Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

irinçköl

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.212
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    29

İletiler gönderen: irinçköl

  1. ODTÜ Biyoloji Bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Aykut Kence hayatını kaybetti. Kence, evrimsel biyoloji alanındaki çalışmalarıyla tanınırken, Çernobil felaketi sonrasında kamuoyunu radyasyon tehlikesi konusunda uyaran ODTÜ'lü akademisyenler arasında yer alıyordu.

     

     ODTÜ Biyoloji Bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Aykut Kence hayatını kaybetti.

    Evrimsel biyoloji ve popülasyon genetiği alanında çalışan Kence, Türkiye'de evrim kuramı öğretimi için ısrarlı uğraşlarıyla tanınıyordu.

     

    Aykut Kence ayrıca Çernobil kazası sonrasında Türkiye'de radyasyon tehlikesi konusunda kamuoyunu uyaran ODTÜ'lü öğretim elemanları arasında yer almıştı.

     

    Kence, son yıllarda bal arıları üzerine çalışmakta ve Türkiye'de yerli arı ırklarının korunması konusunda faaliyetler yürütmekteydi.

    Orta öğretimde evrim kuramı öğretiminin önemini vurgulamak için 1980'lerden beri çok sayıda toplantı ve televizyon programına katılan Kence, Türkiye'de yaratılışçı gruplarca sıkça hedef alınmıştı.

     

    İstanbul Üniversitesi'nde lisans yaptıktan sonra ABD'de sinek popülasyon genetiği üzerine doktora yapan Kence, 1970'lerden itibaren ODTÜ Biyoloji Bölümü'nde çalışmış ve 2013 yılında emekli olmuştu. Kence'nin bal arısı, keçi, termit, sirke sineği, insan gibi türlerin evrimsel özellikleri üzerine 50'yi aşkın yayımlanmış çalışması yer alıyor.

     

    Türkiye'nin ilk evrimsel biyologlarından olan Kence, Türkiye'de bu alanda çalışan çok sayıda araştırmacının da hocası olmuştu. Aykut Kence, yine ODTÜ Biyoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Meral Kence'yle evliydi.

    Kence, 2013 yılı Aralık ayında Boğaziçi Üniversitesi'nde gerçekleşen Evrim, Bilim ve Eğitim Sempozyumu'na olumsuz sağlık koşullarına rağmen katılmış ve bir konuşma yapmıştı.

     

     

    Bir enfeksiyon nedeniyle Ocak ayı başından beri tedavi gören Aykut Kence bugün sabaha karşı hayatını kaybetti.

     

    (soL - Haber Merkezi)

  2. Ben aldım başladım bakalım smile.png bitince buraya kitap hakkındaki düşüncelerimi yazarım. Sen başlayabildin mi @@irinçköl

     

    Kitap yurdundan kitap ısmarladım demiştim ya hani. İşte onlar 11 tane falandı ve bulunup gelmesi  10 günü buldu  .Onları sıraya dizdim .Sırayla okumaya başladım .
     
    Hıfzı Topuz'un ;
     
    Meyyale
    Çamlıcanın üç gülü
    Devrim Yılları
    Tavcan
    Başın öne eğilmesin (Sabahattin Ali'nin Romanı)
    Vatanı bir pula sattık (Namık Kemal'in Romanı
     
    Amın Maalouf'un ;
     
    Doğunun limanları ve
    Çivisi çıkmış dünya  ( uygarlıklarımız tükendiğinde)
     
    Khaled Hosseini;
     
    Ve dağlar yankılandı
     
    Şafak Pavey;
    Nereye gidersem gökyüzü benimdir
     
    Tuncay Özkan'ın;
    MIT'İN gizli tarihi     
     
    Hıfzı Topuz'un kitaplarını bitirdim. Diğer  kitapları da bitirdikten sonra ,İhsan Oktay Anar'ın okumadığımı söylediğim diğer 3 kitabıyla birlikte galiz kahramanı da ısmarlayacağım. Yani daha onlara sıra var :)
    • Beğen 1
  3. Ford, yakıt olarak neredeyse tamamen güneş enerjisini kullanan konsept otomobilini duyurdu.

     

    C-MAX Solar Energi Concept adı verilen konsept hibrit otomobil, hem şarj portu aracılığıyla elektrikli şarj istasyonlarından hem de tavanında yer alan güneş enerjisi panelleri aracılığıyla yakıt ihtiyacını karşılayabiliyor.

    Kullanılan paneller güneş ışığının etkisini sekiz faktöre kadar arttırabilen özel lenslere sahip olarak üretiliyor. Ayrıca patentli sistem güneşin hareketlerini izleyerek ışınlardan daha fazla yararlanabiliyor.

    Otomobilin tam elektrik şarjı ile hibrit kullanımda yaklaşık 997 kilometre menzili bulunuyor. Bunun yaklaşık 34 kilometresi tamamen güneş enerjisi ile elde edilen elektrikten karşılanabiliyor.

     

    Dolayısı ile ortalama bir insanın günlük seyahat menzilinin tamamının güneş enerjisi aracılığıyla karşılanabildiğini belirten Ford, konsept hayata geçmese dahi bu alanda araştırma ve yatırım yaptığını göstererek geleceğe ilişkin de yönünü belli etmeyi planlıyor. Ford, C-MAX Solar Energi Concept otomobilini CES 2014 Fuarı'nda daha detaylı tanıtacağını duyurdu.

     

    http://youtu.be/CvEhtqcbJ4U

  4. Anlamadim yani sayin Irinckol ne demek istediniz o yazinizla.Yani söyle mi anlayalim:Osmanli zaten cökmüstü o nedenle SEVR normaldi mi demek istediniz ,2-Soykirimin suc oldugunu artik cocuklar da bildigine göre o maddeleri bana hitaben yazmanizin anlami Ermeni iddialarinin dogrulugu mu anlayamadim acikcasi.

     

    Ben sunu diyorum:SEVR Anlasmasinda Doguda bir Ermeni Devleti kurulmasi karar altina alinmisti.Bugün Ermeni iddialarini dogru kabul ederek Ermenilerden özür dilenmek istenmesi onlarin hakli istekleri oldugunun kabulü anlamina gelir.Peki Ermenilerin katlettigi bir milyona yakin TÜRK icin acaba simdik Ermenistan bize toprak verir mi dersiniz?

     

    Benim yazimda herhangi bir popülistlik yok,dogrusu neyse onu yazdim,yoksa dogrular sizce popülistlik mi oluyor?

     

    saygilarla

     

     

     

    Evet anlamamışsınız sn politika.

    Öncelikle

     

    1-Yazınız popülist  demedim .Popülist bulduğum yeri alıntıladım.Yani;

     

    Ermenilerden ÖZÜR KAMPANYASI baslatanlarda SEVR'in hortlatilmasindan yana olanlardir

     

    .

     

    2- Bunun neden popülist bir söylem olduğunu açıklamaya çalıştım.

     

     Osmanlıya Sevr dayatılması Osmanlının çöküşü ile  alakalı bir durumdur. O dönem özellikle ekonomik  anlamda yaşanan şeylerin bir kısmını yazdım ve aynen şunu  söyledim. . Eğer  Osmanlı güçlü olsaydı Sevr ona dayatılamaz ve Osmanlı o sözleşmeyi alır ,bunu getirenlerin kelleri ile birlikte geri gönderirdi.

     

    Yani özür kampanyaları gibi üfürükten şeyler güçlü bir devleti çökertemez.

     

    Ermeni olaylarında bu ülkenin başını ağrıtan olay nedir ? Ülkelerin parlamentolarında alınan soykırımı tanıma kararlarıdır öyle değil mi? Bu kararlar arifesinde ülkeyi bir sıtma tutar ve esip gürlerler.

     

    Soykırımın suç olduğunu bilmediğiniz için değil BM soykırım sözleşmesine göre alınan soykırımı tanıma kararlarının geçersiz olduğunu göstermekti kastım. Yani maddeleri dikkatlice okusaydınız, bu tanıma kararlarını alan ülkelerin aslında hukuk ihlali yaptığını ve bu kararların hiç bir geçerliliği ve bağlayıcılığı olmadığını anlardınız. Yani ne özür kampanyaları ile SEVR hortlatılır  ne de  bu soykırımı tanıma kararlarıyla. Çünkü hiç bir hükmü yoktur.Bunlara dayanarak hiç bir şey talep etmeleri de mümkün değildir.

     

    Soykırım sözleşmesindeki maddeler  tam anlamıyla uysaydı ,sanıyor musunuz ki Ermeniler bunca zamandır , bununla ilgili dava açmayacaklardı. Zira onlarda çok iyi biliyorlar ki bu, soykırım değildir. Bu konuda herhangi bir mahkeme kararı dahi yoktur. Bu ülkede Maltaya sürülenler var .Onların da hiçbir şey bulunamadığı için mecburen serbest bırakıldıkları İngilizlerin kendi belgeleriyle sabittir. Hatta bunu araştırmak için görevlendirilen Amerikalılar raporlarında, soykırıma dair  hiçbir bilgi bulunmadığını ve bu nedenle tutukluların serbest bırakılması gerektiği konusunda  İngilizlere baskı yapmışlardır.

     

    Velhasıl burada anlatmak istediğim hukuken tam bir çöp niteliğinde olan tanıma kararları veya özür kampanyalarını dile dolamak popülist bir söylemdir .Çünkü bunların hiçbir önemi yoktur. Bu tip üfürükten şeylerle değil SEVR hiçbir şey hortlatılmaz. Eğer hortlayacaksa o devlet batsın zaten.

     

    Mesela Fransa Ermeni soykırımını tanıma kararı aldığı sanırım 2005 te, Şükrü Elekdağ , yukarıdaki soykırım sözleşmesi hükümleri gereğince , bu tip kararları alan ülkelerin, hukuk ihlali yaptığını ve bu nedenle de bir komisyon kurularak , bu ülkeler hakkında uluslararası mahkemelerde  dava açılması gerektiğini belirtmiş ve hükümete bu talebini sunmuş.

     

    Verilen cevap nedir biliyor musunuz?

     

    Fransayla ekonomik ilişkilerimiz bozulur.

     

    Hani ilk iletimde size sormuştum ya  “Osmanlının o dönemi ile şimdiki ülkemiz arasında bir benzerlik görüyor musun hatta birebir örtüşme " diye

     

    İşte  o zamanda  Osmanlı topraklarının paylaşımı için ve Osmanlıdan kopan yerlerin çeşitli ülkelerin himayesine ve yönetimine ( manda )verilmesi için İngiliz parlamentosunun tam 102 oturum yaptığı dönemlerde ; İngilizlerle ticaret yapan İzmirli Ermeni , Rum ve Türk vatandaşlarımız , sırf İngilizlerle ekonomik ilişkileri bozulmasın diye , İngiliz vatandaşı göstermişlerdir kendilerini. Bu nedenle de gavur İzmir diye anılmaya başlamıştır. Yani meselenin aslı ; "Biz Atatürkçüyüz de ondan gavur İzmir denmiştir" değil

     

    Osmanlı yıkıldı ve TC de böyle devam ederse yıkılmaya mahkum . Her şeyi bir kenara bırakın ,bir ülke iletişim haberleşme olayını yabancılara satıyorsa ,olay bitmiştir aslında.

     

     Hiçbir hükmü olmayan yok özür kampanyaları yok efendim soykırım tanıma kararları SEVR i falan hortlatmaz. Sevr çoktan hortladı. 

  5. Ermenilerden ÖZÜR KAMPANYASI baslatanlarda SEVR'in hortlatilmasindan yana olanlardir.

     

     

    Öncelikle şunu belirteyim.Özür dileme durumu bana fazlasıyla samimiyetsiz geliyor .Nedenine gelince ; özür dilemek yerine bundan sonra dünyada savaşların ve insan kıyımlarının önlenmesi için mücadele edilmeli, gerekli tedbirler alınmalı.Zira özür dilense de dünyanın her yerinde insanlar bir biçimde öldürülmeye devam ediyor

     

    Ancak  @ politika ,yukarıdaki söyleminizde bana göre oldukça popülist bir söylem. Bunun için size iki neden sayabilirim fazlasına da gerek yok zaten :

     Sevr  dayatmasından önce Osmanlı tarihine bakarsanız eğer, Osmanlı iktisadi ve sosyal bakımdan çökmüştü. Islahat fermanından sonra başlayan ,yabancıya mülk edindirme, yabancıların bedelsiz olarak madenleri çalıştırmaları , çeşitli  projelerin demiryolları gibi ingilizlere peşkeşi , bu işi yaparken demiryollarının işletilmesi konusunda özel idareler kurulması ,demiryolu güzergahındaki yerlerin tarıma açılması ve bunların kullanımı için en ufak bir vergi ödememeleri,( hatta adamlar gemi öyle azıya almışlardı ki ; işlenen suçlarda osmanlı mahkemelerinin yetkilerini ve kararlarını da tanımıyorlardı) içeride gümrük duvarları oluşturamamaları ve kendi halkının boğaz tokluğuna bunlara çalışmaları ,ilk 1856 ıslahat fermanında bütçe yapılması öngörülmesine rağmen,bunun hiç dikkate alınmaması, 
    Sultan Mecid döneminde başlayan dış borç alma işinin katlanarak artması ve bu alınan borçların halk için değil de saraylar kendi lüksleri için harcanması  vs, vs ,anlayacağınız saymakla bitecek gibi değil. O zaman bir özür işi falan yoktu. Osmanlının güçlü olduğu dönemlerde eğer o sözleşme masaya konmuş olsaydı, Osmanlı o sözleşmeyi  ve de onu getiren elçilerin kafalarını koltuklarının altına sıkıştırır geri yollardı.
     
     
    Bu iktisadi durum ile  şimdiki durumumuz konusunda bir paralellik hatta neredeyse birebir örtüşme görebiliyor musunuz?
     
     
     
    Gelelim ikinci nedene:
    Soykırım uluslararası bir suçtur ve uluslararası bir hukuk   belgesiyle düzenlenmiştir.1948’de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda kabul edilen, “Birleşmiş Milletler Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi”dir. 
    BM Soykırım Sözleşmesi’ne göre;
     
    Madde 1- Sözleşmeci Devletler, ister barış zamanında isterse savaş
    zamanında işlensin, önlemeyi ve cezalandırmayı taahhüt ettikleri
    soykırımın uluslararası hukuka göre bir suç olduğunu teyit eder.
     
    Madde 2- Bu Sözleşme bakımından, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir
    grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen
    aşağıdaki fiillerden her hangi biri, soykırım suçunu oluşturur.
     
    a) Gruba mensup olanların öldürülmesi;
    B) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar
    verilmesi;
    c) Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı
    hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirmek;
    d) Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler almak;
    e) Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletmek;
     
    Madde 3- Aşağıdaki eylemler cezalandırılır:
    a) Soykırımda bulunmak;
    B) Soykırımda bulunulması için işbirliği yapmak;
    c) Soykırımda bulunulmasını doğrudan ve aleni surette kışkırtmak;
    d) Soykırımda bulunmaya teşebbüs etmek;
    e) Soykırıma iştirak etmek;
     
    Madde 4- Soykırım suçunu veya üçüncü maddede gösterilen fiillerden
    birini işleyenler, anayasaya göre yetkili yöneticiler veya kamu görevlileri
    veya özel kişiler de olsa cezalandırılır.
     
    Madde 5- Sözleşmeci Devletler, bu Sözleşmenin hükümlerine etkililik kazındırmak, ve özellikle soykırımdan veya üçüncü maddede belirtilen
    fiillerden suçlu bulunan kimselere etkili cezalar verilmesini sağlamak için,
    kendi Anayasalarında öngörülen usule uygun olarak gerekli mevzuatı
    çıkarmayı taahhüt eder.
     
    Madde 6- Soykırım fiilini veya üçüncü maddede belirtilen fiillerden
    birini işlediğine dair hakkında suç isnadı bulunan kimseler, suçun işlendiği
    ülkedeki Devletin yetkili bir mahkemesi veya yargılama yetkisini kabul
    etmiş olan Sözleşmeci Devletler bakımından yargılama yetkisine sahip
    bulunan uluslararası bir ceza mahkemesi tarafından yargılanır.
     
    Bu sözleşmenin iki boyutu var . Birincisi bir  kanun makable şamil değildir. Yani geriye yönelik olarak işletilemez.
    İkincisi bu sözleşmeye göre öncelikle yerel bir mahkemenin kararı olmadan ve suç tesbit edilmeden hiç kimse cezalandırılamaz. Yine ceza hukukundaki cezaların şahsiliği ve kanunsuz, kıyas yoluyla  suç olmaz ilkesi gereği.
     
    Hal böyleyken ,ülkelerin parlamentolarından çıkan soykırım kararlarının hukuki açıdan hiç bir değeri  yoktur. Benim mahkemelerimde böyle bir karar alınmış mıdır? Hayır.
     
    Ülke parlamentolarından çıkan kararların bile hukuki anlamda bir hükmü yok ve bizi bağlamazken, nasıl olur da basit bir özür kampanyası bizim çıkarlarımızı zedeler ya da Sevr'i hortlatır?
     
     
    Ülkemiz zaten  yapılan ekonomik ve politik uygulamalarla Sevr'i hortlatmıştır. Geriye bir tek fiilen asker işgali kalmıştır. Yabancıların bu ülke de askeri üs açmasına izin vererek o da bir biçimde olmuştur ya . 
     
     
    Gelelim ermeniler açısından  duruma; Kurtuluş savaşı sırasında nasıl ki Türk müslüman halktan işbirlikçiler çıktıysa bu topraklarda yaşayan ermenilerden , kürtlerden, çerkezlerden vs. de işbirlikçiler çıkmıştır.

     

     

    O dönemi Şükrü Elekdağ'dan okuyalım .Çünkü durumu oldukça iyi izah ediyor :

    Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu, hem dünya savaşını hem de Ermenilerin çıkardığı bir iç savaşı aynı anda yaşamaktadır... Ermeni çetelerin katliamları, Müslüman ahalinin misillemelerine yol açmıştır. Bab-ı Ali'ye ulaşan bir raporda, Diyarbakır'dan "sevk olunan eşhas vasıtasıyla" Mardin'de Ermeni Piskoposu ile Ermenilerden ve diğer Hıristiyan halktan "700 kişinin geceleri koyun gibi boğazlandığı", katledilenlerin 2 bin kişiye vardığının tahmin edildiği, civar vilayetlerdeki Müslüman ahalinin ayaklanarak tüm Hıristiyanları katletmesinden korkulduğu yolunda bilgiler verilmektedir. 
     
    Talat Paşa, Diyarbakır Valiliği'ne gönderdiği şifre telgrafta bu konuda araştırma ister. Ermeniler hakkındaki "inzibati ve siyasi" önlemlerin diğer Hıristiyanlara uygulanmamasını istemekte ve bölgedeki bütün (alel-itlak) Hıristiyanların hayatını tehdit edecek olaylara son verilmesi talimatı vermektedir. 
     
    Techir o dönem için alınan en insani karardır. Bu karar ,sadece ermeni çetecilerin olduğu bölgelerde ki ermeniler için alınmıştır ve güvenlikleri için daha güvenli olabilecekleri bölgelere sağlıklı ve güvenli bir biçimde yollanmaları öngörülmüştür. Özellikle Doğu Anadolu'daki halkın göçe mecbur edilmesi, koşulların yarattığı zorunluluktur. Kıtlık, hastalık büyük can kaybına meydan vermiş, toplumlararası düşmanlık, durumu karşılıklı katliama dönüştürmüş, gerek Ermeni gerek Türk ve Müslüman halkın ağır kayıp vermesine yol açmıştır. Osmanlı arşivlerindeki çok sayıda belge, Osmanlı devletinin, savaş ortamındaki koşullar nedeniyle, iyi niyetine rağmen, tehciri gerekli sorumlulukla uygulayamadığını, tehcirin bazı durumlarda ağır bir insanlık trajedisine dönüştüğünü ortaya koymaktadır. 
     
    Niyetin varlığı bir yargı sürecinde, örneğin Alman Nazi Partisi kararlarında Yahudilerin yok edilmesi hususundaki iradenin belgelerde mevcudiyeti nedeniyle açıkça belirlenebilir. Gizli veya kapalı bir niyet varsa, bunun saptanmasının yolu uygulamaların izlenmesidir. Osmanlı arşivlerinde mevcut değildir. Aksine belgelerde, göç ettirme işleminin mümkün olduğunca güvenlik içinde yapılmasını sağlamaya yönelik yüzlerce talimat ve hükümet kararı mevcuttur. Kapalı bir niyetin varlığını ise şu nedenlerle ileri sürmek mümkün değildir: 
    Savaş döneminde Ermenilerden oluşan sıhhiye bölükleri cephelerde ateş altında hizmet vermişlerdir. 
    Ermenilerden oluşan levazım birimleri sadakatle devlete hizmet etmişlerdir. 
    Çanakkale ve Sarıkamış savaşlarında Ermeni askerler Türklerle birlikte düşmana karşı savaşmışlardır. Bu nedenle vatana hizmet faslından birçok Ermeni vatandaşımız uzun süre maaş almıştır. 
    İstanbul'da yaşayan Ermeniler tehcir uygulaması dışında bırakılmışlardır. 
    Savaştan sonra Osmanlı hükümeti Aralık 1918'de tehcire tabi tutulan Ermenilerden geri dönmek isteyenler için bir dönüş kararnamesi çıkarmış ve uygulamaya koymuştur. 
    Tehcir edilen halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması için önlem alınması hususundaki hükümet talimatlarını ihlal edenlerden 1300'den fazla sivil ve asker, kurulan Divan-ı Harp mahkemelerinde cezalandırılmış, birkaçı da asılmıştır. Bütün bunlar Osmanlı devletinin Ermeni uyruklarına karşı yok etme niyetinin bulunmadığını açıkça ortaya koyuyor. 
     
    Ermeni propagandacılar savaş yıllarında Anadolu topraklarında ölen Ermenileri dünyaya Osmanlı zulmünün masum kurbanları olarak tanıtmaya çalışmışlardır. Ancak, bu propaganda sistematik olarak gerçeğin bir bölümünü gözden kaçırmaya çalışmıştır. Bu da Ermeni katliam ve zulmüyle ölen Türk ve Müslüman ahalidir. 
    Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nce son derece titiz bir çalışma sonucunda 1998'de 4 cilt halinde yayımlanan "Arşiv Belgelerine Göre Kafkasya ve Anadolu'da Ermeni Mezalimi" adlı eser, bilimsel bir kaynak olarak bu tek sesliliği gidermiş ve boşluğu doldurmuştur. Eserin içerdiği belgelerdeki verilere dayanılarak yapılan hesap, 1914-1921 döneminde Ermeni katliam ve zulmü sonucunda 517.955 Türk'ün öldüğünü ortaya koymaktadır. 

     

     

  6. Biz Bu Şafak Vaktinin... 

    Biz bu şafak vaktinin neresindeyiz 
    Öyle bir umut gibi gelip geçecek 
    Yalnızım, yalnızsın, bize kim gülümseyecek. 

    Ve onlar sevdasını söylemeden bir sokağa sapanlar 
    İçlerinde nane olan bir yerlerden geçecek 
    Bir soğuk yüreğe oyarak soğukluğu 
    Ya da onlar mı ki akşamlara dek bir bilardo oyuncusu 
    Biri bir zincirle ya da bir şapka kenarıyla özdeşleşerek 
    Birdenbire kaldırabilir ki eğik boynunu 
    Ne çabuk 
    Evet, ne çabuk, akşam oldu mu. 

    Arklardan yüze yüze geçen anılar 
    Toplasak, toplasak, neye benzetsek 
    Kilosu on liradan elmalar tam sıfıra düşecek. 

    Bir yanda yokluk içinde, bir yanda 
    Ey sonbahar, ey o büyük çiçek. 

  7. Bitti O Sevda... 

    Bitti o sevda kesildi çığlıkları martıların 
    Su gibi bitti, suya karşıt gibi bitti 
    İtti kıyıyı adına deniz dediğimiz şey 
    Unuttuk ikimiz de her türlü yetinmezliği 
    Kaybetti kumarda gözlerim 
    Kaybetti kumarda gözleri. 

    Bir koru rüzgarlandı göğüs boşluğumuzda sanki 
    Uzaklaştı ağaçlar birbirlerinden 
    Yakınlaştı ağaçlar birbirlerine 
    Yani her soluk alıp verişimizde bizim 
    Bir mekik gibi kalbin 
    Bir mekiği gibi kalbim 
    İşleyip durdu bu yitikliği yeniden. 

    Ne kaldı 
    Farkında mısın bilmem 
    Gündüzler.. 
    Gündüzler biraz azaldı. 

  8. Belirsizlikler IV 

    O bir ilk yaz şikayetçisidir 
    Kat kat altındadır bir leylak esintisinin 
    Güneşsiz kuşsuz bir kayın ormanını buluncaya kadar. 

    Yitirmiş görünüşünü bu yüzden 
    Sevgi kadar bölünmüş 
    Ve parçalanmış (evet?) 
    Hiçbir duygu yoktur diyor. 

     

    Belirsizlikler V 

    Atlar atlar atlar 
    Geçtiler penceremin önünden 
    Buğulu cam, buğulu cam, buğulu cam 
    Geçtin penceremin önünden. 

    Attan, buğulu camdan, düşten.. 

  9. Belirsizlikler I 

    Bahçeme gelip bahçemi büyütüyor 
    Uzanıyor gölgesine ağaçlarımın 
    Görüyorum onu geceyle gündüzün ötesinde 
    Kuşkum yok Pan değil bu. 

    Bateri çalıyor havuzun dibindeki kadın 
    Belirsiz bir güne yaslanmış 
    Mağaralarından geçiyor balık sürüleri 
    Yetmiyor mu ki 
    Düşlerine ödünç veriyor kendini üstelik. 

    Bir tabak buzlu çileği şiire yerleştiriyorum bense 
    Gizli kalmasın diye belirsizlik

     

     

    Belirsizlikler II 

    Gölge dolaşır geceyle esmerliğin arasında 
    -Bir an- bakışların mavi denizle gök arasında 
    Bir uyumsundur sen -yazlar gezinir kış günlerinin içinde- 
    Sabahları bir şeyler noksandır, akşamları 
    Noksanlardan oluşan bir üzünçlük sende. 

    Ortalarda bir yerdesin -öylesin- 
    Bir kavşaksın nedense - birşeyle her şey arasında- 
    Günün her saatinde -duyuyor musun- 
    İmgeler birbirinden korkuyor. 

     

    Belirsizlikler III 

    Şöyle böyle bir günün kurcalanmasından 
    Bir tırnak izidir nehir -yüzümde akan- 
    Bulutlar bulutlar bulutlar -dudak izleri, beyaz- 
    Ötede bir köprü üstünden geçeceğim birazdan. 

    Ocaktaki çaydanlıktan bakıyor bana 
    Ekim ortalarında yağan karlardan 
    Ben köprünün üstündeyim şimdi -iyi mi- 
    Camların buğusundan yapılmış adam. 

    Geri çeviriyor bakışlarını ansızın 
    Ben köprüden geçtim gittim çoktan 
    Peki 
    Ne olup bittiydi var mı anlayan. 

  10. Masa da masaymış ha / Edip Cansever

     

    Adam yaşama sevinci içinde
    Masaya anahtarlarını koydu
    Bakır kâseye çiçekleri koydu
    Sütünü yumurtasını koydu
    Pencereden gelen ışığı koydu
    Bisiklet sesini çıkrık sesini
    Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
    Adam masaya
    Aklında olup bitenleri koydu
    Ne yapmak istiyordu hayatta
    İşte onu koydu
    Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
    Adam masaya onları da koydu
    Üç kere üç dokuz ederdi
    Adam koydu masaya dokuzu
    Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
    Uzandı masaya sonsuzu koydu
    Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
    Masaya biranın dökülüşünü koydu
    Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
    Tokluğunu açlığını koydu

    Masa da masaymış ha
    Bana mısın demedi bu kadar yüke
    Bir iki sallandı durdu
    Adam ha babam koyuyordu.

  11. 22943662.jpg

     

    Virgina Tech araştırmacılarının bir süredir üzerinde çalıştığı yeni bir yöntem ile elektronik aletlerin şekerle şarj olabilmesi hedefleniyor.

    Lityum-iyon bataryaların toksik atık olarak çevreye büyük zararlar verdiğine dikkat çeken Virginia Tech'teki uzmanlardan Y. H. Percival Zhang, geliştirdikleri yeni batarya teknolojisi sayesinde şekerin doğal enerji depolamak için iyi bir formül olacağını ve mevcut batarya teknolojisine göre çok daha fazla depolama kapasitesine sahip olduğunu belirtti.

    Ucuza üretilebilmesi nedeniyle büyük avantaj sağlayan şeker destekli yeni batarya, patlayıcı bir özellik de içermediğinden güvenlik anlamında da üstünlük sağlıyor.

    3 yıl sonra yavaş yavaş şekerden faydalanan bataryaların telefon ve tablet gibi elektronik cihazlarda görmeye başlayacağımıza dikkat çeken uzmanlar, yakın gelecekte bu teknolojinin yaygınlaşacağını düşünüyor.

     

    22943291.jpg

     

  12. 1 Ocak – 10 Ocak Huzursuzluk ve kavgadan hoşlanmayan. Sevdiklerine düşkün, sabırlı ve çalışkan Kimsenin bir şeyinde gözü olmayan, kendi çalışıp kazanmaktan yana olan. Başarılı olmayı isteyen ve raha…t, güvende yaşamayı arzulayan. Gayet kibar ve nazik Doğru ve dürüst davranan. Başarısızlığa tahammülü olmayan, sevgiye önem veren. Takdir edilmekten hoşlanan, yeniliklere açık, bulunduğu alanda parlamak isteyen Kimi zaman coşkulu bazen karamsar olabilen. Fakat asla pes etmeyen, direnen.
     

    11 Ocak – 19 Ocak Son derece mantıklı, becerikli, akıllı, sözünde duran Eğitim hayatına önem veren. Öğrendiklerini kolay kolay unutmayan. Aklını ve yaratıcı hünerlerini kolaylıkla hayata geçirebilen Neyin gerekli neyin gereksiz olduğunu iyi ayırt edebilen mantıklı. Gerektiğinde sert konuşabilen. Aynı anda birden fazla konuda bilgi sahibi olabilen Gözlem gücü yüksek, iş hayatında başarıya mutlaka ulaşabilen.
     

    20 Ocak – 29 Ocak Açık sözlü, yenilikçi, toplum bilinci yüksek, arkadaşlık ilişkileri güçlü Orijinal düşünebilen, tavırlarıyla ilgi uyandırabilen buluşçu. Gerektiğinde duygularını geri planda tutarak, mantıklı hareket edebilen Zihinsel aktivite gücü yüksek, herkesten daha çabuk öğrenebilen. Uygulamaya dönük, analizci, çağın ötesinde düşünebilen Zorluklar karşısında aklıyla kolayca çözüme ulaşan, sınırlamalardan hoşlanmayan.
     

    30 Ocak – 8 Şubat Hızlı düşünebilen, gayet becerikli, dürüst ve arkadaşlıklara önem veren Tarafsız bir gözlem gücüne sahip, yapmacık insanlardan hoşlanmayan. Yabancı dil konusunda başarılı, konuşmaları sıradışı, yenilikçi Bulunduğu ortamda kolayca ilgi uyandıran, sıradışı espri kabiliyeti olan. Zeki, diğerlerinden çok çabuk öğrenen, kısa yoldan sonuca ulaşabilen Bilime önem veren, tartışmalardan hoşlanan, ikna gücü yüksek.

     

    9 Şubat – 18 Şubat Sıradışı ilişkiler yaşamaya hevesli, özgürlüğüne düşkün yenilikçi Yeni yerler keşfetmeye meraklı, modayı takip eden tasarımcı. Bulunduğu alana yenilikler getiren, orijinal ve çekici. Kaliteyi seven Başkalarından oldukça farklı, rutinlikten hoşlanmayan. Arkadaş çevresi geniş. Seçici, iyi gözlemci, farklı kişiliği ile ilgi uyandırabilen Çekiciliği ile karşı cins tarafından beğenilen, her giydiğini yakıştırmasını bilen.

     

    19 Şubat – 29 Şubat Hayal gücü oldukça yüksek. Sevdiklerine karşı duyarlı, çatışmalardan rahatsızlık duyan Şifa gücü yüksek, insanlara sorunlarında yardımcı olabilen. Duyarlı bir kişilik. Acıma ve şefkat duygusu yüksek. Pozitif düşünmeye çalışan Yaratıcı kabiliyetleri olan, yargılayıcı davranmayan, değişime açık. Karmaşa içinde yönelimini kaybetmeden ilerleyebilen, negatif insanlardan etkilenebilen Derin tutkulara sahip, aşk ilişkilerinde verici ve cömert. Oldukça romantik, hassas.

     

    1 Mart – 10 Mart Duygularının farkında olan, bağımlılıklarına düşkün, kimi zaman değişken Sosyal hayatta çekici kimliğiyle ilgi uyandıran, mütevazi ve çok sevilen. Ailesine düşkün, evini yuvasını önemseyen, aşkta tutkulu, güzel düşünen Kötülük bilmeyen, kendine yapıldığında oldukça etkilenen. Muazzam yeteneklere sahip, sezgileri güçlü, olacakları hissedebilen Karşı cins üzerinde duruşu, tavırları, fiziksel özellikleriyle oldukça beğenilen.

     

    11 Mart – 20 Mart Vizyon sahibi, her yerde başarılı olabilen. Hayallerini gerçeğe dönüştürebilen Gücünü iyilik ve güzellikler adına yönlendirebilen. Öngörüleri doğru çıkan. Doğaüstü yetenekleri olan, yalnız kaldığında güçlenen Başkalarını kolaylıkla etkileyebilen. Olumlu ve güçlü enerjilere sahip. Kararlılık gösterdiği zamanlarda her işin üstesinden kolayca gelebilen Güçlü bir manyetizmaya sahip, gizlilikleri kolayca öğrenebilen sırdaş.

     

    21 Mart – 31 Mart Fiziksel yönden oldukça güçlü. Hedefini bilen ve yılmadan üzerine gidebilen İsteklerine fazlasıyla düşkün. Dediğim dedik asla geri dönmeyen. Emir almaktan hoşlanmayan Kendi bildiği yolda ilerlemeyi seven. Cinselliği yoğun ve etkileyici Ateşli ve istekli.

     

    1 Nisan – 10 Nisan Çok canlı, bireylik duygusu yüksek Yaratıcı enerjiye sahip, pırıltılı bir kişilik. Yönetme gücü olan, insanları kolayca etkileyebilen İyi bir oyuncu (sanat), kendini ifade etmesini bilen. Hayatın güzel yanlarının tadını çıkarmasını bilen İsteklerini gerçekleştirme gücüne sahip renkli bir kişi.

     

    10 Nisan – 20 Nisan Keşfetmekten, yeniliklerde bulunmaktan hoşlanan Para harcama meyli yüksek, hoşsohbet, açık fikirli. İyi niyetli, geleceğini şekillendirmeyi seven, yürekli İnançlı, sağduyulu, cömert ve kendine güvenen. Adaletli, yardıma hazır, takdir edilmeyi seven Yabancı dile meyilli, seyahat etmekten hoşlanan.

     

    20 Nisan – 30 Nisan Güzelliklere aşık, gösterişli ve kaliteli olan herşeyi seven Maddi ve manevi değerlerini önemseyen, koruyan, sahiplenen. Sosyal hayatın içinde yer almaktan zevk alan. Arkadaşlarının önemseyen Güzel bir çevrede yaşamak isteyen. Duyarlı ve estetik bir kişi. İnce ve Nazik yapısıyla takdir edilen ve sevgi duyulan Uzlaşmazlık, kavga ve çekişmelerden hoşlanmayan.

     

    1 Mayıs – 10 Mayıs Zihinsel yetenekleri yüksek, aklını önemseyen, sezgileri kuvvetli İlgi alanları yoğun, dünyayı gözlemlemekten hoşlanan. Konuşma ve yazma yeteneği son derece güçlü. İnsanları kolayca çözebilen Değerlendirme gücü yoğun, organizasyon becerisi muazzam. Başkalarıyla çalışmaya müsait, uyumlu. Fazla detaydan hoşlanmayan Özgürlüğüne önem veren. Konuşmasıyla karşısındakini etkileyebilen.

     

    11 Mayıs – 20 Mayıs Gayet güvenilir, dürüst yaklaşımlara sahip. Güçlü ve derin duyguları olan Aşk ilişkilerinde güvenilir, karşısındakine değer veren. Gerçekçi düşünebilen, kendine yeterli. Başarma tutkusu olan, çalışkan Güzelliklere önem veren, kabalıktan hoşlanmayan. Keskin gözlem gücü olan. Başkalarının haksız sözlerinden etkilenebilen. Arkadaşlığa önem veren Hedefine ulaştığında böbürlenmeyen. İyiliğin, vefanın kıymetini bilen.

     

    21 Mayıs – 31 Mayıs Çok yönlü ve becerikli. Yargı ve mantık gücüne sahip Yenilikten hoşlanan, yeni insanlar tanımaktan zevk alan. Bilgiyi önemseyen, meraklı ve öğrenmeye aç Mantıklı, eğri ile doğruyu ayır etmesini bilen. Kıvrak zeka, konuşma kabiliyeti, kendini yönlendirebilen Düşmanlarını yenmeye başarabilecek kadar akıllı.

     

    1 Haziran – 10 Haziran Sosyal ilişkilerini önemseyen, akıllı davranabilen Zeki, uzlaşmacı, hayatın güzel yanlarının tadını çıkarabilen. Nabza göre şerbet vermeyi bilen. Yeniliklerden hoşlanan Değerli olanı bilen, duyarlı ve yapıcı davranabilen. Rahatına düşkün, sıradan şeylerden hoşlanmayan. Kaliteye önem veren İnce, nazik, aşka önem veren. İyi niyetli, arkadaşlıklara önem veren.
     

    11 Haziran – 21 Haziran Modern düşünebilen, tarafsız ve objektif düşünebilen Manyetizması güçlü, arkadaşlık olgusunu önemseyen. Özgürlüğüne düşkün, mantıklı davranabilen Orijinal herşeyden hoşlanan. Pek çok insanla anlaşabilen. Fikirleri bir çok insan tarafından beğenilen. Kuvvetli iradesi olan Yaratıcı, bireylik duygusu gelişmiş, haksızlığa boyun eğmeyen.
     

    22 Haziran – 30 Haziran Güvende yaşamak isteyen, empati yönü güçlü, duyarlı kişilik Ailesine, sevdiklerine önem veren. Koruyucu ve kollayıcı. Gerçeklerin peşinden koşabilen. İlişkilerde uzlaşmaktan yana olan Duygusal değerlerine önem veren, etkileme gücü yüksek. Karşısındaki kişiyi kolaylıkla etkileyebilen, ruhunun derinliklerine inebilen Kendini güvende hissetmediğinde tepkisel davranabilen.
     

    1 Temmuz – 11 Temmuz Düşünce gücü yüksek, sezgileri mükemmel derecede yoğun Bulunduğu alanı kötülüklerden arındırabilen, yenilikçi düşünebilen. Şüphelerini aydınlığa kavuşturabilen, kendini yenileyebilen Yüzeyde olanlarla yetinmeyen, araştırmadan güvenmeyen. Zihnini ve iradesini kendi gelişimi için odaklamasını bilen Güçlü iyileştirme gücü olan, güçlü olmayı, güvende olmayı önemseyen.
     

    12 Temmuz – 22 Temmuz Artistik kabiliyeti olan, aydınlanmaktan yana. Sanata meyilli Acıma ve şefkat duyguları yüksek. idealist. Kendini inandığı bir şeye adayabilen, vizyonu yüksek Kendini aşmak isteyen, duyarlı yüreğe sahip, özverili. Özlemleri olan, hayal gücü yüksek. Duyu dışı algıları olan. Birçok insanla anlaşabilen, aşkta derin duygulara sahip.
     

    23 Temmuz – 1 Ağustos Kendinden emin, bağımsız, liderlik gücü yüksek Soylu, gururlu, gösterişli, toplumda hemen farkedilen. Sadakat duygusu yüksek, organizasyon yeteneğine sahip Sevdiklerine düşkün, sanatkar, kolayca yükselebilen. İçi dışı bir, kalbinin sesine kulak verebilen. Sevilmeyi önemseyen Yaratıcılık yeteneği olan, isteklerini direkt olarak açıklayabilen.
     

     

    2 Ağustos – 12 Ağustos Hoşsohbetli, neşeli, etrafını rahatlatan, vicdanlı Para harcamayı seven, kaliteye önem veren, gururlu. Kimseyi kırmaktan hoşlanmayan, yüce gönüllü Gezmekten, araştırmaktan hoşlanan, inanç sahibi, maneviyatı güçlü. İyi bir sırdaş, güçlü bir dost Başkalarının emri altına girmekten hoşlanmayan, özgürlüğü seven.,
     

     

    13 Ağustos – 22 Ağustos Kendini ortaya koyabilen, savaşçı, enerjik, isteklerini elde edebilen Bilinçli, cesur, haksızlıklara boyun eğmeyen. Yeni fikirleri önemseyen. Girişimci, zeki, nerde ne yapması gerektiğini bilen açık sözlü. Hayatta kalmayı başarabilen. Fiziksel gücü yüksek. Karşısındaki kişiyi çabucak çözebilen, açık sözlü Beklemekten hoşlanmayan, yeni projelere, planlamalara istekli.
     

    23 Ağustos – 1 Eylül Mantıklı, becerikli, akıllı, başkalarıyla kolaylıkla bağlantı kurabilen Aşkı önemseyen, sorunlardan pek hoşlanmayan. Kaliteli ortamlar, elit yerlerden hoşlanan. Cahil insanlardan uzak duran Keskin gözlem gücüne sahip, bir bakışta eksiklerini görebilen. Olayların ardındaki gerçekleri önemseyen ve öğrenmek isteyen Çabuk kavrayan, net görmek isteyen, iletişimci.
     

    2 Eylül – 12 Eylül Ciddi bakış açısına sahip, sağlam kararlar vermeye çalışan Beklentileri akla ve mantığa uygun, çalışkan ve planlı. Güven olgusunu önemseyen, yanlış kararlar vermekten hoşlanmayan Disiplinli çaba, görev ve sorumluluk bilinci yüksek olan. Dayanıklı, mesleki konularda yetenekli. Dikkatli konuşan Yaşından olgun. Sözleri tutarlı, kabul edilmekten hoşlanan.
     

    13 Eylül – 22 Eylül Yerinde konuşan, güçlü bir kişilik, sevme duygusu gayet yüksek Uyumlu, dengeli, akıllı ve gayet çekici. Aşkta sıcak yürekli, nezaket dolu, güçlü imaj sahibi Huzursuzluktan hoşlanmayan, böyle ortamlarda bulunmak istemeyen. Sosyallikten hoşlanan ama aşırı uçlara kaçmayı sevmeyen Öncü, akıllı, iletişimci bir kişilik. Tarafsız düşünebilen.

     

    23 Eylül – 2 Ekim Lüks, güzellik, kaliteden hoşlanan. Sevgi dolu bir kişilik Erkekleri yakışıklı, kadınları çok güzel olan. Sosyal yönü güçlü, yeni fikirleri seven, hassas yaradılışta Zevkleri için para harcamaktan çekinmeyen, bu yüzden zorlanan. Seyahat etmekten hoşlanan, yeni insanlarla tanışmaktan zevk alan Amaçları bir şekilde gerçekleştirebilecek şansa sahip olan.

     

    3 Ekim – 13 Ekim Başkaları tarafından her zaman ilginç, sıra dışı bulunan, çok çekici Özgürlüğüne düşkün, kurallarla çevrelenmekten hoşlanmayan. Sosyal ilişkilerini önemseyen, popüler ve girdiği ortamlarda farkedilen Toplum içindeki yerini önemseyen, farklı bulunmaktan hoşlanan. Kararlarını kendi vermekten zevk alan ve bunda ısrar edebilen Günün yenilik anlamındaki tüm akımlarını takip eden, uygulayabilen.
     

    14 Ekim – 23 Ekim Fiziksel ve zihinsel anlamda hızlı ve aktif hareket edebilen Sözleriyle ilgi uyandırabilen, zekasıyla her türlü sorunun üstesinden gelebilen. Aşkta aşırı duygusallık yerine gerektiğinde mantığının sesine kulak verebilen Hislerini kağıda dökebilen. İşbirliğini önemseyen, etrafıyla uyumlu özel bir kişilik. Yenilikleri uygulamaktan hoşlanan, cinselliğine önem veren Cazibeli, aydınlık fikirleri olan, başarmaktan, gelişmekten, büyümekte hoşlanan.
     

    24 Ekim – 1 Kasım Kadınları oldukça çekici, Erkekleri karizmatik. Karşı cins üzerinde gayet etkililer Mistizm, bilinmeyenler konusunda meraklı ve bu yönde yetenekleri olabilen. Dönüşüm, değişim ve her türlü yenilikten hoşlanan. Bunun için gerekirse savaşabilen Sözleri keskin kendine güvenli. Doğruluktan hoşlanan. Disiplinli ve güçlü bir karakter. Gizliliklerine önem veren, başkalarının sırlarını kolayca öğrenebilen Güç ve kontrol kurmaktan hoşlanan, sözlerinin dinlenmesini isteyen.
     

    2 Kasım – 11 Kasım Oldukça duyarlı, Romantik ve tutkulu. İdeallerinden ödün vermeyen Hayal gücü yüksek fakat hayal ettiklerini hayatında uygulayabilen sezgileri yüksek. Aşkla büyümekten, gelişmekten hoşlanan. Aşkı için her türlü mücadeleye giren Başkalarının sorunlarına çare bulabilen, empatisi yüksek, yönlendirme gücü yoğun. Başkalarıyla yarışabilen, yüksek noktalara er veya geç gelebilecek güçlü bir karekter Derinlikten hoşlanan, iş olsun diye dost olmayan, dostuna gerçekten yardım edebilen.
     

    12 Kasım – 22 Kasım Oldukça etkileyici bir kişilik. Haksızlıklar karşısında her türlü mücadeleye girişebilen Dürüst ve doğrucu bir insan. Hakikatlerin ışığı altında ilerlemekten yana olan. Toplumsal vizyonu yüksek, girdiği ortamlarda çekiciliği, duruşuyla kolayca ilgi uyandıran Gayet şanslı. Sezgileri inanılmaz güçlü olacakları hissedebilen. Herhangi bir durum ve olayın ardından kolayca toparlanması bilen. Empati yeteneği güçlü Altıncı duyusu çok yüksek. Önsezileri inanılmaz kuvvetli. Vatanına, ailesine çok düşkün biri.
     

     

    23 Kasım – 1 Aralık Ahlaki özellikleri son derece güçlü. İnanışı, özgüven duygusu gelişmiş, dürüst kişilerdir Geniş görüşlü, vicdanlı, değerlerine önem veren, yüksek eğitimden hoşlanan. İyimser, öngörüşleri doğru çıkan. Gezgin bir ruh, yaşamı derinlemesine yaşamaktan hoşlanan Aşkta bağlanma duygusu fazla yüksek olmasa da, sevdiklerine düşkün ve onları koruyan. Başka insanları bilgisiyle, zarafetiyle büyüleyen. Yol gösteren abilik ablalık yapabilen İnsancıl, açık fikirli. Etik değerlere ve kanunlara saygılı. Fazla para harcamayı seven.
     

    2 Aralık – 11 Aralık Çok cesur. İnanmadığı hiçbir şeyi kabul etmeyen. Savaşma dürtüsü yüksek Haksızlıklara boyun eğmeyen amaca yönelik hareket edebilen. Gayet bağımsız zincirlere tahammül etmeyen. Kimsenin lafıyla hareket etmeyen Sadık ve oldukça fedakar. Söz verdiği zaman mutlaka yerine getiren. Aktif, hızlı ve gözü pek. Cinselliği güçlü, tutkulu, girişimci, istediği kişiye elde edebilen Kimi zaman oldukça sabırsız, aceleci davranabilen. Rekabetçi, oldukça tutkulu.
     

    12 Aralık – 21 Aralık Kişilik sahibi, bilgisiyle, tecrübeleriyle insanları kolayca etkisi altına alabilen Vizyonu güçlü, sezgi gücü yüksek, ıkanlamaktan, keşfetmekten zevk alabilen. Duygularını kontrol edebilen, sevilmek ve ilgi görmekten fazlasıyla hoşlanan Aşkta kendi isteklerine düşkün. Çekiciliğiyle karşı cins üzerinde fazlasıyla etkili olan. Yanılmaktan hiç hoşlanmayan. Sanata ve yeni gelişmelere açık. Kendini gayet iyi koruyan Yenilgilerden yılmayan, gururlu ve kendini geliştirmesini bilen, hakimiyet kurabilen.

     

    22 Aralık – 31 Aralık Sorumluluk sahibi, ne istediğini bilen, doğru ve yerinde kararlar alabilen bir kişilik Disiplinli bir çaba ile her türlü güçlüğün üstesinden gelebilen. Sadık ve güvenilir. İç gözlem gücüne sahip, yavaş ve emin adımlarla ilerlemekten yana olan Koşullar ve şartlara göre kendini ayarlayabilen uçarılıktan asla hoşlanmayan. Aşkta güven, saygı ve sevgiye değer veren. Oldukça tutkulu, sevdiğine sahip çıkan Liderlik gücü yüksek, organize, iş hayatında parlayabilen. Bazen karamsar olabilen

     

    alıntı

  13. İletişim: 555 310 45 22
    Yer: İzmir 

    Bir üyemizin iletisidir: "Cindy, henüz 1 aylıkken iş makinalarının arasında bulundu. Biberonla beslendi. Parazit tedavisi yapıldı. Artık yuvaya gitmeye hazır bir küçük hanım. 5 aylık, tekir, dişi...Sevgi delisi, oyuncu ve çok sevimli. Kum terbiyesi var ve kuru mama yiyebiliyor. Diğer kedilerle de arası çok iyi. İzmir içi yuva arıyoruz.

  14. İletişim:0533 601 46 62
    Yer:Ankara 

    Labrador kızımız geçtiğimiz günlerde bir trafik kazası geçirmiş ve onu gören üyemiz tarafından tedavi altına aldırılmıştı.Kızımızın boynunda tasması olması onun kaybolmuş olabileceği ihtimalini akıllara getiriyor.Arka sağ bacağında patelyada çatlak oluşan kızımızın tedavisi tamamlandı ve sağlığına kavuştu.Yayınlanan ilanı maalesef sonuçsuz kaldı ve kızımız bugün klinikten çıkıyor. Ancak gidecek bir yeri yok çok ama çok acil geçici/kalıcı bir yuva aranıyor

  15. İletişim: 0507 433 65 29 / 442 92 98
    Yer: Ankara 

    Bir üyemizin iletisidir: "5 aylık dişi bir güzellik. O da yuva arıyor. Sokakta değil, evinizde güven içinde, arabadan , köpişlerden kaçmak zorunda kalmadan , mama peşinde koşmadan, çöp karıştırmak zorunda kalmadan, sizinle yaşamak istiyor.Bu güzelliğe evinizi açmak ister misiniz?"

  16. İletişim: 0545 425 04 45
    Yer: Manisa 

    Sayın Kükrer iletisidir: "Bediş kız henüz 7 aylık, çok farklı formda bir Golden, dünya güzeli bir pamuk prenses.Tuvalet eğitimli, akıllı, oyuncu, sakin, sessiz, enerjisi yüksek, Bediş'i sahiplenen aile çok şanslı...Sahip adaylarımız lütfen çok düşünün, ömürlük evlat kabul edecekseniz bizi arayın. Bediş sahiplenme sözleşmesi ile çok güvenli olduğuna inandığımız bir yuvaya verilecek .. Yaşayacağı ortam görülmeden sahiplendirmiyoruz. Sadece telden iletişim kurun lütfen. Geçici yuvasında süresi kalmadı.

  17. RIXOS OTEL SAHIBI TAMİNCE, SİT ALANI İÇİNDEKİ OLİMPOS'A 5 YILDIZLI OTEL KURUYOR.

     

    Gezi direnişi sırasında sığınabileceğimiz güvenilir yerlerin olması bizler için ne kadar önemliydi. İşte bu zamanda “otelimize sığınabilirsiniz” türünden bir haberi facebook ve twitter üzerinden salıp, otellerine sığınan tüm direnişçileri polise teslim eden Rixos Otelini de hatırlayacaksınız. Kendileri hükümete yakınlığıyla bilinir ve hatta hükümetin başı tatillerinde otel tercihini hep onlardan yana kullanır. İşte bu Rixos Otel’in  sahibi Fettah Tamince Olimpos’ta, hem de sit alanı içindeki Phaselis Antik Kentinin de içinde yer aldığı 180 dönümlük bir arazi üzerine 5 yıldızlı Dream of Phaselis isimli yeni otelini kuracakmış.

     

     

     

     

     

     

     Bundan seneler önce Antalya da turizm sektöründe oldukça iyi yerlerde olan arkadaşlarımdan biri Rixos otelinin gizli ortağının RTE olduğundan söz ediyordu ve bunu Antalya'da neredeyse bilmeyen yoktur diyordu. 

     

    Gezi olaylarında koç grubunun nasıl cezalandırıldığını düşünecek olursak, doğal olarak Rixosun sahibinin de ödüllendirilmesi gerekiyordu. Vatana,  uyuyan ümmetimize hayırlı olsun ne diyelim.

     

    Sadece bu değil İstanbul'da RTE nin imzasıyla yani özel izinle talan edilen yerlere her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Bakan Bayraktar istifa ederken aslında yalan söylemiyordu. "Yaptığım her iş başbakanın onayıyla yapılmıştır" demişti. 

  18. Yazmayı hiç sevmediğim, ama yazmadığım zaman da içimde kalacak, içime oturacak düşünceler demeti...

    O demeti oluşturmak için gözümün içine bakan kelimeler...

    ***

     

    14 Kasım 2013, Mustafa Balbay açıklamalarda bulundu:

     

    "İç barış AKP'nin de hayrınadır."

     

    "İç barışın yolu, ayırmadan; insanların da Hükümet'in de affedeceği bir yöntem bulunması. Karşılıklı kutuplaşmak iki tarafı da birbirinden uzaklaştırıyor."

     

    "O mahkemelerde hukuk yok. Mahkeme bizi de, dışarıdan getirilen tanıkları da dinlemedi. Balyoz davasında askerler, KCK’da Kürtler yargılandı. Ancak, Ergenekon davasında ise her kesim yer aldı. Böyle bir dava olamaz" [ Hem Kürt kökenli hem asker olunmuyorsa demek ki ] [ Üstelik bu cümleyi kuran da "ulus devlet"i adı gibi bilen kişi! ]

     

    19 Kasım 2013, Mustafa Balbay açıklamada bulundu:

     

    “Kamuoyunda tartışılan şekliyle af gibi bir düşüncem ya da talebim yoktur. Bunun dışında hiçbir kişisel isteğim yoktur. Hiçbir planın parçası değilim.”

     

    Tam bu zaman diliminde ayyuka çıkan Cemaat - AKP kavgası.

     

    2 Aralık 2013 Pazartesi, CHP'nin ABD ziyareti.

     

    3 Aralık 2013 Salı, CHP'nin ABD ziyareti

     

    4 Aralık 2013 Çarşamba, CHP'nin ABD Ziyareti.

     

    Bu görüşmeler esnasında cemaatin çatı örgütünün üst düzey yetkilileri ile yapılan görüşmeler.

     

    Bu görüşmeler kapsamında "tüm insanlığın anasını ağlatma" amacında olan "ABD"nin temsilcileriyle yapılan görüşmeler.

     

    Yargı'daki cemaat yaptırımının yadsınamaz boyutta olması.

     

    5 Aralık 2013 Perşembe, Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'ın uzun tutukluluk süreleri için yaptıkları itirazın Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilmesi.

     

    6 Aralık 2013 Cuma, Mahkemenin kararı 9 Aralık 2013'e ertelemesi.

     

    9 Aralık 2013 Pazartesi, Mustafa Balbay'ın tahliye olması.

    ***

    Bugün kendime "Ne hissetmem lazım?" sorusunu sorduğum kadar bir daha kendime aynı soruyu sorar mıyım?

     

    Bilmiyorum.

     

    Mustafa Balbay. Yakınlarım geçmişten beri O'na verdiğim değeri de koyduğum yeri de iyi bilir.

     

    Tahliye ile beraber susmadı telefonum.

     

    Epey içselleştirdiğim dışarıdan da belli olmuş demek ki.

     

    Coşkuluydu neredeyse her arayan.

     

    Coşkumu beklediler.

     

    Yapamadım.

     

    Yapmaya çalıştım.

     

    Geçiştirmeye çalıştım.

     

    Kaçmaya çalıştım!

     

    Aklımdaki sorulardan, kuşkulardan.

     

    Balbay'ın tahliyesi ile herkesin aklına Balbay geldi. Fakat ben sokaklara çıkıp avaz avaz: "Fatih Hilmioğlu ölüme terkedildi. Bir şeyler yapmalıyız!" diye bağırmak istedim.

     

    Mesela Engin Alan neden içeride?

     

    Peki ya diğer Balyoz ve Ergenekon tertipleriyle tutsak edilenler?

     

    Mustafa Balbay'ın bayramda attığı: 

    "Dik açı 90 derecedir. Cumhuriyet'i hep dik açıda, dimdik kutlayacağız. 90. yıl kutlu olsun" 

    mesajını anımsarken, "The Cemaat - CHP - ABD" üçgeninin açısal olarak bu olaydaki etkisinin "dar" mı yoksa "geniş" mi olduğunu sorgular halde olmaktan dolayı suçlu hissettim kendimi.

     

    Bu konuda tek suçlunun ben olduğumu sanmıyorum.

     

    Bazen bir şeyi istersiniz. Olmaz.

    ,

    Bazen bir şeyi çok isterseniz, o arada başka bir şey olur.

     

    İstediğiniz de olur ama artık olan şey tam olarak istediğiniz "kıvamda" olmaz. Aynı etkiyi yaratmaz.

     

    Kalbinizin kapısı çalar, "Kim o?" dersiniz, Yumruk: "Benim" der ve ekler: "Oturmaya geldim müsaitsen?"

     

    Kapına kadar gelme nezaketsizliğini gösterdiyse eğer misafir, istenmese de kabul edilir…

     

    Sonra ailesi ile olan fotoğraflarına bakıp, konuşmasını dinlerken tebessüm halinde yakaladım kendimi.

     

    Sonra yine aynı isim çakıldı beynime:

    Fatih Hilmioğlu?

     

    Bu isimi belirtmişken bir parantez açmamda fayda var.

     

    Eğer birazcık da olsa bir şeyleri anlayabiliyor, yorumlayabiliyor ve davama katkı sağlayabiliyorsam, bunu tek bir oluşuma borçluyum:

    Her kademesinde görev almış olmaktan onur duyduğum; Çukurova Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübü.

     

    Bizim deyişimizle ADK Kültürü.

     

    Ve o kültürün buluşma noktasıdır Ulusal Çalıştaylar.

     

    İşte o çalıştayları başlatanlardan birisiydi Hilmioğlu. Tıpkı yine Ergenekon sanıklarından Ferit Bernay ve Mustafa Yurtkuran hocalarımız gibi.

     

    Anlayacağınız; o adamların yanında olmak, bizler için namus borcu.

     

    Bu halet-i ruhiye içinde yorumlamaya çalışıyordum yorumları.

     

    Bakınıyorum sağıma soluma, özellikle de düşüncelerine güvendiklerim neler diyor diye.

     

     

    Yazar arkadaşım Erhan Sandıkçı duruma bir not düşmüş:

    "Yüzlerce masum insanın tamamı aksini söyleseler dahi, bu kin güdülecek bir davadır. Faşizme tarafsız, hoşgörülü kalınamaz. Ya karşısındasınızdır ya da ona boyun eğiyorsunuzdur. Ya kin güdersiniz ya da onların kiniyle güdülürsünüz.

    Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Şirinyer, Sincan tutsakları ve büyük hedef Türkiye Cumhuriyeti için tüm yıkıcılara kin güdüyoruz."

     

     

    Aklıma Mustafa Kemal'in bir sözü geliyor, dillendirmeden duramıyorum:

     

    "Biz kimsenin düşmanı değiliz! Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız."

    ***

    Ne çıkanlar sustu bu günlerde.

     

    Rüzgar gülünü kıskandıran dönüşlerin yoğunluğundan pistte çocuklara yer kalmadı.

     

    "Birileri pazarlık unsuru haline mi getiriliyor?" sorusu bir ur gibi beynimde.

     

    Bu "tahliye", verilecek ödünlerle tamamlanması planlanan sonun başlangıcı mı?

     

    "Kindar olmamalıyız" sözleri, bebek katillerini de kapsar mı?

     

     Ve belki de en kritik soru:

     

    Birileri, yarın atılabilecek bazı adımlara itiraz edecek olduğumuzda; "Aynı madde kapsamında Mustafa Balbay tahliye edilirken gayet memnundunuz düzenlemeden. Şimdi ne oldu?" sorusu önümüze koyar mı?

    ***

     

    Deniz ve Yağmur mutlu uyuyacaklar bugün.

     

    Uyusunlar, sonuna kadar hakları.

     

    Fakat bizler, durduramıyoruz içimizdeki soruları.

     

    Yok et sorularımızı Balbay.

     

    Susma, değişme, dönüşme.

     

    Sen, Ahmet Taner Kışlalı'nın kendi kitabı için "isim" istediği kişisin. Kışlalı'nın bayrağı senin elinde.

     

    Nilüfer Kışlalı bu yıl dönümünde: "Boşuna ölmüşsün sen" diye eşine seslenmişti ya, sen öyle olmadığını uygulayarak göster, en azından "Ben üstüme düşeni yaptım."diyebil, ve de tarih "İçin rahat mı?" diye sorduğunda yüksek sesle; "İçim çok rahat"de!

    ***

    Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Şirinyer onurumuzdur!

     

    ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR

     
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.