Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

sardunyam

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sardunyam tarafından postalanan herşey

  1. kıss yoksa sen benim çiçeğimemi gülüyosun, yoksa sen beni beğenmiyormusun?
  2. kıss bişey değilde neye güldün sen yaww
  3. Radya yani bumuydu bende bi işe yarıycak sandıydım... cks cks cks ben vazcaydım kulağıma vişne asıcam... vişnenin faydaları nelermiş aceba?
  4. Sedelina şimdi not hazırlıyor çok meşgul rahatsız etmeyelim... ya sen gene para kazan ama Sedelinacığımıza böyle bir armağan verelim kendi malı gibi olurmu canım, ne zaman isterse çimsin, sürekli seni rahatsız eder sonra gııı çat kapı gelir sana sormadan dalar banyoya valla eldekindende olursun karışmam...
  5. o kadar çok yazdım ki bunları... o soruları bence önce siz yanıtlayın... kimler neler yapmış... tarikatler içinde gördüklerimide yazdım daha önce tekrar etmek istemiyorum... eğer siz bir kaç tanesini tanıyorsanız yada içlerine girmişliğiniz varsa az çok bir fikriniz vardır zaten... anlatmaya ne hacet? sebataylar kimin yanında diye sorduğunuza göre buradan çıkacak yanıt size göre Cumhuriyetçiler olmasın? bundan daha önemli olan kimin hangi amaç için nerede bulunduğudur?
  6. çok sevindim senin adına, ne kadar güzel emeklerinin karşılığı alman çok şanslısın... Allah daim etsin... çok mutluyum demişsin, hep mutlu ol inşallah arkadaşım... bende iyiyim teşekkür ederim... armağanını beğendiğine sevindim canım... çok güzel bir banyo değilmi, çok hoş bir yer... Sedelina'm sanada bulurum böyle bir armağan canım ...
  7. Hayatı ne anlatır? Hayatı bazen herşey anlatıyor bazen hiç bir şey anlatamıyor... Sedelina'm çok üzüldüm yazını okuduğumda keşke insanın bu gibi görünmez yaraları iyi etmeye merhemi olsa... ama ne yazık ki yok... yapabildiğimiz en iyi şey belkide dinlemek... sen yaşadıklarını en iyi kendin biliyorsun, toplumsa sadece yargılıyor... oysa seni yargılayanlarda aynı şeyleri yaşıyor ve yapıyorlar... ama başkalarının gözündeki çöpü görmek daha kolay, kendi gözündeki çöpü görmen için aynaya bakman şart... "yerimizden kımıldayamayacak hale gelmiş olsak bile hayat bize sürekli yeni kaynaklar sağlar. hayatın hesap defterinde donmuş varlıklar diye bir şey yok" Henry Miller "hayatın gizeminin yalnızca tek bir yanıtı vardır. yaşayabildiğiniz kadar yaşamalısınız" Spike Milligan "hayatta görebildiğim tek bir tehlike var, aşırı önlem almak..." Alfred Adler Hayat iki türlü insanlar içinde yaşanıyor bir kısmı duyguları ile yaşayanlar ve yaşadıkları sürece yaşayan her şeyin farkında olanlar... diğeri egoları ile yaşayanlar ve kendilerinden başka hiç bir canlıyı farketmeyenler... Birinci grup yaşadığı sürece her yaşadığı ve gördüğü iyi ve kötü şeyleri sindirerek yaşıyor o yüzden mutluluktan çok acı duyuyor... bu grubun acı duyması için sadece kendisinin kötü deneyimler yaşaması gerekmiyor acı çeken bütün varlıkların acısı onada yetiyor... Dostluğun, aşkın, sevginin, nefretin, pişmanlığın, farkında olmanın en can alıcı noktalarından geçiyor... yaşadığı herşeyi çok önemsiyor... önemsediği içinde yaşadığı herşey onu "acıların içinden geçirip olgunlaştırıyor" Çocukken korkularım vardı Sedelina'm ben o korkuları üstüne giderek yendim... şimdi kendimi dinliyorum artık pek korkum kalmamış... daha çok ağlardım eskiden artık daha az ağlıyorum... katılaşıyor gibi dışım, içimse yine aynı... o kırılıyor, inciniyor dağa küsüyor, dağın haberi olmuyor... ürkek tavşanlar gibi... ama ne yapayım bu benim... eğer yaşadığın şeyden kaçarsan o seni hiç bırakmıyor bunu anladım... üstüne gideceksin... en arabesk şarkıları dinleyecek, en dramatik filmleri izleyecek, en dokunaklı şiirleri okuyacaksın... bir zaman sonra bakacaksın ki artık hafif geliyor... ikinci grup varya onu anlatmaya değmez... egosu için yaşayanlar... hiç birşey yaşayamazlar... acı bile... ki acı yaşamamış bir insan "kamil insan" olabilirmi? Sezen'inde dediği gibi "acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir"... yaşıyorsam farkında olarak yaşamalıyım, farkında olmadan yaşayacaksam "hayat" yaşanmamıştır benim için... Veeee Leylam, sen beni hep şaşırtıyorsun biliyormusun? beni çok az insan şaşırtır, inan bana... çok az... sen o kadar derinde bir madensin ki, kendi değerinin farkında değil gibisin... başka birşey demeyeceğim sana çok özelsin benim için bunu bil yeter... ve cesur olmadığını söyleyip kandırma kendini... eminmisin?
  8. Sebataylar işte bu çok can alıcı bir nokta... Çünkü bu din istismarcılarının çoğu sebatay... yani sözde müslüman, özde yahudi olanlar... dini toplumda yer edinmek için özellikle kullanan ve içini boşaltanlar... bunu değerlendiriyor olmanız sevindirici... dini kullananlar var hemde büyük çoğunlukta, insanların neye inandıkları ile ilgilenmek yerine ne yaptıkları ile ilgilenseydiniz bunu görürdünüz... ama siz neye inandıkları yada inandıklarını söyledikleri ile ilgilenmeyi tercih ediyorsunuz... istismarı yanlış yerde arıyorsunuz... kusura bakmayın lütfen ama sizin gibilerin genel bakış açısı bu teşhisi hemen koyuyorsunuz "yanlış yer" "yanlış söz" "yanlış eylem" ama buna nasıl karar verdiğiniz belli değil, sadece "yanlış" diyerek kestirip atmak istiyorsunuz... buyrunuz doğrularınızı aktarınız ama dini koruyacağım diye sahtekar dincilere prim vermeden... tarikatleri sözde bilmiyorum bir kaç tanesi ile yakın temasın oldu emin olun daha öncede yazmıştım bu konuyu bazı tarikatlere mensup akrabalarım bile var onların bazıları o tarikatlerde üst düzeye kadar çıkmış... ama gördüklerim midemi bulandırmaya yetti daha fazlasını görmeye benim bünyem müsade etmiyor... zaten bünyesi kaldıranlar oralarda kalıyor, kimileride içinde yada dışında onları savunuyor sanki her biri özel yetişmiş gibi...
  9. Nil'den Fırat'a İsrail Stratejileri Kuşkusuz İsrail devlet aygıtının Ortadoğu hakkında ne gibi stratejiler geliştirdiğini dışardan bilmek pek mümkün değildir. Ancak bazı sızıntılar, fikir edinmemize yarayabilir. İsrail Dışişlerinde eski bir görevli olan Oded Yinon'un belki de bir boşboğazlık sonucunda 1982'de Dünya Siyonist Örgütü'ne bağlı Enformasyon Dairesi'nin İbranice yayın organı Kivunim'de yazdığı rapor, bu noktada oldukça önemlidir. "1980'lerde İsrail İçin Strateji" başlığını taşıyan yazı, İsrail'in yayılmacı hedeflerinin gerçekten de "Nil'den Fırat'a" tüm Ortadoğu'yu kapsadığını göstermektedir çünkü. Bertrand Russel Barış Vakfı eski genel sekreteri Ralph Schoenman, Oded Yinon'un sözkonusu raporunun sıradan bir belge olmadığını, "İsrail'de gerek ordu, gerekse haberalma örgütünün üst kademelerine egemen olan düşünce yapısını" sergilediğini söylemektedir.45 Bu, bizim açımızdan oldukça önemlidir. Az önce Gush Emunim'in Mossad'a hakim olduğunu ve bu yolla devlet aygıtını kontrol ettiğini söylemiştik. Ralph Schoenman'ın verdiği bilgi ise, Gush'un ideolojisinin, "haberalma örgütü"nün yanında ordunun da üst kademelerinde de egemen olduğunu gösteriyor. Raporun önemli olduğu ve İsrail'in gerçek stratejisini yansıttığı, İsrail'in muhalif seslerinden Israel Shahak tarafından da vurgulanmıştır. Shahak, The Zionist Plan for the Middle East adlı çalışmasıyla, raporu ayrıntılı olarak yorumlamıştır. Yinon'un raporunun "ciddiyeti" daha sonra Noam Chomsky tarafından da vurgulanmıştır.46 Kısacası, Oded Yinon'un "1980'lerde İsrail İçin Strateji" başlıklı raporu, İsrail devlet aygıtının gerçek hedeflerini görebilmek için oldukça önemli ve sağlıklı bir kaynaktır. (Cengiz Çandar da 1983 yılında yayınlanan Ortadoğu Çıkmazı adlı kitabında bu rapora değinmişti.) Raporda anlatılan mantık oldukça ilginçtir. Israel Shahak'ın da vurguladığı gibi, rapor, İsrail devlet aygıtının tüm Ortadoğu'yu kapsayan bir fetih stratejisi güttüğünü ortaya koymaktadır. Ancak "fetih"in başlamasından önce, gidilecek uzun bir yol vardır. Önce, hedef olarak seçilen ülkelerin parçalanması hedeflenmektedir. Etnik ve dini yönden karmakarışık bir yapıya sahip olan hedef ülkelerin İsrail'in de katkısıyla bölünüp-parçalanması öngörülmektedir. Bu, klasik böl ve yönet (divide et impera) yönteminin İsrail versiyonudur. Yinon, söze Ortadoğu'daki devletlerin kolayca parçalanabilecek bir yapıya sahip olduklarını vurgulayarak girer: Müslüman Arap alemi, buralarda yaşayan insanların dilek ve arzuları hiç dikkate alınmadan yabancılar tarafından bir araya getirilmiş, iskambil kağıtlarından yapılma geçici bir ev gibidir. Keyfi olarak 19 devlete bölünmüştür. Herbiri birbirine düşman azınlıklardan ve etnik gruplardan oluşturulmuştur. Dolayısıyla bugün her Müslüman Arap devleti, içten etnik toplumsal çöküntü tehdidi altındadır; bazılarında iç savaş başlamıştır bile.47 Peki böylesine karışık bir Ortadoğu'da İsrail'in stratejisi ne olacaktır? Bu konuda, Shahak'ın sözleriyle, rapor özet olarak aşağıdaki senaryoları anlatmaktadır: ... Lübnan zaten fiilen var olan beş bölgeye bölünecektir. Bu bölgeler, bir Maruni-Hıristiyan bölgeyi, bir Müslüman bölgesini, bir Dürzi Bölgesi'ni ve bir Şii bölgesiyle Haddad'ın milisleri aracılığıyla İsrail'in denetimi altındaki bölgeyi içerecektir. Daha sonra sıra, Suriye ve Irak'ın etnik ve mezhebi temeller üzerine bölünme- sine gelecektir. Suriye'nin, kıyısında bir Alevi devleti, Halep bölgesinde bir Sünni devleti, Şam'da bir başka Sünni devleti ve Golan, Hauran ve Kuzey Ürdün'de bir Dürzi devletine bölünmesi öngörülüyor. Projede, Irak'ın da Basra çevresinde güneyde bir Şii devleti, kuzeyde Musul çevresinde bir Kürt bölgesi, ortada Bağdat çevresinde bir sünni devleti olarak üçe bölünmesi hedefleniyor... Lübnan'ın beş bölgeye bölünmesi, Mısır, Suriye, Irak ve Arap Yarımadası dahil bütün Arap alemi için işarettir ve o yolda da ilerlenmektedir. Sonradan Suriye ve Irak'ın da Lübnan'da olduğu gibi etnik ve dini bakımdan ayrı ayrı bölgelere bölünmesi İsrail'in, uzun vadede Doğu cephesindeki birinci hedefidir. Kısa vadedeki hedefi ise bu devletlerin askeri gücünün dağılmasıdır... Suriye, etnik ve dini yapısına uygun olarak, bugünkü Lübnan'da olduğu gibi çeşitli devletlere ayrılacaktır. Böylece kıyıda bir Şii Alevi devleti, Halep bölgesinde Sünni devleti, Şam'da buna düşman başka bir Sünni devleti ve Havran, Kuzey Ürdün ve belki bizim Golan'da bir Dürzi devleti. Böyle bir devlet uzun vadede bölgede barış ve güvenliğin garantisi olacaktır ve bu hedef bugün artık erişebileceğimiz kadar yakındır.... İktidardaki güçlü askeri rejim dışında Suriye'nin, temelde Lübnan'dan hiçbir farkı yoktur. Bugün Suriye'de Sünni çoğunluk ile iktidardaki Alevi azınlık (nüfusun yalnızca % 12'si) arasında sürmekte olan iç savaş, ülkedeki sorunun dev boyutlarını gözler önüne sermektedir... Irak bir yandan petrol bakımından zengin, öte yandan da içte bölük pörçük bir ülke olarak, İsrail İçin sağlam bir hedef olmaya adaydır. Irak'ın bölünmesi bizim için Suriye'nin bölünmesinden çok daha önemlidir... Irak, çoğunluğun Şii, yönetici azınlığın ise Sünni olmasına karşın özde komşularından farklı olmayan bir ülkedir. Nüfusun % 65'nin iktidara hiçbir siyasi katılımı yoktur. İktidar, % 20'lik bir seçkin tabakanın elindedir. Ayrıca, kuzeyde büyük bir Kürt azınlık vardır. İktidardaki rejimin elinden, ordu ve petrol gelirleri alındığında Irak'ın gelecekteki durumu, Lübnan'ın geçmişteki durumundan farklı olmayacaktır.... Irak etnik ve mezhebi temeller üzerine bölünecektir; kuzeyde bir Kürt Devleti; ortada bir Sünni ve güneyde Şii devleti.48 Görüldüğü gibi, "İsrail İçin Strateji"de, Lübnan'ın bölünmesinin Irak ve Suriye için de bir örnek olduğu ve bu iki ülkenin de Lübnan gibi bir iç savaş yaşayarak parçalanacağı söyleniyor. Ne ilginç değil mi?... 1982 yılında yazılmış olan bu raporda geçen "Irak'ın bölünmesi" hedefi, bugün nerdeyse gerçekleşmiştir. Raporda Irak'ın kuzeyde bir Kürt Devleti, ortada Sünni, güneyde ise Şii Devletleri olarak üçe bölüneceği öngörülmektedir. Ve bugün Irak gerçekten de fiilen bu tarife göre bölünmüş durumdadır!... Körfez Savaşı'nı izleyen gelişmeler, 36. paralelin kuzeyinde bir Kürt Devleti, 32. paralelin güneyinde ise Bağdat'tan bağımsız bir Şii bölgesi oluşturma yolundadır. Bu parçalanmanın mimarı ise ABD'dir, yani tüm Ortadoğu politikasını İsrail'e endekslemiş olan süper güç, Yahudi Devleti'nin en büyük dostu!... Peki Suriye acaba raporda belirtilen bölünme sürecine girmiş midir?... Şu anda Türkiye'den bakıldığında böyle bir tablo gözükmüyor. Ancak, anlaşılan, Kudüs'ten bakanlar olayı daha farklı değerlendiriyorlar: Türkiye'nin İsrail'e en yakın gazetecisi olan Sedat Sertoğlu, "üst düzey bir İsrailli ile yaptığı görüşme"yi köşesinde anlatırken "Hafız Esad sonrası Suriye'nin parçalanma olasılığı üzerinde duruluyor. Yugoslavya örnek gösteriliyor... Bunu söyleyen de Suriye uzmanı bir İsrailli idi" diye yazmıştı.49 Evet görünürde "Suriye'nin parçalanması" ile ilgili bir işaret yoktur, ama "İsrailli uzman"lar, Sertoğlu gibi yakın dostlarına ufukta böyle bir parçalanmanın gözüktüğünü fısıldayabilmektedirler. Bu, İsrail'in Suriye'nin parçalanması konusuyla oldukça yakın ilgilendiği anlamına gelmez mi sizce? Bu yakından ilgilenme; yönlendirme, provoke etme boyutunu da içeriyor olabilir mi?... Her neyse, sonuçta bunu ister "tesadüf" olarak yorumlayın, ister İsrail'in stratejisinin adım adım ilerlediği şeklinde yorumlayın, Oded Yinon'un yazdıkları doğru çıkmaktadır ve Sertoğlu'nun İsrailli dostuna bakarsak, Suriye'nin parçalanması ile daha da doğru çıkacaktır. "İsrail İçin Strateji"de yalnızca Suriye ve Irak değil, Vaadedilmiş Topraklar'ın üstündeki başka ülkelerde değerlendirilmektedir. Örneğin Mısır, İsrail devlet aygıtının parçalama içgüdüsünden nasibini alan ülkelerden biridir: Bugünkü iç siyasal görünümüyle Mısır tam bir ölüdür; hele hele, Müslüman ve Hıristiyan alemleri arasındaki gitgide derinleşen uçurumu da göz önüne alırsak, bu daha da doğrudur. Mısır'ı farklı coğrafi bölgelere ayırmak, İsrail'in 1980'lerde batı cephesinde güttüğü başlıca siyasi hedefidir... İsrail uzun vadede, ekonomik açıdan olsun, enerji rezervi olarak olsun, stratejik öneme sahip olan Sina üzerinde denetimi yeniden sağlamak için doğrudan veya dolaylı harekete geçmek zorunda kalacaktır. Mısır içteki sorunları nedeniyle askeri stratejik bir sorun yaratmamaktadır. Dolayısıyla, 1967 Savaşı sonrasındaki yerine itilebilir.50 Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Rapor, İsrail'in 1980'lerde batı cephesinde güttüğü başlıca siyasi hedef'in Mısır'ı parçalamak olduğunu bildirmektedir. Oysa bilindiği gibi, İsrail ile Mısır 1978 yılında Camp David barış anlaşmasını imzalamışlar ve sözde dost olmuşlardı. Ancak görülmektedir ki, İsrail devlet aygıtı Mısır'a hiç de dost gözüyle bakmamakta, bu ülkenin parçalanmasını hesaplamaktadırlar. Parçalanma ile hedeflenen sonuç da önemlidir: Mısır'ı 1967 Savaşı (Altı Gün Savaşı) sonrasındaki sınırına itmek, yani Sina yarımadasını yeniden işgal etmek. Ya da bir başka deyişle, Nil'e ulaşmak...
  10. "ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'ndeki temel amacı neydi? Türkiye'nin bu projede yeri neresi? İsrail küresel imparatorluğunu mu kuruyor? Büyük Ortadoğu Projesi'nin tüm maksatlarını, iktisadi, siyasi ve dini taraflarını tespit ve tahlil etmek gerek... Gelecekte memleketimizi bekleyen tehlikeler ve ABD, İsrail ile Türkiye arasında meydana gelebilecek ihtilaflar, değişen haritalar ve Büyük Savaş. İsrail, mazlumu oynayarak geldiği bugünlerde Ortadoğu'yu kan gölüne nasıl çevirdi? Mısır İmparatorluğunu, Almanya'yı mazlumu oynayarak nasıl çökertti? İsrail, Tevrata göre: M. Tevrat'ın Tekvin kitabının 15. Bab'ında ise şöyle yazmaktadır: O günde Rab, Abraham'la ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim. Bir başka M. Tevrat ayeti yine aynı haritayı çizer: O zaman Rab bütün milletleri önünüzden kovacak ve sizden büyük ve kuvvetli milletlerin mülkünü alacaksınız. Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak, sınırınız çölden ve Lübnandan, ırmaktan, Fırat ırmağından garp denizine kadar olacaktır. Önünüzde kimse duramayacak, Allahınız Rab size söylediği gibi, dehşetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır.42 Bu uğurda BOP projesini hayata geçirmek İsrail için olmazsa olmazdır... EMPERYAL İHTİRASLARIN ODAĞINDAKİ ORTADOĞU Yüzbaşı Dreyfus ve Theodor Herzl Fransız ordusunda yüzbaşı rütbesine kadar yükselen, Yahudi asıllı bir sanayici ailenin oğlu olan Alfred Dreyfus; 1855 yılında Mulhouse’de doğar. Yüksek tahsilini bitirdikten sonra orduya katılır. Kısa sürede terfi eden genç Dreyfus Fransız Genel Kurmay Başkanlığında oldukça itibarlı bir göreve atanır. Çöp tenekesinde bulunan bir yazıdan yola çıkılarak Yzb. Dreyfus Fransız ordusuna ait gizli belgeleri Almanlara vermekle suçlanır. Dreyfus’un Almanya hesabına casuslukla suçlanması ile tam oniki yıl sürecek ve Fransız kamuoyunu ikiye bölecek bir dava başlar. 1894 Aralık ayında başlayan mahkemeye çıkarılan Dreyfus bir takım hayali belgelerle suçlanır. Mahkeme görmediği belge ve sözlü bilgilere dayanarak Alfred Dreyfus’un rütbelerini geri alarak onu Fransız Guyanası’ndaki Şeytan Adasına sürgün eder. Tarih Eylül 1899. Bu dava bütün dünyada geniş yankılar uyandırır. Fransa kamuoyu Dreyfusçular ve Dreyfusçu olmayanlar olarak ikiye bölünür. Jakobenler bile davanın bir tarafında yer alır. Ünlü yazar Emile Zola koyu bir Dreyfus taraftarı olarak ateşli konuşmalar yapar. Basına Dreyfusa komplo kurulduğu yönünde makaleler yazar. Dreyfusçular onun Yahudi asıllı bir Fransız olmasından dolayı bu muameleye reva görüldüğü inancındadırlar. Kısacası Dreyfus mağdurdur. Der Judenstaat–Yahudi Devleti Mağduru oynamak için seçilmiş bir aktör müdür Dreyfus? Buna hayır demek mümkün değil. Olayların Kronolojik gelişimi bütün dünyada bir Yahudi Davasına dikkatleri çekmiştir bile. (Dikkatlerinizi hiç yoktan mağdur edilen ve mazlumu oynayan bizim aktörlere çekmek istiyorum. Haksız yere hapis yattıktan sonra halk kahramanı unvanına kavuşan ve daha sonra olmadık olaylarla elde edilen imtiyazlar. Sonrasında sahneye konulan hiç de hesapta olmayan oyunlar. Bunu bir düşünün!) Nihayet kamuoyu baskıları sonuç verir Fransız Adalet Bakanlığı davanın yeniden görülmesine karar verir. Temmuz 1906’da dava Dreyfus’un aklanarak beraat etmesiyle sonuçlanır. Alfred Dreyfus rütbesi dahil bütün haklarını geri alır. Birinci Dünya Savaşına katılır. Fransa’nın en büyük nişanı olan “Legion d’honneur” ile taltif edilir. Yarbay rütbesiyle ordudan emekli olur. Bu olay Theodor Herzl’i çok etkilemiştir. Kendisi bir anda Dreyfus olayı ile dünyanın dört bir yanında yükselen Yahudi milliyetçiliğinin önderi olacaktır. O şimdi yasaklanan Yahudilikle ilgili bütün değerlerin yeniden ortaya çıkmasının en ateşli savunucusudur. Herzl “Der Jundestaat” (Yahudi Devleti’nin Yeniden Doğuşu) adlı kitabı kaleme alır. Kısa zamanda bir doktrin olan kitap bütün dünyadaki Yahudilerin başucu kitabı olacaktır. Arz–ı Mev’ud Herzl’e göre savunduğu bütün değerler ancak Antik İsrailoğullarının kutsal kabul ettiği topraklar üzerinde bir Yahudi devletinin kurulmasıyla yeniden elde edilebilecektir. Bunun için arkasına aldığı zengin ve güçlü dünya Yahudilerini kullanarak İngiltere, Fransa, Çarlık Rusya’sı, ABD, Avusturya–Macaristan İmparatorluğu ile temasa geçer. Bu çabaları sonucunda 1897 yılında Basel’de ilk “Siyonist Kongre”yi toplar. Dünya Yahudileri T. Herzl’in başkanlığında ilk defa organize olarak bir araya gelmişlerdir. Bu kongrede alınan kararlar sonucunda Nil’den Fırat’a Büyük İsrail Devletinin (Arz–ı Mev’ud) kurulması kararlaştırılır. Bu topraklar Devlet–i Ali Osman’a aittir.
  11. ben sizi gayet iyi anlıyorum emin olun... ama siz beni anlamıyorsunuz anlaşılan... birileri sorunu sivriltiyor diyorsunuz buna ne denir bilirmisiniz, eskiden kalma bir alışkanlık vardır bazı insanlarda "misafir gelecek diye tozu halı altına süpürmek..." tozu saklamak ama ortadan kaldırmamak, başkalarını ve kendimizi kandırmaktan başka ne işe yarar? bir insan ahlaksızca birşey yapıyorsa, topluma ihanet ediyor, yalan konuşuyor, insanları kandırıyorsa bunu deşifre etmekmi gerekir yoksa üstünü örtüp hiç öyle birşey yokmuş gibi yapmakmı gerekir? din istismarı bu toplumun en önemli sorunudur, malesef Türkiye'nin gelişememesinde "din" kasıtlı olarak birileri tarafından kullanılmıştır... hem makam, hem mevki için, hemde uşaklık ettikleri emperyalistlere hizmet etmek için din en başta olmak üzere bir çok değer kullanılıyor, toplum baskı altına itiliyor aynı zamanda paralel olarak bütün ahlaksızlıklar gizli olarak yapılıyor "herşey gibiymiş gibi" gösteriliyor... Çocuklar uyuşturucuya alışıyor, sokaklar güvensizleşiyor, eğitim yozlaşıyor, sanat yozlaşıyor, insanlar bayağılaşıyor ama nerede bir sorun varsa onun üzerini örtmeye alışmış bir millet olarak sorunları ortadan kaldırmak yerine "yokmuş gibi" yapmayı tercih ediyoruz... bir kişi ister müslüman olsun ister hristiyan olsun yada hiç bir şeye inanmasın eğer toplumu aldatıyorsa bu onun vitrine koyduğu sahte yüze aldanmayı gerektirmez tarikatler zarar görecek diye tarikatlerin içinde olan her türlü ahlaksızlık örtbas edilir, oysa inancıma göre Allah dürüstlüğü sever hiç kimsenin yaptığı yanlışı doğruymuş gibi göstermemizi istemez... hele hele sırf dindarmış gibi diye... asla... neden bana dokunuyor biliyormusunuz, inanç çok manevi bişey çok temiz, sadece kalbe ait, insan içinden dua ederken bir başkası onu duymasada Allah'ın duyduğunu bilir, o kadar özeldir, iki kişi arasındaki aşk gibi özel ve güzel bu aşkı kirletmemek lazım heleki dünyasal menfaatler için kirletiliyorsa çok yazık... herşey ilahi aşkla başlar benim gözümde ilahi aşklada biter... bu kadar özel bir şeyi maddi herhangi birşey ile kıyaslamak yada onu reklam etmek samimiyetsizliktir... özel değildir...
  12. leylam balığın düzeldimi canım, yoksa şiire başladında daha betermi oldu yoksa kafasını suyun üstünemi çıkarıyor boğulmak için... bendede var balık, cam temizleyen balıklardan bir tane var çok korkak ya onun korkularını nasıl giderebilirim bi yardımcı olsanız? birde kendini kamufle ediyorum sanıyor yapışıyor bir yerlere elimizi oynatsak yer yarılsa içine giricek gibi yapıyor çok tırsak... ama diğerleri çok alıştı odaya girince hepsi cama yapışıyor hele yem kutusunu alınca deli gibi suyun üzerine çıkıyorlar...
  13. minex, prenses, artos, marcus, onları uzun zamandır göremiyorum eğer buralara uğrarlarsa selam olsun... bu arada cyranoda kayıp uzun zamandır farkındamısınız, ya bir eksik var diyorum... sonunda buldum Cyrano kayıp nerelerde olabilir? inşallah onunda hayatında herşey yolundadır pek geçinemesekte merak ettim umarım iyidir.
  14. vah vaaaah ya, pek bi üzüldüm bugün sizin için banyo ısıtıcıları sizi hiç farkında olamadan yıllarca banyolarını ısıtmışlar bunun farkına yıllar sonra sayemde vardılar, üzülme Leylacım biran önce hesabını sor sizinkilere kalma öyle çelişkilerde, onlarda bunun farkına varsınlar ve yaptıklarından dolayı pişman olsunlar... artık sizi kimse ısıtıcı olarak kullanamaz... evet dostum, yıllar sonra bu gerçekle yüzleşmek senin için pek kolay olmamıştır bundan eminim ama metanetli ol şekerim, herşey biz insanlar için... ahh ahh bu anneler ve babalar hep bizi kullanırlardı zaten bakkalamı gidilcek, kömürmü çıkartılıcak, banyomu ısıtılacak bence bu olayda ne idüğü belirsiz olaylar zincirine halka olsun zaten başka şansın yok canım, yılları geri saramazsın kabullen Diloşum sen bir banyo ısıtıcısıydın itiraf et kurtul...
  15. o zaman sıradaki şarkı sana gelsin... hiçbirşeyde gözüm yok, hiç kimse söylüyor
  16. çok haklısınız bu söylediklerinizde neleri kullananlar var değilmi? gerçi siz birşeye alınmış gibisiniz, siz neden takıldınız ki buna? dini vitrine koyanlar utansın... evet genel bir sorun, insanlar doğal, oldukları gibi olamıyorlar hep maske hep maske... hep birşeyin üstünü örtmek için kullanılan değerler... ama beni en çok dinin kullanılması rahatsız ediyor buna hem üzülüyorum, hem kızıyorum canımı acıtıyor, inanç bu şekilde kullanılmamalı diyorum... yani ben Allah'a olan kişisel imanın çıkar kapısı yapılmasından dolayı tiksinti duyuyorum... diğerlerindende rahatsız oluyorum her türlü maske beni rahatsız ediyor, dostunda düşmanında yüzünü görmek isterim, maskesini değil... neyse o olsun bende ne olduğunu bileyim ona göre hazırlanayım... dost gibi görünüp düşmanca satmasın diyorum... bilmem anlatabiliyormuyum?
  17. O benim uzmanım parapsikoloğum bu durumda nicki, Dilo-psiko-analiz-medyum
  18. Ayşegül çiçek getirdim sana nasılsın canım Ayşegülüm özledim seni...
  19. ama ben seni ağlatmak istemedim ki seni bir yerlere götürürken buralarada getireceğini bilsem daha beterini yollarım ama biliyorum ancak burada buluşuyoruz... şükür kavuşturana
  20. Leylam hoşbuldum seni görmek ne kadar güzel... iyiyim Allaha şükür sende iyimisin? sorma yahu, şimdiki banyolar nankör yerleri cilalıyorsun seni yere vuruyor beaa yok yok nerede o eski atalarımızın yaşadığı çadır evler, obalar, sobalar, çıtırdayan odunlar... hamamlarda bozuldu zaten Diloşum hakkatten de haklısın yaww dimek babacın yolardı saçlarını, seni banyoyu ısıtmak için kullanmışlar yıllarca, üzgünüm dost acı söylermiş bunu söylemek zorundayım, ya ya o sobalar ne güzeldi heleki dışarıda kar yağıyorsa üzerinede kestane koymuşsan, çıtır çıtır ediyorsa kömür baca kor gibi kıpkırmızı olurdu sıcaktan, kedi gibi arkasına minder koyar kıvrılır yatardık... ahh ahh gene geldiler soldan soldan...
  21. barba_ra alakasızmı oldu,
  22. o cd den bende aldım, çok süper şarkılar çalıyor gıı, bestekarı kim aceba
  23. Diloş ve BlackCADY ikisinin avatarı güzel...
  24. kazıkları karıştırdım ayol,

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.