Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

hakikad

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    75
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    3

hakikad tarafından postalanan herşey

  1. Gerekçe bu konuda bilginin yeterli olmadığımıdır? Söz konusu bilgi ise bilgi somuttur. Asıl metafizik bilgiler kulaktan duymadır. Zira ne gözlem, ne de deney kaynaklıdır.
  2. Politika kardeş epey sıralamışsın. Hacca ne zaman gidiyorsun? Veya fikirlerin zikire dönüştüğünden haberin var mı? Dahası inanç ve ideolojilerin insanlık tarihinde oluk gibi kan akıttığından da haberin var mı?
  3. Yok kardeşim allak mallak, arapların uydurması. "yaratmak, yaratılmak" ta arapların uydurması. Madde sonsuzluktan geldi sonsuzlukça devam edecek. Bilimsel bilgiler bunu gösteriyor.
  4. Bunu belki milyon defa sordunuz, milyon kez cevap verdik. Bindiğiniz dalı kesiyorsunuz. Dediğiniz o yaratıcı nasıl oluştu? Kendi kendini mi imal etti? İstediğiniz kadar cariyeyi nikahsız kullanabilirsiniz diyen yaratıcı mı olurmuş?
  5. Bu parazitler, siz islam sempatizanlarının omuzlarında yükselmektedir. Sizler olmasanız, bunlara ilk basamak olacak insanlar da kalmayacaktır. Dinlerin ve ideoelojilerin hepsi, bilimsel olanın tam karşıtlarıdırlar. Kuralları bilimin önüne set çekmiştir. Din ve ideolojilerin hangi kuralına değinirsen değin, mutlaka bilime karşıt olmuştur. Denemesi bedava. Tartışalım.
  6. Evet, bu cümlen görünüşte bilimsel ama, aklımızı doğadaki olgu ve olaylar dışında işletirsek, her ürettiğimiz bilgi(!) gerçek dışı, uydurma olacaktır. Zira ölçüsüz olacaktır. Üretilen bilgiye ölçü olacak; sadece ve sadece maddedir. Maddeyi(bilimin ilgi alanı), ölçü olarak almazsak eğer, her şey kişinin sallaması ve uydurması olacaktır.
  7. Biat, insanın fikir ve zikir olarak bir başkasına (tanrı, insan vs.) tabi olmasıdır. Yani beynini, dolayısıyla kişiliğini bir başkasına kiraya verme, düşünsel teslim olma anlamındadır. O insan, biat edip tabi olduğu insanın/tanrının, kendisinden daha doğru düşündüğünü, daha çok şeyler bildiğini kabul ettiğinden istisnasız teslim olmuştur. Halbuki, bilinen her şey, tarihte insanların bildiklerinin toplamı kadardır. Bunun dışında BİLİNEN başka bir şey yoktur. Ancak ve ancak gözlemi yapılmayan, uydurulan bilgiler(!) vardır. Uydurulan bilgilerin, tarihte ne gözlemi yapılmış ne de doğru olduğu kanıtlanmıştır. Yani, yanlış bilgilerdir. Bilginin doğruluğu, o bilginin gerçek olanla, yani doğadaki olgu ve olaylarla örtüşmesiyle dir. Doğadaki olgu ve olaylar dışında her hangi bir bilgi üretemezsiniz. Üretirseniz eğer, sallama, uydurma, yalan, hurafe ve iftira olacaktır. En önemlisi de, ne gözlemlenebilir/rastlanabilir ne de ispatlanabilir olacaktır. İspatlanaMAyacaktır zira, doğada/evrende öyle bir olgu ve olay olmayacaktır. Bunu deneyebilirsiniz. Mutlaka çok zorlanacak hatta olmayanları söylemek zorunda kalacaksınızdır. Gerçek bilgi, eğer, tarihte insanların olgu ve olaylardan edindikleri bilgi ise, bunu herkes kaynaklardan rahatça öğrenebilir. Gerçek bilginin özelliği, bilimsel olması ve onunla ilgili bilgilerin, bir biri ile örtüşmesidir. Öğrenmek için, bir kişiye, yada tanrıya biat etmek gerekmeyecektir. Zira biat edilen kişinin veya tanrının bildikleri ancak bilgi tarihinde bilinen kadardır. Dikkat edilirse, bilinenlerden daha fazla bildiğini iddia eden kişi veya tanrının bilgileri ancak, yukarıda belirtildiği gibi doğada hiç bir belirtisi olmayan sallama bilgilerdir. Bu nedenle, BİAT ETMEYELİM, İNANMAYALIM, BİLELİM, SORGULAYALIM, ÖĞRENELİM.
  8. İnsanlar tarafından derilere, tahtalara yazılan kitapları tekrardan "acaba insanlar tarafından mı yazıldı" diye irdelemek, tartışmaya açmak bir akıl tutulmasıdır.
  9. hakikad

    Evrensel-İnsan'a Sorular..

    Çok sevdiğim dostum EVRENSEL İNSAN, ışıklar içinde uyu. Ne güzel insandın sen...
  10. Gayet basit ben anladım. Sen de anlamaya gayret göster. İşte.. Kısaltayım; "Namaz" kelimesi Kuranda yok çünkü Arapça değil Farsça. Namaz'ın karşılığı Arapça "Salat" kelimesi var. Salat'ın kelime anlamı da dua etmek. Anlamayacak bir şey yok.
  11. Mademki bir "varlık" vardır. Bu varlığın toplamı evreni oluşturur. Varlığın var olması, değişimini gerektirir. Değişim, hareketlilik, dinamizmin özü olan doğum ve ölümdür. Böyle bir değişim olmadığında hayat durur. "var" olmaz. Zira durağan varlığı düşünemeyiz, olmaz, olamaz. Tüm varlıklar gibi var olan insanın da, diğer varlıklar gibi bir doğum ve ölüm süreci vardır. Bu süreç tüm maddenin özünde vardır. Doğar(oluşum), Yaşar(gelişim), ve ölür(dönüşüm) şeklinde evrilir. Bu süreç, evrenin "maddenin devinimi" yasasıdır. Her maddenin dinamizminde vardır. İstem dışıdır, kaçınılmazdır. İnsanın var olması, yaşaması diğer maddeseller gibi elinde değildir.
  12. El kadar bir şey okusalar anlayacaklar belki. Ama okumak adetleri değil.
  13. @Doğrular, Gerçekten de sorgulamadan öğrenilemez. Ama sorgulamak nasıl olmalı? Sence, herkes sağlıklı olarak sorgulayabiliyor mu? Mesela senin "oku" emrini sorgulayalım. Oku derken, neyin okunulması istenmiş? Eğer samimi bir sorgulama varsa, hemen "oku"dan sonra gelen isteklere bir bakmak lazım. Bilim mi okumak öneriliyor, yoksa o dönemdeki sosyal kabuller mi? Sadece bunu bile sağlıklı(samimi) sorgulayabilirsek, artık sağlıklı sorgulama özelliğini kazanmış oluruz. "Sorgulama"yı üstün körü geçmememiz gerek. Çoook önemli ve ilkeli olmalı. Bütün herkes sorgulama yaptığını iddia etmiyor mu? Mesela Galileo "dünya yuvarlaktır, boşlukta döner" derken sorgulamış, ama "kablumbağa üzerinde durur" diyen çoğunluk ta sorgulamış. Değil mi? Hatta o çoğunluk sağlıklı sorgulamalarından o kadar eminler ki; Galileo'yu yanlışından(!) dolayı ömür boyu zindanlarda çürütmüşler. Bu nedenle %99 ezberlerimiz olan değerlerimizi sağlıklı sorgulamalıyız. Son cümlende de "yargılamak haddimize değildir" diyerek sorgulama(yargılama) önerini çürütmüş, engellemişsin.
  14. Tıbbi akıl hastaları haricinde, herkeste akıl ve fikir en az bizler kadar vardır. Ancak akıl ve fikirlerinde var olan değişik kültürleri nedeniyle, bizim kültürümüze benzemezler. Bizler gibi yaşamaz, bizler gibi düşünmezler. Bundan dolayı onların akıl ve fikirlerini kabullenemez, yok sayarız. Haksızlıktır.
  15. İnanç nedir ki? Birisinden duymuş inanmışlardır mutlak.
  16. Doğru çok bahseder. Hele de ona zevce ayarlamak için memurdur sanki. Gözünün kestiği senindir diye çoğu yerde bahseder.
  17. Aslında konu çok basit ama iletişim kuramıyoruz. Yazıyı renklendirmene bile gerek yok. Senin sorun şu; "yaşam şekilleri aynı (veya yapılan iş). Eğer farklı yaratılmış olmasa idi insanın ayak tabanı farklı olmazdı. Zira yaşam aynı.." Bunun başka bir anlam varmı? Yok... Ben de diyorum ki; hayır yaşamlar aksine çok farklı ilkel de olsa ev yaşam düzeni var. Yaşamları ağaçta geçmiyor. Her işini yürüyerek yaptığı için ve düzenli yaşamda evrilmiştir. Neyse ben burada kesiyorum. İletişim kuramıyoruz. Zorlamaya gerek yok.
  18. Şimdi "aynı iş" ile "ayni yaşantı" farklıdır tartışmasına girmeyelim. Yazımdaki diğer bilgiler (hep ayni yapı konusu) dikkatini çekti mi?
  19. Cevaplar veriliyor ama ön yargı ile yola çıkıldığında kabullenmek imkansız gibi. Dürüstçe cevaptan bahsediliyor. Peki yukarıda sorulan şu soru dürüstçe mi? "Maymunlar ve yerli kabileler milyonlarca yıl aynı şekilde yaşıyorlar." Aynı mı? Bence hiç te öyle değil. Tam aksine maymunlar günlerinin çoğunu ağaçlarda korunma/beslenme için tutunarak geçiriyorlar. Ama insanlar kabile olarak yaşasa dahi maymunlara çok farklı yaşamları var. İlkel de olsa ev hayatı yaşamı var. Ağaçlarda ve yerde yaşam ayaklarda/ellerde değişime yol açıyor. Bunu soran arkadaşımız yapıştırdığı resime bakarak canlıların ortak yapılarını hiç mi fark etmiyor. Tırnaklardan, parmak sayılarından deri ve hücre yapılarından tut ta sadece ayaklarda yüzlerce benzerlikler var. Yaratılışçılar şu dürüstçe soruyu hiç kendilerine soruyor mu? Yaratan neden hep ortak yapılar kullanmış? Başka tür ortak olmayan yapılaştırmaya gücü yetmemiş mi?
  20. hakikad

    Darbe Girişimi

    Tüm hesaplar darbe içinde darbe olarak yapıldı ve devam ediyor.
  21. @@secondbab, Bazı insanlar vardır ki, yaşam amaçları üzüm yemek değil bağcı dövmektir. Bağda üzümler varken, bağcı da üzüm ikram ederken, neden üzüm yemeyelim de bağcıyı dövelim? Dünyada 7 milyar insan var 7 milyarı da farklı düşünür. Tam aynısını düşünen insan yoktur. Farklı düşünüyorsun diye onlara sayıştırma hakkımız kesinlikle yoktur. Eğer bunu kendisinde hak gören varsa, peşinen kendisine de sayıştırmayı kabullenmiş demektir. Zira insan hakları herkesedir. Ayrıca insan hakları da farklı düşünenlere sayıştırma hakkı vermez. @@democrossian arkadaşımıza ben de katlıyorum. Eğer sağlıklı, irdeleyerek, sorgulayarak okusa idin sen de katılacaktın. Sen sadece söylenilenlere inanıyorsun, biz ise bilgileri bilmek için öğreniyoruz. Bilmekle inanmak farklı şeylerdir. İnanmak, bir başka kişinin söylediğine biat, bilmek ise deney ve gözlemler sonucu edinilen bilgilerdir. Deney ve gözlem sonucu edinilen bilgiler bilimsel bilgilerdir. Bence @@democrossian arkadaşımızın söylediklerine sayıştırmak amacı gütmeden, koşulsuz, önyargısız bir kez daha oku. Mesela arkadaşımız hemen pat diye maymunlardan doğduğumuzu söylemiyor yazılarında. Binlerce yıl içersininde evrilerek, bir kaç ara formlardan da geçerek bu hale geldiğimizi söylüyor. Bilimsel bulgularda neanderthal insanlar var ara form olarak. Sorgulamayan insan düşünemeyen insandır. Başkalarının düşüncesiyle güdülerek yaşarlar.
  22. Birey bilincini kazanamamış insanlara biat ettirip onları sömürmenin en iyi yolu onları cezalandırıp(korkutmak) veya ödüllendirmektir. Bilinç kazanan birey sorgulayarak dayatmaların altındaki niyeti çok çabuk keşfeder. İnançlıların öncesiz başlangıç, son ve yaratma buluşları bunlar. Bilimde son, başlangıç ve yaratma yoktur. Herşey ama her şey evrilerek sonsuzlukça önce nicel sonra nitel değişikliğe uğrar. Bu bir bilimsel kanundur. Ayrıca hiç bir şey yoktan var vardan da yok olmaz. "Her şeyin bir yaratıcısı var" tezi; bindiği dalı kesmak gibidir. O "yaratıcı" da her şey gibi sorgulanacaktır bu teze göre. Ben bu kadar yani basit az ve öz cevaplayabildim. Teşekkürler.
  23. Güzel sorular. Keşke tüm insanlar sizin gibi sorgulamacı olsa. İnsan olabilmenin, başkalarının beynini kullanarak yaşamamanın bir duruşudur sorgulamak. Ben de 1. sorudan başlayarak aklımın yettiği kadar cevaplayayım. Aile içinde olsun, toplum içinde olsun fıtratımızda olan baskı uygulama fiili, yani benim düşündüğüm gibi, benim yaşadığım gibi yaşayacaksın özelliğimizden dolayı dayatmayı çok severiz. Din ve töreler böyledir. Gerektiğinde bu ön yargılarımız bizi ölmeye öldürmeye bile zorluyor. Birey olarak her kesin kendi kabulleriyle yaşaması demokratlığını kabullenmemiz kolay gözükmüyor. Ben şahsen bu gelişmeyi, sürece yani kültürel evrimleşmeye bağlıyorum. Bu da muktedirlerin kendi rahatlarını ve varlıklarını koruma amaçlı, oluşturdukları kuralları din dolayısı ile tanrıya atfederek bir tür dayatması. Orta çağda çok zeki ve filozof insanlar haricinde cahil toplumun sorgulamasız kabulleri sonucu. Önce namaz kılarak tanrıya teslimiyet, korkudan dolayı biat ve koşulsuz itaat. Aynı korkuyla o dönemde kralların önünde de korkudan secdeye yatılırdı veya rükuya. Tanrı ve kral tarafından verilecek cezalar zaten ezilen halka istediklerini yaptıran otorite.. Kölecilik şekil değiştirerek günümüzde de var. Şimdilerde efendilerin önünde el bağlamıyormuyuz? İnsanlar bilinçlenip Birey bilincini oluşturmadığı sürece birilerine itaatten kurtulamayacaklar. Elbette orta çağın köleciliği yani insan sömürüsü daha da acımasız olacak. İnsanlar alınıp satılacak. Dinler ve töreler bu açıdan çok benzeşiyorlar. 124 bin peygamber tabiki bir inanç. İnanan, ay'ın ikiye bölünüp her bir parçasının dünyadaki dağın bir tarafına düştüğüne de inanıyor. Ortalama 70 yıl yaşayan bir insan için 124 bin peygamber nerdeyse her yıla bir peygamber düşüyor insanlık tarihinde. İnançla bilgi biribirine alternatif olgular. Birinin yükseldiği yerde diğerisi dibe vuruyor. İnsanları bölüp parçalayıp biribirine düşman edebilmenin formüllerinden din en başta geliyor. Sonra da etnisite, kültürel ve ideolojik farklılaşmak. Bu etmenleri, değerleri terkederek insan(lık) yararına olanın peşine düşen toplumlar kalkınıyorlar. Ama bu değerleri baş tacı edip bayraklaştıran toplumlarda kavga, döğüş eksik olmuyor. Tüm mesele; "benim doğrum en yücedir" kabulü. Veya "Sen ise doğrunla toplumu yozlaştırıp, ahlaksızlaştırıyorsun" düşüncesi. Devam edecek...
  24. Okuyanlar için sadece düşüneceği anket şıkları: A ) "İnancımızı kullanananların artık tuzağına düşmeyelim." (başka bir inanca yönlendirilmeyelim) B ) Bilimsel bilgi haricinde, hiç bir inancın tuzağına düşmeyelim. (bilimsel bilgi edinmek inanç değildir.) C ) Tarihte tüm kavgaların, tüm akan kanların sebebi inançlardır. (ideolojiler de dahil) Bulacağınız yanlış ve doğrular, sorgulama başarınıza göre bir veya birkaçı olabilir. Not: Bir inanç yada ideolojinin içinden yüzlerce binlerce farklı inanç çıkıyor. Bilimsel bilginin farklı doğrusu olmaz. Olgusal gözleme göre yanlışlanamayan doğrudur.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.