Zıplanacak içerik

godzilla

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

godzilla tarafından postalanan herşey

  1. Bir Türk'e cinsel IQ testi haaa Einstein'e e=m×c² yi sormak gibi birşeydir lütfen lütfen
  2. godzilla şurada yorum gönderdi Radya'nın blog başlığı içinde RA'NIN RUH SESİ
    elektrik kesilirse ya ne zor soru soruyorsun ki gözlerini kapa kesin aydınlık bir yan bulursun Ya elektrik kesilmesi en sevdiğim şeydir.İlk elektrik kesilir herkess " aaaaa" der sonra gelir "geldi geldi kızzz zekiye gel gel arama mumu" sonra yine gider "hay seninnn elektirk gibi" diye güzell sözler başlar mum bulunur sonra bir güzel sohbet işte en güzel yanı burada başlıyor.Hasret kaldığımız konuşmalar sohbetler başlar.Elektrik gelince bir üzüntü basar beni...Yine tv ye dönüş...Aydınlığın karanlığı Karanlık'ın da aydınlık bir yanı vardır anlayacağın....
  3. yafu alınmayın nicleno herkesi çağırdı sen soruya bakma hep öyledir onlar
  4. buradayım efemmm benim beyin işlevini yitirmeye başlıyor galiba ondan dolayı eskisi gibi dalamıyorum konulara.Kiii eskiden de pek çözüm yazpmazdım.Hep konuşurdum Bu soruyu bile 20 kere okudum anlamadım
  5. Elvan 5000 metrede ikinci olarak gümüş aldı helal olsun valla. Birinci olma imkanı yok zaten çünkü birinci olan dibaba isimli şahısın insan olduğunu sanmıyorum.5000 de de 10 000 de de hiç mi yorulmaz insan...Ama insan değil ki.CENTAUR
  6. godzilla şurada yorum gönderdi Radya'nın blog başlığı içinde RA'NIN RUH SESİ
    Yine döktürmüşsünüz efendimm Kulaklık kulağımda blog u açtım ama bu arada başka bir şey yapıyorsum kiiii "OOOoooOOOoooo" "geri döndüren geçmişi boşa soldurdun o nazlı geçmişi" diyordu löö france musikaaa )) sonra yazıyı okumaya başladım EFEMM onlara AKRABA denmezz AKREPaaa denir.Başka bir şey de dememe gerek yok değil mi
  7. iyi ki doğmuş 100 hızlı sene Galiba Zaro ağa idi 167 yaşşş sen ona yetişeceksin Sormuşlar Zaro Ağa ya bunca yıl ne gördün ne yaşadın diye Zaro Ağa:Gözümü bir açtımmm bir kapadım.... Yani böyle bişeydi galiba işte anlayın siz onuu
  8. Teyze-yeğen otoyolda ilerliyor. Önlerinde giden tankerin arkasındaki DANGER yazısı teyzenin gözüne çarpıyor ve şu yorumu patlatıyor;-'Allah'ın akıllısı, TANKER yazacağına DANGER yazmış' Ana-oğul televizyon izlemektedir. O anda ekrana Aydın ve Fatih Ürek gelir... Anne, oğluna dönüp şunu der;-'Ben bunları çok severim, mankenlerle falan dedikoduları çıkmıyor, terbiyeli çocuklar.' Biri de tanık olduğu olayı şöyle anlatıyor;'Bizim oradaki Carrefour´un ilk açıldığı zamanlar. Mağazada anlık indirim duyurularını anons eden kişi şöyle dedi:-'Pantolonları indirdik, orta reyonda sizleri bekliyoruz.' Ve lise yıllarından bir anı;Lise yıllarında Milli Güvenlik dersinde hocamız olan subay, sınıfın güzel kızlarından birini kaldırmış ve ondan subay rütbelerini küçükten büyüğe doğru saymasını istemişti. Sıralamayı aynen yazıyorum:-'Teğmen, üsteğmen, yüzbaşı, binbaşı, yarbaşı ve albaşı.' Geçenlerde köyde komşunun evinin önünden geçiyordum.Yaşlı amca hanımına şöyle dedi:-'Hanım suyu ısıt;olursa olur olmazsa çay demleriz.'Hala gülmekteyim. Biri de şöyle anlatıyor arkadaşı ile olan diyaloğunu;-'6. His filmini izledin mi' dedim.-'Hayır ama çok övdüler' dedi.-'Bende filmin CD'si var, istersen vereyim izle' dedim.-'Şimdi izlersem bir şey anlamam, ilk 5 tanesini izlememlazım önce' dedi. Sustum. Gülmedim bile. Artık görüşmüyoruz. İlk yemeğe çıkışımızda cep telefonu çaldı. Elini çantasına attı. Kurcaladı, kurcaladı. Telefon uzun uzun çalmaya devam ediyordu. Bir türlü bulamadı. Sonra o güzel cümle döküldü dudaklarından:-'Evde mi bıraktım acaba?' Arkadaşımın sevgilisi komiser. Geçenlerde ikisi arabada sohbet ederlerken;-'Bilmem kaç merkez, yolda üç tane **** var Tamam' diye bir telsiz anonsu gelmiş.Komiser çok utanmış ve hemen telsize sarılıp telsizin diğer ucundaki memura;-'Bu ne biçim anons, malum kadın deyin biz anlarız' diye fırça atmış. On dakika sonra gelen telsiz anonsu ikisini de kahkaha krizine sokmuş.-'Komiserim malum kadınlar **** degilmiş Tamam'
  9. GÜZEL BİR ŞEY DEĞİL ÜNLENMEK Guzel bir sey degil ünlenmek Bu, yucelik vermez kisiye. Arsiv derlemeye gerek yok, El yazmasi icin titremeye. Yaraticilik meyve verir, Hem basari degil yaygara. Bir degeri yok ,rezilliktir Sakiz olmak herkesin agzinda. Ve, bir adim geride durmak Oyle bir yasam ki, sonunda Sevgi dermek ve kulak vermek Hep gelecegin cagrisina. Ve boslugu kagitta degil de Kaderde birakmak gerekir, Bir hayat ve bolumleri ise Ancak derkenarda imlenir Ve bilinmezlige dalarak Ve orda gizleyerek her izi, Siste nasil gizlenirse toprak, Zifiri karanliktaymis gibi. baskalari , hem de sen sagken Yolunu izleyebilir senin, Ama yenilgileri yengilerden Kendin ayirt etmemelisin. Ve yuzunun bir tek cizgisinden Yuzde yuz vazgecmemek de var, Ama sagken ve kıpır kıpırken, Sagken ve ancak sonuna kadar. BORİS PASTERNAK
  10. godzilla şurada yorum gönderdi Radya'nın blog başlığı içinde RA'NIN RUH SESİ
    Allahım!!! yasaklıyorum sana karanlığı ..... .... ... Ve yuzunun bir tek cizgisinden Yuzde yuz vazgecmemek de var, Ama sagken ve kıpır kıpırken, Sagken ve ancak sonuna kadar. Boris Pasternak (tamamı forumda) ------------ duu ben çatlarım bir haykuu yapemm Rina ya da ayıp ediyorum gerçi ama tama daha yazmıcam Radya tarafından Onun için yazılmış bir yazıydı bu.. pardon. -------- Karanlık kaybolmuş günışığını görünce Sevinmiş gelin görümce Anneeeeeeee
  11. godzilla şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Evlilik ve Kadın
    Ben de gelen bir mail ile katkıda bulunayım: çerez tabağı teorisi çerez tabağı 1 Henüz evlenmemiş bir insana 'Yeter artık. Evlen de çoluk çocuk sahibi ol' dedim. Aşağıdaki teoriyi aktardı Bir kuruyemiş tabağı kalabalık bir grubun önüne geldiği zaman sırasıyla antepfıstıklar , ardından bademler, sonra fındıklar gider. En sona beyaz ve sarı leblebiler kalır. Eğer belli bir yaşa kadar evlenmemişsen de durum farklı olmaz. Ya kalan leblebiler ve ay çekirdekleri ile idare edersin, ya da olur ya bir fıstık bulurum diye tabağı araştırır durursun.. çerez tabağı 2 Geçen hafta bir türlü evlenemeyen bir arkadaşımın ileri yaşta evlenmekle, çerez tabağı arasındaki benzerliği anlatan görüşlerimi aktarmışdım. Bu yazı üzerine, bazı eklemeler geldi. Ben tabakta en sona kalanların sarı ve beyaz leblebiler olduğunu yazmıştım. arkadaşım; ' aynı tabakta ucu açılmamış kabuklu antep fıstıkları da kalır. Herkes bir eller, bakar ama kimse açmaya cesaret edemez, tabağa geri bırakır. Onlara ulaşmak cesaret ister. Dişine güveneceksin kıracaksın ki, içeride gizlediği lezzete ulaşabilesin. Ama risklidir, dişini kırabilirsin. ---------------- Ben ise tam tersi yaparım.İlk önce nerde beş para etmez çerezler var onları yerim sonra en baba çerezleri yerim ...Sırasıyla; Fındık, antep fıstık (o kapalı olan antep fıstıklarınıda kırarım hiç merak etmeyin benim tabakta hiç bişey kalmazzz valaaaa ) ve badem
  12. ZAM-AZAN ayında herşey olur zamlar azar.1 aylık müslümanlar çoğalır. Yalandan varoşta çorba içilir. Çadır kurulur.Trafik rezalet olur.Amaaann iftar kaçmasın.İftihar ederler bununla...
  13. godzilla şurada yorum gönderdi Radya'nın blog başlığı içinde RA'NIN RUH SESİ
    aynaya baktım saç sakal karışmış iş yok para yok aynı bir sap gibi baltaya sap olmayan sap ahanda bu da benim haiku m haykuvvettt
  14. Çok ilginç bir olimpiyat geçiyor . Maaşallah kaçırmadan izliyorum. İlginçtir ki fındık kırar gibi dünya rekoru kırıyorlar. Bence havuzun ve pistlerin uzunluğunu yeniden ölçmek lazım , 5 10 metre kısalmış olabilir Türk usülü komplo teorisi...Devam ettireyim bizimkiler koşunca o pistin uzunluğu dahada uzuyor galiba Bi de bugün hayatımda ilk kez tekvando izledim.Hele bir de bizimkiler olunca zevkli oluyomuş.Kutlarız Azize Tanrıkulu ile Servet Tazegül'ü...Bir gümüş bir bronz. Bu arada Ramazan Şahin madalya töreninde İstiklal marşını neden okumuyo dedim .Nasıl Türk üllleenn dedim falan neyse adam Dağıstanlı imiş meğersemmm Osssunn alkış on puan on puan on puan sonra masa tenisi vardı dün "melek hu" isim süper olmuş yalnız hem "melek" hem "huuuu" bir de namaza başlarsa.İlk önce müslüman yaparız sonra Türk Melek japona kötü yenildi ben evdee huuuu meleek kendine gel diye bağırsamda duyamadı Cem Zeng vardı bir de o da nişanlısını çok sık göremediğinden dertten tasadan kendini veremedi garibim.AŞK Çok ilginç bir şey daha bu sene Tyson Gay'e sanki büyü yapmışlar gibi adam yarı fianllerde elendi.En son 400 m bayrak'ta bayrak ı tutamadı ya da arkadaki arkadaşı bayrak sevgisini abarttı vermek istemedi Neyse ben devam ederim acayip izliyorum her şeyi sorabilirsiniz.
  15. godzilla şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    hala diyorum ben bunu mavi... Tuzla yı kapatalım, bebeklerin öldüğü hasteneyi kapatalım,youtube'u kapatalım,güngöreni kapatalım,yurtları kapatalım,tüpçüyü kapatalım,Doğu'yu kapatalım........ çözümse gözlerimizi kapatalım. ben çıkıyorum bilgisayarı hadi kapatalım .
  16. Tamam öyle diyelim mesela sen paranın üstüne ne resmini koymak isterdin Ne koyulursa koyulsun illaki o kişi veya şey üzerinde tartışma yaratılır Başka ülkelerde de devlet büyükleri veya ülke kurucularının resimleri paraya konulur heykelleri çeşitli yerler konulur.Ama bizdeki kadar sorun olmaz. Atatürkçülüğün resmi din olduğunun "RESMİ" bir açıklaması var mı? Hayret olan şimdi ki düzenin tersine işlediğini görmemektir.Orta yolunu bulmamak en büyük günahtır.
  17. YAŞIYORUZ AMA HİSSETMİYORUZ Yaşıyoruz, ama hissetmiyoruz artık bastığımız toprağı. On adım öteden duyulmuyor konuştuklarımız. Oysa ne zaman iki çift laf edecek olsa birileri, Kremlin'in dağcısını* anmadan edemiyorlar. Parmakları kalın tırtıllar gibi ve ağır kurşun gibi dökülüyor ağzından kelimeleri. Hamamböceği bıyığı sırıtıyor ve pırıl pırıl çizmelerinin üstleri, İnce boyunlu adamları sarmış çevresini, bu insan bozuntularının soytarılıklarıyla oyalanıyor. Biri ıslık çalıyor, biri miyavlıyor, biri inliyor, Yalnız o parmağını bize sallıyerak kükrüyor. İnsan karnına, alnına, şakağına, gözüne nal fırlatır gibi durmadan emirler yağdırıyor. Bu geniş omuzlu Kafkas Kocası, tatlı bir meyve gibi dilinin üstünde yuvarlıyor her idam kararını. *Joseph Stalin OPİS MANDELSTAM
  18. "Bazıları Delirmez " harikaymış....bi haz da ben yakaladım MİZAH Krallar, imparatorlar ve çarlar, tüm evrenin hükümdarları, buyrukları altında bulundurmuşlar orduları ama becerememişler hiç mizahı. Ezop, yayan yürüyüp yolları uğradığında ünlü kişilerin her gün rahatlık içinde yüzen saraylarına, onları dilenciden daha üstün görmemişti. iki yüzlülerin ayak izlerini damga gibi bastığı evlerde, toplantılarda Nasreddin Hoca, iğneli şakalarıyla, altüst etti kafalarını kahkahalarıyla bir dizi paytak gibi! Kimileri ısmarlama mizah istedi- ama mizah parayla satın alınmaz ki! Kimileri tuttu mizahı katletti ama mizah ölmedi, kaatillerine keskin dişlerini gösterdi! Çünkü durup ahmak ahmak güçtür mizahla savaşmak. Tekrar tekrar idam ettiler mizahı ama o, koltuğa alıp gövdeden ayrılmış kafayı alay etti, savaştı. Mumyacıların kavalları çalmaya başlar başlamaz alaylı bir havayı, mizah da şaştı, ve bir meydan okuyuşla haykırdı: "İşte geldim geri, buradayım gene" Keyifle, görseniz, hem de nasıl oynardı. Tuttular tekrar hapsettiler mizahı Şimdi o, lime-lime olmuş eski bir palto içinde, sarkık bir suratla ve bir yapmacık pişman maskesiyle siyasal bir suçlu hem de tutuklu yürür ama özgür idam sehpasına. Dış görünüşüyle içine çekilmiş, biraz da pişman, sanki de hayattan öte hayat olduğuna inanmış, ama apansız kayıverir giydiği paltonun içinden, ve el sallayarak yağlayıverir tabanı. Mizah şimdi taş duvarlardan, demir parmaklıklardan dalmış içeri onlar gösteredursun dar hücreleri, ve zindanı o bayağı bir insan gibi öksürüp yürür cesurca öne doğru dudağında bir türkü, elde tabanca, Kış Sarayının üstünden. Alışıktır o kaş çatmalara, çünkü bilir ki bir zarar getirmez onlar; ve zaman olur mizaha kaş çatar mizah. Ölümsüzdür o, Hafif ve çabuktur. İçinden geçemiyeceği eşya ve insan yoktur. Öyleyse- mizaha hem şeref dileyelim, hem şan Çünkü- odur en cesur insan. YEVGENİ YEVTUŞENKO kendime
  19. Fenerbahçe yi sevmek ibadettir dersek ne olur mesela? O yazıdan çıkan sonuç bu mu? Fenerbahçeyi sevmek ibadettir dersek Aziz Yıldırım'ın Diyanet işleri bakanı olduğunu düşünürsek.Fenere atılan her golün günah olduğunu ilan edersek.Vakitten daha anlamlı bir cevap yazmış olurum bence. SEN İSTEDİĞİNE İBADET ET SEVMEDİĞİNE İHANET ETME
  20. Yayamaz Sende çok hoş şeyler yakalıyorsun ...Bende okuyorum sayende.... -------------------------------------------------------------------------------------------- TAMAM YAVRUM, METELİĞİMİZ YOK; AMA YAĞMURUMUZ VAR. Sera etkisi deyin ne derseniz deyin eskisi gibi yağmıyor işte yağmur. özellikle büyük kriz zamanındaki yağmurlar geliyor aklıma. kuruş para yoktu ama bolbol yağmur vardı. öyle bir gece veya bir gün değil, 7 gün ve 7 gece YAĞARDI ve Los Angeles'in yağmur ızgaraları bu kadar çok yağmuru emebilecek şekilde yapılmamıştı ve yağmur KALIN ve KARARLI ve DÜZENLİ yağardı ve damlaların çatılara çarpışını oradan da oluk oluk toprağa akışını DUYARDINIZ ve DOLU, büyük BUZDAN KAYALAR patlayan oraya buraya saçılan havada uçuşan; ve yağmur kısaca DURMAZDI ve bütün çatılar akardı - evin her tarafına tencereler, kapkacaklar serilir TIP TIP sesleri bütün eve yayılırdı; ve kaplar boşaltılır, boşaltılır ve tekrar boşaltılırdı. kaldırımların üstünden geçerdi yağmur, bahçelerin içinden; ve merdivenleri tırmanıp evlere girerdi. el bezleri vardı, banyo havluları, ve yağmur genelde tuvaletlerden girerdi: köpüre köpüre, kahverengi, küçük girdaplarla ve külüstür arabalarla dolu olurdu sokaklar güneşli bir günde marş basmayan arabalarla, ve işsiz adamlar sanki canlılarmış gibi duran o eski arabaların can çekişmelerine bakarlardı pencereleri önünden; İŞSİZLER, yenik bir zamanın yenik insanları hapsolurdu evlerine karıları ve çocukları ve kedi köpekleriyle. kediler ve köpekler dışarı çıkmamak için diretir evin garip garip yerlerine pisliklerini bırakırlardı. işsiz adamlar bir zamanlar güzel olan karılarıyla evde tıkılıp kalmış olmaktan çıldırırlardı. korkunç tartışmalar yaşanırdı haciz ihtar mektupları kondukça posta kutularına. yağmur ve dolu, bezelye kutuları, yavan ekmekler; kızarmış yumurta, rafadan yumurta, haslanmış yumurta; fıstık ezmesi sandviçleri, ve her tencerede görünmez bir tavuk. babam, kesinlikle iyi biri olmayan babam her yağmurda, en iyi ihtimalle, annemi döverdi, kendimi üzerlerine atardım, bacaklar, dizler, çığlıklar ta ki birbirlerinden ayrılana kadar. "Gebertic'em seni, " bağırırdım "Bi' kez daha vurursan ona öldürürüm seni!" "Çabuk bu orospu çocu'unu çıkar burdan!" "hayır, Henri, annenin yanında kal!" evet, bütün evler kuşatma altındaydı fakat sanırım bizim evdeki dehşet ortalamanın üstündeydi. ve geceleri uyumaya çalıştığımızda yağmur yağmaya devam ederdi ve karanlıkta suların odama girmemesi için cesurca direnen penceremden ayın yağmur sularıyla bulanık görüntüsünü seyrederken Nuh'u hayal ederek ve Gemisini tekrar oluyor galiba diye düşünürdüm. hepimiz düşünürdük bunu. ve sonra, birdenbire, dinerdi yağmur. galiba hep sabaha doğru 5, 6 sularında dinerdi, huzur çökerdi her yere, ama tam bir sessizlik değil çünkü hala devam ederdi tip tip tip sesleri ve sonra sis ve duman dağılırdı ve sabah 8'de gözleri kamaştıran sapsarı bir güneşışığı düşerdi yeryüzüne, Van Gogh sarısı çılgın, köredici! ve ardından sağanaktan kurtulan çatı olukları güneş altında genleşmeye başlardı: PENG!PENG!PENG! ve herkes kalkıp dışarı bakardı hala yağmuru içine çeken bahçeler hiç bu kadar yeşil olmamış bir yeşil içinde ve kuşlar bahçelerde deli gibi cıvıldayan kuşlar, 7 gün 7 gecedir yere konup da adamakıllı bir şey yiyememiş tohum yemekten bıkmış kuşlar solucanların toprak üstüne çıkmasını beklerlerdi, yarı boğulmuş solucanların. kuşlar solucanları önce topraktan çekip havaya kaldırır sonra da midelerine indirirlerdi; karatavuklar ve serçeler olurdu. karatavuklar serçeleri uzaklaştırmaya çalışır ama serçeler, açlıktan delirmiş, daha küçük ve çabuk, kendi paylarını kotarırlardı. erkekler verandada durur sigaralarını içerlerdi, şimdi kapı kapı dolaşıp büyük olasılıkla hiç bir kapı ardında bulamayacakları bir iş arayacaklarının, büyük olasılıkla çalışmayacak arabalarını çalıştırmaya uğraşacaklarının bilincinde. ve bir zamanlar güzel olan karıları banyoya girer saçlarını tarar, makyajlarını yapar, dünyalarını tekrar biraraya getirmeye çalışırlardı, onları saran korkunç mutsuzluğu unutmaya çalışarak, kahvaltı için ne hazırlasam diye telaşlanarak. ve radyo okulların açıldığını söylerdi. ve ardından işte ben yine okul yolundaydım, yollarda kocaman su gölcükleri, tepemde yeni bir dünya gibi güneş, evde annemler, okula zamanında vardım. Bayan Sorenson bizi "bugün tenefüs yok, yerler çok ıslak" diyerek karşıladı. çocuklar "AOF" bağırdı bir ağızdan. "fakat tenefüs saatinde çok farklı birşey yapacağız," dedi, "ve çok zevkli bir şey!" hepimiz merak ettik bu çok zevkli şeyin ne olduğunu ve o iki saat Bayan Sorenson dersini anlatmaya devam ederken bir türlü geçmek bilmedi. Küçük kızlara baktım, çok tatlı ve temiz ve dikkatli görünüyorlardı, uslu ve dik oturuyorlarken sıralarında ve saçları Kaliforniya güneşi altında çok güzeldi. sonra tenefüs zili çaldı ve hepimiz eğlenceyi beklemeye koyulduk. ardından Bayan Sorenson sınıfa seslendi: "şimdi ne yapacağız biliyor musunuz, birbirimize yağmur sağanağı sırasında neler yaptığımızı anlatacağız! en ön sıradan başlayıp arka sıralara doğru devam edeceğiz! hadi Michael, sen başla!..." ve hepimiz hikayelerimizi anlatmaya başladık, Michael başladı ve herkes sırayla kalkıp devam etti, ve sonra farkettik ki hepimiz yalanlar söylüyorduk, tamamen yalan sayılmaz ama çoğunlugu yalandı ve oğlanlardan bazıları pis pis gülmeye başladığında kızlar onlara kötü bakışlar fırlattı ve Bayan Sorenson "tamam!" diye bağırdı "tam bir sessizlik istiyorum! Siz merak etmeseniz de ben neler yaptığınızı öğrenmek istiyorum!" böylece biz de hikayelerimize devam ettik ve hepsi de hikayeydi. bir kız gökkuşağı ilk çıktığında bir ucunda Tanrı'nın yüzünü gördügünü söyledi. bir tek hangi ucu olduğunu söylemedi. bir oğlan oltasını pencereden sarkıtıp bir balık yakalayıp kedisini beslediğini söyledi. hemen hemen herkes bir yalan uydurdu. gerçek fazla acı ve utandırıcıydı. sonra zil çaldı ve tenefüs bitti. "teşekkür ederim," dedi Bayan Sorenson, "hepsi çok hoştu. yarına kadar yerler kurur ve kullanılabilecek hale gelir." çocuklardan bir gürültü koptu. küçük kızlar dimdik ve uslu oturuyorlardı, çok tatlı ve temiz ve dikkatli, saçları dünyanın bir daha asla göremeyeceği bir güneşin ışıkları altında çok güzel görünüyordu. ve CHARLES BUKOWSKİ karakutu.com
  21. TRT daha önce böyle bir program yapmıştı.Ropörtajlarda çoğu pişman olduğunu söylüyordu, bu yüzden işini kaybedenler bile olduğunu söylüyorlardı. Eğer işin eğlenceli tarafını görüp sadece "eğlence" amacıyla gelen varsa hiç bir şey kaybetmez ama bu yarışmalara umut bağlarlarsa genellikle kaybederler. Kazananlar yok mu bu işlerden tabiki var.En fazla 5 kişi sayabiliriz herhalde.Ama asıl kazanan TV'ler ve yapımcılar. Şimdi daha güzeli var İLAHİLERİN YILDIZI diye bir program var Meltem TV de hayli ilginç... Dümen suyunda gitmek gerek bence ...Yani diğer kanallar da yapmalı bunu !!!
  22. ayy teşkür ederim efemm dün gece yedim bitirdim buyrun tepsi yi getirdim tepsi boş ama boş gelmedim tabikinede hayylaaa sinirlimikii
  23. yedik yedik Radya da gitti bir daha ki sefere hatta bende gittim
  24. bende yedim onu gördüğün gibi ortadan kayboldu
  25. Tamam sen yeme yanında yat Ben o sırada hepsini yerim Yok yaaa yaparmıyım öleee şey hiç bende o görüntü var mı ? Kızgın yağ mı?Yağ mı kızgın yoksa sen mi?

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.