Johnydoe
-
İçerik Sayısı
257 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
26
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf Kritikleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm Kritikleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
İletiler gönderen: Johnydoe
-
-
sana çok gördüğüm zamanımı,
gecelere mi harcıyorum?yalnızlığımın nedenini,
ah'ına mı yoruyorum?şimdi sen hayatın telaşına düşmüşken,
ben tahayyüller meclisinde,
kendimi mi avutuyorum?her sabah üzerine ne giyeceğini düşünürken,
ben senin heyecanına vuruluyordum.
hangimiz yanlış yapıyordu?en sevdiğim uykumun yarısında kalkıp,
sersemce yürümeye çalışırken,
nereye?
diye sorduğunda,
kendime gelip,
yanına!
diyordum...anlamıyordun...
az sonra uyanacağını bilen bir aptaldım ben,
rüya görürken...
bu yüzden
biraz ağzım bozuk
her yeni sabaha...kaç sigara söndürüldü,
gecenin koyusunda,
balkon köşelerinde,
kokusu sinmesin diye
uyuduğun odalara,
uyanma diye sen,
dumanı
soğuğa üflendi.şimdi 'nerdesin?'ler,
sabah anımsanmayacak...
gün boyu,
yorulacak bedenler,
gece
alkol hükmünde,
ayıklığın zehri karışmayacak,
'yoksun'larlakimse inanmayacak,
kabul edilesi bir son değildi bu,
sürdürülmesi daha zor,
hangimiz daha çabuk yoruldu?alışkanlıklarım duruyormu hala?
odada ışık olmadan uyuyabiliyormusun mesela?diğer yarısı boş bir yatakta...
tuhaf...
nasıl da dönüyor dünya,
nasıl da insanlar birşey olmamış gibi,
işlerine gidiyorlar...
benim gibi.... -
eğer okunurken nasıl göründüğünü biliyorsan,
yazarken istediğini gösterirsin...
belkide evlilik,
birbirine güvenmeyen insanların,
birbrilerini yasalarla güvence altına alması gibi bişidir sadece...
ne zamandır hayatındayım senin?
ya sen ne zamandır icimdesin?
gördüğüm her boşluğa seni koyuyorum,
hiçte sırıtmıyor gibisin...yanımda olmanın her haline kafiyeler uyduruyorum
bu kadarmı hazırdın bana
ben mi bu kadar bekliyordum seni
şimdiye kadar neredeydin?
anlamlandıramadığım bir düzgünlük var aslında
hani bazen herşey yolunda gider
kolayına gelir insanın
şüpheye düşer
bu kadar güzel olmasından
oradasın d'mi?
çünkü her satırımda öpüyorum seni...
yarın ne yapacaksın?
ölesiye merak ediyorum
aslında bilmek istediğim,
yarınki hayatının neresinde ben olacağım?
sabah kalkacaksın,
yürüyeceksin belki,
sonra kursa gideceksin,
belki eve gelip birşeler yapacaksın,
belki nete gireceksin,
belki hiçbiri...
sıradan bir akşam üstü ziyareti, birileri gelecek.
sonra...
neresinde kalacağım bunların?
yada kalmayacağım...
seni aklımın neresine koymalıyım emin değilim aslında
sanki yıllarıdr içimdesin de,
ben görmezden geldim...
oysa bugüne dek yazmadığım her satırı,
sana biriktirdim ben...
şimdi hangisini önce yazsam kararsızlığında,
hiçbirşey söyleyemiyorum...
birazdan uyuyacaksın değil mi?
aklını sarıp kelimelerime,
bense tutunup sana,
kendi ütopyamda,
başka bir şehrin ikliminde
seni özleyeceğim...
sonra dönüp hayatıma bıraktığım yerden,
devam edeceğim sıradan yaşantıma...
her dokunuşun mavi bir pelerin vermiyor olsa da omuzlarıma,
her kelimen başka bir umudun yelkenine nefes oluyor...
üstüme alınıyorum yaptıklarını,
söylediklerini içime...
abartıyorsamda mahsuru yok,
uzun zamandır hiç bu kadar güzel olmamıştı,
taşıyamayacağı anlamlar yüklemek,
yorgun kelimelere...
bir türlü öptürmeyen tuhaf kadın'a...
-
seninle her seviştiğimde,
biraz daha uzaklaşıyorum senden...
biraz daha siliniyor teninin,
aklımın üzerindeki gölgesi.
yazılmadık ayrıntın kalmıyor
kaybolamıyorum artık
tanıdık geliyorhayalini kurduklarım...
seninle her seviştiğimde,
tadın ezberimde sanki,
nerene dokunsam,
tutuşacaksın,
nereni öpsem,
kararacak gözlerin,
biliyorum...bilmek ürkütüyor beni...
tenin tenime değdiğinde,
çarpmayacak sanki kalbim,
o ilk gün,
eline dokunduğumdaki gibi...durmayacak sanki dünya
ağır çekimde sesler uğuldamayacak kulaklarımda
nefesim tıkanmayacak
korkmayacağım hatta,
dokunduğumda
incinirsin diyeseninle her seviştiğimde
sıradanlaşıyor dünya.
yazdığım her kelime
havada asılı kalıyor sanki
her orgazm çığlığın
içimdeki çocuğu korkutuyorbüyüyüp adam oluyorum kollarında
ama susuyor içimdek şair
bırakıyor elinden kalemi
yazamıyorum artık
yazmak,
kalıyor,
ilk öptüğüm yerde senitükenirken kollarında,
içinde,
yığılıp kalırken üzerine,
tenine bıraktığım her nefes
titretirken seni
uzaklaşıyorum yanındanbir uykusuzluk daha ekleniyor
eskilerinin yanına,
bir sakinlik ruhuma,
beklemediğim,
sanki az önce,
öpmemişim gibi senibir alışkanlık hali
şehvetin parmakları dolaşıyor aklımda,
sözlerim daha cürretkar belki,
ama saf değil artık,özlemek,
yokluğunun ilk gecesinde,
kültablalarını doldurdu...
beklemek,
sığmadı içime,
ve sevişmek,
geçirmiyor artık
sana susuzluğumu...yazmak hafifletmiyor...
diğer kadınlar gibi oluyorsun her dokunduğumda,
biraz daha,
diniyor tenimin ağrısı,
küserken içimdeki şairbenim yazdığım kadın,
bu değildi! -
bozulur büyüsü...
çok film izlemekten oluyor bunlar,
karıştırıyorsun birbirine,
gerçeğin rotasından çıkamıyorsun işte...
olmak istediklerinden uzakta,
olduğundan fazlası değilsin işte!
ne kadar uğraşsanda
aynı şehrin sokaklarında uyanacaksın...aynı insanlarla gözgöze gelip,
aynı yalnızlıkla yol alacaksın.
kimi sevdiğin değilde,
kimin tarafından sevilmediğin,
yakacak canını...çok çalışacaksın belki,
çok uğraşacaksın kaybetmemek için,
bir gün sakındıkların ağır gelince ruhuna
kabullenmeyi de öğreneceksin...vazgeçmeyi öğrendiğin gibi...
-
neler oldu biliyormusun..
özlemek neydi biliyormusun...
deniz kenarında...
önce uzaklara dalıp
arkanda şehir..
sonra gökyüzüne bakıp
gözlerini kapatıp...
sonra başını indirip gözlerini açınca
belki dünya değişmiştir deyi seni aramaktı...
sen yoksun..ben "yoksun"...
geçmişe dalıp,
mısralar çıkarıyorum...
vurgun yemek,
göze alınabilir bir risk değil mi?
değmez mi?
yoksa o kapı,
hiç açılmamalı mı?sevda büyük diye mi?
acıda büyük...
kokun üstümden gitmesin diye olduğum yere yığılmıştım!
adını neden söyleyemediğimi hiç öğrenemedim,
neden öğretmedin?
ve hiçkimseye "gözlerin ey yar, benim evimdir" dememiştim...
g ö z l e r i n..nerde?
benimle oyna..ama benimle değil...
-
bazen
sadece kabullenirsin...
canın çok yanar,
uyanmak istemezsin,
geçmeyecek gibi
nefesin bogazını yakar
dursun istersin
bıraksın senidurmadan yakalarından tutup seni
sarsan eller
başından gitsin istersin
durmadan aynı sözleri tekrarlayan
kara kuzgunlarteslim oldum! yetmiyor mu? dersin
daha ne istiyor?
geceleri uykularıma
ipotek koyanlar...
neresine imza atıyorduk?
bu feragatnamenin?adalet istemiyorum!
en ağır cezayı verin bana
yeter ki bitsin artık...
kabulleniyorum
yazmayacağım artık,
gittiğini satırlarıma...kimseye şikayet etmeyeceğim,
isyankarlık bana göre değil.
şimdi vadesini doldurmuş bir ihtiyar gibi
rahat bırakın benibazen
sadece kabullenirsin,
her bedele razı
artık uyumak istersin... -
ne hayaller kurmuştuk yıllar önce,
şimdi neresine düştük kurduklarımızın?
hangi hayatı yaşadık?
istediğimiz hangisiydi...
yaşıyoruz diye şükür mü etmeliyiz?
ne kadarı doğruydu seçimlerimizin?
ödediğimiz bedeller,
mutsuzluğumuzla ölçülebilir mi?
kimleri kandırdık kendimizden başka?
kimleri üzdük...
kaç insan hayatını değiştirdi,
bizi tanıdıktan sonra?
kaç insan yoluna devam etti?
hiç olmamışız gibi...
o sihrin gerçek olamayacağını bile bile
inanmak için zorlamadık mı?
kendimizi...
anı yaşayabiliyorduk biz,
zevkini çıkartırken,
şimdi ne değişti ruhumuzda?
aynı heyecanlar
yetmiyorken...
ne değişti?
sen ve ben mi?
biz,
zaman aşımından geçersiz mi sayıldı?
özür dilerim!
senden asla vazgeçmem deyipte,
yıllar sonra
anımsayamadıklarımdan...
özür dilerim,
heyecandan uyuyamadığım gecelerin,
unuttuğum faillerinden....
özür dilerim,
genç tutamadığım için,
kayıp gitti sözlerim,
ellerimden...
-
sırtı dönük yalnızlık
soğuk bir yatakta
dokunsan
hayaller üşüşür aklına
dokunmasan
sabah olabildiğince uzak durur senden
gecenin karasında..yorgunluk geçer,
boş vakitlerin artar,
beklentilerin azalırken...
amaçlarının boşluğu karşısında
açarsın gözlerini
nereye kadar?günler gecelere
geceler alkol şişelerine boşalır...
anlık orgazmlarla uyuştururken bedenini,
ayıldığında
yazmak ayrılığı
içini kanatır...itiraf etmek zor olduğu için mi kendine,
yüzleşmekten kaçtığın için mi şimdi,
kendini sıradan zevklere veriyorsun?dokunmak yetmiyor artık sana,
sıradan bir sevdanın heyecanına ortak olamıyorsun.
bu boşluk,
kaç kadın daha atsan içine
dolduramıyorsun... -
evet
bildiğin gibiyim
hala aynı kelimelere
farklı anlamlar yüklemek telaşındayım...
ve evet biliyorum
buraya geldigin anda
ilk önce
ben ne yazmışım diye bakıyorsun...
biliyorum
vazgeçmedin benden
sadece
uzak durmayı öğreniyorsun...
okuduğun her kelimeden
yeni kurgular üretip
ne yaşadığımı merak ediyorsun
sormak yerine...çünkü sorarsan eğer
yeniden aşık olacaksın bana
tutamayıp kendini
kaybolacaksın girdabımdayeniden
ayağa kalkacak gücün yok
teslim olursan bana
gidemeyeceksin...bir gece ansızın
veda bile etmeden
gittiğin gibi... -
bir sakarlık parmaklarımın ucunda
gittiğinden beri neye dokunsam
kırılıyor...
ne yazsam
üzerinde durduğu gibi güzel durmuyor
satırlarımda
sonra siliyorum
anlamak
bu acıyı hafifletmiyor...doldurduğum her kadeh
yaktığım her sigara
uykusuzluk
küfürle başlamak uyanınca
uyumak bu kadar zor değildi
saçmalamak
tanımadığım insanlaraşehrim istanbul
kalbim ankara
yükselenim sevda
aklım fikrim
yokluğunda...birlikte savrulamadık
başına buyruk bir iklimin
tahmin edilemez
etkileri tenindeki
tenimdeki
boşluğun
yazmakla geçmez...ne gidebildik kendi yolumuza
ne cevaplarıyla yetindik
sorularımızın
yine de bulup birbirimizi
seviştik
her gece
ezberledik
göremediklerimizikaç gece birlikte uyuduk
hep tek başımıza uyandık
kaç gece dokunduk
başka kimsenin dokunmadığı yerlerimize...şimdi bu ürperti
bu sarılmak yastığına duygusu
bu bir filmi birlikte izlemek varken
o filmi aklında tutup
bir daha rastlamamak kaygısınasıl da her kıvrımını bedeninin bilip
hiç görememek...
yaktığım ateşin sıcaklığını iliklerimde hissedip
hiç ısınamamak...senin beklentilerin
benim bağlanmakla ilgili sorunlarım
çözeriz sanmıştık
attığımız düğümler
boğazımıza takılırken
nefessiz kalmıştık...şimdi ne sen mutlusun
ne de ben mutluymuş gibi yapıp
gülümseyebiliyorum
gözlerimizde donmuş renkleri hayatın
her gün
iki mutsuz uyanıyoruznereye kadar tutup kendimizi,
diğerimizi merak etmiyormuş gibi yapıp
yaşıyormuş rolünü oynamaya
devam edeceğiz? -
bir insanın canını gerçekten yakmak istiyorsanız,
kaybetmesi kaçınılmazken,
ona umut verin...
en çok canımı ne sıkıyor biliyormusun sevgili?
mutsuzsun,
ve ben bunun bile nedeni değilim...
bugünlerde içinde olduğum beden
öyle dar geliyor ki,
belki de bu yüzden
heryerim ağrıyarak uyanıyorum
uykumdan...
saat ondan sonra içki satışı yasaklandığından beri
içki tüketimini arttıran yalnızca ben miyim?
bir çeşit satış taktiğimiydi bu yasak?
lan antibiyotik ilaç verirde alkol alamam diye
hasta olunca doktora gitmiyorum ben!
benimle alkolün zararlarını tartışma istersen!
senin palto giyip yüzünü şalınla kapattığın resmine bakıp
ayak bileğinin şeklini hayal etmiş adamım ben!
hayal gücümü sınama istersen!
son kullanma tarihim çok kısıtlı bir süre benim...
ağzımı açınca hemen tüketmen gerekiyor!
sen bir de seni sevdikten sonra gör beni...
öyle güzel susuyorum ki,
doyamıyorsun yalnızlığa...
hassiktirrr!
kulanılabileceği en iyi yerde kullanıldı az önce!
-
bazen genizini yakar ya alkol
gözünden yaş gelir
azalsın diye acısı
bir yudum daha içersin...
her defasında
daha fazla kırılamam sanıyor insan
işte tamda o anda
soluğunu kesiyor
daha büyük bir acıyutkunamıyorsun
oysa bir saniye dayansan alışacaksın belki
göğsünü yırtıyor sancısı
zaman duruyor
anlayamıyorsunsorular ve cevapların altında kalıyorsun
bir şehir,cehenneme bürünüyor
gece zebanileri pençelerini geçiriyor ruhuna
sadece tamam diyorsuntamam!
bu işkence
bu ses
kırılışı direncinin
bu yorgunluk
ellerin titrer boşluklarda
bu çılgınlık!gözlerin kararır
teslim olurken
ölmek bile o an
ölmekken
erkekçe
izin vermez
hayata baglar seni
ayağa kalkmak istersin
dizlerinin üzerindebir köpek gibi sürünürken
koparıp atar
kirli siyah yalanları
düşüşünü izler
bir anlık tatmini için
hayatını siker atar
gıkın çıkmaz...nasıl acınası
nasıl rezilce
üzerinde takım elbisen
içinde fahişe ruhun
ırzına geçerken
dudaklarını ısırıp
bitsin artık derken
bitsin...bana ne yaptın?
neden?
bunu niye yaptın?
mutlumusun?
değilsen
söyleme sakın!
yok yere harcandığımı
bilmiyeyim... -
bazen bir kadının kokusunu alıyorum
aklıma yazılmamış satırlar düşüyor
geçer diyorum
ve bir kadeh daha dolduruyorum
sadece geçiştiriliyor...kül tablasında yanarken bırakılmış
bir bardak çay şekeri atılmış ama
karıştırılmamış
ansızın bir haber gelmiş
durmuş zamanbaşka bir gerçekliğe sığınırken
bir düş
yoldan geçen insanların
yüzleriyle boyanmış
tam alışıyorken
bu hayata
aklına gelmiş
sigaranneyse'lerine yenisini eklemişsin...
durduğu yerde zamanı
yakalayamışsın
teninde gri lekeler
soluksuz çıktığın merdivenlerintikamını almaya başladığında bedeninden
ne çok 'keşke'ler
dilinin ucuna gelirde
yediremezsin kendine
ve susmak!
tek zırhındır artıkacımasızca akıp giden zamandan değil belki
ama bulduğunda canını yakacak
cevaplardan korur seni...kültablasında
yarım bırakılmışkendi kendine sönen bir sigara kadar
tek başımayım şimdi... -
kırılganlıklarımızı özenle saklar,
farkettikçe
görmezden gelmeyi de öğrendik biz...
daha iyi oyuncular olamadık belkiöfke kontrolündeki başarısızlıklarımız,
kıskançlık nöbetleri olarak
yaraladı ruhlarımızı
kim daha çok sevdi'yi yarıştırırkenumrumuzda olmayanları sıraladık...
sonra
umurumuzda değildi artık
'biz'...sen ve ben denklemini bir türlü eşitleyememiştik...
bilinmeyenlerin yerine ne koyduysak,
ikimizden birini siliyordu...belki de bu yüzden,
susmak,
en acısız ayrılık yoluydu...bir şehir dökülür bu gece
ellerine gözlerine hüzün
okudukların benim değil,
yazdıklarım ütopyasında bir sevdanın
akıl almaz gerçekliğin...metalik bir tad damağında
sanki az önce namlusunu çıkarmışsın ağzından
ayrılığın soğuk şakasının
eskisi gibi olmaz
seviyormuş gibi dokunmalarınnaif bir ürkeklikle geldim sana
günahlarımı çıkarırken bir bir
aklımın dehlizlerinden
korkmuyordum
anlardın beni
yargılamadan...kimsenin inanmadığı hayallerim vardı benim
kendimin bile
belki de bu yüzden
en önce sen
uzaklaştın benden... -
gecenin yarısı oturduğunda masanın başına,
çöker yorgunluk...
karşında boş bir sandalye
ve dolu bir kadeh rakı...
içindeki boşluktan aşağı düşmemek için,
aklının önüne alkolden duvarlar örmeye başlarsın...içindeki boşluktan aşağı düşmemek için,
aklının önüne alkolden duvarlar örmeye başlarsın...
biriktirdiklerin zorlar seni,zamanında söylenmemiş sevgi sözlerin,
en zayıf yerinden yakalar
sesini çıkaramaz
çaresizliğini meze yapar
yutkunamazsın...bir terkediş daha batar gözlerinin içine
açamazsın..
açsan
kapanmaz yaraların
kaçsan
nereye kadar?
o alkol de bitecek işte!
ayılacaksın yineertesi gece yine
boş bir sandalye karşısında oturup
başlayacaksın yazmaya:
bugünde ölmedim ama,
sen yaşadım sanma! -
acının bir sonraki evresindeyim artık...
yokluğun bedenimin bir parçası,
gelsen bu saatten sonra,
bünyem kabul etmez,
sen etsende...benim gibilere birşey olmayacak,
ömrümüzü sonuna kadar yaşayacak ve bileceğiz
lanetimiz bu bizim
değiştirememek gelecekleri... -
boşluk dolduran olmaktan yoruldum...
tehlike anında kırılması gereken
bir cam parçası olmaktan...kırılmış, hor kullanılmış her kadının,
sığındığı liman olmaktan,
kendini aydınlatmaktan aciz
bir fener gibi
dönüp durmaktan yoruldum...o geri dönünceye dek
sever gibi yapma bana
sevme yeter
en azından bileyim
nerede duracağımıbırak yatağını ısıtayım,
teninde fırtınaların
aklında kaçamakların faili
duymak istediklerinin
şairi olayım...ama sevmiş gibi davranma bana...
aşık olduğun adama sakla
en güzel sözlerini
kulaklarımda harcama....bir fahişe gibi her istediğinde
koynuna al beni
bedenimi kullan
işin bittiğinde
tanıma!
sevmiş gibi,
kollarımın arasında uyuma...uyu şimdi
hicbirsey olmamış gibi,
her gece koynuma girmemiş gibi
uyu şimdi
yarın gece
unuttuğun yerde olacağımgelip almazsan
yeniden isteyene kadar,
dokunuşlarını saklayacağım tenimde
tek başına yalnız kaldığında
içindeki boşluğa
sarılacağım... -
sana şiir yazabilecek kadar çok uzun süre,
yalnız bırakma beni...
sonra yazdıklarım alıyor içimden,
sana söyleceklerimi...
-
bir şişe şarapla sarhoş olmazdım ben,
yanında yokluğun meze olmasaydı kalbime...
gelsen bir dert,
gelmesen...
o konuyu hiç açmayalım istersen!
bende bu gece başka bişi arama,
sen yoksun işte,
yetmez mi?sonra
aşağıya doğru bükülür dudaklarının kenarları...
gözlerindeki ışıltılar,
kaşlarının gölgesinde soluverir...
sadece susarsın... -
Unutmuyoruz aslında!
alttan alttan, dayatılırken bize ait olmayan yaşamlar,
kırılıyoruz belki dizlerimizin üzerine çöküyoruz,
ama eğilmiyoruz,
eyvallah diyoruz
ama unutmuyoruz
biriktiriyoruz içimizde.
öfke nöbetlerine kapılmadan,
içten içe büyüyor bir yangın,
korlanıyor ateşimiz,
üzerimize gelindikçe
derin bir iç çekip,
nefesimizle canlandırıyoruz hafızalarımızı
birimiz diğerine hatırlatıyor,
diğerimiz başkasına,
farkında değiller,
böldüklerini sandıkça bizleri,
birleştiriyorlar.
din,dil,ırk,örf,adet ayrıştırmalarından sıyrılıyoruz her gün biraz daha
her gün,
aldığımız her darbede gözlerimiz biraz daha açılıyor.
'insan' olmanın birleştiriciliğini farkediyor,
tanımadığımız belkide bir daha asla görmeyeceklerimize
karşılıksız yardımlar sunuyoruz...
bölünmüyoruz aslında,
bizi ayırdıklarını sanıyorlar,
inandıklarımızla sorguluyorlar bizi,
ihanetle suçluyorlar,
geçmişimizi inkar ettiğimizi söyluyorlar,
aşağılıyorlar
gözlerimizin içine baka baka dalga geçiyorlar bizimle,
sustukça
sindik sanıyorlar...
unuttuk sanıyorlar,
belki de ilk defa ve en büyük hatayı yaptıklarını
yeni yeni anlıyorlar...
artık herşey için çok geç...
satın aldıkları sevgi,
kazandıkları nefreti örtmeye yetmiyor...
kalemleri, sözcüleri, sanatçıları yetmiyor,
korkularını ört bas etmeye...
hergün biad eden birileri çıkıp bağlılıklarını gösterirken
sadece komik oluyorlar...
zafer nidaları atarken,
çöküşlerinin sesini duyamıyorlar...
ayak seslermizi duymaya çalışıyorlar,
binlerce odalık saraylarının duvarları arasında,
binlerce korumalarının ardında
ayak seslerimize dikkat kesilip,
ne kadar yaklaştığımızı merak ediyorlar...
unutmuyoruz aslında,
aklımızda, ruhumuzda, bedenimizde birikiyor
dayatılan her zorbalık, her haksızlık,
unutmadığımız her an bizi biraz daha yaklaştırıyor birbirimize,
açlıkla korkutuyorlar bizi,
yoksullukla, yalnız kalmakla,
çare onlarmış gibi görmemizi istiyorlar,
görüyoruz sanıyorlar,
bildikleri her yolla bölmeye çalışıyorlar bizi,
inanclarımızın,
fikirlerimizin
yaşam tarzlarımızın farklılığını kullanıp
bizi bölmek istiyorlar, yetmiyor,
cinsiyetlerimizin arasına fark koyup,
biri diğerinden üstün deyip,
insan olmamızı unutmamızı istiyorlar,
cunku biliyorlar,
biz ne kadar birlikte olursak
o kadar kaybedecekler...
biliyorlar,
'insan' kalırsak,
bizi birbirimize kırdıramayacaklar...
unutmuyoruz aslında,
farkındayız ve biliyoruz
sonuna geldik bu kanlı oyunun,
canlarımızı kaybettik,
kanlarımızı akıttık adı konmamış bir savaşta,
ama sonuna geldik
her birimizin içinde bir yara açtılar,
durmadan yolup, kanatmaya çalıştılar,
onlar kanattıkça diğerimiz gelip tuttu ellerimizden,
ve hatırlattık birbirimize
'insan' olmak, 'insan' kalmak ne güzeldi...
unutmuyoruz aslında,
işçi cinayetlerini,
ezilen, ayrıştırılan halkları,
ailesi aç kalmasın diye,
bir kaç işte çalışan emekçileri,
sırf onların istediği gibi düşünmüyor diye,
hayatlarının baharlarında öldürülen çocuklarımızı,
nerdeyse saldırılmasının normal karşıladıkları
kadınlarımızı...
unutmuyoruz....
biz hatırladıkça,
öyle korkuyorlar ki,
nasıl geldiklerini bir gün hatırlamayacağız belki,
ama nasıl gittikleri,
tarih boyunca hatırlanacak,
bir halkın hafızasının,
diktatörlere verdiği dersi....
-
zamanlaması tutmuyorsa belki zorlamamak gerek...
ben erteledikçe sen sabırsızlandın...
senin telaşın,
beni yordu.
sonuç
iki yalnız uyuduk...iki ayrı sevdanın yanlış taraflarındaydık ikimizde.
neleri beklerken bulmuştuk birbirimizi
hala bekliyoruz
bulduğumuz ikimizede yetmemişti..bazen
sadece varlığı yeter...
sen sadece adını yazarsın,
en güzel şiirin olur...bazen
yorulup vazgecersin,
kokusunu hayal edersin,
sonra özlersin
sığmaz kelimelerine
bir sigara daha içersin...ne ben senindim
ne de sen benim...
sadece bir boşluğu paylasıyorduk
hepsi bu...çok üstüne gelirsem
sıkılıyordun,
siktirediyordun beni...
beni mi cekecektin?
cekilecek onca adam varken...sen ona yazıyodun
ben sana
o geldiği anda
beni silecektin
gittiğinde
sıkılınca yalnızlıktan
yine beni isteyecektin... -
içinde geçmişinden kalma yara izleri olmayan bir kadın,
neden ihtiyaç duysun ki bana...
hala sıradan bir insan olma özlemim sürüyor...
her ne kadar ukalalığımı,
suratıma çarpıp ezsede beni hayat
farkındalığım için...gördüklerimi inkar edersem,
hafifletici olurmuydu?
uysallığım,
tanrının sofrasında
bir yer bulurmuydu?bilmiyorum...
yalnızlıktan,
çekyatı açmadan uyuyan insanlarız biz,
gece yarısı hissetmeyelim diye
sırtımızdaki boşluğu...mülkiyet sorunumuz var bizim,
sahiplenmek ve sahip olmak istemiyoruz.
bu yüzden
sığmıyoruz,
hiçbir sağlıklı akla ve mantığa...sanıyorum ki bazen,
diğer insanların kararlarını etkileyebiliyorum...
gülümsüyor tanrım,
sanki onun rolünü,
ondan iyi oynuyorum...aşkı dibine kadar bilip,
kimden saklıyoruz?
kime saklıyoruz?
sadece yazıyoruz...şimdi sevgili,
ya artık seviş benimle,
yada yorma artık beni,
bırak uyuyayım...bu saatten sonra
sevsem bile seni,
içindeki 'acaba'ları,
hangi şiirime yoracaksın?
açtığım yaraları
dokunuşlarımla mı
saracaksın?bu kadar alkol kafi
uyutmaya yetmiyorsa
düşlerine alıp yeşil gözlerimi
iç çekişlerinin acısını
ısırdığın dudaklarından mı
çıkaracaksın? -
aralanır kapısı sustuklarımın
okursun diye yazıyorum
anlarsın diye değil
bil diye söylüyorum
affet diye değil!
gidenin amk!
kalırsan mutlu olmayacaksın,
yine de sen bilirsin..
sevme beni!
iyi değilim ben...
karanlığım üstelik,
yalnızlık kokar kelimelerim...
bağlanma bana,
mavi pelerinim yok!
uzatınca ellerimi gökyüzüne,
seni alıp kollarıma
uçamam...
daha derine çekerim seni...sevme beni!
bulaştırma kendini yalnızlığıma,
hala büyümedim ben,
bir kadının sevgilisi olacak kadar...
büyümedim ben
ellerini
tutacak kadar.nasılda yirmidört yaşında
hayat doluydun
benim boşalttığım yoksullukla
kirlenmeyecek kadar
saftın
istedim diye seni
affet...özür dilerim
bir hayale ortak ettiğim için seni
özür dilerim
düştüğüm boşlukta
sana sarıldığım için
özür dilerim
bu kadar
istedim diye seniözür dilerim
ama affetme beni...
bakma yüzümdeki masumluğa
iyi halime inanma
kullan ve at beni
şefkatine sarma
isteyip durma tenimi...haketmiyorum seni...
-
bir histeri sonrası
korkup karanlıktan
sığınmak yorganın altına
saklanmak neye yarar
nereye kaçar insan
uyanınca gelecek canavarlardan...saf bir bebek gibi doğduk belki
ama günahkar öleceğiz
çok istedik diye
affedermi tanrım bizi?duymak istemediklerini sustum diye
daha mı beyaz gece?
sevişmek istediğim için seninle,
kızıyormusun bana?
gideceğimi bile bile...bir şairi sevdin sen,
şiirlerin oldu belki
sözlerin,
ben yazdım!
ben kurdum kafiyesini
sen
direnemediğim...tüm zaaflarımla,
ve zayıflığımla,
ve çılgınlığım,
yangınıma ortak ettim seni,
suçuma mazeret,
keşke,
bu kadar güzel olmasaydın!keşke bu kadar,
hayalimdeki gibi olmasaydın,
terkedip gitseydin beni
vazgecip...
herkes gibi
işin bitince benimle
ardına bakmasaydın...çalışmadığım yerden geliyorsun üzerime
boş bırakıp kağıdı
çıkmak istiyorum
kırılıyorsun
'herkes gibisin!'
diyorsun,
herkes gibi,
gidiyorsunherkez gibi
olmak
umrumda değil...
herkez gibiysem
neden simdi
gecenin bir yarısı
sana yanıyorum...sanki gidersem
bırakıp kendimi
vazgeçersem
geçer sandım
tutamadım
kırıldığım yerde aradım seni
bencilliğim için affetbelki de düşündüğün kadar
güçlü değildim...
maskelerim korumuyordu beni
duvarlarımın ardına saklasam kendimi
bulunmam sanıyordum...olmuyormuş,
ne kadar uzağa atarsan at,
içinden çıkaramadığın,
seninle kalıyormuş......
Bunun Bir AnLamI oLmasI GerekMiyor...
- Bunun Bir Anlamı Olması Gerekmiyor - LostsouL
Gönderi tarihi:
sonra gözlerini kaldırıp karşına bakıyorsun,
sallanıyor sanki koca ev,
anlıyorsun,
olmuşsun...
bir gülümseme yayılıyor dudaklarına..
sonra ağız dolusu küfür ediyorsun,
anlayan anlıyor,
anlamayan,
kimin sikinde?
sonra yağmurun sesi yankılanıyor,
yalnızlığında,
buna da şükür diyorsun,
üşümüyorum ya!
soğuktan titriyorsun oysa,
çaktırma!
sen yıkıldım demeden,
inanmıyor kimse
yıkıldığına...
yalnızlığımdan naklen bildiriyorum!
bu benim tercihim...
sevdalanmayı bilirim,
istediğim,
arada bir uğrasın,
sevdiğim...
tahmin bile edemezsiniz,
ne kadınlar sevdim ben,
kokuları tenimde saklı,
isimlerini unuttum...
ne zaman sevişsek,
bulur yolunu ellerim...
aklınız almaz,
nasıl da terkedildim.
cevapsız çağrılarım,
çağırdıklarım,
korkar benden,
rüyalarına girerim diye,
kınından zamansız çekilmiş,
bıçak gibiyim...
saplansam ayrı dert,
saplanmasam,
sen okur içlenirsin,
ben yazar,
şair olurum...