Biat, insanın fikir ve zikir olarak bir başkasına (tanrı, insan vs.) tabi olmasıdır.
Yani beynini, dolayısıyla kişiliğini bir başkasına kiraya verme, düşünsel teslim olma anlamındadır.
O insan, biat edip tabi olduğu insanın/tanrının, kendisinden daha doğru düşündüğünü, daha çok şeyler bildiğini kabul ettiğinden istisnasız teslim olmuştur.
Halbuki, bilinen her şey, tarihte insanların bildiklerinin toplamı kadardır. Bunun dışında BİLİNEN başka bir şey yoktur.
Ancak ve ancak gözlemi yapılmayan, uydurulan bilgiler(!) vardır. Uydurulan bilgilerin, tarihte ne gözlemi yapılmış ne de doğru olduğu kanıtlanmıştır. Yani, yanlış bilgilerdir.
Bilginin doğruluğu, o bilginin gerçek olanla, yani doğadaki olgu ve olaylarla örtüşmesiyle dir.
Doğadaki olgu ve olaylar dışında her hangi bir bilgi üretemezsiniz.
Üretirseniz eğer, sallama, uydurma, yalan, hurafe ve iftira olacaktır. En önemlisi de, ne gözlemlenebilir/rastlanabilir ne de ispatlanabilir olacaktır.
İspatlanaMAyacaktır zira, doğada/evrende öyle bir olgu ve olay olmayacaktır. Bunu deneyebilirsiniz. Mutlaka çok zorlanacak hatta olmayanları söylemek zorunda kalacaksınızdır.
Gerçek bilgi, eğer, tarihte insanların olgu ve olaylardan edindikleri bilgi ise, bunu herkes kaynaklardan rahatça öğrenebilir.
Gerçek bilginin özelliği, bilimsel olması ve onunla ilgili bilgilerin, bir biri ile örtüşmesidir.
Öğrenmek için, bir kişiye, yada tanrıya biat etmek gerekmeyecektir. Zira biat edilen kişinin veya tanrının bildikleri ancak bilgi tarihinde bilinen kadardır.
Dikkat edilirse, bilinenlerden daha fazla bildiğini iddia eden kişi veya tanrının bilgileri ancak, yukarıda belirtildiği gibi doğada hiç bir belirtisi olmayan sallama bilgilerdir.
Bu nedenle, BİAT ETMEYELİM, İNANMAYALIM, BİLELİM, SORGULAYALIM, ÖĞRENELİM.