evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
Bir Ankara inatlaşması: Her gece aynı sokakta eylem müdahale
İstanbul'da polisin Gezi Parkı protestocularına sert müdahalesi üzerine gösterilerin sıçradığı kentlerden biri olan Ankara'da Kennedy Caddesi günlerdir aynı saatlerde çatışmalara neden oluyor. Haber: CAN GÜLERYÜZLÜ- / Arşivi ANKARA– Gezi Parkı protestolarına, İstanbul’da 31 Mayıs’ta yaşanan yoğun çatışmalardan 1 gün sonra, Kızılay’daki çatışmalı gösteriyle dahil olan başkentte, tepkiler ve eylemler ‘lokal’ olarak devam ediyor. Ankara’nın birçok ilçesinde sokaklara çıkan kalabalıklar yürüyüş yaparken, her akşam polis müdahalesinin olduğu tek yer Kızılay yakınlarındaki Kennedy Caddesi. ÖNCE KIZILAY’DA BAŞLADI Gezi Parkı protestolarının Ankara’ya sıçradığı gün 1 Haziran’dı… O gün Kızılay’da toplanan kalabalığa polisin sert müdahalesinin ardından, Kızılay Meydanı ve ara sokaklarda saatlerce süren taşlı-sopalı, gazlı-tazyikli sulu çatışmalar yaşandı. İzleyen günlerde de Kızılay sık sık hareketlendi ve polis müdahaleleri de sürdü. Asıl sert müdahaleler gecenin geç saatlerinde olurken, Kızılay en kalabalık günlerinden birini bazı sendika greviyle birleştiği 5 Haziran günü yaşadı. Ziya Gökalp Caddesi’nde toplanan binlerce kişi Kızılay Meydanı’nda saatlerce sloganlar eşliğinde tepkilerini gösterdi ve dağıldı. Kalabalığa müdahale edilmezken, aynı günün akşam saatlerinde Kızılay’da toplananlara müdahale olmuştu. Bu müdahaleden sonraki günlerde Kızılay’daki büyük toplanmalardan biri Recep Tayyip Erdoğan’ın Ankara’ya geldiği gün yaşandı. Kızılay Meydanı’nda trafiği aksatmamaya özen gösteren gruba akşam 21.00 sıralarında müdahale edilmiş; Kızılay, özellikle de Sakarya Caddesi ve diğer ara sokaklar gaz bombası yağmuruna tutulmuştu. Kızılay, bu eylemin ardından küçük grupların basın açıklaması ve kısa süreli protestolarına tanıklık etse de yavaş yavaş eylemler öncesindeki havasına döndü. KUĞULU’DA ‘ÇADIR MÜCADELESİ’ Kızılay’daki eylemlerle birlikte Ankara’nın merkezi eylem noktalarından biri de Kuğulu Park oldu. Parkta binlerce kişi toplanmaya başladı. Kızılay’daki bazı grupların Kuğulu Park’a, Kuğulu Park’taki bazı grupların da Kızılay’a yürümesi iki noktadaki eylemcileri zaman zaman ortaklaştırdı. Kuğulu Park’ta eylemler sadece gece saatlerinde değil gündüz saatlerinde de yapılır oldu. Gezi Parkı’ndaki gibi bir yaşam alanı oluşturmaya çalışan Kuğulu Park’taki eylemciler, çadırlar, kütüphaneler kurmaya, mutfak tüplerinde yemekler pişirmeye başladı. Ancak polis son günlerde hemen her sabah erken saatlerde gelerek bu çadırları topluyor. Göstericiler ise çadırları toplansa da Kuğulu’dan ayrılmayarak pasif direnişlerini sürdürüyor. KENNEDY MERKEZİLEŞTİ Akşamları saat 21.00’den itibaren hem sayısı hem de coşkusu artan protestocular, Kuğulu Park yanındaki Tunalı Hilmi Caddesi’ne de taşar oldular. Bir süre sonra ise yeni bir ‘alışkanlık’ doğdu: Kuğulu Park ile Kızılay Meydanı’nın arasında, hatta bu iki eylem merkezinin tam ortasında yeni bir ‘nokta’ doğmaya etmeye başladı. Çoğunluğu Kuğulu Park’ta toplananlardan oluşan eylemciler Meclis ve Başbakanlığın da bulunduğu Atatürk Bulvarı’na açılan Kennedy Caddesi’ne inerek sloganlar eşliğinde protestolarını sürdürmeye başladı. Bugüne dek devam eden ve 4-5 bin kişinin katıldığı Kennedy Caddesi eylemlerinde’ göstericiler Atatürk Bulvarı’na açılan noktanın yakınlarında barikatlar kuruyor. Protestoculardan bir grup daha sonra Atatürk Bulvarı’na çıkarak, hemen yanlarında ABD’nin Ankara Büyükelçiği’nin de bulunduğu noktada sokak lambalarının demirlerine ve yoldaki korkuluklara vurarak ses çıkartıyor. Bu tepki yaklaşık 1 saat sürdükten sonra saat 23.30 sıralarında Meclis yakınlarında beklemekte olan Çevik Kuvvet ekipleri, Atatürk Bulvarı üzerinden TOMA ve Akrep diye ifade edilen araçlarla Kennedy Caddesi girişine gelerek, bazen uyarı yapıp bazen de hiç uyarı yapmadan ve yüksek miktarda gaz kullanarak müdahaleye başlıyor. Ara sokaklara dağılan kalabalık, Çevik Kuvvet ekiplerinin geri çekilmesi durumunda tekrar toplanırken, bazen de Çevik Kuvvet’in takibi nedeniyle ara sokaklardan Tunalı Hilmi Caddesi’ne yöneliyor. Saatler 02.00 veya 03.00’e geldiğinde ise Kennedy ve Tunalı Hilmi Caddesi’nde de sakinlik hakim oluyor. SAYILARI AZDI AMA... Dün gece de saat 01.00 sularında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Gezi Temsilcileri ile toplantısı devam ederken yine Tunalı Hilmi Caddesi ve Kuğulu Park’tan yaklaşık genelde gençlerden oluşan 200-300 kişilik bir grup yine Kennedy Caddesine geldi, barikatları kurdular. Göstericilerin sayısı az olmasına rağmen daha önceki gecelere göre daha fazla sayıda polis yine sert müdahalede bulundu. Polis, diğer gecelere göre az sayıdaki göstericileri neredeyse beş dakika süren biber gazlı tazyikli sulu müdahale ile dağıttı. Ancak polisin sert müdahalesi ara sokaklarda devem etti. Çevik kuvvet ve Akreplerin sokak aralarında göstericileri takip ederek gözaltılar yaptıkları da bildirildi. Polis, gözaltıların basın tarafından takip edilmemesi için gazetecilere ‘hakkınızda işlem yaparız’ diyerek uyarılarda da bulundu. Dikmen, Batıkent, Tuzluçayır, Aydınlıkevler, İncirli ya sokakta ya da balkonda Ankara’daki diğer semtlerde ise polis müdahalesinin yaşanmadığı eylemler gerçekleştiriliyor. Akşam saat 20.00 ya oda 21.00 sıralarında Batıkent’te metro istasyonunun bulunduğu alanda binlerce Batıkentli toplanarak yürüyüş yapıyor. Araçlarından korna, balkonlarından tencere tava çalarak çok sayıda vatandaşın da destek verdiği Batıkent’teki eylemlere coşkunun yanı sıra hüzün de hakim. Kızılay’daki eylemler sırasında yaşanan çatışmada, kameralara da yansıyan polis kurşunuyla başından yaralanan ve beyin ölümü gerçekleştiği bildirilen Ethem Sarısülük’ün Batıkent’teki evine yürüyen kalabalık burada sloganlarla protestolarını devam ettiriyor. Dikmen semtinde de yaşlısı, genci yine binlerce kişi toplanarak Kızılay güzergahına yürüyor. Bu kalabalık Dikmen Caddesi üzerindeki Emniyet misafirhanesinin önünde polis barikatıyla durdurulurken, kısa bir süre de burada tepkilerini gösterip dağılıyor. Tuzluçayır, Aydınlakevler ve Keçiören’in İncirli semtlerinde de vatandaşlar kalabalıklar oluşturarak ya yürüyüşe geçiyor ya da bulundukları yerlerde sloganlarla her akşam eylemlerini sürdürüyor.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Aksine birey bilinci ve bireyin serbest iradesini kullanmasi onun uykudan uyanmasi uyutaninin farkina varmasi ve kendi yasamini kendi yassamasidir.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Evet dinler birer dogmadir, teslimiyettir suru psikolojisi ve korku felsefesidir. Beyni esir alir ve insanoglunu kendi yonlendirmesi ile yasatir ve hatta yasam sonrasina yasamini harcatir. Insanoglunun serbest iradesi birey bilinci olarak mumkundur. Dogum ile olum arasi olan yasam insanoglunun tek sahip oldugudur. Iste bunun yasatilmasi degil, sahibince yasanmasi onemlidir. Agnostiklik yeterli degildir. Onemli olan bireyin kendi beyin devrimini kendisinin yapmasi ve kendi yarattigi tanriya ve onu ortaya koyan tanrilastirma eylemine ihtiyac duymamasidir. Yani tanri kavramini kullanimdan kaldirmasi ve gerek gormemesidir.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Dinleri degistiren insanogludur. Hem yeni dinler yaratarak hem de birinden digerine gecerek. Insanoglu mukemmel olmadigindan yarattigi tanri da mukemmel olamaz. Ayrica mukemmelligin bir ortak tanimi da yoktur ve oldugunun soylenmesi sadece bir inanctir. O kitaplar insanoglu yazisidir. Evet kulluk kolelikten gelir. Insanoglunun yarattigi tanrtiya kul olan o sistemi yonetenlerin de kolesidir. Kolelik sistemi hem sinifsal efendi/kole hem tanrinin dunyaya indigi din sistemi ile olusturulmustur. Ilk koleler insanoglu erkeginin disileri olmustur. Din de kolelik te sinifli toplumun bir urunudur.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Dinleri degistiren tanri degildir. Ya eski dinlerin etkisinin gectigini dusunen ya da insanlarin yeni anlam ve icerikteki bir tanriya ihtiyac duydugunu dusunen insanogludur. Insanoglunun bugunku gorunumu ve yetisi ile nasil evrildigini evrim aciklamaktadir. Konu muhammed'in durustlugu degildir. Konu aklin ve inancin cikarinin topluma yansitilmasidir.
-
Halk Direnişi - Dönüm Noktası - Taksim Gezi Parkı Koruma Eylemi
Taksim Dayanışması: Söz Gezi Parkı’nın Taksim Dayanışması dün Başbakan Erdoğan’la yaptığı görüşmeyi Gezi Parkı’na gelerek anlattı. Taksim Dayanışması temsilcileri, “Biz elçiyiz, halkın taleplerini ilettik, temsiliyet ve meşruiyet alanı Taksim’dir, direnişin seyrine ilişkin beraber karar alacağız, beraber kazanacağız” dedi. Açıklamanın ardından Gezi Parkı’nın 7 ayrı yerinde forum yapılmaya başladı. Forumdan çıkan eğilime göre yarın sabah 10:00’da Taksim Dayanışması ve Gezi Parkı’nın ortak kararı açıklanacak. Başbakan Erdoğan’la görüşen Taksim Dayanışması temsilcilerinden olan Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman’ın sözlü olarak yaptığı ortak açıklamanın tamamı şu şekilde: “Temsiliyet ve meşruiyet Taksim’in” “Başbakan Erdoğan’la dün görüştük, 4 saat çok hararetli bir tartışma yaşandı. Tüm taleplerimizi ilettik, parkın taleplerini ilettik, bu sesi duymalarını arzu ettik. Bu talepleri aktarırken de hepimiz sizlerin bize verdiği cesaretle gururluyduk. Bu görüşmeyi sanatçı dostlarımızın katkılarıyla yaptık, onlar bizler adına organize ettiler, onlara ateşten gömleği giyme cesareti gösterdikleri, kendimizi ifade etme şansı vermeye yol açtıkları için teşekkür ediyoruz. Alanlarda 17 gündür dillendirdiğimiz taleplerin hepsini Başbakan’a ilettik, taleplerimiz hakkında hararetli bir görüşme yaptık, taleplerimizin ana meselesi öncelikle polis şiddetiydi, polis şiddeti konusundaki açıklamalarımız net ve sertti. Polisin insanlık onurunu ayaklar altına alan tavırla saldırdığını açıklıkla ifade ettik. Dört talep hakkında görüşmeler yaptık. Gezi Parkı, gezi olarak kalmalıdır dedik. Bu talebe ilişkin Başbakan yargı kararının beklenmesi gerektiğini, öncelikle olanın bu olduğunu ve hukuku tanıyacaklarını ifade ettiler. Bundan sonra da bu hukuk kararı eğer olumsuz yönde çıkarsa halk oylamasına göndereceklerini ifade ettiler. İkinci talebimiz, yitirdiğimiz canlar ve yaralanmalara neden olan sorumlular hakkında işlem başlatılmasıydı. Bu sorumlular hakkında işlem başlatıldığı, İzmir’de 3 görevlinin görevinden uzaklaştırıldığı ve sorumlulara benzer işlemler yapılacağını ifade ettiler. Gözaltına alınan arkadaşlarımızın serbest bırakılmaları talebimizi ilettik, bu konuda cevap alamadık. Dördüncü maddemiz de Türkiye’nin tüm meydanlarında, başta Taksim Meydanı ve Kızılay Meydanı olmak üzere tüm yurttaşların ifade özgürlüğünü kullanabileceği alanların yaratılması ve izin verilmesiydi, bu konuda da cevap alınamadı. Burada dile getirilen tüm istekler ve talepler, eğitimin, sağlığın özgürlüğü, sanatın özgürlüğü talepleri de 4 saat gibi süre içerisinde dile getirildi. Dik durduk, sizlerin sözünün alınması gerektiğini ifade ettik, temsiliyet ve meşruiyet alanı Taksim’dir, Gezi Parkı’dır, bu meşruiyet de genel eğilim sonucu belirlenecektir.” “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” Taksim Dayanışması temsilcilerinden avukat Can Atalay da söz alarak şu açıklamayı yaptı: “Karşı olmamız gereken kendini diktatör yerine koyan Başbakan’dır, biz beraber karar alacacağız, buradaki eğilimleri beraber göreceğiz. Taksim Meydanı başta olmak üzere Kızılay ve meydanlardaki siyaset yasağına izin vermeyeceğiz. Envai çeşit yalana başvuracaklar ama yağma yok, bir kere bu kitle uyandı, buraya tek çivi çakılmayacak burası park olarak kalacak, kendi örgütlenmemizi yeniden kurma vaktidir. Tüm gözaltına alınanların serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Biz birbirimizin elinden tutup bu yolu beraber yürüyeceğiz, koskoca bir halk kendine güven kazandı, bu daha başlangıç mücadeleye devam. Forum sonrası karar açıklanacak Açıklamaların ardından saat 16.00’da Gezi Parkı’nın 7 ayrı yerinde forumlar düzenlenmeye başladı. Forumlarda AKP’nin ve Erdoğan’ın tavrı, mücadelenin seyri ve mücadelenin sesini daha çok duyurmak için neler yapılacağı yönünde halk görüşlerini aktaracak, forumların sonunda alınan ortak karara göre Taksim Dayanışması’yla birlikte yarın saat 10:00’da kamuoyuna açıklama yapılacak. (soL - Haber Merkezi) http://www.turkish-media.com/forum/blog/1121/entry-7049-halk-direnisini-ancak-halk-sonlandirir/
-
Halk Direnisini Ancak Halk Sonlandirir
Taksim Gezi Parki olarak baslayan ve yurdun dort bir yanina yayilan halk direnisi "kirilmaya" calisilmaktadir. Hukumet devlet ve polisi diktator direktifi ve emri ile her turlu insanlikdisi baskici ve vahset iceren sindirme yildirma susturma dindirme ve durdurma hareketini 18. gunune girdimizde hala devam etmektedir. Diktator cagdisi ve formel sekilci akli ve inanci ile almis oldugu bunca milli ve uluslararasi her kesimden uyarilara guya gale almama soylemleri ile yanasirken; birden bire kendi aklinca halk direnisini masa basinda halletme girisimine baslamistir. Bunu once kendi emir kullari ile yapmis, daha sonra da iki ve tek olmak uzere sanatcilarla yapmis ve bir sonuc alamamistir. Bu toplantilara katilan iki kisiden "24 saat icinde gezi parkina baskin olacak" izlenimi ciktiktan sonra; masa basinin inandiriciligini saglamak adina, dun iki koldan ve direk gezi parki eylemcilerinin icerdigi soylenen secilmis temsilcilerle; hem basbakan hem de vali eliyle bir masa basi toplantisi ve toplantilari gerceklestirilmistir. Buradan iki ilginc sonuc cikmistir. Ikisinin de ortak noktasi ayni formel ve sekilci mantiktir. Yani direnis ile ilgili alinan karar sadece gezi parkina yoneliktir. Burada alinan hic bir kararda tum yurda dagilan direnis ve polis vahseti goz onune alinmadigi gibi, direnisin ana temasi olan "GOSTERI TOPLANTI VE IFADE HAK VE OZGURLUGU" gorusulmemistir. Bugun beklenen gezi parkinda sanki istenenler elde edilmis gibi orada konuclanan direniscilerin parki terk etmesi istenecektir. Birincisi SOKAKLARA DOKULEN HALK DIRENISI MASA BASINDA HAL OLAMAZ. Ikincisi HERKES KENDINI TEMSIL EDER KIMSE KIMSEYI TEMSIL EDEMEZ. Ucuncusu DIRENIS GEZI PARKI ILE SINIRLI DEGILDIR. Peki ne olacak? Direnise katilan her bir birey kendi hak ve ozgurlugun tatmin olup olmadigina bakacaktir. Bu gezi parki direniscileri icin de gecerlidir. Burada bir noktayi belirtelim. Evet belki gezi parkinda geceleri konuclanma sona erdirilebilir, yalniz bu ertesi gun gelen direniscilerin tekrar gezi parkina alinmasina izin verilirse. Bu direnis ancak halk isterse ve tum yurt capina bu istem yayilirsa sona erer. Benim acimdan bu eylem ancak su sekilde ve uzun surede sonlandirilabilir. Direnen halk yurdun dort bir yaninda her turlu alanda ifade toplanti ve gosteri ozgurlugunu hak olarak kullanirken, hic bir mudaheleye ugramaz ve rahatca bunu yerine suresiz getirir ve ne zaman "ben ve halkim hem bulundugum yerde hem de ulkem capinda her yerde rahatca bir mudaheleye ugramadan ifade toplanti ve gosteri ozgurlugumu hak olarak aldim ve istedigim zaman istedigim yerde de bunu hak olarak istedigim kadar ortaya koyabilirim" dusuncesi algisi ve gozlemi hakim olursa, evet bu halk direnisi bitebilir. Halk direnisi; Gezi parki ile sinirli degildir. Halk direnisindeki her turlu provakatorlerden ve polis vahsetinden hukuka bagli olarak islem yapilmalidir. Bugune kadar yaralanan ve tedavi altinda olan her bir direnisciye devlet tum olanaklarini saglamalidir. Hukumet devlet diktator ya da baska bir yetkili agziyla hic bir zaman halki ayirici bolucu korukleyici kiskirtici alaya alici ve hakeret edici kucumseyici her turlu soylem ve eylemden kacinmalidir. Devlet ve hukumet bu halk direnisini kendi iktidar sorunu olarak kucaklamali degerlendirmeli ve burdan her turlu demokratik hak ve ozgurluk dersini cikardigini bilfiil gostermelidir. Halk direnisi bireysel bir cikistir. Sosyal bir harekettir. Kimse bu direnisi masa basinda ve direktif ile sonlandiramaz. Direnisi sonlandiracak olan bireyin kendisi kendi serbest iradesi ve bireyler olarak olusan halkin ortak serbest iradesidir. Hic bir direnisci birey grup v.s. kendi bu direnisi sonlandirsa bile, baska birey gruba v.s. de sonlandirmasi icin baski zorlama v.s. kullanamaz. Evet bu aksam formel ve sekilci olarak sadece gezi parkina ve oradaki halk direnisine yonelik; bu masa basinda alinan kararin aciklanmasindan sonra basta gezi parki olmak uzere tum yurdun dort bir yanindaki halk direnisi direniscilerinin bu masa basi kararina yonelik nasil bir tutum alacaklari gorulecektir. Masa basi toplantilari o kadar sekilci ve formel mantik ile degerlendirmeli olmustur ki, bu diktator ile secilmisler toplantida iken Ankara dahil yurdun dort bir yaninda polis vahseti ve saldirisi devam etmektedir. Kisa not olarak bugun diktator ayni inat ve algisizlikla kendince tehditler savurmus ve zafer naralari atmaya hazirlanmaktadir. Bir notta emniyetin yaptigi aciklamada ki polis vahseti saldirisi ve vicdan disi ve insanlikdisi her turlu davranisinin bir 2. Canakkale zaferi edasi ile algilanarak ve uzerine saldirilan sanki bir dusmanmis gibi degerlendirilerek yaptigi aciklamadir. Basta bu son iki aciklamali gelismeyi direnen halk iyi algilamali ve okumali, bugunku gelinen surecten sonra da ona gore dusunup davranmalidir. Cunku yalan provakator eylemler, saldirilar baskilar korkutmalar yildirmalar susturmalar ve her turlu secilmisler eliyle bunun sunulmasi formel ve sekilci mantigi halen devam etmektedir. Evet hep beraber bu aksamki aciklamadan sonra gorecegiz. Gezi parkinda ve yurdun dort bir yaninda direnen halkin istedigini alip almadigini gorecegiz. Direnen halk direnme ortak nedeni olan "toplanti gosteri ve ifade ozgurlugunu" insan haklari evrensel hukuk ve hak ve ozgurlukler olarak almamistir. Umarim direnen bireylerimizin ve halkimizin bu istedigini almamis olmasi algisi ve bilinci farkindaligi yapilacak eylemleri ile devam edecektir. Aksi bunca emeklerinin masa basinda ellerinden alinmasina goz yummus olacaklaridir. Bu da bizlere direnen halkin bu direnclerinin ne kadar bilincli kararli azimli olduklarini gosterecektir. evrensel hukukun insan haklari olarak tanidigi toplanti gosteri ve ifade hak ve ozgurlugunu alana alindigina emin olunana kadar direnise devam.
-
Halk Direnişi - Dönüm Noktası - Taksim Gezi Parkı Koruma Eylemi
Erdoğan'la görüştükten sonra açıkladı Gezi Parkı eylemleri başladığı sırada "Ak Parti’li Direnişçiden Başbakana Mektup…" yazısıyla dikkat çeken ve dün Başbakan'la görüşen heyette de yer alan Bülent Peker, "24 saat içerisinde Gezi'ye müdahale olacak" dedi. Kişisel blog sayfasında dünkü görüşmeye ilişkin izlenimlerini aktaran Peker, "Bunu çok üzülerek söylüyorum arkadaşlar. Bizzat birinci ağızdan verilen kesin bilgiye göre '24 saat içerisinde Gezi Parkı’na müdahale edilecek' ve park polis kontrolü altına alınacaktır" dedi. Bülent Peker'in açıklaması: Değerli Arkadaşlar, Gezi Parkı eylemleri ile ilgili dün (12.06.2013) Sayın Başbakan’la yapılan görüşmede neler konuşulduğuna dair birçoğunuzun merak ve endişe içerisinde olduğunuzu biliyorum. Tahmin edilenden çok daha uzun süren bu toplantının hemen ardından Ankara’dan hareket ederek az sabaha karşı Bursa’ya vardım. Gerek medyada yapılan açıklamalar gerekse Twitter üzerinden gelen yorumlar neticesinde birçoğunuzun bu görüşmenin detayları ile ilgili endişeli bir bekleyiş içerisinde olduğunu bildiğimden, sabah erken saatlerde bu önemli toplantı ile ilgili notlarımı kaleme aldım. Öncelikle söylemeliyim ki; bu hayli uzun bir yazı olacak. Dolayısıyla sizlerden sabır ve anlayış rica ediyorum… Bugüne kadar olduğu gibi; aşağıda belirtmiş olduğum tüm hususların, son derece objektif ve aynen olduğu gibi sizlere aktarıldığı hususunda sizleri temin ederim. Bu konudaki güveninizi ve inancınızı benden esirgemeyeceğinizi temenni ederim. Öncelikle toplantıyla ilgili birçok insanın kafasında oluşan bazı soru işaretlerini gidermem gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle toplantının “hemen öncesinde” Radikal gazetesinde de aynen yayınlanan aşağıdaki yazımı okumanızı rica ediyorum. Akabinde, dünle ilgili tüm detayları sizlerle paylaşacağım… ———————————————————————————————————————————- Neden ben seçildim? Beni kimler seçti? Açıkçası hiçbir fikrim yok. Bunu benden ziyade bu görüşmeye katılmamı isteyenlere sormanız daha doğru olur. Son 1 hafta içinde Gezi Parkı olayları ile ilgili Sayın Başbakana 2 adet mektup yazdım. Bunlardan özellikle birincisi birçok insan tarafından “hislerine tercüman olduğu” gerekçesi ile teveccüh gördü ve beğenildi. O veya bu sebeple benim bu yazdıklarım toplum içerisinde umudu yeşerten, birliğimizi tetikleyen bir araç oldu diye sanıyorum. Sıradan bir vatandaş olmam, Ak Parti destekçisi olmam ve halkın içerisinden bir görüşü lisan-ı uygun bir biçimde dile getireceğime dair bir görüntü sergiliyor olmam seçilmem için bir etken olmuş olabilir diye düşünüyorum. Gitmeyi neden kabul ettim? Öncelikle teklif geldiğinde kimlerin davet aldığına hızlıca bir baktım. Zira karar vermek için çok fazla zamanım yoktu. İçlerinde son derece saygı duyduğum bilim insanları, akademisyenler, meslek erbapları ve sanatçılar olduğunu gördüm. Her kesimden değişik görüşün temsil edildiği bu ortamda yer almanın eylemlerin barışçıl yöntemlerle sonuçlanması adına faydası olabileceğine inandım. Benim kişisel düşüncem böyle bir toplantıda özellikle Gezi Parkı direnişinde aralıksız olarak bulunan çok sayıda aklı başında kardeşimizin de bu tür toplantılarda mutlaka yer alması gerektiği yönündedir. Bugün olmasa bile bundan sonraki görüşmelerde bu arkadaşların da bizzat temsil edilmesi ve muhatap alınması gerektiğine yönelik düşüncelerimizi iletiyor olacağız. Diğer taraftan bu görüşmeye gitmeyi kabul etmeyen veya iptal eden isimler olduğu duyumunu aldım. Kendilerinin bu konudaki karar ve düşüncelerine sonsuz saygı duyuyorum. Fakat ben aynı şekilde düşünmüyorum. Bunu bir nevi diplomatik bir girişim gibi düşünüyorum. Hangi şartlar altında olursak olalım “hepimizin yapabileceği bir şeyler” mutlaka olmalı diye düşünüyorum. Benim de elimden gelen bu. Müzakereyi ve görüşmeleri kesmek, taraflar arasındaki köprüleri atmak hiç kimseye hiçbir yarar getirmeyecektir kanaatindeyim. Bu nedenle zor olsa da, içimiz, vicdanımız kan ağlasa da bu adımdan geri dönmemeliyiz. Bu bir dava ise eğer, bu davaya gönül veren herkes kendi elinden geleni yapmalı. Kimisi sahada, kimisi medyada, kimisi ise masada bu mücadeleyi ve talepleri sonuna kadar anlatmaya devam etmeli… Bu ülke on yıllardır bunu yaşayıp, tecrübe etmedi mi? Diyaloğa ve karşılıklı iletişime en çok ihtiyacımız olan bir zamanda iletişimi koparmanın kime ne faydası olabilir, bunu düşünüyorum. Bu nedenle tek başına dahi kalsam ve elimde böyle bir imkan varsa inandığım bu dava için bunu sonuna kadar kullanacağımı belirtmek istiyorum. Kimi temsil ediyorum? Ne talep edeceğim? Neler söyleyeceğim Sanıyorum ki en büyük endişe de bu. Şunu açıkça belirteyim ki, “hiç kimsenin veya hiçbir grubun temsilcisi” olarak oraya gitmiyorum. Gezi Parkında bulunan, hepsi birbirinden değerli kardeşlerim müsterih olsunlar. Onların kendi iradeleriyle seçmediği hiç kimsenin onlar adına konuşmasını doğru bulmuyorum. Benim de böyle bir hakkım olmadığını çok iyi biliyorum. Böylesine kritik bir zamanda kimsenin rolünü çalmak gibi bir niyetim olmadığını da bütün samimiyetimle herkesin bilmesini istiyorum. Ben sivil bir vatandaş olarak, kendi kaleme aldığım düşünce ve görüşlerimi bizzat dile getirmek amacıyla bu görüşmeye gidiyorum. Eğer eyleme katılan arkadaşlar her iki mektubumu okumuş ve her ikisinde de bana katılıyor iseler, benden yana bir endişe duymasınlar. Orada söylediklerim, yazdıklarım ve inandıklarımın sonuna kadar arkasındayım. Hiç kimsenin bundan yana en ufak bir endişesi olmasın. Hiç kimseden ve hiçbir şeyden de korkmuyorum ayrıca. Çünkü bunda korkacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Gayet sakin ve makul bir şekilde sayın Başbakan’la aynı ortamda buluşacak ve kendi gözlemlerimi, düşünce ve hislerimi paylaşacağım. İçimizde yanan bu ateşe bir bardak su taşımak bile olsa bunu yapacağım. Hepimiz elimizden geleni yapmak ve bu olayı bir an önce barışçıl ve demokratik yollarla sonuca kavuşturmak durumundayız diye düşünüyorum. ——————————————————————————————————————————- Gelelim dün neler konuşulduğuna… Saat 16:00’da başlayarak tahmini olarak 2 saat sürmesi planlanan toplantı saat 16:30’da başlamış ve 21:30’da sona ermiştir. Toplantı konunun önemine de uyacak şekilde tam 5 saat sürmüştür. Bunun çok önemli olduğunu ve bu alanda bir benzeri olmadığını düşünüyorum. Toplantıya Başbakan liderlik etmiştir. Başbakan’ın haricinde; Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çelik, Başbakan Danışmanları Yalçın Akdoğan ve Sümeyye Erdoğan, Ak Parti milletvekilleri ve ilgili müsteşarlar toplantının tamamına katılım göstermişlerdir. (Yazımı uzatmamak adına, toplantıya katılan ve Gezi Parkı direnişini destekleyen 11 kişilik listeyi teker teker burada belirtmeme gerek yok sanırım.) Neler oldu? Neler konuşuldu? 5 saat süren bu önemli toplantıda neler konuşulduğunu satır satır yazmam elbette ki mümkün değil. Bu nedenle sadece önemli gördüğüm bazı noktalara değineceğim. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; toplantıya katılan herkes kendi düşünce ve görüşlerini “herhangi bir zaman kısıtlamasına veya engellemeye maruz bırakılmadan” ifade edebilme imkânına sahip olmuşlardır. Toplantının 5 saat sürmesinin sebebi de budur zaten. Sayın Başbakan, yaklaşık 4,5 saat boyunca tüm katılımcıları dikkatlice dinleyerek, kendi notlarını almıştır. Birkaç istisna açıklama haricinde konuşmacılarının anlatımları hiçbir şekilde bölünmemiştir. Kişi başı yaklaşık 20-25 dakikalık bir anlatım süresi düştüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. (Bunu özellikle belirtiyorum çünkü toplantı öncesinde birçok vatandaş gibi bizim de ne kadar dinleneceğimiz ile ilgili bazı endişelerimiz mevcut idi…) Ben şahsen katılımcıların tamamının Gezi Parkı eylemleri ve Taksim Projesi ile ilgili kişisel görüş ve düşüncelerini son derece rahat ve açık bir üslupla dile getirdiğine inanıyorum. Dürüst olmak gerekirse bundan daha fazlasının olabileceğine de açıkçası inanmıyorum. Bu 5 saat boyunca, Taksim Projesi’nin bugün ki durumu ve yapılan hatalar, Gezi Parkı eylemlerinin yapısı ve gelinen nokta, devlet eliyle uygulanan şiddet ve bunun sorumluları, bundan sonraki süreçte eylemlerin taşıdığı risk ve daha onlarca konuyu son derece kapsamlı ve sağlıklı bir şekilde aktarabildiğimize inanıyorum. Taksim projesi ile ilgili akademik ve teknik konuların yanı sıra, eylemler süresince tüm yaşananlar günlerdir direnişe bizzat katılan kişilerin dilinden tüm açıklığı ve çarpıcılığıyla dile getirilmiştir. Taksim projesi ve Gezi Parkı direnişine ek olarak; hükümetin genel politikaları, Başbakan’ın üslubu ve halkın bu konudaki endişeleri üzerine yoğun anlatımlar olduğunu belirtmeliyim. Rica ediyorum bu söyleyeceğimi ajite etmeyin lakin toplantıya katılan arkadaşlarımız içerisinde Gezi Parkı eylemleri sırasında yaşadıklarını anlatırken dakikalarca gözyaşlarına boğulan, duygusal anlamda içinde olduğu psikolojiyi aynen olduğu gibi yansıtan kişiler oldu. Bunu söylüyorum çünkü ben dünkü toplantıda hiç kimsenin aklında ve yüreğinde olan düşünceleri saklama ve gizleme ihtiyacı duymadığına, herkesin her şeyi amiyane tabiriyle çatır çatır dile getirdiğine “yürekten” inanıyorum. Bunu diğer toplantı katılımcıları da aynen söyleyeceklerdir, adım gibi eminim. Bu yüzden lütfen kimseye haksızlık yapmayın… Toplantı sonrası elde edilen sonuç… Evvela, biz bir temsil heyeti olmadığımızı ve herhangi bir kararın alınması için de oraya gitmediğimizi üstüne basa basa söyledik. Biz, hükümetin Gezi Parkı olaylarının ve halkın rahatsız olduğu konuların “tüm boyutlarıyla ele alınabilmesi” ve olayları her açıdan son derece açık ve şeffaf bir şekilde paylaşılabilmesi amacıyla bir nevi “brifing heyeti” rolünü oynadık diyebilirim. Bu söylediğimiz çok net. Bu nedenle şu meşruiyet meselesini, dışarıya karşı bölünmüş ve çok başlı bir imaj vermemek adına, daha fazla tartışmanın bir manası yok diye düşünüyorum. Tekrar söylüyorum… Aşağıda anlatacağım şeylerin tamamı olan biteni aynen yansıtmaktan ibarettir. Doğru ya da yalan, katılıyorum ya da katılmıyorum meselesi değildir. Ne olduysa, bize ne söylendiyse kelimesine dahi dokunmadan size aynen anlatıyorum… Sen inandın mı, inanmadın mı diye bana sormayın lütfen… 5 saat süren toplantının son yarım saatinde Sayın Başbakan bizlerin yapmış olduğu yorumlara cevaplarını ve kendi yorum ve düşüncelerini ve hükümetin olaya yaklaşımını dile getirmiştir. Başbakan, bu konuşması esnasında kısıtlı bazı istihbarat bilgilerini ve park içerisinde yapılan bazı önemli araştırmaları da kayıt dışı olarak bizlerle paylaşmıştır. Bahsi geçen istihbaratlara ait görüntü ve video kayıtları da toplantı esnasında hazır bulunmaktaydı. Fakat toplantı 5 saate uzadığı için, saatler süren bu görüntüleri izleme imkânımız olmadı. (Bu görüntüler içerisinde Dolmabahçe’deki camii ile ilgili görüntüler olduğunu da söylemeliyim…) Anlayışınıza sığınarak daha fazla bu konuya girmek istemiyorum. Lakin verilen çok sayıda bilgiden bana en ilginç gelenlerinden birini söylememde bir sakınca yoktur sanırım. Park içerisinde yapılan bağımsız bir araştırmada katılımcılara en çok sevdikleri liderin kim olduğu soruluyor. Birinci popüler cevap (yaklaşık %50 civarıydı sanırım) Atatürk çıkıyor. İkinci popüler cevap ise (yaklaşık %40) Abdullah Öcalan… Bu ve buna benzer daha birçok bilgi paylaşılmıştır. Demem o ki; devletin ulaştığı sonuç şudur: Bir süredir Taksim Meydanı’na ve diğer alanlara yayılmış olan provokatif gruplar şu an ağırlıklı olarak parkın içerisinde konuşlanmış durumdadır. Bu grupların çok ciddi eylem hazırlığı içerisinde oldukları tüm istihbarat kaynakları tarafından tespit edilmiştir. Bu kişilerin kimler olduğu, geçmişte ne yaptıkları, kimler ile ilişkili oldukları ve ne yapmaya çalıştıkları çok net bir şekilde bilinmektedir. Fakat park içerisinde halka karışarak sürekli hareket halinde olduklarından müdahale edilememektedir. Bunu çok üzülerek söylüyorum arkadaşlar. Bizzat birinci ağızdan verilen kesin bilgiye göre “24 saat içerisinde Gezi Parkı’na müdahale edilecek” ve park polis kontrolü altına alınacaktır. Grubumuz bunu öğrendiğinde Başbakan ve ekibine, masum ve haklı bir dava için parkta olan insanların zarar görmemeleri için diğerlerinden izole edilmeleri gerektiği hususunda çok yoğun ısrar etmiştir. Başbakan bunun olmaması için bu gruba bizim bir çağrıda bulunmamızı bizden istemiştir. Grubumuz herhangi bir kitleyi temsil etmediğinden bunu kabul etmemiştir. İyi niyetle bunu yapsak bile çoğunluk tarafından dikkate alınmayacağını belirtmiştir. Bunun üzerine Başbakan’a bu insanların diğerlerinden izole edilmeleri ve gerekirse parktan çekilerek polisi provokatörlerle baş başa bırakmaları için mutlaka bir adım atması gerektiği konusunda yoğun baskı yapılmış ve “bu kitleye hiçbir şey sunmadan geldikleri gibi gitmelerini bekleyemezsiniz” denilmiştir. Bunun üzerine Başbakan; “Gerekirse referandum seçeneğini masaya yatırabiliriz. Bizim bu tür konuları halka danışmaktan, onlara fikirlerini sormaktan yana bir sıkıntımız yok” demiştir. Buna ek olarak; olayın zaten şu anda yargı aşamasında olduğu, bu aşama sonuçlanmadan herhangi bir adımın atılamayacağı, henüz uygulama projesinin dahi hazır olmadığı ve ortada sadece avam projelerin olduğu, araya yerel seçimlerin girmesiyle birlikte de meselenin kamuoyunda daha sağlıklı bir ortamda tartışılabilecek imkânların olacağını açıkça belirtmiştir. Bunun üzerine biz de, bunu açıklamanın bize düşmediği bilgisini vererek hükümet sözcüsü Hüseyin Çelik’e toplantı sonrası yapacağı basın toplantısında bu bilgileri mutlaka dile getirmesi gerektiğini aktardık. Hüseyin Bey de yapmış olduğu basın toplantısında bu bilgiyi vermiştir. Fakat toplantıya katılan bizlerin %90’ını bu fikri kabul ettiği bilgisi doğru değildir. Zira, bizim bir şeyi kabul edip etmeme yetkimizin olmadığı, sadece bize ne söylendiyse halka da aynı şekilde açıklama yapılması gerektiği bilgisi kendilerine defalarca iletilmiştir. Olay bundan ibarettir. Yukarıda belirtmiş olduğum her şey aynen olduğu gibi size yansıtılmıştır. Bundan sonraki kısım ise meseleyle ilgili kendi düşünce ve yorumlarımı yansıtmaktadır. Her şeyden önce; haklı bir meseleyi savunmak için meydanlara inen onbinlerce insanın arasında çeşitli provokatif grupların da olduğu inancını benim de taşıdığımı en başından beri söylemiş ve mektubumda da bunu aynen yazmış idim. Meydandaki ve parktaki protestolar esnasında, kendi gözlerimle bizzat gördüklerim haricinde birçok arkadaşımın bizzat yaşadıkları ve şahit oldukları ile de bunu zaten biliyor idim. Fakat, ben devletin bu grupları farklı bir yöntemle izole edebileceği ve bastırabileceğini düşünüyor idim. Görünen o ki; devlet bu grupların bastırılması için parkın dağıtılmasını bir zorunluluk olarak görüyor ve bunu da çok yakın bir zamanda yapacak. Bu artık çok net. Keşke devletin bu fikrinin değiştirilebilmesi için bir yol, yöntem vs olsa ama üzülerek söylemeliyim ki bu artık çok zor görünüyor. Yani, diğer mülki idari amirler ne derlerse desinler çok yakın zamanda (bugün de olabilir) parka müdahale edileceğini ve parkın dağıtılacağını çok açık bir şekilde biliyor ve bunu sizinle paylaşmam gerektiğinin sorumluluğunu taşıyorum. Mesele sadece benimle ilgili olsa hiçbir sorunum olmaz… O zaman kendi değerlendirmemi yapar, kendi kararımı verir ve ona göre bir davranış içerisine girerim arkadaşlar – ki öyle yapacağım. Fakat, başkalarının atacağı adımların sorumluluğunu taşımam mümkün değil. Allah göstermesin, yarın bir gün birisinin başına gelebilecek en ufak bir şeyden dolayı sorumlu olmayı vicdanen asla kabullenemem. Hiç kimseye ama hiç kimseye benim yüzümden, söylediklerim yüzünden en ufak bir zarar gelmesini istemiyorum. Bu nedenle yapabileceğim en doğru şeyin her şeyi olduğu gibi anlatmak olabileceği kanaatine varmış bulunuyorum. Takdiri, kendi özgür ve hür iradesiyle hareket edecek olan sizlere bırakıyorum. Bunun dışında küçük bir siyasi analizi de izninizle sizinle paylaşmak istiyorum. Yukarıda kalın harflerle yazdığım kısım bence çok önemli. Zira, ben hükümetin bu düşünce ve planından hemen geri adım atmasının bazı siyasi sonuçları olacağını ve bunu bu şekilde dayatmayla yapmayacağını çok iyi biliyorum. Bu nedenle geri adım atmaktansa, ortadaki mevcut durumu da mazeret göstererek bir “duraklama adımı” atmayı daha uygun gördüğünü düşünüyorum. Yani şu anda konuyla ilgili bir eylemsizlik söz konusudur. Bu konuda çok netim. Haklı gösterilerin arasına sızan provokatif eylemlerin bastırılması, işgalin sona erdirilmesi ve sükûnetin sağlanmasının ardından, bu meselenin tüm taraflarca yeniden masaya yatırılabileceğine inanıyorum. Bunun için de, hükümet üzerindeki baskıların yasal yöntemlerle arttırılarak devam ettirilmesi, gerekli tüm istişare ve müzakere mekanizmalarının sonuna kadar işletilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu söylediğim için kusura bakmayın arkadaşlar ama bugüne kadar uygulanmayan “akıllı ve etkili muhalefet yöntemlerini” halkın da yoğun bir desteği ve katkısı ile uygulamayı başarır (ki bu konuda epey mesafe kaydettik) ve bu konuda çok haklı olunduğuna dair ulusal ve uluslararası ölçekte bir kamuoyu yaratılabilirse bu meseleyi katılımcı demokratik bir tavırla en olumlu şekilde nihayete erdirebileceğimizi düşünüyorum. Aksi durumda, bu eylemler amacını aşar, bizim de kontrolümüz dışında farklı mecralara taşınır, birilerinin canına, malına kast edecek şekilde sonuçlanırsa o zaman halk üzerindeki meşruiyetimizi de kaybetmiş olacağız. O zaman bir dayatmayı başka bir dayatmaya dönüştürmüş olacak, ortada mantıken savunulacak bir dava da bırakmamış olacağız. Bu nedenle, bundan sonraki süreçte eskisinden çok daha akıllı bir şekilde hareket edilerek, itiraz edilen tüm hususlarla ilgili en başında başladığı gibi yasal ve demokratik sınırlar içerisinde mücadeleye devam edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Son olarak, Gezi Parkı eylemleri ile başlayan bu hareketin ve anlayışın gelecekte ülke genelinde ve hükümet nezrinde de kabul görebilmesi ve muhatap alınabilmesi için “fiziki ve/ya online ortamda yaşayacak olan partiler üstü bir sivil platforma” dönüştürülmesi ve organik yapılanma içerisine girilmesi gerektiğine yürekten inanıyorum. Aksi takdirde, her katılmadığımız olayda dağınık ve kontrolsüz bir şekilde sahaya inerek çok somut sonuçlar alınabileceğini düşünmüyorum. Bu bizim için çok iyi bir tecrübedir. Bu nedenle bu tecrübeden çok önemli dersler alarak bunu geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Sabırla okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Hepiniz Allah’a emanet olun. Direnişteki kardeşlerim lütfen kendinize çok ama çok dikkat edin… Elimden geldiğince, gücüm yettiğince manen, madden, aklen, ruhen, beynen ve fiziken her zaman sizlerin yanında olduğumu da lütfen unutmayın… Saygı, sevgi ve selamlarımla… Bülent PEKER
-
Halk Direnişi - Dönüm Noktası - Taksim Gezi Parkı Koruma Eylemi
Neyin toplantisiyla. Diktator ile secilmisler arasindaki 4 saat suren toplanti bitti. Alinan kararlar; Yargi beklenecek Yargi da topcu cikarsa, Istanbul referanduma gidecek Topcu cikmazsa park oldugu gibi kalacak Yarindan itibaren de gezi parki bosaltilacak Guya elde olan asiri goruntuler varsa ve teslim edilirse, polislere gereken yapilacakmis. Ben bu isi anlamadim. Bu temsilcileri kim secti? Neyi kimi temsil ediyorlar? Toplanti Ankara'da oldugu halde ve halk sokaklarda saldiriya ugrarken, nasil olur da bu halk hareketini gezi parki ile sinirlarlar? Bu direnis ne parktir ne de parkla sinirlidir. Bu direnis diktatorluge karsi her turlu hak ve ozgurluk direnisidir. Gezi parki temsilcilerinin!? aldigi bu karar ne gezi parki direniscilerini ne istanbulu ne de yurdun dort bir yanindaki direnisleri baglamaz. Diktator hem attigi yalanlar hakkinda hem de bugune kadar olan her turlu vahsetin emrini veren olarak bir aciklama yapmadi.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Allah muhammed'in kafasinda tanrilastirdigidir. Bunu da Kuran ile ozdeslestirmistir.
-
Halk Direnişi - Dönüm Noktası - Taksim Gezi Parkı Koruma Eylemi
Bugun annecikleri de orda. Artik onlara karada olum yok.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Sen bir "tanri" dan bahsederken nasil bir tanrinin bilinemezoldugunu soyluyorsun. Yani sence tanri nedir? Cunku tanri dan once beyin tanrilastirir. Senin gorusun tanrilastirma eyleminde "ben ne tanrilastirabilirim ne de tanrilastirmayabilirim" icerigi vardir. Cunku herkesin tanrisi onun beyninde tanrilastirdigidir.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Mantiksal olmak demek, bir soylemin seyin kavramin ya da olgunun v.s. olabilirlik olasiliginin olmus ya da olabilme olanaginin bulunmasi demek. Burada olmus olan ve olabilirlik olasiligi olma da gozlem ve olgu ya da bunlari saglayacak bilimsel teorilerdir. Tanri zaten teolojik bir durustur. Sadece ideolojik inanctir. Yani bir seyi tanri yaparak onun gerceklestigine inanmak icin bunun dogrulanmasidir. Bilimsel degildir. Yukaridaki yazindan agnostik oldugun anlasiliyor. Yalniz ben ateist degilim ve teolojik bir durusum yok. Ben serbest dusunurum. Yani teoloji disindayim. Agnostisizmin deizm ile ateizm arasi olmasi birinin varina ve otekinin yokuna bilinemez olarak yanasmasidir. Yalniz agnostisizm ayni zamanda gnostizmin tam karsitidir. O yuzden bilinebilirlik olanaginin fazlaligi teist agnostik, bilinemezliginin fazlaligi da ateist agnostik yapar.
-
Halk Direnişi - Dönüm Noktası - Taksim Gezi Parkı Koruma Eylemi
Hangi anlam ve icerikte hangi neden ile olursa olsun; bir hareketin nicelik ve niteliginin kucumsenmeyecek, umursanmayacak v.s. duzeye gelisinin bir nedeni vardir. Basta yonetenlerin ve her turlu yoneticinin kendi duzen sistem ve kurumlarinca ve kendi soylemlerince topluma dayattigi her turlu etik politik ideolojik inancsal dogrunun niteligine karsi direnebilmek; genelde ve dogal olarak ilk etapta, o dogrunun tam karsisinda olan ya da o dogrudan kendince direk etkilenen nitelik eliyle gelir. Dolayisi ile bu nitelik baska niceliklerle nitelik olarak, ya bunu destekleyence ya da bunu sorgulayanca, yada bundan dolayli olarak etkilenence ya da ileride etkilenilecegi dusunulence desteklenir. Ama ve genelde toplumun butun kesimini karsilamaz. Buna en guzel ornegi ulkemizden verebiliriz. Bir gun isci sokaga cikar, bir sonraki gun memur v.s. ama bir arada sokaga cikma mutlaka bir ortak noktanin olusmassi temelindedir. Bu temelde gezi direnisinin sadece Istanbulu degil; Turkiye ve dunyayi sarmasinin altinda olan neden ise; iste bu ortak noktanin herkesce hem fikir olabilmesi temelindedir. Iste bu ortak nokta oyle bir ortak noktadir ki, sadece ideolojik inancsal etik farklarin dogrularini degil; her turlu dusunce ve icerikteki apolitik olma durumundakileri de icerir. Nedeni ise, bu ortak noktanin iki temelde birlesimidir. Insanoglu temeli Yasam iliski temeli. Iste buradaki her turlu niteligin niceliginin tek bir niteligin niceligi bunyesinde birlesmesi de burada ortaya cikar. Insanoglu temeli-Recep Tayyip Erdogan Yasam ve iliski temeli-"benim istedigim/dedigim gibi yasayacaksin" baskisi zorlamasi v.s. dir. Iste ulkemiz ve toplumumuz adina bu iki temelde her turlu niteligin ve de her birinin niceliginin birlesmesi ancak bu iki tane bir biri ile uyumlu ve belirgin, algilanabilen izah edilebilen aleni asikar net kaynaktan kaynaklanir. Sunu yonetenler ve yonlendirenler cok iyi bilmektedir. Kendi dediklerini yaptirabilmek korkutma ve surude tutma temelinden gecer. Yine sunu da bilirler. Bu korkutmayi ve surulestirmeyi saglayacak her ne ise onun direk olarak algilanmamasinin gerektigidir. Cunku bu algilanirsa ona karsi birlesim hem nicelik hem de nitelik olarak artar. Iste ulke ve toplumumuzda 1980'den bu yana insanoglu temeli ancak gezi parki direnisi ile algilanmis, bu alginin temeli de ikinci nedene yani yasam ve iliski nedenine bu genclerin cagdas ve bilincli zekasi ile eyleme tasinarak baglanmistir. Ayrica bu gencler, siddete karsi siddet ile karsilik vermemin bir yarari olmayacaginin da bilincidirler. Iste bu iki nedenin birlesimi daha once ideolojik inancsal etik ekonomik v.s. temelli her biri kendi nitelik ve niceligini tasiyan her turlu karsi hareketi de bu genclerin bilincli ve farkinda olarak yaptiklari eylemde birlesmistir. Cunku bu genclik hem her iki ortak karsi cikilacak nedeni apolitik aetik ainancsal adogru temeli ile ortaya koymus, hem de a olmayanlarin ideolojik inancsal etik farklarinin kendi onculuklerinde birlesimini saglamistir. Kral da ciplaktir, yasam ve iliski de boyunduruk tutsakligi altindadir. Iste karsi cikis, bu ciplak kralin korumak/kollamak istedigi boyunduruk tutsakligina karsidir ve ortak nokta da budur.
-
Halk Direnişi - Dönüm Noktası - Taksim Gezi Parkı Koruma Eylemi
Insanin bu cagdas, aydin, zeki, bilicli ve ne yaptiginin farkinda olan ve yapmaya devam etme adina da kararli azimli olan ve tum dunyanin saskinligini kiskancligini kazanan ve dunyaya bir ilki tattiran her turlu fark ayrimciliginin aslinda sadece bir politika ideoloji ve inanc oldugunu ve beyinlerin bilinclenmesi ile de farklarin farklari ile birlikte yasayabilecegini gosteren bu dahi cocuklari, insan cigerine sokasi geliyor.
-
Halk Direnişi - Dönüm Noktası - Taksim Gezi Parkı Koruma Eylemi
Gezi Parkı eylemcileri Facebook'ta ailelerine hitaben bir yazı yazdı. 'Genç çapulcular' ailelerine "Her şeyin çok daha sertleşebileceğinin farkındayız. Fakat kararlıyız, bilinçliyiz, özenliyiz. Panik yapmıyoruz" dedi. Ailelerinden Gezi Parkı'nın acil ihtiyaç listelerini takip etmelerini isteyen 'genç çapulcular', "Lütfen en çok bizim çektiğimiz videoları izleyin, bizim yazdıklarımızı okuyun. Onlar yalan söylüyor, çarpıtıyor; biz her şeyi olduğu gibi aktarıyoruz. (İlk defa sizlere her şeyi anlatıyoruz)" ifadelerini kullandı ve metni, "Sizleri çok seviyoruz. Birbirimizi de çok seviyoruz. Histeri derecesinde seviyoruz. Hepimiz on numara çocuklarız, arada manita yaparsak şaşırmayın. Biz sizi ararız, şarjımızı idareli kullanalım. :)" diyerek sonlandırdılar. Genç çapulcular imzalı metin şöyle: "Sevgili ailelerimiz için: Özellikle dün itibariyle endişenizin tavan yaptığını biliyorum, bu yüzden vakit ayırıp okursanız çok sevinirim. Biz bu ülkenin, tüm dünyada apolitikliğiyle ün salmış, küçümsenmiş, dalga geçilmiş nesliyiz. Apolitikliğimiz yüzünden sanat, spor, doğduğumuz şehir ve hatta takıldığımız mekanlar üzerine gruplaşıp birbirimize kıl olmuş, birbirimizi yemiş ve hatta öldürmüş nesiliz. Okudukça insanlardan soğumuş, uzaklaşmış, kendi çekirdek arkadaş gruplarımıza çekilmiş nesiliz. % 90'ı hayatında asla ideolojik bir mücadele vermemiş, yolda rastladığı eylemi beyhude ya da 'gereksiz yol tıkama şovu' diye nitelendirmiş gençlerden oluşan bir nesiliz. Ve biz dahil hiçkimse bizden şikayetlerimizi rakı masalarından toplayıp, birkaç saat içerisinde sokaklara dökülüp, ucu bucağı görünmeyen, şiddetin sınırının olmadığı bir mücadelede birbirimize koşulsuz sahip çıkmamızı beklemiyordu. Hiçkimse bizden nasıl mücadele edileceğini bu kadar çabuk, hatta gerçek zamanlı öğrenmemizi beklemiyordu. Hiçkimse, çoğumuz için ilk olan bu ciddi şiddet ve zulüm deneyiminde, boğulurken, yaralanırken ve hatta ölürken korku ve teslim yerine mizah ve neşeyi seçip yola devam etmemizi beklemiyordu. Sürpriz yaptık. Çok iyi de oldu çok güzel iyi oldu, tamam mı? Her şeyin çok daha sertleşebileceğinin farkındayız. Fakat kararlıyız, bilinçliyiz, özenliyiz. Panik yapmıyoruz, hemen adapte oluyoruz. Aranan yardımı en fazla üç beş dakika içerisinde birbirimize sağlıyoruz. Sağlığımıza ve güvenliğimize olabildiğince dikkat ediyoruz. Görseniz şaşarsınız, belki kendimize ilk defa bu kadar iyi bakıyoruz. Çünkü biliyoruz ki hepimizin en sağlıklı, en dinç, en enerjik, en ayık, en mutlu haline ihtiyaç var. Bu coşkunun ve dayanışmanın romantizmi çok büyük; fakat kapılmıyoruz, aklımız çok başımızda. Siz ne yapabilirsiniz? Lütfen acil ihtiyaç listelerini takip edin, yiyecek-içecekten ziyade güvenlik ve acil müdahale ekipmanları göndermeye çalışın. Lütfen sizi korkutmalarına izin vermeyin, bunu çok istiyorlar. Evet blöf yapmıyorlar, karşımızdakiler çok sert çocuklar fakat bizden daha tedirginler inanın. Bizden korkuyorlar. Çünkü onların her şeyi yapabilme yetkileri yok; fakat bizim her şeyi yapabilecek cesaretimiz ve ne yaptığımızı çok iyi bilen beyinlerimiz var. Bize güvenin, destek olun. Lütfen en çok bizim çektiğimiz videoları izleyin, bizim yazdıklarımızı okuyun. Onlar yalan söylüyor, çarpıtıyor; biz her şeyi olduğu gibi aktarıyoruz. (İlk defa sizlere her şeyi anlatıyoruz, kıps.) Bizi takip ederseniz eminim daha az endişeleneceksiniz. Lütfen siz de birbirinizi sakinleştirmeye, bilgilendirmeye çalışın. Aramızda fiilen bulunmak değil bütün mesele, ağzınızdan çıkan ve yazdığınız her kelimenin değeri, desteği çok büyük. Sizleri çok seviyoruz. Birbirimizi de çok seviyoruz. Histeri derecesinde seviyoruz. Hepimiz on numara çocuklarız, arada manita yaparsak şaşırmayın. Biz sizi ararız, şarjımızı idareli kullanalım. Öptük, Genç çapulcularınız"
-
GÜNAYDIN
Sabah sabah biber gazi gaz bombasi el bombasi yedik, ustune de tazyikli su ictik; gunaydin.
-
Halk Direnişi - Dönüm Noktası - Taksim Gezi Parkı Koruma Eylemi
Durum cok vahim. Gezi parkina dort bir taraftan her turlu bombardiman suruyor. Revire bombardiman yapildi. Cocuk lobisine bile bomba atiliyor. Su an tek yapilan gezi parkinda kenetlenmek. Cunku taksim meydaninda oldukca kitlesel bir diktator provakatorleri de guya polise bombalarla saldiriyor ve polis te guya onlara mudahele ediyor. Zaten olaylar o kadar planli ki, once sevecen tweetlerle basliyor. 6.5 ta polis once taksime giriyor, guya amac AKM ve Ataturk ustundeki pankartlari toplamak. Bu sira da 7 civarinda polisin diger sivil kolu provakatorler, sanki bir yerden vahiy almis gibi taksim de bitiyor ve guya polise saldiriyor, poliste guya onlara karsilik veriyor. Bu arada "gezi parkina dokunulmayacagi" anansu yapilsa da, "kazaren"3-4 bomba gezi parki icine dusuyor. Polis guya provakatorlerine yanit verme adina, gezi parkinin dort bir yanini dumana boguyor. Bu arada polis akini taksime cikisa geciyor. Provakatorlerinin de sayisi artiyor ve yakma eylemleri basliyor. Burasi cok ilginc. Birincisi yaya plolisler hic bu kendi provakatorleri ile ilgilenmezken, tomalarda yon degistirip yaya polisler ile birlikte gezi parkina yoneliyor ve gezi parki dort bir yandan bombardimana tutuluyor. Gezi parkinin yigit bilincli askerleri, ordan ayrilmayacaklarini dile getiriyorlar ve her turlu yardim talep ediyorlar. Bu arada polisin provakatorleri de yaktiklari mintika ve araclari cogaltiyor ve kendileri de cogaliyorlar. Su an taksim ved gezi parki toz duman. Yarali sayisi oldukca yuksek. Bu arada kisa bir not olarak 73 avukatin gerekcesiz goz altina alindigini da soyliyelim. Tum bunlar diktatorun sabah yaptigi parti konusmasindan sonra oluyor. Sozleri su. "Gezi parki gezi yeridir, kalma yeri degildir" Aslinda diktatorun konusmasini dinlediyseniz tum kiskirttigi ve sikayet ettigi kendi yaptiklari, sadece oznesini ayarlayamamis. Su anda taksime cikmak isteyen binler, polis tarafindan cikartilmiyor.
-
Halk Direnişi - Dönüm Noktası - Taksim Gezi Parkı Koruma Eylemi
AKP'nin tüzüğüne göre, Erdoğan'ın yeniden milletvekili olabilmesi mümkün değil. Erdoğan'ın yeniden vekil olabilmesi için, tüzüğün değişmesi ve "3 dönem şartı''nın kalkması gerekiyor. AKP ideologları da işte bu noktada devreye giriyor. Yiğit Bulut ve Yalçın Akdoğan'ın çizdiği strateji çerçevesinde "Faiz lobisi Erdoğan'ı yemeye çalışıyor'' yalanı ortaya atılıyor. Böylece, Erdoğan üzerinden ''komploya uğrayan bir lider'' portresi yaratılmaya çalışılıyor. Toplum bu yalana inandırıldığı taktirde, devreye bu kez, ''Komploları bozmamız için, Erdoğan'ın yeniden seçilmesi gerekiyor'' söylemi girecek. Böylece, yapılacak olan tüzük değişikliğiyle, Köşk'e ve Başkanlık hayaline elveda demek zorunda kalan Erdoğan'ın yeniden milletvekili olabilmesinin önü açılacak. Erdoğan, tüzüğü değiştirdiği taktirde, Abdullah Gül'le flört eden 20 milletvekilini de elinde tutmaya çalışacak. Erdoğan işte bu yüzden gerilimi artırıyor ve hayali bir "faiz lobisi'' yaratarak onunla gölge boksu yapıyor. Erdoğan milletvekili olacak diye, toplumun neredeyse tamamı çatışmaya sürüklenmek isteniyor. Erdoğan'ın hırsı, Türkiye'yi mahvedecek hale geliyor. Yandaş medya, Erdoğan olmadığı taktirde, kendisinin de tarihe karışacağını bildiği için, bu yalanı utanmadan / arlanmadan yayıyor. Demokratik talepler yalanlar ve iftiralarla mahkum edilmeye çalışılıyor. Yazinin tamami..... http://www.gercekgundem.com/?c=70820
-
GÜNAYDIN
Direnis aydin.
-
AKP Eriyor.
Basta Akp'nin eridigine deyinmeden once bazi gercekleri ortaya koyalim. AKP'nin aldigi %49 oyun bir kismi Anayasa diktatorlugundeki % 10 barajina aittir. Yani % 10 barajini asamayan partilere verilen oylar, AKP'ye verilmedigi halde onun hanesine yazilmistir. Ayni Anayasa diktatorlugunun getirdigi meclisteki AKP milletvekili adaletsizligidir. AKP'nin oy sayimindaki yaptigi hilelerdir. Bu hileler bugun de hala bir suru vatandas'a sormadan AKP'li gosterilerek devam etmektedir. Bunlar ilk gercekler. Gezi parki ile birlikte AKP'ye verilen destek de azalmaktadir. Bunlari da soyle siralayabiliriz. Yine Anayasa diktatorlugune bagli olarak vatandaslarin oy verecegi patisinin secilmeyecegini dusunmesinden kaynaklanan oylarin bosa gitmemesi adina AKP'ye verilmesi Liberallerin, 2. Cumhuriyetcilerin, o devrin kendini sosyalist, kurd, ilerici aydin olarak gorenlerin; AKP'nin sivil demokrasiyi getirecegi inanci. Diger kesimin bu sivil demokrasideki ifade ozgurlugunun de olacagi inanci Sadece askeri darbelerden bikmis kesimin bunu son erdirecegine inanci Inancli muslumanmlarin kendilerine her turlu ozgurlugunun verilecegi inanci. T.C. devleti ve degerleri yanlilarinin demokrasi gelecegi inanci. Kisaca ideolojik politik teokratik otokratik O.D.ogu islaminin diktatorlugunun gelecegini goremeyen her turlu kesim. Bugun liberaller v.s. inanclarini yitirmis durumda. Bugun ifade ozgurlugu gelecegine inananlar bu inanci yitirmis durumda. Askeri darbe sona erdi ama sivil diktatorluk geldi. Inancli musalumanlarin, AKP nin gittigi O.Dogu diktatorlugunu algilamis durumda T.C. devleti degerlerinin bir hedef oldugu algilanmis durumda. En onemlisi ulke toplumunun kaldiramayacagi yasam ve iliskiye mudahelenin gezi parki ile kabul edilemeyeci algilanmis durumda. Bu arada toplumun her bir kesimin tum yasam ve iliskisi her yonuyle alt ust olmus durumda. Yani AKP toplumun her kesimini otekilestirmis distalamis asagilamis ve biribirine kiskirtmis ve soros ideolojisinin mikroayrimciligini uygulamis durumda. Toplumun tum etik degerlerine mudahele gelmis ve donusturulmeye zorlanmis durumda. Peki o zaman AKP'ye kim oy verecek? Biatci satilik ve birey bilince erismemis kitle Ideolojik politik teokratik ve otokratik diktatorlugu nedenini bilmeden ve bilincsizce biat ederek destekliyen kitle. Ayrica alternatif olarak CHP'nin AKP'ye yaklasmasi ve CHP'yi AKP'ye karsi bir alternatif haline sirf AKP den kurtulmak adina desteklenmesi. Bu arada Anayasa'nin diktatorlugunun % 10 baraji kiyaginin hala en cok partiye yarayacagini da unutmamak lazim. Secim hileleri de devam edecektir. Kitleler cesitli cikar ve korkularla AKP'ye oy vermeye zorlanmaya da devam edecektir. Onumuzdeki ilk gercek, yerel secimlerdir. Burdan AKP'nin kaybi ortaya cikacak. Bu arada diktatorun partisi oy kaybetsin diye su anda elinden geleni yaptiginin algilanmasuinin sinyalleri de AKP diktatore karsi cikislarindan da algilanmaktadir. AKP kendi bunyesinde diktatoru baskanliktan indirirse, oy bakimindan bir kari olur mu? bu da uzerinde dusunulmesi gereken bir sorudur. Cunku su andaki karsi durus AKP'den ziyade diktator uzerinde yogunlasmaktadir. Ayrica AKP'nin hukumet ayaginin yaninda devlet ayaginin da itirazlari gundemdedir. I.Valisi gibi. Evet. Turkiye sunu cok acik gordu. Hic bir ideoloji politika kendi teokratik otokratik milli ya da etik diktatorlugunu kuramaz. Iste bu algilandikca ve bu bilince tasindikca ve olan biten sorgulandikca, AKP eriyecek ve teokrasinin yerini milli diktatorluk te alamayacaktir. Taksim gezi parki uyandi ve uyandirmaya devam ediyor. O yuzden buradan CHP ve MHP'ye bir cagri. Sakin milli ya da baska bir ideoloji politikasinin otokratik teklestiren diktatorlugunu savunmayin ve yonelmeyin. Sizde hak ve ozgurluklerin evrensel hukuk ve insan haklari temelinde politikanin ve ideolojinin bir konusu olmadigini burdan bir cikar saglayabileceginizi dusunmeyin. Bunlari her bir bireyin tartisilmaz birer kimlik ve kisilik degeri olarak kabul edin ve taniyin. Bir Anayasa yapacaginiz zamanda bu cagdasligi Anayasanizda savunun. Bu toplum bundan sonra hic bir otokratik ideolojik politik teklestirme diktatorlugunu ve burdan saglanacak cikari kaldirmaz. Tabiki bunun yaninda politikaniza yine insan hak ve ozgurluklerinin gaspi ve saldiriya cikar ugruna ugramasi adina; antiemperyalist yonunuzu de ortaya koyun. Cunku AKP'ye bir darbe de burdadir.
-
Halk Direnişi - Dönüm Noktası - Taksim Gezi Parkı Koruma Eylemi
Evet, yeterki neden direnildiginin bilincinde ve farkinda olarak bundan vaz gecmeyelim. Artik o eski suru psikolojisi ve korku felsefesi hem tarihe karisti, hem de diktatore dondu. Simdi korkma sirasi onda.
-
Halk Direnişi - Dönüm Noktası - Taksim Gezi Parkı Koruma Eylemi
Vallahi bizim uc evladimiz oldugunda, diktator henuz uc istememisti. Cunku en kucugu 18 yasinda.
-
Halk Direnişi - Dönüm Noktası - Taksim Gezi Parkı Koruma Eylemi
Bence bu gencligin her turlu cagdas, ilerici, devrimci, aydin v.s. yaraticiligi bilinci direncindeki azimliligi ve kararliligi, bugun tum dunya ya ornek olacak durumda. Ben kendi adima boyle 3 birey yetistirdigim icin mutluyum.
-
İç Savaş Tehlikesi
Ben aslinda diktatorun K. Afrika gezisinde satilik eli kanlilar ile bir anlasmaya varacagini ve bunlari ulkeye sokacagini bile dusunmustum. Cunku para ve ekonomi cikari sadece bu herseyin satiliga cikarmis guruhu satin alir. O yuzden bela sadece O.S.O ya da PKK degil. Tum ortadogu cani satiliklari.