Buzulkuşu
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
311 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf Kritikleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm Kritikleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Buzulkuşu tarafından postalanan herşey
-
Vedalaşıp ayrılanda deyilir.
-
Bütün kâinatın yegâne yaratıcısı ve idare edeni: Yaradan, Tanrı, Rab.
-
Terkibinde çoklu nişasta ve şeker olan (buğday, patates vs.) mahsullerden damıtma yolu ile alınan alışkan mayi. Öz terkibinde hidrojen atomu ile oksijen atomu birleşmeleri olan bir sıra uzvi birleşmelerin adı.
-
Birini tebrik etmek için veya bir şeyi beğenme ifadesi olarak el çalmak. Tebrik etmek. Çok beğenmek, tariflemek, tam razılığını izhar etmek.
-
Birini tebrik için veya bir şeyi beğenme ifadesi olarak el çalma. Ahsent, aferin, merhaba. Şifahi edebiyatta necip, hayırhah dileği ifade eden ve muayyen merasimlerle bağlı arzuları bildiren söyleme.
-
Herhangi bir ilim sahasında mütehassıs olan adam. İlimli, bilikli, malumatlı, çok okumuş.
-
Odlanmak, alevlenmek, od tutup yanmak. Şiddetle yanmak. Alev renginde parlamak, alev gibi al kırmızı renge çalıp parıldamak. Kızarmak. Öğreşmek, verdiş etmek, âdet etmek. Ünsiyet bağlamak, ısınışmak, öğreşmek. Dadanmak, öğreşmek. Ehlileşmek, ele öğrenmek, ısınışmak.
-
Ocağı alıştırmak için gözüne yahut semaverin odluğuna koyulan yongu vs. Alışmış, verdiş olmuş, öğreşmiş.
-
İktibas: Bir sözü, cümleyi veya fikri aynıyla veya mazmunca başkasının eserinden alma, götürme. Alınma söz: Başka dilden alınmış söz.
-
«Almak»tan meçhul. Söylenilen bir sözü öz hesabına götürüp tez pert olmak, incimek, sınmak, müteessir olmak.
-
Hassas: Çok tez tesirlenen, müteessir olan, rikkatli.
-
Yazmış, talih, kısmet, kader.
-
Yüzün saç ile kaş arasında olan ön hissesi. Bir şeyin ön tarafı.
-
Saklamak: Gitmesine, ileri hareketine mani olmak, kabağını kesmek, dayandırmak. Bir yerde kalmağa, durmağa mecbur etmek. Sözünü, işini vs. devam ettirmeye koymamak, yarımcık kesmek.
-
Derk etmek: Objektif âlemin kanuna uygunluklarını başa düşmek, aklen kavramak.
-
Elifba: Bir dilde işlenen ve muayyen kaidede sıralanan harflerin mecmusu. Elifbayı öğreten kitap. En basit, en sade, hamıya malum olan şey.
-
«Size de selam olsun!» (Selamunaleyküme cevap ifadesi.)
-
Bir iş görmek, yahut şey kayırmak için işletilen tekniki vasıta. Musiki sesleri çıkarmak için hususi cihaz. Herhangi maksadı elde etmek için vasıta.
-
Kâinat, dünya, yeryüzü. Dünya ve onda olan bütün varlık, mevcudat, insanlar; tabiat. Kâinatın, tabiatın herhangi bir sahası, kısmı. Mefhumlar, hisler, teessürat, tasavvurlar, heyecanlar muhiti. Halk, cemaat, el, bütün adamlar, insanlar. Herhangi alametlerine göre birleşmiş insan cemiyeti, ictimai muhit. İnsanların ictimai pişe, medeniyet, maişet vs. cihetten götürülen ayrıca bir kısmı, tabakası, sınıfı, grubu. İnsanların muayyen faaliyet sahası. Muhit. Çok meraklı, cazibeli, dikkati celbeden, zevk ve neşe veren, temaşalı, özüne mahsus güzelliği olan şey hakkında deyilir ve başka keyfiyet bildirir.
-
Kasten yayındırmak, başını tavlamak, yoldan çıkarmak. Yalan danışmak, aslı olmayan bir şeyi doğru bir şey gibi göstermek. Sözünün üstünde durmamak, vaadini yerine yetirmemek, vaadini bozmak. Hıyanet etmek (erine, avradına, yoldaşına).
-
Hileye uymak, yalan vaatlere uymak, yalan sözü doğru saymak, baştan çıkmak. Ümidi boşa çıkmak, yanılmak.
-
Jips: Ak veya sarı renkli mineral; kireç (yandırılıp hurdalanmışı dikinti materyali gibi heykeltıraşlıkta, cerrahlıkta işletilir). Sınmış, çıkmış sümükleri bitiştirmek ve bedenin zedelenmiş hissesinin hareketsizliğini temin etmek için hemin mineralden düzeltilen muhkem sargı. Aşık oyununda aşığın bir yüzü, tohan yüzün arka tarafı.
-
Aşağı düşmek, gödelmek, boyu kısalmak. İnmek, aşağı salınmak. Azalmak, zayıflamak, düşmek. Rütbede, vazifede küçülmek, hürmetten, nüfuzdan düşmek. Özünü alçaltmak, yaltaklanmak, izzetinefsini yitirmek.
-
Tevazukâr, tevazulu: Öz üstünlüğünü, meziyetlerini göze çarptırmayı, öz hizmetleri ile gurrelenmeyi sevmeyen, lokalıktan uzak olan, özünü sade aparan.