suheda tarafından postalanan herşey
-
Gece Yağmuru
Gönüldaşım nereye?
-
sedelina
Sevda masalları eskilerde kalmış artık. Zaman poşet aşklar zamanı. Yalan sevişmelerin sahte öpüşmelerin zamanı. Aşk sözcükleri anlamanı yitirmiş artık. Her önüne gelene can denmeye başlanmış, yar denmiş her yüze gülene. Oysa can olmak basit midir bu kadar. Sevgili olmak yar olmak kolay mıdır. Utangaçlığın yerini pişkinlik almış, gerçek yüzlere maskeler takılmış gerçek yüzler saklanmış artık. Aşk oyunları park köşelerine düşmüş, her önüne gelenle oynanır olmuş. Bitmiş arkadaşlar, aşk bitmiş bu devirde. Zaman poşet aşklar zamanı şimdi. Şimdi her şey çok basit tanışmalar, kaynaşmalar, dokunuşlar ve öpüşler hepsi için dört gün yeter olmuş. Birinci gün tanışırsın, ikinci gün canım dersin, üçüncü gün el ele dolaşırsın ve dördüncü günde bir park köşesinde teslim edersin dokunuşlarını, öpüşmelerini. Şimdi her şeyin hiçe sayıldığı zaman öpüşmek basit park köşelerinde, seviyorum demek basit, el ele yürümek yalandan sevgi sözcükleri söylemek basit, aşk oyunları oynamak olağan olmuş artık. Can dilden dile düşmüş, sevgili sözlük anlamını yitirmiş. Bir bedene bir yüreğe üç kişi girebilir olmuş artık. Yanında başkası, kalbinde başkası, aklında başkası olabilirmiş. Bir zamanlar suç sayılırken sevdiğinden başkasına bakmak, şimdilerde serbest olmuş. Birini severken başka bir ile tanışmak gezip dolaşmak normalmiş artık. Sevdim dedin mi kalpten çıkar bizde o sözcük dilde değil. Can dedik mi birine canımıza kattığımız içindir. Değerlisin dedik mi yalan değil yürekten söyleriz ve bir ömür değerli biliriz. Düşürmeyiz sevdiğimiz dilden dile. Yaralansak ta sevdiğimizin sözleri ile bir zamanlar sevdiğimiz olduğu için nefret etmeyiz bir anda silip atmayız arkasından konuşmayız. Af etmeyi de biliriz, af dilemeyi de. Ölümse seve seve biz kurban oluruz sevdiğimize. Her şeyimiz yapar ömrümüzle bir koyarız. Bir öpücük niyetine değil, sevdaların bir emaneti bilip bir yastıkta ömür geçirmek için severiz. Basit değildir öpüşmek koklaşmak aşk oyunu oynamak, kaldırmaz bizim yüreğimiz yalan sevişmeleri, değerlidir o özel anlar herkesle yaşanmayacak kadarda özeldir gözümüzde. Biz de sahte duygulara yer yok, seviyorsak sonuna kadar gideriz sevmiyorsak ta üzmeden çeker gideriz. Düşünürüz karşımızdakinin yüreğini. Biz adam gibi severiz sevdik mi. Elma yanaklım kiraz dudaklım hurma gözlüm üç kilosu bir liralık aşklardan değil bizimkisi. Poşet aşklar bize göre değil. Biz sevdiğimize ömrüm deriz… Bir ömür severiz. alıntı
-
Suheda...
Teşekkürler canlar iyiki varsınız
-
GODZİLLA ve RUA Ortak Anı Defteri
Ne yalan söyliyeyim Godzi yazdıkları ile benide güldürüyor.. İnce bir espiri anlayışı var söylemek istediğini öyle güzel ifade ediyor ki.. Sevgiler kendisine
-
Hocalı Katliamı yıldönümü
HOCALI KATLİAMI 1991 yılında Azerbaycan Parlamentosu’nun halktan gelen baskılar karşısında Dağlık Karabağ’ın özerk bölge statüsünü ilga etmesine karşılık Dağlık Karabağ Parlamentosu bir referandum düzenleyerek cevap vermiştir. Çoğunluğu Ermenilerin oluşturduğu bölgede referandum sonucunda Dağlık Karabağ Parlamentosu bağımsızlığını ilan etmiştir. 1992’de Sovyet birlikleri de bölgeden çekilmiştir. Hocalı’da gerçekleştirilen katliama giden süreçte, Ermenileri Rusların desteklediği yönünde ciddi bulgular bulunmaktadır. Ermeni gönüllülerden oluşan silahlı gruplar Karabağ’a yerleştirilmiştir. Ardından Gorbaçov, 25 Temmuz 1990’da yayımladığı bir kanun ile SSR (Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) kanunları dahilinde olmayan silahlı grupların kurulmasını yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan’ın bütün bölgelerinde av silahları da dahil olmak üzere silahlar toplanmış, Dağlık Karabağ’da ise bu görev Rus askerleri tarafından yerine getirilmiştir. 1990 yılının Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler saldırılarını doğrudan Azerilere yöneltmeye başlamışlar, otobüs baskınları, yol kesme gibi terör eylemlerine kalkışmışlardır. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin Azeri, Ermenistan’dan Azerbaycan’a gitmeye zorlanmıştır. Ekim 1991’de ilk Azeri köyü Ermenilerce ele geçirilmiştir. Hocalı Katliamı, Rus askerlerinin desteğiyle 25–26 Şubat 1992’de Hocalı’ya ulaşan Ermeni kuvvetlerince gerçekleştirilmiştir. Rusya olaylarla ilgisinin olmadığını iddia etse de, Rus ordusuna ait 366. alayın 1991’in sonbaharından beri Ermenilerin safında savaştığı, alaydan kaçan dört askerce doğrulanmıştır. 10 bin nüfuslu Hocalı’da olaylar sırasında yaklaşık 3.000 Azeri bulunmaktaydı. Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, katledilen toplam Azeri sayısının 1.300 kişi olduğu söylenmektedir. Saldırılar sırasında Hocalı’da yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öldürülmüştür. Kadın, çocuk ve yaşlılar da dahil olmak üzere siviller katledilmiştir. Katliamın ilk gecesinde sekiz aile bütün fertleriyle öldürülmüş, 700’den fazla çocuk anne ya da babasını kaybetmiştir. Yaralılar ise 1.000’in üzerindedir. Katliama tanık olan bir gazeteci, yaşananları şu şekilde aktarmaktadır: “Dağlık Karabağ’ın Hocalı kentinin düşüşünü bir gün boyunca yaşadım. Görüntülerle belgeledim ve video çekimleriyle bir günde 1.300 Azerbaycan Türk’ünün Ermeni çetecilerce öldürülüşünü bütün dünyaya duyurdum. Hocalı katliamı anlatılamaz bir vahşetti. Azerbaycan yönetimi ve Cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov, olayı dört gün boyunca kamuoyundan gizlemeye çalıştılar. Bütün Azerbaycan şok olmuştu. Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmayı başaranlar; kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar karlı dağlarda tipi altında Agdam’a gelmeyi başardıklarında çoğunun ayakları donmuştu. Bazılarının ayakları ise kangrenden dolayı kesilmişti. Ermeniler vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, örnek olsun diye yapmışlardı. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri peynir gibi kesilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Hocalı ile Agdam arasındaki 12 kilometrelik orman boyunca cesetler dizilmişti.” Gelişmelere seyirci kalan BM ve Batılı devletler, Ermenilerin yaptıkları katliamlara ve işgal hareketlerine ciddi bir tepki göstermemişlerdir. Ermenilerin Mayıs 1992’de Nahçıvan’a saldırmalarından sonra Türkiye 1921 Kars Anlaşması çerçevesinde bölgeyi korumak için askerî müdahalede bulunabileceğini açıklamıştır. Uluslararası toplum, ancak Ermenilerin nüfusu 60 binden fazla olan Kelbecer’e saldırmasıyla harekete geçti.Alıntı Bugün 25 Şubat insanlık tarihinin en acımasız katliamlarından biri olan Hocalı katliamının yıldönümü.. Bu konuyla ilgili resim ekleyecektim ama inanın hiç bir insan evladının yüreğinin kaldıramıyacağı resimlerdi,bu yüzden vazgeçtim. Bir daha bu tip korkunç olayların yaşanmaması ümidi ile o korkunç katliamda işkence ile ölen insanları saygı ile anıyoruz..
-
Bayrağa hain saldırı-Bölücüler iş başında
Yorum yok...
-
Şehitlerimizin anısına bir karanfilde siz bırakın
Anam dedin, babam dedin, atam dedin bayrağa Hem al bayrak oldun işte hem bayrakta al oğul Bağrımdaki kurşunlarla çık peygamber katına Ol mübarek avucun içini birer birer say oğul Bet yüzler kem gözler hor bakarmış vatana Biz tükenip yok olmadan olmaz böyle şey oğul... Bu fotoğrafları dün kendim çektim,bir şehit cenazesinde.. Dün 24 Şubattı yani Trabzon'un düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü... Hüzün dolu herkesi isyan ettiren bir tesadüf yaşandı,aynı gün bir şehit uğurladık ölümsüzlük yolculuğuna.. Binlerce kişiydik,binlerce kişi toplandık şehrin meydanına cami avlusu önüne İbrahim'den helallik almaya..manzarayı görünce orada bulunan herkesin vatanına sadakat yemini etmişcesine bağlı olduğunu gördüm.. İbrahim 20 yaşında annesiz büyümüş bir yetim,bu ülkede rahat uyuyabilmek, rahat gezebilmek ve rahat yaşamamız için bedel olarak verdiğimiz binlerce şehitten biri.. Babası"ben onu ne yoksulluklarla büyüttüm"diyor,annesiz..Binlerce kişi hiç tanımadığımız ve yüreğimizin bir parçası olarak kabul ettiğimiz bu yaşı küçük adı büyük şehit için gözyaşı döktük.. Biz burada "vatan sana canım feda"diye bağırırken yine bu ülke toprakları içerisinde birileri kirli pis elleri ile bayrağımıza uzanıyor,ve yine birileri bizim ödediğimiz vergilerden maaş alıp ülkenin en yüksek makamlarında oturup İbrahim ve onun gibi nicelerine kurşun sıkanların avukatlığını yapıyor,gözümüzün içine baka baka meydan okuya,okuya... Cizre'de terörist başını ve örgütünü desteklemek için toplanan güruhtan biri panzer çarpması sonucu ölmüş,16 yaşındaymış, İbrahim ve arkadaşları 20 yaşında,sınırın ötesinde o birilerinin savunduğu ve desteklediği teröre karşı savaşırken ölmüş,sahi 16 ile 20 yaş arasında çokmu büyük bir uçurum var? İbrahim hayallerini,gelecekle ilgili planlarını ve henüz daha yeni tüketmeye başladığı hayatını hangi uğurda feda etti? Cenazeye giderken haberleştiğimiz arkadaşlara "çocuklarınızıda getirin bayrak verin ellerine bu bilinci onlara aşılayın"dedim.Sağolsunlar çoluk cocuk herkes meydandaydı.. Çünkü bu şehitler bizim tıpkı bu vatanın olduğu gibi... Site yönetiminden ricam şehitlerimiz için sabit bir başlığımız olsun,bu konuyla ilgi düşüncelerimizi zaman,zaman yazabileceğimiz..
-
Hannibal
Bu seri gerçekten güzel Candide, İlki Kuzuların sessizliği,sonra Hannibal ve Kızıl Ejder hepsini izlemiş biri olarak yorum yapıyorum.İlkinde Jodie Foster ağırlıklı ikincisinde Anthony Hopkins üçüncü seride Edward Norton.Kızıl Ejder'in ben önce kitabını okudum filmi kitaptan sonra izledim her zaman ki gibi film kitabın gölgesinde kaldı bir solukta okuduğum kitaptan aldığım zevki ne yalan söyliyeyim filmden alamadım ama bu demek değildir ki film kötü bir film hayır değil,filmde çok güzel hele FBI ajanı Will Graham (Edward Norton)verdiği mücadele süperdi,ama kitap çok daha güzel.. Özellikle o dellillerin incelendiği kısımlar varya kriminolojik araştırmalar,müthiş anlatılmış kitapta yazara bir teşekkür (Thomas Harris) Neyse Kızıl Ejder'e başka bir başlık açarız bir ara... Hannibal'ın akşam yemeği nasıl unutulur her ne kadar yemekte pişecek olan insan beyniysede..fondaki müzik,kendi kostümü ve Clarice'e giydirdiği elbise ,hele o mimikleri,insan yiyen bir katil bu kadarmı ince ruhlu olabilir .Yok varya kim ne derse desin bu adam tam kadın ruhundan anlıyor.. Mason Verger filmdeki en kötü karakterdi bana göre o trajik sonu fazlası ile hak etmişti.Peki ya polis şefi!tek amacın para olursa olacağı budur.. Ve evet o müthiş final "aaaa"diye bitirmiştik...Çok güzel çok. Sağol başlık için ben bugüne kadar akıl edemedim
-
Hannibal
Hannibal Lecter tıpkı Norman Bates (Psycho) gibi sinema tarihinin ölümsüz karakterlerinde biridir. Yalnız bu ikisi arasında ki ciddi farklar hemen göze batar Hannibal son derece kültürlü çok zeki ve kadınların dilinden anlayan etrafındaki herkesi kendisine hayran bırakan bir kişiliktir..İkisi arasında bir tercih söz konusu olsa Hannibal'ı tek geçerim. Oyuncu olarak Anthony Hopkins müthiş bir yetenek,onun oyunculuğunu tartışmayacağım bile.. Hannibal yukarıda candide'ninde söylediği gibi Kuzuların Sessizliği filminin devamıdır,serinin ilki olan Kuzuların Sessizliği oscar ödüllü bir film ,Hannibal onun kadar başarılı bir film olmasada izlerken aynı tadı alıyorsunuz,bu ikinci filmde ilk filmdeki başarılı oyuncu Jodie Foster'in olmayışı biraz tadnızı kaçırsada onun yerine giren Julianne Moore bir süre sonra hiç yadırgamıyorsunuz. Hannibal öyle bildiğiniz sıradan katil polis filmlerinden değil oldukça etkileyici mesajlar içeren film bazı sahneleri ile hafızanızdaki yerini alacaktır. İntikam duygusunun ve para hırsının insana yaptıramıycağı şeyin olmadığını görüyorsunuz,eski bir hesabın peşindeki Mason Verger'in Hannibal'dan intikamını almak için denediği yol,ve güzel ve seksi karısının maddi isteklerine yetiştiremeyip Hannibal'ın başına konan paranın peşine düşen polis şefi,yakalayamasa bile en azından onun parmak izlerinin peşine düşmesi ve her plandan Hannibalın o kurnaz zekası ile kurtulması.. Ve güzel polis dedektifimiz Clarice Starling müthiş bir film herkesin izlemesi gereken yalnız bazı sahneleri midenizde kasılmalar yapabilir ve yanınızda çocuk olmasın...
-
Bayrağa hain saldırı-Bölücüler iş başında
Konuştuğun kişinin Suheda olduğunu unutup yine ***** başlamışsın Neyin ne olduğunu ne zaman olduğunu çok iyi takip ettiğimide bilirsin!! Sözlerin yanlış,bir terörist yanlısını savunacağım diye Türk askerini-Polisini katillikle suçladığının farkındamısın?Vahşice öldürülmüşmüş... Nereden duydun sen bunu?Panzerin çarpması sonucu ölen kişiden bahsediyoruz üzerinden kasıtlı panzer geçmiş birinden değil,o panzerler adam öldürmek için orda olsaydı artık gerisini tahmin ediver.. 16 yaşında çocukmuş!!!dağdakileri araştırsan içlerinde ne çok 16 yaşında bulursun aklın şaşar. Ne işi vardı peki orda?Ne için toplanmıştı o güruh?Amaçları neydi? Hukuktan adaletten dem vuracaksın,terörist yanlısı bir gösteride kaza sonucu ölen şahsı savunurken görev başındaki polisi vahşilikle itham edeceksin üstelik paznerle ölüp ölmediği bile net değilken... Peki neden sormuyorsun bunlar neden her eylemlerinde çocukları kullanıyorlar? Töre cinayetlerinde bile küçük erkek kardeşe ablayı öldürtüyorlar,suçu daha az olur,ne masumluk ama değilmi? Başka bir eylemde polislerin severek konuşarak hediyeler vererek "evinize gidin"diye dil döktükleri çocuklardan neden bahsedilmiyor? Kime ne anlatıyorsunuz! sırf bu ******* yüzünden faşist bir toplum olma yoluna gidiyoruz,kim olacak bunun sorumlusu? Birde sen kalkıyorsun polisi katil öleni sütten çıkmış ak kaşık göstermeye çalışıyorsun. Bu tıpkı neye benzedi biliyormusun? dtp li Ayna'nın Diyarbakır bombacısı için döktüğü göz yaşlarını.. Benim sloganla şunla bunla işim olmaz ben yüreğimden geldiği gibi konuşurum,bunu hala anlamadıysan daha ne diyeyim.. İlk söylediğim son söylediğimdir...
-
ROBOTLARLA İLİŞKİ VE AŞK MÜMKÜN OLACAK
Yapay zeka filmi gerçek oluyor yani
-
Yeni Kurallar ve Uyarı Sıfırlama...
Peki üyeliği askıda olanlar için herhangi bir düzenleme yapıldımı?
-
beyaz show
Beni tv de Beyaz kadar güldürmeyi ve eğlendirmeyi başaran başka bir program yoktur.. Çok uzun zamandır izleyemiyorum önceden saat sorunu vardı şimdi erkene alındı ama bir türlü denk düşüremiyorum. Beyaz'ı çok beğeniyorum hazır cevaplılığı sempatikliği ve muthiş espirileri... Standup programları içerisinde izlenmeye tek değer Beyaz Show dur.. Beyaz'dan bazı inciler alıntıladım size EZAN VE TOP İlkokul çağlarımda sokakta arkadaşlarımla top oynarken, annem hep balkondan cağırır: "Oğlum Beyazıt ezan okunuyor, eve gel." O zamanlar namaz da kılmıyorum. Neden ezan okununca eve gideceğim? O dönemde ezan okunurken benim gibi eve gitmeyip top oynayan arkadaşlarımı tanıyor musunuz: Hakan Şükür, Sergen, Hasan Şaş, İlhan Mansız.. Peki, benle beraber ezan okunurken eve giden arkadaşlarımı tanıyor musunuz: Ben, Yaşar Nuri Öztürk ... CEP TELEFONU Cep telefonlarının yeni çıktığı zamanlar, iki eleman cuma namazında birisi telefonu o gün almış, namazın ortasında acemi abinin telefonu başlıyor zitdirii zitdiriii... Bütün millet küfür ederken abinin çabalarını gören arkadaşı aynen şöyle diyor: "kul euzu birabbin nas -yes'e bas-melikin nas -yes'e bas- ilahin nas yese bas" Bittim buna
-
Günün Espirisi
Belki espiri değil ama ben bugün buna çok güldüm
-
Psikolog figgaro
Sevgili psikolog Şimdi benim bir sorunum var nasıl anlatsam bilemiyorum Malumunuz bahar ayı yaklaşmakta bahar demek aşk demek,bu baharda doğru insanı bulup aşık olmak istiyorum sizce bunu nasıl başarabilirim
-
Bayrağa hain saldırı-Bölücüler iş başında
Benim için, Türkiye Cumhuriyetinin katil,terörist ilan ettiği bir adamın,yakalanışı protesto edip ve bu protestosuna askere polise taşlı sopalı saldırıda bulunup yetmeyip gönderdeki bayraktan hıncı alan kişiler neyse dağdaki eli silahlı terörsitte odur... Yanılmışsınız! hiç bir şey ifade etmiyor değil,ediyor çok şey ifade ediyor ama üzgünüm sizin beklentiniz doğrultusunda hiç birşey ifade etmiyor.. Nasıl duygulandım anlatamam Birşey sormadan geçemiyceğim,pardon bu satırlardaki zalim kim?mazlum kim?
-
Talihsiz serüvenlerimin dizisi..
Uzun süredir sık sık yakalandığım bir alerjik bir sünizit sorunum var.Alerjik olduğu içinde tedavisi pek mümkün olmuyor.. Bu hastalıkla olan haşır neşirliğim sayesinde tüm evrelerini ezbere biliyorum.İlk önce burun tıkanır nefes almak güçleşir sonra solunum düzelir fakat müthiş bir geniz yanması başlar,sanki genziniz yara olmuş gibidir,gibi değil olmuştur. Sonra aynı ağrı ve acıma boğazınıza iner yutkunurken canınız yanar,üstüne üstlük ateş ve halsizlik eklenir buna,eğer nasılsa geçer diye düşünüp doktora gitmezseniz geçmez göğsünüze iner kuru gıcık şeklinde öksürükler başlar bu öksürük nöbetleri geldiği zaman altınıza kaçırma ihtimaliniz olduğundan mesanenizi her zaman boş saklamalısınız Doktorun söylediğine göre beyaz tenli renkli gözlü kişiler yani benim gibi olanlar alerjik rahatsızlıklara daha çok yatkın.. Herneyse yine böyle birgünde hastalığın başlangıç evresindeyken beni nelerin beklediğini bilerek doktora gitmeye karar verdim fakat gelin görün ki günlerden pazar,devlet hastanesi fazla uzakta değil yavaş,yavaş giderim diyerek sıkıca giyinip başıma geleceklerden habersiz evden çıktım. Hafif bir yağmur çiseliyor yürüyerek hastanenin acil servisine geldim giriş işlemlerimi yaptırıp kalabalığa şöyle bir bakıp uslu uslu oturup sıramı bekledim. Ortalıkta dolanıp duran üzerinde eşofmanları saçları 200 volt ceyran yemiş gibi kabarık,zayıf,kara kuru bir kadının sürekli hasta bakıcıları azarlamasına bir anlam vermeye çalıştım. Sıramın gelip içeriye girdiğim zaman az önceki kadının doktor olduğunu görünce küçükte bir şok geçirdim "şimdi banada ters bir laf ederse gel şamatayı seyret "dedim kendi kendime.. Doktor beni içeriye alınca birden evrim geçirmiş gibi tatlılaştı "neyin var canım"ona hastalığımı anlattım eline tahta spatulayı alıp ağzımı açmamı söyledi,nefret ediyorum o tahta şeylerden,tıp bu kadar ilerledi hala şu boğaza bakma işine bir çözüm getiremediler.Tabi dilime bastırması ile öğürmem bir oldu "özür dilerim elimde değil ben dişini fırçalarken bile öğüren bir tipim"dedim anlayışla karşılayıp "o zaman sen aç ben bakayım "dedi muayeneyi yaptıktan sonra bir uzmana görünmemi tavsiye etti. Uzmana gitmeyi bende biliyorum ama bu geceyi rahat geçirmem lazım dedim çünkü yarın daha kötü uyanıcağım peki deyip bana kan tahlili ve göğüs filmi yazdı "haydaaaa"aldıkmı başımıza işi bunlara hiç gerek yok dediysemde fayda etmedi. Doğru laboratuvara önce kan örneği,hiç bakmamaya çalışıyorum çünkü beni kan tutar.Ardından röntgene.. Tahlilleri ve röntgen sonuçlarını alıp tekrar doktorun yanına gittim,reçetemi yazdı yine bir uzmana görünmemi tavsiye etti,çıktım. koridordaki tabeladan nöbetçi eczanenin adına baktım,güvenlikçiye dönüp "bu derman eczanesi nerde"diye sordum. Adam bana ana caddede postane karşısında dedi.İyi yolumun üzeri eve geçerken alırım ilaçlarımı diye düşündüm,ama caddeyi çok iyi bildiğimden orda derman eczanesi varmıydı diye hatırlamaya çalıştım. Bu arada markettende bazı ufak tefek şeyler alıp öyle devam ederim,dedim tabi kendimin markete girince sapıttığını hesaba katmayarak,her zaman ki gibi bir iki parça şey diye girip poşetleri doldurup çıktım.Sanırım annem benim müsrif olduğum konusunda haklı Elimde poşetler ana caddeye çıktım gördüğüm ilk eczanenin camına asılı kağıda baktım; Nöbetçi eczane Derman belediye karşışı Belediye nerde ben nerdeyim tamamen ters istikamette ve bir dünya yol... Elimde poşetler gidip,gitmeme konusunda kararsız öylece kalakaldım onca yolu gidip geri gelmek işime gelmiyor. Bir sürü seçeneğim var ama kafam durmuş hepsi çok sonradan aklıma geldi Neyse gitmeye karar verdim o ilaçlara ihtiyacım var,yürüdüm,yürüdüm eczanenin tabelasını gördüm hey yarabbi neredeyse hergün gördüğüm eczane çok eski yıllardan beri orda gel görki bu bildik eczanenin yerini hatırlayamamıştım..Hatırlamış olsaydım şu elimdeki poşetler olmayacaktı en azından.. Ama bir terslik var sanki,eczane camları gazete ile kaplı kapısına gelip elimdeki poşetlerle zor bela açıp içeri eşikten bir adım attım,attım ki oda ne ikinci şok içerisi bomboş iki tane adam boya yapıyor.. Bu ne dedim hani eczane adamlardan biri bana bakıp eczane taşındı burdan dedi. Nereye?dedim Devlet hastanesinin acilin tam karşısına,al sana bir şok daha inanmıyorum ya dedim kapısının önünden geçmişim fark etmemişim,o sinirle onca yola ve elimdeki poşetlere aldırmadan geri döndüm yüzüm kıpkırmızı eczanenin kapısını ayağımla iterek açtım içeri girdim eczacı gülerek" buyurun "dedi. Boğazımda ki ağrıya rağmen avazım çıktığı kadar "kardeşim adres değişikliğinizden neden kimsenin haberi yok bu hasta halimle ve bu poşetlerle bana onca yolu yürütmeye ne hakkınız var"dedim bakarmısın! sanki markete beni eczacı göndermiş. Adamcağız tezgahın ardından fırladı elimdeki poşetleri aldı "şöyle oturun hastaneyi tembihledik ama unutmuşlar herhalde"dedi Sağlık karnemi uzattım bir şey içmek istermisiniz dedi hayır dedim beş karış suratla.. Biraz sonra elinde tek bir ilaçla geldi buyurun dedi Bu ne?dedim Vitamin ilacı bugün herkese aynı ilacı yazmış doktor Al sana bir şok daha... Ben ona hastalığımı anlattığım halde bana bunumu yazmış aptal kadın bunlara nasıl diploma veriyorlar boşuna pratisyen kalmıyorlar bilgisizliklerinden tabi kırk tane laf sayıp "kalsın"istemiyorum dedim poşetlerimi alıp tekrar yola koyuldum.. Eve gittim başıma gelenleri anneme anlattım aldığım cevap "akılsız başın çok çeker ayakları"oldu sağol anne bu sinirin üzerine.. Sonra niye akıl etmedim diyerek mutfaktaki ilaç çekmecesine yöneldim ben bu hastalıktan yılda kaç kez doktora gidiyorum mutlaka ilaçlarımdan vardır yanılmamışım bir sürü aynı ilaç,bir kaç hap bir burun spreyi oohhh birazda dinlendimmi tamamdır.. Uzanmış olduğum koltuktan ev telefonun sesi ile kalktım,numaraya baktım arama yazıyor numara yok ,açtım son derece kibar bir adam aile planlamasından aradığını söyledi, yanlış istikamet dedim. Bu evde o planlamaya ihtiyacı olacak biri yok dedim. Adam bana bekarmısınız diye sordu evet dedim annemde 65 yaşında dul bir kadın siz gidin güneydoğu'daki evleri arayın.. Bunun üzerine adam peki bakiremisiniz?diye sordu bu kaçıncı şoktu aynı gün içerisinde yarabbi.. Bana böyle birşeyi sormaya nasıl cesaret edebilirsiniz deyip ağzıma geleni sayıp telefonu adamın yüzüne kapattım. O sırada kapı çaldı annemin nereye kaybolduğunu düşünerek kapıya gittim,genç bir adam dileniyor,tabi henüz geçmemiş sinirimden oda nasibini aldı hem parayı verdim hemde bir sürü laf saydım güya iyilik yapıyorum , kapıyı kapatırken adam bana "düşmez kalkmaz bir Allah'tır" dedi,kapıyı kapatıp hem dileniyor hemde hazır cevap diye söylenerek mutfağa yöneldim ocakta kaynamakta olan çayı gördüm uzandım...Bir çığlık çaydanlığın buharı elimi yaktı,al işte kırarsan dilencinin kalbini Allah böyle sorar sana dedim.. Tekrar ilaç çekmecesini yanık merhemi aramaya
-
kamer genç
Meclis içerisindeki en renkli simalardan biridir Kamer Genç,her ne kadar bir dönem magazin basınının gündemine oturmuşsada ne yalan söyliyeyim bir çok fikrine karşı olsamda hoşuma gidiyor. Özellikle şu son başörütüsü mevzuunda meclis kürsüsünü işgal etme çağrısına çok gülmüştüm,tek başına muhalefet ediyor üstelik hiçte yabana atılır bir şekilde değil.
-
Bayrağa hain saldırı-Bölücüler iş başında
Şimdi bu yazdıklarınız yapılan eylemi haklımı kılar?Arkadaşım.. Hatayı bir başka hata ile örtbas etmeye çalışmanın mantığı nedir?Almaya'da yaşayan Türklerle bu teröristleri nasıl aynı kefeye koyarsınız?Kabul ediyorum oda çok çirkin bir davranış ama en azından her iki kesimin niyetler belli... Bir toplumu incitmek istiyorsan o toplumu ortak değerleri ile vuracaksın bu çok etkili bir yöntemdir?Doğrumudur?Hayır değildir.pkk ve onun yandaşlarının ülke toprakları içerisinde bunu kaçıncı kez yaptıklarının sayısını ben unuttum,kongrelerinde bayrak indirilir bakın asılmaz değil özellikle asılır ve basın yerini aldıktan sonra indirilir,bu öyle çirkin bir davranıştır ki hiç amamış olmaları daha evladır. Kendi ülkesi yahu,insan yemek yediği tabağa tükürürmü? Panzerle 16 yaşında bir çocuk ezilmiş,ben üzülmedim nedenmi?Yaşının genç olması onu masum yapmaz sonuçta orda oluş sebebi belli,niçin sokaktaydı belli,orada yaşanan hadiseler belli,yok siz yanlıştı derseniz akıllara şu soru takılır Türk ordusu neden terörist avlıyor budamı yanlış.. Yukarıda ki ilk iletimde Kıbrıs örneğini vermiştim hani göndere tırmanıp bayarağı indirmeye çalışan şahsın akıbeti ile ilgili,forum yönetimi silmiş,ben hala sözümün arkasındayım.. O görüntüleri tv de izlerken aynen şöyle dedim "teröristler içimizde onları sınır ötesinde aramanın bir mantığı yokki"
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Amaca giden her yol mübahtır...Güzel ve bir o kadar tehlikeli bir söz ama bu Atasözü değil ortam yumuşasın biraz.. Neyse ben sizi anladım.. sizde neşe ile kalın
-
KADINLAR TESLİM OLMAYIN..(Sizi eve kapatmak isteyn erkek egemenliği evvel eski, ama itiraf edelim, şimdi siyasal hedeflere kilitlenmiş büyük rüyasıdr)
Aslında nefret ediyorum şu türban mevzularından ama yazmadan edemiyceğim... Siz kendi hür iradesi ile sırf dini inancı için başını kapatan bir insanın ruh halini idrak edemezsiniz,edebilmiş olsaydınız şu yukarıdaki başörtüsünü boynuna indirse yani başını açsa kıyametmi kopar gibi tuhaf cümleyi kurmazdınız.. Tabiki kıyamet kopmayacağını bilir kişi ama kendi kıyametini düşünür,belki yaşadığı gezegende kıyamet kopmaz ama yüreğinde kopar belkide ona göre kıyametin en korkuncu budur.Bunu anlamanızı beklemiyorum.. Başını açsa kıyametmi kopar?ne olmuş tecavüze uğramışsa bir kadın kıyametmi kopar?dayak yemişse kıyametmi kopar?tüm yaşam hakları elinden alınmışsa kıyametmi kopar?Babası yaşında biri ile para karşılığı evlendirilmişse kıyametmi kopar?çalışmasın evinde otursun kıyametmi kopar?ekonomik hiç bir dayanağı olmasın kıyametmi kopar?kocası tarafından terk edilip ortada kalsın kıyametmi kopar?töre cinayetlerine kurban gitse kıyametmi kopar?v. s v.s..... Respektif'in burda dikkati çekmeye çalıştığı nokta sizin arabesk bulup umursamadığınız kadına karşı süregelen baskılardır. "Gücünüz kadınamı yetiyor"derkende bunu anlatmıştır,ne güzel söylemiş
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Bezgin,herkes günah işler.. Şimdi bu resimlere bakıp türban gelirse şeriat gelecek çığlıkları koparanların yorumlarıdır önemli olan.Demekki neymiş demekki sorun başörtüsünde değil sorun başın içinde..Demekki bu ucuz endişelerin hiç bir tutar dalı yok.. Hoş ben gerçi türban gelirse şeriat gelir,ülke islam devleti olur söylemlerini ayyuka çıkaranların asıl endişelerinin bu yönde olmadığından eminimde sizi bilmiyorum.. Müslüman bir insan dinin emir ve yasaklarına uymak zorundadır,resimlerde benim tepki gösterdiğim başörtülü insanların rencide edilmeye çalışılması o çok ilginç görüntülermiş gibi gösterilen resimlerin biz hemen hergün sokaklarda gerçeğini görüyoruz,sizde görüyorsunuzdur.Fakat çoğunluğunu başörtülüler oluşturmuyor,peki burda her başı açık kadına dinsiz etiketi vurabilirmiyiz?Yada o nasılsa başını örtmüyor onun herşeyi yapması mübahtır diyebilirmiyiz? İşte siz o resimleri tartışmaya taşımakla bu fikirlerin oluşmasına yardımcı oldunuz.. Bu ülkenin en muhafazakar şehirlerinden birinde ve dahada muhafazakar ilçesinde yaşayan benim,bilen bilir Nakşibendi tarikatının en kalabalık kolunun lideri Mahmut Hoca Of'ludur burada sokakta yürüyen her beş kişiden ikisi bu tarikata mensuptur,birebir içinde olmasa bile destekçisidir.Ben bugüne kadar burda başı açık yada giyimi kuşamı açık yada oruç tutmuyor diye birinin mağdur edildiğine,saldırıya uğradığına şahit olmadım.Bu iddialar komik gerçek dışı asparagas haberlerdir. Peki ben burda bunların hiç birine şahit olmazken nasıl oluyorda birileri çıkıp bu ülkede oruç tutmuyor diye insanların öldürüldüğünü söyler?Ve neredeyse tüm müslümanları potansiyel katil gibi gösterir. Dillerine doladıkları Maraş,Çorum,katliamlarında ülkede ciddi anlamda birilerinin düğmeye basması ile yaratılan mezhep savaşını örnek gösterip,Alevi ve Sunnilerin birbirlerine karşı yaptıkları eylemleri tek bir tarafa mal edip sonrada müslümanlar adam öldürmüş demek ne derece adil bir davranış olabilir ki? Ardından kalkıp Sivasta yanan insanlarında sorumlusu olarak müslümanları hedef göstermek,dönemin Başbakanın iç işleri bakanın yapmış olduğu açıklamaları unutup ,Sivas'ta konuşmacı olarak katılıp ortamı iyice geren sahşı savunmak asıl suçluları korumaya çalışmak değilmidir? Acaba kim daha çok mağdur?Yaka paça okul kapılarında sürüklenerek dışarı atılan kızlarmı?Çoğunun mezuniyetine,ve sırf ordu evinde yapılıyor diye düğününe gidemeyen annelermi?Sağlık karnesinde ki resmi kapalı diye hastaneye giriş yapamayan ninelermi?Yada bizim gibi işyeri kapısında başını açmaya mecbur olan kamu çalışanı kadınlarmı? Bu ülkede din uğruna adam öldürülmeye kalkılsaydı,neler olacağını hepimiz iyi biliyoruz..
-
Agora Meyhanesi....
Sana bu satırları Bir sonbahar gecesinin Felç olmuş köşesinden yazıyorum. Beşyüz mumluk ampullerin karanlığında Saatlerdir, boşalan kadehlere Şarkılarını dolduruyorum, Tabağımdaki her zeytin tanesine Simsiyah bakışlarını koyuyorum* Ve, kaldırıp kadehimi Bu rezilcesine yaşamların şerefine içiyorum: Burası Agora Meyhanesi Burda yaşar aşkların en madarası Ve en şahanesi Burda saçların her teline Bir galon içilir Sen, bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin Bu sekiz köşeli meyhane seni bilir. Burası Agora Meyhanesi Burası arzularını yitirmiş insanların dünyası. Şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı Boşalan ellerimde Kahreden bir hafiflik. Bu akşam Umutlarımı meze yapıp içiyorsam Elimde değil. Bu da bir nevi namuslu serserilik. Dışarıda hafiften bir yağmur var Bu gece benim gecem Kadehlerde alaim-i semaların raksettiği, Gönlümde bütün dertlerin Hora teptiği gece bu Camlara vuran her damlada Seni hatırlıyorum Ve sana susuzluğumu... Birazdan plaklarda şarkılar susar, Kadehler boşalır, Umutlar tükenir Mezeler biter Biraz sonra Bir mavi ay doğar tepelerden Bu sarhoş şehrin üstüne, Birazdan bu yağmur da diner. Sen bakma benim böyle delice efkarlandığıma, Mendilimdeki o kızıl lekeye de boşver Yarın gelir çamaşırcı kadın Herşeyden habersiz onu da yıkar; Sen mes'ut ol yeter ki Ben olmasam ne çıkar. Dedim ya: Burası Agora Meyhanesi Bir tek iyiliğin tüm kötülüklere Meydan okuduğu yer Burası Agora Meyhanesi, Burası kan tüküren Mes'ut insanların dünyası... (Izmir/Agora, Kasim 1959) Onur Şenli
-
Bayrağa hain saldırı-Bölücüler iş başında
******* Kimliği etnik kökeni ne olursa olsun kim olursa olsun yaşadığı ülkenin en kutsalı sayılan bağımsızlık sembolune el uzatmasının af edilir yanı yoktur bana göre, gerçi bu ilk olmadı son olacağada benzemiyor ilkinde dersi vermezsen böyle cesaret bulurlar aynı eyleme devam ederler.
-
Güvensizliğin nedeni....!!
Çok haklısın Gecekuşu,araştırmadan sürekli sayfalar uzunluğunda alıntı yazılarla fikir beyan edenlerin her zamanki hataları.. Bu konu daha önce burada tartışıldı Alio link bile vermiş,ama....