irinçköl tarafından postalanan herşey
-
İslam neden iddiasını kaybetti?
İslam neden iddiasını kaybetti ? İşte bundan TRT 1 ekranlarında iftar saatlerinde yayınlanan 'Ramazan Sevinci' programı Türk tasavvuf düşünürü Ömer Tuğrul İnançer'i konuk etti. Programda Şeyh Vefa'nın menkıbelerinden bahseden İnançer'in ağzından bir anda şu skandal sözler çıktı: " BÖYLE SOKAKTA GEZİLMEZ "Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşam üstü çıkarlar... Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir." http://www.odatv.com/vid_video.php?id=8C20E Bizi leylekler getirmiş olsalardı hiç bu işlerle uğraşmayacaktık
-
greenpeace
Kuzey Kutbu uzak deyip geçme... İklim değişikliği tehlikesi çok yakın. Kutupta petrol sondajı yapmak isteyen şirketleri durdurmak için bir adım at
-
'Hitler seçimle işbaşına gelmedi'
Umarım Taner Akçam ilerde RTE yi yazmak istediğinde aşağıda yayınlayacağım şeyleri de göz ardı etmez. Aynı ayak oyunlarının RTE için yapıldığını görmezden gelmez. Sonuçta öyle ya da böyle ortada bir sandık var mı? Var. Aynı ayak oyunları RTE için de oynandı ve bugün bu oyunlar sayesinde başımızda. Hiç bir şey bilmiyorsam bile kendi ilçemde açık ara farkla CHP önde giderken, bir çok ilçede olduğu gibi benim ilçemde de kesilen elektrikleri geldiği anda AKP nin açık ara önde gösterilmesinin hiç bir açıklaması yok. Ayak oyunları da olsa ,oy çalma gibi etkenlerde olsa ,Taner Akçam apırsa da köpürse de Hitler de önlerine konan sandıktan çıktı RTE de önümüze konan sözde demokrasi gereği sandıktan çıktı.. Sonuçta hepimiz seçim adı altında demokrasicilik oyunu oynuyoruz .Bu oyunla gözlerimiz boyanıyor. Kim demiş bilmiyorum ama seçimlerin yararı olsaydı kesin kaldırılırdı diye bir söz okumuştum. Bir de "seçim sonuçlarını oy verenler değil oyu sayanlar belirler "diye bir söz daha vardı. Bu iki sözün pek te haksız sayılmayacağını düşünüyorum.
-
Yeter ! Kadınların Üstünden Elinizi Çekin
Sistemin adı GEBLİZ diye geçiyor. Gebliz: izleme değil, fişleme! Haziran ayının sonlarında kürtajın yasaklanma girişimi karşısında gösterilene benzer bir tepki Gebliz sistemine karşı yükseldi. Gebliz, gebe, bebek ve lohusa izleme sistemi. Aslında sistem dört yıl önce devreye girmiş. Ancak şu an kürtaj ile ilgili tartışmalar devam edip konu sağlık emekçilerinden hukukçulara çeşitli kesimler tarafından derinleştirilince gecikmeli de olsa uygulama fark edildi ve sakıncaları üzerine tartışmalar yapılmaya başladı. Gebliz sistemiyle bir kadın gebelik testi yaptırdığı andan itibaren izlemeye alınıyor. Test sonuçları Sağlık Bakanlığı tarafından bilginin aile hekimlerine ulaştırılması amacıyla merkezileştiriliyor. Ve eğer kadın bu işlem sırasında önüne konulan formda “mahremiyet butonu” adı verdikleri yeri işaretlemediyse oturduğu eve telefon edilerek ya da bizzat eve gidilerek tüm hane halkı bilgilendiriliyor. Kadın cinayetleri ve şiddet için davetiyeyi direkt elden teslim ediyor yani devlet! Sistem dört yıldır devrede, hükümetin söylediğine göre mahremiyet butonu ise son 5-6 aydır! Demek ki aradaki sürede hasta bilgilerinin gizliliği ilkesi devlet eliyle ihlal edilmiş. Şu anda da ihlal edilmesinin ucu açık bırakılmış. Çünkü “mahremiyet butonu” denen şey isteğe bağlı olamaz. Devlet hasta bilgilerinin gizliliğini sağlamak zorundadır. Buton olsa olsa ancak tersten kullanılabilir yani kadın özellikle talep ediyorsa. Ama o zaman da zaten kadın kendisi söyler, devlete yine bir şey düşmez. Yalnız bu konuda fişlenme ile gebeliğin izlenmesi arasında bir ayrım yapmak lazım. Çünkü karşı çıkılması gereken, gebeliğin kayıt altına alınması, takip edilmesi ve bu bilginin paylaşılmasıdır. Yoksa kadınların doktor yüzü görmeden doğum yapmalarının önüne geçmek, bebeklerin doğumdan sonra aşılarının takibini yapmak gibi işlevleri yerine getirmesi, bu amaçla izlenmesine karşı çıkılamaz. Devletin sağlaması gereken sağlık ve sosyal hizmetlerin bir parçası olarak hasta takibinin yapılmasında, hasta bilgilerinin gizliliği sağlandığı sürece bir sorun yoktur.
-
Yuva Arayan Hayvan Dostlarımız
Sahibi ölünce mezarı başında ağlayan köpek http://www.youtube.com/watch?v=GoL175STYJQ
-
Yuva Arayan Hayvan Dostlarımız
İletişim: [email protected] Yer: Gaziosmanpaşa - İstanbul Bir üyemizin iletisidir. ''2 Nisan tarihinde evde doğan,tuvalet eğitimi ve kuru mama yeme alışkanlığı olan yavrularımızı sahiplendirmek istiyoruz.Almak isteyenlerin mail yoluyla iletişime geçmesini istiyoruz.''
-
Yuva Arayan Hayvan Dostlarımız
İletişim: eda.qwn@@hotmail.com Yer: İstanbul/Üsküdar Rex 1 yaşında Alman kurdu yakışıklı bir oğlan. Diğer hayvanlarla arası hiç iyi değil çünkü sahibi olacak kişiye gönülden bağlandığından yanına gelen başka hayvanla kıskançlıktan dolayı anlaşamıyor. Rex çok hareketli yerinde duramayan bir oğlan. Sahibi bayan bu hafta bacaklarından ameliyat olacağından Rex ile uzun süre ilgilenemeyecek bu sebeple Rex'in acil olarak bir yuvaya ihtiyacı var. Rex size gelebilir mi?
-
Yuva Arayan Hayvan Dostlarımız
İletişim: https://www.facebook.com/sevilaysevcan?fref=ts Yer: Ankara Güzeller güzeli anneye, bir üyemiz doğum yapması için kapılarını açtı ve üç minik geldi dünyaya. Güzelce beslenip büyüdüler, tuvalet terbiyelerini aldılar, kuru mama yiyorlar. Daha fazla geçici yuvalarında kalmaları mümkün değil, acilen ömürlük yuvalarını arıyorlar.
-
Yuva Arayan Hayvan Dostlarımız
Sahibini altı ay görmeyen köpek http://www.youtube.com/watch?v=c-gr5ca-KoQ
-
Yeter ! Kadınların Üstünden Elinizi Çekin
AYŞE ARMAN 'A GELEN BİR MAİL Sağlık bakanlığının insanları fişlediğini ilk sizde okumuştum. Benim başıma gelmez sanıyordum ama ben de fişlendim. Bir yılllık evliyim. 1.5 ay önce hamilelik şüphesiyle, Ankara Kazan Hamdi Eriş devlet hastanesine gebelik testi için kan vermeye gittim. Hamile değilmişim ,sonuç negatif. İşte her şey bundan sonra başlıyor. Dün eşimi Sağlık Bakanlığından aramışlar. Aralarında geçen konuşma şu: -Eşiniz Ceren T.ile ilgili sizi rahatsız ediyoruz.Eşiniz 1.5 ay önce devlet hastanelerimizden birinde gebelik testi yaptırmış bilginiz var mı? ( Bu soru olayın ne amaçlı olduğunu anlatıyor zaten ) - Evet , eşim gebelik testi yaptırdı biliyorum. Ama bu sizi neden ilgilendiriyor ? -Gebelik gibi bir durumu var mı? ( Benim bilgilerime hatta ve hatta eşimin telefon bilgilerine bile ulaşan hafiye Bakanlık nasıl olmuşta sonucuma bakamamış) - Hayır eşim hamile değil. - Eğer gebelik gibi bir durumu varsa , kayıt yaptırılmamış. Bilginiz olsun, şu an suç işlemiş oluyorsunuz !(Bu ısrarın sebebini anlayamadık ) BU KONUŞMA YÜZÜNDEN CESEDİM TOPLANABİLİRDİ. Şimdi soruyorum Ayşe Hanım... 1- Farzedin hamileyim ve ben bu çocuğu istemiyorum. Kocam psikopat. Ondan kurtulamıyorum . Bir de çocukla, iyice bağ kurmak istemiyorum. Sizi temin ederim, onunla yaptıkları bu görüşme üzerinden Ankaranın bir köşesinden şu an cesedim toplanabiliyor olabilirdi. Bunun suçlusu kim olacaktı ? 2- Farzedin kocaman ayrı yaşıyorum. Boşanamıyorum ve hayatımda birisi var. Ondan hamilelik şüphem var. Kocamla yapılan bu konuşma yüzünden cesedim bir başka sokaktan toplanacaktı ! 3- Hastaneye giden benim, hamilelik riski taşıyan benim. Sorumluluğunu bilip, kaydettirecek olan da benim. Neden acaba ben değil de kocam aranıyor ? Nasıl bir maksat var bunun altında? 4- Kocamın bilgilerine uğraşan bir birim , acaba bizim beraber ya da ayrı yaşadığımızı kesinleştirmiş mi ? Bakıp sorup soruşturmuşlar mı ? Allah aşkına bu nasıl bir sistem ? Kadınlara uygulanan şiddet deyip sadece kocaları, sadece toplumumu suçluyorlar? Devletin hiç mi suçu yok ? Bu nasıl devlet ? Kadını koruması gerekmiyor mu? Sizce bu devlet bizi gerçekten koruyor mu? Fişleyerek mi koruyor ? Hem hastaneyi hem sağlık bakanlığını arayacağım ve hakkımı arayacağım. Lütfen siz de bana yardımcı olun .Ceren T.
-
Tencere-Tava
Size bunu verelim http://www.turkish-media.com/forum/videos/view-3747-tencere-tava-havasi-gel-yavas-gel-yerler-yas/
-
Takke Düştü RANT göründü!
Takke Düştü RANT göründü! Ramazan ayına özel olarak hazırladığım “İslam’ın Sesi: Köle Bilal” dizisine bir ara vererek yüksek müsaadenizle bir hususa değineceğim. Geçtiğimiz günlerde bir iftar yemeğinde konuşan Başbakan, “ABD’liler okyanus ötesinden buralara gelip huzurumuzu kaçırıyor” gibi bir ifade kullandı. Bunu söyleyen Başbakan, ABD’nin Irak işgaline yönelik tezkere meclisten geçmeyince, kanun hükmünde kararname çıkartarak, İskenderun limanını ABD’lilere tahsis eden kişidir. Ne yazıktır ki, muhafazakar paradigma, bu elim çelişkileri okumak istemiyor. Çünkü ihale ve rant damarlarının kesilmesinden büyük endişe duyuyor. Hep söylerim. Muhafazakar iktidar, sopayı eline aldı. Sopa sadece el değiştirdi. Muhafazakar iktidar öncesinde “sopayı tutan el” değişti. Sopa aynı sopa. Nasıl ki bu ülkede “hiçbir iktidar” Cemevlerini ibadethane yapmamışsa, “başörtüsü mağduriyetini esas alan bir siyasetle gelen AKP, bu meseleyi çözmeyerek, bu sorundan beslenmeyi görev bilmiştir.” Bir taraf, “cemevlerini ibadethane statüsüne kavuşturmayı” teklif dahi etmeksizin, sürekli bu sorun üzerinden siyaset üretmeye çalışırken, “başörtülü kardeşlerimizin vaziyetini suiistimal yoluyla iktidarını güçlendirmeye çabalayan AKP aynı işi sürdürmektedir.” *** Başbakan ve iktidar ahalisinin dilinde bir “Soros.” Yahu madem “Soros” sizi yıkmaya çabalıyor. Niçin “gençleri tutukluyorsunuz?” Soros’un doğrudan desteklediği TESEV vakfını kapatın. Akil adam yaptığınız Can Paker’i sorgulayın. Buna gücünüz yetiyor mu? Gücünüz yetmediğinden mi bunu yapamıyorsunuz? Yoksa işinize mi gelmiyor? 28 Şubat’ın etkin diline (refah partisi dili) geri dönüş yaparken, icraatlarınızı bu zeminde programlama gibi bir derdiniz de var mı? ABD’nin Gezi parkını örgütlediğini düşünen iktidar, neden “incirlik üssünü” kapatarak cevap vermeyi gündemine dahi almıyor? Bu “dış mihraklar” vurgusunun, kuru gürültüden ibaret olduğunun en net delili değil midir? Evet öyledir.. Madem işin içinde dış mihraklar var, “kapat incirlik üssünü, kürecik üssünü; kapat Soros’un vakfı olan TESEV’i, görelim Soros ve OTPOR karşıtlığınızı…” Yok efendim ben “bu işlerle uğraşamam.” O zaman sus. Ağzına bile alma! Palazlandırdığın kapitalist lordlara yönelik toplumsal öfkeyi, milletin üzerine çekmeye çalışma. Yürekli ol! Mert ol! Adam ol! *** AB, Hizbullah’ı “terör listesine almış.” Anında “Dünya Yahudi kongresinden” AB’ye tebrik gelmiş. Hatırlayın, bizim “Başbakanımız” bu kongreden madalya almıştı. Hatta bir Bakan’ımız; Hizbullah için Hizbuş’şeytan demişti. Kimlerle aynı safa düştüklerini görünüz. Dış mihraklarla kimlerin bu kadar içli dışlı olduğunu görünüz. Görünüz ve gösteriniz. Bunlar rant kokusu almadan 30 metre yol yürümezler. İhaleler kesilsin, bunları 5 dakika iktidarda göremezsiniz. Taksim Gezi parkının “topçu kışlasına” dönüştürülmesi planına dair çıkan “yürütmeyi durdurma kararı” aleyhinde çıkan, iptal kararı; “bu kafanın inadı ve ısrarıdır.” Demek ki birilerine “geri dönülmez sözler verilmiş.İhaleler çoktan dağıtılmış. Altında kalınamıyor! Ölen o kadar insana rağmen, bu tip kararlar aldırarak, gerilim tırmandırılıyor! *** Pozantı cezaevinde yaşanan “çocuk tecavüzlerini” haber yapan Zeynep Kuriş, devletin mahremiyetini deşifre ettiği için tutuklanmış! Şu utanmazlığa bakın hele! Siz Pozantı cezaevini “devletin yatak odası” olarak mı görüyorsunuz? Utanın! Bu skandallar, inatlar, kibr’i Kibriyalar, nefsani ihtiraslar sonunuz olacak. Bunu göremiyorsunuz değil mi? *** Faiz’i “babam mı caiz yaptı?” Yok. Babam öyle işlerle uğraşmaz. Adam oturmuş; İslamiyet ve Sosyalizm diye bir kitap tercüme etmiş. Faiz’i Caiz yapanlar, “faiz lobisi” lafına sığınmamalı. Komikleşiyorsunuz! Ama “fıkrasına gülünmeyen adam misali, güldürmüyorsunuz..” Eren Erdem
-
greenpeace
Kıbrıs Kalecik’te AKSA Elektrik Santrali için boşaltım yapan gemiden yaklaşık 100 ton fuel-oil denize sızdı. Sızıntıya, basıncın ve fuel-oil aktarılırken nakil hattındaki hortumdaki kaçağın neden olduğu açıklandı. Deniz yüzeyindeki petrol, rüzgarın yarattığı dalganın da etkisiyle AKSA bölgesi ile Çayırova’daki fener arasındaki yaklaşık 7 kilometrelik alana yayıldı.
-
greenpeace
Zonguldak Çatalağzı'nda faaliyet gösteren kömürlü termik santrallerin külü, Amasra'ya ulaştı. Kömür, gerçek yüzünü yavaş yavaş göstermeye başladı.
-
Geri Dönüşüme Önem Verin
Geri Kazanım Konusunda Bunları Biliyor musunuz? Geri dönüşüm ve tekrar kullanımın ötesinde, atıkların özelliklerinden yararlanlarak içindeki bileşenlerin fiziksel, kimyasal veya biyokimyasal yöntemlerle başka ürünlere veya enerjiye çevrilmesine "geri kazanım" denilmektedir. Geri kazanımla, doğal kaynaklarımız korunur, enerji tasarrufu sağlanır, ekonomiye katkı sağlanır, çöplüğe giden atık miktarı azalır ve geleceğe yatırım yapılır. Türkiye'de atıkların geri kazanımı konusunda uzun yıllardır süre gelen çalışmalar vardır. Cam, kâğıt, karton, plastik ve metal gibi atıklar özellikle çöp dökme sahalarından ve sokak toplayıcıları kanalıyla sokaklardan toplanmakta ve ham madde kaynağı olarak çeşitli sektörlerde kullanılmaktadır. Kullanılmış ambalajların ve diğer değerlendirilebilir atıkların genel çöpten ayrı ve temiz olarak toplanması yöntemi geri kazanım sürecinin ilk aşamasını oluşturmaktadır. Ayrı toplanan geri kazanılabilir atıkların geri dönüşüm işlemine tabi tutulabilmesi için cinslerine göre de ayrılmaları gerekmektedir. Türkiye'de çöp miktarının yaklaşık % 15-20 sini geri kazanılabilir nitelikli atıklar oluşturmaktadır. Ambalaj çöp değil aynı zamanda bir ham maddedir. Yeniden kazanımı mümkün olan ambalajları evlerimizde ayrı toplayalım. Herhangi bir ürünü alırken geri dönüşümlü olmasına dikkat edelim. Kâğıtlarımızı, defterlerimizi tutumlu kullanıp kullanılmış kağıtları geri kazanalım. Tükettiğimiz kağıtlari çöpe atmak yerine toplayip ekonomiye kazandırabilir ve çevre kirliliğini önleyebiliriz. İnsanların birbirlerine gönderdiği mektupların % 44 'ü okunmamaktadır. Bir ton kullanılmış kağıt, geri kazanıldığında 16 adet çam ağacının, bir ton kullanılmış gazete kâğıdı kullanıldığında ise 8 adet çam ağacının kesilmesi önlenmiş olacaktır. Yalnızca 100.000 aile gereksiz yazışmayı durdurursa, her yıl 150.000 ağaç kesilmekten kurtulacaktır. Bir insan, ömrünün 8 ayını, gereksiz yazışma zarflarını açarak geçirmektedir. Bir büro elemanı yılda, 81 kilo yüksek vasıflı kağıdı çöpe atmaktadır. Bir kere kullanıp atacağımız poşetler yerine, sürekli kullanabileceğimiz bez torba, sepet ve fileleri tercih edelim. Plastikler doğada parçalanma süresi en uzun olan madde olduğu için yok edilmesi güçtür. Bu nedenle bu maddelerin mümkün olduğunca ayrı biriktirilip geri kazanılmaları sağlanmalıdır. Plastik ambalaj atıkları yıkanıp granül haline dönüştürülerek ikincil ürün üretiminde ham madde olarak kullanılmaktadır. Sera örtüsü, otomotiv sektöründe plastik torba, marley, pis su borusu, elyaf ve dolgu malzemesi, araba yedek parçası yapımında kullanılmaktadır. Yeni üretime kıyasla, metal ve plastikte % 95 enerji tasarrufu sağlarız. Geri dönen her bir ton cam için yaklasık 100 litre petrol tasarruf edilmiş olacaktır. Bir cam şişe doğada 4000 yıl, plastik 1000 yıl, ciklet 5 yıl, bira kutusu 10-100 yıl, sigara filtresi 2 yıl süre ile yok olmamaktadır. Evsel atıklar arasında cam şişe ve kavanozların geri dönüşümü ülkemizde oldukça eski yıllara uzanmaktadır. Renklerine göre ayrılan cam şişe ve kavanozlar ve diğer cam atıklar kırılarak cam tozu haline getirilir. Cam tozu, kum, kireç taşı ve soda külü ile karıştırılır ve yüksek sıcaklıkta şekillendirilerek yeni ürünlere dönüştürülür. ************************* Evet geri dönüşüm gerçekten önemli bir konu. Artık belediyelerde bu konuya önem veriyorlar. Özel çevre birimleri var. Geri dönüşüm çöplerinizi , pilleri ,atık yağları, elektronik atıkları bağlı bulunduğunuz belediyenin ilgili birimlerini arayarak evinizden aldırabiliyorsunuz. Ayrıca belediyeden talep etmeniz halinde oturduğunuz site tarzındaki evlere geri dönüşüm çöp kutularının konulmasını sağlayabilirsiniz. Bizim siteye koydurduk. Ancak bu bilincin de kazandırılması önemli bazı insanlar kutunun üzerinde "geri dönüşüm çöpleri" yazmasına rağmen her türlü çöpü buraya atmaya çalışıyorlardı. Neyse ki uzun mücadelelerden ve bina kapılarına büyük puntolarla yazılan uyarı mesajları ile bunu yok denecek kadar aza indirdik. Atık yağlarınızı evden gelip alıyorlar. Yalnız evden alınması için bu miktarın en az 5 lt olması gerekiyor. Onun altındakileri gelip almıyorlar. Onun için 5 litrelik bir pet şişe bulmanız yeterli .Kullandığınız yağları burada biriktirebilirsiniz ve belediyelerin ilgili birimlerine telefon ederek bunları evinizden aldırmanız mümkün. Keza tamirinden bıkıp ,atacağınız elektronik eşyaları da gelip alıyorlar. Buzdolabı, çamaşır makinesi, ütü, cep telefonu , ızgara vs. Bir kere geri dönüşüm çöpü toplamaya başlayınca inanın gerisi geliyor. Normal çöpünüzün yanına geri dönüşüm için ayrı bir çöp poşeti koymanız ve atık yağınız için 5litrelik bir pet şişe edinmeniz yeterli. Hadi siz de başlayın . Bu ülke hepimizin ve çocuklarımıza güzel bir dünya bırakmayı hedefleyelim
-
Maşallahh Beyimiz Dört Dörtlük Alevi :)
BAŞBAKANIN DÖRT DÖRTLÜĞÜ!?.. (18.07.2013) Sn. Başbakan çoğu zaman ve zeminde olduğu gibi, dün de bir iftar yemeğinde, yine Aleviliği ağzına almış ve hızını da alamayarak, herkesin önünde kendisinin dört dörtlük bir Alevi olduğunu iddia etmiştir. Şimdi biz onun gerçekten dört dörtlük bir Alevi mi, yoksa başka bir şey mi olduğunu beraberce bulup tespit etmeye çalışalım: Sn. Başbakan, Dört dörtlük Alevilik; "dört Sünni hak mezhep vardır" deyip, Aleviliği batıl ve cehennemlik görmek midir? Dört dörtlük Alevilik; 15. asırda 70 bin Alevi katili olan Y. Sultan Selim’i kutsayıp, bu Milletin ezici çoğunluğuna rağmen, adını 3. Boğaz Köprüsüne koymak mıdır? Dört dörtlük Alevilik; Alevilerin katli ve cihadı Hıristiyan ve Yahudilerden evladır diye fetva veren Ebu Suud’ları kutsayarak göklere çıkarmak mıdır?! Dört dörtlük Alevilik; Alevi katillerinden İdris-i Bitlisi, Kuyucu Murat ve Topal Osman gibilerini her ortamda övüp yüceltmek midir?! Dört dörtlük Alevilik; Alevilerin ibadet yeri olan Cemevine “ucube” ve “cümbüş evi” demek midir?! Dört dörtlük Alevilik; seçim meydanlarında mezhepçilik yaparak, yüz binlerce kalabalığa, Aleviliği defalarca yuhalatmak mıdır?! Dört dörtlük Alevilik; Maraş, Çorum, Sivas katilleri ve onların avukatlarıyla birlikte AKP’yi kurmak mıdır?! Dört dörtlük Alevilik; Suriye’nin meşru Devlet Başkanına Alevi diye savaş açıp onu devirmek için on binlerce masum vatandaşın ölümüne sebebiyet vermek midir?! Dört dörtlük Alevilik; Suriye’de başta Aleviler olmak üzere, Devletlerine ihanet etmeyen herkesi tekbir eşliğinde kör bıçakla kesen ve diri diri benzinle yakan tekfircilere her türlü desteği vermek midir?! Dört dörtlük Alevilik; Şam’daki Hz. Zeynep Cad.ni melun “Yezit” adıyla değiştireceğiz diyen ve “Yezit Tugayına” destek verip onlara kucak açmak mıdır?! Dört dörtlük Alevilik; Sivas’ta 37 canın diri diri yakıldığı insanlığın utanç davasını zaman aşımına uğratıp; “Ülkeye – Millete hayırlı uğurlu olsun” demek midir?! Dört dörtlük Alevilik; “Hüseyin ile Yezit arasındaki savaşta, biz Yezit’in safındayız” diyebilen sözde bir milletvekilini hala partisinde tutmak mıdır? Dört dörtlük Alevilik; T.C gibi Alevilerin 1/3’ünü oluşturan Ülkenin 81 Valisinin / Emniyet Müdürünün / Müftünün, tüm bakanların, müsteşarların, genel müdürlerin birisinin bile Alevi olmaması mıdır?! Dört dörtlük Alevilik; haksız ve baskı uygulamalarına karşı demokratik itirazlarını gösteren vatandaşlara; “ben de bu milletin % 50’sini zor zapt ediyorum, istersem ben daha fazlasını sokaklara dökerim” demek midir?! Dört dörtlük Alevilik; Reyhanlı katliamında; “53 Sünni kardeşimizi kimin öldürdüğünü siz iyi biliyorsunuz” diyerek, Alevileri potansiyel suçlu ve katliamcı göstermeye çalışmak mıdır? Dört dörtlük Alevilik; komşularla savaş atmosferine girip; “Alevi Esed ve Şii Maliki” diye çirkin mezhepçilik tasnifi yapmak mıdır?! Dört dörtlük Alevilik; E. Beytin kurtuluş gemisinden yüz çevirip, 12 İmamın 11’ini katleden Emevilerin sadık dostu, takipçisi ve avukatı olmak mıdır?! Evet, Sn. Başbakan, bu söylem ve tutumlarınızın hiç birisi Aleviliğin yanından bile geçmez. Bununla siz dört dörtlük bir Alevi değil, olsa olsa 4x4 bir Emevi olursunuz. Sanırım da bunu demek istediniz, ama yine sürç-i lisan edip terimleri karıştırdınız. Şahsen biz sizden, dört dörtlük bir Alevi olmanızı hiç beklemiyoruz, zaten olmak isteseniz de asla olamazsınız! Sizden tek beklentimiz; hiddet, nefret, kin ve ayrımdan uzak adam akıllı bir yönetici olmanızdır. Başka bir tabirle gölge etmemenizdir. Bakın şair ne güzel söylemiş: “Ulaş bir mürşide ulaş, akıt gözünden kanlı yaş, Yezid’ten kaç be hey kardeş, kaçamazsın demedim mi?” Ali YERAL
-
Cüppeli Uzaya Çıkıyor
Ya bi gittttttt!!!!!!!!!!! Afrika'da Açlık Yüzünden Ölmüyorlar, Rızıksızlıktan Ölmüyor, Rızıksızlık Yüzünden Ölenler Yoktur şeklinde açıklamalar yapan şakirtin teki!!!! Bunu 40 gün aç bıraksınlarrrr yaaaa! vermesinler buna 40 gün yiyecek...
-
Yuva Arayan Hayvan Dostlarımız
İletişim: 0530 222 03 48 Bostancı/İstanbul Fincan bir üyemizin tarafından, gezi parkı eylemleri sırasında yaşanan arbedede sürünürken bulunmuş. bacağına ve kuyruğuna aldığı darbelerden kendini koruyamamış. Hemen kliniğie alınıp tedavisi yapılan Fincan'ın kuyruğu kurtulamadı. Şuan gayet sağlıklı 2,5 aylık insan canlısı dişi bir kedi. Kafeste geçirdiği günler her insan gördükçe çıkmak için ağlıyor. Onun şansı olup yuvanızı açmak ister misiniz ?
-
Yuva Arayan Hayvan Dostlarımız
letişim: 0533 772 4960 Yer: İstanbul-Tuzla "Barınakta aşk var. Pekinez oğlumuzun gözü çıkmış olarak terkedildi ve bir gözü alındı oğlumuzun. Terrier kızımızda ekipler tarafından sokakta bulundu. Kızımız oğlumuza çok aşık sürekli gözü onda ve yanından hiç ayrılmıyor. Her ikisi de 3 yaş civarında ve ömürlük yuvalarını arıyorlar."
-
Yuva Arayan Hayvan Dostlarımız
letişim:0534 678 62 77(öğlen 12:00-13:00 akşam 18:00 den sonra arayınız) Yer:Kadıköy/İstanbul Üyemiz bir klinikte annelerinin emzirmediği 4 bebeği geçcii olarak evine almış.Biberonlarla besleyip büyütmüş.Yavrular şuan 1,5 aylıklar.Kum terbiyeleri var mama yiyorlar.Evde 4 kedi daha olduğundan ve bu yavrular bir odada kapalı tutulduğundan acilen yuvalanmaları gerekiyor. Üyemizin Notu:Sahiplendikten sonra kılı tüyü sıkıntı yapmayacak, onlara ölene kadar çocuğu gibi bakacak, mümkünse daha önceden de ömürlük kedi bakmış, evleniyorum, boşanıyorum, çocuğun alerjisi var diye sokağa bırakmayacak kısacası onların da can olduğunun bilincinde kişilerin aramasını rica ediyorum.
-
Yuva Arayan Hayvan Dostlarımız
HaySev Derneği'ne bağış yapmak isteyen üyelerimiz için hesap numaramız: Banka: Ziraat Bankası Şube : Çankaya (798) Hesap Sahibi: Hayvansevenler Derneği (Haysev) Hesap No: 56997864-5001 IBAN : TR070001000798569978645001 Paypal: haysevder@@gmail.com Duru, bir sokak kedisi olarak dünyaya gelmiş canlardan. Fotoğraflarda da göreceğiniz gibi durumu oldukça ciddi idi. Yaklaşık 10 günlük bir koşturmacanın ardından yakalanabildi. Tam zamanında yakalandığının işareti gibiydi klinikte teşhisleri dinlediğimiz an. Hamile kalmış ve bebeklerin hepsi karnında ölmüştü. Boyun bölgesinde görüldüğü gibi oldukça yoğun dermatit egzaması, ağzında ve dilinde yaralar, kan değerlerinde düşüşler. Kısacası bu 10 günlük yakalama koşturmacasına değmişti, ölümden bir adım öncesi idi Duru pisi için. Ve artık klinikte tedavi altında. Çiço pisi ise barınak kedilerinden. Yöneticilerimizden Gökçen hanımın, düzenli barınak ziyareti sonucunda fark edilip kliniğe alınan canlardan. İlk durumu 34 derece ateş, arka ayaklarında paraliz, ishal ve üst solunum yolunda enfeksiyon teşhisleri koyuldu. 3 hafta kadar dışkı ve idrarı hekim yardımıyla yaptırıldı. Tedaviden sonra ayağa kalkmaya ve idrarını ve dışkısını kendisi yapmaya başladi. Bu arada viral kaynaklı pankreatit sorunu ortaya çıktı ve halen tedavisi sürmekte. O minicik bedenine rağmen direniyor,hayatta kalmaya çalışıyor... Duru ve Çiço’nun tedavi masrafı: 1500 tl’dir. HaySev Derneği'ne bağış yapmak isteyen üyelerimiz için hesap numaramız: Banka: Ziraat Bankası Şube : Çankaya (798) Hesap Sahibi: Hayvansevenler Derneği (Haysev) Hesap No: 56997864-5001 IBAN : TR070001000798569978645001 Paypal: haysevder@@gmail.com Açıklama kısmına “Duru ve Çiço” yazabilirsiniz.
-
Tencere-Tava
Tencere - Tava Türkiye bir türlü durulmuyor. Durulmuyor, çünkü durulması istenmiyor. Taksim ve Gezi çevresinde, barışçı demokratik sınırlar içinde kalması mümkün gösteriler, polis tarafından vahşice kovalanıp büyütülüyor, Beyoğlu’nun içlerine dek sürülüyor ve çatışmaya dönüştürülüyor. Amaç, olayları bastırmak değil, büyütmek. Amaç güvenliği sağlamak değil, Beyoğlu’nu bir güvensizlik alanına dönüştürmek. Böylelikle biri kısa, öbürü uzun erimli iki hedefe varılmış olacak. Birincisi, son zamanlarda Beyoğlu’nun çatışma odağı haline gelmiş olmasından dolayı büyük zararda olan çevre esnafının tepkisini göstericilere yöneltmek ve onları halkın tepkisinin odağı haline sokup, çatışma yaratmak. Uzun erimli ikinci hedef, ne zamandır tasarlanan Beyoğlu’nun dokusunu değiştirmek. Şimdi gerginlik konularına bir yenisi eklendi: Tencere tava çalmak. Tencere tava çalmak yeni değil, 17 yıl önceden kalma bir yöntem, yeniden canlandı. Geçen gün, emekli bir dostum gülerek anlatıyordu: - Karım da tencere tava çalanlara katıldı. Evdeki tencereler artık işe yarıyor diye çok seviniyorum. *** Dostumun sevinçle karşıladığı eylem türü iktidarı fevkalade rahatsız ediyor ki, bu tür protestoya da ceza getirmeye kalkışıyorlar. Tencere tava çalma 17 yıl önce ilk kez moda olduğunda iktidarda bulunanErbakan’ın, halkın kokuşmuşluğa, baskıcılığa, yozlaşmaya tepkisine yorumu şu olmuştu: - Glu glu dansı yapıyorlar. Yani “Yaparlarsa yapsınlar, ben kulak asacak değilim!” demek istiyordu. 28 Şubat’ı irdeleyenler, yaygınlaşmış halk tepkisine kulak tıkayan ve bildiğini okuyan, direnen halkın tepkisinin siyasal alana yansımasını engellemek için inat eden iktidarın bu “demokratik” tutumunu görmezden gelmekte ısrar ettiler. Oysa 28 Şubat’ın sağlıklı analizi ancak olayın bu yanını da görmekle yapılabilirdi. O tencere tava da halkın sesiydi ve demokrasilerde halkın sesi hakkın sesiydi, kimi zaman sandıktan çıkıyordu, kimi zaman da evlerin balkonlarında tencere tavadan... Onlara kulak tıkayarak demokrasi olmuyordu işte. *** Aradan 17 yıl geçti, halk yine tencere tava çalıyor. Geçen gün Tufan Türenç dostum sitesinde dikkati çekiyordu: Erbakan tencere davayı glu glu dansı olarak karşılamıştı, şimdi öğrencisiniErdoğan da aynı telden çalıyor ve şöyle omuz silkip geçiyor: -Tencere tava, hep aynı hava! Ne var ki, Başbakan Erdoğan bununla yetinmedi, vatandaşları tencere tava çalarak protesto eden komşularını polise ihbar etmeye, mahkemeleri de“görevlerini yapmaya!” çağırdı. 12 Mart döneminin “Sayın Muhbir Vatandaş”larına davetiye çıkaran, askeri faşizmin yöntemini, aradan kırk yıl geçtikten sonra yeniden canlandırdı Tayyip Bey. Tayyip Bey, hocası Necmettin Erbakan’ın giydiği “Mili Görüş” gömleğini çıkardığını söylerken kimi aklıevveler bunu daha demokrat olduğu şeklinde anlamak istemişlerdi. Oysa açıkça görülüyor ki, Tayyip Bey, demokrat olmak bir yana, daha da geri gidip, 12 Mart faşizminin kurumu olan “Sayın Muhbir Vatandaş”ı, tencere tava çalanlara karşı göreve çağırıyor. Oysa tencere tava halkın sesi; halkın sesi, hakkın sesi. Hakkın sesine kulak tıkıyordu Erbakan, yaptırım uygulatıyor, muhbirleri göreve çağırıyor şimdi Erdoğan. Erbakan, kayıtsızlığında, vurdumduymazlığında bile Erdoğan’dan daha sevimli ve daha az ceberuttu. Ya Rabbim, neleri hasretle arayacağımız günlere kaldık.. 23 Temmuz 2013 - Cumhuriyet /Ali Sirmen
-
Yuva Arayan Hayvan Dostlarımız
İletişim: 537 593 18 24 Yer: İstanbul ya da Avşa Adası Henüz bir aylık bir Tekir kız. İki gözü de tamamen kapanmış olarak Avşa'da bulundu. Onu bulan hayvan sever tarafından Tekirdağ'da tedavi ettirildi. Bir gözü iyileşti, diğeri ise şu anda % 30 civarında görüyor ve bu gözün tedavisi halen sürüyor. Adını Minikcan koydu üyemiz; çünkü minicik! Bu şekilde sokaklarda yaşayamaz miniğimiz. Özellikle de kış şartlarının çok zorlu olduğu Avşa'da. İstanbul'da yuva bulması halinde, üyemiz tarafından ulaşımı sağlanacaktır.
-
Yuva Arayan Hayvan Dostlarımız
İletişim: 0 534 380 55 62 / 0 532 615 93 11 (akşam saatlerinde ve cepten ulaşamadığınızda: sibelmolu@@hotmail.com / [email protected]) Yer: Istanbul / Ataşehir. Prenses Sansa 6 aylık bir Labrador. Biz ona Sansa dedik çünkü o gerçek bir Prenses. Bu güzel kız 1.5 ay önce bir RM'ye kırıklı gelen vakalardan. Sansa'mızın ön sağ bacağında onun canını yakmayan ama bizler için değilse bile bazıları için güzelliğine gölge düşüren hafif bir eğrilik, aksama var. Çoğu insanın dört dörtlük arayışını bir kenara bırakıp'' her güzelin bir kusuru olur ''diye düşünürseniz, Sansa size gelmeye hazır.
-
Hadi Gülümse
Hadi gülümse... Gaz maskesi ve baret ithal eden şirketlerin kapısını çalıp “kime sattın, neden bu işin ticaretini yapıyorsun” diye soran hatta “satma kardeşim” demeyi göze alan bir iktidar... Tencere tava çalan komşuyu ihbar etmeye çağıran bir Başbakan… İzzettin Önder’in soyadını bold karakterlerle yazmayı “önderlik” kavramına özenmekle ve örgüt üyeliğiyle açıklayan bir polis teşkilatı… Geçmiş cumhurbaşkanlarından Cevdet Sunay’ın, başbakanlardan Yıldırım Akbulut’un fıkrası, Kenan Evren’in Netekim’i çıkmıştı, buradan ne çıkacak? İktidarın aczi… Buradan çıksa çıksa bu çıkar! “Diktatör kaybetti” demiştik, bu örneklerden tek bir tanesi bile kanıtlamaktadır ki, diktatör kaybetti. Zorun, şiddetin, baskının, zulmün bir mantığı olur, diktatörümüz ise mantıksız hareket etmekte ve saçmalamaktadır. Yarın “durmak yasak” diye kanun çıkarabilir, ertesi gün “burada yürünemez” diye karar alabilir. Kendi astırdığı levhaların kurbanı olup bir koridora sıkışan otoriter bürokratı anlatan Aziz Nesin öyküsündeki gibi… Koridorun bir ucunda “Girilmez” yazıyor, öteki ucunda “Geçilmez”… Diktatörün siniri bozulmuş, danışmanları makineyi dağıtmış, sürekli “bir şeyler yapmak gerek” kaygısıyla, saçmalıyor. 12 Mart döneminde, sıkıyönetim komutanlarından birinin, bizim o zaman klik klak adını verdiğimiz ve birbirine vuran iki top ve ipten ibaret oyuncağı yasaklaması, sokakta subayların ellerinde makasla uzun saçlıları durdurup rastgele kesim yapması da saçmaydı. Ama acizlikten çok gaddarlığın ifadesiydi. Şimdi yine gaddar ama… Fena halde çaresiz! Daha çok saçmalayacak! Tribünlere bakacak saçmalayacak, okullar açılacak saçmalayacak, seçim yaklaşacak saçmalayacak, bir değil, yüzlerce kez saçmalama fırsatı bulacak. Gösterilerde öttürülecek, düdüğü yasaklayacak; ağızda balon yapılıp patlatılacak, sakızı yasaklayacak; gece yarısından sonra televizyonu yasaklayacak; protesto yöntemi diye korna çalmayı yasaklayacak; o yetmeyecek dörtlüleri yakmayı yasaklayacak; tencere tavasız ses çıkarıyorlar diye alkışlamayı yasaklayacak; “açıkta bir şey mi gördünüz” diyerek gülmeyi yasaklayacak; “gülmeyi yasakladım bana nisbet mi yapıyorsunuz” diyerek ağlamayı yasaklayacak; ahlaksızlık diye boşanmayı yasaklayacak; düğünler siyasileşti gerekçesiyle evlenmeyi yasaklayacak; polisi zor durumda bırakıyor diye ölmeyi yasaklayacak; “aramızı bozmak istiyorlar” diye gülü yasaklayacak... Her defasında “kimse kusura bakmasın, ben buna izin veremem” diyecek! Bir adım sonrasında kendi kendini yok edecek. Durum bu… Ve diktatörümüz düne kadar dünya piyasalarının kahramanı, güçlü emperyalist merkezlerin güvenilir adamı, “halk”ın tapılası lideri, liberal solun kemalist diktatörlüğe karşı idolü, barış sürecinin cesur ortağıydı! Çaresizliğe, zavallılığa bakın siz! Kişiler bu kadar önemli mi? Buna kafa yormayalım. Varsayalım ki, diktatör sadece ama sadece bir kukla. O zaman bu sefilliği sahneleyenler… Onların çaresizliği, zavallılığı üzerine düşünelim. Zalimlerin genellikle arkasından gülünür ya da onlardan saklanarak… Bu sefer zalim, en zalim anında alanen güldürmeye başladı. Elimde değil, gülüyorum sayın hakim, kimseden direktif almadım, faizlerle filan da işim yok, halkı toplu olarak gülmeye teşvik etmedim sayın hakim. İnsanlar zaten gülüyor sayın hakim (22 Temmuz 2013) Kemal Okuyan