerce teşekkür.
  15. Kutsal yaratık ağzına sağlık senin gibi bir dehayı burda görmek ne güzel klavyen dert görmesin görk tengri seni korusun.
  16. Sn.Hoara Sn.Haksöz gerçekleri gördü.Ol deyince birşeyin olmayacağını; Muhammet döneminde savaşan müminlere melek orduları gönderen,strateji belirleyen allahın muhammet le birlikte öldüğünü gördü.Vaad edilen cennet cehennemi satın almak için şu an elimizde olan yaşamımızı nasıl heder ettiğimizi gördü,Kuran tarafından yasaklanan Müslümandan baskasını dost edinmememizin nelere mal olduğunu gördü,Herşeyi bir yaratıcıya atfedip ense yaparken diğer ulusların aya gitmesini gördü,Yazılamaz oynanamaz allah koruması var denen kuran'ın yahudi menşeli amerika tarafından furkan olarak yeniden düzenlenerek bastırıldığını gördü.Tıpkı benim gibi tıpkı diğer aklı başında beyni hür yazan kardeşlerimiz gibi.Daha yazayımmı sayın Hoara örnekler okadar çokki.
  17. Evet dediğine katılıyorum bu insanlar dini ve dine özel yarattıkları tanrıyı kendi ellerinde tutarak aynı ırka sami ırkına birbiriyle akraba olan ancak tarih sahnesinde ve yazılı kayıtta olmayan veya henüz kaydı bulunamayan akraba peygamberlerle tam bir saltanat sürmüşlerdir.Başrolde yahudilerindir.Günümüze bakarsak da sahne ve rollerin aynı olduğunu görürüz.
  18. Sn.Kral öyle bişey yok.İnsanlar önce kuduse yönelirken sonra muhammedin yahudilere kızması sonucu kabe ye yönelmeye başlamışlardır.Yani kabeye dönüşün herhangibi bir kutsiyeti yok.Ancak kabeyi islam öncesi incelerseniz.Şu an yapılan ritüellerin de ozamanki ritüellerle aynı olduğunu görürüz. Evet sn kral.Kabe ibrahim tarafından yapılmamıştır.Arabın soyu ismailden gelmez arab larla yahudiler aynı ırktandır ırk olarak sami ırkıdır ve gelen bütün peygamberlerde ne hikmetse muhammet de dahil sami ırkına gelmiştir.Kabe etrafında yedi kez dönmek kara taşı öpmek oruç,hac,namaz hep bu pagan dinin kalıntılarıdır. Yüce bir yaratıcı ile alakası yoktur peygamber in yaptığı çoklu put sistemini yıkarak tek puta ki bunu da köken bilimciler al-ilah (aytanrısı) veya al-lat (al-ilah'ın kızı) olarak belirtirler. İşte bu tek puta tapınma sisteminin peygamber le başlayıp günümüze kadar gelebilen uzantısı bizlere islam olarak enjekte edilmiş ve hala daha ama bilinçli ama bilinçsiz kişi veya kuruluşlarca enjekte edilmeyede devam edilmektedir. Kara taş meteorittir hiçbir özelliği yoktur. Görünüm itibari ile muhafazası ile şekli vulvaya benzer buda bu taşa dişi simge verildiğini düşündürtür.Anadoludada,frigyalılarda veya başka toplumlarlada benzerleri vardır.Bu taş zannedildiği gibi ademle cennetten gelip beyazken günahkar insan tarafından ellenince siyaha dönüşmemiştir.Bu hikayede Nuhun gemisi,salihin devesi,lut'un kavmi gibi mitostur.Saygılar sevgiler. Brain slapper sende çok güzel tespitlerde bulunmuşsun.Tespitlerine katılıyorum
  19. Sn.Sessizgece bu taralı kısmı ayet olarak gösterebilirmisin. Sn.Sessizgece siz nereden biliyorsunuz ayşe dışındakilerin yaşlı olduğunu.Gece baskınlarında cariye edilenler allahın kendisine helal kıldıkları vs.vs bunların hepsimi yaşlı kaynağınız ne?
  20. Sevgili Kral özür dilerim sizin yazınızı es geçmişim.Bakara 144 de namaz diye bişey geçmez.Zaten verdiğiniz mealdede namaz parantez içinde meal çevirmenleri ortaya garip bir durum çıkınca araya parantezle namaz atmışlar.Kabeyi yapan belli değildir hz ibrahim mekkeye gitmemişdir.Araplar sırf kendilerine kutsiyet yüklemek için ismail in soyundan olduklarını söylerler alakası yoktur.Sn kral namazda kabeye dönün diye bir emir olmamasına karşı insanlar neden namazda kabeye doğru döner?
  21. Sn.Emre o yazdığınız mahkeme kuran damı geçmekte yoksa sizin ılımlı islam düşüncenizde mi varsa ayetini yazarmısın. Ne korkması sn.emre olmayan birşeyden korkulurmu? Bide siz aklederek acaba burda nedemekte diye sorgulayarak okusanız durumu kavrayacaksınız ama hala islamı cilalayarak güzel göstermeye çalışan yazıları kopyala yapıştır yapıyorsunuz.Saygılarımla
  22. Sn.Katakuta afrikanın nazlı çiçeği bu ne güzel yazı yahu.Alıntı bile olsa şahane Sn.Katakuta bu foruma olan katkılarınızdan,kişilikli yazılarınızdan dolayı teşekkürler. Gerçi bunlarda çiçekten çok kıvırcık salataya benziyor ama kabul ediver artık.
  23. Sn Emre Bakın bilmiyorsunuz diyorum kurandaki din siteside durumdan bihaber şimdi size hz ibrahimin mekkeye hiç gitmediğinin ispatını yapayım (Gerçi bir çok kaynağa göre hz ibrahim hakkındada hiçbir kayıt yok oda isa,musa gibi masal kahramanı) Hac konusunda yaptığım araştırmalar Hz İbrahimin mekkeye ayak basmadığı yönünde 32:3 Ama onlar, (o hakkı inkar edenler,) "Onu (Muhammed) uydurdu!" diyorlar. Asla! O, Rabbinden gelen bir hakikat olup senden önce hiçbir uyarıcı ile karşılaşmamış olan (bu) halkı doğru yola gelsinler diye uyarabilmen içindir. 28:46 Evet, Biz (Musa'ya) seslendiğimiz zaman sen Sina Dağı'nın yamacında değildin; fakat (sen de, öteki elçiler gibi,) senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarasın diye Rabbinden bir rahmet aracı olarak (gönderildin) ki böylece belki (geçmişte olup bitenleri) düşünür (de Bizi) anarlar. 34:44 Oysa (ey Muhammed,) Biz onlara ne başvuracakları vahiyler göndermişizdir, ne de senden önce bir uyarıcı. 36:6 ataları uyarılmamış ve bu nedenle kendileri (doğru ile eğrinin ne olduğundan) habersiz kalmış bulunan insanları uyarasın diye (sana indirilmiş olanın) (sayesinde). 5:19 Ey Kitâb-ı Mukaddesin izleyicileri! Hiçbir peygamberin gelmediği uzun bir aradan sonra, size (hakikati) bildiren bu Elçimiz gönderildi ki "Bize ne bir müjdeci, ne de uyarıcı gelmedi" demeyesiniz: işte size bir müjdeci ve uyarıcı geldi, çünkü Allah dilediğini yapmaya kâdirdir.
  24. Teşekkürler hocam kimin kime ne öğrettiği ortada aynı şeyleri copy paste yapacaksanız,kendi fikriniz yoksa hiç yazmayın aynı tencereyi ısıtıp,ısıtıp sunuyorsunuz ama tencerenin dibi yanmış sn.emre sizi bilmediğiniz dininizi öğrenmeye davet ediyorum.Saygılar
  25. Hiç bir şeyin cevabını veremedin yazdıkların ortada benim yazdıklarımda ortada bana ayet yaz diyorum hala boş laflarla uğraşıyorsun. Sn Emre ben ayet yazıyorum ve ayetin açıklamasını yapıyorum daha hadislere gelmedim.Onunda sırası var. Hala hac diyorsun o ayetlerin hacla alakası yok. Sevgili emre çarpıtma yok gerçek ortada.Hadi bilmediğin için ufak bir konuyu daha aydınlatayım maide/95 Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir keffaret vardır. Böylelikle işlediğinin vebalini tadmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öc sahibidir Bak şimdi işaretli olan kabe bildiğimiz kabe manasında değil hani bilmem bilirmisin hayvan pazarında bazen celepler hayvanın budunun kasığa doğru olan yerini elleyerek hayvanın besisini tayin ederler işte burda kabe diye geçen o kelime Ka'b dır yani mealcilerin saptırması bu ayettede hayvanın bilek kalınlığına bakarak yasak ayda öldürdüğün hayvanın muadilini bulun bunada iki adalet sahibi karar versin denmekte. KA'B Topuk kemiği, ayak bileği, aşık kemiği. Mc: Şan, şeref, mecd, büyüklük. Geo: Sekiz yüzlü, sekiz köşeli (mükâ cisim. Bak sözlük manasıda üstte. Bende zaten uydurmaları kenara attım direk kuran a baktım iyikide öyle yapmışım yoksa bende koyu bir dindardım.Kurandaki gerçek hac veya hadislerdeki hac herneyse tamamı araba para kazandırma operasyonu bitmeyen tükenmeyen bir kaynak.Ayrıcada size ayetlerle örnek veren benim. Evet emre güneş balçıkla sıvanmaz.Artık ol dedim oldu,Suyunu tut dedim tuttu,çamuru sıvadım adem oldu ona üfledim,buna üfledim,isa beşikte konuştu,musa denizi yardı,nuh gemiyi yaptı tarihe karıştı tüm dünyada olduğu gibi bizdede çatırdama başladı.Artık insanlar bilime ters gelen şeylere prim vermiyorlar.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.