Damien

felsefenin yapabileceği en iyi şey bence bilimden faydalanmak olur. o da, varsayımları ya da paradigmaları bilimsel metodlarla somutlaştırmak olur bana göre. yerini ancak böyle koruyabilir.

eski zamanlardan beri bi asillik göstergesi olabilir mi?

temkinli davranmak gerek. eve gitmemek, çok fazla içli dışlı olmamak gerekli. ama güzel şeyler de oluyo. benim mesela internetten yazıştığım, msn'den konuştuğum bi kız var (başka ülkeden). bi arkadaşı türkiye'ye gelicekmiş, bana hediye yollamak istiyo. ben de ona bitane göndermek istiyorum. birbirimizi hiç görmedik ama internet sayesinde fikirlerimizi paylaştık, iyi arkadaş olduk.

bu ülkede ne kadar demokrasi var diye tartışsak da, ülkelerde var olan ya da olmayan şey demokrasi değildir, başka şey de değil. ülkelerde her zaman sistemler vardır. sistem ise, o ülkenin kültüründen, dininden, dilinden hatta en önemlisi de o ülkenin insanlarının olaylara bakış, olayları halletme yöntemleridir. biz ülkeye demokrasi getirmeden önce sistemi bi tartalım. gerisi zaten çorap söküğü gibi gelir.

normal seviyede tartışma, tartışmada da kırılganlık olağan şeyler değil mi? peki yenilikler ve değişiklikler de mükemmellik değil midir? niye farklılaşmıyoruz o zaman benzerlerimizden? bizi benzerlerimizden ayıran şey nedir?

bi de oynamadığın ırklarla oynamayı dene, belki onlarla da ilerledikçe diğerleri açılıcaktır.

keşke zamanı durdurup, istediğim gibi yaşayabilseydim. keşke eski günlerdeki kadar keyif alabilseydim..

bunlar kişinin kendini tatmin amaçlı yapılan boş şeyler. belaltı pantolon giyerler, bluzu aşağı çeke çeke esnetirler..

böyle düşünenlerle düşünmeyenlerin arasındaki uçurum da bir başka türkiye gerçeği..

saygılar...

iktidara gelen partiler, bu farklı kesimlerin değerlerini siyasete sokmadıktan sonra hiçkimse merak etmesin hiçbi bölünme olmaz. insanlar o kadar aptal deil. yeter ki siyasiler ortalığı kızıştırmasın. sanki laik olan ile olmayan bi odaya geldi mi hiç konuşmuyo birbirine düşman kesiliyo. yok daha neler.

evet bu da gösteiryor ki siyasetçiler halkın seviyesine inemiyolar.

internet, gelişen teknoloji hepimizin yaşam tarzını deiştirdi. insanlar yalnızlığa itildi. annemizi babamızı ikinci plana atıp bilgisayara koştuğumuz oluyo. bense, gününün tamamını bilgisayar başında oyun oynarken ya da internette geçirmeyi tamamen boşluk olarak görüyorum. bence başka bişey deil. kitap okumak film izlemek varken insanlar ne keyif alırlar günün 3'te 2'sini bilgisayarda harcamaktan?

laubali, cümleye başlamadan önce yaaa diye lafı uzatanlara da ben uyuz oluyorum. hocam kelimesini sık kullanırım. ikinci defa beni gören ve dostum ya da kanka diye çağıranlar da iyice sinirlendirir beni. ismin sonuna "-cim, -cım" getirerek konuşmak ise hoşuma gidiyo öyle dil mi mehmetcim gibi.. ya da mehmetcan !

suheda arkadaşımız çok güzel anlatmış her şeyi. teknolojinin yaşam tarzlarının değişmesiyle, insanların olaylara bakış açısı, kendilerine bakış açısı da değişmekte. teknoloji sayesinde insanlar yalnız kalmaya itilmekte. tabi küreselleşme, dalgalanma gibi evrensel öğeler de bireylerin yaşam tarzlarını değiştirmekte, başka yaşamları dayatmakta, kişide de bu gördüğü yaşama hasret doğmakta. tabi bazı kavramların da tartışmasız, sadece kişiye özgü kabul edilmesi.

bu iş böyle tekerlek gibi döner durur, tekrarlanır, 2 hafta döviz almazlar sonra tekrar alınca yine bi panik havası doğar durur. hükümetin tek yapması gereken şey gayet basit: yatırım yapmak. bu sayede yurtdışından uzun vadeli aldığı borçları değerlendirerek bi gelir de elde ederek kredilerin türkiye'de kalmasını sağlarlar. gayet basit. ama hükümet yol, kavşak, çeşme yapmaktan başka hişbişey yapmıyo. niye yapmıyosa..

benim tek söyliyeceğim şey "aşk, sevgilinin çarpık bacaklarını düzgün görmektir"

bence arkadaşın o kızla evlenmesin. kız eğer, arkadaşının en yakın arkadaşıyla yattıysa ve ondan hamileyse bence o kızdan hayır gelmez. üstelik sevdiği erkeğin en yakın arkadaşı.. ben olsam kesinlikle evlenip çocuk almazdım üzerime. kendi sorunları. yaparken ihmalkar davranmasalardı.

ben de bi kitap önerisinde bulunayım bari: metin inceoğlu tutum, algı ve iletişim iletişim kavramının tutumsal, algısal boyutunu sosyolojik açıdan irdeleyen güzel bi kitap.

O zaman, bırakalım bu işleri, AB imiş başka şeymiş bırakalım hepsini, biz kendi yağımızla kavruluruz.. çok sağlam temellere dayalı bi düşünce sistemi değil bunların hiçbirisi. sürüden ayrılmanın tek koşulu çoban olmaktır. türkiye de çoban olmadığına göre... AB'nin dayatmaları, aslında sırf AB ile sınırlı değil, küresel ekonomiyi, değişimi ellerinde tutanların dayatmaları.

halkın uyanması zor. zaten hepimiz uyutuluyoruz. o derece uyutuluyoruz ki, memkeletimizin; hadi memleketi de bırakalım dünyanın nice sorunlarını unutucak, elalemin saçıyla kılıyla kıyafetiyle arabasıyla uğraşıcak derecede uyutuluyoruz. bu uyutma taktiği de, günümüzün kapitalist anlayışnda, tüketim toplumu doğrultusunda uygulanagelen bi taktik. özellikle, üretime sahip kitlelerin ellerinde medya organları bulunuyosa, siyasi iktidarlar da bu kişiler tarafından itekleniyosa, o zaman orda uyuyan ve uyutan vardır! uyanıklar zaten uyutanlardır!!

valla ben de söyliyim ama benim söyliyeceğim şarkılar heavy metal. beğenmeyebilirsin.. hatta bunda ağlanıcak ne var diye de sorabilirsin dinlerken

arkadaş bence sen diğer programları geç kaspersky'ye aban. kaspersky sayesinde her türlü torjan, spy bulabilirsin. ayrıca kaspersky'nin internet sayfalarına firewall koyma özelliği de var. girdiğin sayfalara koruma yapıyo, sana anında bi saldırı olduğunda da haber veriyo. çok sağlam bi program. bilgisayarı çok zorlamıyo. kesinlikle kullan.

sevgili ahirzaman, söylediklerin bana yönelik değil; ama bikaç yorum getirsem umarım rahatsız etmez seni. sözlerine katılmıyo değilim. kısaca şunu diyebilirim. türkiye'de toplum malesef yıllardan beri kıtalara bölündü. sağcı-solcu, islamcı-laik, komünist-ülkücü, vs.. her zaman kutuplanmaya zorlandık. siyasi iktidarlar, dini de siyasete veya topluma soktukları zaman ve araç olarak kullanmaya başlayınca tıpkı bugün de olduğu gibi toplum dindar olanlarla olmayanlar diye kutuplandı. zaten insanlara özgürlüğün tanınmadığı ülkemizde de, senin de örnek verdiğin üzere dindar olanlar ve olmayanlar çeşitli sebeplerle birbirlerini hep suçladılar, hep çatışma halinde bulundular. bunu yapanların baş sorumluları da iktidar sahipleri olmuştur her zaman. dini insanların üzerinde serbest bırakmadılar.

itiraf ediyorum. yeri yerinden oynatmak için bahane arıyorum desem...