gloria

Özledim, çok özlüyorum...

Teşekkürler

"Aerodinamik yasalarına göre o tombul ve tüylü arının hiç uçmaması gerekiyordu. Herhalde bunu ona hiç kimse söylemedi ki, uçuyor." A.HUXLEY "Küçük bir kızken hep evin tepesinde uçmak isterdim. Geceleri gözlerimi kapatıp çatıda olduğumu ve annemle babamı yatakta seyrettiğimi hayal ederdim. Sonra çatıdan sıçrayıp, uçardım. Bütün komşular uyurken ben havada süzülerek camlarından içeri bakardım. Uçardım ve ağaçlarda dinlenirdim. Yapabileceğimi biliyordum ama onlara hiç söylemedim. BİRİLERİ BİR KEZ ÖĞRENİNCE SENİ DÜŞÜREBİLİRLER…" Arizona Dream

Çok güzel bir yazı eline sağlık, bu arada geçmiş bayramın da kutlu olsun Tülventciğim. Demişsin ki "Yeni neslin belki de hiç bilmediği mendil, bir kültürdü ama zaman içinde ''Selpak'' lara kaptırdı yerini; asla anlamlı ve değerli olamayacak olan!" Ne kadar doğru, artık sevdiklerimizi bayramda ziyaret bile etmiyoruz, arayıp telefonla seslerini duymayı geçtim, toplu halde atılmış bir mesajla bayramı geçiştiriyoruz. Bazı yenilikler hayatımızı kolaykaştırıyor olabilir elbet ama bizden de birşeyler götürüyor dimi...

Balıklarım yaşıyor Öğrendim bu işi

Yarın da ölmezlerse onları mutlu edeceğim Haşlanmış bezelyeyi çok seviyorlarmış şimdi akvaryum forumlarında okudum. Hem kabızlık sorunlarını da çözüyormuş, benim aşık balığımda kabızlık başladı sanırım. Ayyy ben bu şeylerle kafayı yicem

Hayır değiller dayanıklı falan değiller... 1 haftada öldüler işte... Ayrıca bu yeni alınan balıklardan turuncu olanı bana çok alıştı, diğeri dolanıp dururken o benim olduğum taraftan gozlerini alamıyor bir türlü, oradan hiç ayrılmıyor, sürekli bana bakıyor, aramızda tuhaf bir iletişim kuruldu korkuyorum bunlara bişi olacak diye.. BU sefer çünkü daha çok üzülürüm muhtemelen bişi olursa.. O yüzden olmasın lütfennnn....

ben de aynen öyle düşündüm, iki balığa bakamayan adam kediye nasıl bakacak diye... Ben kendimi nasıl yaşatıyorum acaba iyi bana bişi olmuyor...

yarın sabahı atlattık mı gerisi tamam Bayram bayram sakata gelmeseydim iyiydi...

Bir ay kadar önce Radya arkadaşım facebooktan bana şuna benzer bir mesaj göndermiş; "Feng Shui'ye göre kırmızı balıklar huzur, uyum ve zenginlik elde etmek istediğimiz her yerde güçlü tedavi niteliğindeymiş. Örneğin dişçiler tedirgin ve gergin hastalarını bu hissiyattan kurtarmak için bekleme salonlarına kırmızı balıklar koyarlarmış. Özellikle yalnız yaşayan insanların evlerinde iki adet kırmızı balık beslemeleri hem evin hem de kişinin enerjisini yükseltirmiş. Kırmızı balıklarımız için her türlü akvaryumu kullanabilirmişiz ancak yuvarlak, kıvrımlı ya da sekizgen bir akvaryum kare ya da dikdörtgen olandan çok daha iyi bir Feng Shui sağlarmış." ve mesajının sonuna da şöyle bir not düşmüş: "Hemen iki adet kırmızı balık alıyosun!" (cümledeki emir kipine ve sonundaki ünleme dikkat lütfen! ) Mesajı okuyunca "ben hiç balık yetiştirmeye uğraşmasam da duvara iki adet kırmızı balık fotoğrafı assam olmaz mı acaba?" diye düşünmekten kendimi alamadım tabii ama yine de Ra_dya arkadaşımın emrine telakki etmekten uzak kalamadım ve gidip hemen iki adet Japon balığı (kırmızılar ya) aldım. Fanusta tabii (Fanus yuvarlak ya ondan)... Sonradan bu balık işleriyle uğraşanların forumlarına falan göz attım ve öğrendim ki aslında Japon balıkları fanusta değil büyük akvaryumlarda yetiştirilmelilermiş! Gerçi benim henüz büyük akvaryum alacak kadar bu işe merakım yok, zamanla olur mu bilmiyorum ama şimdilik fanusla idare etmek zorundayım, hem yuvarlak akvaryumlar diğerlerine göre daha iyi Feng Shui sağlarlarmış (Öyle avutuyorum kendimi ben şu aralar) Her neyse işte Japon balıklarımın birinci haftalarının sonunda sularını değiştirmem gerekti, olabilecek tüm cahil cesaretimi başıma toplayıp, balıkları akvaryumdan çıkarttım. Bu arada bir tanesi tezgahın üstüne düştü, hopladı, zıpladı, debelendi falan filan... Bu debelenmenin ardından azıcık yara bere almış olabilir (hata 1: hassas davranmak lazımdı tabii onlar da canlılar...) Neyse işte o an biraz şok yaşadım ne yapacağımı bilemedim ama dedim ya tüm cahil cesaretimle hareket ediyordum ve birkaç saniyelik şokun ardından elimle balığı kaptığım gibi su dolu olan bekleme kabının içine attım (hata 2: ani su değişikliği balıkları hasta eder bu nedenle akvaryum suyu ile diğer suyun sıcaklığının aynı olması gerekir.) Sonra boşalttığım akvaryumu bir güzel köpükledim duruladım, içindeki ıvırı zıvırı sudan geçirdim (burada hata var mı bilmiyorum) ardından balıkları tekrar süzgeçle tertemiz evlerine geri koydum (hata 3: aslında hata var mı yok mu bilmiyorum, hatırlamıyorum da, ama balıkları löngürt diye suya atmış olabilirim gerçi her halükarda ani su sıcaklığı değişikliği hatası hala hakkını korumakta dimi?) Nihayet işimiz bitti ve onlar temiz akvaryumlarında, ben de keyifle koltuğumda o geceyi sağ salim atlattık. Ertesi gün uyandığımda balıklarımı fanusun dibinde sanki fanusu öpüyorlarmış gibi soluksuz ve hareketsiz dururlarken buldum. Öyle yani, kendileri fanusu öpmek suretiyle hakkın rahmetine kavuşmuşlardı. Üzüldüm tabii, yenisini almayayım diye düşündüm ama bir arkadaşım balıklarım öldü diye çok üzüldüğümü görünce bana iki tane yeni Japon balığı daha aldı. Yeni balıklarım geleli bir haftayı birkaç gün geçti ve bu sabaha kadar sularını değiştirmeyi de hiç düşünmedim. Eh haliyle korkuyorum biraz … Ama bu sabah kendi kendime “yaparım, ne olacak ki” dedim ve yapmaya karar verdim. Sabahtan beri fanusun olduğu odada bir miktar su bekletiyorum. Suyun içine bakterileri falan yok etsin diye akvaryumcunun verdiği ilaçtan da döktüm ve az önce gelen yeni bir cesaret akımıyla ve tabii ekstra bir özenle balıkların suyunu değiştirdim. Şimdi meraklı ve korkulu bekleyişim başladı. Aslında iyi de görünüyorlar ama bilemiyorum tabii… Umarım yarın onları fanusla öpüşürken değil de fanusta salım salım dolanırken bulurum. Bu yani... Olay bu! Not: bu arada yeni balıklarımın bir tanesi beyaz üstünde kırmızı lekeli, diğeri ise tamamıyla siyah, yani Feng Shui geçici bir süreliğine hizmet dışı...

Bugünkü falıma da baktım, aklımdakine de cevap oldu İyi güzel güne kaldığımız yerden devam edebiliriz o halde

Valla bana da öyle oluyor Kütüphaneye aldığımız kitapların çoğunu önce ben okuyorum

Zaten şu haliyle kızların daha çok ilgisini çekecek bir kitap bu, Alp almasın Aslında kız kitabı erkek kitabı mevzularına karşıyım ama yapacak birşey yok, 11 yaşa kadar kitaplar genelde resimli ve çocuklar ister istemez kitaplarını seçerken o resimlere göre karar veriyor. Buraya kadar maksat zaten okuma alışkanlığı kazandırmak olduğundan her türlü hileye başvurulabiliriz sakınca yok Ama 12 yaş ve sonrasında durum değişiyor Resimli kitaplar kalkınca artık kitabın adı, yazarı, kitap tanıtımları, arka kapak vs. bilgilerinden yola çıkarak kitap seçmeye başlıyor, bilinçli okur yazar devreye giriyor Kitaplar da artık kız kitabı, erkek kitabı olmaktan cıkıyor, kitap oluyor... Sonunda...

Şu güzelliğe bakın, ooooooooohhhhh hadi kahvaltıyaaa yarın kendime aynen böyle kahvaltı hazırlıycam, yarın tatilin keyfini çıkarcam, ahhh yarın bir gelsinnnnn

GEVEZE SOPHIE Hatırlıyor musun… Sophie, öğretmeni Bayan Moffly’nin masasına yılanı kendisinin koyduğunu itiraf etmişti? İşte o günden sonra Sophie dürüstlüğün ne kadar faydalı olduğunu anladı ve bundan sonra hep doğruları söylemeye karar verdi. Ne mutlu ona! Ancak bu arada o kadar çok konuşmaya başladı ki, arkadaşları ona “Geveze” lakabını taktılar. Ve şimdi yeni adıyla “Geveze Sophie” ortalığı karıştırmaya devam ediyor. Nasıl mı? Onu da kitabı okuyunca öğreneceksin! Boyundan büyük işlere kalkışan Sophie Miller’ın tüm maceralarını mutlaka okumalısınız! Orijinal Adı: Sophie the Chatterbox Yazan: Lara Bergen Çeviren: Andaç Oral Sayfa: 112

KAHRAMAN SOPHIE Sophie boyundan büyük işlere kalkışmaya devam ediyor. Biliyorsunuz, o artık Kahraman Sophie! Bu lakabı hak etmek için de kahramanlıklar yapmaya kalkıyor. Oyuncakların peşinden koşarken arabanın önüne atlayıveren Ella’yı kurtarmıştı. Ama bu ona yetmedi. Birilerini ya da bir şeyleri kurtarmalı… Ama kimi ya da neyi? Bir plan yapmalı… Gerçek bir kahraman olmalı! Peki ya başına dertler açarsa? Acaba biraz daha mı büyümeli? Yoksa Kate ile birlikte yeni maceralara mı atılmalı? Ne dersin? Sen de Sophie ile birlikte neler olacağını görmek istemez misin? Boyundan büyük işlere kalkışan Sophie Miller’ın tüm maceralarını mutlaka okumalısınız! Orijinal Adı: Sophie the Hero Yazan: Lara Bergen Çeviren: Andaç Oral Sayfa: 112

Bu kitaplar da kızlar için tavsiye olsun Erkekler de okuyabilir tabii... MÜTHİŞ SOPHIE Sophie Miller için hayat öyle sıkıcı ki! Of! Ailenin en büyük ya da en küçük çocuğu o değil. En uzun boylu veya en kısa boylu olanı da o değil. Hatta sınıftaki tek Sophie bile o değil! Aslında özel olduğunu biliyor. Bunu göstermenin en iyi yolu da şöyle havalı bir lakap bulmak. Ama ne? Müthiş Sophie! Kulağa çok güzel gelmiyor mu? İyi de, Müthiş olmak hiç de kolay değil! Hele her konuda fikri olan sinir bozucu Toby Myers sürekli peşindeyken! Yine de Sophie kararlı. Bunun için boyundan büyük işler yapması gerekse bile… Sen de Sophie’nin “müthiş” olmak için neler yaptığını görmek istemez misin? Boyundan büyük işlere kalkışan Sophie Miller’ın tüm maceralarını mutlaka okumalısınız! Orijinal Adı: Sophie the Awesome Yazan: Lara Bergen Çeviren: Andaç Oral Sayfa: 112

BİR DENEY FARESİNİN SIRLARI - 3 SİVRİ SEÇİMLERE ADAY Öğretmenin gözdesi ve çarpım tablosunu baştan sona ezbere bilen Asla Sektirmez lakaplı Missy Malone sınıf başkanlığına aday olunca Sivri durur mu? O da korkusuz bir şekilde adaylığını koyuyor. En yakın dostları Doyle ile Will’in de desteğini alan Sivri’nin endişelenmesine gerek yok. Ne de olsa Asla Sektirmez’e kimse oy vermez, öyle değil mi? Hayır değil! Asla Sektirmez sınıf arkadaşlarının gönüllerini birer birer kazanmaya başlıyor. Sivri, ezeli rakibini yenebilmek için daha önce hiç yapılmamış, müthiş bir şey yapmalı. Korkusuz Oğlanların bir üyesi olarak ne yapabilir? Tabii ki de tüm okulun gözleri önünde büyük bir cesaret gösterisi! Acaba Sivri bunu başarabilecek mi? Acaba en sonunda asla yenilmeyen Missy Malone’u alt edebilecek mi? Sivri’ye göre hiçbir şey imkânsız değildir! “TAM BİR ŞAMATA TUFANI…” ―BOOKLIST “SEVİMLİ ve ESPRİLİ” ― SCHOOL LIBRARY JOURNAL Orijinal Adı: Scab for Treasurer? Yazan: Trudi Trueit Çeviren: Funda Sezer Sayfa: 152

BİR DENEY FARESİNİN SIRLARI - 2 ANNE, BEESON GÖLÜ’NDE BİR DİNOZOR GÖRDÜM Sivri McNally derin sulara dalıyor. Oysa ölümüne korktuğu tek şey de bu! Sivri, en yakın dostları Doyle, Will ve köpeği Joe ile birlikte yakındaki bir göle balık tutmaya gidiyor. O da ne? Gölde bir yaratık yaşıyor! İyi de, bu çılgınca hikâyeye kim inanır ki? Sivri bunu bir şekilde ispatlamalı… Bu sırada annesi de Sivri’nin yüzme dersleri almasında son derece ısrarlı. Yoksa balık tutmaya gitmesine izin vermeyecek. Al işte! Suyla ilgili bir sorun daha! Sivri buna kesinlikle hazır DEĞİL. Acaba Sivri bu konuda ne yapmayı düşünüyor? Çılgınca planları yolunda gidecek mi? Ama her şey yolunda gitse bunun eğlencesi olmaz ki! “TAM BİR ŞAMATA TUFANI…” ―BOOKLIST “SEVİMLİ ve ESPRİLİ” ― SCHOOL LIBRARY JOURNAL Orijinal Adı: Mom, There’s a Dinosaur in Beeson’s Lake Yazan: Trudi Trueit Çeviren: Funda Sezer Sayfa: 162

BİR DENEY FARESİNİN SIRLARI -1 KIZLAR GİREMEZ (KÖPEKLER GİREBİLİR) Karşınızda Sivri McNally. Sivri tam bir görev adamı. Hem bir mucit hem de korkusuz bir çocuk. Annesini ve babasını bir köpek almaları için ikna etmek istiyor ve bu konuda önüne çıkabilecek her engeli aşmaya kararlı. Bu engel “on kat akıllı” ikiz kız kardeşi Isabelle olsa bile. En son icadı Isabelle Kokusu. İcat çocuklar arasında çok tutulunca Sivri’nin aklına harika bir fikir geliyor: Isabelle Kokusu’nu satarak bir köpek almasına yetecek kadar para biriktirmek ve annesi ile babasını ona evet demek zorunda bırakmak. Peki, işler umduğu gibi gitmeyip de süper pis kokulu karışımın şişesi kırılınca neler olacak dersiniz? Sivri işleri yoluna koyabilecek mi? “TAM BİR ŞAMATA TUFANI…” ―BOOKLIST “SEVİMLİ ve ESPRİLİ” ― SCHOOL LIBRARY JOURNAL Orijinal Adı: No Girls Allowed (Dogs Okay) Yazan: Trudi Trueit Çeviren: Ebru Şeyda Toraman Sayfa: 132

TUHAFLIKLAR OKULU 2 - CANAVARLAR İLERİ Hortlak Oyunlarını kazanan Tuhaflıklar Okulu’nun öğrencileri Canavar Ormanı’na gidiyor. Okulları korkutucu olabilir, ama ormanın da ondan aşağı kalır yanı yok. Canavar Ormanı’nda karşınıza çıkabilecekleri şöyle sıralayabiliriz: • Ayıdaktiller; o kadar korkunçlar ki size onların bir resmini bile gösteremiyoruz • Prenses Zogette; Canavar Kral’ın kurbağa suratlı kızı Charles Yengelen’e abayı yakıyor . . . hem de fena halde • Kaptan Domuzsakalı; Canavar-Korsanların korkutucu lideri ve Preses Zogette’nin nişanlısı (daha doğrusu eski nişanlısı, Charles sağ olsun) Zogette, Charles’ı Tuhaflıklar Okulu’na kadar takip edince Canavar Kral ve Kaptan Domuzsakalı ordularını ayaklandırıp prensesin peşinden geliyor. Ancak canavarlar kime (veya neye) bulaştıklarının farkında değiller. Tuhaflıklar Okulu’nun bu korkunç derecede komik devam öyküsünde Charles, Penny Possum, Dr. Ejdernefesi ve okuldaki diğer herkes korkunç canavarların Tuhaflıklar Okulu’nu alt edemeyeceğini kanıtlıyor! “Ürkütücü, güldürücü ve acayip, TUHAFLIKLAR OKULU bana kendi okulumu hatırlattı.” —Chris Grabenstein, ödüllü yazar Orijinal Adı: Scary School: Monsters on the March Yazan: Hayalet Derek Çeviren: Andaç Oral Sayfa: 272

Henüz piyasaya çıkmadan tanıtmak istedim bu çocuk kitaplarını Bir ay içinde kitapçılarda bulabileceğinizi umuyorum TUHAFLIKLAR OKULU Okulunun tuhaf olduğunu mu sanıyorsun? Bir de öğretmenlerinin şunlar olduğunu düşün: • Bayan Sivridiş; 850 yaşında bir vampir • Dr. Ejdernefesi; canı seni teneffüsten önce yemek isteyebilir • Bay Yılanderisi; yarı zombi bir öğretmenle fen dersleri çok daha eğlenceli olabilir • Bayan T; kurallara uymazsan cezanı aç bir Tyrannosaurus rex eşliğinde geçirmek zorunda kalırsın! AYRICA • Canlı canavar heykeller, cüce cinler, ve Frankenstein’ın canavarı da ortalıkta kol geziyor • Bu okulda dünyanın en korkutucu derecede lezzetli öğle yemeklerini yiyebilirsin! VE • Hikâyeyi anlatan kişi on bir yaşında bir hayalet! “Gülmekten öldüm! Şapşal duruma düşen tuhaf yaratıklar… Neden benim aklıma gelmedi ki?” —Dan Gutman, Bizim Okul Bi’ Acayip! serisinin yazarı Orijinal Adı: Scary School Yazan: Hayalet Derek Çeviren: Andaç Oral Sayfa: 272