
seREnaDE
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
740 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
seREnaDE tarafından postalanan herşey
-
tam da ben sölicektimm ağzımdan aldın lafı tühhh ewt şaka gibi demi osmanlıcılık ve milliyetçilik abd ve iran gibi yakınlar birbirlerine.... osmanlıcılık: milliyetçi hareketleri engellemek amacıyla ortaya atılan tek bir millet,-osmanlı- yaratmayı amaçlayan fikir akımı...güncellleştirirsek AMERİKAN olmak kadar gerçek..... milliyetçilik: SİZ DURUKEN BANA DÜŞMEZ İZAHINI YAPMAK,BİLİYORSUNUZ ZATEN... hayır birşeyi savunun amenna daaa,çelişmeyin be arkadaşım kendinizle.... osmanlıyı yadsıyo way hain demi BEN YANİ... ewt inkar ediyorum sizden değilim... bildiğimi inkar ediyorum... bilmediğimi laf olsun diye sahiplenmiyorum...
- 309 cevap
-
- Türk Gençliği Bu Mu Şimdi
- Yakışıyor Mu?
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
görmeyeli forum hayli hareketlenmiş öncelikle bu yüzden teşekkür ediyorum herkese objektivist arkadaşım faydalı bir paylaşım herzamanki gibi.... şu noktaya kadar takip ediyordum sadece ama dayanamayarak yazıyorum... sevgili gece yağmuru; düşüncenize saygı duyarım ancak bunun için düşüncenizi net,tutarlı ve kargaşasız ortaya koymanızı beklerim... kullanıcı resimlerinize takıldım ben...6 yıl tarih eğitimi gördüm hala da devam ediyorum,yakınçağ osmanlı tarihi uzmanı gibi accayip bi sıfatım var... ama asla anlamadığım ve anlamamakta ısrarlı olduğum bir konudurki....NASIL OLUR DA HEM OSMANLICI HEM TÜRKÇÜ MİLLİYETÇİ olunuyor... osmanlıya sahip çıkarken,ülkünüze ters düşmüyormusunuz.... bu benim fikrim ve SABİTTİR....
- 309 cevap
-
- Türk Gençliği Bu Mu Şimdi
- Yakışıyor Mu?
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Zalimin Rambosu Varsa Mazlumun Polatı Var
seREnaDE şurada cevap verdi: Othello_ başlık Güncel Konular
amaç belli toplumun anti-emperyalist birikimini deşarj edip(pek kibar oldu tabir) bu birikimin gerçek dünyada ,dış politika kararlarında hortlamasını engellemek... bir nevi danışıklı dövüşş ne güzel ama hepimiz yedik bu numarayı!!!!! -
10 Mart 2006 Cuma Elçilikler ne işe yarar? ABD, "tehlikeli" kabul ettiği istikrarsız bölgelerde büyükelçiliklerine teröristler hakkında hem istihbarat toplayacak hem de gerektiğinde suikast organize edecek özel timler yerleştiriyor. Tabii ki kimin elçiliği olduğuna bağlı… Yukarıdaki haber, ABD'nin ünlü New York Times gazetesinden. NYT bütün dünyada "sahibinin sesi" olarak tanınır. Washington'un, mesajlarını, tehditlerini iletmek için tercih ettiği borazandır bu gazete. Habere göre ABD, özel timlerini "teröristlerin faaliyet gösterdiği, saldırı planladığı ya da sığındığı düşünülen Afrika, Güneydoğu Asya ve Güney Amerika ülkeleri"ndeki büyükelçiliklere kısa süre önce yerleştirmiş. Söz konusu kuvvetler "terör"e karşı yetiştirilmiş seçkin birliklerden oluşuyormuş. Görev yapacakları ülkelerde teröristleri dağıtacak, yakalayacak ve öldüreceklermiş… Açık değil mi? Bir ülke, başka ülkelere, izin almadan, gizlice, diplomatik temsilciliklerinin olanaklarını kullanarak silahlı güç yerleştiriyor. Bunu diplomatlarının güvenliği için de yapmıyor. Yabancı ülkelerin kendince suçlu olduğuna inandığı, yani bir nedenle kuşkulandığı vatandaşlarına karşı operasyon düzenleyeceğini ilan ediyor. Faaliyetlerin yürütüleceği ülkelerin kendi güvenlik güçleri veya bu ülkelerde yürürlükteki yasalar ABD'yi ilgilendirmiyor. Zaten gazetenin haberinde herhangi bir yasaya, hukuka sığdırılması mümkün olmayan "suikast" sözcüğü de kullanılıyor. Kapitalist zengin ülkeler Afrika'da açlık sorununun halli için parmaklarını kımıldatmazlar, ama operasyon timleri için her tür fedakârlığı yaparlar! Güneydoğu Asya'da tsunaminin erken uyarısını Hint Okyanusundaki bir ABD üssü alır, ama kimseye iletmeye gerek duymaz. Ne de olsa elin Asyalısının tohumuna para saymamıştır ve üstelik bu Asyalı nüfus da çok kalabalıktır! Emperyalizm, kapıların teker teker suratına çarpıldığı Latin Amerika'yı ajanlarla, timlerle, adam öldürerek, provokasyon düzenleyerek elde tutabileceğini düşünecek kadar gözü dönmüş, aklını yitirmiş haldedir! Bizim bölgemizden söz etmeye gerek bile yok. Türkiye ve benzeri ülkelerde her tür alçakça, kirli, karanlık işin altında dolaylı veya doğrudan bir yanki parmağı bulmak zaten mümkündür… ABD, Birleşmiş Milletler'in bile kapatılmasını istediği Guantanamo üssündeki barbarlık düzenini elçilikleri aracılığıyla dünyaya yayıyor. Adam kaçırmak için herhangi bir ülkeye askeri müdahalede bulunmak artık gerekmiyor. Çünkü ABD elçilikleri birer terör üssüne dönüşüyor. Halklar açısından ABD elçilikleri, bu gidişle yakında sadece "kapatmaya" yarayacak!
-
Dünyanın neresinde olursa olsun, insanlığa karşı her hareketin, faşizmin, ırkçılığın karşısında gelişen her mücadelede kadınlar yer almışlardır. Amerikan emperyalizmine karşı savaşarak ölen Vietnamlı kadınlar, Sandino'nun kızları, Pinoşet diktasına karşı direnen Şilili kadınlar, Arjantin'in Mayo Meydanı anaları, Güney Afrika'da ırkçılığa karşı meydan okuyan siyah kadınlar ve KURTULUŞ SAVAŞIMIZIN KADINLARI küçük bir örnektir. Bütün dünyanın emekçi kadınlarının, ezilerek, çile çekerek, türlü sıkıntıya katlanarak emek mücadelesini yücelten onurlu insanların 8 Mart’ını kutluyoruz...
-
uyuyordur... sabah işler bekliyor
-
söylemek isteyipte söyleyemedikleriniz varsa buraya
seREnaDE şurada cevap verdi: LaRsiE_ başlık Forum Oyunları
azizil öldürdün beni ya örtmen diil benden 5-6 yaş büyük adını boşwer yaf kumral-yeşil göslü 187 boyu kilosounu bilmiom soruya bak bekar tabiki askerliğini yapmış,kayseri de başka bişi var mı -
söylemek isteyipte söyleyemedikleriniz varsa buraya
seREnaDE şurada cevap verdi: LaRsiE_ başlık Forum Oyunları
ben dün aşık oldum sanırsam -
simit almaya gidicem
-
kayalık sevdalar,dikenli yollar pusu kurulmuş dinmez ağıtlar yüzüne kapanıp ağlamak vardı oysa ben seni bulmaya geldim kalbine güneşi asmaya geldim tükenme............................
-
paylaşım için teşekkürler... yüreğine sağlık,hepsi çok güzel,ama ben bunu seçtim
-
-http://www.yurtsevercephe.org/- 16 Şubat 2006 Perşembe Bunlar çöküşün fotoğraflarıdır İngiliz askerlerinin Irak'lı çocukları döverken görüldüğü filmden sonra dün de bir Avustralya gazetesinde yayınlanan işkence fotoğrafları dünyaya yayıldı. Emperyalizm, karşısındaki direnci kırmak için vahşetini şiddetlendiriyor. Yanıt halkların öfkesinin büyümesi oluyor. Emperyalistlerin provokasyonları, işgalcilerin işkenceleri, kapitalist dünyanın ezilen halklara yönelik her geçen gün artan aşağılamaları, İran'ın, Suriye'nin sürekli tehdit edilmesi... listeyi uzatabiliriz. Bu uzun liste emperyalizmin dünya halklarına son derece şiddetli bir baskı uyguladığını gösteriyor. Baskıdan ne murad edildiği bellidir: Saldırganlar dünyaya boyun eğdirmek, direnenlerin direncini kırmak, bağımlılığın, sömürgeleşmenin dışında bir seçeneğin imkansız denecek ölçüde acı verici olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar. Peki sonuç ne oluyor? Günlerdir karikatür provokasyonunu protesto eden kitleler, çeşitli ülkelerdeki çatışmalarda kayıp veriyorlar; ama dağılma veya sakinleşme belirtisi göstermiyorlar. Çocukların dövülmesinden Irak direnişi mi kaybediyor, yoksa emperyalist işgalciler mi? İşkence görüntüleri halklarda "bükemediğimiz eli öpelim" diyen bir oportünizmi mi besliyor, yoksa yine kaybeden ABD mi oluyor? İşkence ve her tür vahşet uygulaması, askerlerin keyfi ve disiplinsiz hareketleri değil, bir politikadır. Bu politika, "düşmanı" sindirmenin bir yöntemidir. Ve şimdi açıkça saptanabilir ki, silah geri tepmektedir. Baas yöneticilerinin yargılanmak istendiği mahkemeye bir bakın. Kim kimi yargılıyor? Rollerin değiştiği ve bu mahkemenin Irak'ın kişiliksiz işbirlikçilerinin teşhirinden başka sonuç vermediği, vermeyeceği artık kesindir. Direnişi caydırmak için yayınlanan mahkeme görüntülerinin karşısında her düzeydeki işbirlikçilerin tir tir titrediğini söylemek hiç de abartılı olmayacaktır. Irak'ta işgalci ve işbirlikçilere günde ortalama saldırı sayısı 420'ye yükselmiştir. Aydan aya artış gösteren bu sayı, direnişin hem yayılmakta hem gücünü pekiştirmekte olduğunu gösteriyor. Üstelik yalnızca askeri güçten de söz etmiyoruz. Irak'lı direnişçi örgütler kurtuluş sonrasında ülkelerinde nasıl bir yapılanmaya gidecekleri üzerinde çalışıyorlar. Anayasalarını tartışıyorlar, seçim sistemini, basın ve siyasi partiler yasalarını hazırlıyor, Irak'ın zenginliklerinin geçmişten farklı olarak halk yığınlarına nasıl eşit şekilde dağıtılacağını ele alıyorlar. Venezuela'lıların yaptığı gibi. Bolivyalıların yaptığı gibi... Emperyalizm çöküşünün fotoğraflarını kendisi çekiyor. Dünya halkları yeni bir geleceğe hazırlanıyor.
-
Özlem Dayanırım her şeye ben Şu yokluğun olmasaydı Sitem etmezdim geceye Sesin bende kalmasaydı Pencerene bak Bir yaralı kırlangıç var Yüreğine al onu Alev gözlü yar Seni her düşündüğümde Yağmur yağar toprak kokar Çocuk gibi umut umut Yanağımda güller açar Kalma sakın gecelerde Sabah şarkıları söyle Biter elbet tüm acılar İlk gün ışığını bekle GRUP YORUM
-
Tehcir Kanunu, Uygulaması Ve Sözde Ermeni Soykırım İddiası Osmanlı Hükümeti’nin bütün iyi niyetine rağmen, ülkede Ermeni olaylarının giderek yoğunluşması, savunmasız kalan Türk kadın ve çocuklarına Ermeni saldırılarının artması ve ordunun bir çok cephede savaş halinde bulunması nedeniyle mahalli isyanların topyekün bir ihanete dönüşmemesi için, cephe gerisinin emniyete alınması ihtiyacı doğmuştur. Bu maksatla, 24 Nisan 1915'de Ermeni komiteleri kapatılmış ve yöneticilerinden 2345 kişi, "devlet aleyhine faaliyette bulunmak" suçundan tutuklanmıştır. Ermenilerin her yıl "sözde soykırım anma günü" olarak andıkları 24 Nisan, bu tarih olup tehcirle alakalı degildir." Komitelerin kapatılması, ele başlarının ve bazı teröristlerin tutuklanması, olayları yatıştıracağına daha da şiddetlendirmiştir. Osmanlı Hükümeti son insani çare olarak; savaş bölgelerindeki halk ile Osmanlı Devleti'ne karşı casusluk ve hiyanetleri görülenlerin, ayrı ayrı -veya birlikte savaş alanlarından uzak yerlere "sevk ve iskanı" için 27 Mayıs 1915'de "tehcir kanunu"nu çıkarmıştır. Göçe tabi tutulanlar, imparatorluk sınırları içinde Ordu-Kastamonu, Ankara-Niğde, Malatya-Maraş, Diyarbakır-Urfa-Adana ve Suriye-Irak bölgelerine gönderilmiş olup, 1916 Ekim sonuna kadar toplam 702.900 kişinin göç ettirildiği belgeleriyle sabittir. 1914 yılı resmi verilerine göre Osmanlı Devleti'nde 1.234.671 Ermeni nüfusu bulunmaktadır. bu sayı Ermeni patrikhanesi'ne göre 2.5 milyon, lozan konferansı Ermeni heyetine göre 2.2 milyon, Fransız sarı kitabı'na göre 1.5 milyon, Britannica'ya göre 1.5 milyon, ve İngiliz yıllığına göre 1 milyon olarak belirtilmektedir. Buna göre en fazla 700.000 kişinin göçe tabi tutulduğu bir yer değiştirme olayında, Ermenilerin iddia ettiği gibi 2-3 milyon kişinin öldürülmesi mümkün değildir. çünkü, zaten Osmanlı devleti içinde 1.230.000 civarında Ermeni bulunmaktadır. bunun da ötesinde eğer Osmanlı devleti Ermeni tebaasından kurtulmak isteseydi, bunu asimilasyon yoluyla halledebilirdi. oysa açıklandığı üzere Ermeniler, imparatorluk içerisinde Türklerden bile rahat bir yaşam sürdürmüşlerdir. 0 halde sözde Ermeni soykırım iddiası tamamen uydurma olup, hiç bir belge ve kanıta dayanmayan, hukuki zeminden yoksun olan ve Türk düşmanlığı üzerine bina edilen, gerçek dışı, bir hayal ürünüdür. Asoghik ve Mateos'dan Voltaire, Lamartine, Claide Farrere, Pierre Loti, Nogueres, İlone Caetani, Philip Mashall Brown, Michelet, Sir Charles Wilson, Politis, Arnold, Bronsart, Roux, Grousset, Edgar Granville, Garnier, Toynbee, Price, Bombaci'ya kadar uzanan ve bazılarına hiç de Türk dostu damgası vurulmayacak pek çok tarihçi ve yazar Türklerin bu konudaki hakkını teslim etmişlerdir. Nitekim ABD'li Ermeni profesör Hovannısıan, 1982 yılında Münih'te yapılmış olan "dünya Ermenilerinin problemleri kongresi'nde bu gerçeği, "Ermeni soykırımı ispatlanamamıştır. Soykırım hukuken geçersizdir ve zaten zaman aşımına da uğramıştır" şeklinde dile getirmiştir. Ayrıca, 1998 Haziran ayı içerisinde İngiliz Hükümeti, lordlar kamarasında Ermeni soykırımına ilişkin sorulara maruz kalmış ve bunlara yazılı olarak, "Türk Hükümeti'nin Ermeni tebasını yok etmeye dair bir kararının mevcudiyetine ilişkin bir kanıt bulunamadığından, İngiliz Hükümeti, 1915 olaylarını soykırım olarak tanımamıştır" yanıtını vermiştir. ABD'li Prof. Bernard Lewis ve Prof. Stanford Shaw da, sözde Ermeni soykırımının gerçek olmadığı konusundaki tezleri nedeniyle, Ermenilerin yoğun tepkisine maruz kalmıştır. soykırım iddiasına Bernard Lewis, 1993 yılında "Le Monde" gazetesinde yayımlanan makalesinde şöyle değinmiştir: "Osmanlı Hükümeti'nin Ermeni ulusuna karşı kitlesel imhayı öngören bir planı olduğunu gösteren geçerli kanıt yoktur. Türklerin "tehcire" (Ermeni halkın savaş alanından alınarak başka yerlere gönderilmesi) başvurmalarının meşru nedenleri vardır. Çünkü Ermeniler, Osmanlı topraklarını işgal eden Rusya ile ittifak halinde Türklere karşı çarpışıyorlardı". Yine Dr. Karakın Pastırmacıyan'ın "Anadolu'yu sarkı şimendifer meselesi" adlı kitabında, Erzurum çevresinde yaşayan 15.000 civarındaki Ermeninin kendi isteğiyle Türkiye'yi terk ettiği, Ermenilere Türkler tarafından baskı yapılmadığı ve soykırım gibi bir muamelenin olmadığı yer almaktadır.
-
1.el kaynaklar herzaman subjektiftir. ermeni meselesi ve sözde soykırım iddiaları yineliyorum AB ve ABD nin eskimiş stratejileridir.
-
paylaşım için teşekkürler TANİA komünizmi mahkum etme niyetinin bir boyutu da, Marx ve Engels'in 1848 tarihli tespitlerine başvurursak, "Avrupa'da gezinen hayalet"tir. Burjuvazi Latin Amerika'daki anti-emperyalist yönelimin, Irak'taki direnişin, Fransa'daki yoksul eylemlerinin, AB Anayasası'na hayır oylarının arkasında komünist aramaktadır. Bu, sermaye sahibinin tarihsel paranoyasıdır....
-
Sömürgen ve Kemirgen Zenginliklerimiz.... (DİN İSTİRMARCILARI ve NAYLON SOL...)
seREnaDE şurada cevap verdi: OBJEKTİVİST başlık Güncel Konular
ne kadar doğru söylemiş erol hoca.... bu yazıyı buraya taşıdığınız için teşekkürler arkadaşım... dün her türlü emperyalizme karşı bayrak açanlar bugün,bir fırsat verilse de biz de emperyalistlere hizmet etsek diye hazırolda beklemektedirler. her kavramı istismara öyle yatkınız ki,tem anlamıyla kavram kargaşısı yaşanıyor... neden acaba... işimize öyle geldiği için mi? bilmediğimiz ve öğrenmek için çaba harcamadığımız için? -
yursever cephe günlüğü(10,02,2006) ABD'ye atış serbest… Ama sanal olsun! ABD'nin Avrupa Kuvvetleri Komutanı Orgeneral James Jones, Kurtlar Vadisi-Irak filmini eleştirdi. Jones aynı konuşmasında Türk Silahlı Kuvvetleri'ne de övgüler düzdü. Film ise seyirci ve hasılat rekorları kırmakla meşgul… Kurtlar Vadisi-Irak filmine göre Amerikalılar kötü. Yalnız kötü olsalar neyse, bunlar Türkiye'nin düşmanı! Öyle ki, filmde kahramanlık öldürülen Amerikalı sayısıyla ölçülüyor. ABD'nin bazı talepleri birkaç yıl önce çok tartışılmıştı. Bunlar arasında ekonomik talepler dışında, Türkiye kamuoyunda ABD aleyhtarlığının önlenmesi de vardı. Şimdi bu sözler tekrarlanıyor. Ama filmin reklam kampanyasına bakanlar bile katılıyor… Bütün bunlar ne anlama geliyor? İpucunu filmi hazırlayanlar verdi zaten: "Türkiye halkının kahramanlara ihtiyacı var." Evet, kahramana ihtiyaç var; çünkü Türkiye halkı içine düştüğü durumdan kendisi kurtulamıyor. Ezilen, yoksullaşan, yarını her gün daha belirsizleşen bir toplum! Bu tencerenin buharının alınması gerek. Buharı tahliye edip toplumu bir süre rahatlatmak için en verimli yöntemi bulmuş durumdalar: Türk kahraman ABD'ye vurmalı! Peki ya stratejik ittifak? Hani Türkiye "batı demokrasilerine" yardımcı olacaktı? Ya uluslararası yükümlülükler? Bu noktada filmin yaratıcılarından medyaya, bakanlara kadar herkes üslup değiştiriyor. "Ne alakası var, diyorlar, bu sadece bir film." Anlayacağınız milyonlara ulaşan film ABD'ye karşı mücadele vaaz etmiyor. Tam tersine, amaç, toplumun anti-emperyalist birikimini sinema salonunda deşarj edip bu birikimin egemen güçlerin kararları üzerinde baskı kurmasına izin vermemek. Anti-emperyalizm sanal ortama hapsolacak ki gerçek dünyada yalakalık devam etsin! Kurtlar Vadisi'nden başka türlüsünü beklemek mümkün de olmazdı. Hem devlet içindeki gizli örgütlenmeleri yani kontrgerillayı resmedip öveceksiniz, hem de anti-emperyalist geçineceksiniz… MİT maaşlarının yıllarca ABD tarafından ödendiği, Özel Harp Dairesinin NATO çerçevesinde yine ABD dolarıyla kurulduğu bir dünyada öyle şey olmaz. Kurtlar Vadisi'nde ABD'ye karşı havlayıp ulumaktan maksat gerçek hayatta en kişiliksiz ABD'ciliğin önünü açmaktır. Bu propagandanın bir de yan ürünü var: Türkiye'de ille de anti-emperyalizm olacaksa diyorlar, bari ilerici değil faşist olsun, yurtsever değil şoven olsun, kontrgerilla hayranı olsun… AKP hükümeti ise bir kez daha en onursuz pazarlıklara hazırlanıyor. Hiç kuşkunuz olmasın, ABD yeni taleplerle kapıya dayandığında, Tayyip ve şürekası kamuoyundaki anti-emperyalist duygular için fiyatını yükseltmeye çalışacak. Hepsi bu… Halkımız içinde bulunduğu durumdan hayali kahramanlarla çıkmaya kalkarsa, sonuç, en iyi ihtimalle, ABD için ölüme gidecek her genç başına üç sent fazla paranın Türkiye'yi yönetenlerin cebine girmesinden ibaret olur. Aşağılanma, onursuzluk ve yeni çuvallar üç sentin yanında hediyedir. Diğer seçenek ise halkımızın bugünkü durumundan örgütlenerek ve mücadele ederek çıkmaya yönelmesidir.
-
tarihin karaladığı han...mı tarih aynadır,yansıtır.... vatana ihanet nasıl olur aksini iddia eden arkadaşlar,vatan ve ihanet....bkz.VI.mehmed vahdettin... nutuk'tan... "... kamuoyunu gerçek durumla karşı karşıya bırakmayı tercih ederim. o zaman, saltanat'ı atadan oğula geçirmek gibi yanlış bir usulün sonucu olarak, büyük bir makam, tantanalı bir ünvan kazanabilmiş bir sefilin, gururu çok yüksek asil bir milleti nasıl utanılacak bir duruma düşürebileceği kendiliğinden anlaşılır. gerçekten de, her ne sebeple ve ne şekilde olursa olsun, vahdettin gibi hürriyetini ve hayatını milleti içinde tehlikede görebilecek kadar âdi bir yaratığın, bir dakika bile olsa, bir milletin başında olduğunu düşünmek ne hazindir! şükre değer bir durumdur ki, bu alçak, mirasına konduğu saltanat makamından millet tarafından atıldıktan sonra, alçaklığını sonuna kadar getirmiş oluyor. türk milletinin bu işte önce davranması elbette takdire değer. âciz, âdi, duygu ve anlayıştan yoksun bir yaratık, kendisini kabul eden herhangi bir yabancının koruyuculuğuna sığınabilir; ancak, böyle bir yaratığın bütün müslümanların halifesi sıfatını taşıdığını ifade etmek elbette doğru değildir. böyle bir düşünce tarzının doğru olabilmesi, öncelikle, bütün müslüman milletlerin esir olmaları şartına bağlıdır. halbuki, dünyada gerçek böyle midir? biz türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle sembol olmuş bir milletiz! değersiz hayatlarını iki buçuk gün daha fazla ve sefilce sürükleyebilmek için, her türlü düşkünlüğe katlanmakta bir sakınca görmeyen halifeler oyununu da sahneden kaldırabildiğimizi gösterdik. böylece, devletlerin, milletlerin biribirleriyle olan ilişkilerinde, şahısların, özellikle bağlı bulundukları devlet ve milletin zararına da olsa şahsî durumlarından ve kendi hayatlarından başka birşey düşünemeyecek pespayelerin herhangi bir önemi olamayacağı şeklindeki bilinen gerçeği bir defa daha ortaya koymuş olduk. milletler arasındaki ilişkilerde mankenlerden yararlanma yöntemine rağbet etme devrine son vermek medenî dünyanın samimî bir dileği olmalıdır. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
-
alt üst olan dengeler; 19.yy da ingiliz emperyalizmi ile yeni bir boyut kazanan ortadoğu, özellikle ekonomik ve jeo-stratejik gerekçelerle tarihin her döneminde ilgi alanı olmuştur.II.dünya savaşı sonrası ve 1948 tarihi ise ortadoğu için günümüze kadar uzanan sorunların başlangıcı ve huzursuzluğun temelidir.avrupa ve abd emperyalizminin ortadoğu da emellerini gerçekleştirmek amacıyla bölgeye tepeden indirdiği israil devleti ortadoğu sorununda büyük pay sahibidir. avrupa ve abd soğuk savaşın sona ermesiyle bölgedeki etkinliklerini arttırmaya başlamışlardır.gerek devletarası problem yaratma gerekse direkt saldırı abd nin stratejisi haline gelmiştir. ABD emperyalizmi “Büyük Ortadoğu Projesi” kapsamında başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere her yere müdahale etmekte ve buralardaki ülkeleri ehlileştirmeye çalışmaktadır. Irak’ın işgalinden sonra Suriye ve İran’ının sıkıştırılması karşılığını bulmuş gözüküyor. Suriye egemen sınıfları ve İran burjuvazisinin bir kesimi ABD ile uzlaşmak peşindedir. Ortadoğu’da Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün gibi ülkelerin başında bulunan ve çıkarlarını mevcut düzenin devamında bulan egemenler ABD’nin müdahalelerine karşı durmaya çalışıyorlar. İçeride gelişebilecek hareketlere karşı duran bu yönetimler muhaliflerini bastırmaktan da geri durmuyorlar. şimdi karşılaştığımız bu karikatür krizi işte bütün bu sayılan gelişmelerin ve olası bir savaşın avrupa ve abd kamuoyu nezdinde meşrulaştırılmaya çalışılmasıdır. dini inançlar ile inatlaşarak ve çeşitli provakasyonlar yaratarak, ortadoğu etkinliğini arttırmak ve savaş zemini oluşturmak çabasındalar.
-
uzun zamandır günlüğe yazmamışsın ulyanov.... bir alıntı da ben paylaşmak istiyorum burda.... Ben bir öğretmenim ve bundan böyle; 1-12 Eylül'ün söndürdüğü aydınlanma meşalesini yakıyorum. Kimse öğrencilerime o gerici müfredatın safsatalarını anlatmamı beklemesin. Anlatmam ve anlattırmam. Yolum bilimin aydınlık yoludur. 2-Öğrencilerimden kayıt parası, karne parası, dergi parası toplamam ve toplattırmam. Ben tahsildar değilim, ÖĞRETMENİM! 3-Mesleki saygınlığımı; saflarımı savunmakta gösterdiğim kararlılıktan, öğrencilerime ve velilerime duyduğum saygıdan alırım. Öğrencilerime yapılan olumsuz davranışları, kendime yapılmış sayarım. Öğrenci-veli-öğretmen dayanışmasını yalnız mesleki değil, insani bir zorunluluk olarak görürüm. 4-Her türlü özelleştirmeye karşıyım. Eğitimin ve sağlığın özelleştirilmesine bütün gücümle karşı çıkarım. Yağmaya izin vermem. 5-Öğrencimi özel ders almaya, beni de kurs, etüd gibi araçlarla eğitimin ticarileştirilmesi uygulamalarına alet etmeye zorlayan eğitim sistemine karşı çıkarım. 6-Öğrencilerimi kafatasçılara, tarikatçılara, mandacılara ve uyuşturucu satıcılarına teslim etmem. Çocuklarımızın akıllarının işgal edilmesine ve geleceğimizin karartılmasına izin vermem. 7-Devlet okullarında kadrolu öğretmen de olsak, özel okul ya da dershane öğretmeni de olsak, sözleşmeli öğretmen ya da aday öğretmen de olsak, okullarda hizmetli ya da memur da olsak hepimiz sınıf kardeşiyiz. Bu tür kategorilerin bizi bölmesine izin vermem. Ayrıca başöğretmen, uzman öğretmen gibi sınıflandırmalarla dayanışma gücümüzün zayıflatılmasına göz yummam. 8-Emek sermaye çelişkisinin üstünü örtenler ve emekçi halkımızı birbirine düşürmek isteyenler karşılarında beni bulur. Yıllardır sahnelenen bu uğursuz oyuna izleyici kalmam. 9-Kendimi sadece öğrencilerime karşı değil, topluma karşı da sorumlu hissederim. 10-Dünyada ve ülkemde gelişen olaylara ilgisiz kalmam. Latin Amerika'da uç veren devrimleri saygıyla ve coşkuyla selamlarım. Irak'ta direnen kardeşlerimin mücadelesini bütün gücümle desteklerim. 11-Avrupa Birliği, işkenceci ABD emperyalizminin suç ortağıdır. Ülkemizi AB emperyalizmine pazarlayan siyasetçiler, sendikacılar, medya mensupları, yazarlar ve sivil toplum örgütleri sınıfımın düşmanlarıdır. Kimse alınterimin ve evlatlarımın kanı üzerine pazarlık yapamaz. 12-Emek adına konuşan burjuva örgütleri sermayenin truva atlarıdır. Onları teşhir ederim. 13-Başımı dik tutarım. Gücümün bilincindeyim. Gücümü sınıf arkadaşlarımın gücüyle birleştirdiğimde bu çürümeye son verebileceğime inanırım.