Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

diloş

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

diloş tarafından postalanan herşey

  1. iyiki doğdun ufaklık..
  2. bencede güzeldi..öyle bulmasaydım sana armağan edermiydim hiç.. Leylamın defterinde de arz ettiğiniz gibi bizim bayram geçmedi valla.. bu münasebetle ben tekrardan bayramınızı kutlar,saadetler dilerim.. ah bitanem.bana bayram demeyin.. sonra anlatırım.. ama bu menekşeler varya bitirdi beni.. son zamanlarda aldığım en güzel çiçek.. canım gökkuşağım..
  3. diloş şurada cevap verdi: arman başlık Anı Defteri - Defterleri
    canım uşağum.. sana bugün başka türlü bi hediyem var..bir yazı..sonrasında da bir dilek.. Kahrolası bir telaşla, tanımadığım uzak şehirler gezdim hafta sonunda... Caddelerini koşar adım arşınladım; merakla daldım izbelerine; ansızın, umulmadık ama hep bekleyegeldiğim bir şey bulacakmışçasına yürüdüm kaldırımlarında, tarifsiz, arsız, mütemadi bir iştahla... Yolları sordum, yollarda kayboldum. Bir kadını yeni tanırmış gibi, vuslat saatlere sıkışmış gibi, bir başka sefer olmazmış gibi aceleye bulanmış rengarenk bir coşkuyla yükselip konuverdim sokaklarına... Sonra yoruldum ve durdum. Uzak bir şehre vuruldum. * * * Haraptı şehirlerim; yoksul ve mutsuz; yarınından umutsuz. Tanımak zordu ya acul gezmelerde; ben sevdim onları yine de... Zaten bir şehir hemen açmaz kendini size; keşfedilmeyi bekler, dirhemle sunar maharetini; kusurunu gizler. O yüzden aceleye gelmez bir şehri gezmek; bir kadını sevmeye benzer. Telaşsız sohbetler ister, günü birlikte karşılayıp, birlikte uğurlamalar... Uzun yürüyüşler, keyifli molalar... Çünkü tıpkı bir kadın gibi, bir şehrin de sırrı, kuytularında gizlidir; çözmek, emek ister. * * * Lakin bir kez bağlandınız mı kokusuna, havasına, tadına, o, sevdanızın başkentidir artık... Gecenin kollarına birlikte dalar, sabahı beraber karşılarsınız; Pazarları mahmur ve gergin Pazartesileri... Bir kadınla birlikte uyanmaya benzer, bir şehri günün ilk ışığında görmek... Sade, süssüz, tabiidir... Ve hakikidir, yine de güzelse... Bir şehre tutulmak, bir kadına bağlanmak gibidir; bir gün kopsanız da sızısı her daim asılı kalır yüreğinizde... Nereye gitseniz, bağlandığınız şehri de götürürsünüz yanınızda; tıpkı sevdiğiniz kadını kalbinizde taşıyacağınız gibi... ölene kadar... Bir kadını olduğu gibi, bir şehri de tanımak bir ömre sığmayabilir bazen... unutmak da... Ve unutamadığınız şehirler, geri çağırır sizi bir gün... vazgeçemediğiniz kadınlar gibi... * * * Kahrolası bir telaşla, tanımadığım kadınlar sevdim ömrüm boyunca... Ansızın, umulmadık ama hep bekleyegeldiğim bir şey bulacakmışçasına yürüdüm onlarla, tarifsiz, arsız, mütemadi bir iştahla... Sonra birine bağlandım. Ve hep öyle kaldım. Can Dündar senin için ne dilediğimi anlamışsındır çekirdek babam..
  4. diloş şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Anı Defteri - Defterleri
    kaymaklı künefem.. nasılız bakalım bayram ertesi.. tatlılığın hepten üstündedir senin şimdi.. bugün şarkı şiir yok..Can Dündar var..yetmez mi..? bir yılbaşı yazmış.. Fırtınadan sırılsıklam bir geceye uyuyup, ışıl ışıl bir bahar güneşine uyanınca insan, uzun sürmüş bir kış uykusunun mahmurluğundan silkinmişcesine diriliyor ruhu... Yorgun bir yılın sonunda, denizin tuzlu dudaklarından öpmeye koştuğum bir sahil kasabasında, elektronik posta kutuma düştü "kırlangıcın öyküsü"... Öyle güzel, öyle yalındı ki, yazarını da, kaynağını da bilmemenin riskine rağmen, o 8 - 10 satırdan çocuksu bir masal yapıp, bu yılbaşı, hediye sepetinize koymak geldi içimden... * * * "Kırlangıcın biri, bir adama aşık olmuş. Cesaretini toplayıp penceresine konmuş. Önce olabildiğince dik durmuş, Sonra gagasıyla cama vurmuş. '-Tık... tık tık...' Çok meşgulmüş adam... öfkeyle cama dönüp bakmış: '-Kimmiş onu işinden alıkoyan?' Kırlangıcın minik kalbinde amansız bir heyecan Kırık sözcükler dökülmüş gagasından... '-Hey adam, seni nicedir izliyorum. Sorma nedenini, niçinini, Ama galiba seni seviyorum'. * * * Şaşırmış adam, '-Sen de nerden çıktın şimdi, Tam aklımı toplayacakken bozdun işimi...' Şöyle bir tüylerini kabartmış kırlangıç, ve aklındaki planı çıtlatmış: '-Aç pencereyi beni içeri al sen, birlikte yaşayalım ebediyen... hem sofrada ortağın olurum, hem evde eğlencen'. Parlamış adam: '-Şuna da bakın neler diyor bu... Haddini bil, hiç kuş insana aşık olur mu?' '-Soğuklar başladı bak, üşüyorum dışarda. Alırsan içeri, deva olurum yanlızlığına da...' Hepten kızmış adam, kovmuş kırlangıcı camın önünden '-Yürü git işine, yalnızlığımdan memnunum ben" Bükmüş gagasını zavallı kırlangıç, Uçmuş semaya doğru, kanadı kırık... * * * Gel zaman git zaman, kırlangıçın hemen ardından, bizim adamı pişmanlık basmış: '-Hay aptal kafam, ben ne halt ettim, ayağıma gelen fırsatı teptim'. Sonra teselli etmiş yalnız kalbini: '-Sıcaklar başlayınca gelir kırlangıcım. Onu içeri alır yalnızlığımı paylaşırım". Kış geçip de yaz gelince, yalnız adam başlamış beklemeye... Ama sevdalısı uğramamış bile bir kere... Akın akın gelen sürülere sormuş, Onun kırlangıcından eser yokmuş. Öyle üzülmüş ki, gidip bilge kişiye danışmış. Hem kırlangıcı, hem kendi eşekliğini anlatmış Bilge kişi almış adamın mesajını, Lakin üzüntüyle sallamış başını: "A benim yalnız oğlum. Ne kadar efkarlansan azdır. Çünkü kırlangıçların ömrü 6 aydır". * * * Sırılsıklam bir geceye uyuyup, güneşli bir sabaha uyanınca insan, kabus gibi geçmiş bir yılın, ışıltılı yeni yıllara gebe olduğuna dair inancı tazeleniyor. Hele yorgun bir yılın sonundaysanız, denizin tuzlu dudaklarından öpmeye koştuğunuz şirin bir sahil kasabasında, dostların arasındaysanız... Ve hele, posta kutunuza atılan mektuplar size "Bulduğun aşkların kıymetini bil" diyorsa...
  5. o herkeşin kutladığı bayram bitti ama bizi ne alakadar eder di mi canlarım.. hergün aynı bizim için.. bu vesileyle bugünkü bayramınızı can-ı gönülden kutlar,gözlerinizden öperim canım gökkuşağım bugün hayranı olduğum Can Dündar'dan yazılar seçtim sizin için..beğeneceğini umuyorum..ve seni çok özlediğimi bilmeni istiyorum.. Köhne bir yük katarı gibi ayak parmaklarımızı ezerek önümüzsıra geçen bu yorgun asır, bizim asrımız değildi. Korkarım, tozu dumana katarak pürtelaş gelen yenisi de, o imanla beklediğimiz ahengin asrı olmayacak. Raylar üstünde alelade bir tımarhane bu... ...tıklım tıkış vagonlarında vahşi bir itiş kakış; dumanında genzi yakan bir ihtiras kokusu... Şüphesiz zamanla bu cinnet de ufukta yitip gidecek; lakin bizim için başka katar yok ömrümüzün içinden geçecek. Görünen o ki kadınım, seninle biz, "hayat" denen bu metruk peronda, üzerinde adres yazmayan mektuplar gibi bekleşip, aşkımızı acılardan damıtarak yaşlanacağız. * * * Öyle bir çağdayız ki, insanoğlu geçen asır düşünü gördüğü "denizler altında 20 bin fersah" yolu katedip, "arzunun merkezine" yaklaştıkça, uzaklaştı insanlığından... Kalabalıklaştıkça arttı kayıtsızlığın ıssızlığı... Her bineni ise bulayan sefil bir trenle onun borsadan başka tapınak, paradan başka tanrı tanımayan son yolcuları, kainatın raylarındaki şiiri, ilhamı, aşkı ezip geçti. "Ah o gönül şarkıları" sustu önce... Sonra, sevdaların ömrü kısaldı; tadı kaçtı hasretin, şehvetin harı söndü. Sanal posta kutusu, mektubu öldürdü; bak, bir tek satır yok kalemimden sana kalacak. Silinip gidiyor telefondaki aşk mesajları; "seni seviyorum," -ki amentüsüdür itiraf gecelerinin- parfüm sıkılmış plastik bir gül dalının teybinde tutsak... Korkuyorum gülüm; "Seni seviyorum" desem sana, plastik kokacak. * * * A kadınım, A hüznümün bahçesi!.. Görmem mi sanırsın; sesi kısık gözlerinin nicedir... dudakların buselere sağır... Oysa ben, haykırmak için sesine, solumak için nefesine muhtacım. Bilsen neler verirdim bakışlarından o kederi silebilmek, sana itimadın hazzını yeniden verebilmek için... Lakin öyle bir tufana yakalandık ki, birbirimize kavuşmak için çekiştirdiğimiz kement boğuyor bizi... Mübadele garında saadet ülkesine kesilmiş iki "açık" biletle mecalsiz bekleşiyoruz. Kudretim olsa, seni bu harabe istasyondan kapar, koştukça yelelerinden takvim sayfaları uçuşan bir kısrağın terkisine attığım gibi, o çok sevdiğin ihtişam romanlarının mağrur asrına taşırdım. Soyunurduk bütün o delik deşik kostümlerimizden, boyası akmış maskelerimizden... mecburi rollerimizden... "Devamsızlık yüzünden" tarihten kovulmuş iki muzip çocuk gibi, azad olurduk kendimizden... Benim boynumda alıçtan kolyeler, senin tebessümünde sümbülden gamzeler; çözüp dudaklarımızın mührünü, iççekişlerimizi toprağa gömer, her akşam ilk sana gülümseyen yıldızına ip dolayıp keyifle ayaklarımızı sallandırırdık dünyaya... Dilimizde, "kavuşmanın tadını/ ayrılık feryadını" taşıyan bir şarkıyla... Uşak makamında...
  6. ben bayramımı! bilahare anlatırım.. önce sen şunu oku Sarmaşığım.. birde unutmadan özledim seni.. Şiirsiz Yaşamak Nihayet sonbahar yağmaya başladı ruhumuza, bir dua gibi pencerelerde yağmur, damarlarımızda küllenmiş tanıdık bir tutkuyu kıvılcımlandırıyor. Şiir. bahçedeki yaprak yağmuruyla uyanıyor yaz uykusundan. Yağmurlarla gelen mısralar, ansızın geceye sızıp can suyu veriyor kurak ruhlarımıza. "Gözyaşlarının gücü vardı eskiden" diyor Adnan Özer, "...ırmak yüklü adamlardık, tuz katarlarının ardınca giden/gölgemizde damlaların bıraktığı izlerden/açılırdı hayal, tuzun suda bukağısı çözülürken"... Şiir çekip alıyor bizi gömüldüğümüz seviyesiz bataklığın kucağından... Dizelere yapışıp ayaklanıyoruz. Meğer ne çok olmuş O'nu kovalı hayatımızdan... Ne çok olmuş, uykuda bir sevgilinin alnına bir minik buse, sofranın kenarına bir küçük mum kondurmayışımız. Abdülhak Hamid, kendisinden 40 küsur yaş küçük Lüsiyen'ine yazdığı mektuplara "Bahar-ı Ömrüm" diye başlıyordu: "Bahar-ı ömrüm; aşk bir maniadır ki ya aşmak veya tahrip etmek lazım; yahut da huzurunda kalmak ve yok olmak..." Biz, tahrip ettik o "mania"yı; huzurunda kalmanın bedelini göze alamadığımızdan... O yüzdendir "ömrümün baharı" diye başlayan mektuplar almamamız nicedir... Sevdiğine "Yüreğim" diyen o tılsımlı zerafeti yitirdiğimizden beridir, burkulmaz oldu yüreğimiz bunca nefretin karşısında... Gözyaşlarımız gücünü kaybetti. Şimdi şairler ağlıyor bizim yerimize, bizim halimize... Yeni yetmeler şarkı sözü ezberliyor artık taşlama yerine küfür, seranad yerine taciz... Felaket haberlerine alışırken şehir, "dilsiz bir kuytuda ölüyor şiir"... "Şiir toplumdan kopmuyor, asıl toplum şiirden kopuyor" demişti Tuğrul Tanyol, birkaç yıl önce, yaklaşan bir ihaneti haber verircesine... Şiir, popüler kültür gibi lümpenleşmeyle uzlaşmamış, direnmiş ve belki de o yüzden okurunu yitirmişti. Akın akın loto kuponu doldurmaya koşan bir kalabalığın ardından dizeler haykırmak, ancak bir şairin göze alabileceği bir soylu direniş, bir nafile çabaydı. Duymadı toplum... Ucuz pop şarkıları söyleyerek başıbozuk bir dere gibi akarken, önüne kattı sanattan yana ne varsa; bir tek şiir hariç... Şiir, soylu bir çınar gibi direndi köklerini oyan bu sele... terkedilmiş bir sevdalı gibi yapayalnız ama mağrur durdu tarihin akışına inat... Ve sonunda bir o kaldı soysuzlaşan ruhlarımızı avutacak... Haydi bir şiir okuyun bugün... Bunaldıysanız haberlerin aleladeliğinden, sıkıldıysanız şarkıcı dedikodularından, futbolcu fıkralarından, lotaryayla köşe dönme hesaplarından, bıktıysanız ekranların, sayfaların işportacı ağızlarından gelin, siz de şiire sığının... ...ve hatırlamaya çalışın bir zamanlar nasıl, "ırmak yüklü adamlardık, tuz katarlarının ardınca giden.../ Yağmur bir dua gibi geçerdi pencerelerden/ yetim insan, toprağın vicdanıyla doyardı/ gözyaşlarının gücü vardı eskiden." Can Dündar
  7. ben gibi bir afet-i devran dururken, bu başkalarını sevmek lakırdısı da nerden çıktı kuzum.. sen söylememiş ol..ben de duymamış olayım.. listeni biliyorsun..;ben..ben..yine ben..!!! Ayşegüllll..sen beni öldüreceksin emin ol..bayram şakasımıydı yoksa..hadi itiraf et.. bitanem lise çağlarımızı atllatalı bir hayli zaman oluyor.. kaldı ki ben o yıllarda da böyle değildim..hala gülüyorum.. amacın da buydu bence..sana darıldım evet ama sebebi ayaklarının ucunda gelip gitmendi..ama şimdi bu yazdığından sonra onuda unuttum.. bak şöyle yapalım..;sen beni sev..sardunyamda beni sevsin..bende beni seviyim.. gördünmü nasılda herşeyi yoluna koydum şıp diye.. Bugün sayfalarınıza Can Dündar serpiştirmeye karar verdim..sebep çok açık..bu adamı seviyorum.. tanısa eminim o da beni severdi.. Teypte eski bir Cohen şarkısı: Yolumu gözleyen bir kadını terk ettim / karşılaştık bir süre sonra / Gözlerinin feri sönmüş dedi bana: / Aşkım, ne oldu sana?/ Böyle gerçeği söyleyince / ben de doğru söylemeye çalıştım ona / Senin güzelliğine ne olduysa? dedim,/ benim gözlerime de o oldu. * * * 8-10 dizeye sıkışmış hazin bir aşk hikayesi Buruk; kırılmış oyuncaklar kadar Ve yenik; keşkeli cümleler gibi Bu sözcüğü kaç konuşmanızın başına eklemişseniz onca ıskalamışsınızdır hayatı Dört mevsimlik bir sene olsa ömür, "keşke", onun güzüne denk gelir. Hepten vazgeçmek için erkendir, telafi etmek için geç Mağlubiyetin takısıdır "keşke"... Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır. Çarpılıp çıkılmış bir kapıda, yazılıp yollanmamış bir mektupta, gözyumulmuş bir haksızlıkta, vakit varken öpülmemiş bir elde, dilin ucuna gelip ertelenmiş bir sözdedir. Feri sönmüş bir çift gözde ya da yitip gitmiş bir güzelliğin ardından iç çekişte "Yolunu gözlemeseydim" ,"öyle demeseydim", "terk edip gitmeseydim", "en güzel yıllarımı vermeseydim" diye diye sızlanır gider. * * * "Keşke"nin panzehiri "İyi ki"dir. İlki ne kadar pısırıksa, ikinci o denli yiğittir. "Keşke", çoğunlukla bir "ahh"la kopup gelir ciğerden.. esefler, hayıflanmalar, yerinmeler sürükler peşinden "İyi ki" ise, muzaffer bir "ohh"la büyür; cüretiyle öğünür. "Keşke"li cümlelerde nasıl yaşanmamışlığın, yarım kalmışlığın o ezik tuzu kuruluğu varsa, "iyi ki"lilerde de göze alabilmişliğin, riske girebilmişliğin, tadına varabilmişliğin mağrur yaraları kanar. Okulu hiç kırmamışsınızdır, sinemada öpüşmemişsinizdir; dokundurtmamışsınızdır kendinize, bir kez olsun gemileri yakmamışsınızdır. Konuşmanız gerektiğinde susmuş, koşacağınız zaman durmuş, sarılacağınız yerde kopmuşsunuzdur. Bir insana, bir işe, bir davaya ömrünüzü adamışsınızdır. O insanın, o işin, o davanın, bunu hak etmediğini sezmenin hayal kırıklığındadır "keşke"... "Şimdiki aklım olsaydı" dövünmesindedir. Geriye dönüp baktığınızda, ayıplara, yasaklara, korkulara, tabulara feda edilmiş, "Ne derler" e kurban verilmiş, son kullanma tarihi geçmiş bir yığın haz, bilinçaltından el sallar. "Keşke" cilerin hayatı, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığıdır. "İyi ki" öyle mi ya?! Onda, yara bere içinde de olsa, yana yana, ama doyasıya yaşamış olmanın iç huzuru ve haklı gururu haykırır. * * * "İyi ki"lerinizi toplayın bugün ve "keşke"lerinizden çıkartın. Fazlaysa kardasınız demektir. Aldırmayın yüreğinizdeki kramplara, mahzun hatıralara? Rüzgarlarla koştunuz ya? "Keşke"leriniz, "İyi ki"lerden çoksa? Telafi için elinizi çabuk tutun. Tutun ki, yolunuzu gözlerken terk ettiğinizle bir gün yeniden karşılaştığınızda siz susarken, feri sönen gözleriniz "keşke" diye nemlenmesin...
  8. ne kadar hoş bir şiir..tekrar teşekkürler.. yetiştin Bonibonum yetiştin.. nasılda özlemişim seni.. seninde kutlu olsun bayramın.. şekerlerde tıpki senin gibi..
  9. giderken şiirde bırakırmış benim sarmaşığım.. e bende gelirken bırakırım ne var sanki.. Kendi olarak, sana gelen- sana gereksinimi olmadan, seni isteyen- sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen- kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan- - O, işte... O işte canııımmmm...
  10. diloş şurada cevap verdi: zeyynepp başlık Anı Defteri - Defterleri
    oldu işte..hemde çok güzel oldu.. tanıyabildiğim diğer güzel özelliklerine bir yenisi daha eklendi bugün;çok şekersin hemde çooookk..
  11. Sevgili Erdal Aktaş.. şiire olan düşkünlüğünüz gözümden kaçmadı..defterinize bir şiirle gelmek istedim bu yüzden..şiir tadında yaşayın.. Güler, gülümser bir şakacı, Güldürür,düşündürür, Arada-bir durur, gözleri dalar, Neler söyler, neler susar.. Yoksa, çok acı bir şakayı Şakadan da olsa, Çok yalın bir karanlığa mı saklar.. Oynadığı oyunsa, Yaşamda oynadığı, Oyununu mu yaşar.. Oyunda yaşadığı, Yaşamını mı oynar.. Yaşarcasına, oynarcasına. Öyküler anlatır olmuşcasına, Sonunu mutlu bağlar, Gider evinde ağlar.
  12. ne kadar naziksiniz Erdal Aktaş.. dileğiniz ve bayram tebrikiniz için çok teşekkür ederim..sizinde bayramınız kutlu olsun..
  13. diloş şurada cevap verdi: zeyynepp başlık Anı Defteri - Defterleri
    Sevgili Freyja.. Geldiğinden beri Forum bir başka güzel sanki.. bütün yazdıklarına sevgini ve güleryüzünüde katıyorsun ve bunu bütünüyle hissediyorum..belki ilgi alanlarımızın ortaklığından açtığın başlıklardan mutlaka geçiyorum..seçtiğin şiir ve şarkılarda mutlaka bende iz bırakanlardan..miniğimiz Zeynebin adına açmış olduğu defterinin pek çok güzel anıya tanıklık etmesini diliyorum.. Bana yaptığın sürprizi unutmadım..birgün mutlaka.. Ve defterine ilk şiirimi özellikle bir bayandan seçtim..Pelin Onay..benim yeni favorilerimden..eski ve değişmeyen takıntım Murathan Mungan'dır ama bugün Pelin Hanım'dan..bakalım beğenecekmisin..? Düş(me) ler../..aşk bitti I ..üstat, beni müsait bir şiirde indir... bugün bir şiir bile uğramadı yanıma sana uğradı mı bilmiyorum pencere kenarında yağmuru seyrettik yalnızlığımla, balkona astığımız düşlerimizi içeri aldıktan sonra kimsenin öğretmediği bir şeyi öğretmeni dilerdim../..ayrılırken ama sen herkesin öğrettiğini yineledin şimdi aşk../..inançlarını yitiren bir ayyaştır köprü altlarımda deniz kabuklarından bir mumluk yapmıştım sana, vermeye zamanım olmadı şimdilerde içinde yakıyorum, sesini duyuramayan kelimelerimin yorgunluğunu biliyor musun../..bilmem sen cümlelerimin 1. Kordonuydun II ..susmaya gidiyorum.../..birazdan dönerim.. acil servis gibi yetiştim bütün kanamalı sevdalarıma yanlarına gittiğimde, odaları boştu, çarşafları temiz bir küçük not bile yoktu../..”kurtardığınız için teşekkür ederiz” bu yüzden emekliliğimi istedim yorgun aşkların baş hekiminden tazminatım suskunluk beni ait olmadığım şehirlerde aramayın, adresimin caddesi../..burukluk III ..teri soğumamış bir ayrılıkla içilen özlem, ateş yapar.. dün gibi hatırlıyorum ayrıldığımız günü 24 ocak../..kış../..kıyamet../..felaket sanki herkes beni görmek için toplanmıştı şehir meydanında parmaklarıyla gösteriyorlardı../..“işte bu kadın terk edildi” naralarıyla bu günlerde../.dalgasını geçebiliyorum vedaların o günlerde../..serum kokularına bulaşmıştı bütün kılcal damarlarım gerçekte kim olduğunu çok düşündüm, özleminin yer yer sağanak yağışlı olduğu zamanlarda galiba artık biliyorum sen../..büyümeye zamanı olmayan çocukların, dar zamanlarda attığı içten bir kahkahasın beni beklemeye gidiyordun.../..galiba yolu şaşırdın IV ...bu şiire girmek hüzünlü ve yaşlıdır.. biraz önce gözlerimden düştün seni ıslattığım için üzgünüm yanaklarımda kurumanı istemezdim, dudaklarıma almışken ıslaklığını sen../..gözlerim../..ve katre sana yaşatmak istediğim çok şey vardı, aşk’da kısa çubuğu ben çektim... V ...kırgınlıklarımı kaybettim, hükümsüzdür... sabaha karşı gittiğin için bağışladım seni sen de kendini bağışladın mı../.. bilmiyorum zor oldu indirmek resimlerini duvarlardan ki tozlanma diye albümlerde yaşatmadım seni seni../..bir “anı” olsun diye sevmedim ...ve hiç aldatmadım../..kirpiklerimle bile çok önceleri sorduğum bir soruydu, “şiir bir aşk’ı kurtarabilir mi? ” diye otuzuma yaklaşırken gülümsüyorum da, şiir bir aşk’ın ancak bekçisi olabilir VI ...bu şiirde U dönüşü yapılmaz... illegaldir bütün terk edişler, ölümlerde dahil... VII ...kızım bahara aldanma, üstüne yine de bir şiir al sen.. mayıs’ın çocuklarıyız ikimizde belki de bu yüzden acele ettik ayrılmak için, tenlerimizin ateşi bizi kavurmasın diye.. biliyorsun../..çok erken aldım hediyemi senden seninkini vermek içinse çok geç doğum günün kutlu olsun../..unutmadı giritlalesi mumlarını söndürdüm../..yüzümde gönderdiğim dileklerin gölgesi VII ...aşk dersem çık, ayrılık dersem çıkma.. dedim../..çıkmadın aşk bitti... Pelin Onay
  14. söz güzel.. size mi ait..? teşekkür ederim İlyada..
  15. arkadaşlar Sardunyam tarafından feci şekilde kandırıldığımı esefle belirtmek isterim.. günlerce hayatımı kurtaracağını söylediği o mendilin içinden çıka çıka çakıl taşları çıktı.. teşekkürler sardunyam..
  16. tatlıları sindirebilmesi için soda..
  17. Sezen Aksu-Sevgili Söz;Murathan Mungan Zaman nasıl akıp gidiyor İnsanlar maskelerini ne çok seviyor Yıllarca bir yalanla bir ömür geçiyor da Hiç kimse yok bir tek günü sonuna kadar yaşamaya Mecbursun yalnızlığa Oysa sevgili, bir tek sevgili Nasıl değiştirir dünyanın gerçeğini İçimdeki fırtına ele geçirdi beni Bir gün baktım hiç korkmadan aynaya Orda yeniden gördüm kendimi İşte sevgili, bir tek sevgili Nasıl değiştirir dünyanın gerçeğini Şimdi asla pişman değilim Yaşadığım herşeyin bedelini ödedim Nasıl olsa bir gün gelir duygular bulur yerini Hem cehennem, hemde cennet yeryüzünün mevsimleri O kadar şey değişti ki Artık kimse masum değil Duygular çok eskidi O zamanlar biz ne güzel çocuklardık Dünyaya aydınlık gözlerle bakardık Ve işte o zaman kırdığın bu kalp Şimdi kırıyor başka kalpleri Aşkta kazanmak dedikleri kaybetmektir bir çok şeyi..
  18. diloş şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Havadan Sudan Konular
    aileden diilim ama.. aynı mahalle esnafıyız ne de olsa.. birimiz çadır işletiyo diğerimiz restorant.. sonuçta müşteri aynı müşteri.. bu durumda biraz da müşteri toplarım düşüncesiye ziyarette bulunmak istedim.. anlıyacağınız hem ziyaret,hem ticaret efendiim..ahhh bayramlar..eski bayramlar..yok, korkmayınız..bişey anlatmıycam.. sadece şu..Gloria nerden aşırdın kız benim kırmızı fiyonklu bayramlık ayakkabımı.. herşey çok güzel..sizde öylesiniz..bayramınız umarım bayram gibi geçiyordur..
  19. diloş şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Havadan Sudan Konular
    ama..ama bana bi kuruş bile kalmamış.. hepsini davulcu almıştır kesin.. tatlından yedim ama spices..mmm..çok leziz.. iyide bayram etkinliği bundan mı ibaret..?
  20. korkarım haklısın.. o hisler o zamanlarda kaldı ve sadece bizlere özgüydü.. daha tadına varamadan kaybettiği oyuncağını arayan çocuklar gibiyiz şimdi..bu yeni oyuncaklar dolduruyormu içimizdeki boşluğu..? yeni prens ve prenses namzetleri ise bizim bir zamanlar sahip olduğumuz o değerleri tanımıyorlar bile..acaba hangisi daha feci..;bir güzelliği hiç tatmamak mı yoksa onu yaşayıp kaybetmek mi..? sana bunları yaşatan ve anılarına nakşeden sevgili ananenin ellerinden birde benim için öp olur mu zeynep..
  21. peki neden ucundasın ayaklarının..ben başka türlü olmasını dilerdim.. ama sen öyle istiyorsan öyle olsun.. seninde bayramın tekrar kutlu olsun.. teşekkür ederim Nataliacım..
  22. parmaklarının ucunda sessizce gelip yazıp gittin ha..peki öyle olsun.. aldım şekerinden..hatta hiç bırakmadım.. seninde bayramın işte öyle geçsin..tarif ettiğin gibi..
  23. tatlı çok çabuk bozulur..fazla bekletme zeynepcim..
  24. geldiğinde görürsün artık..sürpriz olsun.. aman fazla tatlı yeme yarın..mideni bozma zeynepcim..
  25. evet hareketleri inanılmaz seri..Karadeniz yöresi olsa gerek..

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.