Archi tarafından postalanan herşey
-
Hz. Mehdi (as)'ın Çıkacağı Ortamın Özellikleri
Merhabalar, Mehdiyet Kuran genelinde yer alan bir konudur. 1) Allah Kuran'da İslam ahlakının yeryüzüne hakim olacağını müjdelemiştir. İslam ahlakının tüm dünyaya hakim olmasının Hz. Mehdi (as) vesilesiyle, bu yüyzılda olacağı hadislerde açıklanmıştır. Dolayısıyla İslam ahlakının hakimiyetini anlatan her ayet, Mehdiyeti anlatır. 2) Allah Hz. İsa (as)'ın yeniden dünyaya geleceğini ve tüm Kitap Ehli'nin Hz. İsa (as) vesilesiyle Müslüman olacağını söylemiştir. Tüm dünyaya İslam'ın hakim olduğu bu dönemde, hadislerde haber verildiği gibi, Hz. İsa (as) Hz. Mehdi (as)'ın veziri olacaktır. Dolayısıyla Hz. İsa (as)'ın gelişini müjdeleyen ayetler, aynı zamanda İslam ahlakının hakimiyetini ve Mehdiyeti de müjdelemektedir. 3) Allah Kuran'da Müslümanların birlik olmasını farz kılmıştır. Tarih boyunca Müslümanların hep bir lideri olmuştur. Ahir zamanda da Hz. Mehdi (as) Müslümanların manevi lideri olacaktır. Dolayısıyla Müslümanların birlik olmasını anlatan her ayet, Mehdiyeti anlatır. 4) Allah Kuran'da peygamberlerin hayatlarını anlatmıştır. Ve bu kıssalarda, akıl sahipleri için hikmetler olduğunu bildirmiştir. Her peygamber kendi devrinin mehdisidir. Dolayısıyla her peygamber kıssasında, içinde bulunduğumuz ahir zamana, yani Mehdiyete bakan işaretler vardır. 5) Tarih boyunca iyilik ve kötülük arasında, şeytanın taraftarlarıyla Hakkın tarafı arasında mücadele olmuştur. Ve bu mücadele Kuran'da kapsamlı olarak anlatılmıştır. Ahir zaman da deccaliyet ve mehdiyet arasında büyük bir mücadele yaşanmaktadır. Dolayısıyla bu mücadeleyi anlatan her ayette Mehdiyete işaretler vardır. Ayetler ve hadis açıklamalarını ayrıca eklerim. p.s.:democrossian ın bir süre sonra halis müslüman olacağını düşünüyorum, söylemedi demeyin, düşünen her insan Kuran'ın ne kadar açık olduğunu ve Allah'ın varlığını ispat eden delilleri rahatça anlayabilir. Fakat nefis her zaman aksini iddia eder. Allah inancı özgürlüğü kısıtlamaz tam tersi düşüncede boyut atlatır, perdeleri kaldırır ve daha net görmeyi sağlar.
-
Kuran-ı Kerim'de Evrim Teoirisi Var Mı? Mevlana'nın Bakış Açısı
Evrim teorisi hangi kanıtlarla bilimsel bir gerçektir? Mevlana o devirde hangi bilimsel çalışmaya dayandırmış olabilir? tamamen Allah aşkı, Allah'n yüceliğini ve doğum öncesi evreleri betimlemiştir. Darwin bile sonradan kendi teorisini ispatlayamamanın sancılarıyla gitmiştir. "Evrim teorisinin iddia ettiği senaryonun yaşanmamış olduğunun en açık göstergesi fosil kayıtlarıdır." Evrim teorisinin bilim dışı iddiasına göre bütün canlılar birbirlerinden türemişlerdir. Önceden var olan bir canlı türü, zamanla bir diğerine dönüşmüş ve bütün türler bu şekilde ortaya çıkmışlardır. Teoriye göre bu dönüşüm yüz milyonlarca yıl süren uzun bir zaman dilimini kapsamış ve kademe kademe ilerlemiştir. Bu durumda, iddia edilen uzun dönüşüm süreci içinde sayısız "ara türler"in oluşmuş ve yaşamış olmaları gerekir. Örneğin geçmişte, balık özelliklerini taşımalarına rağmen, bir yandan da bazı sürüngen özellikleri kazanmış olan yarı balık-yarı sürüngen canlılar yaşamış olmalıdır. Ya da sürüngen özelliklerini taşırken, bir yandan da bazı kuş özellikleri kazanmış sürüngen-kuşlar ortaya çıkmış olmalıdır. Bunlar, bir geçiş sürecinde oldukları için de, sakat, eksik, kusurlu canlılar olmalıdır. Evrimciler geçmişte yaşamış olduklarına inandıkları bu hayali varlıklara "ara-geçiş formu" adını verirler. Eğer gerçekten bu tür canlılar geçmişte yaşamışlarsa bunların sayılarının ve çeşitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca olması gerekir. Ve bu ucube canlıların kalıntılarına mutlaka fosil kayıtlarında rastlanması gerekir. Darwin, Türlerin Kökeni'nde bunu şöyle açıklamıştır: Eğer teorim doğruysa, türleri birbirine bağlayan sayısız ara-geçiş çeşitleri mutlaka yaşamış olmalıdır... Bunların yaşamış olduklarının kanıtları da sadece fosil kalıntıları arasında bulunabilir. (Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 179) Ancak bu satırları yazan Darwin, bu ara formların fosillerinin bir türlü bulunamadığının da farkındaydı. Bunun teorisi için büyük bir açmaz oluşturduğunu görüyordu. Bu yüzden, Türlerin Kökeni kitabının "Teorinin Zorlukları" (Difficulties on Theory) adlı bölümünde şöyle yazmıştı: Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz... Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır. (Charles Darwin, The Origin of Species, s. 172, 280)
-
Hz. Mehdi (as)'ın Çıkacağı Ortamın Özellikleri
Hz. Mehdi ve Hz. İsa'nın çıkış alametleri konusunda gerçekleşenler ve olmasını beklediklerimiz varken bu konuyu kestirip atmamak gerekir. Hz. Mehdi ve İsa şu anda yeryüzünde faaliyetteler ve bu yüzyılda tanık olacağız. Aşağıdaki alemetler Peygamberimizin hadislerinden ve diğer kitaplardan alıntıdır, bakıldığında o dönemde bildirilen pekçok olay gerçekleşmiş ve Mehdi çıkışına çok az bir süre kalmıştır. Hz Mehdi çıkış alametleri 1- Fitnelerin çoğalması 2-Hz.Mehdi çıkışından önce yaygın katliamlar,dünyanın her yerinde karışıklık ve kargaşa olması 3-Kadınlar ve çocukların dahi katledileceği fitneler 4-Ekonomik kriz (7 yıl sürecek 2007-2014) Hz. Yusuf dönemi kıssası Kuran'da bahsedilir. 5- Müslümanlara baskının artması 6-Mescid ve camilerin yıkılması 7-Haramların helal sayılması 8- Allah'ın açıkça inkar edilmesi 9-İran-Irak savaşı 10-Afganistan'ın işgali 11-Fırat'ın suyunun kesilmesi 13-Ramazan ayında ay ve güneş tutulmaları 14-Kuyruklu yıldızın doğması 15- Kabe baskını ve kabede kan akıtılması 17- Doğu tarafından bir ateşin görülmesi 18- 1979'da İstanbul'daki gemi patlaması 19- Sahte peygamberlerin çoğalması 20- Dinin şahsi çıkarlar için kullanılması 21- Güneşten bir alametin belirmesi 22- Büyük şehirlerin yok olması 23- Depremlerin çoğalması, yıldırım çarpmalarının artması 24-İki dişli kuyruklu yıldızın belirmesi 25- Uzayda insan eli biçiminde görüntü oluşması 26- Büyük sellerin olması 28- Kuş gribi,domuz gribi 29- Bağdat'n alevlerle yok edilmesi 30- Irak ordusunun çölde kaybolması, Irak parasının ortadan kalkması, Irak'ın yeniden yapılanması, Irak halkının Şam'a kuzeye kaçması, Irak halkının 3 fırkaya ayrılması 31- Irak ve Şam'a ambargo uygulanması, Şam'da çıkacak fitneler 32-Masum çocukların öldürülmesi
-
Hz. Mehdi (as)'ın Çıkacağı Ortamın Özellikleri
Kıyamet yaklaştığı zaman ve müminlerin kalbi; ölüm, açlık, fitneler, sünnetlerin kaybolması, bid'atlerin ortaya çıkması, emri bil maruf ve nehyi anıl münker (iyiliği emredip kötülükten menetme) imkanlarının kaybolması gibi sebeplerle zayıfladığı zaman benim evlatlarımdan Hz. Mehdi (as) ile Cenab-ı Hak sünnetleri ihya eder. Onun adalet ve bereketi ile müminlerin kalbi ferahlar, Acem (Arap olmayan) ve Arap milletleri arasında ülfet ve muhabbet yerleşir. Dünya herc-ü merc (fitne, dağınıklık) içinde kaldığında, fitneler zuhur ettiğinde, yollar kesildiğinde, bazıları bazısına hücum ettiğinde, büyük küçüğe merhamet etmediği, büyüğe vakarlı davranmadığında Allah, bu sırada onlardan adavetin kökünü kazıyarak dalalet kalelerini fethedecek ve evvelce benim ayakta tuttuğum gibi, ahir zamanında dini ayakta tutacak, önceden zulümle dolu olan dünyayı adaletle dolduracak birini (Hz. Mehdi) gönderecektir. Mağrib'de (batıda) karışıklıklar, fitneler ve korku olacak... Fitneler çoğalacak. Hiçbir tarafın ondan mahfuz kalmayacağı bir fitne zuhur edecek, bu fitne kaldığı yerden hemen başka bir tarafa yayılacak... Hz. Mehdi (as) çıkmadan önce, milletler arasında ticaret ve yollar kesilecek, insanlar arasında fitneler çoğalacaktır... Masum insanlar katloluncaya kadar Hz. Mehdi (as) çıkmayacak ve katliamlara yerde ve göktekiler, artık tahammül edemez bir hale geldiğinde zuhur edecektir... Alıntı: -Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, -Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri -El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar
-
Kuran-ı Kerim'de Evrim Teoirisi Var Mı? Mevlana'nın Bakış Açısı
Yiğit Bulut'tan güzel bir makale paylaşmak istedim.. http://haber.stargazete.com/yazar/darwinrastgele-varolus-cizgisinde-olmayan-bilim-insani-olamazmis-/yazi-781679
-
Uyumak Ve Yellenmek Abdesti Bozar mı
Merhabalar, Müşriklerin öldürülmesi ile ilgili ayetlerin anlamı şöyledir; Muhammed Suresi "artık kâfirlerle karşılaştığınız zaman onları güçsüz zayıf bırakıncaya kadar boyunlarına vurun" Tevbe Suresi, 5. "Böylece haram aylar çıktığı zaman artık müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün ve onları yakalayın ve onları muhasara edin (kuşatın). Gözetleme yerlerinin hepsine oturun (onları gözaltında tutun). Bundan sonra eğer tövbe ederlerse ve namaz kılar ve zekât verirlerse o takdirde onların yolunu serbest bırakın. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur, Rahîm'dir." Bu Allah'ın hükmü müslümanlara yapılan saldırılarda o dönemde savaşta Müslüman kadınların kesilmesi, karınlarının yarılması,çocuklarının boğulması, Müslüman hanımların ırzına geçilmesi gibi olaylarda Allah "onlara karşı kendinizi savunun" diyor ayette. Meşru savunma ayetleridir. Yoksa önünüze çıkan tüm müşrikleri gece gündüz kesin doğrayın anlamında değil. Bir saldırı olduğundan Müslümanlar ne yapacağına karar veremiyor Allah da "kendinizi savunun" diyor. "Tutuklayın, yakalayın, gerekirse öldürün" diyor Allah. Ayetin hükmü böyledir "Yapabiliyorsan tutukla" diyor Allah."Ve onları yakalayın" mümkünse yakalayın. "Onları muhasara edin" kuşatın etraflarını. "Gözetleme yerlerinin hepsine oturun" onları gözetleyin yani yakalamak için. Çünkü ani kalleş baskınlar yapıyorlar. "Onları gözaltında tutun" gözaltına alın tutabiliyorsanız "Bundan sonra eğer tövbe ederlerse" yani Allah bizi affetsin derlerse "namaz kılar ve zekât verirlerse" güven verici olmuş oluyor "o takdirde onların yolunu serbest bırakın." öldürmeyin o zaman diyor. Özetle Allah aşama aşama kendinizi savunun diyor. ‘Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar.’ (Yunus Suresi, 44)
-
Kuran-ı Kerim'de Evrim Teoirisi Var Mı? Mevlana'nın Bakış Açısı
Merhaba, Mevlana’nın sözleri Darwinist evrimci çerçeveden bakılınca farklı yorumlanmış : Ben cemadattandım… öldüm, yetişip gelişen bir varlık nebat oldum. Nebatken öldüm hayvan suretinde zuhur ettim. Hayvanlıktan da geçtim, hayvanken de öldüm de insan oldum. Artık ölüp de yok olmaktan ne korkayım. [Mevlana, Mesnevi, çev., Veled Çelebi İzbudak, cilt: III, beyit no: 3901-3902] (Cemadat: cansız varlıklar. Nebat: bitkiler) Mevlana burada doğum öncesi evreleri anlatmaktadır. Sözünün tamamını almazsak Mevlana'yı evrimci gibi göstermek mümkündür. Çünkü evrim teorisine göre topraktan geldik toprağa döneceğiz. Halbuki Sûfi Yolu'na göre insan olarak Allah'tan gelmişizdir ve gene Allah'a döneceğiz. Nitekim Mevlana yukarıdaki mısralarından sonra şöyle devam eder: Bir hamle daha edeyim, insanken öleyim de melekler alemine geçip kol kanat açayım. Melek olduktan sonra da ırmağa atlamak, melek sıfatını da terk etmek gerek. “Her şey fanidir, helak olur… ancak onun hakikati bakidir.” Bir kere daha melekken kurban olur da vehme gelmiyen yok mu… işte o olurum. Yok olurum, suretlerin hepsini terk ederim de erganun gibi “biz mutlaka geri dönenleriz, ona ulaşanlarız” derim. (Mevlana, Mesnevi, çev., Veled Çelebi İzbudak, cilt: III, beyit no: 3903-3906) Şöyle de ifade edebeliriz: Sufilere göre evrende ne var ise, insanda ondan bir parça vardır. Bu nedenle insan, bir yönüyle maddemsi, bir yönüyle bitkimsi, bir yönüyle hayvansı bir yönüyle şeytansı bir yönüle meleksi bir varlıktır. Ancak sûfîlere göre insanı insan yapan insanı diğer varlıklardan farklı ve üstün kılan, ruhunun “Rabbani bir nefha: İlahi bir nefes” oluşudur.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Evrimcilerin mutasyonla yeni bir türe çevirmeye çalıştıkları bahsedilen meyve sineklerinin acı sonu. Drosophila Evrimciler tarafından yapılan bütün "faydalı mutasyon oluşturma" çabaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Evrimciler de bu çaresizlikten kurtulmak için, çok hızlı ürediği ve mutasyona uğratılmasının kolay olduğunu düşündükleri, meyve sinekleri üzerinde onyıllarca mutasyon denemeleri yapmışlardır. Bu canlılar defalarca, olabilecek her türlü mutasyona uğratılmışlardır. Ancak sonuçta tek bir faydalı mutasyon dahi gözlemlenememiştir. Evrimci genetikçi Gordon Taylor, bazı evrimcilerin meyve sinekleri üzerindeki bu gereksiz ısrarlarını şöyle dile getirmiştir: "Bu çok çarpıcı ama bir o kadar da gözden kaçırılan bir gerçektir: Altmış yıldır dünyanın dört bir yanındaki genetikçiler evrimi kanıtlamak için meyve sinekleri yetiştiriyorlar. Ama hala bir türün, hatta tek bir enzimin bile ortaya çıkışını gözlemlemiş değiller." Bir başka araştırmacı olan Michael Pitman da, meyve sinekleri üzerindeki deneylerin başarısızlığını şu şekilde ifade etmiştir: Sayısız genetikçi meyve sineklerini nesiller boyunca sayısız mutasyona maruz bıraktılar. Peki sonuçta insan yapımı bir evrim mi ortaya çıktı? Maalesef hayır. Genetikçilerin yarattıkları canavarlardan sadece pek azı beslendikleri şişelerin dışında yaşamlarını sürdürebildiler. Pratikte mutasyona uğratılmış olan tüm sinekler ya öldüler, ya sakat ya da kısır oldular. Kısacası meyve sinekleri de diğer tüm canlılar gibi özel yaratılmış bir genetik bilgi (DNA) ye sahiptir ve bu genetik bilgi üzerinde meydana gelecek herhangi bir değişim de bu canlının yalnızca zarar görmesine yol açacaktır.
-
Kuran-ı Kerim'de Evrim Teoirisi Var Mı? Mevlana'nın Bakış Açısı
Selamlar, Kuran'da evrim yoktur daha önce de detaylı açıkladığım gibi, Kuran'da evrim vardır,açıklanmıştır diyenler bazı ayetleri evrimin karşılığı gibi gösterip yanılgıya düşmektedir. Evrim teorisi çok kabaca yaratılışın milyonlarca yıl boyunca tesadüflerle değişebileceğini öne sürmektedir ve bu konuda pekçok bilimsel çalışma yapılmasına sahte örnekler ortaya atılmasına rağmen ispatlanamamıştır. Bu teorinin arkasındaki gerçek başkadır. Fosiller canlıların evrimle değişmediğine dair günümüzde Allah'ın sebep kıldığı en kolay ulaşılabilir kanıttır. Ayet mealleri farklı olunca anlamlar da farklı algılanabilir, aşağıda Nahl suresi 75. ayet e ait farklı bir mealden bakıldığında çok farklı bir anlam çıkmaktadır. Bahsedilen kölelik kavramı ya da Arap dünyasının o dönemini yansıtan bir durum değil, ŞİRK konusunda önemli bir ayettir. Nahl -75-Allah, (Kendisi'ne ortak koştuğunuz ilahlar konusunda) hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile, tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz, böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi; bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah'ındır; fakat onların çoğu bilmezler.
-
ALLAH'I İnkar Etmek
Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkâr edenler ise, "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz. (Bakara Suresi, 26) Çevremizde gördüğümüz veya göremediğimiz birçok varlık, vicdanıyla ve aklıyla bakan her insan için bir iman hakikati olma özelliği taşır. Örneğin bahçedeki karınca, masadaki çiçek, sokaktaki veya evimizdeki kedi, köpek ya da kuş, vücudumuz, göklerdeki ve yerdeki düzen, yağmurun yağması, çevremizi sarıp bizi uzaydan gelen zararlı ışınlardan ve maddelerden koruyan atmosfer ile bunlar gibi daha niceleri Allah'ı tanımak isteyen her insan için birer iman hakikatidir. Dev bir yıldızın hayatı, büyük bir iman delili olabileceği gibi vücudumuzun herhangi bir organı da imana yönelten bir hakikat olabilir.
-
dua'lar kabul oluyor mu
İnsan hem nimetlere duyduğu istekten, hem de aceleci olduğundan ötürü nefsinin arzu ettiklerinin hemen gerçekleşmesini ister. İnsanın bu aceleciliği zaman zaman dualarına da yansıyabilir. Dua ettiği zaman hemen duasına karşılık verilmesini ister. Duasına karşılık alması biraz gecikirse "dua da ediyorum, ancak kabul edilmiyor" şeklinde çok yanlış bir serzenişte bulunabilir. Sabırsızlık, zamanla ümitsizliğe hatta duanın terkedilmesine kadar gider. Oysa mümin bilir ki, kendisi için neyin hayırlı olduğunu en iyi bilen Allah'tır. "... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz" (Bakara Suresi, 216) ayeti, insana bunu haber verir. Bu nedenle insan Allah'tan bir şeyi istediğinde, takdiri O'na bırakmalı, O'ndan her şartta razı olmuş bir biçimde sabırla beklemelidir. Belki dua ederek talep ettiği şey kendisine bir fayda sağlamayacaktır, o nedenle Allah bunu kendisine vermemektedir. Belki de o hayra ulaşması için belirli bir olgunluğa kavuşması, bunun için de bir süre eğitilmesi gerekmektedir. Belki Allah kendisine daha da hayırlı bir başka nimet verecektir, ama sabrını ve sadakatini denemektedir. Tüm bunlar dua eden insanın, duasında sabırlı ve kararlı olması, Allah'ın rahmetinden asla ümit kesmemesi gerektiğini göstermektedir. Nitekim Kuran'da, duada sabırlı olmaya özellikle dikkat çekilir: "Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu şüphesiz, huşu duyanların dışındakiler için ağır bir yüktür." (Bakara Suresi, 45) Dikkat çeken bir gerçek, diğer birçok ibadet gibi duanın da terk edilmiş bir gelenek olarak düşünüldüğüdür. Aslında bu düşüncenin gelişmesinin perde arkasında "Allah'tan bağımsız, kendi kendisine işleyen bir dünya" olabileceği telkini yatmaktadır. (Allah’ı tenzih ederiz) İnsanların büyük bir kısmı ister istemez yaşantılarının başlangıcından sonuna kadar tüm olayların kendilerinin ve çevrelerindeki insanların kontrolünde cereyan eden olaylar olduğunu düşünürler. Bu yüzden de ölümle burun buruna gelmeden ya da çok büyük bir felaketle karşılaşmadan Allah'a dua etme ihtiyacı duymazlar. Oysa bu büyük bir yanılgıdır. Dua, yaşamın geneline yayılacak başlıbaşına bir ibadettir. Duanın en önemli unsurlarından biri Allah'a olan kesin imandır. İnsan çaresiz kaldığı durumlarda Allah'ın varlığını ve kendisine sadece O'nun yardım edeceğini hiç şüphesiz bilir. Ancak insanın rahat zamanlarında da Allah'ın varlığını ve gücünün büyüklüğünü hissederek dua etmesi gerekmektedir. Yani Allah candan sevilir de, şahıs Allah’ı içten anarsa, Allah’ın varlığında erirse bir anlamda yani Allah’a kendini tam teslim ederse müthiş bir güç kazanmış olur. Bu nedenle insanların dualarında Allah'ın "esirgeyen ve bağışlayan" sıfatlarını düşünmeleri, ümit içinde dua etmeleri gerekir. Kişinin yapmış olduğu hata ve bu yüzden duyduğu vicdan azabı ne kadar büyük olsa da, Allah'ın affediciliğinden ümit kesmesine neden değildir. "... Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umudunu kesmez." (Yusuf Suresi, 87)
-
Kuran-ı Kerim'de Evrim Teoirisi Var Mı? Mevlana'nın Bakış Açısı
Bilimi de Allah yarattı ve dilediğine ilham etti, dileseydi canlılığın evrimini de yaratırdı buna sebep ve deliller de kılardı. ``Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz.`` (Yasin Suresi, 80) İnsanın teknolojiyi geliştirmesini sağlayan tüm şartlar olabilecek en ideal yapıda ve değerde yaratılmıştır. Allah, Kuran'da bu gerçeğe işaret eder ve ateşin malzemesinin özel olarak yaratıldığını şöyle haber verir: Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılışbiçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkca göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuşbir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir. (Hac Suresi, 5) Ayette bir insanın yaratılış aşamaları tarif edilmektedir bu evrim değildir. Birinci aşama olan toprak, insandaki temel mineralleri ve elementleri içeren hammaddedir. İkinci aşama ise bu elementlerin, anne karnındaki yumurtayı döllemek için gerekli yapıya ve genetik bilgiye sahip olan spermleri içeren ve Kuran'da karmaşık bir su tabiriyle tarif edilen menide biraraya gelmesidir. Kısacası insanın temel hammaddesi topraktır. Toprağın özü, bir damla menide o insanı meydana getirecek bir şekilde toplanmıştır. Ayette bu "su" aşamasının hemen ardından insanın ana karnındaki gelişim aşamaları belirtilmiştir. Oysa evrim teorisi, canlılığın sözde kendiliğinden suda başlamasından insanın ortaya çıkması arasında milyonlarca farazi aşama (ilk hücre, tek hücreliler, çok hücreliler, omurgasızlar, omurgalılar, sürüngenler, memeliler, primatlar vs. ve bunların sayısız ara aşamaları gibi) olduğunu var sayar. Ayetteki sıralamada ise hiçbir şekilde böyle bir mantık ve tarif olmadığı çok açıktır. İnsanın bir damla su halinden sonra alak haline geldiği bildirilmektedir. Dolayısıyla, çok açıktır ki ayette, insan türünün geçirdiği evrim aşamaları değil, tek bir insanın anne karnından önceki, anne karnındaki ve doğduktan sonra yaşlılığına kadar devam eden yaratılış aşamaları tarif edilmektedir.
-
Kuran-ı Kerim'de Evrim Teoirisi Var Mı? Mevlana'nın Bakış Açısı
Selamlar, Fosil kayıtlarıyla ilgili internet üzerinden pekçok örnek incelenebilir, bilim adamları yıllardır yaptıkları incelemelerde evrime delil olabilecek tek bir ara geçiş kaydı bulamamışlardır. ayrıca internet üzerinden tescilli kayıtlı olarak satışı da yapılıyor, alınıp da incelenebilir, günümüzde yaşayan pekçok hayvan ve bitkiyi birebir karşılaştırmak mümkün seçtiklerim aşağıdadır;
-
İsimsiz Albüm
-
ringa balığı
Şu albümden: İsimsiz Albüm
37 milyon yıllık kaya içinde ringa balığı fosili Günümüzdeki paleontolojik veriler, fosil kayıtlarının olağanüstü derecede zengin olduğunu göstermektedir. Bu zenginlik içinde evrimcilerin delil olarak kullanabilecekleri bir tane dahi fosil yoktur. Fosil kayıtlarının tamamı Yaratılış gerçeğini teyit etmekte, evrimi yalanlamaktadır. Resimde görülen ringa balığı fosili de evrimin geçersizliğini gözler önüne seren delillerden biridir. -
Kanatlı termit fosili
Şu albümden: İsimsiz Albüm
25 milyon yıllık amber içinde kanatlı termit fosili -
Kuran-ı Kerim'de Evrim Teoirisi Var Mı? Mevlana'nın Bakış Açısı
Selamlar, “Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir;” Müminun Suresi, 3 Allah bu ayetlerde müminlere durmaksızın Allah rızası için yaşamayı ve durmaksızın yorulmaya devam etmelerini emretmektedir. Müminler imanın verdiği şevk ile ayetin hükmü gereği Allah yolunda bir işi bitirince, hemen bir başka iş için yorulup çaba sarf etmeye devam ederler. Çünkü müminler için boş vakit diye bir kavram yoktur. Herşey kaderle yaratılmıştır, kaderde "Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık."(Kamer Suresi, 49) İnsanın aklı ve anlayışı, ancak Allah'ın kendisine öğrettiği kadarını kavramaya yeterlidir. Allah'ın dünya hayatında her insana verdiği görev yazılıdır bellidir,bunu yaşarız. Bilim adamları kendilerine verilen bilgi ilhamıyla görevlerini yerine getirir, çalışarak keşif yaparlar. Başka bir örnekle bu çağda heyecanla çok kısa zamanda gelmesini beklediğimiz Hz. Mehdi'nin üç önemli görevi vardır,birinci görevi, "materyalist ve ateist felsefeleri tamamen susturacak bir şekilde insanların imanlarını kazanmasına vesile olmak"tır: Doğadaki her canlı ve cansız varlığın bir görevi vardır: Örneğin Kuran'da dağların önemli bir jeolojik işlevine dikkat çekilmektedir: Ayette, dağların yeryüzündeki sarsıntıları önleyici özelliğinin olduğu haber verilmektedir. Kuran'ın indirildiği dönemde hiçbir insan tarafından bilinmeyen bu gerçek, günümüzde modern jeolojinin bulguları sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık... (Enbiya Suresi, 31) Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık? (Nebe Suresi, 6-7) Minicik bir arının da yaşam süresi boyunca görevi vardır: Rabbin balarısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.(Nahl Suresi, 68-69)
-
Hiç İmtihan Geçtiniz mi?
Hayat İmtihandır… Bu sözü hepimiz küçük yaşlardan itibaren duymuşuzdur. Hem de defalarca… Peki bu sözün manasını dikkatlice düşünüz mü? İnsanların birçoğu dünyaya imtihan için geldiğimizi bilir. Fakat normal yaşantısında kendini hayatını akışına kaptırıp olaylara imtihan gibi değil, hayatın akışında olan tesadüfi olaylar gözüyle bakmaktadır. Halbuki bu durum çok büyük bir gafletin göstergesidir. Allah bir ayetinde bizi denemek için yarattığını bildirmiştir; O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. [Mülk Suresi (67/2] Ayette de belirtildiğigibi Allah yapacağı imtihanlar karşısında insanların güzel davranışlarda bulunması için dünyayı yaratmıştır.Allah başka bir ayetinde ise yapacağı imtihanlarla ilgili insanlara bilgi vermiştir; Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. [bakara Suresi (2/155] Allah’ın dünyada yapacağı imtihanlar bellidir. Herkes bu imtihanları belirli vesilelerle yaşayacaktır. Bunun haricinde kişi zenginlikle, çocuklarıyla ve Müslüman kardeşiyle de imtihan olur. Kuran’da çok sayıda ayette imtihan konuları anlatılmıştır. Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fitnedir (imtihan konusudur.) Allah yanında ise büyük bir mükafaat vardır. [Enfal Suresi (8/28] Kaderimizde bu imtihanların hepsi bellidir. İnsan hepsini zamanı gelince belirli vesilelerle yaşar. Allah bu olayların hepsinin bir kitapta olduğunu bir ayetinde şöyle açıklar; Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır. Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. [Hadîd Suresi (57/22-23] Allah ayetinde yaşayacağımız sınavların önceden bir kitapta olduğunu bildirmiştir. Önceden belli olmasının sebebini de başımıza gelen musibetlere üzülmememiz ve güzel şeylere de sevinip şımararak kendimizi kaybetmememiz içindir. Mümin, olayların Allah’ın kontrolünde olduğunu bildiği için her zaman kaliteli bir tavır sergiler. Bir musibet karşısında kendini yerden yere atarak Allah’a isyan etmez. Yine pek çok yarışma programında rastladığımız gibi eğer Allah ona bir nimet nasip ederse sevinçten kendini kaybetmez. Her zaman asil bir duruş sergiler. Aslında her iki durumda da sergilenen asil duruş olayların tesadüfen olmadığını ve bir kadere göre olduğunun bilinmesinden kaynaklanır. Ayrıca tüm insanların şu gerçeği düşünmesi gerekir. Kişinin yaşayacağı imtihanların hepsi Allah katında bellidir. Mesela temsili olarak rakam verecek olursak bir insan hayatı boyunca 20 yakınının ölümüyle, 30 kez korkuyla, 1000 kez açlıkla, 50 kez para kaybıyla, 1000 kez Müslüman kardeşiyle, 300 kez para yokluğuyla imtihan edilecek olsa bu imtihanların nerede ne zaman olacağı ve rakamları Allah katında bellidir. İnsanı genelde yanıltan ise bu imtihanların birer sebeple yaratılıyor olmasıdır. Mesela kişi yakınını kaybettiğinde bu mutlaka bir ihmal, bir hata veya başka bir sebepten dolayı olur. Müslümanın göstermesi gereken tavır, sebebe takılmadan bu olayı Allah’ın yarattığını bilmesi ve bundan dolayı sabretmesidir. Eğer sebeplere takılırsa Allah korusun bu şirk olabilir. Bu yüzden Müslümana düşen, her imtihan anında bunu Allah’ın yarattığını unutmadan en güzel tavrı göstermesidir. Eğer Allah yaşayacağımız bir olayı bize bir gün öncesinde tüm detaylarıyla bildirmiş olsa, o olayı yaşadığımızda çok güzel bir tavır gösterebilirdik. Ancak Allah’ın yaşayacağımız olayları bir gün öncesinden bildirmesiyle 1400 yıl öncesinden bildirmesi arasında bir fark yoktur. Bu yüzden yaşadığımız imtihanlar karşında en güzel tavrı gösterip bizim için sınırlı sayıda yaratılan bu ecir fırsatlarını kaçırmamamız gerekir. Sabredenler ve salih amellerde bulunanlar başka. İşte, bağışlanma ve büyük ecir bunlarındır. [Hûd Suresi (11/11]
-
Kuran-ı Kerim'de Evrim Teoirisi Var Mı? Mevlana'nın Bakış Açısı
Yaratılış ;Allah'ın yaratmak için tasarım yapmaya ihtiyacı yoktur Allah'ın, bir şeyin ya da bir işin olmasını dilediğinde, onun olması için yalnızca "Ol!" demesi yeterlidir. Ayetlerde şöyle buyurulmaktadır: Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. (Yasin Suresi, 82) Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117) İnsan önceden, hiçbir şey değilken, gerçekten bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu? (Meryem Suresi, 67) Hücreyi oluşturan tek bir proteinin bile inanılmaz derecedeki kompleks yapısı bilinçli bir irade tarafından oluşturulduğunu ispatlar. Bir tohum; bir çiçeğe, bir meyveye, bir ağaca ait tüm bilgileri depolama ve asla unutmama yeteneğine sahiptir. O tohumun içinde nasıl bilgi saklanabildiği, bu bilginin nasıl yıllarca yüzyıllarca saklanabileceği gibi pekçok örnek iman hakikati insanı düşünmeye sevkeder ve bilgilendikçe de imanının artmasına vesile olur. Bir fosili kendi gözüyle bile inceleyen bir insan incelediği canlının milyonlarca yıl sonra tek bir özelliğinin dahi değişmeden günümüze geldiğini anlayabilir. Oliver Joseph Lodge, Bilimin Öncüleri (Pioneers of Science) adlı eserde, İslamiyet’in yayılışından sonra Arapların bilim tarihinde üstlendikleri hayati rol ile ilgili şunları yazmıştır: Eski ve yeni bilim arasındaki tek etkin bağ Araplar tarafından oluşturulmuştur. Karanlık çağlar Avrupa’nın bilim tarihinde mutlak bir boşluk olarak karşımıza çıkmaktadır ve bin yıldan fazla bir süre boyunca Arabistan dışında hiçbir yerde kayda değer bir bilim adamı yoktur. Kuran’ın ışığında bilime yönelerek günümüze kadar yansımış başarılar elde eden Müslüman bilim adamlarından bir örnek: Cabir bin Hayyan (721-805) Batı bilim dünyasında “Geber” ismi ile bilinen ve en çok tanınan Müslüman bilim adamlarından biri olan Cabir bin Hayyan, Batı bilim dünyasında ortak bir kanaatle “kimyanın babası, kurucusu” olarak kabul edilir.Nitekim kimya kelimesinin İngilizce karşılığı olan “alchemy” kelimesi de, Cabir bin Hayyan’ın çalışmalarının neticesi olarak Arapça “al-Kimiya” kelimesinden türemiştir. Cabir bin Hayyan -atom bombasının üretilmesinden 1000 yıl önce- atomun parçalanabileceğini ve sonucunda büyük bir güç meydana geleceğini ilk söyleyen bilim adamıdır
-
Kuran-ı Kerim'de Evrim Teoirisi Var Mı? Mevlana'nın Bakış Açısı
Kulları içinde ise Allah'tan ancak alim olanlar 'içleri titreyerek-korkar'. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır. (Fatır Suresi, 28) Allah, gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O'ndan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O'ndan başka ilah yoktur. (Al-i İmran Suresi, 18) Evrim teorisinin kanıtlanması için yapılan bilimsel deneyler ve en basit örnek olan fosilerin incelenmesiyle yani Allah'ın tabiatta milyonlarca yıl kanıt ve sebep olarak beklettiği fosil kayıtlarının incelenmesiyle geçersizliği anlaşılmıştır.
-
Kuran-ı Kerim'de Evrim Teoirisi Var Mı? Mevlana'nın Bakış Açısı
Bu cevap Kuran'da evrim olduğuna canlıların evrimle değişerek bugüne geldiği iddiasına cevap olarak verilmişti. Allah her zaman insanı düşünmeye ve araştırmaya davet eder.Düşünen insan Allah'ın yaratış sırlarını, dünya hayatının gerçeğini, cennet ve cehennemin varlığını, olayların detaylarını kavrar. Araştırmak ve düşünmek çabası bir duadır, Allah araştıran ve düşünen insana duasının karşılığını verir. Onları) Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri (Kur'an'ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye. (Nahl Suresi, 44) Gerçek (şu ki), o (Kur'an,) elbette bir öğüttür. Artık kim dilerse, öğüt alıp-düşünür. (Müddessir Suresi, 54-55) Ayetlerde olduğu gibi, Allah birçok ayetinde insanları düşünmeye çağırır. Allah'ın, düşünmemizi bildirdiği konular üzerinde düşünmek, Rabbimizin yarattığı hikmet ve yaratılış mucizelerini görmek bir ibadettir. Üzerinde düşünülen her konu Allah'ın sonsuz gücünü, aklını, ilmini, sanatını ve diğer sıfatlarını tanıyıp anlamamıza vesile olur. "Bilim" evreni ve içindeki tüm varlıkları incelemenin ve Allah'ın yaratış sanatını keşfederek insanlığa açıklamanın yollarından biridir. Dolayısıyla din, bilimi Allah'ın yaratışındaki detaylara ulaşmada bir yol olarak benimser ve bu nedenle bilimi teşvik eder.
-
dua'lar kabul oluyor mu
Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (Bakara Suresi, 186) İnsanların tamamı duaya muhtaçtır. Fakir ve zor şartlar altında yaşayan birinin zengin bir insana göre duaya daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünmek, dua konusunu temelinden yanlış anlamak demektir. Maddi durumu iyi olan, hayatta tüm istediklerine kavuştuğunu düşünen bir insanın duaya ihtiyacı olmadığını düşünmek son derece hatalıdır. Çünkü bu durumda dua etmenin tek sebebinin dünyevi arzuların tatmini olduğu anlamı çıkmaktadır. Oysa müminler hem dünya hayatları için, hem de ahiretleri için dua ederler. Dua beraberinde tevekkülü de getirir. Dua eden insan, karşısına çıkabilecek zor ya da kolay her türlü durumu, tüm olayları, kainatın Yaratıcısı ve Hakimi olan Allah'ın takdirine bırakmış demektir. Bir problemi çözmenin ya da önlemenin bütün yollarının evrendeki tüm kudretin sahibi olan Allah'a dayandığını bilmek, tüm işleri ona havale etmek ve sadece ona dua etmek, mümin için bir ferahlık ve güven kaynağıdır.
-
Kuran-ı Kerim'de Evrim Teoirisi Var Mı? Mevlana'nın Bakış Açısı
Kuran'da, Allah'ın canlıları evrimle yarattığına dair hiçbir açıklama bulunmamaktadır. Allah elbetteki canlıları evrimle yaratmaya da güç yetirendir. Ancak eğer böyle bir yaratılış şekli olsaydı, bunu Kuran ayetlerinde detaylı açıklamaları ile görmemiz mümkün olurdu.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
1970'lerde California Teknoloji Enstitüsünden genetikçi Edward B. Lewis laboratuarda meyve sinekleri üzerinde oynayarak uzun süre evrim deneyleri gerçekleştirdi. Çiftt kanatlı meyve sineğine mutasyonlar uygulayarak dört kanatlı hale getirmeye çalıştılar. Evet sonuçta dört kanatlı bir meyve sineği ucubesi oluştu fakat bu meyve sineği uçmada,çiftleşmede zorluk yaadığından doğada değil yalnızca laboratuvarda yaşayabiliyordu. Sonuçta yapılan açıklama : Fazla kanatlı ya da eksik bacaklı özürlü meyve sinekleri gelişim genetiği hakkında bize bir şeyler öğretti, ama evrim hakkında hiç bir şey öğretmedi. Tüm kanıtlar tek bir sonucu göstermektedir: Bir meyve sineği embriyosuna ne yaparsak yapalım, yalnızca üç olasılık meydana gelebilir - normal bir meyve sineği, kusurlu bir meyve sineği ya da ölü bir meyve sineği. Dolayısıyla bir canlıda daha önce var olmayan yepyeni bir uzvun veya bir özelliğin, mutasyonlar sonucunda meydana gelmesi imkansızdır. Mutasyonların bir canlıya, o canlıya ait olmayan yeni bir bilgi ekleme ve onu farklı bir canlı haline getirme gücü yoktur. Evrim bir mucizeler zinciri değildir. Ayrıca tüm evrimci bilim adamları bilmektedirler ki, bir canlının DNA’sında durup dururken bir kopyalama hatasının meydana gelme ihtimali son derece düşüktür. Hücrelerde genetik hataların oluşmasını engelleyecek koruyucu enzimler vardır. DNA bilgisi, birbirini hatalara karşı kontrol eden birbirinden farklı sayısız enzim var olmadan kopyalanamaz. Bunlar doğru amino asidin doğru tRNA’ya bağlandığına emin olunması için çift süzgeçli enzimleri içerir. Bir süzgeç fazla büyük amino asitleri reddederken, diğeri fazla küçük olanları reddeder. Bu son derece hassas ve akıllı bir sistemde hata meydana gelmesi ihtimaline karşı son kontrolü yapan enzimlerin de olması dolayısıyla bilim adamları kendi akılları dahilinde DNA’nın bütünlüğünü korumaya yönelik daha iyi bir hücresel kontrol ve koruma sistemi hayal edemedikleri sonucuna varmışlardır.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
madem Tavuskuşu'ndan konu açıldı, evrim (leşme) sonucu olamayacağı hakikatine dikkat ; Tavuskuşu tüylerindeki desenlere bakan bir insan, bunlardaki güzelliklere hayran olmaktan kendini alamaz. Bilim adamlarının son araştırmalarından birinde bu desenin temelinde şaşırtıcı bir tasarım olduğu ortaya çıkarıldı.Çinli bilim adamları tavuskuşunun tüylerinde bulunan ve ışığa göre renk değiştirerek yeşil, mavi, sarı ve kahverengi renkleri yansıtabilen küçük tüylerin olduğu hassas bir mekanizmayı ortaya çıkardılar. Şangay'daki Fudan Üniversitesi fizikçilerinden Jian Zi ve arkadaşlarının Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayınlanan araştırmalarına göre, tüylerin parlak renkleri pigmentler tarafından değil, iki boyutlu olan ve kristale benzeyen küçük yapılar tarafından üretiliyor. Zi ve meslektaşları, tüylerdeki renklerin temelini açığa çıkarmak için kuvvetli elektron mikroskopları kullandılar. Yeşil erkek tavuskuşunun (Pavornuticus) barbüllerini, yani tüyün ana gövdelerinden çıkan kılların üzerindeki daha da küçük tüycükleri incelediler. Mikroskop altında, bir ızgara tasarımıyla karşılaştılar. Bu ızgara, bir tür protein olan melaninden yapılmış çubukların, keratinle (bir başka protein türü) bağlanmasından meydana geliyordu. Araştırmacılar, her biri insan saçından yüzlerce kez daha ince olan bu 2 boyutlu küçük yapıların tüycükler üzerinde art arda sıralandığını gördüler. Bilim adamları, ilave optik incelemeler ve hesaplamalarla kristallerin arasındaki boşlukları ve bunların etkilerini incelediler. Sonuçta bu ızgaradaki boşlukların boyutlarının ve şekillerinin, ışığın hafif farklı açılarda yansıtılmasına, böylece renkteki çeşitlenmeye yol açtığı ortaya çıkarılmış oldu. "Erkek tavuskuşu kuyruğundaki çarpıcı renk değiştirme özelliği, farklılığı ve renkli göz desenleri sayesinde muhteşem bir güzelliğe sahip" diyen Zi, "[Tavuskuşu tüylerindeki] Göz modelini güneşe karşı izlediğimde, tüylerin baş döndürücü güzelliğine hayran kaldım" (John Pickrell, "Physics Plucks Secret of Peacock Feather Colors", 17 Ekim 2003) yorumunu yapıyorç Yaptıkları bu çalışmaya kadar, tavuskuşunda renkler üreten kesin fiziksel mekanizmaların bilinmediğini belirten Zi, ortaya çıkardıkları mekanizmadaki tasarımın çok kompleks bir yapısının olmamasına rağmen son derece kusursuz olduğunu ifade ediyor. Görüldüğü gibi tavuskuşlarının tüy desenlerinde çok özel ayarlanmış bir tasarım yapı bulunmaktadır. Bu tasarımdaki yapıdaki çok küçük ızgaralar ve bunlar arasındaki boşluklar çok önemlidir. Boşluklardaki ayarlama da özellikle dikkat çekicidir. Eğer bunlar ışığı birbirinden çok az farklı derecelerde yansıtacak şekilde ayarlanmış olmasaydı, söz konusu renk değişimleri ortaya çıkmayacaktı. Tavuskuşundaki mükemmel yaratılışın endüstriyel tasarımda da ilham kaynağı olabileceği belirtiliyor. Zi ve arkadaşlarının çalışmasını yorumlayan, Oxford Üniversitesi zooloğu ve aynı zamanda bir renklenme uzmanı olan Andrew Parker bu konuda şunları söylüyor:"Tavuskuşu tüylerindeki fotonik kristallerin keşfedilmesi, bilimadamlarının bu yapıları ticari ve endüstriyel uygulamalara adapte etmesini sağlayacak olabilir. Bu kristaller telekomünikasyon araçlarındaki kanal ışıklarında ya da yeni ince bilgisayar çipleri üretmede kullanılabilirler". ("Physics Plucks Secret of Peacock Feather Colors") Tavuskuşundaki Bu Tasarım Tesadüfen Olamaz.... Tavuskuşunda harika desenler ve özel bir yapı olduğu çok açık ve belki de yakın bir gelecekte tavuskuşlarındaki bu mekanizmanın taklit edilmesi sayesinde rengârenk kaplamalarla kaplanmış eşyalar, aksesuarlar göreceğiz. Peki, ama böyle estetik, akılcı ve ilham verici bir yapı ilk olarak nasıl ortaya çıkmıştır? Tavuskuşu acaba tüylerindeki renklerin kristallere ve bunlar arasındaki boşluklara bağlı olduğunu biliyor olabilir mi? Acaba tavuskuşu kendi bedeninde tüy varedip bunlara daha sonra renklendirici bir mekanizma katmaya karar vermiş olabilir mi? Sonra bu mekanizmayı o harika desenleri meydana getirecek şekilde ayarlamış olabilir mi? Elbette hayır