
seREnaDE
Φ Üyeler-
İçerik Sayısı
740 -
Katılım
-
Son Ziyaret
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
seREnaDE tarafından postalanan herşey
-
sorgulamayan,yargılamayan,nedenler aramayan bir sevgi bekliyor insan...buldum sanıyor her defasında,yine aldanıyor gözlerinize sağlık....
-
milli mücadele emperyalizme ve emperyalizme hizmet edenlere karşı yapılmıştır...karşılaştırmayalım bile lütfen... mevcut düzene karşı gelme nedenleri arasında dağlar kadar fark var... bu ülkede eşit yaşamaksa dileğin gerçekten o zaman boşuna tartışıyoruz bende aynı şeyi anlatmaya çalışıyorum zaten...
-
okuduğun için ben teşekkür ederim canım... dileyelim ki korktuklarımız başımıza gelmesin
-
gözlerinize sağlık..teşekkürler
-
wayyy az önce "bir arada eşit,özgür yaşamaktan bahsederken"şimdi de "devlet kurmaktan" bahsediyorsun...bence sen ne savunduğunu ve ne istediğini bilmiyorsun..yaptığın nafile öykünmecilik... osmanlı konusunda sen dahil hiç kimseyle tartışmam...ben biliyorum doğrusunu kimseden öğrenmicem bu saatten sonra... zorbalıkla,mevcut durumu inkarla ve mevcut ideolojinin toprağına göz dikmekle devlet olunmaz,terörist olunur...
-
Yaklaşma!! Uzaklaş; Yoksa sana dokunurum, Yoksa yasak tanımam, Günahkâr olurum, Günahım olursun, Kaç, görme, Görürsen hatırlama, Hatırlarsan ağlama. Gelme. Yoksa sana dokunurum, Dudaklarına konarım Gözlerini esir alırım Kölem olursun, Gecelerce kölen olurum, Didik didik ederim hayatını, Benden başkasına yaşatmam seni, Tarihini vururum, Anılarını asarım, Yüreğine saplarım kendimi Bedeninde yatıya kalırım Teninde beklerim geleceğimi Yaklaşma; Seni alırım, Senin olurum, Özgürlüğüm yoldaş olur yanına, Sensiz düşüncelerim toprak olur, Taparım sana, Yatağına tapınak derim, Yüzünde güneşler beklerim, Gitmezsen sana dokunurum Sahiplenirim seni, Sana aşkı yaşatırım, Daha küçük aşklara katlanamazsın, Benimle ölürsün...
-
Tam ne yazacağım diye kendi kendime düşünüp dururken “O” geldi. Beni çok özlemiş. Üstelik özür bile diliyor. Hatta hatta daha da ileri gidip “acaba”larına yanıt arıyor. Geri dönmek mümkün mü acaba? Bir daha olur mu acaba? Başkası var mı acaba? Yoksa beni unutamadın mı acaba? Denesek yine, bu sefer tutturur muyuz acaba? Çevremiz çok mu şaşırır acaba? Aileler ne der acaba? Acabaların arasında bunalıyorum. Çünkü bana ait hiçbir şey yok. Hâlâ kendine dönük. Hiç sormuyor: “Sen ne düşünüyorsun acaba?” Yine de belli etmiyorum. Aydınlık bir yüzle gülümsüyorum. O kıvrım kıvrım kıvranıyor bu gülüşün karşısında… Elde edememenin yüzeysel ve bir o kadar sahte acısı. Birden ona gerçek acının tarifini yapmak geçiyor içimden. Belki acabalarına o zaman bir yanıt bulacak. Sesim tuhaf bir tınlamayla çıkıyor. Ne anlatmaya çalıştığımı anlamıyor önce… Sonra karanlık bir sessizliğe batıyor. “Biliyor musun?” diyorum. “Acı nasıl bir şeydir?” Önüne bir bardak duru su koyuyorum. “Bak… Dupduru. Tertemiz.” Bakıyor. Anlamıyor. Çekmecemdeki efervesan C vitamini tabletlerinden birini çıkarıyorum. Plastik şişeden bir tane alıyorum. Ve atıyorum o dupduru suyun içine. “İşte acı böyle bir şey…” Yüzünü buruşturuyor. Tablet inanılmaz bir tıslamayla küçük baloncuklar çıkarıyor. Köpürüyor. “Acıyla karşılaştığında ilkin, kalbin böyle köpürüyor işte. Bu tablet gibi, içinde, ruhunda sağa sola çarpıyor acı.” Tablet yavaş yavaş küçülüyor ve bardağın ortalarına doğru iniyor. Ben devam ediyorum: “Sonra yavaş yavaş sönüyor o koca baloncuklar. Ama içinde, dokunamadığın bir yerlerde devam ediyor yangısı. Ara ara kabarıyor, su yüzüne çıkıyor, sonra zaman geçtikçe tortularını dağıtarak sağa sola yine derinlere gizleniyor. Kimse anlamıyor sana ne olduğunu. Neden bu kadar vahşileştiğini, üzgün olduğu, yanına bile yaklaştırmayışını… Tortular sağa sola çarpıyor.” Öyle bakakalıyor bir bardak suda çıkan fırtınaya. Derken tablet iyice küçülerek bardağın en dibine yerleşiyor. “Sonra” diyorum “Artık bitti diyorsun. Alışıyorsun çünkü. En derininde bir yerlerde, tarihinin en güzel yerinde, içine düşen acı yüreğine oturuyor. Ama sürüyor yangısı zaman zaman.” Elimle bardağa şöyle bir dokunuyorum. Küçücük kalmış tablet sanki yeniden canlanıyor, köpürüyor. “Azıcık dokunulsa sana, yine tortularını salıyor, yine öfke tırmanıyor boğazından dudaklarına. İstemesen de… Hem de hiç istemeyeceğin yerlerde…” Tablet iyice küçülüyor. Son bir kez köpük köpük oluyor. Ve suyun içinde yok oluşa teslim ediyor kendini. Fırtına diniyor. “Evet. Acı tıpkı bu tablet gibi uzun zaman sonra bitiyor.” Birden rahatlıyor karşımda fırtınada kalmış korsan. Gülümsüyor. Gülümsüyorum. Bardağı havaya kaldırıyorum. Su sapsarı olmuş. “Ne yaparsan yap, acı, bir daha eskisi gibi olamayacağın kadar iliklerine işliyor” diyorum. Gemileri batıyor. Kalkıp gittiğinde bir süre bardağa bakıyorum ve sonra kaldırıp O’nun şerefine bir dikişte içindekini içiyor, bardağı yıkayıp temiz suyla dolduruyorum. Kimse anlamıyor neden kendi kendime kahkahalar attığımı. Doğrusu ben de anlamıyorum.
-
Korkuyorum.Çünkü seni seversem hemen huyun suyun değişecek.Sende sevdiğim şeyler farklılaşacak.Şımaracaksn.Beğenmez olacaksın beni.Çünkü ben muhtaç olmuş olacağım sana senin gözünde.Öyle değilmi? Bilmezmisin?Muhtaç olmak acizliktir.Şimdi seni sevdiğim için cezalandıracaksın beni biliyorum.Hor göreceksin.Aramayacaksın.Menfaatlerin ön plana çıkacak.Şayet menfaatlerini de sevmezsem beni sileceksin.Yalanmı?Sileceksin işte...Sonra hergün benden azar azar uzaklaştığını seyredip kahrolacağım.Yahu ben bir sevenim.Dünyayı ayakta tutacak insan kudretinin adıdır sevgi... Şimdi ben sevdim diye,bu kudrete ve cesarete sahip oldum diye seb beni nasıl ve ne hakla cezalandırabilirsin?Aklım almıyor,zeka seviyem de,insanlığımda,yüreğim de... Yok,seni seviyorum cümlesini çok sarfetme eskir.Herkese 'seni seviyorum' deme.sadece aşık olunca kullan.Yok 'Seni seviyorum' demeden önce binbir hokkabazlık yap ve şirin görünki sevdiğin sevildiği için kendini dev aynasında görmesin,onu inlet,süründür,aklını başına getirt,mahvet!!!!!! Neden?Çünkü bu makbul.Kaç,sevsen de sevmesen de kaç.Çünkü kaçan kovalanır aptal,kaçan kovalanır. İyi de neden sevdiğim için kaçıyorumki?Ben kaçacak ne yaptım?Kaçarak dahamı makbul olacağım?Sevmek utanç verici bişeymiki kaçmam gerek?AnLayamıyorum... Ben sevdiğimi severek devleştirmişimdir.Onun dev aynasında kendisini yeniden devleştirmesine ne gerek var ki??? Bir görebiLse benim gözlerimde kendini,eminim kıskanacaktır bendeki kendisini...Yok ama yok bilmez sevgililer sevilmenin eşsizliğini,biLmez... Ondandır bol keseden sevgiyi böyle tüketişleri... Ben hiç şımarmayan,değişmeyen,yozlaşmayan,ıuçup gitmeyen,tükenmeyen sevgi görmedim.Korkuyorum...Hep sevdiğim için cezalandırıldım..Artık ''SENİ SEVİYORUM'' derken bana tuhaf tuhaf bakmayacak varlıkları daha çok sevmeye niyetliyim.Bir çiçek gibi,bir hayvan gibi,bir dağ manzarası gibi...Bir su damlacığı gibi...Bir küçük tomurcuk gibi... Çünkü hepsinin insanlarda var olan bir silahtan arındırılmışlığı var.Yani diLLeri yok,diLLeri...KonuşamazLar.Sadece dinLerLer.Sevginizi anlayarak,hissederek dinlerler. OnLara ''Pardon,acaba sizi sevebilirmiyimm'' demeniz gerekmez.Direk söylersiniz sevginizi hesapsızca..... Ve...sevgimi ifade edebilecek her türlü çılgınlığı hesapsızca yapmak istiyorum.Gurur denen sözcüğü sözlüklerden çıkarmak,sevdiğim için sevilerek ödüLLendiriLmek istiyorum.........
-
Bir bozgundan arta kalan, o (kalmamışlık) oluyorum vakit geceyle buluşurken. Zaman kaybıdır biliyorum, yazılmamış bir şiirin mısrasına sığınmak. Çünkü yazılmamış şiir kalmamıştır, kundaklanan bu aşk için... Bir kaç bilinmeyen denklemdi, bütün duvarlardan taşan yüreklerimizin firari sevişmeleri. Kara tahtalarda bizi labirentlerle örneklendirip, çözmeye çalışanlar için, yoktu bir ipucumuz... Bütün ihtimallerinin yalnızca bir şıkkı vardı; E) hiçbiri... Bana, bir çocuğun oyuncakçı vitrinlerine takılan gözleri gibi bakıyordu, ayrılıklara dargın korneaların. Oysa seni her sevmelerimde, suçüstü yakalanışlarım oluyordu, şartlı tahliyelerimde seni yalnızca özlememe karar verilen... Sen, bana yasaklandıkça,daha da ben oluyorken, bense, sana her vuruluşuyla, seni sevmeyi suç diye dosyalamış yasaların, öldürüldüğünden bile habersiz bırakılan maktulüydüm... Sensizliğinde, açken avunmayan çocuklar sancılanırdı akşamları. İniltilerimiz karışıyordu birbirine ve kardeş oluyordu, (yokluğun) her dildeki eşanlamlı yankıları... Sesin vardı, geç kalmış iyi haberlerin Kürtçe kokusuydu. Sesinle mavi görüyordum her şeyi, bütün renkler inciniyorlardı bana, oysa her şey dediğim,öylesine karaydı ki... Seni sevmek ağlamaktı, terk etmekti çirkin bir dünyayı, bir masalın ormanında, denizinde kaybolmaktı. Şimdiyse sensizlik, kaybolmaktır bir savaş arenasında, olduğum yer kan... Gecedir sensizlik, uyandığım yer, gözlerinin çoktan terk ettikleri karanlık... Sahi, insan yalnızken neden sığamıyor kağıtlara, caddelere, evlere, kentlere?.. Oysa gözlerin ne büyüktü senin, yıldızlar getiriyordum, güneşler asıyordum, kuşlar, uçurtmalar salıyordum ve daha ne çok getirmem gerekenler kalıyordu gözlerine... Neden diye sorma!İşte öyle! Bir çocuk kırgınlığıyım, bir tutamda kovulmak, gülümsemekten
-
Linç kültürü İstanbul Teknik Üniversitesi'nde
seREnaDE şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Güncel Konular
il kongresinde havaya saçılan binlerce dolar kadardır vatansever milliyetçilerimizin,vatan sevgisi tahammülsüzlük ve ceplerini emperyalizmin kiri ile doldurmaktan daha öteye gecemez... -
baştan başlayalım...ajitasyon , sloganvari milliyetçilik, bir coğrafyayı sahiplenmek ve provakatif söylemler çözüm değil çözümsüzlük getirir. "biz ve siz" işte içinde bulunduğumuz kaosun sorumlusu bu tabiri kullananlardır. allahın dağından kastın nedir....bana sorarsan bu coğrafyanın barışı için emek vermemiş olanlar, ve sizin gibi barış içinde bir arada yaşamayı üzerine yük sayanlar beğendikleri yere gitmelidirler. gelelim osmanlı mevzuna,doğru mu anladım yani "AZINLIK OLMAK İSTİYORSUN" kendi ülkende,halkının azınlık olmasını sindirebileceksin osmanlı daki diğer uluslar azınlık statüsündeydi bilmiyorsan hatırlatayım... kendi dilini konuşursun ama insan yerine konmazsın,mecliste yerin olmaz,ulusunu temsil edemezsin, seni diğerlerinden ayıran biçimler yüklenir(giyim-kuşam vb.) farklı olduğun için vergiler verirsin,üstüne üstlük hep birilerinin maşası olursun,kullanırlar kullanırlar ve bir bakarsın ki kazanacağım sanırken hepten kaybedersin.... budur azınlık olmak..buyrun temelsiz hayellerinize devam ededurun...
-
gitmek; yalnız oldugunu bilerek, bilmedigin yolu yürümeyi, yürüyemesen de o yolda ölmeyi istemektir gitmek zordur.... kalmak zaten gitmenin içinde değilmi...giden yoksa kalan da olmayacak gitmek lazim gelir bazen hayatta bazen birilerinin hayatindan bazen bir sehirden gitmek, ne unutturur ne yok eder ozlemin ne oldugunu anlariz gitmek sadece gidene degil kalana da zor gelir bazen ama insani umut yasatir donmek yada kavusabilmek umudu.....
-
Domivamis - Yokluk Kazım Koyuncu Domivamis,yokuşları çıktım Beş köyü de mısır için dolaştım Sonunda elim boş geri döndüm Bitmiyor derdim sıkıntım Kaymakamın iki gözü kör olsun Karısı da benim gibi olsun Açlıktan takatsiz kalsın Bitmiyor derdim sıkıntım Yemek yeyin ekmeğim kalmadı Bir lokmada gözü tım Beş köyü de mısır için dolaştım Bir şey bulamadan yine boş döndüm Bitmiyor derdim sıkıntım
-
ince maddi hesaplar yaptığı için ev arkadaşıma kızdım..ama tabiki sölemedim
-
varsın böyle geçsin yabancı günler varsın canımı yaksın yine yalnızlık seninle doluyken baktığım dünler yıkarmı sandın beni bu yalancı ayrılık
-
REM- losing my religion
-
daha fazla güven ve daha fazla zaman
-
ŞŞŞŞŞŞ BAK Bİİİİ
seREnaDE şurada cevap verdi: made in turkey! başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
ne zaman geldin ben neden görmedim,neden haber vermedin hiç görüşemiyos zaten- 1.141 cevap
-
- Birbirimizi Tanıyalım
- Üyelerimiz Hakkında Herşey
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
uslansanda farketmez benim için öldün dün gece son gözyaşım aktı hayata döndüm eski bir sevdayı sızlattın diye çok sevdim zannetmiştim artık gözümden düştün
-
http://www.tomsuk.name.tr/yeni_bir_sayfada.htm
-
Hatırandır Hatırandır gündüzümde ah gecemde Hatırandır rüyam bile Gülde kokun dağda ateş yana yana Akan ırmak hatırandır Ben o kavak ağacın,yollarında Yaprak yaprak ardımda,rüzgarında Yol tutkusu düş yolcusu Rüzgarı hatırla Güzeldi yollar,yolcusuyla Güzeldi düşler,yoldaşıyla Kalbimde hala o şarkılar Bulut bulut ağırlar bak gözlerim seni Yalnızlıktır,hatırandır Gecem üzgün rüyam üzgün sora sora Yola düşen hatıramdır Ben o kavak ağacın,yollarında Yaprak yaprak ardımda,rüzgarında Yol vurgunu düş tutkunu Rüzgarı hatırla Güzeldi yollar,yolcusuyla Güzeldi düşler,yoldaşıyla Kalbimde yine o şarkılar
-
9 Mayıs 2006, Salı Türkiye Dışişlerinin kimseyi tehdit etmeye hakkı yoktur! İran Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Laricani Türkiye'deydi. Daha önce ABD Dışişleri Bakanının ziyareti nedeniyle gezisi ertelenen Laricani MGK Genel Sekreteri, Dışişleri Bakanı ve Başbakan'la görüştü. Türkiye'yi hangi ülkeden hangi yetkili ziyaret etse bir nakarat tekrarlanır: Söz konusu ülke "dost ve kardeş" olup aramızda "tarihsel kültürel bağlar" vardır. İran ile Türkiye arasındaki ilişkiler ise hayli çetrefillidir. Üstelik ABD'nin komşu İran'a uyguladığı basınç işleri daha da karmaşık hale getirmektedir. Dünkü temaslar hakkında basına en fazla Laricani ile Dışişleri Bakanı Gül arasındaki görüşme yansıdı. Haberlerin hayırlı olduğunu söylemek mümkün değil… Gül'ün verdiği mesajlardan birkaç örnek: • İran ile başını ABD'nin çektiği uluslararası toplum arasında ipin kopması durumunda "Biz bunu tahmin etmemiştik" demeyin. • İlk adımı atması gereken İran'dır. • Zarar görmenizi istemeyiz. • Irak'a bakın. • Batı ile sinir harbinden zararlı çıkarsınız. • İran'ın şu anki ulusal birliği yarın sürmeyebilir. Anlaşılan nakarat bozulmuş. Tarihsel bağ, dostluk falan kalmamış… Gül İran'a ABD'ye taviz vermesini, başının Irak gibi belaya gireceğini ve İran'ın da ulusal birliğinin dağılabileceğini söylemiş! Abdullah Gül'ün bir ABD hayranı olduğunu biliyoruz. Ancak bu kişi ABD'de değil Türkiye'de sorumluluk yürütüyor. Dolayısıyla dile getirdikleri ile Türkiye toplumu arasında bir bağlantı olmak zorundadır. Yukarıda aktardığımız pasajlar Türkiye'nin dışişleri bakanının İran'lı yöneticiyle görüşmesinde, kendi toplumunun pozisyonlarını yansıtmak gibi bir güdüyle hareket etmediğini, bütün sözlerini Condoleezza Rice'dan öğrendiğini gösteriyor. Gül İran'ı açık açık tehdit etmiştir. Üstelik yalnızca uluslararası ilişkiler konusuyla da sınırlı kalmamış ve komşu bir ülkenin farklı etnik ve kültürel unsurlara dayalı iç yapısını da konu edebilmiştir. Sabah akşam birlik bütünlükten söz edilen bir ülkede yetkililerin başka ülkelere bölücü tehditler taşıması akıl almaz bir aymazlıktır. Gül'ün Türkiye Dışişleri Bakanı sıfatıyla İran'ı tehdit etmeye ne yetkisi ne hakkı vardır. Türkiye halkı Abdullah Gül'e böyle bir yetki ve hak vermemiştir ve vermeyecektir! Gül görevi Beyaz Saray'dan almıştır. Eğer bu şahıs Beyaz Saray'dan gelen talimatları iletmekle görevliyse Türkiye'nin dışişleri bakanlığını bırakmalı ve maaşını da doğrudan sahiplerinden almalıdır. Türkiye toplumunun ezici çoğunluğu barış ve kardeşlikten yanadır, emperyalizmin bölgemizi kurcalamasına karşıdır. Bu tutumu ülkeyi yönetenler temsil etmediğine göre, iş başa düşmüştür.
-
Yeni soğuk savaşı başlatan konuşma!” ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in, Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yaptığı konuşma, Rus basını tarafından böyle adlandırıldı. Cheney, perşembe günkü konuşmasında Rusya’nın “dini ve siyasi hakları ihlal ederek demokrasiden uzaklaştığını”, aynı zamanda enerji kaynaklarını da, komşularına karşı “intikam ve şantaj aracı” olarak kullandığını ilan etmişti. Konuşmanın muhatapları arasında; Gürcistan ve Ukrayna’nın “iktidardaki Batı yanlıları”nın yanı sıra, Rusya’nın doğrudan “nüfuz alanı” içinde bulunan Orta Asya-Doğu Avrupa ülkelerinden “Batı yanlısı muhalifler” de bulunuyordu. Bir tür “renkli devrim”ciler toplantısı yani... Rus Kommersant gazetesi, konuşmayı, İngiliz lider Winston Churchill’in Missouri’de yaptığı konuşmaya benzetti. Churchill, o konuşmasında “Avrupa’nın ortasında bir demirperde yükseliyor” diyerek, “Soğuk Savaş” döneminin resmi açılışını yapmıştı. Dolayısıyla, Cheney’in de, ABD ile Rusya arasında “ikinci soğuk savaş”ı resmen başlattığı ima ediliyor. Bu imayı yapanın, Rusya’nın “Financial Times”ı diyebileceğimiz ekonomi gazetesi Kommersant olması, Cheney’in Rus sermaye çevrelerinde yarattığı tedirginliğin boyutlarını göstermek açısından dikkat çekici. Dick Cheney, bununla da kalmadı. Ertesi gün, Kazakistan’ın başkenti Almaata’ya gitti ve Kazak hükümetinin, enerji ihracat rotalarında Rusya’yı devre dışı bırakıp doğrudan Batı’ya sevkiyat yapmasını talep etti. “Büyük Oyun” yeniden alevlenmekteydi: “19. yüzyılda, Orta Asya’da oynanan Büyük Oyun’u hatırlatan bir biçimde, ABD, Rusya’nın petrol ve doğalgaz üzerindeki denetimini zayıflatmaya çalışıyor. Aynı zamanda, Çin’in sahaya adım atmasını engelleme çabası içinde. Bir başka amaç, enerji ihracat rotalarında İran’ın devre dışı bırakılması.” (New York Times, 6 Mayıs) Cheney’in Kazakistan ziyareti, bölgede son aylarda yaşanan gelişmelerin ışığı altında yerli yerine oturuyor. Enerji rotalarında Rusya ve İran’ın devre dışı bırakılması yönündeki baskı yeni değil. Daha nisan ayı başında, ABD Enerji Bakanı Samuel Bodman, Astana’da yaptığı konuşmada benzer bir talepte bulunmuş, ardından “Kazakistan’ın enerji altyapısını geliştirme ve yeni nakil rotaları kurulmasında öncü rolü oynaması gerektiğini” açıklamıştı. ABD-Özbekistan ilişkileri, geçtiğimiz aylarda ciddi darbeler aldı. Özbek hükümeti, ülkedeki Amerikan askeri üssünü boşalttırdı ve ardından Rusya ile işbirliğini her alanda yeni bir seviyeye yükselten anlaşmalara imza attı. Bu arada Kırgızistan, Çin ile sınır anlaşmazlıklarını çözdü ve bu “yükselen dev” ile enerji anlaşmaları imzaladı. Kırgız topraklarındaki ABD askeri üssü de zor günlerden geçmekte: Kırgızistan yönetimi, üs için talep ettiği kirayı “fahiş” düzeylere çıkardı ve böylece, aslında Amerikalılara “Gidin” demiş oldu. Türkmenistan da, Rusya ve İran ile ekonomik ilişkisini yeni bir seviyeye yükseltti. Bütün bu gelişmelerde, Rusya-Çin işbirliğinin en önemli meyvesi olan Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) rolü belirleyici. Gözlemci statüsünde olan İran’ın da yakında örgüte üye olabileceği öne sürülmekte. Özbekistan’ı “kaybeden”, diğer bölge ülkelerinde de ciddi mevziler yitiren ABD’nin “yeni stratejisi”nin, Kazakistan üzerine oynamak olduğu görülüyor. Kazakistan’a “bölge lideri olma” telkini yapılırken, bu ülkeyle ABD arasında “stratejik bir ilişki” tesis edilmeye çalışılıyor. Otoriter Kazak yönetiminin, bu “ilgi”den gayet memnun olduğu gözleniyor. Ülke; Çin ve Rusya ile sınır komşusu, güneyde ise İran ile Hazar Denizi komşusu. Kazak petrol ve doğalgazının piyasalara nakli için çok seçenek bulunuyor: Rusya, Türkiye, İran, Çin, Pakistan ve hatta Afganistan. Bu seçenek bolluğu içinde, Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev, “kim daha çok verirse” onunla işbirliği yapmayı tercih edecek gibi görünüyor. Nitekim, Kazakistan Enerji Bakanı, perşembe günü yaptığı açıklamada, “doğalgazı Kazakistan’dan Azerbaycan’a, oradan Türkiye’ye nakledecek bir hat” konusunda ilgili olduklarını söyleyerek ABD’yi sevindirdi. Ama aynı gün, Kazak Milli Boru Hattı Şirketi, yeni kurulmakta olan Atasu-Alashankou boru hattı üzerinden Rus petrolünü Çin’e nakledeceklerini garanti etti. Cheney’in ziyaretiyle daha da alevlenen “Büyük Oyun”da ABD, Rusya etrafındaki kuşatmasını güçlendirmeyi ve bu ülkenin giderek daha kararlı bir biçimde kullandığı enerji silahını elinden almayı hedefliyor. Ancak bu yöndeki baskılar, Rusya, Çin ve İran arasındaki işbirliğinin yeni bir düzeye yükselmesiyle de sonuçlanabilir.
-
yeni üyelerinden birisin hoşgeldin