Buzulkuşu tarafından postalanan herşey
-
askı
Paltar veya başka şeyler asmaya mahsus alet. Başlıca gelin odasında süs İçin asılan şeyler, perde, zar, çiçek vesaire, donanma. Hediye ve peşkeş makamında yeni binaya veya araba atlarına yahut adamlara asılan kumaş vesaire. Asılmaya mahsus şey, talik olunan madde, avize. Korumak veya muhafaza olunmak için meyve vesaire hevengi. Pantolonu omuzdan asılı tutmaya mahsus bağ. Başa sallandırılır zincirli mücevherat.
-
asker
Sıravi harbi kullukçu. Silahlı adamlar destesi; koşun. Harbi adam, harbi hizmette olan adam, umumiyetle harbi hizmetçi.
-
asil
Asıllı, necabetli, asıl necabet sahibi, necip.
-
asi
İsyancı, kıyamcı, kozgalancı, galeyancı. Günahkâr.
-
asır
100 yıllık devir. Devir, zaman, vakit, çağ. Herhangi bir cihetten seciyevi olan devir. İkindi vakti, akşamüstü.
-
asıl
Esas, temel, özül, benevre. Menba, çıkış, başlangıç. Hakikat, gerçeklik, doğruluk. Suret yahut tercüme olmayan, ilk hâlinde olan yazı, orijinal. Hakikaten, ne türlü lazımsa o türlü, bir şeyin en yakşı numunesini, idealini temsil eden, hakiki. Başlıca, esas, en mühim. Hakikaten, gerçekten. Nesil, soy, nesep, menşe. En birinci, en köhne, ilk. Halis, saf, temiz, katışıksız. Mahz, hemin, lap.
-
asayiş
Emin amanlık, dinçlik, sakitlik, nizam ve kaide. İstirahat. Rahatlık.
-
asansör
Çok mertebeli binalarda, kuyularda adam ve yük kaldırıp düşürmek için makine, götürge.
-
asalet
Asıllı, asil nesepli olma. Zadegânlık. Alicenaplık, neciplik, necabet, mertlik, safkalplilik, sahavet, alicenap hareket. Zariflik, incelik, kaşenklik, güzellik.
-
arzu
Bir şeyin olmasını yürekten isteme; istek, dilek, emel, hasret. Dahilî ihtiyaç, heves, meyil.
- arz etmek
-
artmak
Miktarca, ölçüce vs. çoğalmak; bol olmak, üste gelmek. Türeyip çoğalmak. Şiddetlenmek, güçlenmek. Yayılmak, intişar tapmak, muhkemlenmek, güçlenmek. Terakki etmek, ilerlemek, yükselmek, büyümek, kâmilleşmek, artıp büyümek.
-
artırmak
Miktarını, çekisini çoğaltmak; hacmini, sahasını büyütmek. İlave etmek, üstüne gelmek. Güçlendirmek, şiddetlendirmek. Yükseltmek. Büyütmek, şişirtmek, mübalağa etmek. Yakşılaştırmak, tekmilleştirmek, yükseltmek.
-
artık
Çok, çoklu, hayli, oldukça, çoklu miktarda. Üstün, ileri, yakın, kıymetli, yüksek. Lazım olduğundan çok, gereksiz, lüzumsuz. Üstelik. Bütün ihtiyaç temin olunduktan sonra artık kalan şey, kalık. Bir işin başlamış olduğunu, yahut olup bittiğini bildirir. Daha, bundan ilave. Bundan böyle. Lüzumsuz, yersiz.
-
artı
Üstegel: Toplama amelini veya kemiyetin müspetliğini gösteren işare (+). İki rakamın toplandığını göstermek için onların arasında işletilir. Hayır.
-
art
Arka, dal. Bir şeyin arka, dal tarafı, gerisi, geri tarafta olan yer. Başlanmış bir şeyin devamı, dalı, mabadı, sonu.
-
arsız
Arı, hayası olmayan; hayasız, utanmaz; sırtık, yüzlü.
-
arsa
Saha: Muayyen maksat için ayrılan ve sathı metrekarelerle ölçülen yer.
-
arpa
Adeten, yazlık tahıl bitkisi. Kızıldan ya gümüşten kayrılan, formca arpa denine benzeyen, lakin hacimce ondan büyük olan zergerlik mamulatı. Para, rüşvet.
-
armut
Almurut, nak: Alt tarafı yumru, saplak tarafı ise gittikçe inceleşen şirin meyve ve bu meyvenin ağacı.
-
armağan
Hediye, bahşiş, pay, savgat, tuhfe.
-
arkadaş
Kömek, kömekçi. Yoldaş, tomdaş, dost.
-
arka
İnsanın, hayvanın dalı, küreği, beli. Bir şeyin dal tarafı, geri tarafı. Muharebe hattının dal tarafında, gerisinde olan yer (cephe mukabili). Kömek, havadar, dayak, himayeci.
-
ark
Tarlaya, bostana vs. su akıtmak için açılan yol, arna, kanal.
-
arife
Bayramdan evvelki gün, bayram akşamı. Herhangi bir hadiseden kabakki vakit.