Zıplanacak içerik

suheda

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

suheda tarafından postalanan herşey

  1. suheda şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Önce şunu belirteyim netten kaynaklanan bir sorun yüzünden iletilerim hem geç hemde bölük pörçük geliyor kusura bakmayın lütfen.. Yukarıda alıntıladığın ayetlerin hiç birinde Peygamberin cinlenmiş olduğuna dair bir söylenti yok Brain, Kalem suresi Türkçe meal.. 1.Nun. Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun. 2.Sen, Rabbinin nimetiyle bir mecnun değilsin. 3.Gerçekten senin için kesintisi olmayan bir ecir vardır. 4.Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin. 5.Artık yakında göreceksin ve onlar da görecekler. 6.Sizden, hanginizin 'fitneye tutulup-çıldırdığını.' Tekvir suresi 22.Sizin sahibiniz bir deli değildir. Gördüğün gibi cin diye bir ifade geçmiyor cinin varlığını kabul etmek onun var olduğu söyleyen şeyide kabul etmek değilmidir? Ayrıca Peygamberin sara hastası olduğunu iddia edenler saralı bir kişin nöbetine şahit olmamışlardır sara hastaları kriz anında yaptıkları hiç birşeyi hatırlamazlar sizinle bağlantıları olmaz kalkıp yanında bulunanlara şunları not alın demez? Ben çok kere şahit oldum böyle bir duruma,yanımızda soyunup dökünenden bir diğerinin gırtlağına sarılıp boğmaya kalkandan,yerlede tepinenlerden saatlerce şuursuz yatanlardan ne ararsanız var yukarıdada söyledim ama hiç bir yaşadığı o anı kendine geldikten sonra hatırlamıyor. Resulallah (sav) vahyin geldiğine işaret eden herhangi bir ifade kullanmadan doğrudan açıklamada bulunurdu. Buna mukabil Hz. Peygamber vahiy sonrasında, eğer gelen vahiy, vahy-i metluvv (Kur’an vahyi) kabilinden ise, onu behemahal yazdırtır ve tebliğ ederdi.alıntı Peygamber sana göre sara hastasi aklını kaybetmiş ama ne hikmettir onun yanında yer alan Mekkenin ve Medinenin ileri gelenlerini ayrıca tek bir fermanla İslamiyete geçen ülkeleri ve onların halklarınıda hesaba katmamışsın,pardon sizin oralarda köyün delisine böyle itibarmı gösteriliyor.. Şunu kabul et Hz.Muhammed'in liderlik vasfı mükemmeldi islamı tebliğ ederken izlediği politika onun ne kadar zeki olduğunun göstergesidir.. Birde şunu merak ediyorum hadi bizim Peygamberimiz sara hastası idi varsayalım (tartışıyoruz ya) peki diğer vahiy gelen Peygamberlerin tümüdemi sara hastalığından muzdaripti?
  2. suheda şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Hacerul esved taşı yerleştirileceği zaman aralarında tartışma çıktı bunun üzerine Ebu Ümeyye b. Mugire bir teklifte bulundu; dedi ki "kapıdan ilk kim girerse taşı o yerleştirsin"teklif diğerleri tarafındanda kabul edildi.tam bu esnada kapıdan içeri Hz.Peygamber girdi.. Dedilerki Muhammed el emindir onun hakemliğine razıyız.Bu arada el emin ifadesinin hangi anlamda kullanıldığına dikkat et Brain Diğer taraftan hiç bir sahih kaynakta Muhammed cinlenmiştir diye bir ifade bulamazsın "büyücü yada sihirbaz"denilmiştir ama cinledi denilmedi,çünkü cinler islam dini tarafından kabul gören varlıklardır,bu tezin bana göre havada kalır.. Ayrıca Hz.Peygamberin sara hastası olduğu konusunda ki iddialara gelince bunu savunanlara şunu sormak istiyorum hayatınızda kaç kez sara krizi geçiren birine şahit oldunuz? Şayet sizin gördüğünüz ve nöbetlerine şahit olduğunu sara hastaları varsa vahiy anının anlatığı şekli ile kıyaslayıp yorumlarmısınız?
  3. suheda şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Televizyon ve Radyo
    Hala izleniyormu bu dizi ne sabırlı insanlar izleyenler,geçen dönem ilk başlarda müptelası olmuştum sezon yarı olmadan ben sıkıldım,bıraktım. Aynı saatte yaprak dökümü oynuyor bu yıl ona bakıyorum avrupa yakasından sıkılanlara çarşamba akşamı iyi bir alternatif be
  4. Türk ordusuna yakışır bir asker olacaksın Şimdiden hayırlı tezkereler..
  5. nihat doğan ve ibrahim tatlıses bunları sanatcı kategorisine koyup yorum yapmak bile bana göre sanata hakaret her ikiside
  6. Nazan Öncel / Omuzumda Ağla (aynı zamanda telefonumda çalarken dinlet) Sen kimseye benzemezsin Kimse sen olamaz Başka birine söylesem bunu anlayamaz Derdin neyse her neyse bilmiyorum Bilmemekle beraber üzülüyorum Başkalarına ağlama, gel benim omuzumda ağla Bu ev sensiz yaşanmıyor odalarına girilmiyor Şunu bilesin ki olmuyor Uyunmuyor, gülünmüyor, bişey ifade etmiyor Ah bugüne kadarmış buraya kadarmış Deyipte gitme, lütfen gitme İkimiz için gel, hatırım için kal Bir daha gitme Düşünmeyebilirsin, üzülmeyedebilir Olmayacak şey midir olabilir Derdin neyse her neyse bilmiyorum Bilmemekle beraber üzülüyorum
  7. suheda şurada cevap verdi: aysum başlık İlginç - Gülünç Olaylar
    Hz.İsa'mıydı o gördüğüm hani şu kilise resimlerindeki
  8. İlk kez duydum ama ne yalan söyliyeyim çokta hoşuma gitti
  9. suheda şurada cevap verdi: TaTLiB3L4-- başlık Forum Oyunları
    İki tane kazak LCW den sonra benim kuzen "ne yaptın leyla zanaya para kazandırdın"dedi hafif bir şok geçirdim Hemen konuyla ilgili bir araştırma yaptık neyseki bu iddia yanlışmış firma yetkilileri açıklama yapmış,yoksa gidip mağazaya alın kazaklarınızı verin paramı diye olay çıkartacaktım.
  10. Nice sağlıklı ve mutlu yıllara hemşo... Her şey dilediğin gibi olsun.
  11. suheda şurada cevap verdi: suheda başlık Roman Forumu
    Okuyucu yorumları... Huzur...Ney sesleri hala kulağımda... Tanpınar okumak...Huzur okumak... Huzurlu bir yemek sonrası mis kokulu Türk kahvesi gibi. Öyle ki bitmesin diye araya yedi yıl verdiğim roman. Yedi yıl merakla beklettiğim, demlenmesini beklediğim Huzur...Bir resim sergisi, ney, ud resitali, bir terapi zamanı, bir serin nefes, edebiyat şöleni idi Huzur... Nefisti...Sahaflar Çarşısı, Beyazıt, Sirkeci, Eminönü, Emirgan, Kandilli, Vezneciler manzaraları ise bin tabloya, bin şiire bedeldi. Tabii Nuran ve Mümtaz`ın ruhlarıyla beraber...İlham isteyen Huzur okusun... Huzur romanı, Tanpınar okumalarına açılan büyük bir kapı...alıntı Tanpınar, kültürümüzü bir iç alem medeniyeti'nin tezahürü olarak görür. Bu medeniyeti, belirli, bir ahlakı taşıyan 'manevi vazifelerine inanmış, muayyen bir ruh nizamından geçmiş, nefislerini terbiye etmiş'insanlar meydana getirmiştir. Huzur'un kahramanlarından Mümtaz, roman boyunca kendisini 'huzur'a kavuşturacak bir 'iç nizam'ı aramaktadır. Eserde hastalık, ölüm, tabiat, kozmik unsurlar, medeniyet, sosyal meseleler, çeşitli ruh halleri ve estetik fikirleri iç içe verilir. Ancak bütün bunların üzerinde romana hakim olan Mümtaz'la Nuran'ın aşklaradır. İstanbul, bu aşkın yaşandığı çevre olmaktan çıkarak, adeta bir roman kahramanı gibi ele alınır. Huzur için, belli bir dünya görüşüne, bir hayat nizamına kavuşamamış Cumhuriyet aydınlarının 'huzursuzlukları'nı dile getiriyor denebilir.alıntı
  12. suheda şurada bir başlık gönderdi: Roman Forumu
    Türk edebiyat tarihinin en önemli beş kitabından biri olarak gösterilir Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bu eseri beni romanla tanışmama vesile Bozan oldu. Kitabı okumaya karar verdiğim zaman daha önce okumuş olan arkadaşlarımdan sıkılacağım uyarsısı geldi,gerçek Türkçe ile kaleme alınmış eser ilk başlardaki uzun tasvirlerle yavaş ilerlesede okurken bambaşka bir dünyaya yolculuğa çıkartıyor sizi... Kitabın en önemli faydalarından bir tanesi Türkçeyi geliştirme açısından oldukça yararlı yalnız bazı kelimelere yabancı kalabileceğiniz ihtimalini göz önüne alarak yanınızda bir sözlük bulundurmanızda fayda var.. Ana konusu bir aşk hikayesi gibi gözüksede toplumdaki batılılaşma sorunu,sanat yozlaşma,aşk ne ararsanız var.. Kitabın karakterlerini okurken mutlaka kendinizle özdeşleştireceğiniz yönler bulacaksınız.. Benim bu kitabta en çok sevdiğim karakter İhsan daha güçlü değerlerine daha sahip ayakları yere sağlam basan biri. Ana karakter Mümtaz çocukluğundan beri gelen acılarla harmanlanmış,son derece iyi bir insan ama biraz zayıf.. Nuran'a gelince okuyan bir çok kişi Nuranı sevmiyor,onu Mümtazın felaketi Suat'ın ölüm sebebi olarak görüyorlar bana göre Nuran son derece güzel bir karakter duygulu kibar,zarif bir hanım... Birde Suat var tabi,okuyanlara göre Suat oldukça kötü bir karakter,bence Suat hayata tutunamayanların en güzel örneği.. Kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum özellikle eski İstanbul tasvirleri kısmını çok beğeneceksiniz... Tavsiye eden Bozan'a sevgiler... Yazar hakkında kısa bilgi; Ahmet Hamdi Tanpınar, 1901 İstanbul doğumlu. Babasının işi gereği, ilkokuldan liseye kadar Andolu'nun çeşitli şehirlerinde sürdürdü eğitmini. İstanbul Darülfünun Edebiyat bölümününden 1923'de mezun olduktan sonra Erzurum, Konya ve Ankara'da edebiyat öğretmenliği yaptı. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde dersler veren Tanpınar, İÜ Edebiyat Bölümü Tanzimat Edebiyatı kürsüsünde proesörlüğe seçildi. 1942-1946 yılları arasında Maraş milletvekili olduktan sonra yeniden eğitim hizmetine döndü, 1949 yılında İÜ Edebiyat Bölümü Yeni Türk Edebiyatı profesörlüğüne getirildi. 1962 yılında kalp rahatsızlığı sonucu ölen Ahmet Hamdi, çok sayıda şiir, hikaye, roman ve deneme yazmıştı. 1949 tarihinde basılan "Huzur", Ahmet Hamdi Tanpınar'ın en tanınmış romanıdır. Kitap hakkında bilgiler; KİTABIN ADI:HUZUR KİTABIN YAZARI: AHMET HAMDİ TANPINAR YAYIN EVİ VE ADRESİ: DERĞAH YAYINLARI BASIM YILI:1949 KİTABIN KONUSU: Mümtaz’ın Nuran’a olan aşkının öyküsü. KİTABIN ÖZETİ: Mümtaz ve Suat'ın Nuran'a olan aşklarıdır öykünün merkezi. Mümtaz ve Nuran birbirini sevmekte ve evlenmeyi tasarlamaktadırlar. Ümitsizliğe düşen Suat ise kendini asarak intihar eder. Bu trajedi nedeni ile Nuran'dan ayrılan Mümtaz'ın iç dünyası yıkılmıştır. Radyoda II.Dünya savaşının başladığı haberi verildiği sırada, Suat'ın hayalini gören Mümtaz merdiven başına yıkılır (bazı edebiyat incelemecileri, sonda Mümtaz'ın öldüğü biçiminde yorumlar yapmış olsalar da, Tanpınar'ın metninde ölüm telaffuz edilmiyor). Mümtaz, Beyazıt Sahaflar Çarşısında, salaş dükkanlarda, bit pazarında, Çekmece'de balıkçı muhitinde ve kır kahvelerinde dolaştırırken, İstanbul'un bir kronikçisi, İstanbul'da eski zamanın donup kaldığı ve biriktiği köşelerin bir tasvircisi oluyor romanda. Huzur'un sonraki bölümlerinde Boğaz'a, zengin bir eve, sanki başka bir dünyaya geçiyoruz. Pırıl pırıl görünen modern semtte önceleri çok mutlu olan Mümtaz, giderek bu çevrede yaşayan insanlardan kaynaklanan olayların sonucunda yıkılır. Geçilmemesi gereken bir sınırı çiğnemiştir o! Her yeni tecrübe gibi şahsîdir, her yeni tecrübe gibi ilktir. Mümtaz, bindiği bir Ada vapurunda Nuran’a rastlamış ve “Tehlikeli denecek derecede zengin, her ihtimale gebe, her mânasında velûd bir kadınlık hayatı(nın), bakımsız bir tarla gibi sırf kendisini işleyecek erkeğin yokluğundan yarı hülyâ, yarı verimsizliğin bütün sebeplerini kendisinde gören bir aşağılık duygusu içinde akıp gittiğini” farketmiştir. Bu tesbitin arkası kendiliğinden gelecek ve zalim bir çocukluğun ara sokaklarından geçerek kendisini İhsan’ın kollarına atan Mümtaz, fikrî zeminini sağlamlaştırmış bir insan olarak duygusal arka planını inşa etmeye soyunacaktır: “O madem ki artık benim için herşeydir, o halde bütün kâinatımla ona taşınmalıyım.” der.alıntı KİTABIN ANA FİKRİ: Her aşkın bir ızdırap ve çilesi bazen insana mutluluk bazen de mutsuzluk verir. KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dört bölümden oluşan kitabın her bölümü, öykünün dört kahramanının, İhsan, Nuran, Suat ve Mümtaz'ın adlarıyla verilir. Ancak, romanın ana karakteri Mümtaz'dır. Yazar, diğer üç karakteri de Mümtaz'la olan ilişkileri çerçevesinde tanıtır bize. Birinci dönem Türk romanında mekan Doğu-Batı değerlerini temsil etmek bakımından bir anlam taşıyor ve kent ikiye ayrılıyordu. İstanbul tarafının mahalleleri Osmanlı-İslam geleneklerinin, göreneklerinin değerlerinin yaşadığı semtlerdi. Beyoğlu tarafı ise kentin Batılılaşmış öteki yarısıydı. Oturulan mekan olarak konak ve apartman Doğu-Batı karşıtlığının simgesiydi. İlk dönem yazarları arasında, Doğu-Batı karşıtlığı ve kimlik sorununu, İstanbul 'un farklı semtlerini karşı karşı getirerek işlemektedir.
  13. suheda şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    "ASKERLERİN KURTULMASINA SEVİNEMEDİM" Bu söz bana göre öylesine söylenmiş bir söz değildir,altında yatan başka nedenler vardır.... Düşünsenize bir devlet bakanı kaçırılmış askerler için toplumda infial yaratacağını bildiği böyle bir ifadeyi neden kullanmıştır.Bana göre sözün söyleniş şeklinden ziyade önemli olan neden söylendiğidir... Bir sürü teori atıldı ortaya neye kime inanacağımızı şaşırmış bir durumdayız....Ve insanın aklına bir sürü soru geliyor ama sormakmı susmakmı daha hayırlı onu bile kestiremiyorum..
  14. suheda şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Konuyla ilgili oalarak Tempo dergisinin bir araştırmasını eklemek istiyorum.... Facebook’ta gizlenen "Sexbook" Facebook, ‘salgın hastalık’ gibi yayılıyor. Çocukluk arkadaşlarını arayanları; vakitsizleri; vakit öldürenleriyle Türk facebookçuların sayısı 800 bini geçti. Üye sayısında dünyada 4. sıradayız. Peki bu ‘sevgi yumağının’ altında yatan şey, sadece vefa ve dostluk duyguları mı? Hayır. Facebook’un en büyük vaatlerinden biri seks. Hem bir olasılık olarak hem de düpedüz… Grup seks partilerinden, sapkın fantezilere sizin için facebook’un karanlık dehlizlerinde casusluk yaptık! Dergideki iletişimimiz bile Facebook üzerinde dönmeye başlayınca, bu konuyu haber yapmamız kaçınılmaz bir hâl aldı. ‘Facebook denizine’ dalınca önce mutlu mesut, ilkokul veya ortaokul arkadaşlarını bulanlarla karşılaştık. Herkes birbirini bulmaktan pek mutluydu. Facebook’un bir diğer renkli tarafıysa gruplar. ‘Ebemi de bulucam Facebook’ta Allah’ın izniyle’ grubundan tutun, siyasi gruplara kadar pek çok renkli konuyla karşılaştık. Ardından, kayıp arkadaşlarımızı aramayı ve grupları bir kenara bırakıp Facebook çapkınlarının izini sürmeye başladık. Ve tam anlamıyla bir şok yaşadık. Şok yaşadık çünkü biz safça, buranın bir sosyalleşme ortamı, bir sevgi yumağı olduğunu düşünüyorduk. Hiç de öyle değilmiş: Meğer Facebook, ‘Sexbook’ olmuş! Facebook’ta ‘Search’ yani ‘arama’ bölümüne ‘Sex’ yazdığımızda, karşımıza 500 profil sayfası, 500’ün üzerinde grup ve yine 500’ün üzerinde etkinlik çıktı. Türkçe olarak ‘seks’ yazıp arama yaptığınızda da durum farklı değil. Daha anlaşılır bir ifadeyle yazalım: “Karşımıza devasa bir p.orno dünyası çıkıyor!” Profillerde kullanılan isimlerin çoğu sahte. ‘Avatar’ denilen profil fotoğraflarının bazılarında, ya p..s ya da seksi iç çamaşırlarıyla poz vermiş kadın fotoğrafları tercih edilmiş. Bunlar profil sahiplerinin gerçek fotoğrafları mı? Kim bu insanlar? Neler konuşuyorlar? Facebook’ta tanışıp, bu tanışıklığı görüşmeyle noktalıyorlar mı? Bu sorunun cevabını bulmak için bir erkek, bir de kadın ismiyle iki sahte üyelik aldık. Bu iki ismi, dergimizin Facebook’un p.orno dünyasına sürülmüş ‘tebdili kıyafet’ ajanları olarak kullandık! Profil sayfamızı açtıktan sonra başladık arkadaş beklemeye. Facebook’ta ‘sosyalleşebilmek’ için başka insanlara ‘arkadaşlık davetiyesi’ diyebileceğimiz davetler göndermeniz gerekiyor. Onları davet ettikten sonra oturup kuzu kuzu kabul edilmeyi bekliyorsunuz. Tabii bu arada başkaları da size davet gönderiyor; siz de onları ya arkadaş olarak kabul ediyorsunuz ya da ‘ignore’ butonuna basıp, reddediyorsunuz. Herhalde kadın ismiyle açtığımız profilin avatarına oldukça seksi bir fotoğraf seçtiğimizden olacak, sadece bir gecede 32 arkadaş edindik; sayı artmaya devam ediyor. Erkek ajanımız ise hâlâ bekliyor; şimdilik iki arkadaşı var. Sahte kadın profilimizdeki arkadaş listesinde, avatarına p..s fotoğrafı koyan John Wayne isimli kullanıcı, ısrarla fotoğrafı beğenip beğenmediğimizi soran mesajlar attı. Başka biri, ‘grup seks’ yapmak için evli bir çift bulduğunu söyledi ve bizim ajanı, swinger (eş değiştirme) partisine davet etti. Hatta “Nasıl oluyor bu işler?” diye sorunca bize, bir önceki ‘evli çiftle grup seks’ macerasını anlattı. Başka biri de ‘Kızlar entelektüel erkekleri sever’ bilgisini edinmiş olacak ki “Ben Bukowski okurum, seks bir sanattır!” yazılı bir mesaj attı. İkinci mesajında “Sekste nelerden hoşlanırsın?” sorusunu yöneltince “Hadi bakalım madem öyle, gel böyle” diyerek, biz de kendisine sadizmin kitabını yazmış ‘De Sade’ ile yanıt verdik: “De Sade’ye ne dersin?” Yanıt mesajında, “Aslında ben fazla kitap okumam, amaç sevişmek değil mi canım” diye konuyu kısa kesti. Burada ilişkiler, “Facebook’ta tanışalım, messenger’de kaynaşalım, sonra telefonlarımızı alalım ve buluşalım” şeklinde başlayıp ilerliyor. Facebook’ta isteyen herkes grup kurup, arkadaşlarını buraya davet edebiliyor. Üniversiteden, liseden, işyerinden, müdavimi olduğunuz kafeden arkadaşlarınızla sohbet etmek ve buluşma ayarlamak için bulunmaz nimet olan grupların ‘***** âlemindeki’ hali, bizim ‘masum’ dünyamızdan çok farklı. Türkiye ağında ‘Kameralı seks isteyenler, deneyenler, yapanlar’, ‘Seks istiyorum’, ‘Evliyim ama uygunum’; ‘İsterik kadınlar, aradığınız burada’ çağrısı yapılan ‘Dul kadınlar’ gibi pek çok grup var. Türkiye ağı üyelerince açılan ‘İtiraf, seks, cinsel erotik itiraf’, ‘Seks tutkunları’ isimli iki grup için tek bir şey söylenebilir: “Ne yapın edin çocuklarınızı bunlardan uzak tutun!” Buraya, grup seks sırasında çekilmiş hard ***** sınırlarını zorlayan fotoğraflar eklenmiş. Global ağda bulunan, uluslararası katılımın olduğu gruplarsa başka bir âlem. Bunlardan biri, ‘Erotic Café’ Hindistan’dan Julia Chris isimli Facebook üyesinin kurduğu grubun üye sayısı tam 1 milyon 195 kişi. Birleşik Arap Emirlikleri’nden Londra’ya, Tayland’dan Toronto’ya kadar dünyanın pek çok ülke ve şehrinden üyesi var. Tabii Türk erkekleri de gruba ‘yoğun ilgi’ göstermiş. Ama Suudi Arap erkekler, katılım oranında bizim Türk erkeklerini geçmiş. Türkiye ağında, bizim gidip bulamadığımız, sadece bir etkinlik vardı ama global ağda üyeler, anlaşılan ekinlikten etkinliğe koşuyor. ‘Evde seks’, ‘Seks oyuncakları’, ‘Sadece kızlar’, ‘Sadece erkekler’ adıyla neredeyse her gece bir seks partisi düzenleniyor. Tempo dergisi Yazı çok uzun olduğu için tamamını alıntılamadım ayrıca yazı içerisinde Face book kulanımı ile önemli ip uçlarıda mevcut müsait olduğunuz bir zamanda okumanızı tavsiye ediyorum...
  15. Forumun en takdire şayan hanımefendisi, Yeni yaşın sana güzelliklerle gelsin nice sağlıklı mutlu doğum günleri geçirmen dileği ile.... Öpüldünüz kocaman
  16. İyilik meleğimizin doğum günüymüş buralara pek sık uğramadığımdan görmemişim... Dilerim etrafındaki herşey senin güzel yüreğinin yansımasıyla kuşatılır,herşey gönlünce olsun...
  17. suheda şurada yorum gönderdi suheda'nın blog başlığı içinde suheda
    Teşekkür ederim,sizde her daim sevgi ile kalın.....
  18. suheda şurada yorum gönderdi suheda'nın blog başlığı içinde suheda
    Leylacığım ya bak işte benimde anlatmak istediğim buydu zaten sen misafirine ev temizliğine istediğin kadar zaman ayırabiliyorsun ama çalışan bir bayanı düşün ev hanımı olan bir bayan gün içerisine yayarak yapıyor işlerini ama çalışan kadın akşamları yorgun argın eve gidip kolları sıvayıp mutfağa giriyor yetmiyor temizlik yapıyor eee birde çocuklar varsa vay haline.. Para kazanmak iyi hoşta dilediğin gibi harcama yapmaya vaktin olmayınca ne işe yarar?tatile çıkmak istersin üstlerin uygun görürse çıkabilirsin "işler yoğun bu dönem sonraaa"denilebiliyor mesela.... Yardımcı konusuna gelince darda kalınca baş vurduğum bir yöntem oda evdeysem gene işin yarısı benim.. Rutinlik kısmına değinmiyorum bile..... Ev hanımlığı dahamı ağır basıyor ne...
  19. Ban ve mod kontrolu sadece Adminin kontrolunde olmalı,diğer Adminler durumu değerlendirip Admine bildirsin cezası neyse o versin daha dün foruma Admin olmuş birinin hiç birimiz hakkında en ufak bir fikri yokken yasak atmasını ve mod uygulamasını doğru bulmuyorum...sadece uyarı veremekle sınırlı olmalı onların yetkisi.. Son sözü Admin söylemeli...Yani karar mercii tek olmalı..
  20. Müttefikim ben aynı düşmüyorum seninle bence gitme kararı alanlarda bunu yazmalı neden ayrıldığını belirtmeli biri ben gidiyorum demişse bunu "aman gitme"sözünü duymak için söylemiyordur mutlaka kırıldığı yada sıkıldığı birşeyler olmuşturki gidiyordur ve bizde sürekli burda diyalog içerisinde olduğumuz için bunu bilme hakkına sahibiz.. Uzun süre fikir bazında yazıştığımız birinin sessizce çekip gitmesini ben pek etik bulmuyorum,eğer açıklamışsa sebebini bu bize duyduğu saygıdandır..... Yanılıyormuyum?
  21. suheda şurada bir blog başlığı gönderdi: suheda
    Son beş gündür yağmur yağıyor,sonbahar yağmurları,soğuk ve esintili hiç dinmeyen bir yağmur.. Çalıştığım dairenin pencere önünde bir çam ağacı var dışarı bakınca garip bir şekilde güzel geliyor bana manzara.. İnadına yemyeşil bir ağaç...ne sonbahar yağmurlarından etkileniyor nede kışın fırtınasından öyle dimdik ve yemyeşil.. Bir çam ağacı kadar hükmümüz yok,bizim ruhumuzda ki sonbaharlar yerle bir ediyor bizi hele birde yüreğimize kar yağmaya görsün... Doğadaki en güçsüz canlılar insanlar galiba..kışın sararıp solan bitkiler bile baharla birlikte yeniden tutunuyor yaşama bizse hep bir şeyleri kaybederek geçmişe uğurlayarak devam ediyoruz yola.. İnsan acı çekerek olgunlaşırmış....hikaye..kendimizi avutmak için uydurduğumuz bir söz başka bir şey değil.. Olgunluk dediğin yaşlılığın diğer ifade şekli,yaşlanmayı kabullenmeyenler için teselli amacı ile uydurulmuş bir söz.. Sadece bize kar kalan tecrübelerimiz yaşlandıktan sonra ne işimize yarayacaklarsa.... Biraz erken başladım bu yaşlılık sendromlarına,erken bunamamı geçiriyorum nedir?? Zaten düşüncelerimin yoğunluğundan bir unutkanlık peyda olmuş bana ki evlerden uzak evde bir odadan diğerine birşey almak için gidiyorum sonra ayakta dikilip ben ne için gelmiştim diye düşünüyorum.. Akşam yatmadan önce ertesi gün ne giyeceğimi planlıyorum sabah giyisi dolabının kapısını açıp ne giysem diye düşünüyorum!! Neyseki anlattığım arkadaşların hepsi aynı dertten muzdarip,buda bir teselli benim için tek değilmişim yani.. Anlayacağınız sonbahar yağmurları benim ruh bahçeme erken düşmüş şimdi sıra çam ağacı gibi olabilmekte..Nasıl olcaksa o iş...
  22. suheda şurada cevap verdi: sardunyam başlık Anı Defteri - Defterleri
    Ara Sıra Balkona Çıkıyorum Fesleğenler Kuruduğunda Ocak'tı Ben Baharı Bekliyorum Ne Olduğunu Bilemedim Bir Umudum Var Hala Gözüm Şişelere Takılyor Becerebilseydim Ne Ala Bu Günlerde Böyleyim Ben, Yas Denen Şiirdeyim

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.