Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

diloş

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    3.633
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    1

diloş tarafından postalanan herşey

  1. Hehehe.. hakikaten var ama ben çok rahatsızım bu işten.. evde televizyonkolik insanlar olunca böyle oluyor işte.. hepiciğimiz ayrı odalara dağılıp kavga etmiyoruz böylelikle ama çok komik gözüküyor.. ıslanmaktan mütevellit hayati tehlike taşımasa inan bana evin wc'sine bile yerleştirecekler.. Bu arada sen bana ni demek istedin bakiim..
  2. Doğaçlamayı seviyorsan Gece'cim, Fox Tv'de Cumartesi 23.30'dan sonra Canlı olarak yayınlanan Mahşer-i Cümbüş'ü izlemeni öneririm..gerçi bu bölümde ufak bir tanıtımda bulundum..önerim üzerine uşağum izlemiş anlata anlata bitiremiyor.. çatlamış orta yerinden tavsiye ederim canım.. Öte yandan Komedi Dükkanı'nı daha önce hiç seyretmemiştim..O kadar çok kanal ve o kadar çok program var ki..gerçi Star'daki Sevgili Dünürüm'le çakışıyor ama evdeki herhangibir televizyondan mutlaka izlerim diye düşünüyorum..(her odada bir tane var da.. )
  3. Bunu hep merak etmişimdir Efendi Türkler..nedir siz erkekleri bu kurufasülyeye çeken..? Bu arada Radya'cığıma katılıyorum güveç çoğu yemeğe ayrı bir lezzet katar..güveç kaliteli bir güveç olacak ama..mesela yaprak sarmasını birde güveçte deneyin..
  4. Hoşgeldin güzelim.. kaynaşmaktan kolay ne var..? bak,kaynaşıverdik bile..
  5. diloş

    BİR KADIN..

    Bir kadın güçlüdür aslında. Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar. Bir kadın sevgilidir aslında. İçinde her zaman sevgiyi taşır. Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay kıramaz. Zor sever ama tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir. Ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette. Bunun nedeni ise engelleyemedikleri 'acımak' duygusudur. Bir kadın yalnızdır aslında. Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz. Bir kadın bilgindir aslında. Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez. Yaratıcılığının sınırı yoktur. Ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler. Hoyratça harcamaz yaratıcılığını sadece erkeğine saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü yaşamınız asla sıradan olmayacaktır. Bir kadın hayattır aslında. Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek, su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz? Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız, ne yazık ki yaşamıyorsunuz. CAN DÜNDAR
  6. ESKİDEN Çember çevrilir, Su musluktan içilir, Ağaçlara tırmanılırdı. Bebekler bezden, silahlar tahtadan, Resimler kömür karasından yapılırdı. Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin İsimleri konulur Saatli maarif okunurdu Komşuda pişen, bize de düşer Bizde pişen komşuya düşerdi Geceler ayaz, sokaklar karanlık, Yıldızlar parlak olurdu Turşu, salça, mantı evde yapılır Karpuz kuyuda soğutulurdu Erik ağacının çiçeği pencere camımıza yaslanır Güz yaprakları bahçemize düşerdi Kardan adam yapılır, evlerde soba yakılır Kış gecelerinde masal anlatılırdı Merdiven çıkılır, aidat ödenmez, yönetici seçilmezdi Evler badanalı, sokaklar lambasız Mahalleler bekçili olurdu Ajans radyodan dinlenir Çizgili roman okunur Defterlere kenar süsü yapılırdı Hayat, arkası yarın gibiydi Kesintisizdi Her gün yaşanacak bir şey vardı Herkes kendi düşünü kurar Kendi hayatını oynardı Şimdi Hayat tek perdelik bir oyun Stand-up bir yalnızlık gibi Şimdi Herkes Yoğun Yorgun Ve Tek başına Can DÜNDAR
  7. Hiç sorma Sardunyam imzama bir yazı eklemek isterken siliniverdi..bende bayılırım balkonumdan yıldızların seyrine..bir an kendimle özdeşleştirdim "bu olsun" dedim.. Bu arada ben bayağı bir süredir gizliymişimde.. elim kendiliğinden gizliye gidivermiş.. buna ne diyosun..? Şiir hoştu,evet..ama sana şiir seçmek benim için artık çok zor..ee ne de olsa bir şaire yazıyoruz değil mi..?
  8. diloş

    MAHŞER-İ CÜMBÜŞ

    Mahşer-i Cümbüş, 2001 yılı Mayıs ayında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü öğrencileri tarafından kuruldu. Aynı yıl Eylül ayında Ankara Tenedos kafede “ Tiyatro Sporu ” gösterilerine başladı. Mahşer-i Cümbüş 2003 yılının Ağustos ayında İstanbul’a taşınarak faaliyetlerini İstanbul’da sürdürdü. Mahşer-i Cümbüş kurulduğu günden bu yana Ankara ve İstanbul başta olmak üzere bir çok ilde gösteriler sergiledi ve festivallere katıldı. Türkiye’de Modern Doğaçlama Tiyatro'nun öncüsü olan Mahşer-i Cümbüş, Doğaçlama Tiyatronun gösteri biçimlerinden biri olan “ Tiyatro Sporu ” nu Türkiye’de ilk defa seyirci ile buluşturdu. Ekip bugüne kadar 300'ün üzerinde “Tiyatro Sporu” , 100'ün üzerinde "Beyin fırtınası" gösterisi yapdı. 12 Uluslararası Tiyatro Festivalinde Türkiye'yi temsil etti. Kuruluşunun 5. Yılında kendi sahnesi " Mahşer-i Cümbüş Hayalhanesi " ni açtı. ... Arkadaşlar kendilerini ilk defa geçen Cumartesi Fox Tv'de seyrettim çokta keyifsiz olduğum bir gündü..kahkahalarımı tutamadım..Program canlı olarak her hafta Cumartesi saat 23.30'den sonra Fox Tv'de Mahşer-i Cümbüş adıyla yayınlanıyor..çook geç saatlere kadar da devam ediyor..Ben saat 02.30'a kadar dayanabildim ama tek kelimeyle şahanelerdi..Doğaçlama gerçekleştirilen tüm oyunlarda müthiş bir zeka ve espri ve oyunculuk göreceksiniz..Şiddetle tavsiye ediyorum.. Bir tane örnek olsun hadi..
  9. Gececim bu programı bir arkadaşım daha önermişti..sende beğendiğine göre e mutlaka güzeldir..izlemem gerek..
  10. Şimdi şekerim bu haberin bana gösteriği yol keçiylen tavuğu katletmem doğrultusunda.. bilmem yanılıyormuyum..? ve fakat biliyosun benim tavık alkolik.. etinin yarayacağını hiç sanmıyorum.. keçiye gelince..sana duygusal olarak zor günler geçirdiğini söylemiştim.. her ne kadar geçenlerde bana şöyle bir şarkı çığırdıysa da " ölümüm senin elinden olsun..yüzüm gülerek giderim.." o kadder de vicdansız değilim yav..yapabilemem..anlıyacağın ikisini de besliycez el mahkum..
  11. Bunuda senin için seçtim bitanecik sarmaşığım.. Yok Karşılığı Yüzünün Senin sana rağmen bir yüzün var herkesin ilk aşkına benzeyen beklemek kadar acı, anlamak kadar zor nedensiz ölümlerin suskunluğu gibi yok karşılığı yüzünün... Senin sana rağmen bir yüzün var herkesin ilk aşkına benzeyen yakınlaştıkça imkansız uçurumlar nedensiz hayatların o büyük acısı gibi yok karşılığı yüzünün... Cezmi Ersöz
  12. Ben Sana Mecburum Bilemezsin ben sana mecburum bilemezsin adını mıh gibi aklımda tutuyorum büyüdükçe büyüyor gözlerin ben sana mecburum bilemezsin içimi seninle ısıtıyorum ağaçlar sonbahara hazırlanıyor bu şehir o eski istanbul mudur karanlıkta bulutlar parçalanıyor sokak lambaları birden yanıyor kaldırımlarda yağmur kokusu ben sana mecburum sen yoksun sevmek kimi zaman rezilce korkuludur insan bir akşam üstü ansızın yorulur tutsak ustura ağzında yaşamaktan kimi zaman ellerini kırar tutkusu birkaç hayat çıkarır yaşamasından hangi kapıyı çalsa kimi zaman arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor eski zamanlardan bir cuma çalıyor durup köşe başında deliksiz dinlesem sana kullanılmamış bir gök getirsem haftalar ellerimde ufalanıyor ne yapsam ne tutsam nereye gitsem ben sana mecburum sen yoksun belki haziran'da mavi benekli çocuksun ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden belki yeşilköy'de uçağa biniyorsun bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor belki körsün kırılmışsın telaş içindesin kötü rüzgar saçlarını götürüyor ne vakit bir yaşamak düşünsem bu kurtlar sofrasında belki zor ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden ne vakit bir yaşamak düşünsem sus deyip adınla başlıyorum içimsıra kımıldıyor gizli denizlerin hayır başka türlü olmayacak ben sana mecburum bilemezsin Atilla İlhan Ayşegülüm Atilla İlhan'dan seçtim farkındamısın..?
  13. Nasılsın arkadaşım.. sana bir şiir getirdim.. Gözlerine bakarken umurumda değil mevsimler Gülüşün hep deniz kenarı bana Sen bir adım attığında göreceksin Elinde balonlarla bekleyen o adam benim Aldığım en derin nefessin sen Dudaklarının dudaklarımdaki işgali hala yüreğimde Nefes alıyorum ama hala bulamadım seni 'Ben sana yanarken şimdi...sen kim bilir nerede üşüyorsun' Ceyhun Yılmaz
  14. Bende sana bir şarkıyla cevap vermek istiyorum cancağızım.. Keçi geldi.. Koyun geldi.. Alkolik bir tavuk geldi.. Hacı Osmanın kızı geldi.. Hadi gari sende gel..
  15. Benim Unuttuğum Kadarını Sen Özler Misin ? Unuturum Unutmak zor değil Unutmak acı Unutmak zor değil Unutmak yazık Unutulmaz kimse yok bende Bir sana kıyamadım Gücüm yetmedi seni yok saymaya Kollarımı açtığım kadar unuttuğumsun Açamadığım kadar özlediğim ; Benim unuttuğum kadarını sen özler misin ? Ceyhun yılmaz Keçiyle tavuğun selamı var canım..bizi unutmasın..unutmak yazık diyorlar.. bilmem kendilerince üstü kapalı bir mesaj mı veriyorlar..
  16. diloş

    Erbay

    ŞEMSİYE tozlu bir şemsiye durur çatı katındaki odanın kuytu bir köşesinde kumaşındaki eski yağmurların hüzünlü kokusuyla anımsar mısın bilmem yağmurun bardaktan boşanırcasına yağdığı o günü hani şemsiyeyi iyice çekip başımıza dudaklarımla hesaplamıştım yüz ölçümünü nicedir sokağa çıkarmıyorum şemsiyeyi korkuyorum çünkü kapısı açık kafesinden uçan bir kanarya gibi beni ikinci kez terk etmenden yanıt alamayacağımı bilsem bile yanına gidip sorarım hergün şemsiyeye altında elele nasıl görünürdük diye Sunay Akın KIRMIZI Sevgilim kızma sakın ve lütfen yanlış anlama kırmızı rujunu sürünce paramın yetmediği elma şekerleri geliyor aklıma Sunay Akın Sen seversin çekirdek babacım.. ne güzel yazmış ama..bu arada kimin gözlerinde Karadeniz'i gördün bakıyım..
  17. Suskunluğundan tanırım O'nu... Yüzünde her daim nöbete duran ve içindeki depremi maskeleyen gülücüğü bilirim. O depremin yüreğinde açtığı derin yarıklardan en küçük bir iz yansımasa da yüzüne, aşinayım ketumiyetine... Bilirim ki, kabil olsa da, ters çıkarılmış bir kazağı düzeltir gibi içten kavrayıp dışa çevirseniz ruhunu, sanki yıllar yılı söylenmeyip saklanmış, dilin ucuna kadar gelip tutulmuş, tam haykırılacakken içe atılmış yüzlerce sözcük, hafızaya kelepçelenmiş binlerce söz, dile getirilmemiş on binlerce itiraz, akıtılmamış onca gözyaşı ilmek ilmek çözülüp saçılıverecektir ortalığa... Ama o konuşmaz. Sabırla dinler, sitemsiz kabullenir ve ruhunun derinliklerine gizlediği çekmecelerde özenle saklar içine attıklarını... Sadece kendisiyle baş başayken açar onları... Kimi zaman gizli bir günlüktür çıkan çekmeceden... Yazar; ...kimi zaman da sırdaş bir silahtır... Sıkar. * * * Niye bazıları ağzına geleni söyleyip rahat uyku uyurken, "içine atan", sessizliğe gömülüp kendi dehlizlerinin karanlığında yapayalnız kâbuslar görmeyi seçmiştir? Anlatmazlar ki bilesiniz... Kimi nasıl diyeceğini bilmediğinden, kimi bildiğini de diyemediğinden, kimi dediği halde kıymeti bilinmediğinden, kimi bir kez deyip yanlış bildiğinden, suskunluğun o huzurlu kuytusuna sığınmıştır. Sesini en çok yükseltenlerin en haklı sayıldığı bir dünyada, sürüye uyup gürültüye katılmaktansa sessizliğe gömülüp haksız sayılmayı tercih ederek tevekkülle içine kapanmıştır. İç kanamaları zaman zaman ağzından kaçırıverse de, dudağının kenarından sızanın "kızılcık şerbeti" olduğuna inandırır herkesi... Oysa ne kadar gizlemeye çalışsa da, içindeki fırtınanın birilerince fark edileceği umudunu hep korur. Suskunluğunun her şeyi anlattığını sanır. Sanki onca gürültü içinde birileri gözbebeklerini okuyacak ve konuşmayı bilmeyen bir çocuğun derdini anlar gibi, iç dünyasında çağlayan nehrin sesini duyacaktır. Başını sessizce öne eğişinden, sitemkâr imalarından, dargın yalnızlığından derdini anlayacak, şifresini çözüp sessizliğini sese çevirecek birini bekler umarsızca... Oysa gürültünün çağında, kimselerin vakti yoktur, anlatmayanın derdini anlamaya... Kimse kimsenin gözbebeğine bakıp konuşmaz; yüreğini dinlemeye yanaşmaz. Öyle olunca da hepten içine kapanır "içine atan"... Maddi varlığını dibe çeken bu manevi yükün ağırlığıyla yaşamayı öğrenir. Yükünü sırtlayıp, kendi iç sesiyle sohbet ederek yürümeye koyulur. Kendine yazılmış mektuplar, meçhule karalanmış satırlar, sadece yastığının bildiği sırlarla örer kozasını... Sabah oldu mu, sahte gülümsemesini yüzüne yapıştırıp hayata karışır. Anlaşılmadıkça artar ketumiyeti... Rahat hesaplaşanlara özenerek erteler hesaplaşmalarını... Geciktirilmiş her sohbet, vazgeçilmiş her itiraf, gösterilmemiş her tepki birbirine yapışıp koca bir yaraya dönüşür içinde... İçindeki yara, yüzünde gülümseyen maskeyi aşağı çekmeye başlar zamanla... Artık ya içindekileri kusacak, ya da hepten susacaktır. İşte o zaman, "iç" denilen o dipsiz derinlik, o ne atsan dolmaz sanılan kuyu taşar aniden... Yük, taşınmaz olur. Yıllar yılı sabırla bastırılan volkan, ya umulmadık bir tepki, ya katılırcasına bir ağlama nöbeti veya gizlenmiş bir silah olur, gürültüyle patlar. "İçine atan"ları bilmeyenler, kestiremezler bu ani tepkinin nedenini... Yanlış yerde ve son günlerde ararlar ipucunu... Oysa onca yılın suskunluğuyla kaynaya kaynaya dolmuştur yanardağ... Ve gün gelmiş patlamıştır. Artık geride bıraktığı efsane konuşacaktır, kendisi yerine... * * * Tanırım O'nu... Sessizliğin erdem sayıldığı bu özel dünyanın suskunları bilirler birbirlerini... Çareyi de bilirler. Gözbebeklerine bakıp ruhunda kaynayan volkanı sezecek ve şefkatle "içeri" sızıp O\'nu yukarı çekecek bir dost elini umutla beklerler. Beynine ancak o dost eli uzanabilir. O yoksa yedeği bir kurşundur. Can DÜNDAR Beynimize ve de ruhumuza uzanabiliyoruz değil mi birbirimizin..yedeğe ihtiyaç yok..seni seviyorum gökkuşağım..
  18. ben bilsem nerde olduğumu Diloşum..:)) peki sen nerdesin,geldim ama yoksun :(

  19. Evetttttt:))o yüzden benim nar püre oldu güzelim,artık nasıl çarptısam yere.:ıslık:

  20. Top Gun..Tom Cruise nasılda çocuk yüzlüymüş..bunu şimdi farkediyorum.. ve Berlin grubunun unutulmaz şarkısı Take my breath away.. Sardunyam demek tek başına da merak edebilecek durumdasın ve hatta meraktan ölebilecek durumda.. Godzilla şansına küs arkadaşım.. O halde Sardunyam aç ÖM'ünü seyret tekrarı yok bunun İşimiz muhabbet efkarı yok bunun..
  21. Sarmaşığım.. Ne vakit ulaşırız o okyanuslara..? Ne vakit çıkarız bu bataklıktan.. BİR BATAKLIK TÜRKÜSÜ Sığ sulardaydık. Aydınlıksızdık. Kan ısısındaydık. Kıl bir yorgandı gökyüzümüz, kavruluyorduk. Uzaktaydı derin sular, ulaşamıyorduk. Dağların derin suları yukarıya yükseliyordu, varamıyorduk. Yoksunduk.Gitgide azalıyorduk, baş kaldıramıyorduk. Damarda kandık, sıza sıza tükeniyorduk. İnsandık , mutsuzluk emiyorduk. Birbirimizi kemiriyorduk. Rüzgardık. Durmuştuk. El kadar maviler döküyorduk. Yağmurduk, kesilmiştik. Dolam dolamdık. Pörsük memelerdik, sarkıyorduk. Unduk, eleniyorduk. Topraktık.Avuç büyüklüğünde bin kez çatlıyorduk. Pınardık. Bir parmak suyumuz bin kez kesiliyordu. Ağaçtık,bin kez kuruyorduk, kabuklaşıyorduk. Doğanın koyaklarına bakıyorduk. Oraları bile yeşilsizdi Bir tutam dişilik bulamıyorduk. İnsan yüreğiydik. Usturalarla ,sırım çekiyorlardı. Delikanlıydık, asıyorlardı, tutuşan sarkaçlardık. Havaydık , boğuluyorduk. Bir yere sızamıyorduk Kursaktık, düğüm atıyorlardı.Tıkanıyorduk Milyon gemiydik , teker teker batırılıyorduk. Çiçek açmasıydık; yeşil üstüne kızıl yağmasıydık, Sarı yağmasıydık, mor yağmasıydık, mavi yağmasıydık. Neyleyim ki bir türlü açılamıyorduk. Doğanın mı bataklığındaydık biz, kişinin mi? Anlayamıyorduk.
  22. Sardunyam yazına bayıldım.. Keşke temennilerin gerçek olsa..lakin, ne kadınlarımızda böyle bir yürek ve cesaret,ne de erkeklerimizde böyle bir altyapı mevcut..tabii istisnaları tenzi ediyorum..
  23. Senin hiçmi şöle bi hışımla yere çarpmak istediğin kimse yok tatlım:)Halbuki öle birini düşleyipte çarpsaydın narı yere, hemen patlardı:-)

  24. noel ablan yisin seni emi :)

  25. Gloriacım çok teşekkür ederim canım..sana da mutlu yıllar..
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.