Zıplanacak içerik

seREnaDE

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

seREnaDE tarafından postalanan herşey

  1. zamansız geldin biraz ben de tam ağlıyordum elimde bavulum burdan çekip gidiyordum
  2. gece yağmuru; işte şarkı budur diyorum
  3. ellerine sağlık arman...çok güldüm yaa...
  4. seREnaDE şurada bir başlık gönderdi: Şiir Forumu
    temiz türkçesi ve dili kullanımı ile de önemli bir şairdir dadaloğlu... Onun şiirleri konu ve içerik bakımından üç bölümde incelenebilir; 1) Kavga, Kahramanlık ve İskân İle İlgili Şiirleri, Dadaloğlu'nun bu tür şiirlerinde temel konu kavga ve kahramanlıktır. O aşireti adına şiir söyler. İskân şiirlerindeki duyguları Avşar'larm duygularıdır. Bu şiirlerindeki söyleyiş, korkusuz ve yiğitçedir. Dadaloğlu'nun koçaklamalarında epik bir söyleyiş göze çarpar. O, 19 yy. âşıkları içinde konar göçer Türkmen aşiretlerinin geleneksel dünyasını, törelerini yansıtan şiirleriyle etkinlesin Âşık, yiğitlik, soyluluk, dayanışma gibi değerlerin değişmeğe başladığı bir çağda bu değerleri savunan bir aşiret âşığı olarak öne çıkar. Dadaloğlu'nun şiirlerinde zorunlu iskânı kabullenememe ve toprağa bağlı yaşama uyum gösterememe iki önemli olgudur. Kavga şiirlerindeki epik söyleyiş, iskân sonrası şiirlerde yerini lirizme ve bazen de duygusal bir içlenmeye bırakır. 2) Yurt Güzellemeleri ve Sosyal Konulan İçeren Şiirleri Dadaloğlu'nun yurdu konup göçtüğü yerlerdir. Yaşadığı olayları ve gezip gördüğü yerleri içten duygularla anlatır. 3) Sevda Şiirleri Dadaloğlu'nun güzelleri düşsel değil içimizden biridir. Dadaloğlu şehir kültüründen ve divan edebiyatından etkilenmemiştir. Dadaloğlu, Karacaoğlan'm lirizmiyle, Köroğlu'nun yiğit edayla epik söyleyişini kaynaştırmıştır. Konar göçer yaşama biçiminin kuvvetli izleri şiirinde görülür. Tabiat ve sevgi şiirlerinde güzelliğe tutkusunu, kavga şiirlerinde göçerlikten yerleşik düzene geçerken yaşanan acıları, duyulan tepkileri yalın duygulu ve vurgulu bir dille anlatır. Özellikle kavga şiirleriyle ün salmıştır. Avşar Elleri Kalktı göç eyledi avşar elleri Ağır ağır giden eller bizimdir Arap atlar yakın eyler ırağı Yüce dağdan aşan yollar bizimdir Belimizde kılıcımız kirmani Taşı deler mızrağımın temreni Hakkımızda Devlet Vermiş Fermanı Ferman padişahın dağlar bizimdir Dadaloğlum yarın kavga kurulur Öter tüfek davlumbazlar vurulur Nice koç yiğitler yere serilir Ölen ölür kalan sağlar bizimdir
  5. seREnaDE şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Şiir Forumu
    tepemizde dönüp duran gökler, büyücünün fanusu gibidirler. güneş bu fanus içinde bir lamba, bizde gelip geçen görüntüler. ÖMER HAYYAM
  6. sevgili arman, bu saçmalıkları nerden buldunuz bilmiyorum,bırakın artık bunları başka yalanlar bulun...solu kendi içinde bir tartışmaya sürükleme gayretindesiniz... ama bilenler bunu yutmayacaktır.
  7. arman yazımı okumamış olduğunu düşündürdü bana bu yazdıkların...canın sağolsun... sana naçizane bir tavsiyem var...herhangi bir ima değil bu,samimiyim.. TANZER SÜLKER YILMAZ...TÜRKİYE'DE GENÇLİK HAREKETLERİ... çok rica edicem mohicanın önerdiği adresten önce bu kitabı bi karıştır...hani başlangıç olsun diye
  8. ANaDOLU insanının MİLLİ MÜCADELESİ'Nİ başlatan bir dönüm noktasıdır ÇANAKKALE,19.yy artığı emperyalizme verilmiş en güzel cvptır.Ve dünyanın Ezilen uluslarına en güzel örnek olmuştur... ÇANAKKALE ZAFERİ'NİN 91.YILINDA, şehitleri ve MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ü bir kez daha saygıyla anıyoruz....
  9. ewt bu tartışmanın bir virgüle bile varması mümkün değildir. çünkü sizin dışınızdaki bütün ideolojileri yok sayıyor ve olmadık ithamlarda bulunuyorsunuz...sizin gibi düşünmeyenler TERÖRİST size göre. türkiyede sol hareketler konusunda muhalif bir kaç slogan ötesinde ne biliyorsunuz.adını zikrettiğiniz örgütlerin temelleri,gelişimleri nedir.dayandıkları temel fikir nedir,hiç öğrenme gereği duydunuz mu? düşünmenin suç olduğu on yılların çocuklarıyız hepimiz. ve yazıkki bir çoğumuz bu düzene çoktan dahil olmuş,slogan atmayı hakkını vererek öğrenmiş... 12 Eylül 1980 darbesi, bunun en somut örneğidir. Yıllar boyu genç insanlar ve işçi sınıfı, tıpkı bir öcü masalında olduğu gibi, aynı hikayeyle korkutuldu ve sindirildi. 12 Eylül askeri darbesinin sebebi olarak daima, devrimciler, komünistler veya Marksistler gösterildi. Bu insanlar “anarşist, bölücü, şaki, terörist” diye nitelenerek, toplumun gözünde devrimcilerin ve Marksizmin itibarı düşürülmeye çalışıldı. Darbe sonrası estirilen faşizan baskı koşulları sayesinde, YÖK’ün ve eğitim sisteminin de derin katkılarıyla, genç kuşaklarla bu mücadelelere katılmış kuşaklar arasındaki bağlar kopartıldı ve tarihsel hafıza yok edildi. Toplum apolitize edildi, sindirildi ve aptallaştırıldı. Burjuvazinin ideolojik egemenliği had safhaya ulaştı ve toplumu adeta bir ceset haline getirerek çürümeye bıraktı. KAVRAMLARIMIZ ALLAK BULLAK OLMUŞ, NEYE DAYANDIRACAĞIMIZI BİLMEDİĞİMİZ GARİP FİKİRLER İÇİNDE BOĞULUYOR GENÇLİĞİMİZ...
  10. seREnaDE şurada cevap verdi: arman başlık Anı Defteri - Defterleri
    nerelerdesin yaf
  11. seREnaDE şurada cevap verdi: arman başlık Anı Defteri - Defterleri
    gucun, azmin, dayanikliligin, mucadelenin, umidin, zorluklara baskaldirinin ve onlari alt etmenin simgesidir bana gore. kolay is degil... sen git karin kisin ortasinda gunesi ara ve bul sag salim... iyi ki varsınnn aplaların güzeliii uzak dağ başlarında yanan ateşlerdeydik... kentin sokaklarında dalga dalga özgürdük... direndik teslim olmadık binlerce "kardelen"dik... kaldı çocuk gülüşleri ışığında kavgamız... aklıma bu dörtlük geldi
  12. kızıcam ama şimdi diyorum... kendi kendime sinirleniyorum bazen yazdıklarına... sonra öyle güzel bişi yapıyosun ki,farklı düşüncelerin,tartışmaların yerini güzel bir paylaşım alıyor... sen güzel bi insansın arman... iyiki varsın
  13. seREnaDE şurada cevap verdi: arman başlık Anı Defteri - Defterleri
    arman ne desem ki ben şimdi,çok şaşırdım ve mutlu oldum... güzel düşüncelerin için teşekkür ediyorum... yüreğinin güzelliği için de.... çok incesin
  14. II.Abdulhamit, getir "osmanlıcılık" tutmadı mı ,al sana "islamcılık" tuh be o da olmadı mı,bari "milliyetçi" olalım. YETERKİ HANEDANINA ZEVAL GELMESİN... HEY YÜCE SULTAN....benim diyen politikacılara taş çıkartmışsın... rahat uyu.......
  15. slogan atmadan,doğruları anlatmaya çalıştım sadece arman... işimi yaptım rica ederim
  16. seREnaDE şurada cevap verdi: focal başlık Türk Tarihi
    ANaDOLU insanının MİLLİ MÜCADELESİ'Nİ başlatan bir dönüm noktasıdır ÇANAKKALE,19.yy artığı emperyalizme verilmiş en güzel cvptır.Ve dünyanın Ezilen uluslarına en güzel örnek olmuştur... ÇANAKKALE ZAFERİ'NİN 91.YILINDA, şehitleri ve MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ü bir kez daha saygıyla anıyoruz....
  17. seREnaDE şurada cevap verdi: TANİA HAYDE başlık Şiir Forumu
    yavaşça ölür onlar yavaş yavaş ölürler seyahat etmeyenler, yavaş yavaş ölürler okumayanlar, müzik dinlemeyenler, vicdanlarında hoşgörmeyi barındırmayanlar. yavaş yavaş ölürler izzetinefislerini yıkanlar hiçbir zaman yardım istemeyenler. yavaş yavaş ölürler alışkanlıklara esir olanlar, her gün aynı yolları yürüyenler, ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler, elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen veya bir yabancı ile konuşamayanlar. yavaş yavaş ölürler ihtiraslardan ve verdikleri heyecandan kaçınanlar, tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar yavaş yavaş ölürler. yavaş yavaş ölürler aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler, rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar, hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar. yavaş yavaş ölürler. pablo neruda
  18. seREnaDE şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Müzik Cafe
    HADİ GİT yaralanmış bir akşam vakti ömrüm beni geceler bile anlar oldu bütün ezgilerin sustuğu duraktayım sen anlamadın gülüm suskunluğumu varsın yokluğun zehir gibi yaşansın düş de git yüreğimden sessizce içimdeki çocuk öksüz kalsın yorgunum gitmelerin tümüne hadi git yangın yemiş türküler gibi git kalmasın gök mavisi ezgimde su yeşili akmasın yüreğimde bir solukta sussun ayrılık gülüm tamamlanmış yalnızlık olur ömrüm gidersen temelli susarım gülüm içim acır, ürperirim ormanlarca en ağır yara olursun yüreğimde yıldızların en uzağı gibi susarım yangınlar başlar sustuğum yerimden içim acır, ürperirim ormanlarca en sağır yara olursun yüreğimde İLKAY AKKAYA
  19. seREnaDE şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    sessizlik
  20. yaf yavuz yok hiç iyi mi liseden eskii bi arkadaş...nerden nereyeeee.. ilker...
  21. EĞER Kİ,DOĞRULARI ANLATMAYA VE ÖĞRENMEYE KARAR VERSEK,TARİH BİLİNCİMİZ VE BİLGİMİZ ALTÜST OLUR.... kardeş katli,harem geleneği,vb sosyal tarih konularını,siyasi bağlamda değerlendirebilirsek daha objektif değerlendirmeler yapabiliriz bence...tabiki bunlar hoşgörülür durumlar değildir,ama her uygulamanın gerekçeleri vardır... fatih sultan mehmed dönemi osmanlının cihan devleti olmaya başladığı zamanlardır ki,dış politika ancak istikrarlı bir iç politika ile anlam kazanır...yani osmanlı hakimiyet sahasını genişletmek için önce kendi içinde güçlü olmalıydı.. gözünün önünde sırf iç politikasındaki istikrarsızlıkların mahvettiği bir bizans örneği vardı,bizans da tarihi boyunca değişmiş olan onlarca hanedan ve ortaya çıkan kaostur istanbulun kapılarını türklere açan.. işte osmanlı da bu akıbetle karşılaşmamak ve rakiplerini etkisiz kılmak için bir takım siyasetler takip etmek durumda kaldı... bunların en önemlisi şüphesiz devşirme geleneği ve harem dir.şimdi örneklerle düşünelim... aslı türk bir vezir ve türk devlet adamları osmanlıya ne zarar verebilirdi. bu kişiler devlet kademesinde yükselip,hanedanı tehdit edebilir.ve aynı topraklarda osmanlı hanedanı etkisini kaybedip tahta X hanedanı gecebilirdi. yani asla şimdi gurur duyulan cihan imp.diye bir şeyimiz olmazdı... peki harem...soylu bir hanedanın erkek çocuğu yine soylu bir aileden bir bayanla evlilik yapacaktır.tıpkı orhan bey örneği gibi...ve evlilikten doğacak erkek çocuk geleceğin padişahı olunca ne olacaktır. BİR ÜLKENİN TAHTINDA İKİ SÜLALENİN MİRASI...ve sonuçta aynı topraklarda hak iddia eden iki sülale ve iç savaşş.. işte osmanlı devşirme geleneği ve harem uygulaması ile hanedanına sahip çıkmıştır.ewt bir nevi bencilliktir bu ama MONARŞİLERİN ORTAK ÖZELLİĞİDİR. ve kardeş katli uygulaması....bu kez durum devleti yani hanedanı dış tehlikelerden değil,hanedan içi etkilerden korumaktır.aynı yere geliyoruz BAŞARILI BİR DIŞ POLİTİKA İÇİN İSTİKRARLI BİR İÇ POLİTİKA... osmanlı devleti şehzadeleri devlet yönetimi öğrenmek amacıyla belirli büyük şehirlere SANCAKBEYİ olarak gönderilmişlerdir. yani herbiri padişah adayıdır... istanbuldaki padişah ölünce her şehzadeye aynı anda haber verilir ve yarış başlar . kim önce istanbula ayak basarsa tahta çıkar ve içsavaş tehlikesine karşı kardeşlerini ortadan kaldırır.KANUNNAME-İ ALİ OSMAN YADA FATİH KANUNNAMESİ nde yer alan "krdeş katli vaciptir" uygulamasının gelişimi böyledir. amaç taht kavgalarını engellemek ve devletin=hanedanın sürekliliğini sağlamaktır... I.ahmed bu uygulamaya son vererek "ekber ve erşad" sistemini getirir.yani bu tarihten sonra şehzadeler sancağa gitmeyecek sarayda eğitim görecek ve en büyük en tecrübeli şehzade padişah olacaktır... peki kardeş katiline son veren bu uygulama devlete negibi zaralar vermiştir. bütün hayatlarını sarayda geçiren şehzadeler devlet yönetimi ve savaş teknikleri gibi idarecilik vasıflarından yoksun kaldılar.zamanlarının çoğunu haremde geçirdiklerinden "KADINLARIN DEVLET YÖNETİMİNE MÜDAHALELERİ" başladı...ve en kötüsü "KAFES SİSTEMİ" ile büyüyen bu şehzadeler öldürülme korkusu ile liyakatsız,hatta akli yönden rahatsız bireyler oldular...tabiki bu bir genelleme değildir. osmanlı da her politikanın oldukç amantıklı gerekçeleri vardır arkadaşlar... hatta talat paşanın almanya ile ittifakının bile
  22. seREnaDE şurada bir başlık gönderdi: Türk Tarihi
    Mehmet Talat Paşa (1874-1921) Posta memuruyken sadrâzamlığı ele geçiren İttihat ve Terakki Komitesi üyesi. Edirne'de 1874 yılında doğdu. Babası, bâzı kazâlarda sorgu hâkimi muâvinliği yapan Ahmed Vasıf Efendidir. Muhalifleri tarafından çingene asıllı olduğu ileri sürülmüştür. İlk öğrenimini Edirne'nin Vize kazâsında tamamladıktan sonra, Edirne Askerî Rüştiyesini (askerî ortaokul) bitirdi. Bütün tahsilinin bundan ibâret olduğu bilinen Talat Paşa, 1895'te rejim aleyhinde faaliyette bulunmaktan tutuklandı. Edirne'de 25 ay hapis yattı. Daha sonra Selânik'e gönderildi. Selânik-Manastır arasında seyyar posta memurluğu ve Selânik posta başkâtipliği gibi küçük memuriyetlerde bulundu. 1906 yılında gizli olarak çalışan Osmanlı Hürriyet Cemiyetini kurdu. Bu gizli cemiyetin adı, Paris'te Ahmed Rıza'nın idâre ettiği cemiyetle birleştikten sonra Terakki ve İttihat, bilâhare de, İttihat ve Terakki Fırkası olarak değiştirildi. Faaliyetlerini gizli olarak Selanik Mason Locası binâsında yürüttü. Balkan komitecileriyle de birlik olan Talat Paşanın gizli çalışmaları ortaya çıkarılınca, Posta ve Telgraf İdâresindeki memuriyetine son verildi. Yıkıcı çalışmalarından dolayı Anadolu'ya sürüldüyse de, araya girenlerin kefâletiyle bu cezâ yerine getirilmedi. Selânik'te özel bir okulda müdür olarak çalışırken, İstanbul'a iki defâ gelip, İttihat ve Terakki Fırkasının teşkilâtını kurdu. 1908'de îlân edilen İkinci Meşrûtiyetten sonra, İttihat ve Terakki Fırkasının Edirne mebusu olarak Meclis-i Mebusana girdi. Meclis reis vekili oldu. Mebusları tehdit ederek Sultan İkinci Abdülhamid Hanın tahttan indirilmesi kararını aldırdı. 1909'da Londra'ya gitti. Aynı yıl Hüseyin Hilmi Paşa kabinesinde Dâhiliye Nâzırıydı. Said Paşa kabinesinde, Posta ve Telgraf Nazırı oldu. Bundan sonraki yıllarda, altı yüz senelik Osmanlı Devletinin mukadderatına hâkim olma, devleti adım adım yıkıma götürme faaliyetleri içinde bulundu. Balkan Harbinde, nefer elbisesi giyerek birlikleri dolaştı. Askerler arasında, particilik tohumlarını ekti. Balkan Harbinin en karanlık günlerinde, "Edirne gidiyor, din gidiyor, vatan gidiyor!" propagandalarıyla, 23 Ocak 1913 günü Babıâli'yi basan komitacıların içinde bulunan Talat Paşa, Dahiliye Nâzırı Vekili sıfatıyla, iktidar değişikliğini telgrafla vâliliklere bildirdi. Harbiye Nâzırı Enver ve Cemal paşalarla birlikte, devleti, Almanların yanında Birinci Dünyâ Savaşına sokan komitenin içinde bulundu. Said Halim Paşanın kurduğu kabinede tekrar Dâhiliye Nâzırı oldu. Said Halim Paşanın son sadâretinden istifâ etmesi üzerine, komitacıların pâdişâha baskısı sonucu, 3 Şubat 1917'de sadrâzam oldu. Talat Paşa; hükümetin, pâdişâhın, milletin haberi olmadan hiçbir millî zarûret yokken, sırf Almanya istediği için, Osmanlı Devletini Birinci Dünyâ Harbi ateşine atanlardan biridir. Enver ve Cemal paşaların, Osmanlı Devletinin yıkılması, milyonlarca vatan evlâdının kaybedilmesiyle son bulan akıl almaz hatalarının ortağı oldu. Yegâne meziyeti komitacılık olan Talat Paşa, on senede koca Osmanlı Devletini param parça eden bir teşekkülde en önemli rolü oynadıktan sonra, hesap vermekten korkarak, Almanya'ya kaçtı. 15 Mart 1921'de Berlin'de Toylryan adındaki bir ERMENİ tarafından vurulup öldürüldü. Cenâzesi tahnit edilerek Berlin Müslüman Mezarlığındaki mescidin mahzeninde senelerce kaldıktan sonra, 1944'te İstanbul'a getirilerek Hürriyet-i Ebediye Tepesine gömüldü. ermeni tehciri ve talat paşa... Yer değiştirme uygulaması hakkındaki Ermeni iddialarının en önemlilerinden biri de Talat Paşa'ya atfedilen ve Ermenilerin katledilmesini emrettiği iddia edilen telgraflardır. Oysa, yer değiştirme kararı ve uygulaması sırasında; Ermeniler hakkında alınan tedbirlerin onları yok etme amacını taşımadığı Talat Paşa tarafından her fırsatta dile getirilmiştir. Nitekim 29 Ağustos 1915 tarihinde Hüdavendigâr, Ankara, Konya, İzmit, Adana, Maraş, Urfa, Halep, Zor, Sivas, Kütahya, Karesi, Niğde, Mamuretülaziz, Diyarbekir, Karahisar-ı Sahib, Erzurum ve Kayseri vali ve mutasarrıflarına (Mutasarrıf: Osmanlı yönetim yapısında bir sancağın en büyük idare amiri) gönderilen bir şifre telgrafta yer değiştirme uygulamasının gayesi şu şekilde açıklanmaktadır "Ermenilerin bulundukları yerlerden çıkarılarak belirlenen bölgelere sevklerinden hükümetçe takip edilen gaye, bu unsurun hükümet aleyhine faaliyetlerde bulunmalarını ve bir Ermenistan Hükümeti kurmaları hakkındaki millî emellerini takip edemeyecek bir hale getirilmelerini sağlamak içindir. Bu kimselerin yok edilmesi söz konusu olmadığı gibi, sevkiyat esnasında kafilelerin güvenliği sağlanmalı ve Göçmen Ödeneği'nden harcama yapılarak yeme-içmelerine ilişkin her türlü önlem alınmalıdır. Yerlerinden çıkarılıp, sevkedilmekte olanlardan başka, yerlerinde kalan Ermeniler bundan sonra yerlerinden çıkarılmamalıdır. Daha önce de bildirildiği gibi asker aileleriyle ihtiyaç nispetinde sanatkâr, Protestan ve Katolik Ermenilerin sevk edilmemesi hükümetçe kesin olarak kararlaştırılmıştır. Ermeni kafilelerine saldırıda bulunanlara veya bu gibi saldırılara önayak olan jandarma ve memurlar hakkında şiddetli kanunî önlem alınmalı ve bu gibiler derhal görevlerinden el çektirilerek Divan-ı Harp'lere teslim edilmelidir. Bu gibi olayların tekrarından vilâyet ve sancaklar sorumlu tutulacaklardır". 27 Mayıs 1915'te Ankara'ya gönderilen gizli şifrede; "Ermeniler hakkında hükümetçe alınan önlemler, sırf memleketin huzur ve düzenini sağlamak ve korumak mecburiyetine dayanmaktadır. Ermeni unsuruna karşı Hükümetin yok etmeye yönelik bir siyaset izlemediğinin göstergesi, şimdilik tarafsız bir durumda kaldıkları görülen Katolik ve Protestanlara dokunmamış olmasıdır." denilmektedir Öte yandan Ermenilerden zararlı kimselerle komite başkanlarının sürülmeleri konusunda Hükümetin yayınladığı bildirinin, bazı yerlerde yanlış anlaşıldığı görülmektedir. Buna bağlı olarak pek çok yerde, yakalanan Ermeni çeteler, faaliyetlerini daha rahat sürdürebilecekleri yerlere sevk edilmiştir. Bunun üzerine Talat Paşa 1 Haziran 1915'de bütün vilâyetlere bir genelge daha yayınlayarak bu gibi Ermenilerin bulundukları yerlerden alınarak karışıklık çıkaramayacakları yerlere yerleştirilmelerini ve sürgün işleminin sadece bozguncu ve isyancı Ermenilere uygulanmasını bildirmiştir Ayrıca, Mamuretülaziz vilâyetine gönderilen 13 Haziran 1915 tarihli şifrede de, Divân-ı Harp'e verilmiş Ermenilerden başka, göçe tabi tutulması gereken Ermenilerin bu konudaki özel bildiriye uygun olarak vilâyetin uygun yerlerinde bulundurulması ve bunların Musul'a gönderilmelerine şimdilik gerek olmadığı bildirilmiştir 14 Haziran 1915'de Erzurum, Diyarbekir, Mamuretülaziz ve Bitlis vilâyetlerine gönderilen şifrede ise, yerleri değiştirilen Ermenilerin yollarda hayatlarının korunması gerektiği belirtildikten sonra; göç sırasında firara yeltenenler ve korunmalarından sorumlu olanlara karşı saldırıda bulunanların yola getirilmesinin doğal olduğu; ancak, buna hiçbir şekilde halkın karıştırılmaması ve Ermenilerle müslümanlar arasında öldürmeye yol açacak ve aynı zamanda dışarıya karşı da pek çirkin görünecek olayların çıkmasına kesinlikle fırsat verilmemesi istenmiştir. Sözde Ermeni soykırımı iddiacılarının sözünü ettikleri telgrafa gelince Aram Andonian adlı bir Ermeni, 1920 yılında Londra'da yayınladığı "Naim Bey'in anıları / Ermenilerin Tehcir ve Katliamına İlişkin Resmi Türk Belgeleri" isimli kitabında konuya temas etmiştir. Söz konusu kitap daha sonra Paris'te "Ermeni Katliamına İlişkin Resmi Belgeler" ve Boston'da ise "Büyük Suç, Son Ermeni Katliamı ve Talat Paşa, İmzalı Orijinalleriyle Resmi Telgraflar" adı ile yayınlanmıştır. Kitapta yer alan ve Talat Paşa'ya atfedilen telgraflar; bir soykırım suçlusu yaratmak amacıyla üretilmiş sahte belgelerdir. Şinasi Orel ve Süreyya Yuca tarafından bu belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucunda; "belgelerin alındığı söylenen Naim Bey isimli şahsın Halep İskan Dairesi'nde hiçbir zaman çalışmadığı, belgelerin otantik ve kullanılan kağıtların Osmanlı Devletinin yazışmalarda kullandığı kağıt türünde olmadıkları, orijinal nüshalarının Başbakanlık Arşivindeki İçişleri Bakanlığı belgeleri arasında bulunmadığı, sahte belgelerde yer alan kayıt numaralarında çıkış adresi olarak gösterilen daire kayıtlarında bu evraklara rastlanmadığı, Hicri ve Miladi tarihlerde hata yapıldığı, imzaların gerçekleriyle uyuşmadığı, Osmanlıca yazım kurallarında rastlanılmayacak hatalara yer verildiği" gibi çok sayıda somut delillere rastlanılmıştır. Ayrıca, "kitapta kullanılan belgelerin orijinallerinin Manchester'deki Ermeni Bürosunda olduğu" söylenmesine rağmen, bugüne kadar dünya kamuoyunun bilgisinden ve incelemesinden ısrarla kaçırılması ve "doğruluğunun Osmanlı dönemindeki Halep Ermeni Birliği'nin raporuna dayandırılması" gibi durumlar Ermenilerin sözde soykırım maksatlı iddialarının ne ölçüde gerçek dışı olduğunu göstermesi açısından önemlidir. KAYNAK: Halaçoğlu, Prof. Dr. Yusuf-; Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), TTK Yayını, Ankara 2001. ayrıca;www.devletarsivleri.gov.tr adresinde orjinal belgeleri bulabilirsiniz..
  23. AÇLIĞIN,YOKSULLUĞUN MİLLİYETİ YOKTUR... milliyetçilik ne yazıkki emperyalist dünyanın, ülkemiz için kullandığı bir piyon haline gelmiştir...bir nevi siyasi dolandırıcılıktır. ve bu siyasi dolandırıcılık insanımızın maneviyatı ve duyarlılığı kullanılarak ekonomik tuzak şekline dönüşmüştür. Milliyetçilik, 'vatan, millet, Sakarya, kan, ırk, bayrak' edebiyatı mıdır, yoksa ulusun, ülkenin çıkarlarını, onurunu herkese karşı savunmak, yani tam bağımsızlık mıdır? Her, ulusun, ülkenin onuru, çıkarları ayaklar altında çiğnenirken, 'vatan, millet, Sakarya, kan, ırk, bayrak' edebiyatını, yani milliyetçiliği salt kitleleri uyutmak, kandırmak için kullanıp, aslında bütün bu değerleri salt kendi siyasal ya da bireysel-sınıfsal çıkarları için kullanmak milliyetçilikse, bunun karşıtı nedir? (Uğur Mumcu) vatanseverlik faşizme saplanırsa,gözümüz daha çok bağlanır... tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlık ile mümkündür ve buda ırkçı-şoven bir milliyetçilikle değil, halkın çıkarlarını bir bütün olarak sağlamakla olur..
  24. sevgili arman bu anlamlı paylaşım ve duyarlılığın binlerce teşekkürler....

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.