Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

seREnaDE

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    740
  • Katılım

  • Son Ziyaret

seREnaDE tarafından postalanan herşey

  1. seREnaDE

    Çağrışım

    olsa da anlatsam.. öğrenci
  2. seREnaDE

    Çağrışım

    tarih
  3. erkan oğur-bülbülüm altın kafeste
  4. tamam azizil içmiyoz bak walla....
  5. mutluluktan içiyoz yaff..çiçeğimm,meydunum gelin,sayman yer verr canlarıma... mutluluğa içiyozzz...
  6. gel çiçeğimm gel burdaaaa...yetişş
  7. teşekkür ederim sayman
  8. güzel çiçeğimm,bidanemmm sağolasınn... herşey gönlümüzce olsunn
  9. unutursam küs bana azizil,pasta bilem alcam sana,gerçeğinden hemde teşekkür ederim arman iyiki varsın.....iyiki varsınızz
  10. teşekkür ederim azizil sevgili objektivist(dipnot) güzel dileklerin için teşekkür ederim gülsünüm kardeşim teşekkürler
  11. seREnaDE

    Çağrışım

    kereviz
  12. Ayrılan Aşkı doğuran şey nedir; O yakınlığı, iki can arasında? Ve kopuş ne zaman başlar? Ne zaman biter bir sevda? Bir kurt gibi içten içe Gelişip büyür cürüme Bir an gelir ki aynı mekandasınızdır Ayrı duygusal zamanlarda Ataol Behramoğlu
  13. oyyy meydun um canımın içi...güzel yüreklim,kıs nasıl duygulandım ya seni sewiom canım.teşekkür ederim angelim teşekkür ederim imaj değişikliği yaptım ascık
  14. 12 Eylül rejimi bu alanda da neo-liberalizme büyük hizmetler sundu. 12 Eylül rejiminin baskısı, getirdiği yeni eğitim sistemi, okul düzeni, özgürlük arzusu ve kimlik arayışı eğilimlerinin içeriği piyasa mekanizmasına uymayan 70'ler gençliğini, onların ''liderlerini'' (rol modellerini) imha ederek yıldırdı; yeni yetişmeye başlayan gençliğin, geçmişle bağını koparttı, onları neo-liberalizmin ''gençlik kültürü'' , ''gençlik kültü'' yaratma sürecine teslim etti. Boşuna mı, tam da o dönemde, medyada da bir yeniden yapılanma başlamıştı. Bu yeni medya, yaşanan süreci, yeni, devrimci bir atılım, bireyciliği geçmişe karşı tepki olarak sunar; metaları, markaları, tüketimi, ''köşe dönmeyi'' yüceltirken aynı anda geçmişin özverili muhalefetini, ''gençlik kültürünü'' , gerici, muhafazakâr olarak karaladı. Dün özgünlüğün kaynağı sanat ve siyasi eylemdi; 12 Eylül sonrasında, belli markalı malları edinme olmaya başladı. Kişilerin örnek alarak kimliklerini kurdukları, ''özdeşleşme nesneleri'' toplumsal amaçlardan, mallara, markalara, ''şöhretlere'' dönüştü, ''toplumsal ilerleme'' arzusunun yerini ''dekadan'' yaşam özlemi aldı. Böylece bir başka ülkede üretilen, oranın duyarlılığını taşıyan mallar (markalar), bu duyarlılıkları, kültürel normları, hatta dili benimseye uygun yeni bir pazar oluşturmaya başladılar: Türkiye'de ''gençlik kültürü'' pazarı doğdu. Bu cep telefonu olduğu için kendini özgür, belli bir spor ayakkabısını giydiğinde çekici, belli bir marka ''jean'' giydiğinde kendini toplumla uyumsuz addeden bir gençlikti. Şimdi devrimcilik, eski tarza (metalarda) karşı çıkmaya, ''yeniyi'' (metalarda) benimsemek, bireysel özgünlük, belli markaları izlemek, belli ''şöhretlere'' benzemek olmuştu. Dahası, bir taraftan yeniden yapılanmanın baş döndürücü hızı, diğer taraftan, medyanın, sayıları hızla artan dergilerin, markaların sponsor ettiği müzik festivallerinin, TV müzik programlarındaki estetiğin, reklam endüstrisinin etkisi, gençliğin dikkat yoğunlaştırma süresini, hafızasını kısaltıyordu. Bu altüst oluş onu, kısa döneme kilitliyor, hazlarını anında tatmin etme arzusuna programlıyor , dolayısıyla, cinselliğe, alışverişe, uyuşturucuya yönlendiriyordu, düzene yönelik eleştiri reflekslerini felç ediyordu. Geçen 25 yılda ülke giderek her alanda ''sömürgeleştirildi'' , insanı, artık kendisinde başka bir şey, bir ''başkasının'' kötü kopyası olmaya başladı. İşte 12 Eylül mirasının en ağır yanı da bu: Bağışıklık sistemleri hızla zayıflayan, kendini tedavi yetisini kaybetmekte olan bir toplum yaratmak?
  15. kıs benim ben zeynoo
  16. seREnaDE

    Çağrışım

    emek
  17. duygu yağmuru
  18. seREnaDE

    Çağrışım

    helal
  19. yanee evde mercimek ve ıspanak buldum da sadece
  20. yadsımak düşmanlığı körükler,burası anadolu ve tarih bize "birlikte yaşamayı uygun görmüş" şevvalin araştırmasına katılıyorum... diğer taraftan osmanlı devleti zaten anadolu halklarını hep ikinci plana itmiştir ki buna türkler ve kürtler dahildir. çünkü anadolu nasıl olsa vardır, nasıl olsa bağlıdır ve gıkları çıkmayacaktır...ancak durum hiç de böyle olmamış ve duraklama dönemi ile birlite anadolu da halk isyanları görülmeye başlanmıştır. milli mücadele...neden milli mücadele? kurtuluş savaşı değildir tam karşılığı yaşananların.kurtuluş mücadelenin bir parçasıdır. ewt hem iç hem dış düşmnlara karşı milli bir mücadele.ama kimdir bu iç düşmanlar...iç düşmanlardan kasıt etnik ayrımcılık değil,monarşi ve hilafet taraftarlarıdır... savaş yılları içinde halkın belli kesimlerinin olumsuz koşullar sebebiyle isyana yetlenmeleri doğal bir olgudur.bu durumda etnik ayrım gözetmez.. isyanları alt alta sıralamak yerine bu isyanların altında yatan sosyal sebepleri incelesek daha doğru olmaz mı... osmanlı nın son dönemi doğu politikası da incelenmeye değerdir...özellikle CEVDET ERGÜL- HAMİDİYE ALAYLARI nı tavsiye derim...
  21. mecbur ıspanak yapıcaz..severmisin taş yürekli MALZEMELER 1 kg ıspanak 1 su bardağı kırmızı mercimek 1 su bardağı su 1 adet soğan 3 adet çarliston biber 2 yemek kaşığı margarin 1 yemek kaşığı salsa sos 1 adet limon 2 adet havuç 2 diş sarımsak HAZIRLANIşI Mercimeği 4 saat öncesinden tuzlu suda bekletin. Ispanakları yıkayın. Süzdükten sonra da iki parmak kalınlıklı olarak doğrayın. Tavada yağı eritip ince kıyılmış soğanı pembeleştirin. Biber ve havucu da küçük küçük doğrayın ve soğana ekleyin, kavurun. Salçayı ekleyin ve karıştırın. Mercimeği süzdükten sonra tencereye ekleyin. Bir su bardağı su ekledikten ve 5 dakika kavurduktan sonra ıspanağı ekleyin. Bir kapta ezdiğiniz sarımsak ve limon suyunu karıştırın, yemeğin üzerinde gezdirin. sıcak olarak servis yapın. afiyet olsunn
  22. kuş öldü kanadının altındaki o yara yağmurun karanlığını getiriyor geceye yagmurun ırmaklarını getiriyor geceye kuş öldü küçücük bir yorgunluktu ölmeden önce "ölüm de özünde aykırı aşktır" demiş şair.
  23. seREnaDE

    Çağrışım

    Yönetmen
  24. seREnaDE

    Günün Sözü

    İNSANLAR BAŞAKLARA BENZERLER, İÇLERİ BOŞKEN BAŞLARI HAVADADIR, DOLDUKÇA EĞİLİRLER. ----------------------- MONTAİGNE
  25. EVLİLİK Almitra sözü aldı ve sordu : - Peki üstad ; evlilik nedir ? Cevap şöyle geldi : - Siz birliktelik için doğmuşsunuz . Ölüm meleğinin beyaz kanatları sizi ayırana kadar ayrılmayacaksınız . Allahın sessiz tanıklığında bile beraber olacaksınız . Ama birlikteliğinizde mesafeler bırakın ; bırakın ki , cennetin rüzgarları aranızda dans edebilsin ... Birbirinizi sevin ama , aşk tutsaklığı istemeyin . Bırakın aşk , ruhunuzun kıyılarına vuran dalgalar gibi olsun ... Birbirinizin bardağını doldurun ama aynı bardaktan içmeyin ; ekmeğinizden verin birbirinize ama aynı somundan ısırmayın ... Birlikte şarkı söyleyin ; lakin birbirinizi yalnız bırakmayı da bilin . Sazın her bir teli de yalnızdır ama birlikte bir uyum içinde aynı melodiyi seslendirmeyi başarırlar ... Birbirinize kalbinizi verin ama karşılıklı kilitleyip saklamak için değil ! Sadece hayatın eli o kalbi saklar ! Birlikte durun , ama yapışmayın , tapınakların sütunları da birlikte dururlar ama bitişik değillerdir ! Ve bir meşe ile bir çınar da birbirlerinin gölgesinde büyümezler ... William Shakespeare
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.