gugukcuk tarafından postalanan herşey
- 
	
		
		TÜRKİYE NE YAPMALIDIR
		
		Bence içinde ermeni ortağı olmayan hiç bir yabancı firmaya devlet ihalelerini vermeyelim. En kısa, enaz maliyetli.en etkilisi bu olabilir mi acaba.? Ticaret, her zaman uzlaştırıcı olmuştur.Yoksa beşte bir milletvekillerin oyu ile gelen bir kanuna tum fransızları katmak haksızlık olur. Tabii ki Orhan PAMUK'un nobel ödülünü bu kararın protestosu mahiyetinde ittirmesinin de şok edeceği kanaatindeyim.Yanlız 1,4 milyon doların ve liyakat madalyasının da ülkemiz tarafından verilmesini de deteklerim.Her yazarın en büyük nobel'i okuyucularının kalbidir.Ondan büyük bir nobel asla olamaz. sevgilerimle,
- 
	
		
		Yürü be aslanım...
		
		577 Milletvekiline sahip olan bir ülkede 106 milletvekilinin oyu ile kritik bir oylama yapılıyor ve bu kanun geçiyor ise Fransa'nın vay haline. Asıl Türkiye'nin yapması gereken tek şey katılmayan milletvekillerinin kendi seçmenlerine bunun hesabını nasıl verebileceklerini soran olayı yargılayan özel röportajlar yapmak ve net'te dahil tüm iletişim hatlarını maksimum kullanmaktır. Daha da ileri gidilerek 106 milletvekilinin geçmişlerinin didik didik edilerek hangi şirketler ile bağlarının olduğunu ve bu şirketlerin ülkemizdeki şirketlerle olan bağları ortaya çıkarılmalıdır. Ya da sadece Bize bunu yapmak haksızlıktır denmelidir. Bu arada Cyrano'dan kaçılmıyor ne yazık ki.Müthiş bir bilgilere ulaşım gücü var. Şimdi Yine Bozan'ı mı koruyorsun diyecek ki Sayın Bozanın böyle bir şeye hiç mi hiç ihtiyacı yok ama düşüncelerini değil kendisini hedef aldığı müddetçe boncuk oyununu devam ettireceğim. Cyrano'dan alıntıdır. billion=milyar olduğunu Cyrano muhakkak biliyordur. Afedersin de 6 milyar dolara mı bakacak Fransa ,Tıpkı İtalya muhabbetindeki komediye düşeriz. 6 milyar Dolar Sadece bizim için büyük bir rakamdır. Pasif bir eylem Koyan Sayın Bozan'ın değilde bu topiği senin açman gerekmiyor muydu?Tepkilerini yazabilmen için bu topiği kulandığına göre en azından bir teşekkür gerekmiyor mu? İşte benim hep üzerinde durduğum ama senin transit geçtiğin mesele bu sevgili CYRANO,tepkinin olması rahatsızlığı gösteriyor bunun pasif olması sizi rahatsız edebilir ama neticede aynı şeylerden rahatsız olanlar neden el sıkışamıyor? Siz kişileri takmaya başladınız ki emin olun bunun bu ülkeye hiç faydası olmaz. Ki bu bilgilere ulaşan insanlar çok kolay yetişmiyor. Elbette düşüncelerinizi okuyorum ama artık tüm kelime ve kanıtlarınızın ta içine bakıyorum.Yukarıdaki basit bir örnektir. sevgilerimle,
- 
	
		
		Yürü be aslanım...
		
		Ahhh bir biz olabilsek. Her doğru görünendeki yanlışları bir çıkarabilsek ve fırlatabilsek yanlış anlaşılmışlığımızın yüzüne.Ah bir dayanabilsek kaşınmaya alışmış yerlerimizin kaşınmasına umarsız kalmayı.ve ögrenebilsek o ateşe hepimizin odun atmayı.Seslenemediğimiz tepelerden haykırmayı bir öğrenebilsek ve inandıklarımızı paylaşırken ayrımlaştırmadan birleşebilsek sevgili sardunyam,yeniye ve güzele hep elele kavuşacağız.O zaman ne bize bırakılan tarihe küseceğiz nede gelecekten korkacağız. Ama umutlarım asla tükenmeyecek.Gün ve zaman gelecek ki çocuklarımız hakkımızı gasb edenlerin yüzüne tükürecek. Klavyenizden çıkan harfleri kırmızı görüyorsam suçum ne? Benimkileri sevgili bozan görebiliyor inanıyorum ki sizde görüyorsunuz. saygılarımla sardumyam
- 
	
		
		Yürü be aslanım...
		
		Sardunyam çok kızgın. Ama insanın aklına şu da geliyor.Bu tip dayatmalar ile üretilmeye çalışan şey Türkiye'deki halkın tepkilerini çekerek dünyaya küstürüp hemen akabinde islami bir üke oldu diye niteleyip bir demokrasi müdahalesi senaryosu mu var?Hani yok canım demeyin olamaz mı?Pek te müsaitiz hani Sırada Plutzer de olduğuna göre
- 
	
		
		Yürü be aslanım...
		
		Kullandığım malzemelere bakınca Fransız malı birşey göremedim.Ne kadar enteresan geldi bana.Sayın bozan'ın ki gibi arabam da Alman olunca pencereden neyi atacağım şimdi? O zaman hemen gidip bir fransız malı mı almalıyım? BEN EN İYİSİ BU KONUYA FRANSIZ KALMALIYIM Bence en dogrusu cezair meselesi bile değil.Osmanlının Fransızlara verdiği desteğin dünya kamuoyuna belgeleriyle açıklanmasıdır.Bakalım Fransız tarihçileri ne cevaplar verecekler.Ne belgeler sunacaklar.? Belki de bilmediğimiz birçok şey aydınlığa kavuşacaktır.
- 
	
		
		Dünyayı yakalamak / Dünyaya yakalanmak
		
		HİÇ SENİ KIRARMIYIM SEVGİLİ CYRANO "Osmanlý'da ilk grev" 3 Aðustos 1910 tarihinde koza fabrikalarýnda çalýþanlar valiliðe bir yazýlý baþvuru yaparak 16 saatlik çalýþma saatlerinin saðlýklarýný bozduðu gerekçesiyle 'iþi tatil ettiklerini' belirtmiþler. Ayrýca, kadýn iþçilerdeki ilk grev de Bursa'da yaþanmýþ... Zonguldak bölgesinde toplu olarak ilk işi bırakma — grev, 1908 — de yapılmıştır. Grev o zaman en büyük üretim bölgesi olan Gelik ocaklarında başlamış ve hızla gelişerek bütün kömür bölgesine ve demir yollarına da yayılmıştır. O zaman da son Zonguldak olaylarında olduğu gibi işçilerin en ilkel hakları uğrundaki bu direnişleri, idari çevreleri, kömür ocaklarını ellerinde tutan yabancı şirketleri son derece korkutmuş ve derhal İstanbul’dan Zonguldak bölgesinde Musul Gombotu ile «Avcı taburları» gönderilerek, ülkemiz kömür ocakları işçi hareketinin başlangıcı sayılan bu ilk grev de son grev gibi silâh zoruyla bastırılmıştır. Bundan sonra Zonguldak bölgesinde birisi, 1923-de, ötekisi de 1936-da patlayan iki büyük grevle, 12 saat-tan fazla çalıştırılan kömür işçileri fazla ücret almak hakkını kazanmışlardır. DEMEK Kİ BİRŞEYLERE BAKINCA BİRŞEYLER GÖRÜNMÜYOR.ŞİMDİ SORACAKSIN YAHU BUNLAR NEREDEN ÇIKTI? Hey benim güzel dostum birşeyi eleştiriyorsan içine bakın diye boşa söylemedim. İzmir AYDIN demiryolunun inşaasında geçen bu vakaa nasıl oluyor da 1923 de cereyan ediyor? İddia ediyorsun ya Yoksa ; "Robert Wilkin adlı İzmirli İngiliz tüccar ile dört ortağı 1855'te İzmir-Aydın demiryolu için imtiyaz talebi ile Osmanlı Hükümeti'ne başvurmuş ve 1856'da imzalanan sözleşme ile bu imtiyazı almışlardı." Bu muhteremler almış oldukları imtiyazı bir kenara atıp Cumhuriyet kurulduktan sonra mı hayata geçirdiler? Yani 67 yıl sonra (Burada İzmir Aydın demiryolları tesisisindeki grev'i esas alıyorum) Sen yazdıkça bizde birşeyler yazıyoruz Sen bilgileri atıyorsun biz araştırıyoruz.Harikaaa Hiç bilmediğim neler öğreniyorum sayenizde. Dilerim enerjin hiç bitmez CYRANO. Sevgili Bozan'ın yazılarındaki sırları buldukça hem bizler birşeyler öğreniyoruz geçmişle ilişkili hemde sevgili bozan anlaşılmanın tadını yaşıyor. Dilerim ki öyle şeyler öğreneceğiz ve paylaşacağız ki bu nefaseti hiçbirşey vermez. Sevgilerimle ve saygılarımla,
- 
	
		
		Dünyayı yakalamak / Dünyaya yakalanmak
		
		CYRANO 'dan tarihe geçecek iddia Resmen şaşkınlığa düşürdün beni.Bu yazının cevabına binlerce smiley yetmez. Devlet zatiallerinizin sayesinde bu işletmeleri kuracak ülkede BURJUVAJİ dogacak. İktisat pröfesörleri Devlet yatırımlarının nasıl burjuvaji ürettiği konusunda kapınızı muhakkak çalacaktır.emin olun. Tarihe geçiyorsun haberin yok dostum. A
- 
	
		
		Dünyayı yakalamak / Dünyaya yakalanmak
		
		Böyle bir uslup kullanacağımı tahmin etmiyordum sevgili CYRANO,ama biz bu forumlarda bilgilerimizi,cevahirliğimizi filan yarıştırmıyoruz.Kelime cambazlıkları filanda yapmıyoruz.Yanlış bir kelime kullansakta gülümsüyoruz.Böyle olmak zorunda zaten.Bizi birbirimize yakınlaştıran yazılarımız değil içimizdeki dogrulara olan fikirlerimiz.kelimeler yanlış olabilir ama yüklendikleri dogru olabilir.Bunları yakalayarak gerçeği bulmaya çalışıyoruz kendimizce tabii. Sevgili Bozan'ın yazıları her zaman dikkatimi çekti.Ateşin önünden şekiller geçiriyordu.Duvara yansımalarını anlatıyordu.Onun inançları beni hiç ilgilendirmiyordu sadece karamizah'ı dikkatimi çekmişti.Fevkalade etrafı ince örülmüş görünüyor gibi sırlı yazıyordu. Çok güzel bir deyim vardır.büyük ihtimalle biliyorsunuzdur. "Gül'e gül demesen de gül yine gül gibi kokar" Gülü değil gül kokusunu ararsak yazılarda polemikler oluşmaz biz o kokunun içinde dolaşırız. Sevgili Bozan'ın cevabını burada tam olarak aldım sadece içeriğine kırmızı olarak eklemeler yaptım.Muhteremin engin sağduyusuna güvenerek; -------------------- Dünya iktisat tarihi kıraat edenler bilir, tarihte iki ehemmiyetli inkılap vardır, birisi tarım inkılabı bir digeri ise sanayi inkılabı. Atalarımızın tarımla arasının pek kuvvetli olmadığını biliyoruz , fakat bu husus oldukça münakaşalı olduğundan orada vakit kaybetmeyeceğim, zira tarım devriminde benim anladığım kadarı ile Dünyaya fena yakalanmıştık ve bunu uzun yüzyıllar atlatamadık. Zira el-alem suyu daha iyi nasıl kullanırız, hangi ürünü eksek bol hasat alırız gibi meselelerle uğraşırken bizimkiler bugün hangi Çin köyünü bassak da şu bizim evde kalan oğlana bir karı bulsak gibi bir iktisadi projenin peşindeydi. Gelişen dünyada sanayi devrimi tabii ki beraberinde tüm üretim kollarında köklü değişimleri de beraberinde getirdi. İşte Osmanlı o dönemlerde bu gelişimin arkasında kaldı. Çünkü onun için büyük olmak güçlü olmak daha çok toprak daha çok ülkeyi sınırların içine katmaktı.Ticaret ile elde edilen gelirler Osmanlı’ya pek cazip gelmiyordu. Zaptederek almak daha kolay bir yoldu .Buna da gücü vardı.O dönemlerde bu tip savaşlar olağan karşılanıyordu.Öyle Birleşmiş milletler filanda yoktu. Sanayi inkılabında da dünyayı yakalamak yerine dünyaya sıkı bir şekilde yakalandığımızı biliyoruz. Ve bu dünyalılar ( uzaylıları ve Çılgınları korkutmak istemem ama ) yakalayınca adamı fena yapıyorlar. Biz yine başaramadık, sanayi hep devlet destekli oldu, kağıt fabrikasını da, iplik fabrikasını da babamız osmanlılar hep açtı, ama hep devlet destekli işletmelerle, ve devlet her zaman olduğu gibi işletmede zarar etti. elde burjuva olmayınca ihaleleri de hep gavurlar aldı, bütün yurdu hatta bütün eski dünyayı demir ağlarla ördük ama parayı hep gavurlar kaldırdı. Babamız osmanlı, bir adamın fazla zengin olmasını istemez , saltanata devlete kafa tutar ( tehlikeli olur ) diye hep müsadere ederdi palazlanan orta sınıfı. Osmanlı’da ilk modern anlamda mancınık filatür fabrikası (ipek çekme tesisi) 1846 yılında Taşçıhan Ohannes ve Bayoğu Osep Ağa tarafından Bursa’da kurulmuştu. Sevgili Bozan ne güzel söylemiş buyrun kurucuların isimlerine bakarsanız türk olmadıklarını anlarsınız. ) Osmanlı yöneticilerinin demiryoluna verdikleri önem 19. yüzyılın ikinci yarısında iyice artmıştı. Sultan Abdülaziz, 1871 yılında demiryolu ile ilgili bir irade yayımlattı. Gerçekleştirilmesi düşünülen ana hat İstanbul-Bağdat arasındaydı. Kurulan Asya Osmanlı Demiryolları'nın başına da Alman mühendis Wilhelm von Pressel getirildi. Pressel'in projesi Haydarpaşa'dan başlıyor, bu ağın içinde Bursa-Mudanya hattı da yerini alıyordu. Mudanya'dan Bursa'ya doğru raylar döşenmeye başlandı. Bu hat, 1874 yılında bitirilebildi. Bursa'ya ulaşabilmek için 185.000 Osmanlı Lirası (4 200 000 Frank) masraf yapılmış ancak demiryolunun işletmeye açılması mümkün olamamıştı. Proje bir müddet için rafa kaldırıldı. Yarım kalan hattın inşasına 17 yıl sonra başlanabildi. İmtiyazı almış olan M. Nagelmakers, Bursa- Mudanya Osmanlı Demiryolları, Şirketi'ni kurarak hattı 1892 yılında hizmete açtı. (İşte hazin bir hikaye ,Büyük bir yatırımın içine giren padişah işin içinden çıkamıyor ve imtiyazlar vererek bunun hayata geçmesini sağlıyor.(Kendileri ihale makamıdır ve imtiyaz karşılığı bu yurtdışı bir şirkete yüklenilmiştir yani ihale edilmiştir) Demek ki İlk demiryolları Cumhuriyetten sonra değil öncedir. (Demiryollarının bu kadar çok itibar görmesindeki amaç,demiryollarının askeri manada ön planda tutulduğuna inanıyorum.) Neden diye sorgulamak gerekiyor? İşte cevabı: Babamız osmanlı, bir adamın fazla zengin olmasını istemez , saltanata devlete kafa tutar ( tehlikeli olur ) diye hep müsadere ederdi palazlanan orta sınıfı İşin en ince noktasını sevgili Bozan yakalamış.Öyle bir Psikoloji üretilmiş ki ticaret ile ugraşmak,sanayi ile uğraşmak Osmanlı’ya yapılacak en ağır hakarettir. Terbiyesizliktir. Hal böyle olunca bu yasaktır diye hiçkimse bu mesleklerle uğraşmamış uğraşmayı ikinci sınıf olarak gördükleri gayrimüslümlere bırakmışlar. Ustalığa ulaşabilmek için olağanüstü zorluklar konulmuş. İnsanların sanaatkarlık istekleri yokedilmiştir. Bu müsadere mantığı ve tehlikecilik düşüncesi genç rejime de tevarüs etti. Zenginliğin zaten sevilmediği bir toplumda bir parçada üzeri marks soslu engels verilince damardan, bir türlü burjuva yaratamadık, böylece zengin olan ya mafyacılıktan oldu ya da yakıncılıktan bu durumda da zengin ama görgüsüz türedilerle doldu memleket Engin abinin deyimiyle lumpen.. 600 yıllık osmanlı,’ya onun ötesinde 86 yıllık cumhuriyet tarihini de eklediğinizde bizde 150 yıllık geçmişe sahip bir tane bile işletmenin çıkmamasına dikkat çekiyor sevgili bozan Matbaanın bile yıllar sonra gelmesinin etkileri hala tartışılıyor.Bedestan dan fabrikalaşmaya ulaşan ticari yada sanaatkar bir milli burjuvazi oluşamadı. Yani tehditleri hep babamızdan tevarüs ettiğimiz mantıkla gördük. Ve hiçbir zaman dünyanın değiştiğini, önümüze bakmak gerektiğini, geleceğe yönelik plan ve projelerle devlete millete yön vermek gerektiğini anlayamadık. En tepedeki adamlar hep tehditlerden bahsettiler, bir türlü sahil-i selamete çıkamadık. (yıllarca karadeniz kıyısında atölyeler silah yaptı.Yıllarca bunu hiç ciddiye almadık.Onlar hep korkarak yaptılar.Hiçbir zaman onların önünü açmadık.Hep yabancı silahlar kullandık.Hala da kullanıyoruz sanırım.Karadeniz yapımı bir markayı dünyaya taşıyamadık.) Ülkemizin en güzel koylarına hangi akıl ile olduğu bilinmez sanayilerin kurulmasına öncülük ettik.Yıllar sonra onları temizleyebilmek için milyarlar akıtmak zorunda kaldık. Netice olarak bir ülkenin güçlülüğünün,elindeki silahları değil,cebindeki para ile ölçüldüğünü hala ögrenemedik.
- 
	
		
		Dünyayı yakalamak / Dünyaya yakalanmak
		
		Sevgili CYRano el insafff: Bu kadar boş iddiaları nasıl da bilimselmiş gibi yazıyorsun hayrett lütfen aşagıdaki akrabalarımızın niteliklerine bir bakıver de bilimin bile bulamadıklarını nasıl şıppadak bulduğunu da söyleyiver dostum
- 
	
		
		Dünyayı yakalamak / Dünyaya yakalanmak
		
		Sevgili CYRano 'ya cevaptır. Devlet burjuva sınıfı yaratmak için onlara sanayi açıyormuşşşş Devletin kendisi için sanayi kuruluşları açması sosyalist ülkelerde olur ve o ülkelerde de burjuvazi yoktur arkadaşım.( Burada google sana bir oyun oynamış) . Bu alıntıya cevap yazmaya gerek görmüyorum.Zira yukarıda verilen cevap yeterlidir. Kendileri Annesinden doğduğunda sanayici ve işadamı olarak doğmuştur.Sonradan olma değil anadan doğmadır. (Devlet bir sanayi kurup hemen Koç'a vermiş olup onu sanayici yapmıştır.Aslında O sanayici dogduğu için bu temek bir hakkın iadesidir ) color] Olmaz.Bu konuda tartışmak bile gereksizdir.İlkel üretim araçlarına sahip olan toplumların gelişme seyri içinde takas ekonomisi ön planda idi.Bu Zamanla makineleşen topluma doğru giderken takas ekonomisi yerini para ekonomisine bıraktı.Bu süreç zarfında Kapital denilen para keşfedildi.Küçük işletmeler dogdu.Bu işletmelerden büyüyenlere bu buyumeler yetmeyınce daha da buyumek ıstedıler.Biriken sermayenin dışarı açılımları ile emperyalizm oluştu. Osmanlıda kapital yoktu.Herşeyden önce ticaret gayrimüslümlerde olduğundan dolayı milli karekterde bir burjuvazinin oluşmasına da pek olanak yoktu.Bedestan diye tabir edilen çarşılarda oluşan tüccar ve zanaatkarlarında büyümek gibi bir iddiaları yoktu.Daha ziyade lokal'diler. Zengin =Burjuva mı? Kapital zenginde bulunur.Yatırım akılı ile birleşir ise al sana burjuva? Parasız burjuva olunmaz. . Sırf karşı çıkmak için yazılmış bir cevap.İddiayı reddetmiyor üstüne üstlük ispatlıyor. Müthişsin.Feodaliteyi Avrupa kıtasına indirgeyerek sosyo ekonomik felsefede çığır açtın. Cevabını bile kendin vermişsin daha ne diyeyim? Hepsini bir kenara bırak. Osmanlıda Devlet haricinde hiç kimsenin toprak üstünde mülkiyeti olamazken. Yani Toprak üzerinde özel mülkiyet yasakken. Bir şeyi iddia edebilirsin.Buna itirazım yok.Lakin Bundan ağır bir feodalite olabilir mi?Sen neyden bahsediyorsun.Toprağın sehzadeler arasında paylaşımı filan da yoktu.Şehzadelerin kendilerine has birlikleri filanda yoktu.Ülkede zaten köylü de yoktu. Zaten Toprak ağası denilen betimleme aslında ingilizce bir kelime. İçeriğini bile yakalayamamıssın dostum.Sen sahiplerle ilgileniyorsun.İçine bakmalısın içine. Kendi kendinle çelişiyorsun alın bir örnek daha. Sonra bir devlet ekonomik sistemi ne olursa olsun emperyal olabilir. Birde "Emperyal- Feodal" diye bir tanım yapıp. Osmanlı ve Çarlık Rusya için söyleniyor falan demişsin. Büyük britanya. Feodalist miydi ? evet. Emperyal miydi? evet İspanya, Fransa, Portekiz ? evet. =Feodal-emperyalist ülkeler bir güzel sıralamışsın.Sırf ıtıraz edebilme tepkisi sen benim yazdığımı reddetmiyor bilakis onaylıyorsun o halde niçin karşı çıkıyorsun? Osmanlı'nın yükselmesindeki kasdın teknik ve ekonomık mi yoksa işgal mi? Eğer sınırlarının genişlemesi ise kasdın bu yükselme iktisadi değil savaş güçüdür.Osmanlı güçlü bir orduya sahipti ve yayılmacı polıtıkası ile sınırlarını genişletti.Kapitalist dünyanın oluşumu ile güç paraya dönüştü ve Osmanlı parçalandı.Borçlarını ödeyemiyor isen cebr_i icra ile alınacaktı.Ve işgal başladı.Zira Osmanlı bu konuyu hep gayrımuslumlere bıraktığı için Şavaş tecrubesinin yarısı kadar iktisadi tecrübesi yoktu.Bilmem anlayabildin mi? Şimdi ihale nedir? " İş, mal vb.ni birçok istekli arasından en uygun şartlarla kabul edene verme, eksiltme veya artırma" imtiyaz nedir : "Fabrika kurmak, maden işletmek vb. için bir kişi veya kuruluşa devlet tarafından verilen özel izin" ki biz burada imtiyazın "ayrıcalık, kişisel hak" anlamıyla ilgilenmiyoruz. arkadaşım bizim burada bahsettiğimiz devletler umum hukukunda bir anlaşma türü olan imtiyazdır. Sözleşmede imtiyazlı olmak, yada imtiyazlı sözleşme veyahut imtiyazlı ihale yada imtiyaz sahibi olmak. vs başka şeylerdir. Başlı başına bir işin yaptırılması için sözleşme türü olan "imtiyaz " başka bir şeydir. İmtiyazlar yani Kapitülasyonlar ve ihaleler. Bir devletin iş yaptırmak için seçtiği iki farklı yöntemdir. İmtiyaz türünde. Devlet işi ihaleye açmadan, özelve veya tüzel kişiliğe imtiyaz denilen izni vererek o işi yaptırır. İmtiyaz ihaleyle verilmez. İlgili özel veya tüzel kişilik "İmtiyaz Talebi" nde bulunur. bu talep kabul edilirse. İmtiyaz Kendisine verilmiş olur. İmtiyaz Talebinde bulunan kuruluşun kayıtlı olduğu ülkenin kefaletine sahip olması gerekir. İhale de ise, Devlet iş için bir ihale açar. Belli kriterler koyar ortaya. İhaleye katılan tüzek kişilikler (ülkeler değil dikkatini çekerim) arasından konulan kriterlere en uygun teklifi veren. Yada şartlara en uygun teklifi veren şirkete ihale verilir. İmtiyaz, milletler umum hukuku kapsamında , devlet ihaleleri özel hukuk kapsamındadır. Zira ihale yle ilgili sorunlarda çözüm mercii ihaleyi veren ülkenin mahkemeleriyken. İmtiyazlarla ilgili anlaşmazlıklarda çözüm mercii Milletler Umum Hukuki icra merciileridir. İçine bakmıyorsun.NE OLURSA OLSUN ister imtiyazlı olsun ister imtiyazsız olsun ister kapalı ister açık olsun ister resmi ister gayri resmi olsun tümünün toplam anlamı=Herhangi bir işin yüklenimini vermektir. Buraya ihale tekniklerini taşımanın hiç gereği yoktur.Bu acizlikten başka birşey değildir.Zira burası teknik detayların tartışıldığı akademik platform değildir. Bu kelime iktisadi sosyal yada felsefe dallarında kullanılırken (bilimsel konular)yüklendiği esas mananın yorumu ile yer alır.Bu bir uygulanış biçimidir. İhale:Üsterme İhale etmet :Üstermek Yani anlayacağın gibi anlatmaya çalışayım. Üsterme üstüne atma, yıkma demektir Yani senin yazdığın gibi bir karşılık filan yok.Bu kelimenin gerçek anlamı bu. Bu kelime iktisadi sosyal yada felsefe dallarında kullanılırken (bilimsel konular)yüklendiği esas mananın yorumu ile yer alır.Bu bir uygulanış ve ve izahtır imtiyaz:Öncelik demektir. Bu yazılanlar Ord.Prof.Hıfsı veldet VELİDEDEOĞLU'nun Borçlar Kanunu deyim ve sözlükler kılavuzundan alınmadır. Bozan'ın yazısını bir daha okuduğunuzda çok farklı algılayacağınıza eminim.
- 
	
		
		Dünyayı yakalamak / Dünyaya yakalanmak
		
		Sevgili cyrano'nun özellikle bir kelime üzerinde durduğunu ve polemik konusu yaptığını görüyorum. Burjuvaji kelimesi Burada anlatılmak istenen milli karekterdeki burjuvazi, hani son zamanlarda çok konuşulan. "Bir ülkede sanayi yokken, devlet kendisi sanayi kuruluşları açmadan nasıl burjuva sınıfı yaratacaktı ?. " Koç imparatorluğunu nasıl yarattı ise öyle yaratacaktı.Devlet imkanlarını seçilen bir şahsın yada şahısların ayaklarına sunarsınız.Olur biter.Yani bunun için ihtilaller yapmak devrimler yapmak gereksizdir.İktidarlar bunu öyle güzel alışkanlık haline getirdi ki artık iktidara gelenler kendi sermaye imparatorluklarını ürettiler.Ondan sonra gelenler bunları yıkıp kendilerininkileri kurdular.Örnek mi? O kadar çok ki? Sadece bakmak değil görmek gerekir. Devlet en büyük tüketicidir.Hal böyle olunca istediğin gurubu şirketi kısa sürede inanılmaz yerlere getirebilirsin cyrano Osmanlı'nın ne olduğunu anlatan bir cümle ile yıllar önce karşılaştığımda tamam işte dedim.başka hiçbir şey bu kadar güzel ifade edilemez dedim. "Osmanlı feodal bir emperyalistti." Üretim araçları feodal idi ama emperyal nitelikli idi.Aynı cümle nispeten Çarlık rusyası için de kullanılıyordu. Bu alıntı ile bozan'ın söylediği arasında hiçbir çelişki yok.İmtiyaz ile verin imtiyazsız verin yada yap işlet devret ile verin bu bir ihaledir.İmtiyaz ayrı ihale ayrı gibi birşey yoktur. "herşeyden önce, teknik olarak, imtiyaz ve ihale nin nasıl bir arada olabileceğini sorarlar adama" İmtiyazlı ihale de açılabilir.Hiç merak etmeyin İhale şartlarına eklenecek bir madde ile İhaleyi alan firma,Kesin kabulun olduğu tarihten itibaren açılacak yeni ihalelerde 1.derecede ihalesiz yüklenim hakkına sahiptir. Gördüğünüz üzere mesele basittir. Osmanlı savaşlarda kazanmış masa başında kaybetmiştir.Nedeni ise ticareti sürekli gayrimüslümlere bırakmasından kaynaklanmıştır. Neticede Ordusunun neferlerini toprakla ugraşan halkından kurmuştur. " Bu ancak bir masaldır.7000 yıllık bir geçmişi ortaya çıkaran bu bilim adamı kimmiş? Bana bir tane hititçe bir belge sun ve içinde birtek türkçe kelime olsun inanayım.Yoksa Türkçenin eski ismi hititçe mi idi? Daha ne diyeyim aziz dostum daha ne diyeyim.Kimin attığı belli oluyor.
- 
	
		
		IRAK’DA İNSANLAR KUŞLAR GİBİ ÖLÜRKEN…
		
		Zaten çok az kalmıştı aklımız fikrimiz.Helal olsun ya sana vakana onu da benden aldınız. Nasıl içim karardı. kelimelerin ahengi midir yoksa kafalarımızı koparıp içindekilerden karışık bir devinim çorbası mıdır bilemedim ki? Ellerimi başıma koyacaktım ki baktım onu vakana almış.İnsan önceden söyler değil mi? Artık senin yazılarını nasıl okuyacağım.? Sevgili marti_name senin kafa hala duruyor mu bir bakıver. Düşüncene sağlık vakana
- 
	
		
		Diyarbakır’da patlama: 10 ölü
		
		"ARTIK SON VERMEYECEK MİSİNİZ BU ****** CİNAYETLERE? HİSSETMİYORMUSUNUZ BİRBİRİNİZİ PARÇALADIĞINIZI GÖZÜ KAPALI ,KARANLIKLAR İÇİNDE" Yukarıdaki lahit yazısı yazısını ben yazmadım.Binlerce yıl önce yazılmış.Sadece bu olaya çok uyduğu için yazdım.Hayatını kaybeden masum yavruların ve yetişkinlerinin geride kalanlarına Allah güç versin.
- 
	
		
		KARA VE BEYAZ ORTADAN KALKTI. FARKINDA OLMAYANLARA
		
		"Kişileri kategorize etmekten vazgeçmiştim. Zira kategorize edenlerin bu eylemi saldırı amacıyla yaptığını düşünmeye başlamıştım. Sen kimsin, savunduğun ne gibi söylemler bu yüzden bana itici geliyor. Benim kim olduğundan sana ne...Sen benim ne söylediğime bak. Yanlışsa, yanlışımı ortaya koy ki ben doğruyu bulayım. Doğruysa ben şeriatçi bir man.yak olsam da sözüme itibar et. " Ne güzel anlatmışsın.işte bu mertebeye ulaşmaya erdem denilir.Erdemli insanlardan kime ne zarar gelir ki?Zira o içindeki dogruları mantığından geçirmiştir.duygularının mantığına hükmetmesinin çok büyük yalnışlıklara sebep olacağını engin tecrübeleri ile bilir. Katagorize etmenin,ayrımlaştırmanın,kimlikleştirmenin zayıf halkalar olduğunu bilir. Hep bunlara karşı çıkar.Ama yorulur.Kimse dinlemez onu.Çünkü o artık toplumsal kültürden bireysel kültüre geçmiştir.Derinleşmiş ve ulvileşmiştir. bazen inançları yada inandıklarına göre kendi içinde yargılar.İsyan eder ama kimse bilmez.Bu kendi kendini yeniden yaratmanın yeniden yorumlamanın tatminidir.ayrıntılarla uğraşır.Amacı o şeytanı bulmaktır. Anlatılanları dikkatle dinler ve bilgileri ile çakıştırır. Onun için dogru ve güzel olan herşey,yanlış ve çirkin olduğuna inandığına kadar yaşar. içindeki insani değerleri hergün biraz daha öteye götürürken bunların deger görmediğine üzülür. İkinci sınıf bir ülke olmayı,fikir ve açılımdan yoksun olan aç gözlü yöneticiler tarafından yönetilmeyi hiç istemez. Aptal dostları olacağına akıllı muhaliflerini hep yeğ tutar. Bunları anlatmaya gerek görmez.Zira yazılarında konuşmalarında böyle olduğunun hissedilmesini ister.Küçük izler bırakır.Küçük oyunlar oynar.Onu okuyanlara eleştirenlere minicik sempatik espritüel oyunlar. Ama ANLAYAMAYANLAR HALA -SEN KİMSİN ? der
- 
	
		
		‘Soykırımı tanıyın’
		
		Copy-paste modasına uydunuz galiba sardunyam degerli fikirlerinizi göremeyince şaşırmışlığımı lütfen mazur görün. Ne üzücü diyemiyeceğim ne yazık ki.İktisadi gelişmenin politik gelişmeyi açacağını yıllarca hiç düşünmedik.Güçlü olmanın silahlarla olmayacağını,üretimle,yatırımlarla,yeni iş kaynakları üretmekle olacağının hesabını da yapamadık.Yani biz Çinliler kadar bile olamadık. Yıllarca gırgır dergisinde ihrac edilen mallara ait karikatürlere güldük.Kendi geleceğimize güldüğümüzü nereden bilebilirdik? En güzel yörelerimizi turizm atılımı adına katlettik.Tüm kanalizasyonları kıyı şehirlerimizde denize bağlayan biz değil miydik? Kirletmediğimiz yada fabrika koymadığımız herhangi bir körfezimiz var mı? Hangi kültürü geliştirebildik yada destekledik? Herkes Efes'i bildiği halde efes halkının yetişkinlerinin kendilerini asarak yeni kuşaklara yer açtıklarını ve onun için tarihi lahitlerde yazan: "Ephesoslular isterim ki hiç tükenmesin zenginliğiniz Ki böylece çıksın gün yüzüne değersizliğiniz" eleştirisini anlatabildik. Birçok şeyi yapmadık. Gün geldi onlara ihtiyacımız olduğu ortaya çıktı.Ne olursa olsun dedik.Alın bizi dedik Yakında herkes ingilizce konuşacak derlerse neden kızalım. Biz bunu hakettik. sevgilerimle,
- 
	
		
		Türkiye'de Aydın Yalnızca Bir Şehir Adıdır
		
		Alkışlıyorum. Bu entel- dantel yakıştırması sanıyorum geçmişte söylenen entellektüel gevezeliğin zamanımıza uyarlanmış hali olsa gerek. Aslında bir aşşağılama-küçük görme ifadesi olarak kullanıyor.Çok üzücü birşey.Eleştirilen düşünceler değil kişinin şahsiyeti oluyor. Bu tip yazıları yazan kişilere baktığınızda ciddi bir kompleks yaşadıklarının da farkına varıyorsunuz.Eğer tatmin olamazlar ise bu durumda çok daha saldırganlaşabiliyorlar. En güzel cevap hiç cevap yazmamaktır ama her nedense bu duygumuza hep yeniliyoruz.
- 
	
		
		DEVİR DEVİR CUMHURİYET GAZETESİ VE ONA BİÇİLEN ROL
		
		Sen müneccim misin ki ne okuduğumu şıppadak bilebiliyorsun?Ama herzamanki gibi yanıldın.Zira ben gazete okumayı 20 yıl önce bıraktım. Senin mantığına göre Cumhuriyet yazarları okurlarını şartlayabilirler. Hadiii yaaaaa buna kargalar değil ancak karga yavruları güler. Okuyucu kitlesi özel bir kitledir.Sanat'tan ,edebiyattan anlayan,klasik müziği hava atmak için değil,hissettiği için dinleyen,özgür bir bakış açısı olan seçkin insanlardan oluşur.Elbetteki bu meziyetlere sahip olamayan insanlar gider magazin gazetelerini yada tabirince kartel gazetelerini okur. Gelelim 70 binlik tiraja. Seni ne kadar çok korkutmuş böyle? Ama sana hak veriyorum. Hücrelerinin tümü sanat-siyaset-yüksek kültür dolu,aydın ve ileriye umutla bakan tartışan 70 bin insan.Hepsi elit,hepsi eğitimli. Zaten 70 milyonluk bir ülkede 70 bin yüksek kalitede insanın olması apayrı bir başarıdır.Ülkemizin başarısıdır.Bu bir tiraj değildir. Dilerim ki Cumhuriyet gazetesinden çok daha ileri bir gazete çıkar ve onun tirajı da 70 bin olursa asıl o zaman kork sevgili dostum.
- 
	
		
		EMPERYALİZM VE İRTİCA... (Emperyalizmin maşası haline giren kitle isim değiştirir... Ve artık, emperyalizmin adı İRTİCA şeklinde değişir...)
		
		Sevgili dipnot'un tüm yazılarını elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum.Harika bir durum değerlendirmesi yap deseler bundan daha iyi yazacağımı hiç sanmıyorum.Kesinlikle çok ince bir ayrıntıyı yakaladığından dolayı yürekten kutluyorum. Emperyalizm, Avını yakalamaya çalışıp yutmak için renk değiştirebilen bir BUKELAMUN'dur. Altını çizmek istediğim husus ise Halkın yada matematiğin desteği ile iktidara gelmiş,yönetimsel açılımların yada araçların başında olan İktidar ve organları bu arada ne yapıyorlar? Gelişmiş bir toplumda demokrasi,cumhuriyet kavramları tartışmaya açık değildir.Zira niteliği ve yüklenimleri nettir. Buna karşı çıkarak Dini bir yönetimi iktidara taşımaya çalışmak için insanların ne gibi bir sebepleri olabilir? Bu sebeplerin üreticisi kimdir? Halkın büyük bir kısmını irticai hareketin malzemesi haline getiren,Pkk yada her ne ad ile anılırsa anılsın bölücü yıkıcı faaliyetlerin temelinde ne gibi gerçekler yatmaktadır yada bu insanlar neden bu kadar güzel bir çografyada birlikte yaşamak istememektedirler? Nedenleri nedir? HERŞEYİN TEMELİNİ DIŞ MİHRAKLARDA ARAMAK,YILLARCA BİRŞEYLERİ PASS GEÇMENİN NETİCELERİNİ BOŞLUKLARA İHALE ETMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. sevgilerimle,
- 
	
		
		devrım kacınılmazdır!
		
		Sayın bozan'ın vermiş olduğu açıklama hem hüzün verici hemde didaktik özelliklere sahiptir. Devrimler ,ideoloji,inanç ve eylemden oluşur.Bu üç ögenin mikserlendiği siyasal bir karışımdır."Devrim halkı bulmuştur halk devrimi değil söylemi "bu üçlünün son bacağına uymaktadır.Bundan dolayı yüklendiği manalar zinciri kelimelerin kastını fevkalade aşar.Aslında sevgili bozan burada bir kelime oyunu yaparak biraz da mizahi yeteneğini kullanarak kalıpsallasmış bakışacılarına bir esneklik verebilme çabasındadır. Dört devrimin niteliğinde ideoloji ve eylem vardı.Bizimkinde ise bir kahraman vardı.Zira ideoloji temel olarak halka inmemişti.Ama halkın yüksek desteğini almıştı.Bu bir kurtuluş savaşı idi.İdeolojilerin tartışılmasına özümsenmesine zaman yoktu.Zira düşman ülkenin içinde idi.Dikkat edilir ise tüm devrimler ülkenin kendi iktidarına yönelik halk hareketidir.Ama bizimki işgalci kuvvetlere yapılmış bir kurtuluş savaşıdır. Her mantık kendi duygularını üretir her duygu da kendi mantığını üretir felsefesi ile yol alırsak,çatışmaları uzlaştıracağımıza yeni çatışmalar üretmek kaçınılmaz olacaktır. En önemli olan ayrıntıyı neden birey olarak atlarız ? Milattan önce lahit taşlarına yazılan fragmanları inceleyen CAPELLE'in tercüme ettiği şu güzel ve ögretici sloganlar yada deyimler bize ilerisi için ışık tutamaz mı? Hele ikinci fragman kendi başına bir bilmecedir. Görünmeyen uyumu yaratan içinde bulunan cografyadır,Tarihtir,zamandır. Bunca tepki bunca eleştri bunca fikir bu uyumu yaratıyor. Burada bizler birşeyleri yazabiliyor isek yorumluyor ve fikirlerimizi değişik açılardan sunuyor isek birbirimizi incitmeden,üzmeden aynı problem üzerinde yarışıyor isek inanın bu konseptin adı görünmeyen uyumdur. Sevgili bozan'a bu yazısından dolayı kutluyorum.Mizah katmadan ve tüm çıplaklığı ile yazdığı bu yazı inanıyorumki birçok tepki gösteren dostları farklı etkiliyecektir. sevgilerimle,
- 
	
		
		devrım kacınılmazdır!
		
		Hep merak eder dururdum.Öyle bir kavşak olacak ki bizler,birden karşı karşıya kalacağız. Önemli olan tevazuumuza sahip çıkarak beynimizle yüreğimizle birbirimizi kızdırmadan orta yolda el sıkışabilelim. Sayın BOZAN'ın tespitine katılıyorum. "Halkı devrim değil halk devrimi bulmuştur" Nerden bulur böyle vecize sözleri bilemiyorum.Geçen gün bir forumda çok ilginç bir saptama vardı çok hoşuma gitmişti. Soru:sosyal faşist kime denir? cevap:Okumuş ayıya sanırım. Bu kadar ince mizah, bu kadar güzel bir anlatım. Forumda Bozan'a karşı enteresan bir tepki var olumlu yada olumsuz . Sevgili Bozan'ın da espiritüel bakış açısı öyle derin ki bunun dipnot'un gözünden kaçmasına inanamıyorum.Zira dipnot çok ince noktaları görebilen zarif dostlardan biri. Ben sevgili Bozan'ın bu ülkeyi enaz benim kadar sevdiğini biliyorum. İkiyüzlülüğe enaz benim kadar tahammülsüz olduğunu da biliyorum. İrticaya enaz benim kadar karşı olduğunu da biliyorum. Ve ben diliyorum ki gerisini bu muhterem anlatsın.İnanın müthiş keyifleneceğiz yazıları ile. (lütfen dikkat :Birilerini savunma olarak kabul edilmesin zira ben sadece bendeki yansımalarını anlattım.)
- 
	
		
		Türkiye’ye 30 adet F-16
		
		Merak ettim fiatlarını ve baktım. Unit cost: F-16A/B , $14.6 million (fiscal 98 constant dollars); F-16C/D,$18.8 million (fiscal 98 constant dollars 30x14.6 =438 milyon dolar Yani yarım milyar dolar Bu yüksek güç ile kimi korkutacağız.Yunanistanı mı?İran'ı mı?Yoksa Irak'ı mı?
- 
	
		
		GAZETECİNİN ACIKLI GÖSTERİSİ....
		
		Neden bu yazıyı okuyunca kendimi bir fabrikada sandım? anlamış değilim.Vakana, susturulmuş,sindirilmiş,ürkütülmüş bir dünyanın kapılarını açıyor. Gerçekten de bu ülkede sorumluluğunu bilen nice güzel insan gün begün yokolup gidiyor.Uğur Mumcu gibi bir yazarın patlatılan arabası renault 12 modeli idi ama yazılarını notebook'unda saklıyordu. Bu beni o kadar çok etkilemişti ki işte gerçek güzel insanlardan birisi de bu dedim. Teknolojiyi işinde kullanıyordu. Vakana'yı yürekten kutluyorum.
- 
	
		
		Olmadı Rektör Bey
		
		sevgili marti_name 'e teşekkürler Değerli şair Mehmet Akif ERSOY'un Çanakkale şavaşına istinaden yazdığı şiirinde bir mısra vardır ki o mısra şiirin içinden çıkarak kendi başına devleşmiştir. "Bir hilal uğruna yarab ne güneşler batıyor" Rektör Alıcı'nın sözlerinden cımbızlama kelime ayıklayarak,yazının tüm içeriğini yok sayarak bunun bir hakaret olduğunu belirtmek,bulanık suda balık avlamak için suyu bulandırmaktan başka birşey değildir. Rektör'ün söylemi bu ülkeyi,bu insanları,bu coğrafyayı sevmek,haketmediklemizi yaşamaya bir tepki niteliğindedir. MUMU IŞIGINDAN AYIRAMAZSINIZ. Bu tip üretken,araştırmacı,bilimsel ve teknik söylemleri olan kişileri eriterek,yıpratarak ulaşılacak seviye ortaçag karanlığından bile beterdir. Bu sözün neresi yanlış? * Keşke o zaman Anadolu Müslüman olmasaydı. Ve arkadaşlar Anadolu’da Müslüman olmayanlar insanlarda okuma yazma süratle çoğalıyor ama Müslüman olan Anadolu halkı okuma yazmada nasibini alamıyor. Cumhuriyet kurulduğu zaman Anadolu’daki okuma yazma bilen kadın sayısı bin değil, biliyor musunuz arkadaşlar? Buradaki göndermeye lütfen dikkat edin.Burada hakaret yok bir özlem var. Bu satırları inkar etmek,bilimselliği,kültürü,demokrasiyi,gelişmişliği inkar etmektir. "* Atatürk’ün ölümünden sonra Amerika ve İngiltere gibi ülkelerin etkisiyle yapılan hatalar sonucu 12 Eylül’e gelindi. Amerika’nın öz evlatlarından birisi başbakanımız oldu ve o günden sonra borçlanma katlanarak devam etti. 1982’ye kadar Türkiye’nin dış borç miktarı 13 milyar dolardı. 1982’den günümüze olan borçlanma miktarımız 370 milyar dolar ve bunun üçte biri son 4 yılda gerçekleşti." Evet bu alıntıda kesinlikle doğru.370 milyar dolar iç ve dış borcun varlıgı bu ülkeyi iflas etmiş göstermektedir.İflas bir ülkenin üstünde ise bunun tasfiyesi en az yirmi yıldır. 370 milyar dolar açık üzerine hiçbir hukuk gitmemiştir.Daha dogrusu gidememiştir. Bu rakamlar ödün ve tavizlerin de vizesidir. Keşke kelimesi ile başlayan cümlesindeki fikirler, kaçırılmış bir geleceğin üzüntüsünden başka birşey değildir. Lütfen iyi yorumlayalım.Şuçsuz insanların kelimelerini cımbızlayarak amacından saptırıp onları küstürmeyelim.
- 
	
		
		Maliye, esnafı vergi müfettişine zimmetledi, tahsilat yüzde 43 arttı
		
		Yine kümesler ve yine şişmiş kazlar teorisi. Kayıt dışı ekonomi adı altında kümesteki tavuklar yolunuyor. Büyükşehir belediyelerinin işgaliye harcı olarak beşon milyona kiraladıkları yollardaki otopark mafiasının üzerine gidebiliyorlar mı? %120 karlarlara çıkan bankaların defterleri maliye tarafından denetlenebiliyor mu? Gazetelerde yer alan gayrimenkul kiralarını gmsi beyanları ile karşılaştırıyor mu? Milyon dolarlara kadar ulaşmış yerlerin satış beyanlarını inceliyor mu?
- 
	
		
		Chavez'den petrol tehdidi: Hadi saldırın İran'a da görelim...
		
		Ne kadar güzel bir cevap yazmışsınız sevgili marcus içinizdeki o umut ne kadar güzel. Hepimizin içindeki o umut günden güne büyüyor. Ama ne yazık ki bunlarda hesaplanıyor. En ince ayrıntıları bile atlanmıyordur.
 
     
     
     
    