Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

wherthus

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    707
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    1

wherthus tarafından postalanan herşey

  1. wherthus

    AIDS NEDİR ?

    HALDE EVLİLİK DIŞI KADIN ERKEK MÜNASEBETLERİNDE RİSK NEDİR? Ülkemizde homoseksüel ve biseksüel (her iki cinsle de ilişki kuranlar) ilişkilerin sıklığı bilinmemektedir. Şans, henüz vakit varken tedbir almaktadır. Tedbir, hastalığın ölümcül olduğunu, şansa bırakmadan herkese bulaşabileceğini bilerek bulaşmaya mani olacak yöntemleri herkese öğretmek, toplumu biliçlendirmektir. Riski artıran durumların başında, çok eş değiştirme veya çok sayıda eş değiştirenlerle cinsel ilişkiye girmek gelmektedir. Kaput (Kondom) kadın ve erkek için de koruyucu olarak görülüyorsa da yırtıldığı taktirde koruyucu olmayacağını. bu nedenle tarif edildiği şekilde kullanılması öğrenilmelidir. Diğer bir geçiş yolunun da mini tranfüzyonlar olarak adlandırılan iğne, cerrahi alet gibi kesici delici vasıtalarla meydana gelen yaralanmalar olduğunu söylemiştik. Bu tip kesiler esnasında virüs veya bakterilerin bulaşmasını önlemek için iğnelerin bir defaya mahsus kullanılıp uygun bir şekilde imha edilmesi, aletlerin ise sterilize edildikten sonra kullanılması gerekir. HASTALIK ORTAYA ÇIKMADAN VİRÜS TAŞIYIP TAŞIMADIĞIMI ÖĞRENEBİLİR MİYİM ? Eğer homoseksüel, çok eşli heteroseksüel ilişkiniz olmadıysa size herhengi bir nedenle kan veya kan ürünleri verilmediyse, uyuşturucu kullanmıyorsanız AIDS'e yakalanmış olma olasılığınız yoktur. Yukarıdaki guruplara giriyor veya şüphe ediyorsanız AIDS virüsüne karşı oluşan antikorları kanınızda aratabilirsiniz. Bu antikorlar alınan virüsün miktarına ve şahsın bağışıklık yapısına göre bir kaç haftadan bir kaç aya kadar geçen süre sonunda kanda tesbit edilebilir. Bu süre geçmeden yapılan testlerde antikor gösterilemeyebilir. HASTALIK ÖLÜMCÜL OLDUĞUNA GÖRE ERKEN BİLİNMESİNDE NE FAYDA VAR ? Erken tanı, müdafaa sistemleri tamamiyle işlemez hale gelmeden müdahale imkanı verir. Bu sayede hastalıksız süre uzatılmış olur. Böylece AIDS'in kesin tedavisinin bulunabilmesi durumunda (son araştırmalar bunun mümkün olabileceğini gösteriyor) taşıyıcıya yaşama şansı tanınmış olacaktır. DETAYLI BİLGİ İÇİN BAŞVURABİLECEĞİNİZ TELEFON NUMARALARI 0(362) 457 60 00/2424 (24 saat) AIDS Savaşım Derneği-İstanbul: (212)533 47 73 AIDS Savaşım Derneği Ankara Şubesi: (312) 310 80 47 AIDS ile Mücadele Derneği-İzmir: (232) 478 05 40 Türkiye Aile Planlaması Derneği AIDS Bilgi Hattı: (312) 435 20 47 *AIDS Savaşım Derneği Ankara Şubesi broşüründen hazırlanmıştır. Kaynak : İnfeksiyon.org
  2. wherthus

    AIDS NEDİR ?

    AIDS NEDİR ? Ölümcül bir hastalığa verilen addır. İnsanın bağışıklığını yitirmesini tanımlayan Acquired Immuno Deficiency Syndrome kelimelerinin baş harflerinden oluşmuştur. İnfeksiyonlarda hastalığa karşı koymada yetersizlik ve hastalıkla savaşamama durumunu belirtir. NASIL BULAŞIR? Her türlü cinsel ilişki en önemli bulaşma yoludur. Homoseksüel ve biseksüel (her iki cinsle de ilişki kuranlar) arasında daha yaygınsa da son yıllarda heteroseksüel ilişki (kadın-erkek) ile bulaşma, bilhassa gelişmekte olan ülkelerde. hızla artmaktadır. BUNUN DIŞINDA BULAŞMA YOLU YOKMUDUR? Cinsel geçişin dışında bulaşmaya sebep olan iki ayrı yol daha varsa da bugünkü yayılımdan asıl sorumlu olan cinsel geçiştir. Diğer yollardan biri kanla geçiştir. AIDS virüsü taşıyan bir şahsın kanıyla kirlenmiş her hangi bir kesici cismin derimizi delmesi veya AIDS virüs'ü ihtiva eden kan veya kan ürününün alınmasıyla geçer. Kan veya kan ürünleri uzun süredir kontrol edildiğinden artık bu yolla AIDS'e yakalanmak son derece nadirdir. Üçüncü yol AIDS'li anneden çocuğuna geçmesidir. PEKİ CİNSEL YOLLA NASIL GEÇİYOR ? Meni (döl) ve vajen ifrazatı virüs taşır. Virüsün mukoza ve zedelenmiş dokudan girişi enfeksiyona sebep olur. Zorlu ilişkide doku zedelenmesi bulaşmayı arttıran etkendir. NASIL KORUNULUR ? Güvenli cinsel ilişki kurarak korunabilirsiniz. Bundan kastımız; Eş değiştirmeyin. Tanımadığınız şahıslarla cinsel ilişkiye girmeyiniz. Tam koruyucu olmamakla birlikte mutlaka kondom (kaput)kullanınız. Hiç bir şekilde steril olmayan şırınga, ustura ve jilet, delici, kesici aletleri kullanmayın, paylaşmayın, Her hangi bir nedenle eğer cildinize kan değerse sabun ve su ile iyice yıkayın. (sağlam deriden virüs bulaşmaz.) SAĞLIKLI GÖRÜNEN KİŞİLERDEN AIDS BULAŞIR MI? Sağlıklı görünen fakat HIV virüsü taşıyanlar hastalığın bulaşmasında en büyük etkendir. AIDS'Lİ VEYA AIDS VİRÜSÜ TAŞIYANLARLA HER TÜRLÜ TEMASTAN KAÇINMALIMIYIZ ? Hayır, AIDS taşıyan hastalarla normal yaşam düzeni içindeki temaslarımızla hastalık bulaşmaz. Umumun kullanımına açık tuvalet,telefon gibi araçların kullanılması, Bu şahıslar tarafından hazırlanmış veya dağıtılmış yemeklerin yenmesi, AIDS'li bir şahıs tarafından çatal, bıçakla yemek yenmesi, Aynı toplu taşıma vasıtalarında seyahat. Hatta başka hastalıkların geçmesine sebep olan el sıkma, öpüşme gibi temaslarla veya öksürük ve aksırıkla dağılan tükürüğün yüzümüze gözümüze gelmesiyle AIDS virüsü bulaşmaz. Yazılı ve sözlü basın "Ülkemizin şanslı olduğunu, homoseksüel ilişkilerin yaygın olmadığını " söylemektedir. "AIDS'li ve AIDS virüsü taşıyanların sayısının düşük olduğunu" bildirmektedir. Bu tedbirli davranmada gevşemeye neden olmamalıdır.
  3. İnfertil Çiftlere Başa Çıkma Önerileri -------------------------------------------------------------------------------- Hazırlayan: Dr. Gülşen Ak Akdemiz Üniversitesi Ansalya Sağlık Yüksek Okulu Öğretim Görevlisi Infertilite çocuk isteyen çiftler için stresli bir olay ve çiftlerin ilişkisini yıpratan bir durumdur. Her iki eş için psikolojik olarak tehdit edici, duygusal olarak stresli, ekonomik olarak pahalı, tanı ve tedavi amacıyla yapılan işlemler nedeniyle acı veren karmaşık bir yaşam krizidir. Infertilite tanısı, çiftlerin evlilik yaşantısında daha önce nasıl başa çıkacaklarını bilmedikleri bir kriz getirebilir. Bir kriz olarak infertilite hem bireysel, hem de evlilik ilişkisi içinde başa çıkılması gereken bir durumdur. Infertil çiftlerin başa çıkmasına yardım etmek ve yönlendirmek amacıyla bazı pratik öneriler geliştirilmiştir. Bunlar aşağıda belirtilmiştir: - Stres ile başa çıkma becerileri kazanmanız tedavinize destek vermeniz anlamına gelecektir. - 30 yaşın üzerinde ve altı aydan daha uzun süredir gebe kalamıyorsanız ya da 30 yaşın altında ve bir yıldan daha uzun süredir gebe kalamıyorsanız bir sağlık kuruluşuna başvurunuz. - Eşiniz ile açık olarak iletişim kurmanın yollarını belirleyiniz. Infertilite tanısına ikinizin de farklı tepkileri olabilir. Infertilite ile ilgili birlikte danışmanlık almalı ve tedavi olmalısınız. Eşinizin sizi anlamasını beklemek yerine, infertilite hakkındaki duygularınız ve tedaviniz hakkında konuşunuz. Eşiniz ile birlikte tedavi planı düzenleyiniz. Eşiniz ile aranızdaki yakınlığı ve dostluğu geliştirmeye çalışınız . - Infertilite ile ilgili öğrenebildiğiniz kadar bilgi öğrenin ve en iyi tedaviyi seçiniz. - Hemşireniz/doktorunuz sizi bilgilendirmek için her zaman hazırdır. Bunun yanında kitaplar, dergiler, internet ve destek gruplar size bilgi sağlayabilir. Sorularınız yanıtlandıkça sıkıntınız azalacaktır. - Çevrenizdeki insanlar infertilite ve tedavisi konusunda yanlış bilgilere sahip olabilir. Onlar bazen sizi üzecek, duygusuz ve anlayışsız sözler söyleyebilir. Bu nedenlerle stresiniz artabilir. Onun için çevrenizdeki insanları, infertilite ve tedavisi ile ilgili bilgilendiriniz. - Infertilite deneyimleyen diğer insanlarla konuşunuz. Başka insanların da sizin gibi aynı duyguları yaşıyor olması, sizin yalnız olmadığınızı ve bu sorunun yalnızca sizin başınıza gelmediğini düşündürür. Bu da sıkıntınızı azaltır. Bunun için infertilite destek gruplara katılabilirsiniz. Bununla birlikte infertilite sorunu olan ve bu sorunu çözümleyen diğer insanlarla konuşabilirsiniz. - Size destek olan arkadaşlarınız, aile bireyleri ya da bir danışman ile duygularınızı, düşüncelerinizi ve problemlerinizi paylaşınız. Herkesin sizi anlamasını beklemeyiniz. Onlar sizin desteğe gereksiniminiz olduğunu düşünemeyebilir. Çevrenizdeki kişilerle, açık dürüst ve girişken iletişim kurunuz. - Duygularınızı bir kağıda yazınız. Kendinize olan beklentilerinizi inceleyiniz. Çaresizlik ve kontrol kaybına neden olan infertiliteyi anlamaya çalışınız. Kendinize, eşinize ve arkadaşlarınıza karşı duyduğunuz öfkenizi ve size etkilerini öğreniniz. Öfkenizi kontrol etmeye çalışınız. - Infertiliteyi işlerinizden ayrı bir konu olarak düşününüz. Normal planlarınız dışında plan ve zaman tablosu yapınız. Planladığınız şeyler olmadığı zaman hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. - Duygularınızı kabul edip, onaylayarak, emosyonel olarak ağrılı tutumlardan kaçınmak için "artık yeter" dediğiniz zamanlar olabilir. Bu potansiyel üzüntülü durumlarla yüzleşmek için, önce stresi düzeltiniz ve ortaya çıktığı zaman hazırlıklı olunuz. Anksiyete ve depresyon periyodları yaşayabilirsiniz. Bunun için de kendinize zaman tanıyınız. - Stresli aktiviteleri bırakın. Aşırı alkol, sigara ve uyaranları almaktan kaçınınız. Her zaman gebe kalmak için seks yapmayınız. Fertil olmayan zamanlarda da zevk için seks yapınız. Gebe kalmaya çalışarak seks yaptığınız için de kendinizi suçlu hissetmeyiniz. Unutmayınız, çocuk yapmak için seks yaptığınız için siz kötü bir insan değilsiniz. Bu olması gereken bir durumdur. - Eğer tedavi olmak bunaltıyorsa, yaşamınızı yeniden düzenleyiniz. Umutsuz, çaresiz, kontrolsüz olmak yerine gebe kalmaya çalışmaktan vazgeçiniz. Tedaviye ara veriniz. Kendinizden hoşlanın ve olabildiğince gülünüz. Eşiniz ile birlikte yaşamınızın bu döneminde kendinize zaman ayırın ve kendiniz için anlamlı/güzel şeyler yapınız. - Fiziksel ve emosyonel stresi azaltmak için banyo, derin solunum, gevşeme egzersizleri, spor, yoga ve meditasyon yapınız. - Kendinize yeni uğraşılar bulunuz. Dikkatinizi başka şeylere yöneltiniz. Gönüllü derneklere katılarak, yardıma gereksinimi olan insanlara, hayvanlara yardım ediniz.
  4. İnfertilite -------------------------------------------------------------------------------- Hazırlayan: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Yardımcı Üreme Teknikleri Merkezi İNFERTİLİTE NE DEMEKTİR Çiftlerin bir yıllık süre içerisinde çocuk istemeleri ve korunma yöntemi kullanmamalarına rağmen gebeliğin olmamasına infertilite denir. Türkiye'de ve dünyadaki çiftlerde yaklaşık %15 oranında infertilite sorunu vardır. EN YAYGIN OLARAK GÖRÜLEN İNFERTİLİTE NEDENLERİ KADINA AİT NEDENLER Çiftlerin %40-50'sinde infertilite nedeni kadına aittir. a. Yumurtlamaya ait nedenler: Olgun yumurta hücresinin gelişmemesi, yumurtlama olmaması, yeterli kalitede yumurta üretilememesi. b. Rahim ağzına ait nedenler: Enfeksiyon, tümör, salgı yetersizliği. c. Rahime ait nedenler: Rahmin olmayışı, rahmin şekil bozukluğu ( rahim içinde perde olması) , bazı myomlar. d. Tüplere ait nedenler: Tüplerin olmaması, doğuştan tıkanıklığı, geçirilmiş enfeksiyon, ameliyat, endometriozis gibi nedenlere bağlı yapışıklıklar sonucunda meydana gelen tıkanıklıklar gibi yumurta iletimini bozan nedenler. e. Diğer nedenler: Endometriozis olarak adlandırılan rahim içini döşeyen hücrelerin rahim dışında bulunması, bağışıklık problemleri, üreme organları bozuklukları, psikolojik ve cinsel problemler. ERKEĞE AİT NEDENLER: Çiftlerin %40-45'sinde infertilite nedeni erkeğe aittir. sperme ait bozukluklar : a. spermde sayı ve hareket azlığı, şekil bozukluğu ( sayı 20 milyonun, ileri hareket % 50'nin, normal yapıda sperı7ı % 14'ün üzerinde ise sperm normal kabul edilebilir) b. Erkek üreme sisteminde erkek tohum hücrelerinin geçişini etkileyen bir tıkanıklık c. Varikosel, hidrosel, torbalara inmiş fıtık, inmemiş test.is. d. Diğer nedenler: Enfeksiyonlar, travmalar, hastalıklar, psikolojik ve cinsel problemler . HEM KADIN HEM ERKEĞE AİT NEDENLER: Çiftlerin %20-25'inde infertilite nedeni hem kadına hem erkeğe aittir. a. Yumurtlama sorunu & sperm sayısı azlığı b. Tüplerde enfeksiyon & spermin yapı bozukluğu ve benzeri durumlar. AÇIKLANAMAYAN İNFERTİLİTE: İnfertil çiftlerin yaklaşık %10-15'inde infertilite nedenini açıklayacak herhangi bir neden bulunmamaktadır. Kadın ve erkek araştırıldığında, gebeliğin oluşmasına engel olabilecek herhangi bir problemin saptanamadığı olgulardır . YARDIMCI ÜREME TEKNİKLERİ: Çocuk sahibi olma konusunda herhangi bir problemle karşılaşan çiftlerde çeşitli tetkikler ile bu olumsuzluğun nedeni araştırılır. Belirlenen nedene yönelik çeşitli ilaç tedavileri ya da cerrahi tedavi uygulanır. Bu girişimlerden sonuç alınamadığı taktirde, yardımcı üreme teknikleri olarak da bilinen Tüp Bebek mikroenjeksiyon veya TESE yöntemlerine başvurulur. Çiftlerin çoğu için bu yöntem en son ve en iyi ümit kaynağıdır. İN VİTRO FERTİLİZASYON VE EMBRİYO TRANSFERİ (IVF-ET) NEDİR ? In vitro fertilizasyon; kadının yumurtalıklarından bir ya da daha çok sayıda olgun yumurta hücresinin alınarak, bunların kadının eşinden alınan sperm ile vücut dışında özel bir ortamda döllenmesidir. Embriyo transferi ise döllenen bu yumurtaların rahime yerleştirilmesidir. IVF ET YÖNTEMİNİN UYGULANDIĞI DURUMLAR · In-vitro fertilizasyon · Herhangi bir nedenle tüpleri tıkalı ya da hasar görmüş kadınlarda, · spermleri sayıca az ya da sperme ait yapısal bozuklukların olduğu durumlarda, · Erkek ya da kadına ait bağışıklık problemlerinde, · · Bazı endometriozis olgularında, · · Nedeni açıklanamayan infertil çiftlerde uygulanır. IVF ET YÖNTEMİNİN UYGULANMADIĞI DURUMLAR · Rahmi herhangi bir nedenle olmayanlara (Doğuştan yada ameliyat ile) · Yumurtalıkları olmayan ve yumurtlaması imkansız olan kadınlara uygulanmaz MİKROENJEKSİYON (ICSI) ve TESE YÖNTEMİ NEDİR ? Yumurtalıklardan alınan yumurtanın içerisine tek bir spermin laboratuarda enjekte edilerek döllenmenin sağlanması işlemidir. Eğer erkek sperm üretemiyor ise testislerden sperm alınması (biopsi ile) işlemine TESE denir. MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNİN UYGULANDIĞI DURUMLAR · IVF -ET yöntemi ile döllenmenin gerçekleşmediği durumlar · Sperm sayısı ve hareketinin az olduğu durumlar · Sperme ait yapı bozukluklarının olduğu durumlarda uygulanır IVF-ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİ KAÇ DEFA DENENMELİDİR? 10 -12 defa deneme yapılabilir. Eşlerin fizyolojik ve psikolojik açıdan hazırlanmalarını sağlamak iç in 2-4 ay ara verilerek uygulanmaktadır. IVF-ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNDE BA,SARI ŞANSI NEDİR ? Her bir denemede başarı şansı %20-25'dir. Yani bu yöntemi deneyen 100 çiftten sadece 20-25 tanesi gebe kalabilir. Başarıda en önemli etken, yöntemlerin bu konuda yeterli bilgi, tecrübe ve isteğe sahip personel ile yeterli donanıma sahip ve her türlü yeniliği uygulayabilecek bir merkezde yapılmış olmasıdır. IVF - ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNDE ÇOĞUL GEBELİK OLASILIĞI NEDİR? Çoğul gebelik şansı az da olsa artmaktadır. İkiz ve üçüz olasılığı normal gebeliğe göre daha fazladır. Çünkü gebelik şansını arttırmak için, birden fazla (ortalama 3-4 ) döllenmiş yumurta (embriyo), rahime yerleştirilir. IVF -ET MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNİN BEBEK ÜZERİNE ZARARLI BİR ETKİSİ VAR MIDIR? Bu yöntem ile gebe kalanlar ile normal yolla gebe kalan kadınların çocuklarında anomali olasılığı açısından bir fark olmadığı belirlenmiştir. IVF - ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNİN MALİYETİ NEDİR? Bu yöntemlerin uygulanması pahalıdır. Kliniğimizde bir hastaya maliyeti ortalama 1000-1500 Amerikan dolarına mal olmaktadır. IVF -ET YADA MİKROENJEK5İYON YÖNTEMLERİNDE BAŞKA ERKEĞİN SPERMİ YADA BAŞKA KADININ YUMURTASI KULLANILABİLİR Mİ? Ülkemizde yasalar buna izin vermemektedir, bu açıdan başka kadının yumurtası ve başka erkeğin sperminin kullanılması söz konusu değildir. IVF -ET yöntemi ile döllenmenin gerçekleşmediği durumlar Sperm sayısı ve hareketinin az olduğu durumlar Sperme ait yapı bozukluklarının olduğu durumlarda uygulanır IVF-ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİ KAÇ DEFA DENENMELİDİR? 10 -12 defa deneme yapılabilir. Eşlerin fizyolojik ve psikolojik açıdan hazırlanmalarını sağlamak iç in 2-4 ay ara verilerek uygulanmaktadır. IVF-ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNDE BAŞARI ŞANSI NEDİR ? Her bir denemede başarı şansı %20-25'dir. Yani bu yöntemi deneyen 100 çiftten sadece 20-25 tanesi gebe kalabilir. Başarıda en önemli etken, yöntemlerin bu konuda yeterli bilgi, tecrübe ve isteğe sahip personel ile yeterli donanıma sahip ve her türlü yeniliği uygulayabilecek bir merkezde yapılmış olmasıdır. IVF - ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNDE ÇOĞUL GEBELİK OLASILIĞI NEDİR? Çoğul gebelik şansı az da olsa artmaktadır. İkiz ve üçüz olasılığı normal gebeliğe göre daha fazladır. Çünkü gebelik şansını arttırmak için, birden fazla (ortalama 3-4 ) döllenmiş yumurta (embriyo), rahime yerleştirilir. IVF -ET MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNİN BEBEK ÜZERİNE ZARARLI BİR ETKİSİ VAR MIDIR? Bu yöntem ile gebe kalanlar ile normal yolla gebe kalan kadınların çocuklarında anomali olasılığı açısından bir fark olmadığı belirlenmiştir. IVF - ET YADA MİKROENJEKSİYON YÖNTEMİNİN MALİYETİ NEDİR? Bu yöntemlerin uygulanması pahalıdır. Kliniğimizde bir hastaya maliyeti ortalama 1000-1500 Amerikan dolarına mal olmaktadır. IVF -ET YADA MİKROENJEK5İYON YÖNTEMLERİNDE BAŞKA ERKEĞİN SPERMİ YADA BAŞKA KADININ YUMURTASI KULLANILABİLİR Mİ? Ülkemizde yasalar buna izin vermemektedir, bu açıdan başka kadının yumurtası ve başka erkeğin sperminin kullanılması söz konusu değildir.
  5. Grip olmamak için haftada iki kez seviş.. Soğuk havalar kış gribini tetikliyor. Uzmanlar güçlü bağışıklık sistemi için düzenli bir cinsel hayat öneriyor. Avrupa ve Türkiye'de hava sıcaklığının hızla düşmesi beklenirken, uzmanlar kış gribi salgınına karşı uyarıyor. Kapı kolu, merdiven tırabzanı gibi ortak kullanım alanlarında saatlerce yaşayabilen grip virüsü, 24 saat içinde hastalığa sürüklüyor. Hem ellerle yüze dokunarak burun ve göz bölgesine taşınarak ve hem de teneffüs edilen havayla bulaşan virüs, bir hapşırık ya da öksürükle milyonlarca mikrobun yayılmasına neden oluyor. 48 saat içinde hızla çoğalan kış gribi virüsü burun ve boğazda bulunan hücrelere işliyor. Kanda bulunan akyuvarların virüsü atmak için yoğunlaşmasıyla başlayan "yanma" gribin ilk işareti olarak biliniyor. Virüsün yayılarak kendini gösterdiği ikinci ve üçüncü günde, burun bölgesinde duyulan yanma, öksürük, nezle ve boğaz ağrısına neden olan prostaglandin isimli bir hormonu tetikleyerek, hastalığın vücuda yayılmasına yol açıyor. Kan damarlarının burun bölgesinde şişmesi burunda tıkanıklığa neden olurken, vücutta yorgunluğa yol açan cytokins isimli proteini üreten akyuvarlar; iştahsızlık, kas ağrıları ve ateş yapıyor. İlerleyen günlerde ise, akyuvarlar virüsü yenmeyi başarırken, diğer hücreler de interferon üreterek savaşa katılıyor. HAFTADA İKİ KEZ CİNSEL İLİŞKİ Vücudun direnç kazanmasıyla öncelikle grip virüsünün yayılması önleniyor. Onu izleyen iki hafta içinde, akyuvarların güçlenmesiyle enfeksiyona karşı vücut korunmaya alınıyor. Yaygın olarak bilinenin aksine, kış gribini başlatan en büyük etken ıslak saçla dışarı çıkmak değil, hastalarla yakın temas... Kış gribi virüsüne karşı, tavuk suyuna çorba öneren Nebraska Üniversitesi araştırmacıları, haftada iki defa cinsel ilişkiye girmenin de bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ileri sürüyor 17/11/2004
  6. Uzmanlar, beslenme, hava, su kirliliği ve çalışma ortamı gibi nedenlerle erkeklerde sperm sayısında geçen yüzyıla göre yüzde 50'den fazla düşüş olduğunu belirtiyorlar. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Tıraş, Türkiye'de kısır çiftlerin sayısının diğer ülkelerle hemen hemen aynı olduğunu belirtti. Tıraş, korunmayan çiftlerde bir yıl içinde çocuk sahibi olamama oranının yüzde 15 olduğunu bildirdi. Kadınlarda kısırlık nedenlerinin bazı hastalıklara bağlı olduğunu anlatan Tıraş, yumurtalık kisti olanlar, ağrılı adet görenler, infertilite problemi yaşayanlar, karın içinde yapışıklık gibi problemi bulunan kadınlarda kısırlık riski görülebileceğini ifade etti. Türkiye'de genellikle kadınların, ''sen kısırsın, çocuğun olmuyor, yeniden evleneceğim'' diyerek suçlandıklarını belirten Prof. Dr. Tıraş, aslında erkekte sperm sayısının az olması nedeniyle de çocuk sahibi olunamayabileceğine işaret etti. Prof. Dr. Tıraş, erkeklerde sperm sayısında geçen yüzyıla göre yüzde 50'den fazla düşüş olduğunu bildirdi. Dünya Sağlık Teşkilâtı (DST) verilerine göre, erkeklerde geçen yüzyılda 1 mililitre menide ortalama 40-60 milyon sperm varken, şu anda bu sayının alt sınırının 20 milyon kabul edildiğini ifade eden Tıraş, bunun nedeni olarak daha çok çevre kirliliği üzerinde durulduğunu bildirdi. Tavukları ve bazı hayvanları beslemekte kullanılan yemlerin içine hormon konulduğunu, bu hormonların erkek vücudunda östrojen (kadınlık)hormonuna dönüştüğünü söyleyen Tıraş, ''Erkekler böylece kadınlık hormonu almış oluyorlar'' dedi. Tıraş, bunun da erkekte sperm sayısını azalttığını bildirdi. Sperm azalmasının bir nedeninin de su kirliliği olduğunu, özellikle denizlerdeki kirlilik nedeniyle kabuklu deniz hayvanlarında civa, nikel gibi ağır metallerin biriktiğini anlatan Tıraş, midye ve diğer kabuklu deniz ürünlerinde biriken ağır metallerin erkekler için çok tehlikeli olduğunu ve sperm sayısını azalttığını ifade etti. Çok sıcak ortamlarda bulunmanın sperm üretimini olumsuz etkilediğini belirten Tıraş özellikle fırınlarda çalışan veya çok saunaya giden kişilerde sperm sayısında azalma olduğunu bildirdi. Prof. Dr. Tıraş, ''Çünkü testisler vücut dışında daha az ısı istiyorlar'' dedi. Bunun dışında uzun yol şoförlerinde sürekli oturmaları nedeniyle sperm sayısında düşme görüldüğünü bildiren Tıraş, uzun süre bisiklete binenlerde de sperm sayısında önemli düşüklükler saptandığını kaydetti. Tıraş, erkeklere şu önerilerde bulundu: ''Sauna gibi sıcak ortamlarda çok fazla bulunmamaya dikkat edin. Sürekli oturarak yapılan bir işiniz varsa, önleminizi alın. Uzun süreli bisiklet kullanmayın. Hormonlu yemlerle beslenen tavuk ve diğer hayvanların etini, kirli denizden çıkan kabuklu deniz hayvanlarını yememeye özen gösterin.''
  7. Bu amaçla telkin edilen egzersizlerin başında ‘başla-dur’ (start-stop) metodu gelmektedir. Bu metodda erkek kendi durumunu, beden fonksiyonunu gözleyip, dönülmez yola giriş anını iyi belirlemeli ve bu ana odaklanmalıdır. Kendi iç değişikliklerini iyi tanıması ve vücudunun kontroldan çıkarak üstünden atlayıp orgazma ulaşacağı eşiğe yaklaşmakta olduğunu fark etmelidir. Bunun için gevşemek ve kendi bedenine konsantre olmak gerekir. Eşinin cinsel tepkilerini, kendine karşılık verişini düşünmeden, adete kendini bedenine hapsedip, cinsel uyarılarla kendinin çözülüşünü seyretmelidir. Bu şekilde boşalma olmadan önce sevişmeyi, cinsel uyarılmayı durdurur. Zirveye varıp hızlı bir inişe geçmek üzere dağın dik yamacından gittikçe yükselirken, tam zirve öncesi yeniden geriye doğru kayarcasına orgazmdan uzaklaşır. Biraz durup geri kayışını iyice gördükten sonra yeniden sevişmeye, uyarılmaya başlar. Her sevişmede bu şekilde dört, beş denemeden sonra boşalacak şekilde kendini gevşek bırakır. Uyumlu bir eşin yardımıyla uygulanan başla-dur tekniği iyi sonuç vermektedir. Bu yöntemlerle sonuç alınamazsa, bir terapistin kontrolunda eşlerin birlikte yerine getirebileceği uygulamalar vardır. Bu uygulamalar eşlere tarif edilerek ‘ev ödevi’ şeklinde yapmaları istenir. Öncelikle cinsel birleşme yasaklanıp erkeğin boşalma refleksini kontrol etmeyi öğrenmesini sağlayacak egzersizler yaptırılır. Herhangi bir kaydırıcı kullanmaksızın kuru olarak eşinin elle penisi uyarması istenir. Birkaç denemeden sonra bu uyarmada kaydırıcı kremler kullanılması önerilir; ancak uyarı yine elle yapılır. Tüm bu uyarılarda yukarıda anlatıldığı şekilde dönüşümsüz orgazm eşiğine varmadan uyarı kesilip duyarlığın azalması beklenir. Burada erkek yeteri kadar sakinleştiğini eşine belirterek yeniden uyarıya başlamasını sağlar. Dolayısı ile bu egzersizlerde ne zaman başlanacağı ve ne zaman durulacağını bilmek için eşlerin iyi iletişim içinde olmaları gerekir. Görüldüğü gibi bu egzersizler esnasında cinsel ilişkiye devam edilmekte ama cinsel birleşme (duhul) yasaklanmaktadır. Eşler cinsel ilişkilerini cinsel birleşmeye hedefli bir eylem olarak ele almaktan uzak duracaklardır. Erkek dönüşümsüz ana yaklaştığını iyi fark etmeyi öğrenip, heyecanını daha iyi kontrol altına aldığı ve gevşemeyi öğrendiği zaman ikinci basmak ödeve geçilir. Hareketsiz ve tamamen gevşemiş bir şekilde sırt üstü yatar vaziyette iken eşi eliyle bir iki kez başla-dur egzersizini uyguladıktan sonra, kadın üste çıkar ve oturur vaziyette penisin vajen içine girişi sağlanır. Bu esnada eşlerin her ikisi de heyecana kapılarak hareket etmekten kaçınırlar. Bu sükunet erkeğin kendisini tamamen gevşemiş ve boşalmanın kontrol altında olduğunu hissetmesine kadar devam eder. Sonra kadın, erkeğin orgazma giden seyahatte bulunduğu yeri kontrol ederek vücut hareketleri ile uyarmaya başlar. Bu esnada erkek sakin olmalı ve kendi durumu ve bulunduğu düzeyle ilgili olarak gerekirse kadını yönlendirmelidir. Kalçalarından eli ile tutarak kadının hareketlerini kolaylıkla kontrol edebilir. Bu tür egzersizler yardımı ile öğrenme haftalarca sürebilmektedir. Bu konuda eşlerin istekli ve sabırlı olmaları gerekir. Erken boşalma yakınmasıyla doktorunuza başvurduğunuzda, bu egzersizlerle ilgili çok daha detaylı ve kapsamlı bilgiler edineceğinizi umarız. Bu egzersizler sonucunda boşalmada yeteri kadar geciktirme sağlanınca, ‘iyileştim’ ön yargısı ile hareket etmek doğru değildir. Israrla vurguladığımız gibi erken boşalma bir hastalık olmadığına göre, boşalmanın geciktirilmesi, bir hastalıktan kurtuluş değildir. Böyle bir yargı, ardından gelen cinsel ilişkilerde öğrenilenlerin ihmal edilmesiyle heyecanın artmasına ve sorunun tekrarlamasına yol açabilir. Aslında en doğru olanı, erkeklerin boşalma kontrolü sağlamayı öğrenmesi ve bu tecrübelerini her cinsel ilişkide kullanmaya çalışmasıdır.
  8. Son zamanlarda depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçların yan etki olarak boşalmayı geciktirdiği fark edilmiş ve bu ilaçlar tedavide kullanılmaya başlanmıştır. Bu ilaçlardan hastalar yarar görmektedir. Ancak boşalma kontrolunda sırf ilaca dayalı bir tedavi yararlı olsa da, ömür boyu ilaç kullanmanın zorluğu nedeniyle cazip görülmemektedir. Aslında boşalmayı kontrol edebilme bir öğrenme sorunudur. Hastanın bu öğrenimine yardımcı olmak amacıyla ilaçla tedavi edilmesi, veya daha doğru bir ifade ile, tedaviye ilaç eklenmesi doğru bir yaklaşımdır. Yani esas olan, erkeğin kendini ve eşini memnun edecek şekilde boşalmasını kontrol edebilmeyi öğrenmesidir. Prezervatif kullanılmasının boşalmayı geciktirmede yararlı olduğunu ifade edenler vardır. Doğum kontrol yöntemi olarak kullanılmıyorsa, sırf boşalma kontrolü için prezervatif kullanılması çok cazip gelmemektedir. Asıl problem, erken boşalmanın bir hastalık olarak kabul edilmesindedir. Erken boşalma tanısına yol açan boşalma zamanı ile ilgili erken ve geç kavramları göreceli olduğuna göre, erkeğin orgazm olarak boşalabilmesi, ister geç kabul edilsin ister erken, cinsel işlevin doğal olduğunu gösterir. Genç ve yeni evli olanlar başta olmak üzere erkeklerde çok sık görülen erken boşalma yakınması, yanlış bir şekilde, cinsel işlev bozukluğu olarak kabul görmektedir. Bu yaklaşım doğal bir olayı bir hastalığa dönüştürmektedir. Olay bir bozukluk, bir hastalık kabul edilince, bu yakınmayla doktora başvuran erkekler, verilecek bir ilaçla tedavi edilecekleri beklentisi içine girerler. Her erkeğin aynı duyarlıkta olmadığı, aynı cinsel tepkiyi vermediği bir gerçektir. Yukarıda belirtildiği gibi, fazla cinsel heyecan duyan ve psikolojik anksiyete içindeki erkekler daha erken boşalır. Öyleyse, boşalmayı kontrol etmek öğrenimi içinde öncelikle cinsel heyecanı yatıştırma ve sakinleşmek gelir. Hem zihnen hem bedenen gevşemek, sakinleşmek önemli oranda yardımcıdır. Sık cinsel birleşmede bulunmak boşalma aralarını ve dolayısı ile duyarlılığı azaltacaktır. Cinsel birleşme anında erkeğin pozisyonunun boşalma üzerine etkisi vardır. Bu yüzden bazı pozisyonlarda boşalma daha hızlı olmaktadır. Erkeğin üstte olduğu klasik cinsel birleşme pozisyonu (misyoner pozisyonu) boşalmanın geciktirilmesi için elverişli bir pozisyon değildir. Daha rahat olduğu, kolay gevşeyebildiği ve efor harcamadığı bir pozisyonda erkek boşalmasını daha rahat kontrol edebilir. Tedavi için önerilen en basit yöntem, sevişme esnasında erkeğin boşalma anına yaklaştığını hissettiği zaman, penisin ucunu (glans) iki parmağı arasında sıkarak vücuttaki cinsel heyecanın azalmasını bir süre beklemesi ve yeteri kadar gevşedikten sonra tekrar sevişmeye başlamasıdır. Bu yöntem uygulanırken bekleme anında derin derin nefes alınmasının da yararı olmaktadır.
  9. Bu soruya cevap verebilmek için önce kısa bir şekilde erken boşalmaya yol açan veya zemin hazırlayan etmenlere bir göz atmakta yarar görüyorum. Erkeğin boşalmasını hızlandıracak çeşitli etmenler söz konusudur. Ne kadar genç olursa, o derecede erken boşalması beklenir. Yine heyecan düzeyine bağlı olarak ve bununla ilişkili bir şekilde eşinin daha istekli, uyarıcı olması ve heyecan uyandırması ile boşalma süresi kısalır. Önceki boşalmadan sonra aradan geçen süre uzunsa, erkeğin boşalmasını kontrol etmesi zorlaşır ve daha çabuk orgazma ulaşır. Birleşme esnasındaki gidip gelmeler hızlandıkça boşalma ihtimali de artar. Kaygılı, sinirli ruh hali erken boşalma nedenleri arasındadır. Sonuçta yeni evlenmiş, uzun süredir veya hiç cinsel ilişkide bulunmamış, genç, cinsel heyecanı yüksek, istekli bir adam, biraz heyecanlı, biraz tedirgin bir şekilde hızlı bir cinsel birleşmeye meylederse erken boşalma riski altındadır. Evliliklerin çoğunda böyle anlar olması hiç de şaşırtıcı olmamalıdır. Peki karşılıklı memnuniyet içinde bir cinsel hayat sürdürürken birden ortaya çıkan erken boşalma sorunu neden oluyor? Cinsel ilişkide rol alan tüm fizyolojik olayların zihinsel fonksiyonların ve duyguların kontrolü altında olduğunu unutmamak gerekir. İnsan cinsel işlevi yerine getiren bir robot değildir ki, programlandığı şekilde devam etsin. Her şey normal seyrinde giderken bir akşam eve günün stresinden bunalmış, yorgun ve sıkıntılı bir halde gelmiş bir erkek düşünün. Eşiyle cinsel ilişki içine girdiği zaman dahi bir yığın sorun zihnini kurcalamaya devam ediyor. Kısa süren bir sevişme erken boşalma ile sonlanıyor. Daha sonraki gecelerden birinde eşiyle tekrar yatağa girdiğinde aynı stresi yaşamıyor, ama bu sefer acaba yine başarısız mı olacağım, boşalmamı kontrol edebilecek miyim? gibi sorular aklına geliyor. Bu kaygı söz konusu şahsın öncekinden daha erken boşalmasına yol açacaktır. Böylece bir kısır döngü içine girer: başarısızlık korkusunu takip eden performans anksiyetesi ve onun sonucunda yine başarısızlık olan bir kısır döngü. Tedavi Girişimleri Boşalmayı geciktirmek amacı ile çeşitli ilaçlar denenmiştir. Lokal uyuşturucu kremler veya spreyler bunların başında gelmektedir. Ancak sadece penisin üzerindeki sinir uçlarını uyuşturmak fazla yarar sağlamaz. Ereksiyon ve ejekülasyonun tüm otonom sinir sistemini ilgilendirdiğini unutmayalım. Esas büyük cinsel organın iki bacak arasında değil, iki kulak arasında olduğunu söyleyenlerin iddiasını hafife almamak gerekir. Ayrıca bu tür ilaçlar, lokal uyuşturucu etkisi ile boşalmayı geciktirmekten çok penisin duyarlığını azalttığı için, temastan duyulan cinsel zevki azaltmaktadır. Bu lokal uyuşturucu maddeler cinsel birleşme esnasında vajen duvarından emilerek bu dokuların hassasiyetini azalttıklarından, kadının orgazm olmasında gecikmeye yol açmakta ve sorunu adeta pekiştirmektedir. Bu yüzden bu tür sprey ve kremler tıbbi pratikte çok yaygın kullanım alanı bulmamaktadır.
  10. Altmış yaşındakilerin ise yaklaşık olarak 12 günde bir cinsel birleşmede bulundukları belirlenmişti. Bu sayıların tümü evli kadınlar için geçerli olmakla birlikte erkekler için söz konusu olan sayılar bunların hemen aynıydı. Yine Amerika Birleşik Devletleri'nde 1938 tarihinde Terman adında bir araştırmacı tarafından yürütülen bir çalışmada yirmibeş yaşının altında çiftlerin ayda 7'den fazla cinsel birleşmede bulundukları, buna karşılık otuzbeş ile kırkdört yaş arasında bunun ayda dörde düştüğü, ellibeşten yukarı yaştakiler arasında ise ayda birden biraz fazla olduğu gözlenmişti. Bu konuda yapılan araştırmalarda genellikle Anglo-Sakson ülkelerinde yaşayan kadın ve erkeklerin davranışları incelenmiştir. Bu yüzden elde edilen sonuçların tüm insanlar için geçerli olmayacağı düşünülmelidir. Başka toplumlarda ve yeryüzünün başka bölgelerinde yaşayan insanların cinsel birleşme sıklığının kayda değer farklılıklar göstermesi doğaldır. Tarihin geçmiş dönemlerinde cinsel birleşme sıklığı konusunda yasaklama getiren ilk dinsel kısıtlamalar arasında Hindu'ların Manu yasaları gelir. Burada ayın sadece iki haftasının cinsel zevklere ayrılması gerektiği belirtilmektedir. Eski çağların yasa yapıcılarından Zerdüşt'e göre dokuz günde bir cinsel birleşmede bulunulmalıydı. Ünlü Yunan yasa koyucusu Solon ise ayda üç defaya izin veriyordu. Kuran, bu konuda haftada biri önermekte, Musevilerin Tevrat'ı ise kişilerin meslek ve yaşlarına göre ayrıntılı tanımlamalarda bulunmaktaydı. Tevrat, fazla bedensel güç harcamadan çalışan genç erkeğe günde bir cinsel birleşme hakkı tanırken, kendini bilime adamış bir kimsenin bu zevki ancak haftada bir tadabilmesini öngörüyordu. Bu sıralamada ortalama işçinin konumu, haftada ikiyle belirlenerek ortalarda yer alıyordu. Yukarıdaki saptamaları "Cinselliğin Rııhbilimi" adlı yapıtında alıntı olarak veren Havelock Ellis, cinsel birleşme sıklığının içinde yaşanan ortamdaki cinsel uyarım miktarıyla orantılı olacağı tezini ileri sürüyordu. Uyarımlar arttıkça, kişilerin cinsel birleşmede bulunma olasılıkları da artacaktı. Ellis, yine aynı yapıtın bir başka yerinde birleşme sıklığıyla ilgili kuralların bütünüyle erkeklerce yaratılmış kurallar oluşuna dikkati çekiyordu. Eğer tarih boyunca kadınlar da bu konuda bir söz hakkına sahip olabilselerdi, cinsel birleşme sıklığıyla ilgili kuralların çok daha büyük değişkenlik göstereceği açıktı. Örnek olarak da kocasına, hamile olmadığı zamanlar ayda bir birleşme fırsatı tanıyan kraliçe Zennube'den ve evlilikte günde altı kezin en uygun olduğunu açıklayan bir Aragon kraliçesinden söz ediyordu. Gerçekten de cinsel birleşmenin kadında, erkekte olduğu gibi büyük yorgunluğa yol açmadığı konusundaki pek çok ortak görüşün ışığında, kadınların cinsel birleşme açısından çok farklı yetiler ortaya koyabildikleri düşünülmektedir.
  11. İnsanlar cinsel birleşmede bulunmanın zamanını somut, pratik ve sıradan gerekçelere göre belirleyebilmektedir. Yeryüzünün hemen her yerinde kadın ve erkekler sevişme zamanı olarak genellikle geceyi seçerler. Çünkü ancak gece olduğunda gündelik kaygılardan uzaklaşmak mümkün olur. Günün bu saatlerinde kişinin zorunlu olarak yerine getirdiği görevler sona erer, haz alacağı bir başka konuya yönelebilir. Üstelik aile içinde gece, çocukların yattıkları, dolayısıyla ortadan çekildikleri bir zamandır. Yalnız bu kuralın dışında kalan bir grup vardır. Bunlar, öğle yemeği saatlerinde eve giden esnaf ya da memur kişilerdir. Bu erkeklerin kendilerine ve eşlerine öğle yemeği ile birlikte cinsel doyum için de bir fırsat yakaladıkları bilinen bir gerçektir. Fakat böyle bir olanak ancak yemek için bu zamanı ayıran kimseler için söz konusudur. Toplumun daha üst katmanlarında yer alan iş adamları, yöneticiler, öğle yemeği saatlerini de daha çok iş ilişkilerine ayırmaktadır. Pazar günleri de çalışan insanlar için cinsel birleşmeye ayrılmış bir gündür. Pazar öğleden sonraları dinlenmeye çekilindiğinde ya da bu dinlenme gününün sabahında yataktan geç kalkma sırasında yapılmış olan çocuklar az değildir. Ortalama Avrupalının haftada bir, Pazar günleri cinsel birleşmede bulunduğu, haftanın başka günlerinde ise gece 10-11 gibi erken saatlerde yatarak bir sonraki gününe hazırlanmayı seçtiği söylenir. Cinsel birleşmenin sıklığı konusunda tarihin çeşitli dönemlerinde geçerli olmuş kuralların, yasaların ve din buyruklarının yerini günümüzde tüketim toplumuna özgü çalışma yaşamının kuralları almaktadır. Kinsey'in birlikte çalıştığı ekibin yürüttükleri araştırmalarda cinsel birleşme sıklığının bireylerin ait oldukları yaş grubuyla bağlantılı olduğu ortaya çıkmıştı. Yirmi yaşının altında evlenmiş genç kadınlarda haftalık ortalama birleşme sayısı üç iken, otuz yaşındakilerde bu, haftada 2.2'ye, kırk yaşındakilerde haftada bir buçuğa, elli yaşındakilerdeyse haftada bire düşüyordu.
  12. En çok şikayet edilen cinsel sorunlar neler? Cinsel hayat niçin önemlidir? Neden cinsel problemler insan hayatını bu denli etkiler? Güncel problemler nelerdir? En çok şikayet edilen cinsel sorunlar nelerdir? Bunlara kısaca teker teker cevap vermeye çalışalım... Hayatın başlangıcı cinsellikle olur. Cinselliğin boyutu çok yönlüdür. 1. Haz verir. 2. Hormonsal aksın dönmesini sağlar, mutluluk hormonlarını arttırır. 3. Genel iyilik hali sağlar, vücudun diğer fonksiyonlarının düzenli çalışmasına yardımcı olur. 4. Psisik problemlerin düzenlenmesine yardımcı olur. 5. En önemlisi yeni bir canlının meydana gelmesini sağlar. Hayatın ahenkli bir düzen içinde olması için aksamaların minimal düzeyde olması gerekir. Bir insanın hayatında kalp fonksiyonları, sindirim fonksiyonları ne kadar önemliyse ürogenital sistem fonksiyonları da o derece önemlidir. Yeni bir insanın hayatında herşey var fakat cinsellik yoksa bunun da belirtileri veya sonuçları bir şekilde ahengi bozmaya yetecek kadar önem taşır. Cinsellikle var fakat cinsel fonksiyonlarda aksama varsa bunun da sonuçları insan sağlığına olumsuz yansımalar yapar. Cinsel fonksiyonlardaki aksamalar şu şekilde görülebilir. Erken boşalma, vaginismus, sertleşme kusurları, frigidite, libido kaybı, disparoni... Erken boşalma sorunu evli çiftler arasında zannedildiğinden fazladır. Çünkü bu tür sorunlar sır olarak saklandığı için gerçek sayısı hiçbir zaman bilinemez. Erken boşalma, beraberinde kadında orgazm olamama sorurunu getirir. böylece eşler arasında şiddetli geçimsizliğe neden olur. Vaginismus da söylenmeyen, gizlenen sorunlardan biridir. Hep çözülecek diye beklenir, evlilikte seneler geçer, sorun hiçbir şekilde yardımsız çözülemez. Bunun için jinekolog ve psikolog işbirliği içinde olmalı ve sorunu birlikte çözmeye çalışmaladırlar. Sertleşme kusurları genç veya yaşlı her yaş grubunda görülebilen ciddi bir problemdir. Sertleşme kusuru organik bir sebebe bağlı olabildiği gibi psikolojik sebeplerle de olabilir. Geçici olabildiği gibi kalıcı da olabilir. Şeker hastalığı, damar sertliği, sistemik hastalıklar, hipertansiyon, kalp hastalığı, böbrek hastalıkları gibi organik sebepler sertleşme kusuruna yol açan başlıca hastalıklardır. Sürekli kullanılan bazı ilaçlar da bu problemlere yol açabilir. Frigidite kadınlardaki cinsel isteksizlik olun bir çeşit sertleşme sorudur. çünkü isteksizlik olduğu için zaten uyarılara cevap verememekte ve cinsel birleşmeye hazırlanma dönemi normal olamamaktadır. Libido kaybı geçiçi ve kalıcı olabilir. Başangıçtan itibaren hiç libida olmaması frigidite olarak adlandırılır. Sonradan olan libido kayıpları psikolojik, organik veya kullanılan bazı ilaçlara bağlı olabilir. Cinsellikte psikolojik durumun rölü çok önemlidir. Aynı şekilde cinselliğin de psikolojik durum üzerinde pozitif etkisi vardır.
  13. Hazırlayan:Prof. Dr. Şükrü Hatun, Kocaeli Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı Ergenlik dönemindeki duygusal değişiklikler Seks ve büyüme Kendine bakmayı öğrenmek Ergenlik dönemindeki duygusal değişiklikler Ergenlik döneminde daha önce belirtilen fiziksel değişiklikler yanında bir çok duygusal değişiklik olur. Başkalarının sizin hakkınızdaki düşüncelerini daha fazla merak etmeye başlarsınız. Daha çok kabul görmek ve sevilmek istersiniz. Yaşamınızın bu döneminde başkalarıyla olan ilişkileriniz değişmeye başlar. Bazıları daha önemli, bazıları önemsiz hale gelir. Ailenizden daha çok ayrı kalmaya ve kendi yaşıtlarınızla birlikte olmaya başlarsınız. Hayatınızı etkileyecek kararları kendiniz alamaya başlarsınız. Bir çoğunuz vücudunuz konusunda bir imajı geliştirir (çok uzun, kısa, ince vs.) Çünkü ergenlikle birlikte bir çok değişiklik olmuştur ve siz hem kendi vücudunuzda olanlara hem de başkalarındaki değişikliklere dikkat edersiniz. Unutmayın ki herkesin ergenliği birbirlerinden farklıdır. Sonra herkes birbirini yakalar. Seks ve büyüme Ergenlikle birlikte cinsellikle daha çok ilgilenirsiniz. Bakmak, dokunmak veya bir şeyler düşünmek kalp hızınızı arttırır, vücudunuzda sıcaklık ve ürperti hissedersiniz. Bunlar tamamen normaldir. Kendinize aşağıdaki soruları sorabilirsiniz: Ne zaman birisiyle flört edeceğim? Ne zaman birisini öpeceğim? Cinsel ilişkiye ne zaman hazır olacağım? İlişkilerimde seks olacak mı? Mastürbasyon normaldir ve size herhangi bir zararı olmaz. Bir çok kız ve erkek mastürbasyon yapar, bir kısmı ise yapmaz. Cinsel olarak aktif hale gelmeye karar vermek karmaşık bir konu olabilir. Bir taraftan seksin tehlikeleri konusunda bir çok uyarı işitirsiniz, diğer taraftan filmler, tv, gazeteler ve hatta afişler seksin iyi olduğunu söyler. Gerçekte ise seks hayatın bir parçasıdır ve diğer parçaları gibi iyi de olabilir, kötü de. Bu tamamen size ve seçimlerinize bağlıdır. Ergenlik devam ederken bir çok kaynaktan seks konusunda mesajlar gelir ve kendinizi basınç altında hissedersiniz. Bunların nereden geldiğini bilirseniz daha kolay baş edebilirsiniz. Medya: Yazılı ve görsel medyada seks konusunda bir çok görüntü vardı r ve bunlarda seks yapmanın doğru bir düşünce olduğu fikrine kolaylıkla sahip olursunuz. Seks filmler, TV gösterileri, dergiler ve müzik sıklıkla seks yapmanın herhangi bir riski olamadığını anlatır. Bu mesajların sizi tümüyle etkilemesine izin vermeyin. Gerçek yaşamda seks çok riskli olabilir. Kendi vücudunuz: Seksle ilgilenmeniz tamamen normaldir. Ergenlik insanın cinsel bakımdan gelişmesini tamamladığı dönemdir. Ergenlik dönemindeki cinsel arzular çok güçlü olabilir. Bütün mesele sizin bu arzuları kontrol etmeniz ve onların sizi kontrol etmesine izin vermemenizdir. Unutmayın ki seks birisiyle ilişkinin tek yolu değildir. Birlikte yürümek konuşmak, ellerini tutmak, sarılmak ve dokunmak güçlü duygular hissettiğiniz birisine yakın olmanızı sağlayabilir. Arkadaşlarınız: Size “herkes onu yapıyor” gibi veya seks yapanlar “cool” gibi görünebilir. Belki seks yapınca grup içinde daha popüler olacağınızı düşünebilirsiniz. Bununla birlikte insanlar seks hakkında konuşmayı severler ve yapmadıkları halde sanki seks yapıyormuş gibi konuşabilirler. Birisi siz seks yapmadığınız için sizinle arkadaş olmak istemezse o muhtemelen herhangi bir yolla değerli arkadaş olamıyor demektir. Arkadaşlarınızın veya bir kimsenin sizinle seks yapma konusunda konuşmasına izin vermeyin. Bu doğru olduğunda sizin vereceğiniz bir karardır, arkadaşlarınızın değil. Cinsel ilişkiye girme veya girmeme konusunda karar verirken en önemli konu artık onu hep yapacağınız kararıdır. Bunun için karar verirken zaman ayırmanız ve ailelerinizle onların inanışları/değerleri konusunda konuşmanız gereklidir. Ciddi ilişkilerde seks için yetişkin olmayı beklemek ve ilişkinin sorumluluklarını kabul etmek iyi bir fikir olabilir! Belki gençliğinizi hamilelik veya ölümcül hastalık korkusu olmadan geçirmek hoşunuza gidecektir. Bununla birlikte seks yapmaya karar verirseniz sizin için hangi doğum kontrol yönteminin doğru olacağı konusunda doktorunuzla konuşmanız gereklidir. Prezervatif kullanılacaksa klamidya, Herpes ve AIDS gibi hastalıkların bulaşmasını önleyen lateks prezervatiflerin kullanılması uygundur. Kendine bakmayı öğrenmek Erişkin olduğunuzda sağlıklı kalmanızı sağlayacak bir çok karar almak durumunda kalacaksınız. Doğru beslenme, egzersiz, yeteri kadar dinlenmeye ergenlik döneminde önem verilmelidir. Kendiniz ve verdiğiniz kararlar hakkında iyi şeyler düşünmeniz de önemlidir. Vücudunuza bakmayı, sıkı çalışmayı, sağlıklı kalmayı ve kendinizi sevmeyi öğrenmeniz gereklidir
  14. Son 10 yılda erkeklerde sperm sayısı ve kalitesi ciddi oranda azaldı, kısırlık arttı Araştırmalara göre, kısırlığa yol açan etkenlerden biri de çinko eksikliği. Özellikle proteinli gıdalarda bulunan çinkonun eksikliği, erkeklerde kısırlık tehlikesi yaratıyor. Kısırlık sorunu olan erkeklerdeki çinko seviyesi, diğerlerine oranla düşük çıkıyor Bu kişilere çinko takviyesi yapıldığında ise sperm üretimi ciddi oranda artıyor Kısırlık, gün geçtikçe daha fazla insanı ilgilendiren bir sağlık sorunu. Uzmanlar, erkek kısırlığının son 10 yılda arttığını, erkeklerde sperm miktarı ve kalitesinin ciddi şekilde düştüğünü söylüyor. Zeynep Kâmil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Klinik Şefi Doç. Dr. Cem Fıçıcıoğlu, bu konuda çarpıcı rakamlar veriyor: "Dünya Sağlık Örgütü normal sperm sayısını 20 milyon ve üstü olarak kabul ediyor artık. Oysa bir zamanlar bu rakam 50 milyondu." Fıçıcıoğlu, bu azalmanın özellikle çevresel 'toksinlere' bağlı olduğunu belirtiyor. Kısırlığın nedenleri arasında, yanlış beslenmeden sigaraya, çevre kirliliğinden birtakım enfeksiyonlara pek çok etken sayılıyor. Uzmanlar, önlem olarak yaşam ve beslenme tarzına dikkat edilmesini öneriyor. Örneğin, çinkonun cinsel sağlık açısından en gerekli elementlerden biri olduğu belirlendi. Eksikliği, kısırlığa yol açabiliyor. Alman Beslenme Cemiyeti'nin yaptığı araştırmaya göre, vücuttaki çinko eksikliği sperm üretimini ve kalitesini düşürüyor, çocuk sahibi olma şansını azaltıyor. Araştırmacı Daniela Rösler'in verdiği bilgiler durumu açıkça ortaya koyuyor: Kısırlık sorunu olan erkeklerin kanındaki çinko seviyesi, kısırlık sorunu olmayan erkeklere oranla çok daha düşük. Ayrıca çinko eksikliği, erkeklik hormonu testosteronun salgılanmasını da engelliyor. Doç. Dr. Cem Fıçıcıoğlu da çinko ile üreme sağlığı arasındaki ilişkiye vurgu yapıyor: "Çinko büyüme, cinsel gelişme ve üremede gerekli bir element. Serum ve semen değerleri, kısır erkeklerde kısır olmayanlara göre çok daha düşük. Çinko, sperm yapımında pozitif etkiye sahip. Dolayısıyla üretkenlik üzerinde etkili. Çinkonun ağızdan kullanıldığı tedavilerde, seminal sıvı çinko değerleriyle beraber sperm hareketliliğinin de arttığını gösteren çalışmalar var." Vejetaryenler dikkat! Çinko ile üreme sağlığı arasındaki ilişki, dünya çapında başka araştırmalarda da saptandı. Örneğin Liverpool Erkek Kısırlığı Kliniği'nde kısırlık sorunu olan 33 erkek üzerinde yapılan araştırmada, belli bir süre ağızdan çinko tedavisi görenlerde sperm sayısının belirgin bir şekilde arttığı görüldü. Hindistan'daki Haryana Tıp Fakültesi'nde 50 kısır ve 25 sağlıklı erkek üzerinde bir araştırma yapıldı; kısır erkeklerde çinko seviyesinin sağlıklı erkeklere göre çok daha düşük olduğu belirlendi. Hollanda'daki Nijmegen Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Dr. Regine Steegers-Theunissen ve ekibinin çalışması da gerçekten ilginç sonuçlar içeriyor. Bu araştırmada, kısırlık sorunu olan 103 erkeğin bir kısmına 26 hafta boyunca folik asit, bir kısmına çinko, bir kısmına ise hem çinko, hem de folik asit takviyesi verildi. En fazla sperm üretimi ise hem çinko, hem de folik asit takviyesi alan erkeklerde görüldü. Araştırmaya katılan erkeklerin sperm üretimi 26 hafta içinde yüzde 74 oranında arttı. Uzmanlar, çinkonun sadece sperm üretiminde değil, daha fazla testosteron salgılanmasında da büyük rol oynadığını ileri sürüyor. Örneğin, ABD'nin Michigan eyaletindeki Wayne Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Bölümü’nde bu konuda bir araştırma yapıldı: Yaş ortalaması 64 olan bir gruba 3-6 ay boyunca verilen çinko takviyesi sayesinde, gruptaki erkeklerde testosteron seviyesinin arttığı görüldü. Bütün bu araştırmalar gösteriyor ki, çinko, cinsel sağlık açısından en gerekli elementlerden biri. Özellikle diyabet hastalarının ve vejetaryenlerin dikkatli olması gerekiyor, çünkü çinko eksikliği en çok onlarda görülüyor. Uzmanlar, bu kişilerin mutlaka çinko açısından zengin gıdalar tüketmelerini ve gerektiğinde çinkoyu hap olarak almalarını öneriyor. Alman Beslenme Cemiyeti, genel olarak yetişkinler için günde 15 mg çinko öneriyor. Çinko kürü yapmak isteyenlere ise üç ay boyunca günde 20-30 mg tavsiye ediyor. Ancak elbette bu, herkes için geçerli bir 'altın kural' değil. Bu miktarlar herkesin bünyesine uygun olmayabilir, çinko haplarını avuç avuç ağzınıza atmadan önce mutlaka doktorunuza danışmanız gerekir.
  15. Sağlık Bakanlığı’nın 2004 Haziran ayı verilerine göre, bunlardan 524’ü AIDS hastası, 1278’i ise taşıyıcı. Ortak enjektör kullanımı, kan ve kan ürünleri transferi, organ ve doku nakli, sağlık personelinin kullandığı kesici ve delici aletler, HIV virüsü açısından yüksek bulaşma riski taşıyor. AIDS, anal ve oral seks ile daha kolay bulaşıyor. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Bakteriyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Dr. Emine Alp, E.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’nde de 1993 yılından bugüne dek 40’ın üzerinde AIDS vakası takip edildiğini ancak, bunlardan sadece 33’ünün verilerine ulaşılabildiğini anlattı. Bu hastaların önemli bir bölümünün erkek olduğunu belirten Alp, “Hastalar arasında heteroseksüel bulaşma ilk sırada yer alıyor. Ancak, önemli bir kısmının nasıl bulaştığı bilinmiyor. 5 kadın vakamız vardı. Bu kişiler de hastalığı HIV ile enfekte olan eşlerinden almışlardı” diye konuştu. Emine Alp, HIV virüsünün alınmasından sonraki 1-6 hafta arasında akut enfeksiyon geliştiğini belirterek, “Akut enfeksiyon dönemi, dahaçok üst solunum yolu enfeksiyonu benzeri şikayetlere neden olur” dedi.
  16. Cinsel ilişkiden sonra korunuyoruz Okey tarafından Türkiye genelinde gerçekleştirilen Method Trend araştırmasının sonuçları cinsel ilişkiye girme ve ilk prezervatif kullanma yaşı gibi konularda Türkiye’deki eğilimi ortaya koyuyor. DİE verileri, Türkiye’de evlilik yaşının kadınlarda 15 yaşına altına kadar indiğini gösteriyor. Türkiye’de kadınların yüzde 0.2’si 15 yaşın altında, yüzde 28’i 15-19, yüzde 18’i 25-29, yüzde 5’i 30-34, yüzde 1’i ise 40-44 yaşları arasında evleniyor. 2000 yılı Method Trend araştırmasında ilk cinsel ilişkiye girme yaş ortalaması incelendiğinde erkeklerin 18, kadınlarınsa 20 yaşında ilk cinsel ilişkiye girdiği görülüyor. 2004 yılında yapılan aynı araştırmaya göre ortalamanın erkeklerde 17, bayanlarda 18’e kadar düştüğü göze çarpıyor. Pazar geneli ilk prezervatif kullanma yaşı açısından incelendiğinde, kullanıcıların çoğunluğunun ilk prezervatifi “18-20 yaş” aralığında kullandığı görülüyor. Cinsel ilişkiye girme ortalamasının erkeklerde 17, bayanlarda 18’e kadar düştüğü dikkate alındığında Türkiye’de ilk prezervatif kullanımının ilk ilişkiden sonra olduğu ortaya çıkıyor. Türkiye geneli Method Trend çalışmasından elde edilen bilgiler bireylerin yüzde 35’inin korunma yöntemlerine başvurduğunu, yüzde 14’ünün ise henüz cinsel ilişkiye girmediğini ortaya koyuyor. Araştırmaya göre 15 yaş üstü bireylerin yüzde 51’i herhangi bir korunma yöntemi kullanmıyor.
  17. wherthus

    Seks yogası

    Seks yogası Cinsel enerji, en yaratıcı enerjidir. Eğer derinliklerine bakarsanız, büyük ve yaratıcı olanaklarını görebilirsiniz. Seksin sadece küçük bir yanı çocuklarınızı size sağlamış olmasıdır. Öteki, yani daha yüksek yanı, sizin sonsuzlukta yaşayabilmenize imkan oluşturmasıdır. Cinsel enerji, yaşam enerjisidir. Bedenin gerçeğini kavrayan kişi, evrenin gerçeğini de kavrayacaktır." Uzakdoğu kökenli "seks yogası" olan "tantra"nın felsefesini özetleyen bu cümleler Uzakdoğulu bilge Bhagwan Shree Rajneesh'e, takipçileri tarafından kullanılan adıyla Osho'ya ait, "Okşanırken tatlı prenses, sevişmeye ebedi yaşam gibi katıl", "Öteki yalnızca bir kapıdır. Bir erkekle sevişirken aslında varoluşun kendisiyle sevişiyorsun", "Seks yalnızca başlangıçtır, son değildir. Ama başlangıcı kaçırırsan, sonu da kaçırırsın". Bu cümleler de seksi temel enerji olarak alıp, onu dönüştürme ve yaşamı daha doyumlu bir hale getirme yöntemlerini içeren seks yogasının özünü anlatıyor. Zamanımızda cinselliğimizle yüz yüze gelmek konusunda önceki dönemlere kıyasla daha çok ilerleme kaydediyoruz. Sigmund Freud ve takipçilerinin çalışmaları, "cinsel tabu"cular ve toplumsal hayatın "gönüllü ahlak polisleri" gibi, insanların seks yaşamlarının karanlık köşelerde, utanç içinde yerine getirilmesi gereken müstehcen, onur kırıcı ve önemsiz bir şey olarak tanımlama eğiliminde olanları, yollarından döndürdü. Batı'da seks ancak Freud'dan sonra daha rahat bir şekilde açığa çıkabildi. Oysa binlerce yıl önce Uzakdoğu, seks konusundaki kompleksleri aşmış ve onu yaşamın bir parçası olarak kabullenmişti. Seks yogasında, kadın ve erkeğin cinsel ilişkisi, insan yaşamının tamamlayıcı bir parçası ve daha gelişmiş bir insan ırkına doğru evrimsel gelişmenin bir parçası olarak algılanıyor. Sevgi, şefkat, saygı, onur ve kutsallık, insanın daha göze görünür olan diğer fiziksel nitelikleri kadar, onun bir parçası olarak görülüyor. Seks yogasmda dişi, erkekten daha aşağı değil, biri diğerine zıt değiller; fakat her ikisi de yaşamın daha yüksek, daha tam ve daha derin zevklerini yansıtan bir birliği arıyor ve buna ulaşıyorlar. Seks yogası, bu birliğe hazırlanmak için eğitim ve disiplin sağlıyor. Bu bilgi, kadim tantra bilgeliğine' dayanıyor. "Tantra yoga", insan cinselliğiyle ilgilenen tek yoga türü. Karmaşanın yerine zevk, çaresizliğin yerine umut sunuyor. Hem de izlediği yöntemler ve öğrettiği adımlarla sadece yatakta değil; hayatın her alanında. Seks ayininden utanmayalım 20 yıldan uzun bir süre jinekoloji ve psikosomatik tıp konusunda çalışmalar yapan, cinsel isteksizlik ve iktidarsızlık gibi pek çok konuda araştırmaları bulunan Omar Carrisun, "Tantrik düşünce ve yöntemler, doğru eşle, doğru zamanda ve doğru bir zihin durumunda yapılan cinsel birleşme, yaşamda yeni bir boyuta giden kapıyı açmanızı sağlar" diyor ve şöyle devam ediyor: "Günümüzde çok fazla erkek ve kadın kendilerini aslında hoşlanmadıkları kişilerle cinsel birleşme yaşamak zorunda hissediyorlar. Bu deneyimi, asgari bir zevk, azami bir yetersizlik ve hüsran duygusu hissederek aynı kişiyle ya da farklı eşlerle tekrarlıyorlar. Oysa seksin bir zorunluluk değil de seçim olduğunu, eşlerin de utanç verici, yavan bir süreçteki bir piyondan daha değerli ve arzulanabilir olduğunu düşünselerdi, ıstırapları sona ererdi." Seks yogası öğrencileri olan guruların söylediklerine göre, tantranın cinsel prensiplerini içten bir şekilde inceleyip uygularsanız, cinsel birleşmenin tacı olan kendinden geçme anını, şimdi bildiğiniz gibi kısacık birkaç saniyeden bir saat ya da daha fazla bir zamana yayabilirsiniz. Bu aslında uzatmadan da öte. "Tantrik seks", yorgunluk ye tükenmeyle değil, tam gevşeme ve yeniden canlanmayla sona eriyor. Osho, seks yogasının temelleri olan "sutra"ları şöyle sıralıyor: "Birinci sutraya göre, cinsel birleşme süresince, başlangıçtaki ateşi korumaya özen gösterin ve ateşi sonlandıran közleri önleyin, ikinci sutra'ya göre kucaklaşma anı duyularınızı yapraklar gibi sarsıyorsa, kiminle kucaklaştığınıza bakmadan kendinizi bu sarsıntıya bırakın. Üçüncü sutraya göre hiç bir dokunuş olmadan, sadece birleşmeyi hissetmenin bile bir dönüşüm olduğunun farkına varın." Osho, tantra felsefesini gündelik hayatın bir parçası yapmanız için başka birkaç öneride daha bulunuyor: "Uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşını görüp sevindiğinizde, bu sevinci her yanınıza sindirin. Bunu, hoş hissettiğiniz pek çok farklı anda yapabilirsiniz. Öfkelendiğiniz zaman sizde bu öfkeyi uyandıran insana odaklanmayın; öfkenize odaklanın. O kişiye içinizde yatan bu gizli gücü açığa çıkardığı için minnet duyun. O sizde bir yere çarptı ve o çarptığı yerde aslında gizli bir yara vardı. Sadece bunun farkına varın. Sonra olumlu ve olumsuz duygularınızla ilgili farkındalıklarınızı kendiniz için kullanın. Farkına varmanız, bir şeyi derinleştiriyorsa bu iyi bir şeydir. Bir şey, farkına varmanız sayesinde yavaş yavaş yok oluyorsa bu kötüdür.” Seksin sekiz yönü Tantrik Hindu metinlerinde cinsel birleşmenin sekiz yönü olduğu anlatılıyor: "Smarnanam" yani düşüncenin sekse odaklanmasına izin vermek, "kirtanam" yani bir başkasıyla seks konuşmak, "keli" yani karşı cinse eşlik etmek, "prekshenam" yani flört etmek, "guhyabhashanam" yani karşı cinsle samimi konuşma yapmak, "sarrtkalpa" yani cinsel ilişki arzusu, "adhyavasayam" yani kendini ona vermek için kesin karar ve "kriyanishpatti" yani fiziksel birleşme. İşte seks yogası, tüm bu aşamaların farkına varmayı, orada gizlenen gücü açığa çıkarmayı ve bedeninizi kullanmayı öğretiyor. Omurganın seks yogasında büyük önemi var. Çünkü omurga, varlığın merkezi ekseni. Her biri farklı sinir sistemlerine bağlı olan omurlar da, omurilikten kuyruksokumuna kadar uzanan merkezi omurilik kanalı da seks yogası için yaşamsal. Çünkü tantra uygulamaları, bu geçit boyunca "kundalini" denilen, uyuyan gizemli gücü, omurganın tabanından başa doğru yükseltiyor. Kundalini, yükselirken beyne doğru giden yoldaki, adlarına "çakra" denilen, yedi güç merkezini harekete geçiriyor. Çakralar Uzakdoğu bilimlerine göre insanların yaşam enerjilerini aldığı ve beden içinde döndürürek dağıttığı yerler. Eğer seks yogası yapmak istiyorsanız, nefes alma tekniklerini öğrenmelisiniz. Gün içinde çok kısa aralar dışında nefes her iki burun deliğinden eşit olarak akmıyor. Bunun yerine yaklaşık 24 dakika boyunca sol burun deliğinden çıkıyor, sonra bu kadar süre için sağ burun deliğine geçiyor. Omurgadaki sağ ve sol oluklarda yer alan enerji kanalları, burun deliklerine kozmik enerji taşıyorlar. Sağ burun deliğinden akan akım eril, elektrikli, sıcak ve astral görüşe göre ateş kırmızısı renginde. Gurular bunu "güneş nefesi" diye adlandırıyorlar. Sol burun deliğinden akan yaşamsal hava ise dişi, manyetik, serin ve astral görüşe göre soluk beyaz renkte. Buna "ay nefesi" deniyor. Seks yogası konusunda deneyimli olanlar, nefeslerinin sağ ya da sol burun deliğinden akışını kontrol ederek günlük hayatlarındaki pek çok konuya hükmedebiliyorlar. Örneğin genel olarak fiziksel çaba, tutku, kuvvet ya da mücadele içeren tüm eylemler, seks, aktif sporlar, kumar ve hile ya da yarışmalar, nefes sağ burun deliğinden akarken kişiye başarı vaad ediyor. Müzik yapmak, dans, ibadet, herhangi bir konuda kursa başlamak, bilimsel çalışmalar, tohum ekmek, düğün törenleri gibi aktivitelerse, nefes sol burun deliğinden akarken daha doyurucu oluyor. Tantrayı ileri düzeyde uygulayanlar nefes akışını sadece irade ile kontrol edebiliyorlar. Tantrik metinlerde, gün doğumundan gün batımına kadar sadece sol burun deliğinden, gün batımından gün doğumuna kadar da sağ burun deliğinden nefes alınmasının hastalıkları uzak tuttuğu. Ömrü uzattığı ve bilgelik bahşedeceği de iddia ediliyor. Nefes akışına hakim olmak, tüm tantra uygulamalarında işlevsel bir devamlılık sağlıyor. Hindistan ve Tibet'te neredeyse guru sayısı kadar farklı nefes alma tekniği var. Ama tüm seks yogası yöntemlerinin üç soluma aşamasıyla ilişkisi bulunuyor: Nefes alma, tutma ve nefesi verme. Temel nokta, bu soluma döngüsünün üç anı arasında doğru oran kurarak ahenk sağlamak. Çünkü nefes almak, insanın bioritminin formunu da belirliyor. Solunum oranını yavaşlatıp hızlandırırsanız hem fiziksel, hem de" zihinsel değişiklikler ortaya çıkıyor. Tantracılar, düşüncelerini kontrol etmek istedikleri kişinin solunum oranına dikkat ederek, istedikleri herhangi biriyle telepatik iletişim kurabiliyorlar. Hatta bu şekilde diğer kişinin soluma hızını artırabiliyor ya da yavaşla tabiliyorlar. Renklerin sekse etkisi Hindistan ve İran'daki ilk gizemcilik okullarından bazılarında müritler yıllar boyunca tek bir rengin doğasını ve etkisini incelerlermiş. Örneğin mor ışık, dişi hormonların faaliyetini artırıyor, kırmızı ışık erkek üreme organlarını harekete geçiriyor. Seks yogasının asıl odak noktasını oluşturan gizli cinsel birleşme ayinine hazırlananlar, arınma safhasında renkleri kullanıyorlar. İnsan bedenindeki yedi enerji merkezi yani çakra, yedi renge karşılık geliyor. Kuyruk sokumunun olduğu kök çakra kırmızı, göbeğin iki parmak altındaki çakra sarı, göğüs kafesinin altındaki güneş çakrası sarı, kalbimizin olduğu yerdeki çakra yeşil, boğazımızın bulunduğu yerdeki çakra mavi, alnımızın ortasındaki çakra çivit ve kafamızın tepesindeki çakra mor renge sahip. Nefes ve renkler kadar sesin de tantrada büyük önemi var. Yapılan araştırmalar bir araba kornasından çıkan 90 desibellik bir gürültünün bile kalbe pompalanan kan miktarını iki katına çıkardığını ortaya koymuş. Tantraya göre alfabenin her harfin çıkarmamızı sağladığı sesin, bir enerji titreşim gücü bulunuyor. Örneğin tantra metinlerine göre "Om" sesi tüm yaradılışı kapsıyor. Güç sözlerinin en büyüğü olarak kabul edilen bu söz, doğru bir şekilde söylendiği zaman bedende ve zihinde ahenk ve denge yaratıyor. Sesler üzerinde deneyimler yaşamak, tantrayı öğrenen kisiye kendi iç sesini duyma ve farklı iç seslerin ne anlama geldiğini ayırt edebilme yeteneği kazandırıyor. Koku eğitimi de tantranın önemli adımlarından biri. Her yaşamın kendine özgü bir kokusu bulunuyor. Kötü bir yaşam da tıpkı azizlerin yaşamı gibi belli bir koku yayıyor. Bir keresinde ünlü Fransız dedektifi Vidocq şöyle demiş: "Beni bin kişilik bir kalabalığın ortasına koyun. Sadece koku duyusuyla ahlak yasalarını ihlal edenleri ayırt edeyim." Vidocq, suç içeren her mesleğin kendine özgü bir kokusu olduğunu ve kendisinin bunları ayırt edebildiğini söylüyordu. Mesleğindeki sürekli başarısı belki de bunun bir kanıtıydı. En afrodizyak kokular Tantraya göre koku, insanın en eski içgüdüleri olan seksi ve dini güdüleri etkilemenin en kadim yolu. Güzel kokuların gizli gücünü bilen eski uygarlıklardaki rahipler ve büyücüler bedene sürülen yağları ve değerli merhemleri öyle güçlü bir şekilde hazırlamışlar ki, bunların bir kısmının kokusu binlerce yıl dayanmış. Kokunun gücünün en büyük ispatı ünlü fahişelerin ve büyüleyici kadınların tarihlerinde yer alıyor. Hem kutsal, hem de din dışı edebiyat, erkekler üstündeki tuhaf güçlerini çoğunlukla sihirli parfüm sanatına borçlu olan İsrail kralı Ahab'ın karısı İzabel, Samson'un Delilah'sı, Kleopatra, Kraliçe Josephine gibi kadınların hikayeleriyle dolu. Shakespeare, "Antomus ve Cleopatra" adlı oyununda Nil kraliçesinden şöyle bahsediyor; "O kadar parfüm sürmüştü ki, rüzgarlar sevdalanmıştı". Örneğin seks açısından en ünlü kokulardan ve afrodizyak yönü çok güçlü olan tek bir misk tanesi bile, hacminde dikkate değer hiçbir eksiklik olmadan birkaç milyon küp havayı kokutabiliyor. Ama tek damlası bir odayı uzun süre kokutan miskin yarım kilosu 40 bin dolara satılıyor. Her zaman misk kokusuyla dolu dantel bir mendil taşıyan Kraliçe Josephine'in de en sevdiği kokuymuş bu. Söylentilere göre Napolyon'un tutkusunu alevlendirmek için bunu o kadar çok kullanırmış ki, dairesinin duvarlarından yıllar sonra bile bu koku yayılıyormuş. Sesk yogası uzmanlarının da özellikle kullandığı kokular var. Onlar kokulardan, kundalini enerjisinin çöreklendiği kuyruk sokumunu uyarmak için yararlanıyorlar. Seks ayinlerinde daha çok misk, yasemin, paçuli, hint sümbülü, sandal ağacı ve safran kullanıyorlar. Bazı tantracılar cinsel ritüeller sırasında partnerlerinin bedenlerinin farklı bölümlerini farklı parfümlerle sıvıyorlar. Eller için yasemin yağı, yanak ve göğüsler için paçuli, kasıklar için misk, uyluklar için sandal ağacı ve ayaklar için de safran. Siz de bunu sevişirken deneyin; ancak sentetik kokulardan kaçının. Bu yöntemleri iyi bilmenin ötesinde iyi bir seks yogası uygulayıcısı olmak istiyorsanız, tutkuları, tembelliği, asılsız bilgiyi ve öfkeyi de aşmış olmanız gerekiyor. Benzer şekilde zeki, duyularını kontrol edebilen, tüm varlıkları incitmekten kaçınan, her zaman ve herkese karşı iyi olan, saf ve inançlı olanlar tantra eğitimine kabul ediliyorlar. Obur, aşırı derecede sekse düşkün, arsız, açgözlü, cahil, ikiyüzlü, zevk düşkünü ve ayyaşlar özel olarak reddediliyorlar. Cinsel birleşme yani seks ayini, ancak uygun bir hazırlanma döneminden ve yeterliliğin ispatlanmasından sonra gerçekleşiyor. Bu süreç genellikle bir yıl alıyor. Seks yogasının cinsel birleşme aşamasına ancak bundan sonra geliniyor. Bu noktada, eğer bu aşamayı birlikte kat ettiğiniz bir eşiniz yoksa kendinize sizin gibi tantrayı öğrenmiş bir partner seçmeniz gerekiyor. Değişik sevişme pozisyonları, orgazm olmamak için kendini tutma yöntemleri ve saatler sürebilen bir teslimiyet, yani asıl eğlence ve gelişim ise bundan sonra başlıyor. Çünkü bu noktadan sonraki birkaç yıl süren deneyim süresince kuyruk sokumundaki kundalininin yılankavi gücü, doğal bir şekilde yukarıya doğru hareket etmeye başlıyor. Bu durum astral bedendeki tüm çakralarınızı harekete geçirse de, en güçlü etki cinsel organlarda yoğunlaşıyor ve bir dereceden sonra tamamen sizi sarmalayan güç ve eylem alanınız olan auranıza boşalıyor. Bu konuyla ilgileniyorsanız Osho'nun Okyanus Yayınları’ndan çıkan "Tantra Öğretisi" ve Omega Yayınları'ndan çıkan "Tantra, Spritüellik ve Cinsellik" isimli kitaplarıyla, Omar Garrison'un Okyanus Yayınları'ndan çıkan "Tantra/Seks Yogası" adlı kitabına göz atabilirsiniz
  18. wherthus

    Seksle ilgili uydurmalar

    Seksle ilgili uydurmalar Seks, özellikle kapalı toplumlarda birçok kişi tarafından konuşulması ayıp sayılmış ve bu durum aşılamayan tabuların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Birçoğumuz yarım yamalak bilgilerle cinselliği yaşarken, kimimiz de doğru bildiklerimizin aslında birer uydurma olduğunu yıllar sonra öğrendik. İşte size seksle ilgili doğru sandığımız yanlışlar; Önceden tanıdığım insanla birlikte olursam prezervatif kullanmama gerek kalmaz Her ne kadar artık televizyonlardan, gazete ve dergilerden sorunsuz ve güvenli seksle ilgili bilgiler edinmek mümkün olsa da prezervatif kullanımı hala ortak bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Birçoğumuz tanığımız ve bildiğimiz insanların güvenli seks için ideal kişi olduklarını düşünüyoruz. Ancak bu yaklışım birçok sorunu da bereberinde getiriyor. Öyle ki bir insanın temiz görünmesi ve güzel kokması onun çeşitli viruslerin taşıyıcı olmadığı anlamına gelmez. Sadece bir insanın dış görünüşüne bakarak daha önceki seks deneyimleri hakkında fikir edinemezsiniz. Bu nedenle güvenli seks için perezervatif kullanmaktan vazgeçmeyin. Eğer partnerim ilişki sırasında geri çekilirse hamile kalmam Bu düşünce ve inanış günümüzde ne yazık ki istenmeyen hamileliklerin birinci nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Birçok güvenilir yöntem varkan bu riskli yöntemi seçmek yine seksle ilgili öğrenmemiz gereken çok şeyin olduğunun kanıtı gibi aslında. Unuttuğumuz bir nokta da spermlerin aslında çok inatçı oldukları. Geri çekme yöntemi, temas sonunda hemen gerçekleşmezse, bir kısım sperm içeri dökülebilir ve bu sebeple gebelik oluşabilir. Böyle bir riskle karşı karşıya kalmamak için daha güvenilir yöntemleri seçmeliyiz. Eğer orgazm olmuyorsam iyi seks de yapmış sayılmam İşte size birçok insan tarafından doğru kabul edilen bir seks uydurması daha. Ancak unutulan bir nokta var ki o da iyi bir seks birçok şekilde olabilir. Bir öpücük, dokunuş ve okşama da heycanlı ve güzel bir seksin yaratıcıları olabilir. Özensiz, acele ve sırf tatmin olmak için yapılan seksle orgazm olmak iyi bir seks anlamına gelmez. İyi bir seks illaki yatağın bir kenarında yaratılan bir ıslaklık hiç değildir. Bu konudaki en üzücü gerçek ise seksin orgazm olmak için yapılması gereken baskı olarak algılanması. Seksten zevk almak için dünyayı sarsan bir orgazm yaşamanıza gerek yok. Erkeğin penisinin boyu çok önemlidir İnsanların fiziksel özellikleri birbirinden farklıdır. Bir erkeğin penisinin küçük olması onun yetersiz olduğu anlamına gelmez. Ve hatta o kişinin değişik seks taktikleri olması onu kadınların gözünde ilah yapabilir. Bu arada birçok kadın büyük penisin ilişki sırasında acı verdiği konusunda da hem fikirler. Erkekler seks için her zaman hazırdır Erkeklerin sahip oldukları testeron hormonu onların seks yaşantılarının gidişatını belirleyen temel faktördür. Teorilere göre bir erkekle kadının sekse olan düşkünlüklerinin çok farklı olması tamamen sahip oldukları hormanlara bağlıdır. Ayrıca seks fiziksel olduğu kadar beyinde de var olan bir olgudur. Kafa olarak buna hazır olmayan bir erkek sekse hazır değil demektir. Hergün masturbasyon yapmak seks bağımlısı olmanın işaretidir Araştırmalara göre erkeklerin yüzde 90'ı ve kadınların da yüzde 75'i masturbasyon yapıyor. Hergün masturbasyon yapmak aşırı sayılabilir ancak bu durum bağımlılıktan çok bir asabiyetin ya da düş kırıklığının işareti olabilir. İnsanlar birbirinden farklı seks dürtülerine sahiptirler. Ve bazı insanlar kendilerini hergün rahatlatma ihtiyacı duyabilirler. Üstelik bunu istedikleri kadar uzun süre devam ettirebilirler.
  19. wherthus

    Yatakta sorun var

    Yatakta sorun var Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği'nce düzenlenen "Cinsellik ve Cinsel Tedaviler 5. Ulusal Kongresi"nde 3 kişiden birinin hayatının bir döneminde cinsel işlev bozukluğu yaşadığı bildirildi. The Marmara Oteli'nde önceki gün başlayan kongrede bilgi veren Doç. Dr. Cem İncesu, Türkiye'de tedavi merkezlerine kadınların en sık başvurma nedenlerinin vajinismus, erkeklerin ise sertleşme sorunu olduğunu söyledi; kadınlarda cinsel isteksizlik ve orgazm bozukluğu sorunlarının, erkeklerde ise erken boşalmanın görüldüğünü belirtti. Başvurular artıyor İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Şahika Yüksel, son 10 yılda cinsel sorunlarla başvuruların arttığına dikkat çekerek, "Artık Türkiye'deki farklı sosyoekonomik gruplardan başvuru oluyor" dedi. Cinsel sorunların terapiyle büyük oranda tedavi edilebildiğini belirten Dr. Nesrin Yetkin, cinsel tedavi merkezlerinin yanı sıra danışmanlık merkezlerinin de artırılması gerektiğini söyledi. Bugünkü halka açık forumda, hastaların cinsel problemleri ile merak ettikleri sorulara yanıt verilecek.
  20. Spermde, üremeyi sağlayan bir protein bulunduğu tespit edildi. Japon bilim adamları, yumurtaların döllenmesini sağlayan proteine, İzumo adının verildiğini ve bu proteinin, üreme tekniklerinde gelişmelere yol açabileceğini bildirdi. Osaka Üniversitesi öğretim görevlisi Masaru Okabe, Nature dergisine yaptığı açıklamada, genetik olarak bu proteini üretmekten mahrum bırakılan fareler üzerinde yapılan araştırmalarda, hayvanların üremeyi tamamlayamadığının görüldüğünü kaydetti. İzumo proteinini ortaya çıkarmak için yapılan çalışmaların 18 yıldır sürdüğü, insan sperminde de İzumo'nun benzeri bir proteinin var olduğu belirtildi.
  21. wherthus

    Kısırlık

    TEDAVİ Erkeklerdeki kısırlık için basit bir çözüm yoktur. Tedavi, yapılacak araştırmalardan elde edilecek sonuçlara dayanır ve yüzgüldürücü bir sonuç elde etmek sebebin ne kadar ciddi olduğuna bağlıdır. Hastalıkların ciddiyetine bağlı olarak, doktorlar basitten karmaşığa doğru giden bir dizi tedaviyi deneyebilirler. Ancak, artık en inatçı erkek kısırlığı sebeplerinin bile en sonunda tıbbi tedaviye yanıt verdiğini söylemek yerinde olacaktır. Birkaç yıl öncesine kadar tek çözümün donor (verici) yoluyla dölleme veya evlat edinme olduğu en ciddi vakalar bile yeni sperm mikroenjeksiyon teknikleriyle başarılı biçimde tedavi edilebilmektedirler. Seçenek yelpazesi geniş olduğundan ve bazı tedaviler her yerde yapılamadığı için, hastaların ve doktorların vermek zorunda oldukları kararlar önemlidir. Eğer tedavinin gerekli olduğuna kadar verilirse, eldeki seçenekler sadece ilaç tedavisi, in vitro fertilizasyon (IVF), cinsiyet hücresinin dölyatağına transferi (GIFT), superovülasyon ve yapay dölleme (IUI) ve intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu tekniği ile döllemedir (ICSI). İlaç Tedavisi Sperm konsantrasyonlarını arttıran veya her bir sperm hücresinin biçimini düzeltecek basit bir ilaç tedavisi yoktur. Bazı ilaçlar, özellikle iktidarsızlığın erkek seks hormonu testosteron eksikliği ile ilişkili olduğu durumlarda iktidarsızlık vakalarına yardımcı olmak üzere başarıyla kullanılmıştır. Buna ilaveten, erkek partnerin hipogonadotropik hipogonadizm olarak bilinen bir rahatsızlığının olduğu (hipothalamus veya beyindeki hipofiz bezleri tarafından testislerde yetersiz veya hiç hormonal bir uyarının olmaması sebebiyle sperm üretemediği) durumlarda testislerdeki uyarılmanın sağlanması için destekleyici hormonlar verilebilir. Bu "üreme" hormonları gonadotropinler olarak bilinir ve kadınlarda yumurta ve erkeklerde ise sperm hücrelerinin gelişimini uyarmak amacıyla hem erkeklere hem de kadınlara verilebilir. In Vitro Fertilizasyon IVF orijinal "test-tüpü" tekniğidir ve dünyada en geniş uygulama alanı bulan yardımcı üreme tekniğidir. Basit anlatımıyla, IVF yumurtalıktan bir veya birden fazla yumurtayı alır, erkek partnerden alınan sperm ile bunları laboratuvarda döller ve ortaya çıkan embriyolardan seçilenleri implantasyon (rahim içine yerleşme) ve gebelik için rahime transfer eder. Her ne kadar IVF, esas kısırlık sebepleri kadındaki tüp tıkanıklığı olan çiftler için geliştirilmiş olsa da, bu teknik, problemleri sperm sayısının ortalamanın altında olduğu veya kötü morfolojili hastalarda da faydalı bulunmuştur. Modern sperm hazırlama teknikleri (yıkama ve kültür) sperm numunelerinin yaşama yeteneğini geliştirebilmekte ve döllenme ihtimalini arttırmaktadır. ICSI gibi son zamanlarda geliştirilen teknikler, ortalama sperm konsantrasyonlarının altında da tatmin edici döllenme ve gebelik oranları sağlamaktadır ve bu da erkek partnerden alınan sperm ile tedavi şansını eskiye göre arttırmıştır. En iyi sonuçlar, dölleme ilaçlarıyla uyarılan ovülasyonla dölleme işleminin aynı zamana denk getirilmesiyle elde edilmektedir. Ancak, bu ilaç tedavisine başlayan doktorların, yumurtalıkta gereğinden fazla yumurtanın gelişmemesini sağlamaları önemlidir. Çok fazla yumurta birden fazla gebelik riskini arttırır. Tüm suni döllenme prosedürlerinde amaçlanan tek bir olgun yumurta oluşturmaktır. Bu, IVF için elde edilen yumurta sayısından çok daha azdır fakat çoğul gebelik riskinin en aza indirilmesini sağlar. Ovulasyon için programlanan zaman civarında, taze bir sperm sıvısı örneği (aynı gün üretilen) hazırlanır ve ince bir kateter vasıtasıyla kadın partnerin rahmine verilir. Bu prosedüre intrauterin (yapay) dölleme veya IUI adı verilir. Fertilizasyon doğal ortamda gerçekleştiğinden (yani dölyatağı borusunda) kadın partnerin en azından bir kanalı açık olmalıdır. Yumurtalığın uyarılmasını takiben IUI''den alınan başarı oranları, bir adet dönemi başına %10 ila 15 arasındadır fakat bir yıl içindeki birkaç girişimden sonra %50''ye ulaşabilir. Erkek partnerin sperm sayısının geniş bir "normal" aralıkta olması ve kadının kanallarının sağlıklı olması önemlidir. Adım Adım IUI 1. Tek bir yumurtanın olgunlaşmasını uyarmak için ilaç tedavisi • Genellikle foliküllerin (yumurta kesecikleri) büyümesini uyarmak ve ovülasyona (yumurtanın atılması) sebep olacak gonadotropin''ler 2. Foliküllerin büyümesini ölçmek, ilaç dozlarının ayrılması ve ciddi yan etkilerin önlenmesi için tedavinin gözlem altında tutulması. • Transvajinal ultrason taraması (bir tedavi dönemi içinde iki ya da üç kez) ile • Bazen bir kan örneği alınarak hormon tetkiki ile. 3. Ovülasyon sabahında temin edilen sperm örneği hazırlanır ve daha sonra aynı gün uygulanır. 4. Gebelik testi, gözlem. Mikroenjeksiyon Teknikleri Mikroenjeksiyon ile fertilizasyon, geçen birkaç yıl içinde bir devrim olarak karşılandı ve erkeklerdeki kısırlığın en zor durumlarında bile ümit verici tedaviler sundu. Eskiden doktorların evlat edinme veya donor döllenmesi dışında başka bir hiç tavsiyede bulunamadıkları durumlarda artık ICSI gibi yeni mikroenjeksiyon teknikleri gerçek bir tedavi çözümü sunmaktadır. ICSI en güçlü mikroskopları ve mikromanipülatörleri kullanmaktadır. Örneğin ince bir tüpün ucunda tek bir insan yumurtası tutan embriyologlar bu yumurtanın içine bir insan saçından yedi veya daha fazla kez ince bir iğnenin yardımıyla sperm yerleştirilmesini sağlayabilmektedirler. Bu iğne yardımı ile tek bir sperm yumurtanın hücresi içine girmekte, bu yolla döllenen yumurtadan oluşan embriyo ise üç gün sonra rahim içine transfer edilebilmektedir. Normal bir döllenmede, semenin tek bir ejakülasyonunda 200 milyondan fazla canlı sperm olabilir fakat bu sayıdaki spermden sadece birkaç yüz tanesi dölyatağı borusundaki serbest kalmış yumurta hücresine ulaşır ve dölleyebilir. Çok düşük toplam sperm sayılı erkeklerin tedavi edilmesinin bir süre öncesine kadar imkansız olduğu düşünülürdü, fakat artık ICSI sadece bir tane sperm hücresi ile bile döllenmeyi mümkün hale getirmektedir. ICSI''den elde edilen sonuçlar şu ana kadar dikkat çekicidir ve çok düşük sayıda ve niteliği bozuk spermli erkeklerde dahi önemli başarılar sağlamıştır. Bu tekniğin ilk olarak uygulandığı Brüksel''de bu metot ile enjekte edilen yumurtaların %70''e yakını canlı sperm bulunması çok zor gözüken semen örneklerinden elde edilen sperm hücreleri ile döllenmiştir. ICSI ile döllenen yumurtalar kadın partnere transfer edildiğinde, gebelik ve doğum oranları rutin IVF''teki kadar yüksekti. Bu teknikler sadece zayıf nitelikli sperm üreten değil, aynı zamanda diğer testis rahatsızlıklarından (veya vazektomi) ötürü hiç sperm üretemeyen erkeklerin kısırlığının tedavisi için de kullanılabilmektedir. Epididim (testisin üst tarafında) veya testis dokusunun biyopsisinden sperm hücreleri elde etmek için artık iki teknik - mikroepididimal sperm aspirasyonu (MESA) (sperm kanalından sperm elde edilmesi) ve testisten sperm ekstraksiyonu (elde edilmesi) (TESE) - düzenli olarak kullanılmaktadır. Elde edilen spermler bundan sonra ICSI tarafından yumurtaların döllenmesi için kullanılır. Sperm hücresinin oosit içine enjeksiyonu Döllenmenin doğrulanması Yine, çeşitli sebeplerden ötürü ejakülasyon sağlayamayan veya testisinde sperm üretemeyen erkeklerin artık partnerinin yumurtalarını dölleyecek spermi sağlayabildiklerini gösteren teşvik edici sonuçlar alınmıştır. ICSI''nin dikkat çekici başarısına rağmen, çoğu merkez bu tekniğin nispeten deneysel kalması konusunda hem fikirler. Erkek faktörlü kısırlık ile ilişkili (kistik fibrosis gibi) bazı kalıtsal rahatsızlıkların herhangi bir erkek çocuğa geçebileceği konusunda şüpheler vardır. Bu sebepten ötürü, çoğu ICSI merkezi, tedavi öncesinde kapsamlı bir danışmanlık, bazı genetik tarama ve gebe kalmadan önce ve sonra takip konusunda ısrarcıdırlar. ICSI programlarına kabul edilen kısır çiftler bu sebepten dolayı dikkatli seçilir. Bu erkeklerin çoğunun ciddi sperm kusurları ve genellikle başarısız bir IVF kayıtları vardır. Şüphesiz, erkek partnerden bir sperm numunesi elde edilirken kadın partner yumurtalığın uyarılması ve yumurta toplama konusunda rutin prosedüre tabi tutulmalıdır. Adım Adım ICSI 1. Birçok yumurtanın olgunlaşmasını uyaran ilaç tedavisi • Diğer tüm hormon aktivitelerini durduracak GnRH agonistleri (gonadotropinlerden genellikle iki hafta önce enjeksiyonlar/burundan püskürtme ve sonra klinik yanıta bağlı olarak ek bir 10-14 gün daha). • Foliküllerin büyümesini uyaran ve ovülasyona sebep olan gonadotropinler. 2. Folliküllerin büyümesini ölçmek, ilaç dozlarının kişiye göre saptanması ve ciddi yan etkilerin önlenmesi için tedavinin gözlenmesi. • Transvajinal ultrason tarama ile (bir tedavi dönemi içinde iki veya üç kez) • Bazen bir kan örneğindeki hormonların ölçülmesi ile. 3. Genellikle lokal anestezi altında 10 ila 20 dakika süren yumurta toplama, • Transvajinal ultrason rehberliğinde. • Son hormon enjeksiyonundan 32-36 saat sonra vajinadan girilerek. 4. Yumurtanın toplanmasıyla aynı günde temin edilen sperm örneği. Bu örnek doğal bir yolla veya epididim (MESA) veya testis ekstraksiyonundan (TESE) aspirasyon yoluyla elde edilebilir. 5. Döllenme • Tek bir sperm hücresi, tek bir yumurta hücresine enjekte edilir. • Döllenmenin gerçekleşip gerçekleşmediğini görmek için yumurtalar ertesi gün mikroskop altında muayene edilir. 6. Embriyo transferi (döllenmeden genellikle iki ya da üç gün sonra) • En fazla üç embriyonun rahim içine transferi • Fazla embriyolar dondurularak saklanır ve gerek duyulursa daha sonra transfer edilirler. 7. Gebelik testi/Gözlem ICSI''nin başarısındaki hayati nokta, yıkama ve dereceleme işlemiyle yapılan sperm hücrelerinin hazırlanması ve seçilmesidir. Bu sperm hazırlığı metotları, başka şekilde kullanılması mümkün olmayan sperm örneğindeki birkaç canlı hücrenin elde edilmesine olanak tanır. Danışmanlık Çoğu ülkede, yardım destekli gebelik programına giren tüm çiftler için danışmanlık sağlanmalıdır. Bu aşamaya gelenlerin çoğu için, çocuksuzluğun hayal kırıklığı ciddi duygusal gerginlikler yaratmış durumdadır, bu yüzden bu zor dönemin geçilmesinde kılavuzluk ve yardım genellikle gereklidir. Ayrıca, tıbbi bir tedavi olarak yardım destekli gebe kalmanın, danışmanlığı daha da önemli kılan kendi ihtiyaçları vardır. Bir dönemlik tedavi süresinin geçişi, istatistiklerin gösterdiği gibi, her zaman o kadar kolay değildir ve başarı garanti edilemez. Gebeliğin gerçekleştiği çiftlerde dahi, bu gebeliğin kaybedilmesi üzerine ciddi hayal kırıklıkları ile karşılaşılabilmektedir. Bazı çiftler ayrıca yedek tutulan dondurulmuş embriyoların ne yapılacağı, tedavideki başarısızlıkla nasıl yüzleşileceği gibi yardımla üreme teknikleri uygulamalarında ortaya çıkabilecek ikilemlerin, uzman bir danışmanla görüştükten sonra daha kolaylıkla çözülebildiğini görmüşlerdir. Gerçek Başarı Şansı mı? Tek bir dönemlik yardımla üreme teknikleri tedavisine başlayan beş çiftten yaklaşık dördünün çocuğu olmadığından, başarısızlık hakkında konuşmak kolaydır. Fakat gerçek, yardımla üreme tekniklerinin bütün olarak başarı oranlarının doğadaki kadar ve hatta daha da iyi olduğudur. Ayrıca, başarı şansları her bir tedavi dönemi için istatistik olarak aynı olduğundan, yardımla üreme tedavisine kaydolan çiftler birkaç dönemden sonra sayılarının önemli ölçüde düştüğünü görmektedirler. Ancak bunlar genel oranlardır ve yapılan tüm çalışmalar, kadın partnerin yaşının 40 veya üstünde olması veya erkek partnerin sperminde anormalliklerin olması halinde gebe kalma ihtimalinin zayıf olduğunu göstermektedir. Yumurtalığın uyarılmasından sonra rahim içine sperm verilerek dölleme deneylerinden elde edilen sonuçlar yaklaşık %15 gebelik ve %10 oranında da bebek edinme oranını göstermektedir. Ancak, erkeklerdeki kısırlığın tedavisinde ICSI''nin en son başarılarının anlamı, artık sperm rahatsızlığı bulunan erkeklerin kendi çocuklarına babalık etme şanslarının arttığı yönündedir. %25 oranındaki gebelikler, bundan hafifçe az bir orandaki gebeliğin sağlıklı bir doğum ile sonlanması oranıyla kayıtlara geçmektedir
  22. wherthus

    Kısırlık

    Kısırlık Dünyanın her yanında altı çiftten birinin hayatlarının bir döneminde kısırlık problemi yaşadıkları tahmin edilmektedir. Bunun, kadınlar ve erkeklerde ortaya çıkış oranı ise hemen hemen aynıdır. Hem kadınlar, hem de erkekler için tedavi seçenekleri, teşhis edilen kısırlık tipine göre değişkenlik göstermektedir. Düzenli seks yapan 20''li yaşlarındaki normal üreme yeteneğine sahip bir çiftin her ay dörtte bir gebelik şansı vardır. Bu, bir bebek yapmaya çalışan on çiftin yaklaşık dokuzunun bir yıl içinde gebelikle karşılaşacağı anlamına gelmektedir. Ancak, bu on çiftten biri gebelik elde edemeyecek ve tedaviye gerek duyulacaktır. Doktorlar genellikle en az bir yıllık denemeden sonra gebe kalamama durumunu kısırlık olarak tanımlarlar. Bu da bize gösterir ki yeni evli çiftlerin bir kaç ay içerisinde hamilelik oluşmadığında endişe duymaları gereksizdir. Bu çiftlerin %93 ü ikinci yıl sonunda gebe kalabilmektedir Alkol, sigara, dış etkenlerle günümüzde özellikle erkeklerde sperm oranları etkilenmekte ve bu sebepten olan kısırlık vakaları önem kazanmaktadır. Kadının ileri yaşı ile de gebe kalabilme şansı düşer, bu özellikle 39 yaş sonrası belirgindir. 40 yaş sonrası gebe kalabilme şansı %60 düşer ve oluşan gebeliklerde %50 düşük ile sonuçlanır. Tüm bunların yanında • AŞIRI KİLO • AŞIRI EGSERSİZ • KANSER TEDAVİ IŞINLARI • KANSER TEDAVİ İLAÇLARI • TARIM İLAÇLARI • BÖCEK ZEHİRLERİ • KURŞUN VE AĞIR METALLER Kısırlık için büyük risk faktörleridir. Ancak yeni geliştirilen mikro enjeksiyon erkek kısırlığında bir devrim yaratmıştır. Menisinde hiç sperm olmasa dahi hamileliğe olanak sağlamaktadır. Kısırlık ta ele alacağımız konular başlıca şunlardır. TEŞHİS Günümüzün tıp yaklaşımı bir yıl boyunca korunma olmaksızın hamilelik oluşmayan çiftlerde kısırlık araştırılmasına gidilmesini kabul eder. Kadınlarda yapılacak olan genel bir jinekolojik muayene, ultrason ve alınacak jinekolojik öykü; erkekte ise genel bir ürolojik muayene ilk adımı oluşturur. Yapılacak olan araştırmalar şunlardır: Kadının üreme organlarının değerlendirilmesi RAHİM AĞZI (SERVİKS) : Rahim ağzı değerlendirilirken burada bulunan yarı akışkan sıvının (mukus) erkek spermine geçirgen olup olmadığı postkoital test ile araştırılır. Ancak bu yöntem günümüzde eski önemini yitirmiştir. RAHİM (UTERUS) :Rahim incelenirken kullanılan dört yöntem vardır. • Histerosalfingografi • Histeroskopi • Histerosonografi • Falloskopi Histerosalfingografi: Bu incelemeye rahim filmi de diyebiliriz. Kadının adet bitiminden sonra 5-7 gün içerisinde kadına rahim ağzından röntgende görülen bir sıvı madde verildikten sonra rahim filminin çekilmesine dayanır. Bu yöntemle rahim içinin normal olup olmadığı ve tüplerin açık olup olmadığı anlaşılır. Histeroskopi: Genel anestezi altında endoskopik (ince bir tüp ile) olarak rahim ağzından girilerek direk rahim içi duvarının incelenmesidir. Dezavantajları ağrılı ve pahalı bir yöntem olmasıdır. Histerosonografi: Bu yöntemde rahime özel bir sıvı madde verilerek ultrason ile incelenmesidir. Günümüzde bu yöntem hem daha az ağrılı hem de daha ucuz olması açısından gitgide önem kazanmaktadır. Falloskopi: Bu yöntemde de endoskopik olarak özel bir optik tüp ile rahim ile tüplerin incelenmesi söz konusudur. TÜPLER (Fallop tüpleri) : Kısırlık teşhisinde en kritik aşama tüplerin incelenmesidir.Bu incelemede tüplerin geçirgen olup olmadığına, yapışıklılık olup olmadığına ve tüplerin fonksiyonlarına bakılır. Daha önce bahsettiğimiz histerosalfingografi (HSG) tüplerinde incelenmesinde en yaygın yöntemdir. Rahim ağzından rahime verilen sıvının tüplerden rahime dökülüp dökülmediğine bakılır. Böylece tüplerin yumurtanın geçişine izin verecek şekilde açık olup olmadığı anlaşılır. Diğer bir tüp inceleme yöntemi ise Laparoskopi dir. Bu yöntemde tüplerdeki bir patoloji direk hekim gözü ile görülür.Böylece kesin teşhis konduğu gibi imkan varsa o an müdahale şansıda verir. Bu yöntemde genel anestezi altında göbekten 1 cm’lik bir delik açıp ince bir optik tüp ile içeri girilir ve tüpler bir kameradan direk gözlenir. Kadının hormonel durumu Kadın üremesi doğrudan ve dolaylı olarak vücuttaki birçok hormon salgılarından etkilenir. Bu hormonlar beyinden, rahim ve yumurtalıklara yumurtlama ve adet dönemi ile ilgili emirleri taşırlar. Bu hormonlardaki artış ve ya azalma kadın yumurtlamasını ve de üremesini engeller. Bunların basit olarak kan düzey ölçümleri ile teşhis konabilir. Bu hormonların en önemlileri şunlardır. FSH ,LH : Bu iki hormon beyinden salgılanır, yumurta olgunlaşmasını ve atılımını sağlar. ÖSTROGEN ,PROGESTERON : Bu iki hormon yumurtalıklardan salınır ve rahim duvarı olgunlaşmasını sağlar. Yumurtlamanın değerlendirilmesi Kadında her adet döneminde düzenli yumurtlamanın ve döllenmeye hazır olgun bir yumurtanın oluşup oluşmadığı şu şekilde anlaşılabilir. Bazal vücut ısısı ölçümü: Bu yöntemde adetin ilk gününden itibaren diğer adet döneminin ilk gününe kadar düzenli olarak her sabah yataktan kalkmadan kadının vücut ısısı ölçülür. Adet döneminin hemen hemen ortasında yumurtlama döneminde ısıda 0.3-0.5 derecelik yükselme olur. Endometrial biopsi: bu metotla rahim içi zarından küçük bir örnek alınarak zarın embriyonun yerleşmesi için yeterli olgunlukta olup olmadığı kontrol edilir. İdrar testleri: İdrarda yumurtlama zamanı yükselmesi gereken bazı hormonların seviyelerinin ölçülmesine dayanır. Kadınlarda Kısırlık Nedenleri Kısırlığın araştırmalarında yaklaşık %15 inin nedeni bulunamamaktadır. Ancak genel olarak kadın kısırlığının en önemli sebepleri yumurtlama bozukluğu, endometriosis, hasarlı ve tıkalı tüplerdir. Yumurtlama bozuklukluğu kadında en sık sebep olmakla beraber genelde hormon eksikliğine dayanır. Endometriosis;rahim içi zarının rahim dışı başka bölgelerde bulunmasıdır. Bu bölgeler en sık tüpler ve yumurtalıklardır. Adet döneminde rahim kanaması ile birlikte tüm bu bölgelerde kanar, iltihap ve yapışıklık oluşur. Bu özellikle tüpleri etkileyerek yumurtanın rahme ulaşmasına izin vermez ve kısırlık sebebini oluşturur. Endometriosis’in en önemli belirtisi adet öncesinde ve adet sonrasında ağrı, ilişki sırasında ve sonrasında ağrı, düzensiz şiddetli adetler ve kısırlıktır. Kısırlık vakaları incelendiğinde %25 endometriosis tespit edilmiştir. Hasarlı ve tıkalı tüplerin en sık sebepleri enfeksiyonlar, endometriosis, geçirilmiş karın içi ameliyat ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar olabilir. Erkeklerdeki Kısırlık Nedenleri Erkeklerde kısırlık nedenlerini saptamak için ilk adım genel bir ürolojik muayne ile başlar. Düzenli seks yapan 20''li yaşlarındaki normal üreme yeteneğine sahip bir çiftin her ay dörtte bir gebelik şansı vardır. Bu, bir bebek yapmaya çalışan on çiftin yaklaşık dokuzunun bir yıl içinde gebelikle karşılaşacağı anlamına gelmektedir. Ancak, bu on çiftten biri gebelik elde edemeyecek ve tedaviye gerek duyulacaktır. Doktorlar genellikle en az bir yıllık denemeden sonra gebe kalamama durumunu kısırlık olarak tanımlarlar. Tahminler gösteriyor ki, tüm kısırlık vakalarının yaklaşık yüzde 40''ı erkeklerden kaynaklanmaktadır. Bu da çoğu zaman erkek partnerin sperm kalitesi ve sayısıyla ilişkilidir. Bir aile doktoru veya uzman bir klinik tarafından yapılacak araştırmalar çoğu durumdaki erkek kısırlığının açık bir teşhisini (her ne kadar hiç bir test üreme yeteneğini toplam bir kesinlikle önceden saptayamazsa da) ortaya koyacaktır. "Normal" bir fertilizasyon (döllenme) için gereken sperm özellikleri iyi bilindiğinden, bir sperm testinden elde edilen anormal sonuçlar erkekte bir problem olduğunu gösterir. Bir semen örneği üzerinde yürütülen bu testler, sperm sayılarındaki, hareket ve biçimindeki anormallikleri açığa çıkartır. Son yıllarda, uzman kısırlık klinikleri, teşhis testi olarak in vitro fertilizasyonu (tüp bebek tekniği) da kullanmaktadırlar. Sıklıkla, sağlıklı yumurta hücrelerinin laboratuvar şartlarında döllenememesi anormal sperm özellikleri nedeniyle olmaktadır. Bu sebeple başarısız IVF (in vitro fertilizasyon) "erkek faktörü" kısırlığı konusunda daha kesin kanıtlar sunabilir. Testlerle açığa çıkabilecek anormallikler şunlardır: Düşük sperm sayısı; normal olarak bir mililitre semende (sperm sıvısı) en az 20 milyon sperm bulunmalıdır. Bu sayının altındakiler fertilite bozukluğuna yol açabilir. Testislerdeki yetersizlik sebebiyle sperm üretiminin olmaması veya bir tıkanma sebebiyle spermin dışarı çıkamaması. Zayıf sperm hareketliliği; spermler dölyatağı borusundaki yumurtalarla buluşmak için rahim ağzı boyunca yüzemezler. Kötü biçim (morfoloji olarak bilinir); bir spermin yumurtanın dış tabakasını geçememesine ve döllenme oluşmamasına yol açar. Tüm bu şartların kendi bilimsel isimleri vardır; en bilineni oligospermi (çok az sayıdaki sperm) ve azoospermidir (hiç spermin bulunmaması). Ancak, sperm anormallikleri erkeklerde rastlanan kısırlığın tek sebebi değildir. Cinsel birleşmede zorluklar olabilir - ejakülasyon bozuklukları veya cinsel iktidarsızlık. Özellikle günümüzde vazektomi (sperm kanallarının doğum kontrolü için bağlanması) sonucunda cerrahi yöntemlerle kısırlaştırılmış erkek sayısı da artmaktadır. Vazektomi ile kısırlaştırılmış erkeklerin tekrar çocuk sahibi olabilmeleri ise ancak bir dereceye kadar mümkün olabilmektedir.
  23. 11 Mart 2005 — Ağrılı cinsel ilişki pek çok kadının sorunu. Tıpta “disparoni” olarak adlandırılan bu durum, basit bir enfeksiyondan kaynaklanabileceği gibi ciddi hastalıklara da işaret edebiliyor. Bu nedenle cinsel ilişki sırasında ağrıdan yakınan kadınların zaman kaybetmeden mutlaka bir doktora başvurmaları gerekiyor. İşte disparoninin habercisi olduğu sağlık sorunları… Disparoni, kadınlarda cinsel ilişkiye genital ağrının eşlik etmesi şeklinde tanımlanıyor. Ağrı genellikle ****** ya da kasık bölgesinde gelişiyor. Disparoniden yakınan kadınlar, acının verdiği korkuyla cinsel ilişkiye girmekten kaçınabiliyor. Hatta ağrının çok şiddetli olması, vajinal kasların, ilişkiye girilmesine engel olacak kadar sıkı kasılmasına bile yol açabiliyor. Acıbadem Hastanesi Kozyatağı’ndan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Fuat Demirkıran, “Disparoninin kadınlarda hangi sıklıkta görüldüğüne dair net bir bilgi vermek zor. Çünkü ilişki sırasında ağrıdan yakınan kadınların önemli bir bölümü doktora başvurmaya gerek görmüyor.” DOKTOR MUAYENESİ ŞART Disparoni genellikle cinsel hayata yeni başlandığı dönemde ortaya çıkıyor. Doktora başvuran kadınlar da genellikle bu gruptan oluşuyor. Bunun nedeni ise bu dönemde vajinalarında darlık ya da organik bir bozukluk olabileceği endişesini taşımaları. Ancak bu sorunun altında genellikle kızlık zarındaki bir sorun ya da psikolojik nedenler yatıyor. Prof. Dr. Fuat Demirkıran, muayene sonucunda genital organlarında organik bir sorun olmadığı tespit edilen kadınların bu şikayetleri nedeniyle bir daha jinekologa başvurma gereği hissetmediklerini belirterek, “Oysa ileriki yıllarda bu sorunun altında pek çok sağlık sorunu yatabiliyor. Dolayısıyla cinsel ilişkide ağrı geliştiğinde kadınların doktora başvurmaları, sağlıklı bir yaşam sürmeleri açısından büyük önem taşıyor” uyarısında bulunuyor. Peki disparoni hangi sorunlara işaret ediyor? Prof. Dr. Fuat Demirkıran, disparoninin bir semptom, yani bir hastalığın belirtisi olarak geliştiğine dikkat çekiyor. Cinsel ilişkide ağrı yakınmalarında öncelikle genital bölgede anatomik bir bozukluk ya da enfeksiyon olup olmadığı araştırılıyor. Yapılan muayenede her iki soruna yönelik bulgu tespit edilemezse bu kez yumurtalık kisti, endometriozis ya da yumurtalık tümörü gibi ciddi sorunların varlığına yönelik incelemeler yapılıyor. Çünkü endometriozis ve yumurtalık kistleri cinsel ilişkide ağrıya en sık yol açan nedenleri oluşturuyor. Öyle ki endometriozis hastalarının yüzde 70’i cinsel ilişki sırasında ağrıdan yakınıyor. Bunun yanı sıra kanser tedavisinde özellikle pelvik bölgeye uygulanan cerrahi yöntem ve radyasyon terapisi de cinsel ilişkide ağrıya yol açıyor. Bu nedenle disparoni şikayetiyle doktora en sık başvuran bir diğer grubu da kanser hastaları oluşturuyor. NEDENE YÖNELİK TEDAVİ Prof. Dr. Fuat Demirkıran kimi vakalarda medikal tedavinin yeterli geldiğini, kimilerinde ise cerrahi yönteme başvurmak gerektiğini söyleyerek bu tedavi yöntemlerini şöyle sıralıyor: “Örneğin, sorun enfeksiyondan kaynaklanıyorsa antibiyotik tedavisi yeterli gelebiliyor. Eğer cinsel ilişkide oluşan ağrının nedeni yumurtalık kistleri, tümörleri, endometriozis veya miyom olarak düşünülüyorsa genellikle laparoskopik olmak üzere cerrahi yöntem ile sorun giderilebilir. Endometriozisin medikal tedavisi de vardır. Ancak disparoni nedeniyle operasyona ra verilirken disparoninin diğer nedenleri araştırılmalıdır. Çünkü her over kisti veya yukarda sayılan diğer sorunlar disparoniye neden olmaz. Kızlık zarı cinsel ilişki sırasında yırtılmayacak kadar kalınsa, basit bir cerrahi yöntemle hemen kesilerek sorun ortadan kaldırılıyor” Bazı disparoni vakaları kadın hastalıkları ve doğum uzmanı ile psikiyatristin ortak çalışmasını gerekli kılıyor. Çünkü cinsel ilişkide oluşan ağrının kaynağında aslında çoğunlukla psikolojik etkenler yatıyor. Cinsel ilişki, kadında çok büyük bir acı yarattığı gibi cinsel yaşamla ilgili mitler, ileride gelişebilecek disparoninin en önemli nedenini oluşturuyor. Psikolojik nedenli disparonilerde sadece sorunu olan kadını tedaviye almak yeterli gelmiyor, eşin de terapiye katılımı gerekiyor. Terapi süresi ise sorunun altında yatan faktörlere bağlı olarak değişiyor. Günümüzde uygulanan psikoterapi yöntemleriyle disparoni sorun olmaktan çıkıyor. NELER YOL AÇIYOR? Vajinal bölgede ya da rahimde gelişen enfeksiyonlor. Örneğin herpes simpleks enfeksiyonu (genital uçuk) ya da vajinit. Vajinada, rahimde veya yumurtalıkta gelişen kitle ve tümörler. Vajinada yabancı cisimlere karşı oluşan alerjiler. Endimotriozis (iç genital bölgedeki organlarda oluşan yapışıklıklar.) Yeterince hazır olunmadan ilişkiye girme ve buna bağlı vajinada oluşan tahriş. Menopoz döneminde vajinada oluşan kuruluk. Kızlık zarıyla ilgili sorunlar. Örneğin kızlık zarının yapısal olarak sert olması. Ender olarak görülse de doğumsal ****** kusurları. Psikolojik sorunlar.
  24. 5 Mayıs 2005 — ABD’li ve Japon bilim adamları, farede LPA adı verilen, rahme embriyon yerleşmesiyle bağlantılı alıcı bir molekülün, kısır çiftler için yeni tedavi yöntemleri sağlayabileceğini kaydetti. Molekülün, insanlarda da aynı yöntemle çalışması durumunda, kısırlık tedavisi gören kadınlarda, rahme embriyon yerleşme oranlarını ilerletme tedavilerinde yeni bir hedef olabileceği belirtildi. Nature dergisinde yayınlanan araştırmada bilim adamları, normalde hayvanın rahmindeki hücrelerin yüzeyinde görünen LPA moleküllerine sahip olmayan fareyi genetik olarak değiştirdi. Fare, normal, sağlıklıembriyonlar üretebildi, ancak bunlar rahme yerleşemedi ve gelişemedi. LPA alıcılarının olmaması, farenin, normal yerleşme için gerekli yağ asidi prostaglandinin düzeyini de etkiledi. Araştırmayı yapan ABD’li ve Japon bilim adamları, LPA alıcısının, “Embriyonların yerleşme kapasitesine net etkisi olduğunu” kaydetti. 20’li yaşların ortasında sağlıklı bir çiftin düzenli seks yapması durumunda, gebe kalma şansının 4’te bir olduğu belirtiliyor. Kısırlık, bir yıl denemeden sonra hamile kalınamaması olarak tanımlanıyor. Her 6 çiften birinde kısırlık sorunu olabiliyor. Nedenlerin çeşitli olmasına rağmen kadının rahmine embriyon yerleşememesi, açıklanamayan kısırlığın önemli bir nedeni olarak düşünülüyor.
  25. Alman bilim adamları tarafından geliştirilen, rahim ağzı kanserine karşı koruyucu aşının satışı için İngiltere’den izin istenildi. İngiliz İlaç ve Sağlık Ürünleri Ajansı’nın onay vermesi halinde aşı 2006 sonu 2007 yılı başında İngiltere’de piyasaya çıkacak. Bilim adamlarının halen üzerinde çalışmaya devam ettiği aşı, bazı türleri kansere yol açabilen Human Papilloma Virüs’ünün (HPV) 5 tipinekarşı etkili. Aşının, cinsel hayata başlamadan önce genç kızlara 3 doz halinde vurulacağı belirtildi.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.