
frozen
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
4.763 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
2
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
frozen tarafından postalanan herşey
-
sende hala dedesisin
-
soba borusuna çeviriyom
-
akıllı lalesisin
-
not; suheda yazdıklarım sana cevap değildir yazıya cevaptır yanlış anlaşılmasın....sıkıntıdan işte...
-
çok üzücü bir olay, ilk değil ve sonda olmayacak ne yazık ki.sevgili bakanımız ne demiş bakalım : ...................................................................... son günlerde Konya ve Zonguldak’da iki çocuğun ölümü ile sonuçlanan olayları değerlendirdi. Bakan Akdağ şunları söyledi: “300 bin civarında sağlık çalışanı ile hizmet veren büyük bir sektörüz. Ayrıca üniversitelerimizde ve özel sektörde de sağlık çalışanları var. Yani yüzbinlerden bahsediyoruz. Vatandaşlarımız bir yılda 300 milyon kez sağlık kuruluşuna gelip hizmet alıyor. Böyle bir hizmet alanı içinde zaman zaman yanlış uygulamalar olabilir. Önemli olan bu meseleye hassasiyetle yaklaşmaktır. Biz bu hassasiyeti her zaman gösterdik bundan sonra da göstereceğiz. Bir vatandaşımızın ayağına diken bile batsa o bizim için çok önemlidir. Sağlık çalışanlarımızın standart eğitimleri var. Ayrıca hizmet içi eğitim seminerleri de yapıyoruz. Ancak bu tür olaylar olabilir.” Bakan Akdağ, “Önemli olan bu meseleye hassasiyetle yaklaşmaktır. Biz bu hassasiyeti her zaman gösterdik bundan sonra da göstereceğiz” dedi. ..................................................................................................................................... Bizim yüreğimiz yandı başka anne babalar yanmasın” ben bu sözün mantığınıda anlamıyorum o kadar anlamsız ve ezberlenmiş bir cümleki.
-
karga olsun bari
-
ağır abisi
-
sevgili marcus yazın güzel ama aklıma okurken şu soru takıldı kardeşimle mahremiyet bölgeme girme, diyorsunya peki ya o kardeş o mahremiyete saygı duymuyorsa ne olacak biz hala o kardeşlik türküsünü söylemeye hevesli olucakmıyız.
-
Babamı dinliyorum gözlerim kapalı
frozen şurada cevap verdi: siyahx başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
cevap vermeye gerek yok.. -
-
Babamı dinliyorum gözlerim kapalı
frozen şurada cevap verdi: siyahx başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
şiiri yazmışsın ama açıklama yok. kötü bir şiir ama gerçekleri yansıtmıyor da diyemem. -
FORUMDAN ÜÇ KİŞİYE ÇİÇEK VERECEĞİZ VE NEDEN VERDİĞİMİZİ YAZACAĞIZ..
frozen şurada cevap verdi: kralx başlık Forum Oyunları
teşekkürler sedelina.hayırlı ramazanlar.buda senin için -
bence ermeni soykırımı gibi buda kabul görürse hiç şaşırmayacağım.adamlar canla başla çalışıp olmayanları var ettiği ve bizde seyrettiğimiz sürece daha nelerle gelecekler karşımıza kimbilir.
-
olmadığını gösteren bir durum mu var sevgili gece yağmuru açıklarsan sevinirim.
-
sevgili lostsoul yazılarını büyük bir beğeni ile takip ediyorum ve uzun diyen arkadaşada okumadan sadece uzunluğuna bakarak değerlendirme yapmamasını öneriyorum. yukarıda alıntı yaptığım yazındaki bölümlere bugün okuduğum emin çölaşanın yazısı bir cevap niteliğinde sanki,onun için buraya alıntı yapmak istedim.sevgi ve saygılar. .................................................................................................................. Emin ÇÖLAŞAN Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş DÜN Mardin’de bir şehit daha verdik. Teğmen Cengiz Evranos, PKK pususunda şehit düştü. Hiç kuşkunuz olmasın, biz daha nice şehitler vereceğiz, nice şehit cenazeleri kaldıracağız. Askerlik yan gelip yatma yeri değil ki! Dünkü Tercüman Gazetesi’nde Faruk Mangırcı’nın manşetten verilen haberi vardı. Okuyunca irkildim, şaşırdım, Türkiye’nin kimlere emanet edildiğini, kimlerin eline bırakıldığını ve bizi "milletin vekili" olarak kimlerin temsil ettiğini bir kez daha utanarak gördüm. Adı İhsan Arslan. AKP Diyarbakır milletvekili. Recep Tayyip Erdoğan’ın en yakınlarından biri. Oğlu Mücahit Arslan, yine Başbakan’ın en yakın danışmanı. Hatta sağ kolu. Bunlar müteahhit. Kamu kuruluşlarına ve AKP’li belediyelere iş yapıyorlar. Şimdi Kürt Soruşturması isimli kitaba bakalım. AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan görüşlerini açıklıyor! Milletin vekili olan bu şahıs bakınız ne gibi inciler saçıyor: Doğduğum yer olarak Kürdistan vatanımdır. Halen yaşamakta olduğum yer itibarıyla da Türkiye vatanım durumundadır." "Müslümanların vatanı neresi ise orayı korumak, orayı kurtarmak ve vatan diye orasını isimlendirmek gerekir. Bu manada Türkiye coğrafyasının Misak-ı Milli ile çizilen sınırları hiçbir anlam ifade etmemektedir." "Son İslam devletini (Osmanlı’yı) ve onun müesseselerini (padişahlık ve halifeliği) ortadan kaldıran ve yegáne politikası İslam’a düşmanlık ve onu yok etme esası üzerine kurulan bir zihniyet ve otoriteye (Cumhuriyet rejimine) karşı tüm isyan ve başkaldırıları (Cumhuriyet dönemindeki Kürt isyanları ve PKK olayı) alkışlamak gerekir." Evet, aynen bunları söylüyor! * * * AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan, vecize yumurtlamayı sürdürüyor: Zulme karşı verdiği mücadele sonunda halkın mazlumiyeti yanında onun yegáne koruyucusu ve destekçisi konumuna giren gerilla hareketi (yani PKK!) bölge halkının gözünde muteber (seçkin-saygın) bir kişiliğe sahip olmuştur. Mücadelenin ilk günlerinde bir köye gece gizlice gidebilen gerilla timleri (PKK’lılar) artık gündüzleri gitme imkánını bulmuştur. Halk, ulusal kurtuluş mücadelesi verdiği kabul edilen PKK hareketi yanında yer almaya başladı." "Bölgedeki (Güneydoğu’daki) tüm ilave askeri birlikler geri çekilmeli, özel tim ve koruculuk sistemi kaldırılmalıdır." "Kemalist, laik ve demokratik ilkeler Türkiye’de herkese zorla dayatılmaktadır... (PKK’yı kastederek) Bu inkárcı ve kanlı politikalar karşısında siz olsaydınız ne yapardınız?" "Kısa vadede yegáne çözümün ve önlemin, Türkiye’nin tamamına uygulanacak yeni bir ’EYALET SİSTEMİ’ olduğunu hatırlatmak isterim."Adam PKK’yı gerilla, PKK terörünü ulusal kurtuluş savaşı, Güneydoğu’yu Kürdistan olarak tanımlıyor, bununla da yetinmeyip Cumhuriyet rejimine dil uzatmaya yelteniyor. Bu adam AKP Diyarbakır Milletvekili. Oğluyla birlikte Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı ve akıl hocası. * * * Sevgili okuyucularım, Türkiye’nin bunların elinde nerelere sürüklenmek istendiğini artık hepiniz çok iyi biliyorsunuz. O yüzden, bunları yadırgamayın. İhsan Arslan bu görüşlerinde yalnız değil. Şimdi kendisinin başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan bile geçmişte benzer sözleri söylerdi: "Bize göre demokrasi ancak bir ARAÇTIR. Hangi sisteme (Kürtçülük, İslamcılık) gitmek istiyorsanız, bu düzenin seçiminde bir araçtır." "Türkiye’nin 70 yıllık tarihi boşa harcanmış bir zamandır." "Şu anda Türkiye’de 27 etnik grup yaşamakta. Bunların varlığının tanınması gerekir. TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR gibi tezler yanlıştır." "Örneğin KÜRTLER biz ayrı yaşamak istiyoruz diyebilir. Bu durumda belki OSMANLI EYALETLER SİSTEMİ benzeri bir şey yapılabilir." Başbakan ile milletvekilinin EYALET önerisi nasıl da örtüşüyor! Başbakan sözlerini daha sonra şöyle sürdürüyor: "(Devlet yapısını) Ben İslam’ın devlet planı içinde düşünüyorum. Bizim için en üst belirleyici İSLAM’IN İLKELERİDİR. Her şey ona göre belirlenir. Türkiye’nin yarınında artık KEMALİZME yer yoktur." "Biz Türkiye’yi önemsiyoruz ve TÜRKİYELİLER olarak buna mecburuz... Günümüz Türkiyelileri... Biz Türkiyelilere diyoruz ki..." Dikkat ediniz, söylemlerinde "Türk" yok, "Türkiyeli" var! AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan’la başbakanının söylemleri birbiriyle ne güzel uyuşup örtüşüyor! Ülkemizi şimdi onlar yönetiyor. Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş. Dün yine bir teğmenimiz şehit edildi, kimin umurunda! Biz onların sözlerine bakalım, teselli bulalım! Elbet vardır bir bildikleri!
-
sevgili martı amacım yermek değil asla ,duyarlı ve düşünmüş olman bile senin bu konuya bakışını gösteriyor zaten.ben kendi adıma sana teşekkür ederim.ama değişen bir şey yok değilmi,engelliler hakkında konuşacak hiç bir şeyimiz yok yine fotoğraflara bakarak seyrediyoruz en fazla ve dediğin gibi kimsenin pek umrundada değil.tepkim bunlaraydı asla resimleri koyup katkıda bulunan arkadaşlara değil. sevgiler
-
haklısın marcus varolanı kabullenmememiz lazım bende kabullenelim demiyorum zaten ne bekliyebilirizki diyorum.herkes bireysel olarak tepkisini koysa,demokratik haklarımızı kullanıp sesimizi duyursak,ne olacak bu milletin hali deyip oturmak yerine şöyle bir silkelensek zaten sesimizi duymak zorunda kalacaklar.bu vatan bizim, koltuk sevdalısı çıkarcıların değil.artık seyretmemek lazım yoksa çok geç olacak gibi geliyor.atı alan üsküdar yolunu yarıladı bile.
-
sevgili marcus bizler bile kafamızı kuma gömmüşüz hiç bir şey yok diye kendimizi kandırıyoruz sanki.nereyi tutsak elimizde kalmaya başladı.televizyonlar uyutma ve uyuşturma politikasına devam ediyorlar hız kesmeden,tv de kadın programlarında yozlaşmış aile örneklerini anlattırıp neler varmış yahu dedirtip, magazin programlarıyla yine yozlaşmış hayatlara özendirip, dizilerde ağalara,mafya babalarına prim verdirip, haberleri hırsız kaçtı polis kovaladı,avrupa birliğine nasıl yamanırız niçin yamanmalıyız sorularını kendileri sorup kendileri cevaplayarak şu yalı bu köşk kaça satılıyor, hülya avşarın aşk üçgeninden dakikalarca bahsedip bide alt yazılarla vererek duyma ve yorumlama yeteneğimizi elimizden alarak...vs türkiyenin sorunlarını buralara indirgeyip asıl meselelere odaklanamayan bir toplum yaratmaya başladılar. böyle yönlendirilen bir toplumun geleceği olan gençlerden daha fazlasını va farklısını beklemeye hakkımız varmı ki zaten. sevgiler.
-
İNAN BATMIŞ ŞEHİRLER GİBİ ONARILMAZ ANILAR Biri beyaz biri kara iki kedi.. birbirlerinin omzuna kollarını dolamışçasına birbirlerine şefkatle sarılarak, birbirlerine dayanarak yola çıkmışlar. Gölgeler akşamüstünü söylüyor. Yorgun bir günün sonunda eve dönüyorlarmış gibi. Yüzlerini görmüyoruz ama eminim mırıl mırıl konuşuyorlardır. Belli sınanmış, denenmiş bir dostluk bu, uzun yolları da göze alabilen bir dostluk Ya biz, binde bir karşımıza çıkan dostluk, arkadaşlık, sevgililik fırsatlarını ne yapıyoruz? Akşam üstünün bir saatinde yorgun gövdemizi yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz, omzumuza dolanan bir kolun, başımızı yaslayabileceğimiz bir omzun, belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara dayanıklı ayakların sahibi karşımıza çıktığında tanıyabiliyor muyuz onu, değerini biliyor, biricikliğini, benzersizliğini anlayabiliyor muyuz? ... Yoksa hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıp kendimizi hep ilerde bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir başkasına, bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan geçip gidiyor mu? karşımıza çerken çıkmış insanları yolumuzun dışına sürüklerken bir gün geri dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz? Hayat her zaman cömert davranmaz bize, tersine çoğu kez zalimdir, her zaman aynı fırsatları sunmaz, toyluk zamanlarını ödetir. Hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitmeden yıprattığımız dostlukların savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün... Bir akşamüstü yanımızda kimse olmaz, ya da olanlar olması gerekenler değildir. Yıldızların bizim için parladığını göremeyen gözlerimiz, gün gelir kayan yıldızların gömüldüğü maziye kilitlenir... Kedilerin özel bir anını yakalamak gibidir kendi hayatımızdaki olağanüstü anları ve olağanüstü kişileri yakalamak. Bazılarının gelecekte sandıkları 'bir gün' geçmişte kalmıştır oysa; hani şu karşıdan karşıya geçerken, trafik ışıklarında rastladığınız, omzunun üzerinden şöyle bir baktığınız sonra da boşverip 'Nasıl olsa ilerde bir gün tekrar karşıma çıkar.' dediğinizdir. Oysa tam da o gün bu zalim şehri terk etmiştir O, boş yere bu sokaklarda aranırsınız... MURATHAN MUNGAN
-
SENİ BİR ANIT BIRAKTIM KENDİNE!
frozen şurada cevap verdi: frozen başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
GELME.. baktığın yerde karanlık bir tomurcuk bırakıyorum çarşılar avuçlarında aykırı sokakların lisanı adımlarında gelme, geldiğinde her şey yitiriyor kendini vurgun: ölümlerin en kostağı vurgun ölümlerden kaçgun yanımız konaklarda boğulmuş eski bir ana şöyle buyurur: sen seç kendine bir hayat ve öylesine yaşa, nasılsa kaldığın yerden vurgun sürdürür ve hep bak kendine birörnek aynalara asi bir suret bırak baktıkça gözlerin kendini öldürür... MURATHAN MUNGAN -
SENİ BİR ANIT BIRAKTIM KENDİNE!
frozen şurada cevap verdi: frozen başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
ESKİDENDİ ÇOK ESKİDEN Hani erken inerdi karanlık, Hani yağmur yağardı inceden, Hani okuldan, işten dönerken, Işıklar yanardı evlerde, Eskidendi, çok eskiden. Hani ay herkese gülümserken, Mevsimler kimseyi dinlemezken... Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken, Eskidendi, çok eskiden. Hani hepimiz arkadaşken, Hani oyunlar tükenmemişken, Henüz kimse bize ihanet etmemiş, Biz kimseyi aldatmamışken, Eskidendi, çok eskiden. Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken, Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden, Daha biz kimseye küsmemiş, Daha kimse ölmemişken, Eskidendi, çok eskiden. Şimdi ay usul, yıldızlar eski Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden Geçen geçti, Geçen geçti, Geceyi söndür kalbim Geceler de gençlik gibi eskidendi Şimdi uykusuzluk vakti. MURATHAN MUNGAN -
SENİ BİR ANIT BIRAKTIM KENDİNE!
frozen şurada cevap verdi: frozen başlık Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
DİYALEKTİK MUTSUZLUKLAR bir uzak sabah denizidir gittiğin kapı ellerinde rüzgarın taşınmaz çamurları var köpürmüş soylarımı toplarken çürüyen yanlarımdan inan batmış şehirler gibi onarılmaz anılar gözlerinde unuttuğum o eski aciz miras almaya gelsem soluğumda dalgın yosun kokusu biliyorum artık hiçbir gemi beni taşımaz ve yeniden büyür içimde mağrur bir zakkum gibi terkedilmek korkusu susarsın bir silahsızlanma akşamı susarsın dudaklarında ıslıklar kanar öpülmez dudakların ıslık yarası mavzerdir dokunmalarım kirvem bilirsin öpemem, öpersem tekmil bir aşiret tragedyası hüznünü ver bana yeter, gizli hüznünü kolları bağlı hüzün olsun dört yanım ırağına vurma beni kirvem, ağlarım, delirirsin sonra derler haklıdır sevdası geç olur ki artık onarmaz rakılar geç olur bir yaraya rakının dağılması sen şehre sırtını dönen uykusuz dağlı gemiler nerde (ki çoğu hüviyetidir melankolinin) nerde aykırı mavzerler (onlara sığdıramazsın ki öfkelerini) barut esmeri tenine sevdalarımı sürdüğüm nasıl taşıdın bunca yıl delirmiş saçlarında o eski şark yelini biliyorum dokunsam parmaklarım kırılır dokunmasam eşkıya uykusuzluğu çetin silahlar gibi MURATHAN MUNGAN -
ne kadar haklısın politika AKP gibi icinde önemli cevherler olan bir partiyi baska nerede bulabilirizki. ..................................................................... KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın “yaşına başına saygı gösterdiği”ni öne süren Başbakan Tayyip Erdoğan her zaman tartışılan siyasi nezaketten uzak üslubuyla milli davanın efsane bayraktarına insafsızca yüklendi. “Bilerek de konuşuyor, bilmeyerek de...” deyip Denktaş’ı suçlayan Erdoğan şunları söyledi: “KKTC’de hükümet bozulunca bunun faturasını Türkiye Cumhuriyeti hükümetine kesmek çok çirkindir, ahlâki sınırların dışında bir şeydir...” SADECE SORMUŞTU Denktaş, KKTC’deki son hükümet krizinde kilit isim olarak adı geçen ve “Tayyip Erdoğan’ın adamı” olduğunu söyleyen müftü Ahmet Yönlüer’le ilgili sorular sorup Başbakan Erdoğan’dan konuya açıklık getirmesini istemiş ve “Bunu insanlık adına, adalet adına bekliyoruz” demişti. ‘Yaşına saygı gösteriyorum’ Ben Sayın Rauf Denktaş ile ilgili herhangi bir şey söylemeyeceğim. Yaşına saygı gösteriyorum. Ama Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin Başbakanıyla ilgili, ekibiyle ilgili yakıştırmalarını hoş bulmuyorum. Defaatle bunları yaptı ve içeride bazı sıkıntılara neden olabilecek açıklamaları devamlı yaptı. Bunları söylemeye devam edeceğini de zaten defaatle söylüyor. Bilerek de konuşuyor, bilmeyerek de... ‘Bunların kendi iç sorunu’ Yaşına, başına saygı gösterdiğimizden dolayı bu konuda tartışmaların içerisine girmek istemiyoruz. Şu anda hükümetteki yeni gelişmelerle alakalı konu, bunların kendi iç sorunu. ‘Nokta koyuyorum’ Şimdi burada hükümet bozulunca bunun faturasını kalkıp Türkiye Cumhuriyeti hükümetine kesmek çok çirkindir, ahlaki sınırların dışında bir şeydir. Bizim bu konularla ilgili bugüne kadar cevap vermeyişimiz, sadece Kıbrıs’taki bütün gelişmelere yönelik attığımız olumlu adımlara gölge düşürmemek içindir. Bundan sonraki süreçte de ben buna burada nokta koyuyorum. ..................................... diyor sevgili başbakanımız...gülermisiniz ağlarmısınız siz karar verin..''Ben Sayın Rauf Denktaş ile ilgili herhangi bir şey söylemeyeceğim''de demiş,daha ne söyliyecekti acaba.. ............................................................................................................................................................ TEK BAŞIMA KALSAM DA (2) Dün, iktidarın büyük ortağını temsil eden, Londra gibi önemli bir merkezdeki temsilcinin resmi makamlara söylediklerini sizlere aktaracağımı belirtmiştim. İşte, buradaki makamlara da geçtiğim rapordaki cümleler: 'London School of Economics'de Kıbrıslı Türk ve Rum İşleri Derneği (çoğunluğu Kıbrıslı Rum) tarafından 19 Temmuz 2006'da düzenlenen bir seminere katıldım. Oturum başkanı Avrupa Parlamentosu Üyesi Baroness Sarah Ludford, konuk konuşmacı için KKTC'nin Londra Temsilciliği'ne yeni atanan Yonca Şenyiğit idi. Rum, Kıbrıslı Türk ve İngilizler'den oluşan karma bir dinleyicisi grubu vardı. Fakat, işaret etmek istediğim ve Sayın Denktaş'ın (ve destekçilerinin) bilmesi gereken konu şudur ki; Yonca hanım dinleyicilerin önünde Sayın Denktaş'ı ağır bir şekilde ve açıkça eliştirdi. Bu çok utanç verici, hiç profesyonel olmayan ve aptalca bir durumdu. Rumlar onun yorumlarına açıkça gülümsüyor ve mutabık kalıyordu. Ludford da mutabık kalıyordu. Sayın Denktaş Kıbrıs Türk halkını yıllarca kontrol etmekle, geçmişte barış sürecine katılmayı reddetmekle ve dik kafalı olmakla suçlandı. Yonca hanım, Talat ve Denktaş'ı karşılaştırarak, Talat'ın barışa bağlı olduğunu, Denktaş'ın ise böyle olmadığını söyledi. Yine, Sayın Denktaş'ın barış sürecine karşı tamamen olumsuz bir tutum takındığını ve Kıbrıslı Türkler bunu anladığı için, sonunun geldiğini söyledi. Açıkca, Kopenhag görüşmelerinin başarımsızlığının / çökmesinin tamamen Sayın Denktaş'ın suçu olduğunu belirtti. Yonca Şenyiğit açılış konuşmasında, geçmişe dair (1974 öncesi) ve olaylarla ilgili yorum yapmayacağını, gelecek ve Talat'ın birleşmeye ve Annan Planı'na olan açık desteği konusuna yoğunlaşacağını dile getirdi. Siyasi tanınmanın şimdiki hükümetin politikası OLMADIĞINI teyid etti. Muhterem ve güzide temsilcimiz "Kopenhag'da görüşme olduğunu ve bu görüşmelerin çökmesinin tamamen Denktaş'a ait olduğunu" söylüyor. Kopenhag'a Kıbrıs Hükümeti dedikleri Rum idaresinin temsilcisi olarak Klerides'in davet edildiğini, bizim davet edilmediğimizi, Kopenhag'da görüşme olmadığını sadece De Soto'nun bize alel acele o günkü şekliyle Annan Planı denilen rezilliği kabul ettirmeye çalıştığını; bunun Kopenhag'da AB'nin yaptığı toplantı ile uzaktan yakından ilikşisi olmadığını bilmiyor. CTP'nin klasik "Denktaş'ı her ne pahasına olursa olsun kötüleme" propagandasına yenik düştüğü anlaşılıyor. Sayın Erdoğan bile "Annan Planı bizim için hukuken yoktur" dediği halde biz hala Londra'da ve Pakistan'da Annan Planı'na bağlılıktan bahsediyoruz. Devlet'in tanınması için uğraş sanki affedilmez bir suçmuş gibi "vallahi, billahi tanınma istemiyoruz; Pakistan ziyaretinin de tanınma ile bir ilgisi yoktur" diye açıklamalar yapıyoruz. Demek ki uzlaşma için herşeye eyvallah diyeceğiz. Devleti savunmayacağız. Vilayet anlamına gelen "kurucu devlet" adı ile avunacağız ve halkımıza da "devleti savunuyor"! görüneceğiz. Evet "uzlaşmadan yana olmak" bu ise ben gerçekten uzlaşmaz bir insandım çünkü devleti, egemenliği, self determinasyon hakkını, Türkiye'nin garantörlüğünü savundum. Allah'a çok şükür ki bu yolda Sayın Talat'ın dediği gibi "tek başıma" kalmış da değilim. Halktan gelen sesleri duymak gerekir. Rauf DENKTAŞ.