Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

radikal07

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    183
  • Katılım

  • Son Ziyaret

radikal07 tarafından postalanan herşey

  1. Kanada'ya tasinan bir Turk'un gunlugunden ) > Sevgili Günlük > > 12 Agustos > > Kanada'daki yeni evime tasindim.Çok heyecanliyim.Burasi çok güzel. > > Daglarin manzarasi muhtesem.Onlarin karlarla kapli halini görebilmek için sabrimi zorluyorum. > > 14 Ekim > > Kanada dünyanin en güzel yeri.Yapraklar kirmizi ve turuncunun tonlarina dönmeye basladi.Bir atla kir gezintisi yaptim ve bir kaç geyik gördüm.Çok güzeldiler.Muhtemelen yeryüzündeki en harika > hayvanlar. > > Burasi cennet olmali.Burayi çok seviyorum > > 11 Kasim > > Geyik avlama sezonu kisa bir süre sonra basliyor.Böyle harika > > hayvanlari oldürmeyi nasil olurda isterler anlamiyorum.Umarim > > yakinda kar yagisi baslar. Burayi seviyorum. > > 2 Aralik > > Dün gece kar yagdi.Heryerin beyaz bir örtü ile kaplanisini > > seyretmek için gece kalktim.Tipki karpostal gibi. Disari > > çiktik merdivenlerdeki ve garajin önündeki karlari kürekle temizledik. > > Kartopu oynadik(ben kazandim). Kar temizleme makinasi > > (belediye'nin)gelince,garajin önündeki karlari tekrar > > temizlemek zorunda kaldik.Harika bir yer. > > Kanada'yi seviyorum. > > 12 Aralik > > Dün gece biraz daha kar yagdi. Kar temizleme makinasi ile > > garajin önündeki karlari tekrar temizledik.Burayi seviyorum. > > 19 Aralik > > Dün gece biraz daha kar yagdi.Ise gitmek için garajdan > > çikamadim.Burasi çok güzel bir yer fakat kürekle kar > > temizlemekten yoruldum.Kar temizleme makinasina Lanet olsun! > > 22 Aralik. > > Bu beyaz boktan dün gece biraz daha yagdi.Kürekle kar atmaktan > > ellerim su topladi ve belim agrimaya basladi. Kar temizleme > > makinasinin ben garajin önünü kürekle temizleyene kadar yolun > > kösesinde gizlendigini düsünüyorum.Pezevenk... > > 25 Aralik > > S....ttigimin yilbasisi.Yine yagdi.Eger kar temizleme > > makinasini kullanan pezevengi bir elime geçirirsem yemin > > ederim o pustu gebertecem.Yollardaki lanet buzlari eritmek için neden daha > > fazla tuz kullanmadigini anlamiyorum. > > 27 Aralik > > Allahin belasi dün gece yine yagdi.Kar temizleme makinasinin > > en son gelisinden beri üç gündür karlari kürekle atamadigim > > için eve hapsoldum.Hiç bir yere gidemiyorum.Hava durumunu > > sunan spiker bu gece 25 santim daha yagacagini > > söyledi.25 cm karin kaç kürek edecegini biliyormusun ? > > 28 Aralik > > Kusbeyinli spiker yanilmis.83 santim daha yagdi.Bu gidisle > > karlar yazdan önce erimez. Kar temizleme araci kara saplandi > > ve hiyar oglu hiyar sürücü benden küregimi ödünç istedi. > > Karlari temizlerken tam alti kürek kirdigimi ve sonuncusunu da > > onun kalin kafasinda kirmaktan zevk duyacagimi söyledim. > > 4 Ocak > > Nihayet evden çikabildim.Markete gittim ve yiyecek aldim. > > Dönüste lanet geyigin biri arabamin önüne atladi.Arabamda > > yaklasik 3000 dolarlik hasar var.Bu hayvanlarin > > hepsini gebertmek lazim.Lanet yaratiklar her yerde varlar. > > Umarim avcilar hepsinin kökünü kurutur. > > 3 Mayis > > Arabayi sehirde bir tamirciye götürdüm.Yollara dökülen bas > > belasi tuzlar yüzünden arabamin kaportasi çürümüs. > > 10 Mayis > > Florida'ya tasindim.
  2. ingiltere'de bir fabrikanın alet odasındaki güvenlik kamerası tarafından kaydedilen bu görüntüler uzun zamandır İngiltere'de tartışılmakta. odadan çıkan adamdan sonra önce acayip acayip sesler geliyor (ama sesler kısık olduğu için ayarlarınızın yüksek seste olduğuna dikkat edin, ayrıca kalbi olanlar seyretmesin.. izleeeeeee
  3. kısa bir acıklama yapayım: canlı yayında sunucu masasının üstündeki pc de adı gecen bir siteyi acıyor bu sırada baska adresede tıklıyor ve karşısına erotik resimler cıkıyor gerisi tam bir komedi.. izleeeeeee
  4. bu penguen manyaq dans ediyor izleyin yerinde duramıyor... izleeeeeeeee
  5. ayhan yazı ve bilgilendirme için tşk ederim.. zatende konu başlığı ile gelinen noktada ucurum meydana geldi. buradan cıkaracagımız sonuc internette yazılan herseye inanmamak asılsız haberleride buraya taşımamak... saygılarımla...
  6. İŞTE ONLAR 19. Dönem TBMM’de DEP’lilerle birlikte yer alan CHP’liler arasında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın yanı sıra Genel Sekreter Yardımcıları Mehmet Sevigen, Algan Hacaloğlu, Genel Başkan Yardımcıları Eşref Erdem ve Cevdet Selvi, Hatay Milletvekili Fuat Çay, TBMM Başkanvekili Ali Dinçer, Gaziantep Milletvekili Mustafa Yılmaz’ın yanı sıra Gaziantep Milletvekili Abdulkadir Ateş ve Hakkari Milletvekili Esat Canan ile MYK üyesi ve Tunceli Milletvekili Sinan Yerlikaya da yer alıyor. O dönemde SHP çatısı altında TBMM’ye giren DEP’liler arasında halen terör örgütü PKK/Kongra Gel’in Genel Başkanı olan Zübeyir Aydar’ın yanı sıra Hatip Dicle, Nizamettin Toğuç, Hatip Dicle, Sedat Yuttaş, Leyla Zana, Ahmet Türk, Mehmet Ali Yiğit, Sırrı Sakık, Naif Güneş, Orhan Doğan, Selim Sadak ve Remzi Kartal yer alıyordu. şimdi aynı şuclamayı ben deniz baykal için yapsam yakışık olurmu... 1991 deki secime girdiği arkadasları şuan Türkiye nin başına en büyük bela olan pkk nın sorumluları...
  7. sayın dipnot yaptıgın hatanın farkına varabilmişsin şimdide başlıga uygun olmayan konuyu başka yönlere saptırmaya calışan resimler eklemeye calışıyorsun ama komik duruma düşüyorsun... benzeri resimler deniz baykal içinde vardı hatta başbakan bir konuşmasında göstermişti. deniz baykal ve beraberinde 2 kişi daha vardı... 2 kişi şuan pkk nın üst düzey sorumluları o resmi bulursam onu eklerim... ama şu an durumun gercekten komik. actıgın konunun yalan ve iftira oldugunu anladığın ve düştün tuzağa başkalarını düşürememen görülmeye değer...
  8. bende cok eklemeler yapmak istiyorum ama bakıyorumki site kişisel diğer sitelerdede araştırıyorum yok ise dikkate almıyorum bu duruma düşmemek için. cünkü medyada kişisel cıkarları doğrultusunda haber yapıyor yada çarpıtıyor... burada yazarın gönlünden gecen buymuş ama işte gerceklerin öyle olmadığı anlaşılıyor...
  9. Asparagası fena yediler Galatasaraylı bir taraftar, msbnews adlı varolmayan site yarattı... Ronaldinho'yu Fener'e getirdi. Hürriyet balıklama atladı. 56 milyon euro önermiş! Cumartesi, Hürriyet okuyanlar gözlerine inanamadı. msbnews internet sitesi kaynak gösterilerek verilen habere göre, F.Bahçe, Ronaldinho'ya 56 milyon Euro önermişti. Barcelona Başkanı da transferi doğrulamıştı. Haber doğru muydu? Tabii ki hayır... İşte tarihi asparagasın gerçek ve çarpıcı hikâyesi: Yanlış ismi bile farkedemediler Bir taraftar, transferle ilgili yazdığı İngilizce metni, msbnews.com adresli ara yüz yaratarak sanal ortama taşıdı. Başkan Laporta'nın adını da, "Kapı" anlamına gelen "La Porta" olarak yazdı... Bunu farkedip haberi almayacaklarını düşünüyordu. Hürriyet hem haberi aldı, hem başkanın adını yanlış yazdı... işte dipnot ta aynı bu haber gibi başbakanın haberine BALIKLAMA atladı... ayrıca bununlada kalmayıp yalan haber üzerine yorum yapılmasını bekliyor. şimdi diğer yazdıklarının güvenirliliği tartışılır!
  10. "Bu zamana kadar Kur'an kurslarında böyle bir yemin ettirildiğine dair tek bir kanıt bile ileri sürülememiştir. Ne mahkeme kararı, ne de herhangi bir belge. ayrıca şu da bir gercek değilmi böyle bi haber olsa neden diğer medya kuruluşları ilgi göstermedi.. her fırsatta başbakanı eleştiren hürriyet, milliyet, sabah gibi gazeteler NTV, CNNTURK, HABERTURK, Kanal D, ATV gibi kuruluşlar böyle bir haberi dikkate almazken trajı düşük yada internetten haber yalan haber yapmaya calışan sözüm ona medya kuruluşları haber yapmıştır. ilk önce haberin doğruluk payını kanıtlamalısınki sonra "Bir başbakan için tehlikeli sayılabilcek bir sürece yelken açma değilmi?" bu soruyu sorabilirsin. iftira üzerine cevap bekliyorsun bende onu anlamıyorum...
  11. güzel yazmışsın. zatende olay 1980 lerde diyor öyle birşey olsa şimdiye kadar bu nedenle RTE hüküm giyerdi cünkü şiir yüzünden hüküm giymişti. düzmece bir yazı oldugu ve de kanıt olmadığı acık ve net ortadır şimdi artık bu kadar söylenenden sonra dipnot un yazılarına ne kadar güvenebiliriz onu tartışmak lazım.. benimde buraya aktardığım gibi ahmet hakan belirtmiş bunun tamamen "UYDURMA" yazı oldugunu.. ayrıca bende aynı şeyi yapabilirim kaynak olarak kendim acarım bir web site nasıl olsa kimse gidip bakamazya sorma ihtiyacıda duymaz Tire askerlik şb. ne sıralarım iftiralarımı sevmediğim kişiler hakkında..
  12. saygıdeger arkadasım eğer başıörtülü diye okullara üniversitelere almazsanız halk cahil kalır ve sahte hocalara hurafelere inanır... korkma şeriat gelmez gelemez hangi yüzyılda yaşadıgımızın farkında değilmisin? sadece gündem değiştirme olarak görüyorum her namaz kılan her oruc tutan her müslüman şeriat istiyor diye bir genelleme yapılamaz... yada sende korkularınla halen başbaşasın ülke gündeminde şeriat gibi bi konunun gelmesi bile hata cünkü daha önemli konular varken... ayrıca para ile seriat gelir gibi birseyler yazmıssın inanmıyorum kimse para ile ibadet yaptırılamaz zatende dinimizde zorlama yoktur. eğer para ile şeriat getirilebiliyor olsa bu parayı seve seve verecek düşman ülkelerimiz hayli fazla... puma örneğini verebildiginize göre daha önce kac kere şeriatın bir ülkeye geldigini yaşadınız ve gördünüzki?
  13. 'Kur'an kursu andı'nın metin analizi... Hürriyet'çiler, tam metnine daha önce sayısız defalar yer verdikleri 28 Şubat döneminin ünlü propaganda malzemesi "Kur'an kursu andı"nı bir punduna getirip yeniden yayımladı (29 Mayıs). Ertesi gün Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, bir metin analiziyle "and"ın neden "uyduruk" olduğunu anlattı... Hürriyet gazetesinin "Gündem" sayfasının tepesine sekiz sütuna yerleşen "'Cihat yemini'ne vize" başlıklı haber, Zaman gazetesi genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın dünkü yazısında tarif ettiği "medya yaklaşımı"nın bir prototipi gibiydi: "Tartışmalar, kavga refleksine teslim. Atışmalar, 'öteki'ni çökertmeye yönelik. Fikirler, nefrete dayalı. Böyle kaotik ortamlarda sağduyu rolü medyaya düşer; düşmelidir. Ne var ki medya, kadim kavgaların değişmez cengaveri gibi görüyor kendini..." 28 Şubat döneminin en gözde propaganda malzemesinin bugün hangi bağlamda yeniden haber olduğunu merak edenleri fazla merakta bırakmayalım ve Hürriyet'in ayrıntılı haberine geçelim. Mesele şuymuş: "TCK'daki düzenlemeyle 'din devleti kuruluncaya kadar savaş' yemini ettirilen 'hücre Kur'an kursları' da serbest bırakılıyor. 28 Şubat MGK'sında gündeme gelen mahalle aralarında, camilerde açılan bu kurslarda çocuklara ettirilen yeminde 'Hayatımı Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma yemin ederim' sözleri yer alıyor..." Haber şöyle devam ediyor: "Buna göre, kapatıldıklarında sayıları 40 bini aşan 'hücre' kurs, okul, yurt gibi kurumlar, bir daha kapatılmamak üzere açılabilecekler. Bu kurumların amaç dışı faaliyetlerinin saptanması, kapatılma nedeni olmayacak..." Biliyorsunuz, varolduğu söylenen bu ünlü "and"ı ilk kez 1960'lı yılların sonunda İlhami Soysal "ele geçirmiş"ti... Bu "and" o gün bu gündür tepe tepe kullanılıyor ama, Ahmet Hakan'ın metin analizine girişmeden önce dediği gibi, "Bu zamana kadar Kur'an kurslarında böyle bir yemin ettirildiğine dair tek bir kanıt dahi ileri sürülememiştir. Ne mahkeme kararı ne de herhangi bir belge." (Unutmayın, sayıları bir ara 40 bini bulduğu söylenen "hücre kurslar"ın tamamında ettirilen bir yeminden söz ediyoruz.) Lafı uzatmadan aradan çekilelim... Aşağıda önce Hürriyet'in 29 Mayıs'ta yayımladığı "İşte Kur'an kursu andı"nı, ardından da dünkü Hürriyet'te Ahmet Hakan'ın kaleme aldığı "'Cihat yemini' uydurmadır" başlıklı değerlendirmesini okuyabilirsiniz: "İŞTE 'KUR'AN KURSU ANDI'" "Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim. Türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye'yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan şeriat devletinin kurulması için çalışacağıma, dinim, Allah'ım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim." "CİHAT YEMİNİ' UYDURMADIR" Söz Ahmet Hakan'da: "NE zaman Kur'an kursu tartışması patlak verse gündeme sürülen bir 'Kur'an kursu andı' var. Güya Kur'an kurslarında çocuklara 'Mustafa Kemal dinsizliğiyle savaşacağıma kasem ederim' diye yemin ettiriliyormuş. "İşte burada yazıyorum: Bu tamamen uydurma bir yemindir. "İki nedenden dolayı: "BİR: Bu zamana kadar Kur'an kurslarında böyle bir yemin ettirildiğine dair tek bir kanıt bile ileri sürülememiştir. Ne mahkeme kararı, ne de herhangi bir belge. "İKİ: Metin analizi yapıldığında bu yeminin uydurma olduğu belirgin bir şekilde ortaya çıkar. Mesela 'Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim' şeklinde bir sözün, İslami kavram dünyasına uygun düşmeyen bir söz olduğunu, İslami kültüre az buçuk vakıf olanlar bilir. Ayrıca 'Türkiye laik, dinsiz bir memleket haline gelmiştir' cümlesindeki 'laik' sözcüğü de bu düzeydeki bir metinde asla yer almaz. Hele 'Türkiye'yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için...' cümlesi 'Ben uydurmayım' diye bas bas bağırmaktadır, çünkü İslami kültürde 'din' denmez 'İslam' denir ve 'İslam' dendikten sonra da 'şeriat' sözcüğü kullanılmaz. Yeminde Atatürk'ten 'Kemal Paşa' diye söz edilmesi ise üzerinde durulmayacak kadar evlere şenliktir. Kısacası bu uydurma metni artık gündemde tutmasak diyorum." Ahmet Hakan'ın dileğine tabii ki katılıyoruz; malum, gazetecilik, hakikat üzerinden yürüyen bir iştir... Ama bu yerinde dileğin gerçekleşebileceğine, doğrusu pek fazla ihtimal vermiyoruz... Herkes bıraksa, Hürriyet bir punduna getirip gene yayımlar "İşte Kur'an kursu andı"nı... (A.G.) ahmet hakan dan alıntıdır... sayın dipnot bunu iyi okudunmu "Bu zamana kadar Kur'an kurslarında böyle bir yemin ettirildiğine dair tek bir kanıt bile ileri sürülememiştir. Ne mahkeme kararı, ne de herhangi bir belge."
  14. deniz baykal ın da 90 lı yılların başında secimlere girdigi secim arkadaslarıyla cekilmiş resimi vardı şimdi bulamıyorum bulursam paylaşırım recep tayyip erdoğan da göstermişti o resmi. peki ne vardı o resimde 3 kişiden biri deniz baykal diğer 2 si şuan mehmetciğimizle dağlarda carpışan ve ülkemizi bölmeye calışan pkk nın üst düzey sorumluları... şimdi bunada değişimmi diyecegiz?
  15. tşk ederim bu saygınızdan dolayı fikirlerimiz aynı yerde buluşmasada gerekli dikkati ve saygıyı göstermenize sevindim... direk şeriatci, dinci, molla vs.. tabirler kullanmayıp size yakışır bir edebiyat dili ile yazmanız gercekten hoştu... saygılar yeşil sermaye cogaldı diyorsun ama herşey paramıdırki insanların istemedigi seyi şeriatı para ile getirmek mümkünmüdür? ayrıca para kontrolu daha cok yabancıların eline gecmektedir son banka satışlarınada dikkat edersen...
  16. yeşil sermaya diye bahsetmişsiniz ama artık oda kalmadı dini kullanıp para toplayan kaç şirket kaldıki bir zamanlar öyleydi kombassan, jet-pa, yimpaş vs... bunlardan kaçı ayakta ve ayakta olanların durumu nedir? yani yeşil sermayeli şirket sayısında artış oldugunu sanmıyorum... bilimselci yede katılmıyorum cünkü 18 yaşına gelmiş biri için dini eğitimin zor olacagını kendiside biliyordur.. 18 yaş diye bir sınır koyarsan cocuk o zaman hiç birsey yapmasın okumasın yazmasın ilkokula 18 inde başlasın belki cocuk okumucak secme hakkını ona verelim böyle bi mantiğa karşıyım...
  17. Türkiye İslamcı düzene mi? Türkiye adım adım İslamcı bir düzene, klasik deyişle 'Şeriat devleti'ne mi götürülüyor? Bunun için AKP'nin gizli gündemi mi var, hükümette sinsi sinsi uyguladığı? Bu 'gizli gündem'in en önemli maddelerinden biri Çankaya'nın düşürülmesi mi? Yani Tayyip Erdoğan'ın ya da AKP'den güvenilir birinin Cumhurbaşkanı seçilmesi mi? Niye mi soruyorum bunları? Çünkü, Türkiye'ye son zamanlarda şırınga edilmek istenen 'kriz halleri'nin altında bu sorular var. Türkiye bu sorularla cephelere bölünmek kutuplaştırılmak isteniyor. Bu soru işaretlerinin çengelinde, cumhurbaşkanı seçimine dönük bir psikolojik savaş yürütülüyor Türkiye'de... Tümü, huzursuz edici sorular. Tartışılması gerginlik yaratıyor, tansiyon yükseltiyor. Çünkü herkes kendi kafasına, kendi ezberine göre yanıt istiyor. Benim yanıtlarımın özeti: (1)Türkiye, İslami bir düzene, 'Şeriat devleti'ne götürülmüyor. (2)AKP'nin böyle bir 'gizli gündem'i olduğunu düşünmüyorum. (3)Cumhurbaşkanlığı, bu ülkede bir 'iktidar mücadelesi'nin aracı. Kökleri eskiye gidiyor. Bir Özal, bir Demirel hangi neden ve gerekçelerle Çankaya'ya çıkmak istedilerse, Tayyip Erdoğan da Çankaya'yı -kendisi veya bir yakını için- aynı nedenlerle istiyor. 12 Eylül askeri yönetimi, yaptığı anayasayla Çankaya'yı rejimin kilit noktalarından biri haline getirdi. Türkiye'nin bazı temel konularında askerin ağırlığını arttırırken, seçilmiş hükümetlerin de bazı alanlarda elini kolunu bağladı. Özellikle Özal'ın, 1989'da Çankaya'ya çıkarken, kafasında askerin rejimle ilgili bu vesayetinden kurtulabilir miyim sorusu da vardı. Cumhurbaşkanı oldu ama istedikleri olmadı. Bu arada partisi de elinden gitti. Demirel'in akıbeti de farklı olmadı. Şimdi sıra Erdoğan'da. O da kafasına tıpkı Özal gibi Çankaya'yı takmış durumda. Nasıl Özal Evren'den kurtulduğu zaman daha çok iş yapacağına inandıysa, şimdi de Erdoğan anlaşılan Cumhurbaşkanı Sezer hakkında böyle düşünüyor. Yani iktidar yolunda engellendiği kanısında... Şimdi soruları tersten soralım. (1)Türkiye, İslamcı bir gizli gündeme geçit verir mi? Hayır. (2)Varsayalım AKP'nin böyle bir gizli gündemi var; bunu uygulayabilir mi? Hayır. Türkiye böyle gizli gündemlerin uygulanmasına meydan vermeyecek kadar gelişmiş ve farklılaşmış bir ülkedir. Kimse, Türkiye'nin bu düzeyini, geldiği yeri ve neredeyse iki yüzyıl önceye giden modernleşme tarihini hafife almasın ve Türkiye'yi İran'la falan mukayese etmeye kalkışmasın. (3)Çankaya'ya Erdoğan da çıksa, gizli gündem uygulanamaz. (4)Erdoğan Cumhurbaşkanı olsun mu? Başbakan olarak Türkiye'yi yöneten bir siyaset adamı elbette Cumhurbaşkanı da olabilir. Ancak Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması, öyle görünüyor ki, bir yandan Türkiye'nin siyasal istikrarını olumsuz etkileyecek, öte yandan AKP'nin içini karıştırıp seçim şansını azaltabilecek. Nitekim, Erdoğan'ın da bildiği bazı seçim araştırmaları da böyle diyor. Bu nedenle, Erdoğan Çankaya'ya çıkmasa daha iyi olur diye düşünüyorum. Yeni cumhurbaşkanının yaygın bir mutabakat arayışıyla, krize meydan vermeden seçilmesinin hem Türkiye'yi rahatlatacağına, hem de ülkede siyasetin olgunlaşmasına katkı yapacağına inanıyorum. Son sorular: Peki hiç mi birşey olmuyor bu ülkede? AKP ile hükümetinin laiklik konusunda duyarlı olanları tedirgin eden, kaygılandıran tarafları, adımları, tavırları yok mu? Bunların sorgulanması, eleştirilmesi ve bunlara tepki konulması gerekmiyor mu? Elbette var. Elbette sorgulansın, eleştirilsin, tepki konsun. Ancak, demokrasinin gereği olan muhalefet politikaları izlenirken oyuna gelinmesin. İnce nokta burası. Bu noktaya özen gösterilmezse, demokrasiyi sekteye uğratmak ve Türkiye'nin Avrupa yolunu kesmek için Türkiye'yi türlü çeşitli yollarla istikrarsızlaştırmak isteyenlerin tuzağına düşülmüş olur. Akıldan çıkmasın bu nokta. Muhalefet hiç kuşkusuz yapılacak. Ama karşındakini düşman gibi görmeden, düşman yerine koymadan... Burası önemli. "AKP'nin gizli gündemi"ne iyi niyetle eğilenlerin, aynı zamanda demokrasi düşmanlarının gizli gündemi üzerinde kafa yormaları gerekiyor. Evet, AKP kadrolarının İslamcı geçmişten gelen bir takım takıntıları hala var. Mutlaka fanatikleri de var, milli görüş gömleğini hala çıkarmamış olan... Benden, senden ayrımı ya da cemaatçiliği de var. Bunlar var ve haklı kaygı ve soru işaretlerine yol açıyor. Ama aynı zamanda unutmayın, AKP muhafazakar bir parti. Zinaydı, imam hatipti, din eğitimiydi, Kuran kurslarıydı, türbandı, tesettürdü, Merkez Bankası başkanlığına atamaydı gibi konularda farklı yönelişleri de var. Bunların her biri, ille de rejime İslamcılık şırınga etmek anlamı taşıyabilir mi? Bunlara ille de böyle bir anlam yüklemek doğru mu? Eleştirirken ve muhalefet yaparken, bazen bu soruya da zaman ayırmak lazım. Din korkusu ile demokrasi korkusu birbirine karışırsa, birçok bakımdan tehlikeli olabilir çünkü... Uygar toplumlara ne din korkusu yakışır, ne de demokrasi korkusu... Hasan Cemal / Milliyet / 06.06.2006
  18. süleyman demirel in kardeşlerinin ve yeğenin şirketlerinin elden gitmesi nedeniyle politikaya dönüş sinyali veriyor yani tabiri caizse kuyruk acısı var...
  19. Türklerin yüzde 9’u şeriatçı Aslı SÖZBİLİR/İSTANBUL Türkiye’de Sosyal Tercihler Araştırması’nın sonuçlarına göre toplumumuzun sadece yüzde 9’u şeriat istiyor. AB’ye desteğin azaldığının ortaya çıktığı ankete katılanların yüzde 74’ü dindarlara baskı yapılmadığı görüşünde. SABANCI Üniversitesi, Işık Üniversitesi ve Açık Toplum Enstitüsü işbirliğiyle "Türkiye’de Sosyal Tercihler" araştırması siyasette sağın ağırlığını koruduğunu ortaya koydu. Araştırma, İstanbul, Van, Ankara, Konya, Rize, Samsun, Erzurum, Kars, Diyarbakır, Bursa, İzmir ve Antalya’nın da aralarında bulunduğu 23 ilde, 18 yaş ve üzeri 1846 kişiyle gerçekleştirildi. Katılımcıların yüzde 44’ünü köy doğumlular, yüzde 28’ini gecekonduda oturanlar, yüzde 42,6’sını da ilkokul mezunları oluşturdu. Katılımcılara yöneltilen sorular ve ortaya çıkan sonuçlar şöyleydi: HİLESİZ PARA KAZANILMAZ Hükümetten ve hayatımdan memnunum: Yüzde 54.1 Türkiye’nin en önemli 2 sorunu: İşsizlik ve enflasyon-Hayat pahalılığı Kişisel düzeyde en önemli sorununuz? Enflasyon ve hayat pahalılığı Ekonominin durumu kötü: Yüzde 48.1 İnsan amacına ulaşmak için her yola başvurabilir: Yüzde 50 Çok para hilesiz kazanılmaz: Yüzde 63. NAMUS KONUSU Başkalarına güvenmiyorum: Yüzde 92 Kimse kimsenin dini inancına karışmamalı: Yüzde 76 Namus olaylarında saldırı her zaman cezalandırılmalı: Yüzde 82 Herkes fikirlerini özgürce ifade edebilmeli: Yüzde 72 Müslümanlığın gereği ibadetimi serbestçe yerine getiriyorum: Yüzde 74.2 Türkiye’de dindar insanlara baskı yapılıyor: Yüzde 25.5 Baskı örneğinde ilk sırada: Türban-başörtüsü. Türkiye’de şeriata bağlı din devleti kurulmasını isterim: Yüzde 9 Türkiye’de şeriata bağlı din devleti kurulmasını istemem: Yüzde 76.5 POLİTİKADA DURUM Devlet memurları ve üniversite öğrencileri türban takmalı: Yüzde 50 AB’yi destekliyorum: Yüzde 57.3 (2004’te bu oran 72.2 idi) AB’ye girmek Türkiye’nin yararınadır: Yüzde 48 Politikada hangi parti merkezde: Yok 2002’ye göre solun durumu: Kıpırdanma yok Aynı dönemde aşırı sağın durumu : Erime var Demokrasinin işleyişinden memnunum: Yüzde 44. Demokrasinin işleyişinden memnun değilim: Yüzde 54.6 DEĞERLENDİRME Araştırma sonuçlarını değerlendiren Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, seçmenin sağa kaymasının yeni bir olay olmadığını, ancak merkezde hiçbir partinin görülmemesinin ilginç olduğunu belirtti. Kalaycıoğlu, seçim sonuçlarını ortadaki oyların belirlediğini kaydederek, ayrıca seçmenlerin parti tercihi konusunda da, bir önceki seçimdeki gibi bir manzara olduğunu sözlerine ekledi. Araştırmayı, Sabancı Üniversitesi’nin Karaköy’deki iletişim merkezinde açıkladı. kaynak:hürriyet yani burada arkadasların korktugu gibi tehlike olmadığı görülüyor sadece kuru gürültü yapıyorlar "şeriat geliyor" diye...
  20. güzel paylaşım ama yeri burasımı bilmiyorum admin sakıncalı bulur benimkileri sakıncalı buluyor yer konusunda...
  21. HARIKA BIR REKLAM HEPSINI BIR KEREDE CEKMİŞLER, BASARABILMEK ICIN 606 KERE TEKRARLAMIŞLAR, BUTUN REKLAM 6 MILYON DOLARA MAL OLMUŞ http://www.steelcitysfinest.com/HondaAccordAd.htm tıkla izle...
  22. Sağ radikal bir ülke olduk Nuran ÇAKMAKÇI Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu ve Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Çarkoğlu, bir yıl süren araştırmayla Türkiye’deki toplumsal eğilimleri incelediler. 18 ilde 1846 kişiyle görüşülerek yapılan araştırmanın saha çalışması önceki ay tamamlandı. "Türkiye’de Sosyal Tercihler Araştırması", dünya ve yurtiçindeki hızlı değişimin Türk insanının tercihlerinde de çarpıcı sonuçlara yol açtığını gösteriyor. Türkiye’de yaşayanlar, 2002’den bu yana radikal bir şekilde sağa kaydı, vatandaşları birbirine güvenmeyen ülkeler liginde Brezilya’dan sonra ikinci sıraya yerleşti, muhafazakárlaşma tavana, tolerans dibe vurdu. Prof. Dr. Kalaycıoğlu, "Siyasi platformdaki değişim demokrasinin geleceğini riske sokacak durumda" diyor. İşte araştırmadan çıkan diğer sonuçlar ve Prof. Dr. Kalaycıoğlu’nun yorumları... ARAŞTIRMA NASIL HAZIRLANDI? İki siyaset bilimci, önce İstanbul, Trabzon, Kayseri, Diyarbakır’da kadın-erkek, genç-yaşlı vs gibi örnek küçük gruplarla, ankette sorulacak kavramlar konusunda değerlendirme toplantıları yaptı. Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu’nun deyişiyle "akademik dili sokağın diline uyarladı." 10-15 kişilik toplantılara ağırlıklı olarak oy verme çağındaki 18-40 yaş arası kişiler davet edildi. Türkiye İstatistik Kurumu’ndan yardım alan iki akademisyen, ülke karakteristiğini yansıtan 26 bölgeden, görüşme yapılacak haneleri tesadüfi yöntemle belirledi. Toplumsal tepki artıyor ama Avrupa’ya göre hálá geriyiz Toplumsal değişimden rahatsızlığını, siyasi görüşlerini, gasp edilen haklarına karşı tepkisini yüksek sesle ifade etmek isteyenlerin oranı son dört yılda yüzde 100 arttı. Yine de bu sayılar dünya ortalamalarının çok altında. 1991’de yapılan Dünya Değerler Araştırması’na göre, İngiltere’de toplu dilekçe eylemine katılanların oranı yüzde 74.5, İzlanda’da boykotlara katılanların oranı yüzde 21.1, İtalya’da yasal gösterilere katılanların oranı yüzde 34.1, Danimarka’da yasadışı greve katılanların oranı yüzde 16.7, Fransa’da bina işgaline katılanların oranı yüzde 7.2. AKP, Saadet Partisi’nden bile daha sağda görülüyor 1996, 2002’de yaptığımız siyasi eğilim araştırmalarında çoğunluğun siyasi yelpazenin merkezinde toplandığını, sağ ve sol kanadın birbirine yakın büyüklükte olduğunu görürdük. Yeni araştırmada, seçmen eğilimlerinde soldan, sağa yönelim olduğunu gördük. Hatta seçmen, sağın da sağına yöneliyor. Merkez gittikçe küçülüyor. Solu destekleyen seçmen oranı yüzde 19.5. 1990’da bu sayı yüzde 25’ti. Siyasi görüşlerini yelpazenin merkezinde konumlamayı tercih edenler o zaman yüzde 50’ydi, şimdi yüzde 40. Seçmen en sola Kürt milliyetçisi DTP’yi koyuyor. En sağa da AKP’yi. Merkez partisi olarak algılanan parti yok. Bu tablo bize şunu gösteriyor: "Seçmenlerin siyasi algılamasına bakılırsa, TBMM’de çoğunluk, ’aşırı sağ’ AKP ve ’aşırı sol’ CHP’nin elinde kutuplaşmış durumda." Toplumun yarısı parti tutuyor, kalan yüzer-gezer Seçmenin siyasi partilere bağlılığı sorgulandığında, yüzde 49.8’inin bir partiye gönülden bağlı olduğu görüldü. Geri kalanı "parti tutmayanlar." Sadece bir seçim geçirmiş, lider değiştirmemiş, uzun dönemli istikrarlı varlığı henüz oluşmayan bir parti hakkında seçmenin "Ben AKP’yi tutuyorum" demesi bir siyasetbilimci için çok şaşırtıcı. Bunda, AKP’nin iktidar partisi olması ve görüş ifade edenlerin anketten çıkar beklentisi de etkili olmuş olabilir. Parti tutmayanlar, siyasi görüşlerini yelpazenin ortasında değerlendiren kararsızlar, büyük bir yüzer-gezer oy kitlesi ortaya çıkarıyor. Bu, başlı başına bir siyasal istikrarsızlık vesilesi. Birçoğu siyasal tutum ve endişeleri göz önüne almadan oy veriyor. TÜRKİYE’DE SOL İKTİDAR OLAMAZ Soğuk Savaş dönemi sonrasında, 1991-95’te başlayan sağa kayış 1996’da zirveye ulaşmıştı. Bu eğilim devam ediyor. Seçmenin solda konumladığı CHP, DSP ve DTP birleşse bile alacakları oy oranı yüzde 17-19 arasında. Yani Türkiye’de solun iktidar şansı yok. Siyasi yelpazenin merkezinde konumlanan seçmenlerin oyunu alırsa belki yüzde 38’e çıkar. Ancak, sağdaki partilerin de oy oranı yüzde 60 civarında seyreder. Güçlü ve otoriter lider arayan bir yapı oluşuyor Seçmende müthiş bir kutuplaşma var. Seçmeni sağ radikal bir ülke olduk. Temel sorun bu kadar kutuplaşmış, bu kadar sağa kaymış ortamda demokrasinin sürdürülüp sürdürülemeyeceği. Güçlü ve otoriter lider arayan bir yapı oluşuyor. İçinde bulunduğumuz koşullar, otoriter bir rejimin ortaya çıkması için gayet elverişli. Bu tablodan milliyetçiliğin yükseldiği sonucunu çıkarmamak gerekir. AKP çizgisiyle barışık, daha çok gelenekçi bir yaklaşım sözkonusu. TÜRKLER DEĞİŞİMDEN RAHATSIZ BİRBİRİNE GÜVENSİZ Çoğunluk, Türkiye’deki hızlı değişimden endişeli. Köylerde doğup büyük şehirlere göçen nüfus, bu konuda çok hassas. "Değişimi durdurun, geri döneyim" diyorlar. Siyasi düzlemde sağa kayışta, değişimin yarattığı endişenin önemli payı var. Sağın sahip çıkması gereken değerler sorulduğunda büyüklere saygı, ülkenin temel kurumlarına ve otoriteye saygı gibi kavramlar sıralanıyor. Sola ithaf edilen değerler incelendiğinde sosyalizmin geri plana atıldığı, etnisite, aşiret, kan bağı, din, cemaat gibi kavramların tartışıldığı görülüyor. Son 15 yılda yaşanan Yugoslavya trajedisi, Körfez Savaşı, Irak’ın işgali, Müslüman katliamına göz yuman AB izlenimi, Türkiye’deki siyasal atmosferi çok etkiledi. Aşiret ve cemaat kültürünün de ağırlık kazanmasıyla din ve etnik özelliklerin belirlediği sağ ağırlıklı bir siyasal atmosfer oluştu. Buna bağlı olarak, tolerans ve başkalarına duyulan güven azaldı. Türkiye, artık vatandaşları birbirine en az güvenen ülkeler liginde Brezilya’dan sonra ikinci sırada. EN AZ ERİYEN PARTİ AKP Geçen seçimden bu yana en az eriyen parti AKP. Son seçimde oy verenlerin yüzde 82’si bir sonraki seçimde tercihini değiştirmeyeceğini söylüyor. Oysa CHP seçmenlerinin sadece yüzde 65’i aynı fikirde. Yani CHP üçte iki oranında seçmenini kaybetmiş. kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/pazar/4557868.asp?m=1&gid=69#
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.