Zıplanacak içerik

radikal07

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

radikal07 tarafından postalanan herşey

  1. eline saglık paylaşımın için..
  2. tşk ederim paylaşımın için..
  3. paylaşım için tşk ederim renklisi vardı onun bulursam arsivimden (binlerce komik resim arasından) yollarım..
  4. bende görmüştüm sagol paylaşım için...
  5. binlerce kez tekrar etsemde usanmadan benim ailem ve 1 nci derece akrabalarımdan hiç birinin tarikatla ve parti ile ilişiği yoktur.. (kendimde oruç ibadetim dışında, bayram namazı ve cuma namazlarına giderim) sen beni kafandaki cizdigin portreye oturtamazsın. MEDYADAN... -DPT, tarikatçı yuvası: Hürriyet’in bu haberi DGM savcısınca yalanlanıyor:DPT’de tarikatın izi yok. -Oruç tutmuyor diye öldürdüler: Emniyet Müdürü olayın çeteler arası bir mesele yüzünden çıktığını vurgularken vali basının olaya bakışını yadırgar. -Namazı kaçırınca öğrenci komaya: Yeni Asır’ın bu haberini dayak yediği ileri sürülen öğrenci Kâmil yalanlamaktadır: Namaz yüzünden dayak yemedim. -Azgın Şeyh: Ekip gazetesi Mısırlı bir bayan artistin fotoğrafını alarak Fatih’te yaşayan sapık bir şeyh olduğunu yutturmaya çalışır. -Uhud Kur’an Kursu: Kanal D’de söz Fato’da programında “söylediklerimin tamamı yalan herkesten özür diliyorum” diyerek olayın düzmece olduğunu itiraf eden Kadir’in önceki açıklamaları doğruymuş gibi yayınlanır. -Öğrenci bunalım kurbanı, ölesiye dövdüler: Dayak yediği iddia edilen İmam-Hatipli Hüseyin: Derslerimi düzeltirsem yine aynı yurdu tercih edeceğim diyerek haberin yalan olduğunu söylüyor. -Muhasebeciye şeriatçı saldırı: Cumhuriyet gazetesinin muhasebecisi Sevim hanım tesettürlü bayanlara yolda sataşır, hıncını alamaz, bir de bu yalan haberi gazeteye yazdırır. -Şeriatçılar Kutlar’ımıza kıydılar: Yazarları Onat Kutlar’ı şeriatçıların öldürdüğünü manşetten iddia eden gazete bir yıl sonra katilin PKK’lı olduğunu öğrenecektir. -Şeriat kurbanı gelin: Gözcü gazetesi düğün esnasında böbrek yetmezliğinden ölen kızı babası ile evleniyormuş gibi yazıp suçu da İslâm’a atarlar. Halbuki damat adayı ölen kayın pederimin fotoğrafını yayınlamışlar diyerek isyan etmektedir. -Kur’an Kursu’nda falaka: Yeni Asır gazetesi kemik erimesi hastalığı olan Nurullah’ın hastane yolculuğunu kursta yediği falaka (!) ile halka duyurmuştur. -Kuran Süper Market: Cumhuriyet, sahibinin soyadı olan Kuran adını alan markete Kur’an’ı kullanıyorlar suçlamasında bulunurlar. -Şûra Süresi 39. Ayetin Mealini “ İllegal bir dinci örgütün Şûra toplantılarında alınan bir karar olarak yazan Cumhuriyet yazarı Çetinkaya.... -Göz Nuru Vakfı’nı adındaki Nur kelimesinden dolayı dinci vakıflar listesine koyan, Lionslar tarafından kurulduğundan habersiz yazı yazan Nail Güreli ... -İstanbul'da pikniğe giden ve ellerindeki oyuncak tüfeklerle balonlara ateş eden insanları "irtica kampında eğitim " manşeti ile duyuran ve sadece iki günde yalan haberi ortaya çıkan Hürriyet, -Zaten Hristiyan olan 2 kadın Türkçe olan isimlerini değiştirmek isteyince "2 kadın Hristiyan oldu "diye yazan Milliyet gazetesi.... diğer dini yayın yapan (zaman, akit, mesaj tv vs...) gazete, dergi ve tv leri izlemiyorum tarikata ve partilere bağlı oldukları için... biliyorum malesef sizin aradığınız veya bende hayal ettiğiniz özellikler yok ama gercekler bu... normal Atatürk ü ve cumhuriyeti sizden daha fazla seven inanclı müslüman Türk evladıyım.. artık cevap hakkı doğacak cümleler sarf edip sataşmazsan bende burada yazmak istemiyorum...
  6. takıldın kaldın bozuk plak gibi o şiirde burasınıda gör "Atamız dan adaleti öğrendik, şimdi yapılanlar densizlik, Yahudi nin, ermeninin, hıristiyanların mı bu ülke." o şiirde yazılanları şeriatcılar kullanır demişsin eğer öyle bişey olsa "türban, çarşaf" türü kelimeler secerdi bende onu secerdim orada o şiirde başörtüsü demiş. türban ile başörtüsü aynı şey değil.. ayrıca şimdi tekrar gittim antoloji.com a şairin hayatına baktım... Zeki Yıldız HAYATI 1981 Malatya Arapgir dogumluyum 1985 Yilinda Denizli ye göç etmis gurbetcilerdenim ilköğretimimi Denizli Ressam ibrahim calli ilköğretim okulunda Lise yi Denizli Cumhuriyet Lisesinde okudum Pamukkale üniversitesi müzik bölümü mezunuyum Hayata dair ne varsa siirlerle ifade eden siiri vazgeçilmez bir hayat felsefesi olarak gören müzik ögretmeniyim ögretmenlik yerine ticaretle ugrasmaktayim Okudugum yillarda Denizli Belediyesi il konservatuari nda Pirsultan Abdal salonu Türk Halk Müzigi korosun da Denizli Belediyesi oda tiyatrosunda çesitli oyunlarda ve etkinliklerde rol aldim 1997 yilinda ünv. kapsaminda Akademik müzik egitimime basladim IZMIR Radyosu Saz Sanatcilarindan Ersin Parim dan solfej, san ve nazariyat egitimi aldim müzik adina yillarca süren egitiminde çesitli esturumanlarin egitimini aldigim Hakan AKMAZ, Salih CESUROGLU, Okan ÖZKAN, ismail ÇAKIR, Ersin PARIM in talebeligini yaptim 16 bestem var MESAM ONAYLI ve MESAM ÜYESIYIM diğer şiirlerinede baktım şeriat ile yakından alakası yok. benim adıma cevap hakkı doğacak cümlelerden kacınırsan sevinirim cünkü bu bölümde yazmak istemiyorum. yargısız infazın oldugu yerde durmanın anlamı yok.
  7. offffff ya ben kimseye bişey anlatmak zorunda değilim kimseyide tanımam bu forumda ben görüşlerimi acıkladım ve sizin devam x gazete ve yazarlarından verdiginiz örneklere karşın medyada calıştıgımı ve yazılanlara inanmadıgımı söyledim. komik bölümlerde yazıyordum genelde buralara karışmak istemiyordum herkesin görüşü kendinedir birgün uğradım ve görüşlerimi yazdım. ve şunu belirteyim inancınız yok yemin etsem buradan kimseyi tanımadıgıma kimseyide buraya davet etmemde cünkü burada görüşlere saygı yok. ateist 2 ev arkadasım oldu onlar bile görüşlere saygılıydı... bişey yapmak istesem söylerim kimsedende destek istemem gerekte duymam tanımadıgım biri yorumlarımı okuyup kendiside yorum yaptıysa ne yapabilirim aynı şeyi sizin yazılarınız içinde yapabilirdi ama benim gibi düşünmüyor diye hemen suclamam kimseyi. admin varsa ip sinede bakar sadece burada görüşlerimi belirttim. diğer 9-10 foruma da üyeyim ama siyasi güncel konularda yazmadım komik ve eğlence bölümlerinde yazdım.. görüşlerinizden dolayı eğer ben size şusunuz busunuz diye yargılamıyorsam saygı gösteriyorsam sizlerde benim görüşlerime saygı gösteririrseniz sevinirim. medyadan öğrendigim hangi gruba ait gazetelerin nasıl olayları carpıttıgı, haklıyı nasıl haksız, sucsuzu nasıl suclu gibi gösterildigini öğrendim.(yazar değilim onuda belirteyim ayrıca calıştıgım yerde hiç bir tarikata ve partiye bağlı değildi) şuan turizmde calışıyorum sadece örnek verdiğiniz gazetelerin calışma sistemini bildigimi belirtmek için medyada calıştıgımı söyledim.. burada ne bir tarikatın, ne bir siyasi partinin nede bir yayın organın reklamını yapmadım ve yapmamda.. sadece kendi görüşlerimi belirttim. ve yineliyorum burada ne kadar büyük Atatürkcüyüm diyen varsa ve ne kadar Cumhuriyetciyim diyen varsa ondan daha Atatürkcü ve Cumhuriyetciyim... Atatürk'ü ve Cumhuriyeti kalkan olarak kullanan sahte insanlarıda LANETLİYORUM... cok merak eden varsa gelir görür yaşam biçimimi. burada görüşlere saygı olmadıgı sürece forumun bu kısmında yazmıyacagımı belirtiyorum saygılarımla...
  8. bu konuyu acan bir fb liyi cesaretinden dolayı kutluyorum... "1- Fenerbahçe takımı sadece 11 kişi değil bütün tafartarıyla bütün ülkeye örnek bir taraftardır " bunu yazmışsın ama ultrAslan taraftar topluluğu dünya 8 ncisi.. fb taraftarı listeye bile giremedi tarih şampiyonlukları yazar galibiyetleri değil (7-0 ıda unutma) gs-fb arasındaki en büyük fark biri dünya markası diğeri edirneden ileri ye gidememiş..
  9. radikal07 şurada cevap verdi: radikal07 başlık Fenerbahçe
    bu yılda yıldızlar topluluğu yok süper ayaklar vs.... leri dinledik sonuc ortada 2 kupayı almak için yola cıkan febe aldı bişeyleri...
  10. bi alemsin ben sadece manzaranın güzelliğinin görülmesini istedim...
  11. (alıntı)
  12. Afrika'da bir köy 'Lailaheillah' dedi Daveti kabul ettiler ve kelime-i tevhid getirdiler. İlk ezan okundu, ilk namaz için saflarla dizildi ve secdeye vardılar. Afrika’da bir köyün İslâm’la şereflenme öyküsü 30 Mayıs 2006 12:15 Karanlığa küfredeceklerine bir mum yakmayı tercih ettiler ve misyonerlerin kurbanlarını İslamiyet'e taşıdılar. Misyonerlerin faailiyetlerine bağırıp çağırmak yerine, Afrika'nın kara bahtını aydınlatmak üzere yola çıkan bir grup İslam davetçisi, Togo'nun Aheho şehrine bağlı Agodeke halkına İslamiyet'i anlattı ve onların Müslüman olmasını sağladılar. Defne Bayrak'ın haberi Karanlıktan aydınlığa... Afrika’nın batısında, fakirlik ve cehalet içinde yaşayan köylülerin imdadına, İslâm davetçileri yetişti. Uzun yıllar Hıristiyan misyonerlerin kandırdığı köylüler, Allah’ın izniyle hakkı batıldan ayırdılar. Kalpleri iman nuruyla dolup taştı. İslâm’ın hak din olduğuna gönülden inanarak kendilerine gelen daveti kabul ettiler. Köylüler artık yalnız bırakılmamak istiyor, yalancı Hıristiyan misyonerlerin çirkin oyunlarından korunabilmek için maddi ve manevi destek bekliyorlar. DAVETÇİLER, 1 YILDIR İSLÂM’A DAVET EDİYORLARDI En Hayırlı Günler Kafilesi’nden önce davetçi Şeyh Ebu Bekir Hamid, Allah’a davet için Agodeke Köyü’ne daima gidiyordu. Komşu bölgelere de yardımcılarını gönderiyordu. Şeyh Hamid’in Agodeke köylülerini daveti tam bir yıl sürdü. Ardından da Yemen’deki İman Üniversitesi’nden 4 öğrenci, köye gidecek bir İslâmî davet kafilesini finanse ettiler. Köylülerin başlıca ihtiyaçlarını karşılamalarına yetecek kadar yardımda bulundular. Toprak yollardan geçerek Aneho şehrine 65 kilometre uzaklıktaki Agodeke Köyü’ne ulaşan davetçilerin en çok şaşırdıkları şey ise, yol boyunca gördükleri Hıristiyan misyonerlere ait okullar, tıbbi merkezler ve kuyular oldu. Hıristiyan misyonerler, cahil bir yaşantı içindeki bu halkı Hıristiyanlaştırmak için her türlü faaliyeti yürütüyordu. 100-150 KİŞİ BEKLENİRKEN 500 KİŞİ MÜSLÜMAN OLDU Kafile köye vardığında, Şeyh Hamid, 4 öğrencinin bağışlarıyla gelen Yemenli davetçilere, 100-150 kişinin Müslüman olmasını beklediğini söyledi. Köylüler kafileyi büyük sevinçle karşıladı. Hatta İslâmiyet’ten hiç anlamadıkları için davullar çalarak, raksederek mutluluklarını belli ettiler. Kafileyi en çok sevindiren şey ise; beklendiği gibi 100-150 kişinin değil, yaklaşık 500 kişinin İslâmiyet’e girmesi oldu. Kafileyi köyde ilk karşılayan, köyün genç emiri ve yardımcıları oldu. Genç emir, kafileyi büyük bir sıcaklıkla karşıladı ve onlara şöyle dedi: “İslâm’ı ve Müslümanları seviyordum, ancak kendimden emin değildim, tereddütlerim vardı. Ancak şimdi siz geldiniz ve şahidimsiniz ki; Allah’a iman ettim. Hadi benimle evime gelin ve evimde taptığım putları yıkın.” Emirin bu sözleri davetçileri çok etkiledi ve şunu anladılar ki; köylülere İslâmiyet’e girdikten sonra dinlerini öğretecek bir kimsenin orada kalması şarttı. Davetçi Şeyh Selman, bu görevle sorumlu tutuldu. Tüm köylüler toplandı ve dans devam etti. Bu, köylülerin köye gelenleri karşılama âdeti idi. Köyün emiri konuşmasına başladı. Öncelikle kafileyi selamladı, ardından da İslâm’a girmek istediklerinden emin olduklarını vurguladı. Kafile üyelerine, köylülerin ihtiyaçlarının yazılı olduğu bir liste sundu. Bunların arasında Hacca gidebilmek için yardım talebi de bulunuyordu. Köylüler, hep beraber kelime-i şahadet getirerek Müslüman oldular. Kelime-i şahadet getirildikten sonra tek bir ses köyü kapladı; bu ses Allahu Ekber, Allahu Ekber sesleriydi. Ardından kafileden bir temsilci konuşma yaptı ve köylülere gıda maddeleri, su, ibrikler, kandiller, hasırlar dağıtıldı. Köy emirine de özel bir hediye sunuldu. Kafile üyeleri, bu yeni doğuş toplantısının ardından köy emirinin evine gittiler. Emir, köylülerin ve kendisinin taptığı putu kendi elleriyle kafile üyelerinin önünde yıkarak, Allah’a şükür ve hamd etti. MİSYONERLERİN ÇİRKİN YALANI: HAÇ, HASTALIKLARDAN KORUYOR! Öğle namazına hazırlık esnasında kalabalığın arasında, boynunda madeni bir haç asılı, yaklaşık 6 yaşında bir çocuk, davetçilerin dikkatini çekti. Bu çocuk da tüm köylüler gibi namaz kılmaya gelmişti. Davetçiler kendisinden boynundaki haçı çıkartmasını talep edince, bazı çocuklar, çıkartmaya çalıştılar. Ancak, kolye sağlam ipten olduğu için başaramadılar ve davetçilerden bir tanesi gelerek, çocuğun boynundaki haçı çıkardı. Bu esnada köyün emiri yaklaşarak, çocuğun boynuna bu haçı, kendisini hastalıklardan koruduğu için taktığını söyleyerek, davetçiden çıkarmamasını istedi. Davetçi ise emire, bu haçın insana hiçbir hayrının olmadığını, aksine insanı daha da zayıf kıldığını açıkladı. Emir de ikna oldu. Davetçiler, Hıristiyan misyonerlerin bu tür yalanlarla, batıl dinlerini yaymak için harcadıkları çabaya çok şaştılar. Misyonerler, hiçbir şeyden haberi olmayan bu insanlara gelerek, hastalıklardan koruduğu hurafeleriyle haç taktırıyorlardı. Misyonerler köyde bir kilise dahi inşa etmişlerdi. Ve bu kilisede, köylülere, ‘Sizi hastalıklardan korur, hastalıklarınızdan şifa bulmanızı sağlar’ diyerek haç dağıtmışlardı. İLK EZAN, İLK NAMAZ Öğle namazı vakti gelip de köyde ilk defa ezan okunduğunda, kafile üyeleri tüm köylülerle beraber namaz kılabilecekleri geniş bir mekân aradılar. Bu kalabalığın namaz kılabilecekleri en uygun yer okulun bahçesiydi. Bu okulu ve yakınındaki kuyuyu Hıristiyan misyonerler yaptırmışlardı. Davetçiler, köylülere nasıl abdest alınacağını öğrettiler. Tüm köylüler, hayatlarında ilk defa su dolu ibriklerle, taslarla abdest aldılar, ellerindeki ve yüzlerindeki küfür tozlarını yıkadılar. Hayatlarında ilk defa namaz kıldılar. Namaz sonrası dişleri dökülmüş, saçları ağarmış, beli bükülmüş yaşlı bir adam da davetçilere yaklaşarak yerel diliyle, el-kol hareketleri ile bir şeyler anlatmaya başladı. Şeyh Hamid Ebu Bekir, davetçilere yaşlı adamın sözlerini şöyle tercüme etti: “Allah, şimdi kalbime girdi.” Sevincinden davetçilerin önünde başı yere değecek kadar eğilen yaşlı adama davetçiler, “Biz Allah dışında kimsenin önünde eğilmeyiz” dediklerinde de yaşlı adamın sevinci daha da arttı. Köylülerden bazıları, namaza yetişebilmek, bazıları da namaza abdestsiz durulmayacağını bilmedikleri için ilk namazlarını abdestsiz kıldılar. Bu durum da kafile üyelerine gösterdi ki; köyün İslâmiyet’e girmesi yeterli değil. Dinlerinin hükümlerinin de kendilerine öğretilmesi gerekiyor. ‘Allahu Ekber, Allahu Ekber’ diyerek evindeki putu yıkan genç emirin, kafile üyeleri geri dönerken onlara oğlunu getirerek söylediği şu sözler, kafile üyelerinin büyük mutluluk yaşamalarına vesile oldu: “Oğlumu alın ve nereye isterseniz götürün, ona İslâm’ı öğretin ve ondan bir davetçi yapın. İslâm’ı öğrenmeden de geri göndermeyin ki, geri geldiğinde köylülere İslâm’ı öğretsin.” KÖYÜN DAVET SONRASI BÜYÜK İLGİYE İHTİYACI VAR İslâmiyet’le şereflenen köylüler, davetçilerden bu ilk adımın ardından kendilerini yalnız bırakmamalarını istediler. Öyle ki; köy halkı cahil, fakir ve su sıkıntısı çekiyor. Namaz kılmak için camiye ihtiyaçları var, ancak cami yapacak maddi imkânları yok. İçme suyunu zorla bulurken, abdest almak için gerekli suyu temin etme imkânları yok. Çocuklarına İslâm’ı öğretmeliler, ancak bunun için ne paraları ne de bilgileri var. Hıristiyan misyoner kurumlar da büyük ihtimalle köy halkının İslâm’a girdiğini öğrenince tüm yardımları kesecekler. Kısacası; bu köyde iş davetle bitmiyor. Köylülerin yalnız bırakılmamaları, her türlü dinî ve insanî ihtiyaçlarına elden geldiğince koşulması gerekiyor.
  13. 4 1. Ateizmin Tanımı 4 2. Ateizmin Çeşitleri 4 3. Ateizm Teriminin Yanlış Kullanımı 4 4. Ateizmin Tarihçesi 4 Tanrı Kavramının Yaygınlığı 4 1. Ateizmin İddiaları 4 2. Bilimsellik ve Tanrı İnancı 4 3. Rasyonellik ve Tanrı İnancı 4 4. Mantıksallık ve Tanrı İnancı 4 5. Ahlâkî Özgürlük ve Tanrı İnancı 4 1. Kanıt Problemi 4 2. Tanrı'nın Varlığının Delilleri 4 1. Modern Ön Yargılar 4 1. Comte'un Pozitivizmi 4 2. Feuerbach'ın Antropolojik Ateizmi 4 3. Karl Marx'ın Sosyopolitik Ateizmi 4 4. Freud'ün Psikanalitik Ateizmi 4 5. Nietzche ve Sartre’ın Varoluşçu Ateizmi 4 1. Bilimsel (Materyalist) Ateizm Dayatması 4 2. Bilimsel Ateizm Çarpıtması ve İslâmın Evrenselliği 4 G) ATEİZM VE İSLÂM GERÇEĞİ 4 2. Ateizmin İslâm’a Yaklaşımı 4 3. Ateizm Karşısında İslâm bu konular için diyanetin sayfası : http://www.diyanet.gov.tr/turkish/web_kitap.asp?yid=6
  14. Ateistlerin çarpıtmalarına rağmen İslâmiyet bütün sadeliği ve yeniliğiyle beraber apaçık ortadadır. Kendisine ateistlerce (özellikle materyalistler) atfedilen olumsuz niteliklerin çok uzağında, çağımız insanına bir umut olma özelliğini muhafaza etmektedir. İnsanlığa hitap eden din (İslâmiyet) ateistlerin düşündüğünün aksine ne bir ideoloji, ne sadece ekonomik ve politik bir yapı, ne de felsefî bir dünya görüşüdür. O evreni ve canlıları kucaklayan, bütün insanları insan olmak bakımından hoşgörüyle karşılayan, onları dili, rengi, kültürü, sosyal statüsü, ekonomik durumu, cinsiyeti, nesebi ya da geçmişiyle yargılamayan tek Tanrı inancını savunan, putperestliği yıkan ve yeryüzünde adaleti amaçlayan engin bir inanç sistemi ve hayat düzenidir. Büyüklüğü ve kucaklayıcılığı içerisinde yaşamın her alanıyla ilgili olarak bizlere temel ilkeler sunan, hayatî konularda çözüm yolları öneren evrensel bir değerler sistemidir. Canlılara şefkatle yaklaşılmasını isteyen, insanlar arasında iyiliği ve dürüstlüğü tavsiye eden ve maddi âlemin geçici olduğunu düşündüren bir yaşam tarzıdır. Bu anlamda İslâmiyet herhangi bir teorisyenin zihnine sığacak kadar dar olmadığı gibi, bütün varlığa, tarihe, toplumsal yapıya ve insanlığa idelojilerin yaptığı gibi tek bir ilkeyle yaklaşacak kadar da sığ bir bakış değildir. Sosyal alanda toplum ve fert dengesini gözeten İslâmiyet, hem ferdin hem de toplumun haklarını koruyan, toplumsal düzenin yanında bireysel hakların da savunucusu olan ilâhî bir dindir. İslâm birtakım ideolojiler gibi toplumla fert arasında uçurum oluşmasına imkân tanımamış, birini diğerine feda etmemiştir. Hukukta adalet ve eşitlik ilkesini esas almış bütün insanların bunlara her koşulda riayet etmelerini tavsiye etmiştir. İslâmiyet çalışmayı, ticareti, dürüst yollarla para kazanmayı teşvik etmiş, aldatmayı, yalanı, sömürüyü ve borçluyu ezmeyi ise şiddetle yasaklamıştır. Bilimde araştırmayı ve tecrübeyi teşvik etmiş, hurafelerin, bâtıl inançların ve kâhinliğin şiddetle karşısında yer almıştır. Yönetimde danışmaya ve seçime önem vermiş, idarecileri de halkın hizmetçisi olarak görmüştür. Halkına zulmeden yöneticilere, krallara, sultanlara, diktatörlere lânet okumuş, onları müşfik ve merhametli olmaya çağırmış yönetimde yaşlı, yoksul, kimsesiz ve zayıfların kollanmasını tavsiye etmiştir. İslâmiyet her türlü egoizmi ve ırkçılığı reddetmiş, bu amaçla öldürmeyi ve zulmetmeyi reddetmiş, bir başkasının canına, malına, ailesine, inancına ve özel yaşamına müdahale edilmesini de yasaklamıştır. Müslümanlara, müslüman olmayanların inançlarına da saygı göstermelerini ve kesinlikle bir başkasının inancına kötü söz söylememesini tavsiye etmiş, kimseye de inanç konusunda baskı yapılmamasını öğütlemiştir. İslâmiyet günlük ibadetin temiz olan her yerde yapılabileceğini belirtmiş, bu iş için herhangi bir mekân şartını koşmamıştır. Namaz, oruç, zekât ve hac gibi belli şekil ve zamanlarda yapılması zorunlu olan ibadetlerde dahi insan vücudunun ve psikolojisinin yapısını göz önünde bulundurmuş, hastalık, bilgisizlik, tehlikelidurum, çocukluk, yaşlılık, unutkanlık vb. durumlarda kimseyi sorumlu tutmamıştır. İslâmiyet inancın kul (insan) ile Tanrı arasındaki bir mesele olduğunu belirtmiş bu konuda olumlu ya da olumsuz dış müdahaleyi yasaklamıştır. Âlimlere büyük önem vermesine rağmen, onlar dahil olmak üzere kimsenin Tanrı adına söz söyleyemeyeceğini ve insanlara dayatma yapamayacağını ifade etmiş, hıristiyanlıkta görüldüğü gibi ruhban sınıfına da (klerikal yapılanma) imkân tanımamıştır. İslâm ibadetlerde dahi insanla Tanrı arasına kimsenin giremeyeceğini belirtmiş, insanlar arasında hiçbir kimsenin bir diğerini cennete ya da cehenneme gönderme yetkisinin bulunmadığını ifade etmiştir. Din âlimi dahi olsa kimsenin din adına affetme ya da ceza verme durumunda olmadığını söylemiştir. İslâmiyet ibadetlere büyük önem vermekle birlikte insanların bunların eksikliğinden dolayı ümitsizliğe ya da karamsarlığa kapılmalarını da iyi görmemiş bir an önce bu tür insanların kendilerini toparlamalarını tavsiye etmiştir. İslâmiyet çeşitli gerekçelerden dolayı alkol, uyuşturucu ve kumar gibi alışkanlıklara kapılanların da kendilerini bırakıp, dinden uzaklaşmamalarını istemiş, zor olsa bile bu tür alışkanlıkların tedrîcen sona erdirilmesi gerektiğini hatırlatmıştır. İslâmiyet ümitsizliği de yasaklamıştır. Geçmişi ve yaptıkları ne olursa olsun bir insanın Tanrı’ya dönebileceğini ve yaşamın her safhasının da bu iş için güzel bir fırsat olduğunu ifade etmiştir. Görüldüğü gibi İslâmiyet gerek bireysel, gerek toplumsal ve gerekse evrensel açılardan mutluluğun temini yönünde ilkeler ortaya koymuş, niçin var olunduğu ve nereye gidileceğine dair getirmiş olduğu açıklamalarla insanlara bir vizyon sunmuştur. Ateizmin ise insanlara bir vizyon sunması ve varlık alemiyle ilgili tatmin edici açıklamalar getirmesi bugüne kadar mümkün olmamıştır. Sadece niçin var olduğumuzla alâkalı olarak değil ayrıca nasıl var olduğumuz ve nereye gideceğimizle ilgili olarak da ateizmin sunacağı bir şey bulunmamaktadır. Doğrusu ateizmden böyle bir izah beklemenin de anlamı yoktur. Çünkü kendisi reaksiyoner bir tavırdır. Sistemli ve ahenkli bir dünya görüşü ortaya koymak yerine dine ve Tanrı inancına karşı eleştirel bir tutum takınmakla yetinmiştir. Ortaya yeni bir şey koyamadığı gibi insanların ufkunu açacak, onlara ümit verecek ve geleceği aydınlatacak bir sistem de sunmamıştır. Yukarıdaki durum ideolojik ateizm için de söz konusudur. Orada dahi her türlü dayatmaya ve fikrî doğmatizme rağmen tıkanma olmuş ve insanların yeni arayışlara girdiği gözlenmiştir. Hâlâ bir kısım insanların teorik olarak ideolojik ateizmden vazgeçmemiş oldukları gözlense de sonuç itibariyle onların da özeleştiri de bulundukları bilinmektedir. Her şeye rağmen İslâmiyet bütün sadeleği ve çekiciliği ile insanlığın önünde durmaktadır. Geleneğin ve değişik kültürlerin her türlü olumsuzluğuna rağmen İslâmiyet'in öz kaynakları (Kur'an ve Hz. Peygamber'in dinle ilgili sözleri) bizlere tarihi kaynaklarca ulaştırılmıştır. Görünen o ki geleneğin bizlere sunduğu İslâmla kaynakların bizlere anlattığı İslâm arasında da azımsanmayacak ve küçümsenmeyecek farklılıklar bulunmaktadır. Özünde barış, kardeşlik, erdemlilik, temizlik, insan severlik ve hoşgörü olan İslâm ne yazık ki günümüzde, olduğundan farklı bir şekilde sunulmuştur. Bütün insanlığa hitap ettiği halde özellikle Ortadoğudaki bazı toplumların gelenek ve kültürleriyle özdeşleştirilen İslâm, kendine en fazla ihtiyaç duyulduğu bir asırda kenarda kalmış ve modernitenin ihtiyaç duyduğu manevi boşluğu doldurmasına müsade edilmemiştir. Bilgisiz ve kaba insanlar yüzünden de bazı çevrelerce kendisinden nefret edilen ve uzaklaşılan İslâm dini her türlü hurafeden, paganizmden, fetişizmden, büyücülükten, miskinlikten ve bilim düşmanlığından uzak olduğu halde gerici bir din gibi takdim edilmiş ve karalanmıştır. Geleneğin (özellikle son bir buçuk iki asırdır) bizlere sunduğu İslâm karşısında bazı ateistlerin itirazları da doğrusu anlamsız değildir. Her halükârda onların da insan unsurundan kaynaklanan birtakım olumsuzlukları görmeleri ve dinden uzaklaşmaları ihtimal dahilindedir. Nitekim günümüzde de böyle olaylara sıkça rastlanmaktadır. Ancak bunun sorumlusu ne dindir (İslâmdır), ne yaşamı bizlere bahşeden Tanrı, ne de "Birbirinizi sevin. Sevmedikçe iman etmiş olmazsınız..." diyen Hz. Peygamber'dir.(81) kaynak: http://www.diyanet.gov.tr/turkish/weboku.a...&yid=6&sayfa=24
  15. ama benim görüşümmüş gibi şeriatciliği savunuyormusum gibi göstermiş by_x_men in benim adıma yazdığına bi bakarmısın "Bunlar artık bayatladı sevgili şeriatçı arkadaşım yeni şeyler bulmak zorundasın..." şeriat ile beni yanyana getirebiliyor diyecek bişeyim yok... kelime cümle ve yazılarımda şeriati öven özendiren bi tabir kullanmadım bende istemiyorum bi iran bi arabistan olalım... ama bu forumda kendi yargı ve değer sistemini kurmuş arkadaslar sag olsunlar onların görüşünde değilsen şeriatcisin damgası vuruyorlar ne kadar kolay ve basit değilmi...
  16. ben burada yazmak istemiyorum artık cünkü kendiniz benim nasıl düşündüğümü uydurup ona birde utanmadan cevap veriyorsunuz ben sadece bu vatanın kurtulmasında inancında büyük oldugunu belirttim ve İstiklal Marşınında "Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli". bu kısmını sevdigim için ekledim. 60-70 yaşındaki nenelerden teyzelerden sırf başörtülü diye asker torununun yemin törenine gidememesi, torununun diploma gününe alınmaması gibi olaylara tepkimdi. diyecek başka bişeyim yok ben başkalarının adına şöyle düşünüyor sonucuda bu olur demiyorum burada seriatcide yaptınız tarikatcıda partilide ne kadar özelliğim varmışta bilmiyormuşum... bunların hiç birinin önünden bile gecmedim desem yeridir.. helal olsun size başkaları adına cok güzel konuşuyoır cevaplıyorsunuz beni bile kendime farklı tanıttınız...
  17. anlamakta zorlukmu cekiyorsun arkadasım iyi okusana şiir sitesini belirttim şiir cok okunuyor demedim site için o tabiri kullandım. ve tekrar ediyorum hiç bir partiye oy vermedimki sizin partiniz diyorsun onu nerden cıkardın bugun chp iyi sey düşünce onun görüşlerini yazardım begendim diye akp, dsp, mhp yazarsa onunkilere yer verirdim yazılarımda ahmet hakan ın yazısı hoşuma gitti ve ekledim... burada benim Atatürk, cumhuriyet ve laiklik sevgimin olmadığını nerden cıkarıyorsunuz anlamıyorum buradakilerden daha Atatürkçüyüm onu biliyorum... inanıyorsa şeriatci inanmıyorsa atesit ne kadar sacma ayrım yapıyorsunuz kutuplaşma oluşturuyorsunuz anlamıyorum.. o yüzden forumun bu kısımında yazı yazmak gibi bir düşüncem yok artık...
  18. admin tarafından silinen şiir en cok okunan ziyaret edilen şiir sitesinden alıntıdır... -http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=8371&siir=383923- ve halen yayındadır.. benim hiç dernek vakıf tarikat parti (son secimdede oy kullanmadım özellikle) alakam ilişiğim yoktur olamazda...üniversitede ne sağ ne sol ne de tarikatta yer almışlığım yoktur... ev arkadaşlarım toplamdan 5 kişiden 2 si ateist (ama saygılı) 3 ü ben gibi sıradan müslümanlardık... ben sıradan bir müslüman olarak doğdum yetiştim. ben sadece bir başörtüsü üzerinde koparılan fırtınanın gereksiz oldugunu düşünüyorum... asıl tehlike bu kişileri başı kapalı diye okula almazsanız başlar cünkü cahil toplum yetiştirilmesinde en büyük rolü siz oynamış olursunuz. özgürlükleri kısıtlayarak bi yere varılamacagının kanısındayım bir başörtüsü (türban, kara çarşaf demiyorum dikkat edersen şeriatcı olsam vurgulardım bu kelimeleri) bu rejimi yıkabilecek güçtemidir ki bu kadar korku neden? KISA BİR YAZI DÖNEM, Demokrat Parti dönemi. Yani 1950'ler. Bugünlerde Vakit Gazetesi yazarı olan Hüseyin Üzmez, dönemin ünlü gazetecisi Ahmet Emin Yalman'a suikast girişiminde bulundu. Üzmez, olayın ardından yakalandı. O günlerde herkes, ülkede büyük gürültü koparan bu suikast girişiminin arkasındaki ismi arıyordu. Ve o isim bulundu: Necip Fazıl. Çünkü "milliyetçi-mukaddesatçı" kesimin ünlü şairi Necip Fazıl, o günlerde Yalman aleyhine çok ağır yazılar yazıyordu. Ayrıca... Üzmez, iflah olmaz bir Necip Fazıl hayranıydı. Sonunda Necip Fazıl, "azmettiricilikten" tutuklandı ve mahkemeye çıkarıldı. "Ünlü şair"in mahkemede kendisini savunurken söylediği şu cümle "unutulmazlar" arasındadır: "İngiliz'in biri, kıskançlık krizi içinde karısını öldürse... Ve adamın cebinde Othello piyesinden bir sayfa bulsanız... Azmettirici diye Shakespeare'in iskeletini mezarından çıkarıp Londra köprüsünden mi sallandıracaksınız?" . . . . . bir başka yazısı . . Eğer rencide olacaksan CHP Milletvekili Canan Arıtman, Başbakan'ın eşi Emine Hanım'ın kıyafetinden çok ama çok rencide oluyormuş. Yurtdışında bazı cahil Batılılar, "Siz ülkenizde develerle mi seyahat ediyorsunuz?" diye sorular sorar ya... Canan Hanım, işte bu sorulardan bıkmış. Ve Emine Hanım, işte bu nedenle kıyafetini değiştirmeliymiş. Madem tam olarak anlatamadık, o halde, Arıtman'a bir kez daha anlatalım: Sayın Hanımefendi! Siz bırakın, Türkiye'nin haritadaki yerini göstermekten aciz, üç beş cahil Batılı'nın sorduğu "gerzek" sorulardan yola çıkarak imaj peşinde koşmayı da, Türkiye'nin durumunu çok iyi bilen Batılıların sordukları sorularla ilgilenin. Rencide olacaksanız, onların "Sizin ülkenizde kaç darbe olmuştu?" şeklindeki sorularından rencide olun! Eğer rencide olmaya bu kadar meraklıysanız, herhangi bir Batılı politikacının, "Ülkenizde yeni bir darbe olur mu?" diye sormasından rencide olun! "Sizde milli gelir kaç dolar?" diye müstehzi bir ifadeyle sorulan sorular karşısında rencide olun! Eğer yerin dibine girecekseniz, "Sizdeki bebek ölümlerinin oranı neydi?" sorusu karşısında yerin dibine girin! Utanmaya hazırsanız, "Sizin ülkenizdeki üniversitelerin durumu nedir? Bilimsel sıralamada kaçıncısınız?" diye sorduklarında utanın. İşkence haberlerinden rencide olun, daha düne kadar düşüncenin yasak olduğu bir ülkenin vatandaşı olduğunuz için utanın. Tabii eğer tek derdiniz imaj ise... (ahmet hakan yazısından alıntıdır)
  19. bende durduk yere yazmadım yukarıdaki yazıda beni cocuk gibi gören arkadas için kendimi kısada olsa tanıtma geregi duydum. iyiği kötüğü anlayabilecek gerekli eğitimi ve ahlakı aldığım kanısındayım.. düşündüğüme gelirse annemin şuan kullandığı başörtüsü rejim yıkabilecek nitelikte değildir... asıl tehlike insanları gerici ilerici başı açık veya kapalı diye ayıranlardır...
  20. cocuk dediğiniz ben 26 yaşında üniversite bitirmiş bi gencim... 3 yıl medyada çalıştım 2 yıldırda turizmde calışıyorum günde 8 gazete okuyor 3 haber bülteni takip ediyor medyaya yinede inanmıyorum...
  21. ne oldu örnek aldığın liderim dediğin M. Kemal ATATÜRK ün düşünceleride pek hoşuna gitmedi sanırım.. onu bu resim ve yazılarla görmek istemiyordun galiba... Acı gercek böyle kendi düşüncelerine bundan sonra Atatürk ü ve cumhuriyet alet etmezsin umarım... senin dalga gectiğin dualar sayesinde inanclar sayesinde burada oldugunu unutuyorsun.. aşağıdaki resmi belki tanırsın ismi NENE HATUN... o savaşlarda şehit olabilmek için yarışıyorlardı şimdi sen şehitliğinde ne anlama geldiğini bilmezsin....
  22. ben yukarıda yazan tarikatlara vede partilere üye değilim benim gibi olan müslümanlarında sayısının cok olduğunu biliyorum.. sence beni ve benm gibileri kim BESLİYOR!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.