politika tarafından postalanan herşey
-
Türkler kimlerdir?
Fransada Fransiz olmak ne anlama geliyorsa Türkiye'de de Türk olmak o anlama gelir. saygilarla
-
Türkler kimlerdir?
Tüm dünyadaki hizli etnik olusum sürecleri,bilinen insan irklarinin bircogunun sekillenmesini tamamladigi ve etnogenetik birliklerin ilkel toplum ve akraba kabile gruplari döneminden uzak mesafelere göcen,fetihler yapan,diger kabileleleri kendilerine tabi kilan ve bir sonraki asama olarak da onlari özümlemeye baslayan büyük ölcekli kabile topluluklari dönemine gectikleri "Neolitik Cag sonu ve Kalkalitik Cag baslarina özelliklede M.Ö. 8000-3500 yillari arasina tekabül etmektedir.Beseriyetin kendisini tanima durumundan üretici ekonomi safhasina atladigi bu dönemde Hint-Avrupa,Bantu,Sami,Cin-Tibet ve Türk dilleri gibi bazi büyük diller ve dil aileleri de yapilanmaya baslamisti. Türk halklarinin etnogenezi hakkinda fikir ve tezler ortaya atan arastirmacilar,tarihsel,linguistik,arkeolojik,etnografik ve antropoljik verilere dayanmak suretiyle elde ettikleri sonuclardan yararlanagelmislerdir.Bu gruba giren Rus arkeologlarindan Kisselev ve Cernikov' un kazi calismalarina göre,ayni bilimcilerin "Andronovo Insani dedigi tipin temsil ettigi beyaz ve yuvarlak basli irk,Türk ve Turan irkinin prototipini teskil eder.Yerli ve yabanci bilim adamlari,Andronovo insanlarinin M.Ö.1700 ile M.Ö.1200'ler arasinda Yukari Yenisey bölgesinde yarattiklari kültürün Afanasyevo(M.Ö.3200-1700)ve Okunevo (M.Ö.2000-1000)kültürlerinin ardili ve gelismis sekli,Karasuk(M.Ö.1200-700),Tagar(M.Ö. 700-300) ve Tastik(M.Ö 300-M.S.400)kültürlerinin ise öncülü oldugu konusunda hemfikirdir. Bircok irklarin ortaya cikisindan cok daha önce Türk irki,dünyanin en büyük sahnesini olusturan Avrasya'nin her caginda ve her kösesinde büyük rol oynamisti.Bu irkin tam olarak nerede ortaya cikip da Avrasya'nin geri kalanina yayildigi hususu ise bilim adamlarinin son yüz elli yildir en cok tartistigi konulardan biri olmustur. Yabanci bilim adamlarinin Türklerin türenegi ve anayurdu olarak Altaylar,Baykal Gölü dogusu,Mancurya,Kuzeybati Asya,Anadolu ve hatta Kuzey Irak gibi cesitli bölgeler önerdikleri görülür.Diger yaygin kanaate göre de TÜRKLER Güney Sibirya'dan cok evvel Ön-Asya'da varlik göstermis ve erken caglardan itibaren Avrasya'nin büyük bir bölümünü kaplamis bulunuyordular. Degerli Macar Türkolog Gyula Nemeth,eski Türkce ile Ural dilleri arasindaki baglantiyi ve eski Hint sözcükleri ile Türkce sözlerin iliskisini ortaya koyduktan sonra su sulai sorar: "Acaba,hangi bölgede en eski Türklerle bugünkü Urallilarin atalari komsu bulunduklari sirada eski Hint sözlerini alabilirler?" Nemeth'e göre söz konusu bölge güclü bir olasilikla Bati Asya bozkirlaridir ki bu takdirde Laypanov-Miziyev ikilisinin tespitleri büyük ölcüde dogrulanir. "Malum oldugu üzere,Türklerin yasadiklari eski bölgeler umumiyetle Merkezi ve Dogu Asya'dadir.Buna karsilik ben,linguistik verilerle de uygunluk arz etmesi münasebetiyle ilk Türk vataninin Dogu Avrupa ve Bati Asya'da arastirilmasini öneriyorum.Zira Türk kabilelerinin Ural'dan cikarilmasi ve Ural kabilelelerinin ilk yasam bölgelerinin de Merkezi veya Dogu Asya oldugunun savunulmasinin ciddi bir dayanagi yoktur." Yukarida ki aciklamalarda göstermektedir ki,Türkleri illede Dogu Asya'ya yerlestirmek cabalari biraz da Türklerin tarihini inkar etmekle iliskilidir. saygilarla
-
Türkler kimlerdir?
Ben Almanyada örnek verdim bu örnekler her ülke icin ayndir.Kürt'ün Türk vatandasi olmasi onun Kürtlügünü kaybettirmez,zaten soruldugunda ben Kürt'üm diyor.Simdi ben burada yapilan arastirmalara girmek istemiyorum ancak cok kisa bir not seklinde vermem gerekiyor:Konda tarafindan,Kürtler arasinda yapilan anketlerde:Kimligini Kürt olarak aciklayanlarin orani 2006 yilinda yüzde 13,4 ken bu oran 2010 yilinda sadece yüzde 1,3 bir artis göstermis.Buna karsin,kendini Türk olarak tanimlayanlarin orani 2006 yilinda yüzde 76,7'den 2010 yilinda bu oran yüzde 78,1'e yükselmistir.Bu gerceklerden yola ciktigimizda karsimiza söyle bir tablo cikiyor:Kürt yurttaslarimizin büyük bir cogunlugu kendinI Türk olarak tanimlamaktan gocunmamaktadir.Kalan azinligi PKK olarak nitelemekte yanlistir,cünkü BDP'nin aldigi oy orani ortadadir.Kalan azinlik yüzde 22'i gibi bir rakamdir,bu rakamin BDP'ye oy verenlerini cikarsak geri kalan nüfusun hicbir aidiyet sorunu olmadigi ortaya cikar.Dolayisiyla Türkiye'de ki bölücülük hareketleri az bir kesim üzerinden yapilmaktadir,Kürtlern büyük cogunlugunu i temsil etmemektedir ve de art niyettir.PKK'ya ragmen 35 yildir Türkiye'de bir kardes kavgasinin cikmamis olmasida bize bircok gercegi anlatir. Türkiye'de sanki;ben Kürt'üm,BEN Laz'im,Cerkez'im,Gürcüyüm diyenlere karsi bir cephe varmis gibi yaniltici söylemlerde bulunanlar,eger marjinal olaylari büyütmüyorlarsa bu söylemlerinde art niyet sahibidirler.Bana hicbir Allahin kulu sunu kabul ettiremez:Türkiye'de insanlar ben Kürtüm.Lazim.Cerkezim,Gürcüyüm demeye korkuyorlar diye. Almanya'da ve tüm Avrupa ülkelerinde duvarlara yazilan ve Türk düsmanligi iceren yazilari görmezden gelerek Türkiye'de etnik bir karsitlik varmis gibi lanse etmek ciddi olmamak demektir.Türkiye'de belirli bir grubun islemis oldugu cinayetleri farkli sekilde yansitarak tüm Türk toplumuna mal etmek akil ve izandan yoksunluktur.Bu kiskirtici ve asagilayici söylemleri ileri sürenlerin,Almanyada sistematik olarak öldürülen ve cogunlugunu Türklerin olusturdugu irkci cinayetlerden bahsetmemekte en büyük insafsizliktir. saygilarla
-
Ben Size hiç bir ayet, dogma bırakmıyorum!
Sayin Meraba;Bilim ve akil muhakkak ki degisir,ancak Atatürk'ün bilim ve akil disinda sözünün anlami;herseyi bilim ve akil dogrultusunda yapmaktir yani birtek degismeyen budur,yoksa onun disinda hersey degisir.Kutsal konularda fazla iddia etmeden sadece sunu diyebilirim ki;inanan insanlar icin Tanri hükümleri degismezdir ancak Tanri insanlara akil vermis ve bilimi isaret etmis oldugu icin yine ayni noktaya geliyor ve diyoruz ki "bilim ve akil"cok önemlidir. saygilarla
-
Ben Size hiç bir ayet, dogma bırakmıyorum!
Atatürk,bu sözleriyle kendisinin bir peygamber olmadigini,bir insan oldugunu,Türk Ulusu icin en iyisini yapmaya calistiklarini,ancak yeterli olmadigini,kendisinin biraktigi manevi mirasa sahip olanlarin Türkiye'nin kalkinmasi,cagdas medediyetin ötesine gecebilmesi icin calismalari gerektigini vurguluyor ve özellikle DOGMA birakmadigini söylerken bunu "DONMUS KALIPLASMIS"kelimeleriyle de özellikle vurgulayarak ileriye gitmek icin BILIM VE AKIL'a ihtiyac oldugunu belirtiyor. Atatürk'ün bu sözlerinden cikan anlam sudur:BILIM VE AKIL disinda herseyin degisebilecegidir. Atatürk'ten sonra olanlara baktigimizda ne BILIM'in ne AKIL'in ülkemizde olmadigini görüyoruz. saygilarla
-
Türkler kimlerdir?
Alman vatandasi olan Türklere veya baska bir irkin üyesine Alman denir bu bir tanimlamadir,onun Türklügü bu vatandaslikla yok olmaz,ama vatanda olarak Alman aidiyetine gecer.Türkiye'de de bu böyledir siz bunu ne kadar carpitsanizda bu böyledir.Türkiye Cumhuriyeti vatandaslarina Türk denir bu sosyolojik bir tanimlamadir.Hic kimsenin kimlginde bilmem ne kökenli falan ülkenin vatandasi yazmaz.Hangi ülkenin kimligini tasiyorsa o ülkenin adiyla anilir. Sizler,insanlarin ne istediklerini degil kendinizin ne istedigi zemininde calismalar yapiyorsunuz.Bakin PKK ortaya cikana kadar Türkiye'de ne bir Kürt sorunu vardi ne de bir PKK sorunu.Bu sorunu ortaya cikaranlar bilinmektedir.Ermeni Asala örgütünden terörü devralan PKK icinde barindirdigi Kürtten cok Ermeni teröristle Kürtlerin hakkin aramaya soyundu bu anlamda binlerce Kürt insani katlettiler.Bu gercekleri konusmadiginiz sürece sizin iddialariniz hicbirsey ifade etmez.Önce objektif olun. saygilarla
-
PATRIOTLARA HAYIR
Devrimler insanlar icin yapilir,insanlarin kisilik haklarini savunan hersey kabul edilir.Bugün bir anne cocugunu bir yere göndermek istediginde onun pak temiz,günün sartlarina göre giyinmesi,yemesi icimesi ve diger arkadaslarinin yaninda kendini kücük görmemesi icin mümkün olan her seyi yapar. Cocuk annesinin bunlari neden yaptigini bilmez anlamaz ama hosuna gider. Bir toplum yigin olmamasi icin ona bilgi yönünde yol gösterecek bir öndere ihtiyac hisseder.O yiginlarin yigin olarak kalmasini isteyenlerde bu yiginlarin zihniyeti devrimleri anlamaz o nedenle gerek yoktur derler,cünkü o yiginlar bilgilendikce devrimlerin önemini daha cok anlayacaktir. Ümmetten millete dönüsmeyi bilincsiz bir toplum ilkönce kavrayamaz ancak millet olmanin önemini ögrendikce ona ögretildikce millet olana kadar nasil sürüngen olarak yasadigini anlayacaktir toplum. Atatürk devrimleri, öyle cok fazla karisik,icinden cikilmaz,uygulanmasi zor devrimler degildi ancak bu devrimlerin yapilmasindan cikarlarinin tehlikeye düstügünü gören kurnaz akillilar,devrimleri yapana karsi bir cephe olusturdular.Önce bu devrimlerin Islama uygun olmadiigini ileri sürdüler,sonra buna Islama ihanet dediler.Bugün bile Bati'nin buldugu,ürettiigi araclara binip gazlayanlar Atatürkü Batinin adami olarak sömürdükleri yiginlara empoze etmeye basladilar bugün hala aynisini yapmaktalar,Yalniz bir farkla ki o da bugün Türkiye yine cumhuriyet dönemi öncesini aratmayacak kadar büyük bir cehaletin pencesine teslim edilmis ve bu cehaletten faydalananlar da cumhuriyetle kazanilan tüm degerleri ayaklar altina almaktadirlar cünkü ortam onlar icin uygundur. Atatürkün,savastan cikmis hicbirseysi olmayan bir toplumdan bir millet yaratma cabasi,bu millete bir refah seviyesi verme cabasi ve bu anlamda yaptigi ekonomik programlar ve hamleler tüm dünyada takdir toplarken onun kurdugu Türkiye Cumhuriyetinin kalkinmasini hazmedemeyen kesimler tarafindan degersiz gösterilmekte ve Atatürk'ü Kapitalizmin uzantisi olarak tanitmaktadirlar.Bunu yapanlar sadece dinciler degildir,dincilerin rahatsizligi Türk milletinin Araplasmaktan kurtarilmasidir,Dincilerin yanisira Atatürke dil uzatanlar yeni liberal denilen küresel emperyalizmin usaklaridir.Bunlarin tüm cabalari;Türkiye'nin ulus devlet konumundan cikarilip parcalanmis bir Türkiye konumuna getirilmesidir.Türkiye'de cumhuriyetin ilanindan sonra atilmis olan sanayi adimlari,ekonomik bagimsizligimizi garantiliyecek olan milli ekonomi,önce Demokrat Parti yani Menderes hükümeti tarafindan yavas yavas ortadan kaldirildi,Özal ve nihayet Amerika'ya kayitsiz sartsiz baglanmis olan AKP hükümeti tarafindan tamamen ortadan kaldirilmis,yabanci yatirimci cilginligi almis yürümüs,Türkiye bir sicak para cenneti olmustur.Bu sicak paranin Türkiye'den cekildigi an Türkiye iflas edecek ve Yunanistanin icine düstügü korkunc durumdan daha beter bir duruma düsecektir.Iste bu tehlikeyi bilen AKP iktidari,elinden gelen tüm tavizleri AB'ye ABD'ye vererek kendini kurtarma cabasi icindedir. Atatürk devrimlerinin yarim kalmis olmasi,bu devrimlerin milletce kabul görmemis olmasindan degildir.Bu milletin icindeki ser odaklari ve emperyalist isbirligi bu devrimlerin devam etmemesi icin her türlü siyasi oyunu perdelemislerdir.Bugün Türkiyede yasanan tüm olumsuzluklarin nedeni,Atatürk devrimlerinin malum kesim tarafindan basariya ulasmasinin engellenmis olmasidir. Surasi bir gercek ki,sagcisi,solcusu,dincisi,liberali ile Türk milletini kendi ideolojileri yönünde kullanma imkanlarinin ortadan kalkmasindan sonra Atatürk devrimlerine karsi bir savas acilmistir.Türkce degil Arapca,sapka degil fes,Bati degil Araplar,Karma ekonomi degil kapitalizm,bagimsizlik degil manda diyenlerin hepsi Atatürk devrimlerine karsi savas acmislardir ve de nihayet basariya ulasmak üzeredirler.Cagdas bir toplum olma yolunda caba göstermeleri gereken birtakim aydin taifesi Atatürk'ün cagdaslik yolunda attigi adimlari desteklemis olmamak icin milletin ortacaga ger dönmesini seyretmislerdir. saygilarla
-
PATRIOTLARA HAYIR
Size TÜRK TARIHINI okumanizi öneriyorum. saygilarla
-
"Laiklik" yerine "Siyasi tarafsızlık" geliyor
Atatürk akil disi birsey yapmadigi icin onun yaptiklarini akil disi göstermek veya Atatürkü savunan birisinin görüslerini sadece Atatürk yanlisi olarak degerlendirmek Atatürk karsitligidir,Türkcenin baska bir türü varmi bilmiyorum. Atatürk'ün yaptiklarinin hepsi cagdas adimlardi,bunun icin sahifeler dolusu yazilar aktardim foruma demek ki asil ötekilestiren ben degil bunca kanita ragmen hala ayni noktada kalabilmektir. Atatürk devrimleri cagin gerisinde degil tam tersine cagin da ötesindeydi,bu devrimlerin cagdisi oldugunu ileri sürmekle Atatürk karsiti olmanin arasindaki fark Kusla karga arasindaki farka benzer. Surasi bir gercek ki sizin bu bilgi diye bu basliga tasidiginiz tezlerin hemen hepsi Atatürk karsiti isimler tarafindan hergün zikrediliyor yani bu iddialar yeni ve de öyle sasirtici degil bizler icin.Ve bu bilgileri alip satan zihniyet bence bu bilgileri bilimsel yalani ile yedirmeye calisan zihniyetten farki yoktur. Insan da eger düsünce kabiliyeti yeterli seviyede degilse ona gercekleri kabul ettirmek hemen hemen mümkün degildir.Atatürk karsitliginin bu kadar nasirlasmis olmasi ve hep ayni ideolojik kesimden gelmesi zaten oynanan oyunu anlatmaya yetiyor. Atatürk ne yaptiysa insan icin yapti,Okuma yazma oraninin hemen hemen yok denecek kadar az oldugu bir toplumda bireycilige yönelmek sanildigi kadar kolay birsey degildir.Ülkenin her tarafi yakilmis yikilmistir.Millet fakrü zarüret icindedir.Burada devlet bu milleti korumakla yükümlüdür.Yapilan sanayi atilimlari bireylerin gelecegi icindir ancak bu atilimlari devlet finanse etmek durumundadir,devletin görevi sadece vergi toplamak degildir.Eger cumhuriyetin ilanindan sonra devlet destegi olmasaydi ülkede hicbir sey yapilamazdi,bunu yapacak kapasitede bir burjuva yoktu.Buna ragmen kurulan tesislere halk ortak edildi.1923'ün sartlarini kabul etmeden Atatürk'ü kabul etmeniz zaten mümkün degildir.Eger Atatürk'ün izinden gidilmis olsaydi Türkiye bugün bambaska bir konumda olurdu.Menderes'in ve Bayar'in Amerikanci rolleri Türkiye'de kalkinmayi baltalamis,Türk milletine katilimciligi engellemistir. Atatürk'ü tüm dünya sever sayar, bu dünyanin icinde TÜRKIYE*'yi 60 yildir yönetenler yoktur.Namusunu,serefini,bagimsizligini,ezanini,dinini ,imanini kurtarmak icin cepheden cepheye kosan,gecesini gündüzüne katan,icinde yasadigi toplumu cagdas ülkelerin ötesine tasimayi kendisine hedef ve amac edinen ulu önderi Türkiye'yi yönetenlerin disinda herkes sevip saymistir.Onun yaptigi devrimler tüm dünyaya örnek ve rehber olmustur ancak icimizdeki hainler Atatürk'ü sevememislerdir.Bu hainleri sagda ve solda arayabiliriz.Atatürk'e cagdisi devrim yapti diyenler UNESCO'nun 1976 yilinda almis oldugu ve altina 152 ülkenin imza attigi karari okumalari icin asagiya aktariyorum: "Atatürk kimdir: Atatürk uluslararasi anlayis,isbirligi,baris yolunda caba göstermis üstün kisi,olaganüstü devrimleri gerceklestirmis bir inkilapci,sömürgecilik ve yayilmaciliga karsi savasan ilk önder,insan haklarina saygili,dünya barisinin öncüsü,bütün yasami boyunca insanlar arasinda renk,dil,din,irk ayirimi göstermeyen esi olmayan DEVLET ADAMI,Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu. Bu metin,76 ve 81 yillari arasinda 152 üyenin 151'inde her yerden görülebilecek sekilde sergilendi,sergilenmeyen tek bir Unesco üyesi haric:TÜRKIYE! Atatürk'ün büyüklügünü tüm dünya kabul etmektedir ve ona saygi duymaktadir.Tüm dünyanin saygisini sevgisini kazanmis bir büyük önderi. saygilarla
-
PATRIOTLARA HAYIR
Kurtulus savasi Türkün anavatani olan Anadolu'nun kurtulus savasidir. saygilarla
-
Kim/Kimdir T.C. Ikdidar Tarihi
Insanlik adina acikliyorum;Karsi devrim, Türkiye'nin bagimsizligini hazmedemeyen,Laikligi dinsizlik olarak yorumlayip Islamist bir devlet seklinin devam etmesini isteyen,Amerikan emperyalizmini,Moskova'nin rengini kendilerine kabe edinen sahte müslüman ve sahte devrimciler tarafindan planlanip uygulamaya konulmustur. Bende milliyetcilik imanlasmissa sende imanlasan karsitliga ne diyelim? saygilarla
-
KEMALIZM
Ne yapacaktim sizce yoksa Kürtcülük penceresinden veya bölücülük penceresinden mi bakmaliydim?
-
Kim/Kimdir T.C. Ikdidar Tarihi
Atatürk'ün partisini elestirmek adina Menderes'in ne oldugunu neler yaptigini bilmemek veya bilip te sirf 1950 öncesini sorgulamak amaci tasiyan bir zihniyetin varligini günümüzde hemen her karsidevrimci kesimde hissediyoruz. Türkiye'de gercek demokrasi,gercek kalkinma 1923 sonrasi dönemde yasanmistir.1940'lardan itibaren farkli cereyanlarin ortaya cikmasi,cumhuriyet ve laiklik karsiti güclerin yavas yavas güc kazanmasi ve dolayisiyla CHP icinde mevcut olan fakat uygun bir dönemi bekleyerek kendilerini aciga vuran Bayar ve takimi CHP'de ki bölünmeyi gerceklestirip DP denilen ve tamamen ABD mandasini prensip edinen bir parti kuruldu.Bayar ve etrafindaki isimler görünüste cumhuriyet ve laiklik yanlisi ve devrimlere sadik isimler olarak bilinmesine karsin gercekte hic te böyle degildiler.Bugün demokrasi sehidi diye yücelestirilen MENDERES ABD'nin adamiydi ve Türkiye'yi ABD mandasina sokan ilk isimdi.Ha asilmasi gerekiyormuydu tabii ki hayir. Menderesten sonra gelen iktidarlarin hemen hepsi Amerikanci iktidarlardi,Inönü ve Ecevit' i Amerikanci yapamasak bile yine de yapilan anlasmalari devam ettirdiklerini görürüz. DP'den önceki dönemi eger tartismak gibi bir durum varsa buyurun tartisalim ama gerceklerin isiginda,Cemil Kocak'in veya Baskin Oran'in veya onlara benzer cumhuriyet ve Türklük karsiti kaynaklarin karalamalarindan degil. saygilarl
-
PATRIOTLARA HAYIR
Kurtulus ve Bagimsizlik savasi milliyetci bir savas degildi ama milliyetciler verdi o savasi. saygilarla
-
KEMALIZM
Atatürk Kürtlere Özerklik sözü vermedi,sansürlenen hicbirsey yok sagda aoldan üretilen sahte tarhlerle Ergenekon-Balyoz tip senaryolar üretmeyin. Her nedense Türkiye'yi bölmek isteyenlerin okuduklari tarihler en dogru tarih oluyor karsi olanlarin okuduklari tarih veya diger kitaplar yalan veya sansürlenmis oluyor.. saygilarla
-
Iktidar'in PKK Celiskisi
Hayir ben Sayin Omar'in birkac ay hic catisma olmadi hatirlatmasina karsin ironi yaparak baris mi oldu diye sordum. Diger yanda,düsmanla baris ancak onun silahi birakip teslim olmasi ve adalet önünde hesap vermesi sonucu olur.PKK ve AKP arasinda olsa olsa Sevr benzeri bir anlasma olabilir, Sevr anlasmasini,vahdettin degil Damat Ferit imzalamistir ama bu demek degildir ki vahdettin buna karsiydi hayir,Vahdettin'de Sevr'i kabul etmisti.Bugünde ayni sey olabilir,cünkü PKK ile pazarliklarda isgal güclerinin temsilcileride hazir bulunmaktadir.Ve bu protokollere hükümet adina hükümeti temsil eden kisi imza atmaktadir. PKK ile baris Türkiyenin yenilmis oldugunu gösterir. saygilarla
-
PATRIOTLARA HAYIR
Emperyalizme karsi savasi Türkiye'de verenler,Atatürkcü,Ulusal kesimlerdi,Bu Atatürkcü ve Ulusal kesimin icinde toplumun tüm kesimlerinden insanlar vardir.Askeri,Akademisyeni,Üniversitelisi,siyasetcisi,sivil halk yani Türk ulusunun var olmasi icin mücadele verenlerin tümü.Komünistler asla emperyalizme karsi savas vermediler,Türkiye'nin bölünmesine taseronluk yapanlarin "BAGIMSIZ TÜRKIYE"diye haykirmalari mümkün degildir.Bagimsiz Türkiye diye haykirmayan diger kesimde dinci kesimdir.Onlar ve komünistler saygilarla
-
PATRIOTLARA HAYIR
Türker Ertürk: YURTSEVER DEĞİL HA 28 Kasım 2012 Öğreniyoruz ki 910 km’lik Suriye sınırımızı korumak için NATO’dan Patriot bataryalarının ve arkasından da AWACS ( Airborne Warning Control System ) olarak bilinen erken uyarı uçakları ülkemize gelecekmiş. Başbakan Erdoğan D-8 liderler Zirvesi için bulunduğu Pakistan’ın başkenti İslamabad’da gazetecilere “ Patriotların tamamen savunma amaçlı olduğunu “ söylüyor ve devamında “ Topraklarımız, dördüncü maddeye göre NATO topraklarıdır “ diyerek Meclis’ten izin almaya gerek olmadığını ifade etmeye çalışıyor. Dışişleri Bakanı Davutoğlu ise yaptığı açıklamada “ Sınırlarımıza yönelik güvenlik riski ortadan kalktığında Patriotlar geldiği gibi geri dönerler “ diyor. Bilgi birikimi ve derinliği yeterli olmayan olan bazı bakanlarımızda “ tetik bizde olacak “ gibi komik açıklamalarda bulunuyorlar. Sevgili okurlar bu söylenenler doğru değildir gibi kibar bir söylem içinde olmak istemiyorum. Biraz taktik, strateji, tehdit değerlendirmesi, durum muhakemesi bilen, nokta ve bölge hava savunması nasıl planlanır ve savaş planı nasıl kotarılır konusunda çalışmış birisi olarak söylüyorum; Patriotlar konusunda söylenenler külliyen yalandır, bu ülkeye ihanetin ve emperyalist işbirlikçiliğinin somut belgeleridir. Patriot ABD’li şirketler tarafından geliştirilmiş uzun menzilli, her hava şartında kullanılabilen, yüksek irtifalardan yaklaşan taktik balistik ve seyir füzeleri ile savaş uçaklarına karşı çok etkindir. Farklı özelliklere sahip üç tip Patriot füzesi olup en uzun menzilli olanı 160 km’dir. Patriotlar Türkiye’de daha önce 1991 ve 2003’de Irak savaşlarında konuşlandırılmıştır. Bu değerlendirmeyi yapan çıksın karşıma! Suriye’den Türkiye’ye yönelik bir tehdit kesinlikle yoktur. Davutoğlu “ Tehdidi Genelkurmay değerlendirdi “ diyor. Buna inanmak mümkün değildir. Buradan hodri meydan diyorum! Kim yaptıysa bu değerlendirmeyi çıksın karşıma Türk Milleti’nin karşısında tartışalım. Suriye o kadar zor durumdadır ve başı beladadır ki, değil ülkemize tehdit olmak, Türkiye anasına küfür etse ki ediyor, sesini çıkarmaz. Patriot füze bataryalarının ülkemizde konuşlandırılma isteği ABD’nindir. ABD yetkilileri Davutoğlu’dan böyle bir istek yapılmasını istedi o da bunu yerine getirdi. Erdoğan konuyu sonradan öğrendi ama uyum sağladı. Yoksa deliğe gönderirler! Patriotların konuşlandırılmasının nedenleri; Suriye ve İran’ı kışkırtmak, Suriye’ye askeri müdahalenin önünü açabilecek bir kıvılcımı çaktırmak, Bölgeyi daha da fazla istikrarsızlaştırmak, Suriye ile savaş çıksın diye verilen angajman kurallarını kullanmayan ve tetiğe basmayan Türk Askeri yerine yabancısını transfer etmek, Suriye ve İran’a karşı yapılacak müdahalede Türkiye’de öncelikli hedef olacak ABD üslerinin ve Kürecik radarının hava savunmasını sağlamak, Suriye kuzeyinde bulunan muhaliflere ve Barzanistan’ın batıya Akdeniz’e doğru genişlemesine hava savunma desteği vermek, Türkiye sınırlarına yakın olarak faaliyet gösteren muhalif görüntüsü altındaki teröristlere aman vermeyen Suriye hava gücünü tehdit etmek ve onların hareket serbestisini kısıtlamaktır. Suriye Türkiye’ye değil Türkiye Suriye’ye tehdittir. Hatta tehditten öte ülkemiz Suriye’ye karşı kısmen örtülü kısmen de açık olarak vekelaten savaş yapmaktadır. S-300’lerden daha büyük tehdit Patriotların savunma silahı olduğu kuyruklu yalandır ve halkımızı kandırmaya dönüktür. Anımsarsanız 1997’de Kıbrıs Rum Kesimi ( KRY ) “ Yunanistan ve Kıbrıs Ortak Savunma Doktrini “ çerçevesinde Rusya’dan S-300 Hava Savunma Füzeleri alarak Kıbrıs’ta konuşlandırmak istedi. O zaman Türkiye S-300’lerin Kıbrıs’ta konuşlandırılmasının sadece KKTC’nin değil aynı zamanda Türkiye’nin de güvenliğini tehdit ettiğini öne sürerek tepki göstermiş ve konuşlandırmayı engellemişti. Türkiye’ye konuşlandırılacak Patriotlar Suriye ve İran’ın güvenliği ile bölgenin istikrarına yönelik çok büyük bir tehdittir. Ayrıca Patriotlar S-300’lerin Kıbrıs’a konuşlandırılması durumunda ülkemiz için yaratacağı tehlikenin fersah fersah üstünde güvenliğimize tehdit teşkil etmektedir. Patriotların bölgemiz için istikrasızlık kaynağı olacağını ve kışkırtmaya dönük bir girişim olduğunu Rusya dahil tüm bölge ülkeleri söylüyor. Biz de söylüyoruz! Kimler farklı söylem içinde; ABD, AKP ve İsrail. Değerlendirmenize bırakıyorum! Türkiye’nin NATO ortak savunma sistemi içinde bulunmuş olması Türkiye topraklarının NATO toprakları olduğu anlamına gelmez. Patriotlar için Meclis kararı gerekmektedir. Kim takar hukuku! Kürecik içinde gerekliydi alınmadı, ne fark eder! Çoğunlukları var niçin korkuyorlar ki? Demek ki AKP içinde de yurtseverler var! Patriotların ateşleme tetiği hiç şüpheniz olmasın NATO’da daha doğru bir ifade ile ABD’de olacaktır. AWACS’ları sorarsanız o uçaklarda Suriye’deki taktik resmi gerçek zamanlı ( real time ) olarak çıkararak terörist harekatı sevk ve idare etmek içindir. Diğer yandan İran’a müteakiben yapılacak müdahale için hazırlıklar kapsamında gerekli bir adımdır. Patriot İngilizce bir kelime olup yurtsever anlamındadır. Burada amaç önemlidir. Bu füzeleri yurt savunması için görevlendirirsen gerçekten yurtseverlik yapar. Fakat başka ülkenin çıkarları için onların isteği ile ülkenize konuşlandırırsanız hainlik yapar. Ve işlenen suça hıyanet denir! Saygılar sunarım. İLK KURŞUN
-
Mehmet Ali Brand'i Kaybettik
Karacan kardesler,Bülent Arinc'tan gözaltina alinmayacaklari sözünü alarak Türkiye'ye giris yaptilar. Düsünebiliyormusunuz;Mahkeme tarafindan hakkinda yakalama karari cikartilan yurt disinda görevli serefli komutanlar kosa kosa ifade vermeye geldiler ve adil yargi!tarafindan tutuklandilar,gerekce kacma kuskusu!Adam yurt disindan gelip ifade veriyor mahkeme kacar diye tutukluyor. Karacan kardesler hakkinda yakalama karari var.Yurt disindalar ve gelmiyorlar.Kayinbiraderleri Mehmet Ali Birant ölüyor,KARACAN KARDESLER Basbakan Yardimcisindan gözaltina alinmayacaklarina dair söz alip cenazeye geliyorlar ve sonra geldikleri gibi tipis tipis yine gidiyorlar. Demek ki hükümet yetkilileri,teröristlerle nasil pazarlik yapiyorlarsa,kanun kacaklariylada ayni sekilde pazarlik yapiyorlar.Karsiliginda ne alip veriyorlar onu bilemeyiz,ama bildigimiz sey,inkar götürmeyecek sekilde,Karacan kardeslerin ellerini kollarini sallaya sallaya Türkiye'ye girdikleri Birant'in cenazesine katilip sonra yine döndükleridir. Savcisi,Hakimi hükümeti isbirligi icinde olan bir ülkede devlet olmaz hukuk ve adalet hic olmaz. saygilarla
-
Aferin mi, Aferim mi?
Bence,sözcükler dogru kullanilirsa gelecek nesiller icin yararli olur.Nasil olsa icerigi degismiyor bir harfte yanlis olsun diye diye dil yozlasir,dogrulugunu kaybeder. Televizyon kanallarinda haber okuyanlarin yaptiklari dil hatalari ciltler dolusu kitaplar olur.Özellikle haber kanallarinda konusanlar sözcükleri dogru yerde ve dogru konusmak zorundadirlar.Türkce karsiligi oldugu halde bu habercilerin hic gerek yokken yabanci bir kelimeyi araya sokusturmalarinida ben dile karsi bir sabotaj olarak yorumluyorum. Ben bu anlamda kelimeleri dogru mu yanlis mi diye foruma tasiyanlari kutluyorum.Bizim de dogru bildigimiz onlarca yanlis var en azindan bu yöntemle dogrulari ögreniyor veya yerine göre de arastirma yetenegimizi kullanarak dil bilgimizi tazeliyoruz. saygilarla
-
KEMALIZM
Kemalizm / Ahmet Taner Kışlalı Tarih boyunca hemen tüm devrimciler, din ile değil, ama bir kısım din adamları ile karşı karşıya gelmişlerdir. Çünkü "eski düzen"le çıkarları bütünleşmiş olan bir din adamları kesimi, köklü değişimlere hep karşı çıkmış, dini bir siyasal amaç için kullanarak kitleleri etkilemeye çalışmışlardır. Kendilerinin etkisini ve ağırlığını azaltacak her girişimi de "dinsizlik" olarak nitelendirmekten çekinmemişlerdir. Sultanın ve düşmanın çıkarları ile bütünleşerek, Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal'in idam fermanını çıkaranlar gene bu tür din adamları olmuştur. Fransa'daki Müslümanların manevi önderi Şeyh Abbas, Türk toplumunun dışından bir gözlemci olarak, bu konuda şöyle diyor: "Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünde din adamları çok olumsuz roller oynadılar. Mustafa Kemal din adamlarının hatalarını ve yarattıkları tehlikeyi anladığı için devrimine önce onlardan başladı. O, din adamlarının cehaletinden korkmakta, onların ülke için tehlike yarattıklarını düşünmekte haklıydı. Onun savaş açtığı din adamlarının tanıttıkları, savundukları İslam ile gerçek İslam arasında dağlar kadar fark vardı. Türklerin babası, dünyaya hakim bir Osmanlı İmparatorluğumu çökmüş, parçalanmış haliyle buldu. Bu koca imparatorluğun çöküşüne de İslam'ın yanlış tanınması, yanlış yorumlanması neden olmuştu. Atatürk cehalete karşı savaştı, İslam'a karşı değil..." Bir konuşmasında "Biz milliyetçiyiz ve dinimize saygılıyız" diyen Atatürk din ile ilgili görüşlerini aslında açık bir biçimde ortaya koymuştu: "Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. Yalnız şurası var ki. din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfın din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler ********* kimselerdir, işte biz bu vaziyete karşıyız ve buna izin vermiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan insanlar saf ve masum halkımızı aldatmışlardır. Bizim ve sizlerin asıl mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz bu kimselerdir. Hangi şey ki akla, mantığa, halkın menfaatine uygundur; biliniz ki, o bizim dinimize de uygundur. Eğer bizim dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı, mükemmel olmazdı, son din olamazdı." Mustafa Kemal, İslam dininin zamanla özünden uzaklaştığını, birçok yabancı öğenin -yorumlar ve boş inançlar olarak- işin içine girdiğini düşünüyordu. Çağdaş olmanın inançsızlıkla hiçbir ilgisi bulunmadığı kanısındaydı, ama bilerek, mantığını kullanarak inanmalıydı. Şöyle diyordu: "Türkler dinlerinin ne olduğunu bilmiyorlar. Bunun için Kuran Türkçe olmalıdır. Türk Kuran'ın arkasından koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor. Benim maksadım, arkasından koştuğu kitapta ne olduğunu Türk anlasın." "Laiklik" ile ilgili bölümde anlattığımız gibi, Müslüman Türk halkı, Kuran'ı kendi dilinden okuyup anlama olanağına ancak laik cumhuriyet rejimi sayesinde kavuştu. Türkçe Ezan gene aynı ortamda gerçekleşti; ama çok partili siyasal sisteme geçildikten sonra, tutucu, Kemalizme karşı güçlere verilen bir ödün olarak ortadan kalktı. Kemalizm, sırasıyla siyasal sistemi, hukuk sistemini, eğitim sistemini ve kültürü laikleştirdi. Bir İslam ülkesindeki ilk laik devlet böylece doğdu. Çok sayıdaki Müslüman ülke içinde tek çağdaş demokratik bir hukuk devletine sahip ülke Türkiye ise, bunun laiklikle bağlantısı olmadığını öne sürmek elbette ki olanaksızdır. Petrol gibi büyük ve kolay gelir kaynaklarına sahip olmadığı halde, Türkiye'nin Müslüman ülkeler içinde en sanayileşmişi, en ileri teknolojiye ve çağdaş ekonomiye sahip bulunanı oluşu da ayrıca düşündürücüdür! Geri kalmış ülkelerin genellikle kıt olan kaynakları içinde en bol malzeme insandır. Üstelik diğer kaynakları harekete geçirebilecek güç de gene o insan öğesidir. Bu nedenle, geri kalmış ülke devrimleri, her şeyden önce insanı değiştirmeye, daha etkili daha bilinçli bir "yeni insan" yaratmaya yönelik, insanın düşünüş ve davranış biçimlerini değiştirmeye yönelik bir "kültür devrimi" olmak zorundadır. Geri kalmış ülke devrimcileri, bu yeni insanı yaratabildikleri ölçüde başarıya ulaşırlar. Hiç kuşku yok ki, Mustafa Kemal, tarihin tanıdığı en cüretli, en büyük ve kapsamlı kültür devriminin baş mimarıdır. Dilde, dinde, hukukta, yazıda, giyside, eğitimde, tarihte yaptığı reformlar; bazıları bugün biçimsel görünse bile, inanılmaz boyuttaki bir kültür devriminin, bir bütün içinde çok anlamlı olan parçalarıdır. Osmanlı imparatorluğu içinde dili ve tarihi unutturulmuş, kendine güvenini yitirmiş bir halktan, çağdaş, başı dik, kendisiyle gurur duyan bir ulus yaratabilmiş olmanın ne büyük ve zor bir sonuç olduğunu bugün takdir edebilmek zordur. Napolyon, "Süngülerle her şey yapılabilir, ama üzerine oturulamaz." diyor. Bunun sosyolojik anlamı açıktır. Hiçbir toplumsal hareket, dayandığı toplum kesimlerinin olanaklarını aşamaz. Her önder, ne kadar büyük olursa olsun belirli bir toplusal tabana dayanmak zorundadır ve dayandığı, dayanmak zorunda kaldığı o toplumsal tabanın gücünü ne ölçüde harekete geçirebilirse, o ölçüde başarılı sayılır Mustafa Kemal'in, birinci hedef olarak ulusal bağımsızlığı sağlayabilmek için dayanabileceği güçler belliydi: Asker-sivil bürokratlar, ulusal nitelikli, ama oldukça zayıf hu kentsoylu kesimi ve büyük toprak sahipleri. Bunun dışında güç alabileceği, örneğin bir işçi sınıfı yoktu, Ulusal bağımsızlık hareketini örgütleyip sonu gelmeyen savaşlardan yorgun düşmüş Anadolu köylüsünü harekete geçirirken bu sacayağına dayanmak zorundaydı. Topluma, yirminci yüzyılın sonlarında bile hiçbir İslam ülkesinin ele almaya cesaret edemediği dönüşümleri kabul ettirebildi. Ama örneğin sıra "toprak reformu"na geldiğinde, başaramadı. Çünkü geçmişte dayanmak zorunda kaldığı, hareketinin tabanında yer alan güçlerden biri de "toprak ağaları" idi. Kemalizmin başardıklarını ve başaramadıklarını, 1920'lerin Türkiyesinin toplumsal-ekonomik koşullarını ve içinde bulunduğu dünyanın özelliklerini göz önüne almadan yapılan bir değerlendirme bilimsel olamaz. Fransız araştırmacı François Georgeon şunları yazıyor: "Kemalizm, Avrupa dışında güçlü yankılar uyandırdı. Bugün Üçüncü Dünya adını verdiğimiz, Latin Amerika'dan Uzakdoğu'ya kadar uzanan alanda, Türkiye'nin 1919'dan sonraki atılımı ve uygulanan reformlar çoğunlukla tutku dolu hir dikkatle izlendi. Bağımsızlığı kazanmak, ekonomik-sosyal kalkınmayı sağlamak için uygulanacak reçetelerle ilgili olarak Kemalizmden alınacak dersler araştırıldı." İranlı muhaliflerden, Halkın Mücahitleri örgütünün önderi Mesut Racavi ise bir Türk gazetecisine şöyle diyor. "Ben istemez miyim İran da Türkiye gibi laik bir Müslümanlar ülkesi olsun? Ama benim ülkem sizinkinden yüzyıllarca geri kaldı. Bize Atatürk gibi bir önder lazımdı, Şah geldi. Siz çok şanslı bir ülkenin çocuğusunuz..." *** Kemalizmin bir ideoloji olarak çerçevesini çizdik" ve Kemalist Devrim'in temel özelliklerine değindikten sonra, bazı soruları teker teker yanıtlamakta yarar var. İlk soru, kavram ve o kavramların anlatılmasında kullanılan sözcüklerle ilgili: "Atatürkçülük" demek mi daha doğru, yoksa "Kemalizm" demek mi? İdeolojiler, toplumsal gereksinmeleri karşılayan, o gereksinmeleri duyan kesimlerce benimsenmiş, kendi içlerinde tutarlı inanç sistemleridir. Sağcı ideolojiler daha çok duygulara, solcu ideolojiler ise akla seslenirler. Kemalizm de, akla ve insancıl değerlere dayalı, "çağdaş" bir toplum özlemine yanıt veren, geri kalmışlıktan kurtulma istencini yansıtan bir ideolojidir. Oysa, Atatürkçülük dendiğinde -böyle bir ideolojik kavramdan çok- bir kişiye yönelik hayranlık çağrışımı öne çıkıyor. Adeta bir "putlaştırma" eğilimi yansıyor. Hele "Atatürkçülük" adına, Atatürk'ün isminin arkasına saklanılarak yapılanlar düşünülünce, "yıpratılmış" olan bu sözcükten vazgeçmek daha doğru gözüküyor. Atatürkçülüğü, Atatürk'ün sağlığında -o günün koşularının gereği olarak- yaptıklarının "bekçiliği" biçiminde anlayanlar var. Bu Kemalizmin "tutucu" yorumudur ve "sürekli devrimci" özüne aykırıdır... Bir de -özellikle çok partili döneme geçtikten sonra- ülke yönetimine gelen ve Atatürk'e saygı duydukları halde Kemalizme "kısmen" karşı olanlar söz konusudur, işte "Atatürkçülük" sözcüğünün, bu iki kesimle ilgili olarak kullanılmasının daha doğru olduğunu söyleyebiliriz. Kemalizm ise "ilerici" bir ideolojidir. Ne geçmişin bekçiliği ne de kalıplaşmış bir inanç sistemidir. Değişen koşullar içinde, sürekli ve akılcı bir yenilenmeyi ve o yenilenmenin ilkelerini içerir. Yanıtlanması gereken ikinci soru da şu: Kemalizm için amaç "insan" mıdır, yoksa "devlet" mi? Kemalist devlet anlayışı "sivil toplum" özlemi ile çatışır mı, çatışmaz mı? Faşizmin ve hatta komünizmin tersine, Kemalizm için "devlet" sadece bir "araç"tı. Kemalist devletçilik, bir ideolojik tercihin değil, toplumsal bir zorunluluğun ürünü idi. Ne burjuva sınıfı ne de sömürgeleri olan bir toplumda, altyapıyı da temel sanayii de devlet kurdu. Bunu yaparken de, birkaç kuşağın emekçilerini, -Batı'daki gibi- ezmedi. Tersine, Batı'da "kan"la elde edilen hakları, kitlelere "ciddi bir istem" bile olmadan verdi. Anadolu Ajansı bir "devlet dairesi" olarak değil de bir anonim ortaklık olarak kurulduğunda, yıl 1925'ti. Anaparanın tümünü devlet koyduğu halde, payların yarısı çalışanlara verilmişti. Daha sonra Türkiye'de ilk radyoyu da kuracak olan Telgraf Telefon Anonim Şirketi 1927 yılında oluşturulduğunda, tüm payları özel kişilerindi, İş Bankası bir "özel girişim" örneği olarak kuruldu ve Atatürk de paydaşları arasında yer aldı. Mustafa Kemal, çok önem verdiği Türk Dil ve Tarih Kurumları için önerilen devletçi modelleri geri çevirmişti. Hatta Fransız Akademisi modelini bile uygun bulmamıştı. Birer dernek olarak yapılanmalarını sağlamakla yetinmedi; parasal açıdan da, devletten ve geleceğin siyasal iktidarlarından bağımsız kılmak için, onları kendi "mirasçıları" olarak belirledi. Bütün dünyada katılımcı demokrasinin, özerk kurumların moda olduğu bir dönemde mi yapıldı bunlar? Tam tersine... Her şeyin devletin içinde olduğu, aile dahil hiçbir kurumun devlet denetimi dışında kalamadığı, faşizmin ve komünizmin yükselme döneminde ve bu yöndeki telkinlere karşın yapıldı! Atatürk'ten 27 Mayıs Anayasasına, Türkiye'ye bağımsız ve demokratik kurum anlayışını Kemalistler getirdiler. Daha dünyada "sivil toplum" anlayışının bulunmadığı bir dönemde, son derece yoksul ve eğitimsiz bir toplumda, baskıcı geleneklere karşın, geleceğin "sivil toplum"unun tohumları birer birer atıldı. Oysa aynı dönemde, Max Weber bile demokrasiyi şöyle tanımlıyordu: "Demokraside, halk güvendiği bir önder seçer. Seçilen önder 'Şimdi sesinizi kesin ve bana itaat edin' der. Artık halk ve parti onun işine karışamazlar." Tüm yurdu bir ağ gibi saran halkevleri ve halkodaları, oldukça bağımsız ve demokratik bir yapıya sahiptiler. Köy Enstitüleri, bugünün yükseköğretim kurumlarında bile olmayan "katılımcı" ve demokratik bir ortam yaratmıştı. TRT'den üniversiteye kadar özerkliğin savunuculuğunu, hep Kemalizm geleneğini sürdürenler yaptılar. Eli sopalı devlet özlemi ile askersel yönetim dönemlerini değerlendirmeye çalışanlar ise hep Kemalizm karşıtlarıydı. Bir başka önemli soru da, Kemalizm ve demokrasi ile ilgili: Bazılarının öne sürdüğü gibi, gerçekten de Kemalizmin içinde "demokrasi" yok mu? Atatürk gerçek bir diktatör müydü? Ünlü siyaset bilimci Maurice Duverger'nin Kemalist "tek parti" yönetimini özenle incelediğini biliyoruz. Duverger, bu yönetim biçiminin, mutlak baskı rejiminden ulus egemenliğine geçişi sağlamak, demokratik rejimin gerektirdiği ortam ve koşulları hazırlamak ve sonunda tam bir demokrasiyi gerçekleştirmek amacına yöneldiği görüşündedir. Kemalizmin, demokrasi geleneği bulunmayan gelişmekte olan ülkeler için, demokrasiye hazırlanma ve geçiş yolunda "en uygun ideoloji" olduğunu savunmaktadır. Türkiye Siyasal Akımlar Kemalizm
-
Iktidar'in PKK Celiskisi
Sizce baris mi oldu? saygilarla
-
KEMALIZM
Yurtseverlik kavrami solcularin kullandigi bir kavramdir buradaki amac ülkeleri sosyalist ideolojilere teslim etmektir.Solcular daha dogrusu buna solcu demek bile yanlistir,Radikal sol Milliyetcilikten korkar cünkü milliyetcilik ve ulusculuk olmayan ülkeler emperyalistlerin sömürgeleri olmaktan kendilerini kurtaramazlar.Chavez bile milliyetcidir,bunu bizim tatli su solculari pek anlayamaz cünkü amaclari bu degildir. Kurtulus Savasini milliyetciler ve uluscular kazandi aynen Amerikanin bagimsizlik savasini Milliyetcilerin kazandigi gibi.Avrupa'da ne kadar ipsiz sapsiz,issiz gücsüz ayak takimi,kanun kacagi varsa Amerikan ulusunu olusturdu ve 200 yildir dünyaya hükmediyorlar bizde ise ulusu yikmak icin hertürlü dalavere cevrilmektedir. Yurtsever veya milliyetci ikiside birbirinden ayrilmaz kavramlardir.Yurtseverligin icinde millet sevgisi,vatan sevgisi bayrak sevgisi vardir ayni seyler milliyetciliktede vardir.Yurtseverlik kavrami yeni bir kavramdir ve bu kavrami radikal sol kendilerini milliyetcilerden soyutlamak icin kullanirlar.Deniz Gezmis ve Nazim Hikmet kendi dönemlerinde birer milliyetciydiler.Bagimsiz bir Türkiye icin vardilar,bugün Nazim Hikmet ve Deniz Gezmis'e sahip cikarak Kürtcülük yapanlar sahte insanlardir. Deniz Gezmis idam sehpasinda "BAGIMSIZ TÜRKIYE"diye bagirarak ilmigi boynuna gecirdiler.Kürtcü Türkiye deseydi onu asmayacaktilar. Bölücülerin böyle sözde bilimsel takilarak bazi kavramlari kendi ideolojilerine göre anlatan kisilerden kaynaklanmalari dogaldir.Marksci birisinin herhalde Atatürkü kaynak gösterecek hali yoktur. saygilarla
-
Magdurluk Psikolojisi
Yargitay,basbakandan aldigi talimatla,Balyoz ve Ergenekon davalarina bakan Hakimler hakkinda bazi saniklarin acmis oldugu tazminat davalarini reddetti.Bu demek oluyor ki hakimlerin vermis olduklari verebilecekleri yanlis ve siyasi kararlarla magdur edilen insanlar bu hakimlerden hicbir hak talebinde bulunamayacaklardir.Dünyanin hicbir ülkesinde iktidar yalakaligi yapan yargitaylar yoktur.Yargitay bireylerin magdur olmasini önleyen yasalarla ilgili acilan davalarda tarafsiz olmalidir ki topluma güven versin.Hitlerin yargisi gibi davranan bir yargitay bu güveni vermekten uzaktir. saygilarla
-
BÜyÜk TÜrkİye Projesİ
Büyük Türkiye Projesi ile Muhtesem Yüzyili hayal edenler,Türkiyede nelerin olup bittiigine kapali gözle bakanlardir.Yani tv karsidinda oturup Muhtesem Yüzyili baygin gözlerle seyredip sonra da Hürrem modasi adi altinda cikartilan öteberiyi alarak kendini Muhtesem Yüzyilda hissedenler Türkiye'nin icinde bulundugu kritik asamayi görmeyenlerdir. Türkiye bölünüyor hala Muhtesem yüzyilda kamisiz biz.Ha bana ne bölünürse ben yasamama bakarim diyenler muhakkak vardir. Büyük Türkiye Projesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 2023 tarihinde son bulmasi projesidir. saygilarla