KUPON  
  
ucuz bir efsane alın  
gündelik yaşamınızdan  
bir İmge biçin kendinize  
pazarın ürettiği görünmez kumaşlardan  
ya da değişik tarihli parçalardan  
yüzünüzü ısmarlayın  
yukarıdan aşağıya üç  
soldan sağa beş  
üç beş kişi  
sığdırın kendinize  
yedeğinizde bulunsun  
malum, bu durumlar belli olmaz  
her çekiliş için farklı  
kuponlar  
bu durak olmazsa önümüzdeki durak  
ilerleyelim beyler  
öldürdükçe içimizi önde boş yer var  
  
(1988)  
Haziran 1991  
İstanbul-Ludwigshafen  
(Mürekkep Balığı) 
  
  
MANŞET  
  
Hayatıma manşet istiyorum.  
Birkaç manşete ihtiyacım var, günler tekdüze  
Karton filmlerden yapılma bütün serüvenlerin  
içinden geçtiğimiz karanlık tünel bizim olmayan gündelik  
Büyük bir köy artık bana tanınan, dünya!  
ölüm tek ticaretin  
Biz söyleriz başkalarına kalır kelimeler  
sanal gerçeklikler için vurguna inmiş manşet  
Gözlerimize attıkları bandın sakladığı karanlık  
kimsenin ofsetinde kazınmıyor yalan sarmal grafik  
kendine çevriniyor  
Biz söyleriz başkalarına kalır kelimeler  
Rekabetten başka yapacak bir şey bırakmıyorlar bize  
Şerefin, haysiyetin, adaletin ve ümidin  
eski moda öyküsüne bir biletim var, alıp cezalı bir biletle  
değiştiriyorlar. Sesim hiçbir metinde tanınmayacak böyle  
giderse.  
Aşık olmak istiyorum.  
Kendileri koyuyorlar kuralları. Naklen yayınlamak  
istiyorlar bütün duygularımı. Güzel pişmanlıklar yaşamak  
istiyorum, bırakmıyorlar, sterilize ediyorlar hemen yaşadığım  
her anı. Hilesiz kuşlar bile kartpostallarda tuzağa düşürülüyor,  
Tebrik ediliyor; poz verdiriliyor kanatlarına.  
Pozdan putlar yaratılıyor her yanda, afişlerde, ekranlarda,  
vitrinlerde, sokak pozlara tapmaya zorlanıyor insanlar.  
Zorlandıklarını hiç anlamıyorlar.  
Her yerde bela var. Olmayacak yerlerde üşüyorum.  
Çarşaflarımı denetliyorlar ben yokken. Pencereme konan kuşları  
takibe alıyorlar. Tek kişilik bir içbükey zaman bile  
bırakmıyorlar bana.  
Çıkmasam odam gömleğim oluyor. Çıkmasam sokaklar tundra.  
Aynaya bile şebekemi gösteriyorum.  
Bakın kimseyi dövmek istemiyorum. Aktör de olmak  
istemiyorum. Vücuduma ve ruhuma muhtacım. Rahat  
bırakmıyorlar. Yerimi bilmeliyim gitmeden önce. İzmarit olmak  
istemiyorum. Gençken ve yeniyken bir şeyler denemeliyim. Önce  
bir manşet bulmalıyım kendime, her şeye bir manşetten  
başlamalıyım.  
  
O zamanları anlatmak istiyorum.  
Zamanı öğrenmeye çalışırken yitirdiğimiz zamanları.  
Ölümden anlayan bir yanımız vardı gene de  
Sesimiz açılırdı. Uyurken korkardık. Sıçrardık uyku  
arasında ya da birinin elini tutardık  
Gecenin koyu kibrinde gölgelense de erden masumiyetimiz  
gelip geçerdik her şeyin yanı başından  
derinleşmekti en büyük tehlike  
Bağışlanırdık. Gençtik. Gençlik kaba cephane.  
  
hiçbir şeyin içimize fazla işlemesine izin vermezdik  
kahkahayla baş etmeye çalışırdık gözümüzle göremediğimiz  
her şeyle, ölesiye korkardık  
kendi içimizden tanımadığımız biri çıkacak diye günün  
birinde  
  
  
anonim bakış için rehin verdiğiniz gözler  
önünde  
geçip giden yazıp duran söyleyip eyleyen  
ben değilim  
duru suyun arı mantığın dingin optiğin  
önünde  
görülmek görünmek gözükmek isterim  
çok mu zor çok mu olanaksız bilmek isterim  
  
karşı durduğum şeyler vardır hayatta  
manifestoya varmadan daha kısa mesafelerde  
çözgüsü atkıya daha kolay dolanabilecek bir dolu yol  
derin çözümsüzlükte  
adı konmamış gizli bir sözleşme saklı madde  
imha ve imla  
  
ne çöllerde yiten geç dönemin mecnunları  
ne teneke kutularda biriktirdiğim madeni paralar  
en büyük günahımı işlemedim daha  
elementlerin minimal kullanımı  
daha yolun başındayım, yakında  
  
  
  
şimdiki zaman yalnızca çarşı  
pop ve popcorn zulmün bütün ayları  
iki bin yıllık kadim şehirlerde işkenceciler emniyet  
müdürü, katiller vali, Bağdat naklen bombalanıyor tarih ekrana  
çıkıyor, şifreli çantalarda taşınıyor parçalanmış haritalar, zulme  
çalışıyor devletin ve sermayenin bütün kanalları, polisler  
gazeteci, sarı kartlı muhbirler, satılık şeref koltukları,  
eski bir alınlık: Geçmişi anlamayan onu bir daha yaşamak  
zorundadır  
hem ortadoğudayız hem viyana kapılarında  
kuşe bir gravürde dağılıyor kimlikler değerler özsu; katil  
hep başkası çıkıyor kara piyasada kapalı iktisat  
her yıl geriye çalışıyor infilaka kadar körlük  
infilaka kadar kötülük  
herkes birbirine düşman olursa sistem mümkün oluyor ve  
buna, hayat işte, deniyor  
şairler biliyor sonuna geliyoruz büyük duvara  
herkes bir manşet bulmalı parçalandığı fragmanlara  
bugünlerden bir gün çıkacaksak eğer, çıkılacaksa,  
gömdüğümüz şeyler olmalı bugünlere, bir gün başka gözler  
bugünleri yeniden okuduğunda bizi görsünler diye, birkaç  
manşetlik kaba cephane  
ne yalnızca siper ne barikatta verdiğimiz ölüler  
şiir gizimizi herkesin gözleri önünde kaçırır geleceğe  
kolay kirlenmeyecek mecralar deltalara vurur akıntısı  
çıkarız çıkmalıyız acemi şiirler büyür başkalarının okuduğu  
olduğu yerde  
bizi de oldurur derin teorisiyle  
tekin olmayan şiirlerin kotuma altına aldığı yarınlar  
saklar kendi çocuklarını da  
eski ve kara bir şarkı yineler kendini başkalarının  
kaderlerinde:  
"kendini ele verdiğin yerde  
başkasına ihanet etmiş olursun  
yapma n'olursun!  
bizi almazken bizim kurduğumuz şehirler  
biz söyleriz başkalarına kalır kelimeler  
varsın olsun sen gene de  
yapma n'olursun!"  
  
  
yarım bırakılmış bir fragman gibi,  
parçalanmışlığın sunduğu acemilikler gibi  
mükemmel olmaktan özellikle kaçınmış şiirler gibi  
söylenebilecek binlerce sözden yalnızca birkaçı gibi  
kirletilmiş kayıtsızlığın her vahşeti mümkün kıldığı bir  
dünyada  
hayatımızın başına çekin kendi manşetinizi  
  
1991-1994 Ludwigshafen-İstanbul  
Murathan MUNGAN