Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

sardunyam

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sardunyam tarafından postalanan herşey

  1. evet canım ya bunun yüzünden dişlerim sağlam... bi işide nizamıyla yapamıyor ki? seni oralarda bırakmasında bildiği bişey varsa oda mirasına konmaktır bilesin...
  2. dur ya aç karnına gülemiyorum midem sırtıma yapıştı, sen körlüğe sebep oluyon, ben kelliğe he? aynı zamanda fodulda olmasınlar... canem, canına kastınmı var? kel, kör bide fodulmu olmak istiyon...
  3. seni maldivlerde bırakıp geldimi bu torun torbacık, ya bi işide doğru düzgün yapsa senin bu torun dişimi kırıcam yani...
  4. de get zevksiz cadı
  5. ceeeeeeeeeeeeeeeeeee
  6. ne kaçıcaz haww, sen dedin önce bir çık bakalım meydane, arzı endamını görelim...
  7. ne kaçıcaz haww, sen dedin önce bir çık bakalım meydane, arzı endamını görelim...
  8. buda sana PENCEREMDEN GÖRÜNMEYEN Çamagacina Duman renkli ve kocaman bir karganin Kumlu dalgin kanatlari ardindan Denizin derinliklerine açilan Akdeniz günesinde çürümüs ahsap Ve kuytu yosunlara çalan teknenin Reçine kokusuyla tanidigim Çamagacina Bol sisli bir kisin ormanindan Karli gelin telleri tasiyan Gümüsten yapraklarla örtülü Uysal ve uzun boynunu bahçelerin Ve benim topragima egmis Gülümserken bir eskiya rüzgarin Söküp uzaklara götürdügü Çamagacina Bir aksamüstü kaybolusu Penceremin daracik sahnesini Lacivert ve kadife ve kesin Birinci perdesiyle kapayan Günlerimi çok eski bir oyunun Gözgözü görmeyen karanliginda Ortaçag panayir soytarilarinin Küt ve kivircik sakallariyla Durmadan dekor degistirdikleri Öfkeli araliginda birakan Çamagacina Simdi rüzgar geçiyor penceremden Gövdemin kuruyan kavalini Kirmizi türkülerle donatarak Senin ormanindan sayisiz agaç Ve düslerimde bembeyaz yikadigim Teninden coskun sular geçiyor Kapilip sürüklenen irmaga Kiyilarin danteline aliskin Ellerim birden ulasiyor Çamagacina Öperken yapraklarini aciyla kisik Sesli kuslar bakirlayan yüzünün Bahçesinde yedigim visnelerinin Kabina sigmaz sevinci ve tutku Yirtarken demirden kusagini Agir bir isçi gibi ölümün Beni yasamanin kavgasina Yarista bir tay gibi firlatan Çamagacina Seni bir çok daha görmek için Dallarina basip yaylandigim Siiri katiksiz dolambaçsiz Bir önsöz olsun diye yazdigim Senin adinla karistirip Adini yüregimin canina Kazidigim ve simdi bir aksamüstü Penceremden ansizin görünmeyen
  9. Hayalayna isimli bir şairin şiiri, daha doğrusu takma adı bu, çok güzel değilmi?
  10. hodri meydan hadi çıkalım ama önce sen çık bi bakalım
  11. O’Yok ‘O’ yok, Bir yalnızlığı yaşarım, Sonsuzluk kadar derin, Kıyamete kadar.......... ................Sürecek gibi/ Öyle bir boşluk........./ki, Nefes bile alamıyorum, ..................../Sarhoşum. Tıpkı Orhan Veli’nin dediği, O rakı şişesinde........ki, ......................Balık gibiyim. Ne çöp çekecek halim/....var, Ne sevgi üzerine kumar, ......................Oynayabilirim, Yalnızca nefes alan..............? ....................Ruhunu yitirmiş/ Çıplak bir beden gibiyim. Oynadığım yaşam kumarını, ................Çoktan yitirmişim/ Üstüne yetmezmiş gibi, Sevda kumarında......../aşkımı, ..............................Yitirmişim, Öyle bir talih ki, ........................Hem aşk da, Hem harbi kumarda, .....................Kaybetmişim.
  12. Şarkı söyleyen kadınlar Yürekleri sığ bir denizdir ne gemiler gelir de geçerken hevesleri kursaklarında oturuverirler karaya ne mal’a telaşları vardır ne mülk’e gezseler ya ülke ülke hayat aşkın bittiği yerde sonlanır masumiyet dudaklarında en gizli hazinelerini krallardan saklar bir inada bir murada aksini bulur pespaye çirkin surat korsanlara verirler saçları dolaşık bahtları karışık yavrulu yavrusuz yürüyen duran oturan kalkan lakin illa ki şarkı söyleyen kadınlar umudun seher meltemi gibi yaz sabahlarına sıcacık uyanırlar bu kışta bitecek nasılsa dönecek gök yüzümüze telaşlı kırlangıçlar adam olmanın birinci kuralını diyivereyim mi sizlere yaşamaktan bir netice çıkartmak istiyorsanız ‘’O’’ kadınları dinleyiniz sonra yüreğinize sorunuz masallarınızın kahramanlarını anne anne sözleri kulaklarınızda çınlayacaktır hatıralarınızı öldürdüğünüz gecelerin sabaha ulaştığı anlarda güvercinlere ekmek ufalayan menekşe gözlü kızınızın kırmızı başlıklı şapkasını çalacak diye peşine düştüğünüz hain kurdun yüreğini yumuşatabilecek güç kadife seslerindedir ah o kadınların şarkı söyleyen kadınlar geçip gittiler dünyamızdan uzun zamandır suskun şiirler yazıyorlar hayata dair ve artık gülmüyorlar oysa karıncanın kalbi kararınca güneşe doğru yürür ağır aksak kafası karışsa da ayakları karışmaz yol onu doğru yuvasına götürür çekirdek kabuğu taşır kendiyle yarışır bakmaz ardına zalimlerin zalimliklerini vurmalı birileri yüzlerine yüzlerine zamanın kırbacı şaklarken daha bir hızla yüzlerimize hayallerimizden koşarak gelen çocukluğumuz tutunur eteklerine uzun topuklu papuçlarından düşmüşlerdi henüz gençlik varken yanaklarında sonrası malum hatıratlar herkesle beraber yaşanmışlık şarkı söyleyen kadınlar tanıyorum ak pak bütün güzellikleriyle karşımda şimdi saçlarına düşen aklara inat rüzgarlara karşı duruyorlar uzun zamandır susuyorlar
  13. Elim sende Yalnızlık düşlerin bittiği yerde başlar kumsalda oynayan çocuk kumdan kaleleri köpüklü dalgaların nasılda yıkıverdiğini çok geçmez kırk yılın sonunda anlar günlerdir mıh gibi bıraktığın yerdeyim küçük penceresinden kuşbakışı yürek atlasa uçacak uzansa tutacak dahası ısrarla lodosa verdi gözlerindeki incileri tek tek bunca gördüğü hakikat yalana döndü körlük bir sebeptir aldırma aşk başka bir şey sahilde gemi gemide kaptan dümende kızı gözlerinde muhteşem dudakları kadının anlattı ağladı ağladı anlattı parçaladı ağları kırıldı ne kadar kabuğu varsa denizin o dakika haykırdı ayrılık yer gök kırmızı aşk ise bir hiçti oysa ilan etmekti aşk duyurmaktı sesini kıyıda köşede kalmış küçük bir kirpinin kirpiklerindeki ölüm hissini anlatmak oy gurban içmeyen bilmez nasıl yaktığını bu zehrin sen sustuğunda kal konuştuğun anları seveyim elim sendeli sevdalar yaramaz bana öyle ben avuçlarımdakine bakarım ölüde olsa ve hesapsız kitapsız aşklardansa gece yarılarında hesabını verebileceğim ayrılıklara sarılırım kaç kahır uyandırır sağdan sola yatırır sen bilmezsin
  14. Kırlangıç yuvası Gitme ömrünü tükettiğin beyaz badanalı evlerin çirkin suratlı adamlarına inat cezalandır sensizliğin en koyusuyla bir başına kalsın Halikarnas’da mehtabın yüreğini denize düşürmüş küçük bir çocuk ve bütün şairler ona ağlasın güleç yüzlü çenebaz erken hayat hokkabazı gözlerini en çok onları seviyorum çocukluğumun omzuna binemediği bana onları al baba diyecekken tam kaybolmuş camdan rengarenk bilyelerine benziyorlar dedim ya bırak hesabını kader görsün ne kadar yüksekte olsa da iskambil kağıtlarından yapılan kırlangıç yuvası evinin camlarına yasladığın başını çevir gök yüzüne bak teker teker dönüyorlar gidenler huzursuz aldanma yollara tetik aşka düşer gibi düşmez gitme sen kırlangıç değilsin dönemezsin bakarsın bir haber getirir ak güvercin kanatlarında gülücükler ölmemiştir aşk mal mülk gider bilmiyorsun sevgilim küçüksün büyüyen korkudan yalnızca gözlerin unutma her sene bu mevsim kırlangıçların sevişme mevsimidir gitme sen kırlangıç değilsin dönemeyebilirsin
  15. Şiirciniz geldi hanıııııııım, çok güzel şiirlerim var... Üşüme Kimse anlamıyor mezarım hazır yıllardır yüreğimde eski evlerin yandığını bilmiyorlar çocukluğumdan telaşlıydım sonrası hikaye dilime şiir düştüğünde anladım hakikati yalnızlık varken beş para etmiyormuş aşk sattım olmadı aldım olmadı çoğaldı azalmadı bezirganlar çerçi toplar atlas kumaş geniş yayvan mavi deniz lolipop şeker gırla hayat yüreğim dar yağmur düşerken camına deniz gören evinin öyle bir sallandı ki dünya içinde titreyen yüreğimin biliyorum adım gibi seninde gamzelerin var bu inadın yüzünden gülmüyor bana hayat saklısı makbuldür en acıyan yanlarında gülün zannediyorum ki böyle bir ilk bahar sabahında bir yürekten diğerine geçerken gelecek ölüm ruhumun gölgesinde duvar ısıtan mumun alevi seyrine daldığım can evimin orta yerinde aklımı rüzgara kaptırmış kader diyip geçerken titremelerime havadan atladı kaçınca kantarın topuzu düşünemedim kalkmayı oturduğum yerden üşüdüm al diyor başını çek git bu dünyadan topla tasını tarağını ne varın vardı da ne yokun yok uzanan ellerime boşluğu dolduran Rab toplasan şiirlerimi eni konu üç beş kitap sığar sığmaz bilir bilmez hayallerini sınıyorsun bunca günü geceye devşirdin de ne geçti eline anca bir mazlumun aynalarını kırıyorsun
  16. Ay tutulması Akıl oyunları bunlar giden yalnızca tenin kokun ardında kaldı sahile inmedi hiç bir çocuk ve deniz görmedi yüzyıllardır güvercinler kurumuş dudaklara merhem çöllerde harami sizin aşk dediğiniz eylem biz kargatulumba gelenlerden çok yağmurlarla gidenleri severiz yalancı da olsa hakikat güneşin ardında kalandı geceye ay tutulur biz tutulmayız
  17. hangi hançeri paslandırmaz kınına inat kırkında içine düşen su bil ki dipsiz kuyuların koynunda sabah akşam ışık bekleyen adam tam da düş görme zamanı uyanıp ayın suretinden kanayan bir yaraya baktı büktü boynunu söğüdün dalı zeytinin ağacı meyvesinden önce karardı ey ecelin saatini kuran Tanrı bütün hesapları sen mi yaptın bizim için bu tiktak’ların arasında nasıl uyunur ruhumuzu açığa çıkartan geceye bak başından sonuna huzursuz korkak dersin ki ‘’Ey insanlar ben sizin Rabbinizim’’ bilmediğimizi mi sanıyorsun… sukut ikrardan gelmez mi… ağaç içten çürür ve ayakta ölür en yücesi çınarların bu hep böyledir sabi sübyan bir çocuk gibi aşk gelir eteklerine yapışır rüzgarlarla mağrur düşman çatlatan endamına hasret gülüşlerine takılır kalır sonra aklım canım candan ötem cancağızım ayaklarının altına düşen zarif bir hayat ikramımdır…
  18. Dünyada bir ağaç gibi mevsim mevsim değişiyor yaprakları... Yani biz... Ne kadar güzel anlatmışsın İğdem... Yapraklar birbirine benziyor ama her bahar yenileri geliyor, eskiyenleri gidiyor... İnsanlar türlü ağaçların türlü yaprakları gibi kimi aynı tür, kimi başka... Ve dökülüyoruz günü geldiğince usulca... Düşen bir yaprak görürsen beni hatırla demiştin... Biliyorsun seni ben ilkbaharda sevmiştim... Her sonbahar gelişinde, sarı sarı yapraklarla Kuru dallar arasında, sen gelirsin aklıma...
  19. buralardayım yani İstanbuldayım Cadım
  20. ben demedimmi unutur diye, işte unuttu Rapunzel... kendisini halen genç sanıyor... Cadım, gençlik iksirleriylen ancak 99 gösteriyo, asıl yaşı 350
  21. mersi canım, uydudan tespit edilirsek sana selam ederiz...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.